![]() |
Mesela
Bir akşam üstü mesela geliver. Gİttiğin yolda beliriver.. Kollarına atılayım sevinçten, Kalbim mutlulukla çarpsın yeniden. Sensiz günler yanızlıktan kurtulsun, Gönlüm yine o eski duyguyu bulsun. Mesela hasreti hiç tatmamış olayım, Zamanı aşk vaktinde durdurayım. Gel,gel de hayatı bana geri ver, Mesela bir akşam üstü geliver, Gittiğin yolda beliriver.... Cansın Erol |
Mesud'un kızı Mesude
İsmim mesude,soy adım Bahtiyar, Yaşım yirmisekiz,gönlüm ihtiyar. Mesudiye doğumlu,Mesud.un kızı Sekiz kardeşiz,bir oğlan yedi kızlı. Çocuk diyen babammış Durmadan oğlan aramış. Anam hep kız doğürmuş, Kendi gibi yoğurmuş. Ondördünde kocaya geldim Şimdi olsa evlenmem derdim. Ben mesudiye li mesude, Dört çocuklu,yirmisekiz yaşında. Yaşlı ayyaş bir koca var başımda. Her gün eşeler dururum dünyayı Göreli çok oldu hanyayı konyayı, Mesudiye'de sevgiden uzakta Bir başına dertlerde Mesud'un kızı Mesude Gönül gurbetlerinde Cansın Erol |
Mutluluk
Bulutlar ağlamaz, Yağmur,güneşi bekleyişin, Haz veren duygusudur. Karanlık değil *******, Sabahın uykusudur. Mavinin vurgunudur,ıssız kayalar, Denizin kalbidir çoşan dalgalar. Toprağın neşesi dağlar nehirler, Yaşamı anlatır,duyduğun sesler. Kalbinde var olan sevgi ve aşk, Tanrının içindeki aksidir, Mutluluk...zaman,zaman tadılan, Hayatın busesidir Cansın Erol |
Müziğin,Sanatın Ustaları
Sevgili kızım Cansın'ım, Rahmete vesile olsun diye,hislerimi yazabileceğim.Hayır o güzelikler,içimden kopanları bestelerim ifade ediyor. Siz şairler olmasa bizde olmayız.Söz dışında,saz semaileri,ilahilerle iktifa edeceğiz. Eşi olmayan şairsin.Öyle oldoğunu topluma isbat ettin.Ve güzel konuşmalarınla hepimize hayat veriyorsun. Seni yine ilhamlarınla baş başa bırakırken,gözlerinden öperim. Manevi annen Semahat Özdenses. 10 EYLÜL 2000 O çocukluğumun radyosunun,güzel duygulu sesiydi.O yaşlarda bile bestelerine bayılırdım.Melahat Pars gibi nadir ve çok değerli kadın bestekarlarımızdandı,Sevgili Semahat Özdenses. Müziğin sanatın büyülü dünyası,ve şansım o ve onun gibi birçok değerli,büyük sanatçıyı tanıma fırsatı verdi bana. Semahat hocam son zamanlarda sık,sık arardı beni Bende onu.Dertleşir, dedikoduları anlatırdı bana.Sevgili Selahaddin İçli yi çok severdi.Selahaddin beyin amcası büyük bestekar Şerif İçli ile olan dostluklarını anlatırdı.Şimdi Maltepe huzur evinde.Sık,sık gidiyorum ziyaretine.Hastalığına rağmen yine de hatırlıyor. Geçen akşam,Pop Starda izledim onu.Belleğinin ona vefasızlık etmesine rağmen,şarkılarını ve o büyük alkışları duyduğu anda ki yüzünün ve gönlünün ifadesini içime doldurdum hazla Gözyaşlarımı tutamadım.Kıpırdatamadığı ellerini o alkışlara cevap vermek için,kaldırmaya çalışıyordu.Ve çok mutlu olmuştu biliyorum. Sanatın,müziğin,büyüsü güzelliği ve gücü,ışık,ışık,kalbinde tekrar uyanıyordu ve kalbinde hissediyordu eminim. Akşam oldu hüzünlendim ben yine Hasret kaldım gözlerinin rengine. Her mevsim içimden gelir geçersin ve daha nice ölümsüz bestelerin bestekarı güzel sesi sen ve senin gibi değerli sanat abideleri eserleriniz ve sevgilerinizle sonsuza kadar yaşayacaksınız ve hep var olacaksınız..Önünüzde bütün kalbimle ve saygıyla eğiliyorum.... Cansın Erol . Cansın Erol |
Namık Kemal'ler,Nazım'lar ve bütün kalemşörlere sonsuz sevgi ve saygıyla
