![]() |
Ebedi Aşk
İstemedim; Ne kuldan, ne sultandan, İstemem hiç bir zaman, Ne mihnet, ne ihsan, Diledim hep “Hayyum-Kayyum” olandan; Can suyu taa “Kalu Bela”dan, Gülü gülüstandan olan, Bitmez, tükenmez ebedi aşktan.. Beklemedim, Ne beyden, ne paşadan, Beklemem hiç bir zaman, Ne makam, ne unvan, Diledim hep “Hannan-Menan” olandan, İlk nefeste, ilk çığlıkla başlayan, Son nefeste, ten kafeste kalmayan, Şeksiz şüphesiz tkamil imandan... |
Elif İle Mertek
Kimi olsa da ilim ehli; Bilmez ne kendini, ne haddini, “Kalp” (sahte) gözünden bakar seyreder alemi, Bilmeyince adem ne kendini, ne Rabbini; Mertek(1) sanır efendi, her gördüğü “Elifi”... Kimi olur gönül ehli; Bilir hem kendini, hem Rabbini, Görür “Kalp” (gönül) gözünden sır içinde alemi, Bilmese de ne Marksı, ne tanrısız Lenini, Lakin çözer gönül gözünden, ilk bakışta “Elif”teki gizemi... |
Firavun Ağzı
'Salak' demiş ahmak, başörtüsü takana, Akılsız demiş avanak, benim başörtülü anama. EDEB’dir mayamız bizim, aldırmayız havlayana, Elimizden, dilimizden ziyan gelmez adam olan insana. EDEB’siz adam, konulmaz bizde insan yerine, Olsa da sahibi makam, 'sayın! ' dese de avam kendine. Sanma ki sen ilericisin de, gericidir hep geride duran, Sen Akreb’sin be adam, benim anam bacım asıl yelkovan. Öndedir akrebler zahirde, kalsa da geride yelkovan bazan, Tur üstüne tur çeker yelkovan, senin gibi cüce akrebe her zaman. Fazilette, EDEB’de, sen zaviyeden eksi çukursun be adam, Oturmuş zirvede, nicedir secdede seni bekler baş ötrülü anam... Yetim Hakkı der ki zavallı adam, aman! Aman! Vazgeç geç kalmadan, “altın buzağı”ya tapmaktan, Vazgeç “Firavun” ağzıyla Hakkı horlamaktan, Gün olur, kurulur mahşerde şaşmaz mizan; Kurtaramaz seni o zaman gelse de 'Hazreti Musan', Tur Dağı’nın altında kalıp topyekün helak olmaktan... Karun gibi malınla yerin dibine batmaktan, Firavun gibi ordunla inkar denizinde boğulmaktan.. |
Galli Poli
Dün akşam gördüklerim, Gerçek mi, kabus muydu bilmem, Seyrettim mazimi beyaz perdeden, Mazimden baktım gördüm atimi, Halim nakşedilmişti eski hikayelerden, Gergef gergef işlenmişti sanki geleceğim, Seyrederken halimi, buz kesti yüreğim, Alkış tutar diye korktum rezillere, Tuttum kelepçeler vurdum ellerime, Ecdadımdan utandım, görmesin diye, Gözlerimi açmadım, sımsıkı yumdum... Rüya değil kabustu izlediğim, Coniler baş aktörü olmuş filmin, Mehmetçiklerim sıradan figüran, Kaybolmuş silinmiş şanlı destan, Önce nasır tutan ruhsuz gönüllerden, Sonra düz beyaz o cansız perdeden... “Anzak” yine baş tacı olmuş, Milletimin adı vahşi yamyam, Asırlardır kanımı içen acımasız sırtlan, Mazlum olmuş yeni baştan, Şehitlerim kanlı zalim olmuş, Dün canıma kast eden düşman, Hem medeni, hem pek uygar olmuş, Vatan için can veren neferler, Milleti için solan gonca güller, Acımasız barbarmış hepsi meğer... “Gelibolum” modaya uymuş, Utanmış Alaturka adından, Değişmiş “Galli Polli” olmuş, Kendini benzetmiş dünkü bendeme, Çanakkale bizim değilmiş meğer, Değiştirmiş adını hain kalemler, Helenin truvasıymış şehitkalemiz, Ecdadımız duymuş rezaleti, bizaar olmuş, Şehitler gaziler bir kez daha can evinden vurulmuş... Koca Seyyid onbaşım