![]() |
Bezgin
Yorgun, tutkulu, Ceketi bir omzunda. Her adımında Umutsuzluk düşüyor ardı sıra. Kaldırmış omuzlarını Söyleniyor bezgin, kendi kendine. Görmeden bakıyor yerlere. Belli ki, Teslim bayrağını Çekmiş göndere... Halenur Kor |
Bilen Olmaz
Çok gönüle konar göçer, deli gönül bilen olmaz, Aşk oduyla yanıp geçer şeydâ bülbül duyan olmaz. Ney sesiyle akıp döner, gözyaşını silen olmaz, Işığında pervânedir, heder olur, çile dolmaz. Huzurunda divânedir, secde eder, gören olmaz, Yıllarını iplik iplik eğip büker, ören olmaz. Deli gönül gezip durma, âlemde bir yören olmaz, Yalnız kalır yâdelinde, sessiz göçer, tören olmaz... Halenur Kor |
Bilse Gönlüm
Bilse gönlüm, onla geçmiş tek günüm sermâyedir, Şimdi sensiz, hasta, bîtâp, meskenim meyhânedir. Hayra yorsam bir rüyâdan arta kalmış günleri, Onda kalbim parçalanmış bir kırık peymânedir. Bense, yalnız gezdiğim yollarda mahzûn, öksüzüm, Bitmiyor isyânı kalbin, günbegün külhânedir. Yetmiyor âh çektiğim, derdim nedir sormaz mısın? Hasretinden bil ki yanmış, kavrulan pervânedir. Ben ki sevdâ yollarından her zaman koşmaktayım, Oysa cânân aşka küsmüş, derdime bigânedir. (Aruz) Halenur Kor |
Bir Adam
Kar deli gibi... Gölgesiz bir adam Karanlıklarda, Yalnızca acısı adam gibi. Yüreğinde, soğukluğu kaldırımların, Kar deli gibi... Kundurasının tozunda çığlıklar, Her adımda daha bir hazin, Daha bir hazin... Ardından kar hemen siliyor Ayak izini, Sanki yok gibi... Vurgun yemiş yalnızlıktan, Yalnızlık vurmuş yüreğini... Gökyüzünün görünmeyen mavisi Yüreğinin gizi. Bakışlarından tüten acıyı Gece saklamış karanlıklara. Görünmez sokak, ürkütmüş geceyi Beyazlığından. Yorgun damlar sırtlamış Karların, ağır yükünü. Garip evlerinse Beli bükülü, Zor nefes alıyor kör bacalardan... Bir yalnız adam İnce, kemikli yüzünde Sebepsiz gülüş... Gökler alçak mı? Halenur Kor |
Bir Anlık Dalış
Ağaçların kopkoyu gölgelediği, Kıvrılarak akan ırmakta, İplerinden bir ağaca yaslanmış Eski bir teknecik yalpalamakta... İçinde bir ceket, eski bir çift bot, Kırılmış bir kürek, sapsız bir kova, Sayfaları açık ıslak bir defter, Yerlerde içilmiş bir kaç sigara... Tekneciğin mavisi solmuş, sararmış, Üstünde silik bir isim, okunması zor, Yosun tutmuş bir kaç harf, dikkat edince, ''Ben de sevdim'' yazısı kalbe ateş kor... Bu teknenin sahibi kimdir acaba? Kirlenmiş defterden neler okudu? Sulara bakarken yakmış sigara, Kalbini yakan ok aşk oku muydu? Masmavi sularda kaybolmuş hayâl, Bir sevginin, bir aşkın silik izleri. Bak, şurada, derinde gülümser gibi Sevenlerin o nemli, güzel gözleri... 4/ 4/ 1984 Halenur Kor |
Bir Bakış
Bir bakış hem çıldırtan, mâsum olamaz hem de, İstemese de kalbim güller açıyor tende. Bir yanlışlık olmalı, yakışmıyor bu demde. Kış uykusundan sanki uyandı duygularım, İstemese de kalbim, güller açıyor tende. Yüreğimde çağlıyor aşkın gür kıpırtısı, Sevginin öyle tatlı kulakta fısıltısı. Gözlerinden gönlüme akıyor dolu dizgin, Aşkının damarımda, kanımda çağıltısı, İstemese de kalbim, güller açıyor tende. Koşuyor ona doğru düşünmeden yılları, Sanki bir adım ettim aradaki yolları. Uzanıyor onun da bana doğru kolları, Bezenmiş tomurcukla aşkın kuru dalları, İstemese de kalbim, güller açıyor tende. Halenur Kor |
Bir bir Aksa da Yıllar
Bir bir aksa da yıllar seven yaşlanmıyormuş, Anladım ki ne yapsa gönül uslanmıyormuş. Duymak için efsûnlu o tatlı duyguları O yârin sînesine boşa yaslanmıyormuş. Hadi gel, açık sana aşkla dolu kucağım, Sevgi çiçekleriyle sallanır salıncağım. Sevdânın ateşiyle alev alev ocağım, Anladım ki ne yapsa gönül uslanmıyormuş... Halenur Kor |
Bir Cennet İstanbul'um