Satırlar korkuttu insanları nedense? Zincir oldu kalemler bileklere. Vurdular duyguları,kalp yara aldı, Ama hangi kurşun işler ki,düşüncelere. Sürgün edildi bedenler,gönül gitmedi, Dizeler umman oldu,ufuk bitmedi, Dört duvar arasına hapsettiler sevgileri, Kendileri yok olanlar,yok edemedi düşünceleri.. Onlar kalemiyle savaşan devlerdi, İzlerini kalplere bırakarak gittiler Işık hep korku oldu kaybolan gölgelere, Her şeyi yok eden zaman bile dokunmadı düşüncelere..... Cansın Erol |
Nasıl olurdu acaba
Nasıl olurdu acaba Beraber yaşlansaydık Geride kalan yılları, Şimdi el ele ansaydık Büyüyen sevgilerimizi Sende tadabilseydin, Şu yorgun kalbimle biraz Göğsüne yaslanabilseydim Gençlikteki fırtınalar O nazlar o niyazlar Ve hatta gözdeki yaşlar Bilsen nasıl yaşlandılar Arkandan kimleri yolladık bilsen Tek ezrail üzülmeyen Huysuzmu olurdun bilmem Yine de beraber yaşlansaydık Cansın Erol |
Ne çıkar
Gönül viran olsa senin aşkınla ne çıkar. Dökülen küllerin altından,binlerce kaşane çıkar. Dağıtsa her zerremi sevgin yedi koldan, Birleşir ateşinle,tek senin cismin çıkar.. Yine sen olursun gönül ülkemin sultanı, Senin gibi bir efendiye,sultanım, Yeterki iste,benden binlerce kul çıkar Cansın Erol |
Ne güzel
Nisan yağmurunda yıkanır gibi Ne güzel umutlarda ıslatmak bedenini Ve en güzeli hatırlamak sevdiğini Korkusuzca,içinden geldiği gibi Güzel şey dolaşmak yalnızlığında Loş ıssız sokak kaldırımında Beyaz bir sahile dökmek gözyaşlarını Gün batarken bir yaz akşamında Ne güzel özğür hissetmek benliğini Öderken her an yaşamın diyetini güzel şey anlamak hayatı,ruhunla yüreğinle Vermek almak kadar güzel sevdiğince Cansın Erol |
Ne haber
Söndürsen de yangınları içte köz kalır Yıksalar değerlerini ruhta öz kalır Gönül affetsede dilde iz kalır Kırdınsa kaseyi camdan ne haber. Alsalar ışığını gördüğün yeter Zaman sabır denirde, sabırda biter Sevgi kuş kanadında uçuşup gider Kırdınsa kalbini yardan ne haber. Ne ekersen dünyada onu biçersin Üzdüysen gönülleri neyle silersin Kime kalmış bu alem sende gidersin Anılmazsa ismin candan ne haber. Cansın Erol |
Ne istersin
Gönlümün eşsiz sultanı, Sevgimin gönül otağı, Ömür sermayemin karı, Sensin..daha ne istersin... Hayatımın rengi tadı, Ruhumun sonsuz baharı, Günü,gecesi,sabahı, Sensin...daha ne istersin.. Aşkım gözyaşım,emelim, Canım,hayatım güneşim, Ben kulunum,hep efendim, Sensin...daha ne istersin.... Cansın Erol |
Ne kaldı
Bir dolu anıydı yaşamak Çoğu resimlerde kaldı Şimdi selvilerle yatan Unutulmuş isimlerde kaldı Gözgöze bakılan anlar Kalp dolu kuru ağaçlar Dünler,bu gün ve yarınlar Eski bir defterde kaldı Bunca hüzün,sevgi derken Ömür günbegün biterken Bilinmez bir yolda giderken Neden,,niçin,,nasılı kaldı Cansın Erol |
Ne kalır
Cemreler düşer bir bir,rüya hep aynı kalır. Deli dünya değişir,efsane canlı kalır. Her şey biter,sevenlerde yaşar gidenler Sonsuzluğun ufkunda,bir tek bu mana kalır... Cansın Erol |
Ne olur
Gözlerindeki sonsuz şefkatti beni yakan Delice bir duyguydu yalnız sende yaşanan Seni yıllardır koruduğum mabede koydum İncitme ne olur..yokluğunla bende kaybolurum Öyle bir sevdaki,sözle anlatılmaz Korumalıyız onu, böylesi yaşanılmaz Tek isteğim sevgi,ve bir tatlı bakış Senin için,benim için,aşkımız için bu yalvarış Seni yıllarca sakladığım mabede koydum Kırma ne olur yokluğunla sonra bende kaybolurum Cansın Erol |
