![]() |
Siyah
Işığını görecektim... Karanlıktı işte. Bir renk, Adı hep karamsarlık. Gökkuşağına veda var, Ençok da siyahıma haksızlık. Hep sona bırakırdım matem rengini, Hep ne sanırdım biliyor musun, Ne olursa olsun dünya dediğin dönmeliydi. Siyahsa rengi hayatın, Hiç acımadan yerin yedi kat altına gömülmeydi. Sonradan öğrendim, Haksızlıkmış... Siyah renklerin en sabırlısıymış. (beyazda gördüm) Sonradan ağlayan,çok ağlarmış. Hayatı renk cümbüşü yaşamak, Siyahı sürgünlere yollamakmış. Siyahsa hayatın sonunda bekler, Beyazdan mutlaka intikamını alırmış... Ali Yeşil |
Son Söz
Ellerin desem, Daha ben doğmadan bağlanmış ellerime. Gel gör ki tutacak olsam, Yanarım daha ateş olmadan. Yakmasını da beceremem bilirim. Bilirim ben koru, Bilirim ben korun sonunu. Bir kum tanesi sen olsan, En de oluştursam koskoca bir evreni, Taşıyamam üstümde bir tanemi. Yakarım, Yıkarım belki ne varsa bende. Ama dokunamam ben o tene. Hissedemem de başka bir sevdayı yüreğimde. Kuru ayazların sessizliğinde, Bir haykırış bırakırım ellerine. Nasıl duymak istiyorsan, Öyle dinle. Sonbaharın yaprak türküsünde, Duyarsın elbette benden iki kelime. O sonbaharda duydukların, Son sözlerimdir yüreğine. Unutma, Ben sana ateşin yandığı yerden sesleniyorum, Ve canım benden sana koşarken, Seni seviyorum diyorum... |
Sonrası
Gece olunca değişir gökyüzü, Bu değişkenlik yağmura çalar bazen, Bazen de yağmur geceye çalar Sonra ne mi olur? Hem gece hem de yağmur, Birlikte ağlayarak boğulur. Ali Yeşil |
Sorularım Var Cevapsız
Gece... Toprağın uykusu. Ayrılığı güneşin yeşilinden, Yavru ceylanın öldüresiye ölüm korkusu. Açlığı bir bedenin, Ne varsa belli eden tokluğu. Gecesi düşlerin,ölümlerin, Yıpranmış hayatların acımsı tortusu... Gece... Aysız,kabussuz,duru. Simsiyah, Ve sorulan onca cevapsız soru... Gece mi güneşin esiri, Güneş mi gecenin tutkusu? Can yakan beklemenin zorluğu mu, Söyle,vuslat her zaman mutluluk mu? Olamaz mıyım yani senden ayrı mutlu? Demek vuslat değilmiş bu aşkın sonu. Ben sana daha çok yanıyorum inan, Sen daha çok sevdikçe onu... 12.12.06 salı Ali Yeşil |
Şehirler Düşmekte Dizlerinin Üstüne
Şehirler düşmekte dizlerinin üstüne, Gözleri bağlı, Kurşuna dizilmekte, Gözlerimde... Yaralı... Nereye gitsem de görmesem? Bu hâli, Nasıl etsem de bilmesem? Avuçlarımda ateş, Nasıl,hem yakıp hem de söndürsem? Şehirler düşmekte dizlerinin üstüne, Toprağa, Yani kendi kendine, Bir şeye! Hiçe... Tutup ellerinden kaldırsam onu, Denizini gözlerinden hiç bırakmasam. İnsanlarını sustursam, Ben bu oyunda,oyun bozan olsam da, Sesini kendi sesinde boğsam. Ne fayda? Şehirler çoktan hastalıklı yatmakta. Ve ben insan, Öylece, Herkes gibi, Acımasızca şehri arkadan vurmakta... Ali Yeşil |
Takas
Kuru bir ayaz yanıklığıyla, Biri öğretmişti sevdanın yolunu. Ayrılıkmış mutlak, Her sevdanın sonu. Ayrılmak var, Ölüm ilk mi son mu? Bilememek var, Cehaletmiş ruhumuzun hamuru. Bir nefes sonra unutuncaya kadar öğrendik be... İşte; Uğradıkça yine de sevdanın yolunda bir zulme, Her seferinde, Bundan böyle, Ayrılık çoktan sevdayla takas edilmiş bile. Ali Yeşil |