Bir omzunda Avrupa, kucağındaydı Asya, İstanbul ağlıyordu, yaban ellerde hasta. O yüceler yücesi müjdeleyince fethi, Fâtih'in ellerinden sunuldu altın tasta. Herkesin dileğiydi, herkes içinde saklar, Dünyânın incisine adanmıştı adaklar. Fethi gerçekleşince duyuldu büyük sevinç, Bayram yerine döndü, insan dolu sokaklar. Sarıyor Marmara' yı, beyaz, nârin kolları, Kucaklıyor kızları Avrupa ve Asya' yı. İstanbul daldı yedi tepeden hülyâlara, Gönülden yaşamıştı tertemiz sevdâları. Bakıyordu İstanbul umutla ufuklara, Mutluluğu yürekten, düşünmez kara kara. Süzülen bir kayığın duyuldu usul usul Kürek hışırtıları, içinde gizli yara. Birden esti bir rüzgâr, gökyüzü bulutlandı, Son atâlet tozları uçuştu, kanatlandı. Mâzinin kitabının o tozlu sayfaları Koptu, yırtıldı, tek tek bir sandığa katlandı. Yükselirken göklere hep dalga dalga ezân, İstanbul'un alnına ak kaderini yazan. Süleymâniye' nin o kutsal kubbelerini Yıkadı meleklerin gözyaşları an be an. Abdest aldı bir adam, kıpırtılı dudaklar, Bembeyaz sakalından süzülüyordu yaşlar. Tekbir sesleri taştı, gül nefesler dolaştı, İstanbul nedâmette, göğsüne düştü başlar. Âniden İstanbul'u kapladı nurlu bir sis, Gözler, eller semâya, kalplerde uhrevî bir his. Rahmet yağdırdı yine melekler kanadından, Koktu cennet bağları; râyiha, yıldız yıldız. Şadırvanlarda uçan kuşlar yine bahtiyâr, Câmînin avlusunda nasıl mutlu ihtiyar. Her yer bin bir renk lâle, al al olmuş yanaklar, İstanbul gibisi yok, bulunmaz böyle diyâr. Silkelendi leylâklar, güldü mor salkımları, Hasret, aşkla ürperdi asırlık ağaçları. Bırakıp içlenmeyi Haliç dalmıştı yâdâ, Nemli, dalgın gözlerde, şen kayık sefâları... Mâzinin sayfaları görünüyor cumbadan, Bir genç kız elma dişler, su çeker tulumbadan. Kelebeği kovalar bahçede yaramazlar, Bir cennet İstanbul'um, şükür sana Yaradan. Çamlıca tepesinde sanki bir düğün vardı, Beyaz, mor gelinlikli ağaçlar halaydaydı. Dağlar ışık oyunu oynar, çıktıkça güneş, Çağladı İstanbul'un çoştu gönül pınarı. O susuz çeşmelerden, gürül gürül su aktı, Zincirli gümüş tasa bir serv-i sîmîn baktı. Dayayıp gül dudağa içti ki kana kana, Kendisi serinlerken, seyredenleri yaktı. Hûri kızlar dağıttı bakır tencerelerden, İrmik, un helvaları, demlenmiş *******den. Yemyeşil bahçelerde yandı köşk lâmbaları, Göçüp gütmiş ruhları güldü pencerelerden. Lâlenin yanağında vuslatın gözyaşları, Uzandı semâya al, mor, sarı, ak kolları. Topkapı surlarından gülümsüyordu Fâtih, Öpülesi ellerde yine gül kokuları... Selâmladı gemiler ışıyan sâhilleri, Dolmabahçe, Çırağan, ne güzel Beylerbeyi. İstanbul ufukları taçlı minârelerle, Gözler bir daha görmez, böyle güzel dilberi. Pencerelerde Itrî, Dede, Hacı Ârif Bey, Terennümde sesleri, bir yanda tambur ve ney, Dalga dalga semâda titreyen, hoş sesleri, Kuytu, loş bahçelerde sunuldu gönülden mey. Macuncunun yanında İstanbul çocukları, Şakıyan kuşlar gibi, sanki kelebek, arı. Gözler şen, ağızlar bal, masumâne bakışlar, Seyretti evlerinden yaşmaklı anaları. Karşımızda Kuleli, gülüyor Kızkulesi, Hıncahınç insan dolu sevimli iskelesi. Elma şekeri yiyen pembe yanaklı kızın Saçları örgü örgü, taftadan kurdelesi. İstanbul altın sini, ışıyordu gözlerde, İstanbul güzelliği anlatılmaz sözlerde. Utangaç lâlelerin o reng-i hicâpları Yansımış pırıl pırıl, gülümseyen yüzlerde... (16/04/2006 Erenköy) Halenur Kor |
Bir Dünya Düşlüyorum
Bir dünya düşlüyorum, Yemyeşil orman dolu. Orda bütün insanlar Tutmuşlar doğru yolu. Bir dünya düşlüyorum, Açlık, yokluk olmasın. Kimsenin yüreğine Düşmanlıklar dolmasın. Barutla kan kokmasın, Çiçek koksun her yanı. Sevgi ve barış dolu, Kardeşlikle dopdolu. Bir dünya düşlüyorum, Sevdiklerim el ele. Dostluk, mutluluk dolu Ülkelerle dopdolu. Savaşla kin kokmasın, Sevgi koksun her yanı. Düşmanlıklar olmasın, Savaş kötü bir anı. Bir dünya düşlüyorum, İnsanlar hep dost olsun. Her günümüz bir bayram, Mutlu bir dünya olsun... 1 Nisan 1983 Halenur Kor |
Bir Gül İdi
Bir güldü, kapatmış pak yaprağını, Biliyordu yalnız sert toprağını. Pembe yaprağını aralayınca, Gülüyor gibiydi sevdâlı yonca. Seven gözler ona içten bakınca, Utangaç gül artık açmıştı gonca. Bakıyordu şimdi ufka korkusuz, Anlamamış nasıl kalmış da susuz. Ah, ne yaptın, gülü böyle soldurdun, Yüreğine derin sızı kondurdun. Bilir misin, açınca gül, mis kokar, Tomurcuklar, sâde gözü tok tutar. Veriyordu sana bütün balını, Sen istedin goncaların alını. Her gördüğün gonca güle el attın, Gülü kendi dikeniyle kanattın. Halenur Kor |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:35 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.