Neden şiir
Karmaşık bir trafikte araç sürerken,neden radyoyu açıp müzik dinliyorsak, Eve dönüş yolunda erguvan rengiyle kenti kucaklayıp batan güneş neden bizi alıp uzaklara götürüyorsa, Bir fincan kahveyi dost elinden alırken haz duyuyorsak, Bildik bir bakışın derinliklerinde ne buluyorsak, Sakin,masmavi bir denize bakarken ufka dalıyorsak, Bir çocuğun gülüşünde mutlu oluyorsak, Yapayalnız bir insanın içine dolup yazılan satırlarla yalnızlığını unutturabiliyorsak, Yani bize bizi ne getiriyorsa işte odur şiir..... Cansın Erol |
Nedir ki
Ayrılık dediğin nedir, bir kuru laftır Dostun sevenin arasında,sözü bile günahtır Yalnız gözmü görür,eller mi okşar Niye verdi tanrı yüreği Sevgiler orada yaşar.. Ayrılığın hükmü olsa, Dünya,dünya mı olurdu Vermeseydi tanrı kalbi Başta kendi unutulurdu.. Ayrılık dediğin nedir,bir kuru laftır Sevenlerin arasında Bahsi bile günahtır.. Cansın Erol |
Niye çıktın
Sana can vereyim dedim Sen candanda öte çıktın Kalbimde yerin hazırdı Rüyada,fallarda çıktın Her yanımda,her yönümde Tek bakış oldun gözümde Dört mevsimin son güzünde En güzel baharda çıktın. Gönlüme sığmadı sevgin Tutamadım,akan seldin Ömrüme yazılı geldin Aşktaki fermanda çıktın Cansın Erol |
Niye,kime
Bazen sorarlar ya, Kimi sevdik,neyi sevdik. Dünya da güzel ne varsa, Her şeyi sevdik. Anlatması zordur, Tek,tek,sayamazsın, Sen söyle soranlara, Biz dünyada,yalnız, Sevmeyi sevdik.... Cansın Erol |
Nostalji
çiçekler vardı duman is bilmezdik biz O zamanlar yuvalar sıcaktı sobalar vardı geleceğe sevgi ümit ekerdik hayal hanemiz küçük sinemalardı Yerli malı haftaları yapılırdı okulda öğrenmeye evvel A dan başlardık Oyuncaklar teldendi ya da tahtadan Mutluluğu duygularda yaşardık İlk saygıyı öğretirdi hocamız Sevmek yaşamaktır derdi dinlerdik Onur dürüstlüktü konan harcımız Bizde dünya hep böyle zannederdik Göz göze sevgiler yaşardık gençliğimizde elleri ellerimize deymeden Ne gelecek korkusu vardı ne de yaşamak Öyle öğretirlerdi alamazdık vermeden Önce çiçekler soldu sonra gök yüzü Işıklar arttıkça karardı sokaklar İnsanlar büyüdü sevgiler küçüldükçe Para denen kağıda hopsoldu haklar Ama biliyorum bir yerlerde bir dolu kalp var Güzelliklerde sevmek sevmek diye çarpan Hangi güç döndürürdüki dünyayı hala Var olmasaydı o sevgi dolu yüce insan Cansın Erol |
O diyar
Dökülen yapraklarla başladı sevdiğim. Mevsim sonbahar. Ağaçların gölgesinde,boynu bükük yapraklar Sen ve ben misal. Rüzgarında bazen elem bazen neşe Ümitsizler ormanı burası, Çok sevenler yaşar. Seninle beraberdik biz orada sevdik, Çevremiz,dal budak Gözümüzde bu ıslaklık ne, bulutlar mı var Seninle buluştuğumuz deniz kenarı, Sakin durgundu. Şimdi hırçın,sert dalgalar, Ümitsizler körfezi burası sevgilim Kulağımda dalgaların sesi, Kalbimde hep sen, Yaşadığım kadar. Şimdi seninle dolu her şey..sensiz O eski yerlerdeyim. Dalgaların sesinde aşk, Rüzgarın nefesinde şarkısın. Sensiz yaşamakta öleceğim sevdiğim, Sahiden öldüğüm kadar. Cansın Erol |
O tepe