Tanıdık Bir Sevda
eskiden tanıdığım bir nefes sıcaklığı, rüzgârlarla sürüklenir gelir. bırak rüzgar ellerinden onu,bırak, artık dünyada nefeste kirlenmiştir. eskiden tanıdığım bir sevda, yağmurlarla çıkagelir. bırak yağmur onu ıslaklığından bırak, Hangi sevda gözyaşına değmiştir? Hangi el hasret kaldığı ele değmiştir? sence giden, geri geldiğinde, gittiği gibi midir? 22.12.06 cuma Ali Yeşil |
Taş Olsam
Gökyüzünde bir yıldız mı olsam? Üzerime bir dilek kazıyıp, Karanlıklara bırakacaklarına göre, Yıldız olmak neye yarar ki? Ben en iyisi, Ayak altında bir taş olsam. Ezilip dursam hiç durmadan. Günü gelince de mazlumun elinde ağlayıp, Zalimin üzerine atılsam. Ali Yeşil |
Tek Arzum
her düşdüğümde kaldır beni yerlerden. çok korkuyorum, dünden, bugünden. daha çok sensiz ölmekten. zor yarınlar getirsin seni bana. o yarınlar ki, sensiz kaldığım *******de tek teselli, tek dost bana. tüm bunlar olurken karanlık gecenin ortasında aklım da, yüreğim de, bütün benliğim de sende hala... gör de acı halime, sahipsiz kalmış,dağılmış eserine... zaten deli olmuşum aşkından. hiçbir umudum da yok artık yarınlardan. küçük bir bahane yetecek, tek arzum kan dökmek... Ali Yeşil |
Temelli
bu hasret ceza bana belki, belki de, bu kadar geç kalışımın bedeli. sence de öyle değil mi, söylesene, ıslanmadığımız her yağmur damlası boşa gitmedi mi? seninle en güzel renklerde boğulmak varken, gökkuşakları neden hep siyah kesildi? yanımda yoksun diye gün karartmadı mı güneşi ni? yıldızlar dileklerimi geri çevirmedi mi? ama bu sefer ki gelişim, belki de beklediğin gibi... yani temelli. Ali Yeşil |
Tören
Adını koyamıyorum senin. Görmeyen bir bakışın, Ölümümdür en sevdiğim. Ya bir de görsen! Bilmem ki ne olur halim? Ya çeker giderim olmadığım yerlere, Ya da tutsak kalırım gözlerinde. Bir damla yaşına tutunurum. Adını koyamadığım sana, Gördüğüm hiçbir şeye benzemeyen sana sığınırım. Yok ki tanıdığın bir korkum, Kayboluş varsa eninde sonunda, Sensindir bulduğum kayboluşum. Aramamak üzere kaybetmektir bu beni, Ve ömür boyu arayıpta, Sonunda bulmaktır en gizli seni. Nasıl da saklanmışsın öyle? Gerçekten bulmak çok zordu ellerini. Sonrası ise, Ellerinde can verme töreni. Ali Yeşil |
Türkiyem
Geçmişimiz can,geleceğimiz kan... Bayrağıma göz diken, Hayvan bile değil,başka birşey inan. Şeytan... Hadi kır ellerini onların, Kes başlarını,hadi uyan. Gömme bile pis leşlerini bu toprağa. Bayrağımın gölgesinin, Renginin değmediği bir karış toprak var sanma. Bastığımız yerin altında bir şehit olmadan, Bu topraklarda ne kadar uzun olur yol alman. İşte bu yüzden büyük TÜRK kardeşim, Hadi uyan. Ali Yeşil |
Uçurtma
bir uçurtmayım. gökyüzünden güne bakan. ne toprağa ne yalnızlığa ağlayan. bir uçurtmayım kuşlarla uçan. hiç biri uğramazdı yanıma da, yine de utanç,sitem yoktu yalnızlığa. korkmazdım, kızmazdım ipimi kopartacak rüzgarlara. biliyorum ki bu savruluş, deliliği getirecekti kapıma. kopartacaktı ne varsa herşeyi, belki de kendi ellerimle ben kopartacaktım ipimi. belki senden kaçmak için, belki de sana yanmak için. senin kokunu taşıyan rüzgar nereye isterse, oraya uçacağım. bir uçurtmayım, hasretinle dolaşıp, bedenimi güneşe yakın bir yerde yakacağım. Ali Yeşil |
