![]() |
Kasvet
Ağlatır isyan edersin Aldatır kahredersin Göz görmesin kalp sevmesin Ya ölür ya vazgeçersin Ersen Devrim Şimşek |
Kod adı: Sarıkamış
Sende mi Sarıkamış, Sende mi, Yaktın yüreğimizi Hicaz diyarı gibi, Üşüyen elleri, yorgun bedenleri Kucakladın, amansız bir kış günü Sende mi, Sarıkamış Düşmüşlerdi yollara, demeden dağ taş Ne sırtında entari, ne çıkınında aş Mehmed’im, kurşunsuz düşer mi yere baş Gafil avladın yiğitlerimi, Sarıkamış Sıcak yatağımda, her bir yanımda sancı Hiçbir söz anlatamaz, bu derin ızdırabı Yaktı yüreğimi, tarif edilmez acı Tarihe böyle mi yazacaktın adını, Sarıkamış Düşman dört bir koldan, çemberde Yok gözlerde korku, iman varken yürekte Durur muydu Mehmet, ah! o kar, çıkmasıydı engele Doksan bin canımı aldın, Sarıkamış Kükrüyor Mehmed’im, her bir cephede Çanakkale de, Edirne de, Yemen de Kafkaslarda yeterdi adın bile Yiğitlerimin şimdi mezarısın, Sarıkamış Bu destandır benim için, senin destanın Cesaretine hayrandır, bütün ecdadın Çanakkale gibi şehit dolsun diye, her bir yanın Ölüme koştular onlar, sen bilirsin, Sarıkamış Hüzün ile ansam bile adını, değersin buna, Geçit vermedin ya, bebek katili Ruslara, Kim bilir adım şimdi ne olurdu, yetişmeseydin imdada Doksan bin yiğidimin kod adısın, Sarıkamış Memleketim, taşım, toprağım, Sarıkamış Ersen Devrim Şimşek |
Madem
Vurulmuş gönlüme, Mahpus ayrılığın, ilmek ilmek Bir kalemde silinmez ya, Silinmedi, silinmeyecek Unutma sakın, unutursan Çıkar meydana vefasızlığın Yok olmaya yüz tutmuş, Madem, manzum hatıraların Bırak, bir adı da yalan olsun, bu sevdanın Gülüşünün, pembe hayaliydi Buğulu camlara yansıyan İlkbaharın, ılık esen rüzgarıydı Tel tel saçlarını okşayan Ve ayrılığının, bir matem gibi Buz tutmuş sanrıları, içimi acıtan Bir zamanlar sendin o, gönlüme Bu pırıltılı sevdayı dolduran Şimdi, hasret girdaplarına savuran Madem, bir hayal kadar artık uzaksın Bırak, bir adı da yalan olsun, bu sevdanın Ersen Devrim Şimşek |
Mahpushane
Bir rüzgar esiyor yalın ayaklarıma Prangalar engel oluyor Birkaç adım atmaya Burası mahpushane elbet Bir gram ışık yok Sürmeye avuçlarıma Yalnızlık benden daha yalnız hücrede Ömrümü kemiriyor ince törpüde Ne olur bir arayanım olsa Annem, Babam Tanıdık bir yüz gelse Bilmem kaç ay oldu Görmeyeli semayı Kavrulurcasına kumsala uzanıp yatmayalı Ağır ağır paslanırken demir parmaklık Bir çizgi, bir çizgi daha atalım duvara Sarsın üstümüzü apansız yalnızlık Gömülsün, görmediğimiz güneş karanlıklara Kuşlar uçuyormuş, örümcek ağını örerken Bir güneş, bin yıldıza yenik düşerken Genç kızlar nice oğula doyarken Ağarsın tel tel saçlar Caddelerde suç kol kol gezerken (08.06.1997 / 17:20 Pazar) Ersen Devrim Şimşek |
Meçhul bir adam
Tanıyamıyorum artık kendimi Bu beden bu yüz benim mi Her ayak uydurmaya çalıştığımda Meçhul bir adamla karşılaşıyorum Kalbim duracakmışcasına çarpıyor Nefesim apansız beni terk ediyor Kararıyor gözlerim Bu derde aşık ben miyim Meçhul bir adam gibi Ruhumda kayboluyorum İzmir-1995 Ersen Devrim Şimşek |
Mehmed’im
Okunuyor Camilerden günün ilk ezanı Yorgun uykusuna uzanmış Mehmed’im Terk ederken damarlarındaki son birkaç damla kan Bir ana çığlığı çınlatıyor vatanı Kürekler, çığlık atarcasına toprağı savuruyor Toprak ağlarcasına etrafa savruluyor Kürek tutan eller, takatsiz biçare Terzi son çizgisini vururken kefene Alay toplanmış son vazifeyi bekler Bu ne disiplin ki Kıt’a içinden inler Subayı eri selamda İstiklal marşı söylenir Şırnak’tan gelecek Mehmed’im Şehittir beklenir (Sakarya-1997) Ersen Devrim Şimşek |
Ne Dersin?