Bulutlarla geldi sen ve anılar, Rüya gibi bir gecede.. Nice aşıklara sırdaş Mehtabla güneşin kucaklaştığı bu tepede Uyuyan kalpler sihirli seslerle uyandı. İndi yıldızlar gökten, Suların koynuna yattı.. Ne hikayeler anlattı çamlar fısıldaşarak, Gökle deniz sevdalandı,hülyalı,bakışarak En olmaz hayaller ümitlere kucak açtı, Bu alemde gönülden sanki volkanlar taştı. Bir duygu fırtınası sardı ruhları Rüya gibi bir gecede, Güneşin mehtabı kucakladığı bu tepede... Cansın Erol |
Oğlumdan annesine
Güzel anam benim. Ceylan gözlüm,alçak gönüllüm. Biraz önce telefondaydın. Aramızdaki dağlara,ovalara of çektim. Yapay sınırları yaratan insanlara. Biraz kırgın geliyordu sesin, Belli ki incinmiş yüreğin. Boş ver anam, Güneş daha geç batıyor bu günlerde. Hani bahar geldi,kuşlar pencerende. Kırgın yürekli martılar bile, Daha bir şen sevişmekte. Genç mehmetçikler,teskere verip, Sevgililerine koşmakta belki de. Boş ver anam aldırma,seni incitenlere. İzin verme güzel gülüşünü donduranlara, Ellerim sevgi dolu ellerine hasret Ama sen varsın yüreğim de. Ne mutluluk varsa senden var bende. Boş ver anam hiç sıkma canını, Unutma seni kalbinde,göz yaşın da yaşatanları. Güneş daha geç batıyor şu sıralar, Gök yüzü daha bir al,daha duygulu, Sevenler daha aşık,çocuklar neşeli, Tat ruhunla mevsimin güzelliğini. Sen ki hayat verdin üç cana, Sen ki savaştın yıllarca bir başına. Sen ki kalbimizde yaşayanımızsın bizim, Yoldaşı en zor günlerimizin. Bir sigara yak deniz kıyısında. Benim için bir şarkı tuttur ağırdan,ağırdan, Eskiden aşımızı pişirirken söylediklerinden, Sana çoğalır sevgiler sevdiklerinden. Onun için boş ver anam..... Cansın Erol |
Oğlumdan annesine 2
Anam benim Sevgileri bırakıp uzaklarda olmak, Kalbe hiç koymamıştı bu kadar. Sevgi her yerdedir derdin anam, Ak ak yüreğmizde Benim yürek ikiye bölünmüş, Yarısı burada,yarısı İstanbul; a dönmüş. yüreğimin ikilemini, Hiç hissetmemiştim bu kadar, Ağlamayı arzulamamıştım böylesine, Şiir yazmayı da,anıları da. Seviyorum anam,bir seni bir sevgilimi, Bir de insanlığı,doğayı. Hepinizi bu kadar sevdiğimi, Anlamamıştım anam. Bu gün ki kadar, Hiç bu kadar Murat erol Torino mektupları Cansın Erol |
Oğullarıma
Sevgiyle diktiğim gönlümün gülü benim. Üç çiçeğimin büyüğü,bayramlarla gelensin. Hayatım,birtanem,ilk sardığım bebeğim, Kocaman oğlumsun,canımsın sen,METE'msin. . Tomurcuğum,narinim,yavrum benim dal oğlum, Seninle mutluyum ben,hep gülmendir emelim, Akıllım,güzelim,dümdüz olsun sarp yolun, Fidan boylum,nazlı gülüm,çok sevdiğim LEVENT'im... Ya sen en son açan,birtanecik küçüğüm, Ballım,yavrum hayatımsın tadımsın, Büyüsen de gözümde güzel bebek bülbülüm Sevginle hayat veren,biricik MURAT'ımsın... Yavrularım,hayatlarım benim güzel üç çiçeğim, Uğrunuza canım feda,sizde geçmiş,geleceğim Oğullarım,dürüst olun,adil olun,çalışın. Başınızer zaman dik,alnınız hep ak olsun. Sevgi dolu, iyilik dolu,affedici alışın, Hayatınız mutluluk, yolunuz hep hak olsun... Cansın Erol |
Okyanus
Bir damla yaş gözlerim de, Okyanus olur seni düşününce Yorgun kollarımla kulaç atarım, Beni beklediğin sahillere... Dudaklarımda tuzu denizin, Kumu kayar ellerim de. Sonra biter ufuk gerçeği bulurum, Bir damla yaş gözlerim de, boğulurum.... Cansın Erol |
Olmadı
Sana gözlerimi verirdim Sen olurdun ışığım Seninle yaşar,senden bakardım hayata Tek sen olurdun,bütün insanlar bir yana Olmadı... Sana ellerimi verirdim Sıcak sevgi dolu Hiç bırakmazdım yaşadıkça Ellerim ellerin olurdu Olmadı.... Sana kalbimi verirdim Aşkım olurdun tek seni severdim Yepyeni bir dünyada Bunca yalnızlığa dur derdim Olmadı.... Cansın Erol |