Unutuyorum Aniden
Tüm yaşadıklarıma inat unutuyorum ölmeyi... Ben olduğum herşeyi unutuyorum. Nefes aldığım günleri... Gölgeler diyarında bıraktığın hayalini... Gönlümün üstüne basıp ta giderken, Miras bıraktığın küçük ayak izlerini. Unutuyorum gönlümün en coşkulu halini. Açık denizlerde fırtınada sürüklenirken, Yaktığım onca gemiyi. Kara bir kış günü kar yağabileceğini unutuyorum. Güneş doğduğunda yıldızların öleceğini, Aslında ben en çok yıldızlara acıyorum. Hiç geçilmemiş bir sokaktan düşe-kalka geçerken, Üşümeyi unutuyorum ben kimsesizlikten. Ve muhtaç olmayı unutuyorum,âcizken. Geceleyin saplanan sevda sancısını unutuyorum aniden. Ruhum,doğmadan ölen bebekler gibi günahsız iken, Neden yine sen değil de benim prangalar eskiten... 14.12.06 perşembe Ali Yeşil |
Utanıyorum
İhanetimsin, meleklere inat en dürüst halime. Utancımsın, sevda yaklaştığında bir adım öteme. Zulümümsün yüreğimi acıtacak dünya döndükçe. Ölümümsün, son nefeste verilen en güzel hediye. Utanıyorum, Seninle karışık sevda yara açtı yüreğime... Ali Yeşil |
Uykularında Öldür Beni
Saat gece hasreti vurdu mu, Vurur beni de bir yürek. Ve binsem derim bir sandala, Gerekli olansa bir tane kürek. Olduğum yerde dönüp dursam, Aklım başka ellerde. Başım dönünce de, Uzansam bir yıldızın tozuna. Uzansam sen kokan bir yağmur bulutuna. Yağsam dursam hiç durmadan, Saçlarına, Yanaklarına, Avuçlarına. Ve sen de tutsan beni sonsuza kadar, En güzel yağmur yorgunluğunla. Ne olur ellerinde kalayım bırak ta. Ve şimdi bana söz ver, Öldürürsen öldür de beni, Sakın uyandırma. 12 Haziran 2004 Cumartesi Ali Yeşil |
üç-H-ece
Demir atmış bir yürekte, Gece. Yalnızca, Üç hece... Bir ömür, Sonu zulümdür. Üç hece işte, Kimse bilmese de. Karanlık, Kimse sevmesede. Bir ömür, Sonu da başı gibi zulümdür. Karanlık, Aynalar kimsesiz ve kırık. Aşk şımarık, Aşk karanlıktanda karanlık. Ali Yeşil |
Üçüncü Rüya
***Bu şiir üçüncü rüyamdan uyandığımda yazdığım şiirdir, Ve yazık ki,sahibi kendini hiç bilmedi,hiç bilmeyecektir*** *MGKL* İçim nasıl yanıyor bilsen... Bİr bilsen güneşin zemheri soğukluğunu. Her gece kısmet olmasa bile, Yılda bir kez yüzünün rüyama misafir olduğunu. Rüyalarımda ağlamaktan, Gözlerimin kör olduğunu, Ruhumun zilzurna sarhoşluğunu. Soyunduğunu bedenimin ölümün soğuk koynuna. Gerçekte duymadığımı, Rüyamda benimsin sandığımı. Gerçekte hiç görmediğin,bilmediğin, Rüyamda seninim dediğin. Bir imkansız, Zamansız cennet bahçesine çıkışın, Güllerini de dikenlerini de ardında bırakışın. Gerçekte yakışın, Rüyamda yanışın... Her uyandığımda uyandığıma kahredişim ağlayışım. Sen tüm gülmelerimin sevinçlerimin bitişi, Ağlamalarımın tekrar tekrar dirilişi. Ne olursun yılı boşver, Boşver sen her gece rüyalarıma gel. Kaç yıl oldu değil mi, Kaç yıl oldu başka bir yüreği seçeli? Seni rüyalarıma