Dokunamazsan ellerine Hele birde uzaksa gözden Sen buna yaşamak mı DERSİN Beklersin hani bir heyecan ile Gelsin diyerek; Ya gelmezse... Yoksa sevmedi mi DERSİN Sözler dilimde buruk kalırsa Bir şarkı gibi mi gelir Bakamazsın dağ esintisi gözlerine Söyle aşkı ile yakıp kavuran vuslat Bu can ellerin elinde Mutlu olur mu DERSİN Gel Sığınacak bir liman olur belki Diner en sancılı rüyalar Açılır sonsuzluğa hasret hülyalar Aşk sadece beşere mi DERSİN Bir göz ucuyla bak hele Uçsuz bucaksız şu aleme Rastlarsın en acayip izlere Mükemmelliğe şayan her bir zerre Umut etmeye değmez mi DERSİN Ersen Devrim Şimşek |
Ne O ağlıyor musun?
Hatırlıyor musun? Daha dün gibi Yollarda yalın ayak yürüyüşün Taze umutlar ekerek hayata süzülüşün Duyabiliyor musun? O an fısıldanan sözleri Bir adım bile öncesi, mazi Ne sen oldun, ne de dünya baki Artık yüzler birer donuk suret Hiçbir şey yaşanmamış, yaşanmayacak farzet İlk gülümsemeni hatırlıyor musun? İlk diş ağrını Sen değil miydin, yaşayan o anları İlk gönül sızını anımsıyor musun? İnceden inceye sızlayan yüreğinin sesini Hâlâ duyabiliyor musun? Tarih sahnesinden, birer birer silinen yüzleri Kıtalar ötesinde solan, kan kırmızı gülleri Vicdanın sızlayarak anıyor musun? Zulüm altında ezilen başların feryadını Ruhunda duyabiliyor musun? Bir sermayeydi elinde ömür, kısacık Bir rüya mı sandın hâlâ hayatı, karmaşık Yaşadıkça kazandın mı, hayır! , hep kazandıkça kaybettin Sende elbet bir gün, veda edip gideceksin Pişmanlık sarıyor, daha şimdiden bedenini Bırakıp giderken ardında, tüm sevdiklerini Yanaklarına yağan, o yağmurda ne? Ne O, ağlıyor musun? Ersen Devrim Şimşek |
Neredesin Sevdalım
Hani Sevdamız ölümsüz olacaktı En ümitsiz anımıza Işık saçacaktı Hani Dokunamazlardı ikimize Bak Ayırıyorlar, canı bedenden Neredesin sevdalım Ayrı dallardan kopacak; İki gül Bir esinti alıp gidecek; Birini Solacak öteki, Susuzluğu özlemişcesine Kopardılar, canı bedenden Neredesin sevdalım Ersen Devrim Şimşek |
Olabilmek
Sessizliğin ortasında, Bir insan sesi duyabilmek Mağrur bir ceylan edasıyla, Gözlerden kalbe mühürlenen, bir bakış olabilmek Kainatın, genişleyen sonsuz ufuklarında Bir adım ötesi kadar, yakın olabilmek Gün batımı ile, düşünce hasretin soğuk sulara Ellerin gibi umutları, sımsıcak tutabilmek Şehrin karanlık loş sokaklarında, Sabahın kuytusunda, Üşüyen ellere, bir tas çorba olabilmek Rengarenk tabelalar altında, Gecenin terkedilmiş siyahında, Parlayan ürkek gözlere, bir umut olabilmek Evet, beklentilerin kıyısında, Yaşayabilmek Yoklukların ortasında, Var olabilmek Her şeyden önce, Her şeyden öte, İnsan olabilmek Ersen Devrim Şimşek |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:26 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.