Ölüm-ayrılık
'Ölüm Allahın emri'demiş şair,'ayrılık olmasaydı. Ölümden farklı mı ayrılık,giden yaşamasaydı. Ölümde kavuşmak yok,ümit yolu kesilir, Ayrılıkta ki fark,yar yaşıyor ya denir... Ölümde hasret yakar,çaresiz,mütevekkil, Ayrılığın tek farkı,yar yaşıyor ya denir... Ölüm Allahın emri,ayrılık olmasaydı. Ölümden farklı mı ayrılık,giden yaşamasaydı... Cansın Erol |
Özlediğim
Özlediğim o çocuk yüreği İçime işleyen masum gülüşler Özlediğim bir sevginin bakışı O bakışta duygudan seslenişler Özlediğim o çocuk ruhu Yaşamın renkleri en derinde Özlediğim bir canın bir cana dayanışı Bir el ki uzanmalı güzellikler içinde Özlediğim o çocuk yok nerede Dudaklar sahte ğülüşlerde artık Özlediğim bir serap,bir hayal Büyümüş bütün çocuklar adam olmuşlar yazık Cansın Erol |
Özlemezmisin
Özledin mi diyorsun özlemez misin Baharlar bitsede kışlar gelmese Hep gece olsa gün görünmese Mevsim yaz olsa yaksa sıcacık Kar tanelerini hasretle düşünmezmisin Durgun denizde dalgaları Akşamın ardından sabahları Kalbinden kopmuş kahkahaları Sen olsan özlemezmisin Zaman zaman en güzel hayalleri Beraer yürünen yeşil tepeleri O kır kahvesini mutlu günleri, Sen olsan özlemezmisin En güzel sofralr da taze ekmek kokusunu Çok susayınca bir pınarın suyunu Sevdiğini yanında bulmanın duygusunu Sen olsan özlemezmisin Bazen gülüp,bazen ağladığın Yalnızlıkta okşayan ellerini aradığın Bir dolu hatırayı beraber yaşadığın Sevgiliyi bilmem ki özlemezmisin Cansın Erol |
Pembe Kız
1965 de eşim teftiş için Güney Anadolu'ya gidecekti.O zamanlar eşlerini pek götürmezdi müfettişler.Ama her şeye meraklı ben dururmuyum.Onun da işine geldi.Altı aylık hasrete de dayanamazdık zaten.O günler hala dün gibi.Anadolu'mun hüzünlü,bakımsız,yalnız kaderi bu gün ne kadar değişti bilemiyorum.....Anlatacağım hikaye gerçek..Ve ne yazık ki hala aynı yerdeyiz... Pembe Kız. On altı yaşındaydı Pembe kız.Güney Anadolu'nun ot bitmeyen,kıraç küçücük bir köyünde doğmuştu.Anası çalıştığı tarlada doğurmuş,göbeğini oracıkta taşla kesmiş,bir beze sarıvermişti bebesini.Eve dönerken erkeklerin akşama kadar pinekledikleri kahvenin önünden geçerken anlamasınlar diye. Yeni doğmuş kanlar içinde ki bebeğini heybesine koymuş, vurmuş sırtına ağrıyla sancıyla uyuşmuş karnını tutarak ama dimdik evine getirmişti. Pembe kız çocuk olmanın bütün ağırlığını duyarak büyüdü o penceresiz toprak evde.Otuz beş yaşında ihtiyar olmuş anasına ve yaşadığı zor şartlara rağmen ümit doluydu içi.Ah babası bir de okula yollasaydı.Ama okul iki kilometre uzakta.Hem kız kısmı okuyup da ne olacak. Bir gün köye genç bir memur tayin oldu.Yakışıklı, bekar bir adam.Şehir hayatından sonra burada yaşamak çok zordu.Hele bekarsan.Pembeyi tesadüfen gördü. Kara üzüm gözlü,bembeyaz tenli bir ahu. Köyün ağası aracı oldu,istetti babasından.Baba beş milyon başlık istedi.O zamanın parasıyla çoktu ama,borç harç buldu parayı Pembe'yi imam nikahıyla aldı. Köy yerinde hayır deme imkanı yoktu ama, Pembe kız çok sevdi okumuş yakışıklı kocasını.Köydeki erkeklere hiç benzemiyordu.Dayak yok,yumuşak sevecen..Ona tapıyor kusursuz hizmetini görüyor ve hep bir şeyler öğreniyordu.Bir de kızları