hilebazmış, Mermisi meğer tahtadan oyulmuş, Yahya çavuşum acımasız barbarmış, Takımıyla yaptığı toplu katliammış, Topçular daha ilk çelsede idama mahkum olmuş, Zira üryan conileri keyfedip yüzerken vurmuş, Olanlar olmuş dostlar, hilalim yine mazlum olmuş, Ehl-i salip geçmiş bana baş efendi olmuş, Asil ecdadım asi olmuş vatanı savunmakla,. Alkış tutanlar vebal altında kalmış alkışlamakla, Yetim Hakkı yine vurulmuş bir gafilin elinden, Bu kaçıncı kez kim bilir şu can evinden, Bu kaçıncı ihanettir “Bürütüs”ün hançerinden... Beyaz perde kendinden utanmış, Kararmış kahrından simsiyah olmuş, Ak umutları milletin yıkılmış birer birer, Uyanış bir başka bahara kalmış yeniden, Ruhsuz, köksüz, gafili cahil efendiler yüzünden... |
Gelincikler ve Ninem
İki gelincik açmış da yol üstünde, Hoş geldiniz canlar der gibiydi bize, Al hırkaları geymişler de üstlerine, Allah hep “HAY” der gibiydi bize, Salınıp zikrederken esen yelde, Aşktan avareyiz biz de der gibiydi bize, İki gelincik Tabduk’un kutlu türbesinde, Aslımız toprak, mayamız HAK der gibiydi bize, El ele, gönül gönüle halleriyle iki gelincik, Birimiz Yunus, birimiz Taptuğuz der gibiydi bize... Yörük Ninem oturmuş da bir köşeye, Türkün hasıyım oğul der gibiydi bize, Yüzünde nur, başında beyaz örtüsüyle, Yunusun anasıyım der gibiydi bize, Yüzünde çilenin, sabrın çizgisiyle, Dilinde zikir, kalbinde şükürle ninem, Pişdim elhamdullillah der gibiydi bize... Ağlamaktan kurumuş o yaşlı gözleriyle, Şekvadan, kavgadan bihaber özüyle, Masum ve mahzun haliyle yörük ninem, Mazinin anası, atinin mayası benim işte der gibiydi bize... |
Gonca Güle Veda
Gonca Güle Veda (Trafik kazasında vefat eden Esra’ya) (Ey Rabbim): Bir gonca gül daha koptu, gül bahçesinden, Gülşen tarumar, bülbül etmekte ahu-zar, Elbet sual olmaz senin hikmetinden, Emir senden, takdir senden, Amma! neden değişir ki doğumdaki sıra neden, Solar körpecik fidanlar, goncacık güller; Bir bahar bile görmeden, toy düğün etmeden... (Ey Kızım): Ah be güzel balam, daha tazecik bir bahardın sen, Henüz çiçek bile açmadan, neden kışa döndün neden? Hazan bile gelmez iken yaz bahar geçmeden, Kışı gördün balam erkenden, yaz bahar görmeden, Düştün kara toprağa daha cemreler düşmeden; Can suyunu almadan, neden soldun gül yüzlüm neden... Can bebem gidişinle virane oldu bağlar, Karardı günler, soldu bak o gülen yüzler, Gelinlik giyip de, murada ermek varken, Neden giydin beyaz kefeni gittin, neden? Kapandı o siyah gözler gün yüzü görmeden, Bırakıp gittin bizi toy düğün bile etmeden... Gelimli, Gidimli dünya, son ucu ölümlü dünya, Kul neylesin, takdir hep o yücelerden, Daha söylenecek onca sözün varken, Neden göçtün gittin erkenden, neden? Sustu o şirin söyleyen dillerin aniden, Bir veda bile etmeden, anam babam demeden... Kim bilir ne hülyaların vardı, henüz söylenmedik, Kim bilir ne sevdaların vardı, henüz yaşanmadık, Yapılacak petek petek bal varken, Terkettin yuvayı gittin bir sabah erken? Belli ki mutlusun açtığın yeni gülşenden, Bir oğul bile vermeden, yavrum bile diyemeden. (Ey Acılı Dost): gelimli gidimli şu dünyada, Son ucu ölümlü bu dünyada, Sabır ve şükür iledir sınavımız, Mahşerde kavuşmak üzere canlar Şimdi artık güle veda zamanımız, Ne göz yaşının, ne figanın faydası var gidene, Duadır, tevekküldür mevtaya en güzel hediye. Ölüm son değildir, En güzel ibrettir bilene... İbret alalım canlar gelmeden sıra bize de, Sor kendine; Ölüm neden? Doğum neden? Sır içinde sır, sır gönüllerde saklıdır. 