oldu.. İki sene mutlulukla geçti.Pembe sanki bir rüyada yaşıyordu.Kızı minicik yavrusu köyün kadınları gibi olmayacaktı.Tam o ara tayini çıktı kocasının.Havalara uçtu sevincinden.Yeni yerler görecek,bebeği okuyacak,sevdiği erkeğiyle mutlulukları sonsuza kadar sürecekti Bir sabah uyandı ki kocası yanında yok.Eşyalarını gizlice toplamış,küçük kızını bile düşünmeden çıkıp gitmişti sessizce.. Penbe günlerce bekledi sevdiğini.'Olmaz 'diyordu,yapmaz..Ama dönmedi.. Kucağında bebeği,gözleri kupkuru ama içi acı yağmurlarla döndü baba ocağına.Yüreğindeki hasret,kırgınlık,mutsuzlukla daha çok çalıştı,horlandı.Ama onu seven güvendiği erkeğinin neden bıraktığı sorusundan başka bir şey hissetmiyordu ki. Bir gün eve erken döndü babası.'Çocuğu hazırla,eşyalarını topla gidiyoruz' dedi.Yüreği hop etti heyecandan.'Allah dualarımı kabul etti,yiğidimize babamıza kavuşuyoruz herhalde.Tanrım sana şükürler olsun.Ben biliyordum bizi bırakmayacağını' Kaçakçı topal Hüsnü'nün evinin önüne gelince anladı.Eve baygın taşıdılar Pembe'yi.Bu sefer daha az para almıştı babası.Çünki kızı hem dul hem çocukluydu. Yediği dayaklara,****inle sana dünyanın parasını verdim diye her an horlayan erkeğin hakaretlerine dayandı sessizce.İçindeki yangının yanında neydi ki çektikleri. Sonra bir gece gelmedi Hüsnü. Haberi ertesi gün verdiler.Kaçak koyun geçirirken mayına basmış ve ölmüştü.Ne üzüldü ne de ağladı.Elinde kızı babasının evine döndü yeniden. Artık nefes almak bile haramdı ona.İki kocadan arta kalmış çocuklu bir kadının ne değeri vardıki oralarda.İçi isyan dolu,günbegün eriyerek zaman dolduruyordu artık.Biricik yavrusunun sevgisiydi ayakta tutan.Bir de çileli etkisiz annesinin varlığı. Bir akşam kahvede tavla oynarken,köyün çobanıyla el sıkıştı babası.Bu sefer beş yüz liraya anlaşmıştı kızı için.Gece uykudan uyandırıp haber verdi.'Sabaha hazırlan gidiyoruz.' Sabah ezanında kızını götürmeye geldiğinde tavana asılı buldu Pembe'yi. Morarmış küçücük ayaklarının dibine, ağlayan torununun yanına çöktü.Üzülmüştü ama daha çok kızgınlık vardı içinde.''Kendi gitti ama şu küçük kızı düşünseydi bari.Nasıl bakacağız şimdi. Ama bu da anası gibi güzel olacak.İlerde iyi başlık getirir''Çocuğu kucağına aldı.''Yavrum gitti' diye bağırarak dışarı attı kendini. Cansın Erol |
Pişmanlık
Beni unutmamışsın,hala seviyormuşsun, İsmim geçince,gözlerin dalıyor, İç çekiyormuşsun karagözlüm... Siyah saçlarında,pişmanlığın akları, Dudağında hasret şarkıları, Bana ah ediyormuşsun,karagözlüm. Gördüğün her şeyde hayalim varmış, Mutluluk bensiz sana yasakmış, Dönmemi bekliyormuşsun kara gözlüm... Nerdeydi aklı delice sevilirken, Bilmedi kıymetini gittin elinden, Sakın dönmeyesin tam unutmuşken, Şimdi de bana böyle diyorlar kara gözlüm..... Cansın Erol |
Rengarenk
Sen yeşilsin....muradım olduğun günden beri Sen sarısın...kalbini aldın ya geri Sen kırmızısın...ben aşkınla alev,alev Sen mavisin...Öylesine duru,öylesine güzel Sen siyahsın..hasretini bırakıp gittin ya Sen morsun...ışığını kaybeder dünya Sen beyazsın...öylesine temiz ve berrak Sen rengarenksin...sevginle başladı renklere Bendeki merak Cansın Erol |
Sakın git deme bana
Sakın git deme bana,gitmiyorum. Kalbimi kalbine kilitliyorum. Daha bitmemiş bir dolu yarım var, İçtiğimiz kahvelerin kokusu ve hatıralar. Kızgınlıkla söylüyorsun biliyorum. Gidersem aslında üzüleceksin Nasıl olsa bir gün ayrılacağız, Yaşamı kaybederken kıymetini anlıyacağız. Sakın git deme gitmiyorum, Seni kalbime kilitliyorum Cansın Erol |
Sakın sevme
Beni sakın sevme..ne olur Sen günün ışığısın,ben gecenin karası Sen sevginin gülüsün.ben dikenin yarası Sen dudakta kahkaha.ben hüzünlü şarkıyım Senin gözünde güneş ben yağmurun yaşıyım Senin penceren açık.her yer ışık almakta. Benim kalbimde yıllar.yorgunum yaşamakta Beni sakın sevme...Ne olur Cansın Erol |
Sakladım
Ben tenha yolların yalnız kalbiyim Geçtiğim her yerde gönül bıraktım Duraklarda durup seni beklerken Karanlıklara sevgiden lambalar taktım Her odası dolu bomboş evlerde İnsanı olmayan taş bahçelerde Kaybolmuş aşklarda,hayal gözlerde Kimsesiz başıboş ateşler yaktım Artık çok uzağım kendimden bile Sevgiler susuz kalmış benzemiş çöle Belki bir vaha bulurum diye Yine de içimdebir ufak ümit sakladım Cansın Erol |
Sana
Bir hüzzam şarkıdaydın yine dün gece. Hazan bahçelerin de dolaşırken,seni andık. Şiirlerle geçmişi hasretle anarken, Kalbimizde ki sana,hayaller de uzandık.. Nağmeler kemanın tellerin de uçuşuyordu, Mızrab uda sen,sen diye vuruyordu. Saba rüzgarı okşarken usulca bizi, Büyülü bir gece de,sen sandık kendimizi... Bir hüzzam şarkıdaydın yine dün gece, Hazan bahçelerin de dolaşırken,seni andık.... Cansın Erol |
Sana evet sevgilim
Gözlerin sevgi dolu Heyecanlı tutkulu Tanrının mutlu kulu olacaksam, Sana evet sevgilim Dört mevsimde yanında, Her günün,her anında Aşk dolu kollarında,olacaksam, Sana evet sevgilim. İsminin yanında adım Yaşadıkca bugün,yarın Hayatında tek bir kadın,olacaksam Sana evet sevgilim Cansın Erol |
Sanat
Gittikçe maddileşen günümüz dünyasın da ve bir dolu kavram kargaşası arasında, yine de insana ümit veren, yüreğinin yumuşacık alemine geçiş yaptıran iki kelime var. Sanat ve sevgi.İnsanlar doğanın bütün yaradılanları gibi doğar, büyür ve ölürler.Geçici bir dünyanın ebedi sürecidir bu. Ama aynı insan aklıyla, ürettikleriyle, hayalleriyle ve yapıtlarıyla sonsuza taşır dünyasını.. Yaşadığı ilk evi olan mağarasının duvarına resimler yapan, figürler oyan, aklını düşüncesini bilincini daha ilk kullanmaya başladığı anda üretme sürecine giren tek yaratık da insanoğludur. Sanat yüzyıllar boyu insan için tılsımlı bir araç olmuş.Hissettiklerini çizim, ses ve görüntüyle eyleme geçirmiş.Sanatla, o büyülü güzellikle elinden kayıp giden zamana ve dünyaya egemen olmaya çalışmış. Nesnel bütün gerçekler, insan bilincinin, yüreğinin yaratıcı doğayla birleştirdiği düşünce sonsuzluğunun ve hayallerinin eseridir.Tıpkı sanat ve bilim gibi...İçin de sevginin, sanatın ve bilimin olmadığı bir dünya..Düşünemiyorum bile. Sanatta sevgi gibi uzakları yakınlaştırır, paylaşır ve insanı yüceltir. Gönlümüzce bir şiiri, bir yazıyı paylaştığımız zaman, orada bir dolu hikaye, müzik nağmesi duyarız.Eskimiş resimler de nasıl bir zaman yaşamış insanların nesnelerin akisleri varsa, şiir ve tüm sanat eserlerinde de yaşanmışlığın gönül kayıtları ve resimleri vardır. Bir çiçeğin açışında ki mucizeyi, yeşili maviyi, göremeyen, bir cocuk gülüşünü, yağmurun sesini duyamayan, kirli havayı soluyan, yalnızca maddi koşullara endeksli bir koşturmanın içinde zamanı