'Yetim Hakkı' der ki dosta, Müjdeler var Hak katından; Kış gelmeden kozasını örenler, Yaz’da kışı, Kış’da baharı görenler, Var iken sabır, yok iken şükür diyenler, Hep iken hiçliğini bilenler, Hiç iken zirveye erenler, “Ondan gelip, yine Ona döneceğiz” diyenler Gün gelir bir gül misali açacaktır kabrinden, Ruz-i mahşerde yeniden, yeniden ve ebediyyen. “İnna lillahi inna ileyhi raciun” |
Gönülden Damlalar-Akıl
Akıllı isen ey kişi, Hatayı kuldan, ihsanı Hak’tan bilirsin, Aşkı sertac eder, tam kemale erersin, Ererde Kaf dağını aşar, bir deryaya girersin. Akılsız isen sen ey kişi, Belayı Hak’tan, sefayı kuldan bellersin, Nefsini abad eder, gurur kibirle şişersin, Şişer de düz yolda şaşar, kör kuyuya düşersin. |
Gönülden Damlalar-İnsan
Rabbim kimine ihsan eylemiş, İşin asan, kendin handan eylemiş, Dertten kederden azad edip, Dünyasın daha baştan abad eylemiş. Kimini dertten bizaar eylemiş, Gam ile kedere duçar eylemiş, Canı canana ağyar edip, Dünyayı daha baştan pek dar eylemiş. Kimini rabbim sultan eylemiş, Malı mülkü hep tamam eylemiş, Varsıla yoksula sertac edip, Mizanı daha baştan yaman eylemiş. Kimini baştan kurban eylemiş, Sabır sebat ile imtihan eylemiş, Hak-Batılı beyan edip, Akibeti daha baştan ayan eylemiş. Yetim Hakkı bilmez ki ne söylemiş, Kimine pek hoş, kimine hep boş söylemiş, Gönülden Yalnız Hakkı söyleyip, Dünyasını zindan, Ukbasını daha baştan gülüstan eylemiş. |
Gönülden Damlalar-Kızıl Elma
Efendim; Sorma bana nerdeyim, Ne haldeyim, niceyim, Ne sılada, ne gurbetteyim, Orak çekicin biçip geçtiği, “Elif”siz, “Mim”siz illerdeyim. Niyazdayım; Karlı dağların koynunda, Gözlerim ufuklarda, Yeni Günün hasretindeyim, Ne bahardayım, ne kıştayım, Sam yelinin esip geçtiği, Kılavuzsuz, kervansız çöllerdeyim. Nöbetteyim; Tarumar olmuş gülistanda, Elimde taze güller kardelenler, Sırtımda kutsal emanetler, Önümde kaf dağından zirveler, Devlerin alıp kaçtığı, “Kızıl” elmanın peşindeyim. |
Gönülden Damlalar-Nasihat
Kimine at, avrat, Kimine şan şöhret gerek, Ben insanım diyene, Tatlı sözle nasihat gerek. “Cimrilere Sövmek Gerek,” “Cömerdleri Övmek” Beyim, Paşayım Diyenleri, Dar Gününde Görmek Gerek. Yaradanıı sevmek gerek, Münafıkı yermek, Tam inandım diyenleri, Bay (zengin) olanda görmek gerek. Ölmüşlere Rahmet Gerek, Zalimlere İbret, Boyum posum diyenleri, Teneşirde görmek Gerek. Mecnunlara Hasret Gerek, Mazlumlara hicret, Malım mülküm Diyenleri, Can verende görmek Gerek. Dertlilere derman Gerek, Aşıklara Rahman, Mevkiim makam diyenleri, Son Nefeste görmek Gerek. Dervişlere himmet Gerek, Fukaraya nimet, Yetim Hakkı Yiyenleri, Mahşer vakti görmek Gerek... Yetim Hakkı’ya gayret gerek, Hak yolunda hizmet gerek, Sabret dostum diyenleri, Gurbet elde görmek gerek. |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 07:57 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.