sinema şeridi gibi harcayan insan nasıl mutlu olabilir ki. Yaşam zor. Mücadeleli ve karmaşık. Ama maddiyat sonsuza uzanan hiç bir duyguya ulaşamıyor ve etkin olamıyor.Bütün güzellikleri, duyguları, olumlu buluşları yaratan insan, sorumsuzca olumsuzluklara imzasını atıyor, doğaya ve kendine ihanet ediyor aslında.. Halbuki yaradanın insanı yaratarak sunduğu mucizeyi ve sanat eserini görebilse.. Sevgileri unutup para biriktirdiler, Para etmeyen bir tahta kutuda, Hiç sevgisiz gittiler Cansın Erol |
Sanat Eseri İnsan
Yaşamda başlangıç ve bitiş noktası bütün canlılar için eşittir.(Doğanın getirdiği engeller hariç.) İnsan doğup ilk nefes almaya başladığı an bu eşitlik biter.Çocuk,doğduğu ülkenin,kültürün ailenin ve çevrenin yapılandırmasıyla büyümeye başlar. Hayat bir tiyatrodur aslında.İçinde dram,trajedi,kara mizah,komedi,mutluluk gibi bütün öğeleri taşır.Çoğunluklada senaryosu ve yapımcılığını başkalarının yaptığı.Ve birgün perde kapanır. Şiirdir hayat.Ruhunda hüzün,sevgi,aşk,acı gibi bütün duyguları taşır.İnsanın arayışları,kaçışları hayalleri gizlidir içinde. Yaşadıkça romanlaşır hayatlar.Bir kısmı tamamlanamadan biten,bazende okuyucuya ulaşamayan paylaşılmamış romanlar. Resimdir hayat.Bazen bakmaya bile kıyılamıyan renkler, çizgilerle bezenmiş.Bazende anlamsız karalamalar dünyası.Her gelen geçeninde bir çizik vurduğu. Musikidir aynı zamanda.Doyumsuz seslerle,aletlerle,raks duygusuyla kendini ve dinleyenlerin ruhunu besleyen.Kimi müzikte yorar.Yanlış nota,akort ve bestelerle. Ben her insanın içinde bir sanat yapıtı olduğuna inanırım.Ama çoğunlukla bunun farkına bile varamadan göçüp gideriz.Ya da hisseder ama ifade edemez,anlatamaz.Hayat şartları,kendi yaptığı veya başkalarının önüne koyduğu setleri aşamaz. Bazı insanlar daha şanslı,veya farklıdır.Onlar hisseder ve anlatır.Paylaşımlar bulur. Birde yaşam şartları ne olursa olsun,insanca olan her olguyu insana,geleceğe taşıyanlar.Mucitler,dehalar büyük sanatçılar,ölüme karşı koyarlar.Yapıtlarıyla ölümsüzce. Biz, bizden önce gelenlerin genleri ve doğru,yanlış öğrettikleriyle şekilleniyoruz büyürken Ama ilk bilincimize sahip olmayı öğrendiğimizde,yanlış olanları ayıklayabilmeliyiz.Ne yazıkki hazır verilmiş bilgilerle yetinmek,atalet kolay geliyor.Değişmek yenilenmek,öğrenmek istemiyoruz.Üstelik öğrettiklerimizede aynını yapıyoruz.Hayat şartlarının zorluğu,günü yaşamak destekliyor bu kısır döngüyü. Para ve ekonomiye dayalı bir dünyanın içinde,yaşama savaşı ve kazanmak ya da kazandıklarımızı kaybetmemenin kavgasını veriyoruz yalnızca. Halbuki doğa,yaşam bize Allah tarafından emanet edilmiş bir sanat eseridir. Sanat özgürlüktür,geleceğe dönüktür.Ama geçmişinide unutmaz.İçinde gerçek sevgi ve saygı vardır.Hayalperest olmakla,hayal etmenin farkını bili r.Düşünce özgürlüğü sağlar. Hayal düşüncede icatlarında ilk yapı taşıdır. Tanrının bahşettiği ama insanoğlunun aklıyla şekillendirdiği bir dünyada yaşıyoruz.Kavgalar,savaşlar acılar sanki kaderimiz. Hayatın geçici olduğunu, bize verilen emanetin kutsal olduğunu düşünen öğretenler ve yönetenler olsaydı gerçekten,bu gün ütopya dediğimiz hayaller belki de gerçek olurdu. Cansın Erol |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:58 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.