misafir ettiğimi hiç ona söyledin mi? Deli gibi sinirlenip kızdı mı sana,bana? Hatırla, Ben rüyada değil,hayalde bile değil, Gerçekte ona gidişini, Kaçışını, Beni gölgeler diyarında, Yalnız, Yüzüstü, Unutmadım çaresiz bırakışını... Çaresizliğimle beraber nefret yetiştirmedim, Ne ona ne sana. Çaresiz insan deli olur unutma. Unutma.... Ama... Zaten böyle olsun istemiştim ben, Gitmeni değil elbet. Aklımdan geçen şuydu; Seni bırakacaktım, Tüm kapılarımı açacaktım, Ve gemileri yakacaktım. Soracaktım sana karar veresin diye. Gitmek mi zor,kalmak mı zor? Gitmek mi kolay,kalmak mı yakar? Ben söyleyeyim şimdi yıllar sonra, Biri bana zor,biri sana zor. Sen de şimdi gittiğine sor, Paylaşabilecek mi rüyalarıma gelen seni benimle? Söyle şunlarıda; O senin ellerini tutsa,tenine dokunsa, Ben,sen üşümekten vazgeç diye, Yüreğine sokulurum. Gözlerine baksa herşeyden vazgeçmiş, Ben senden vazgeçmişim, Nasıl görürüm kim bilecekmiş. Sen kalbinin en dinlenik haliyle nefes alsan onun yanında, Bir de yaslansan omzuna, Kalbinin deli gibi attığı anda aldığın nefesim ben unutma. Ben bırakmam seni rüyalarımdan karanlığa. Ve rüyalarımda ağlarım ben yılda bir defa, Bir defalığına ve diğer rüyama. Gözyaşlarım kurumazda. Yanaklarım tanımaz kuruluğu, Bilmez, Senin yüzünden kapanmayan yaranın yokluğunu. Yokluklardan,rüyalardan ve topraklardan sesleniyorum, Ne olur sen gül. Ağladım ben, Ağlarım ben, Ağlayacağım ben. Sen gülerken. Ben zaten senin gülmelerine feda ettim mutluluğu, Rehin bıraktım kara bi geceye sevinç gözyaşlarımın coşkunluğunu. İsyanım yok, Pişmanlığım yok, Gözüm hiç yok... Belki0 de ağlamaktan... Sen gül ne olur. Ben seni gözyaşlarından koparıyorum, Çöl gibi sıcak mevsimlere evlatlık bırakıyorum. Ben bu sebepten seni hiçbir yerde bulamıyorum. Ben seni hiç sevmiyorum, Ben seni imkansız seviyorum, Ben seni imkansız seviyordum. Yoksa bulacak olsam çekilir miydi bu sevda acısı, Bu zaten hep rüyaydı, Ve bilmem kaç yıl oldu senle başladı. Sen diye bitecekken, Bir gece kalktığımda yüzüm yine ıslaktı. Yastığımın kurumayan yanı, Yüreğimin kapanmak nedir bilmeyen, Öğrenemeyen tembel yarası. Sen hazan mevsiminin ayrı düşen sevdalıları, İkiye ayrılan dikenli sokak başı. Sen ihanetin en karası. Kanın en kırmızısı. Boşluğunu dört duvarın tanıdığı, Saklanan bir çiçeksin yerin tavan arası. Yerin yedi kat dibi, Gökkubbenin yaramaz maviliği. Sen... Ama yine de yılda bir defa geliyorsun ya yine de rüyalarıma, Eyvallah buna da. Eyvallah gidenim. Eyvallah da, Kaç yıl oldu söyle, Söyle ardına bakmadan kapıdan çıkışını, Kaçışını... Ben söyleyeyim ardından nasıl baktığımı; Ölü gibi dersem yüreğin beni hatırlar mı? Ali Yeşil |
Varlığının Yoksuluyum
benden gidildi mi, gidişlerin hepsi dönüşsüz oluyor. bir tebessüm bile kalmıyor resimlerde, ne varsa hep yokluk oluyor. ben yokluk oluyorum saçmasapan sürgünlerde, giden yoksulluğuma bir de yokluk katıyor. aradım da oysa onu, ama işte aradın mı gideni, varlığıyla kendi varlığına kaçıyor. bu yoksulluktan önce, benim diye bilirdim ben varlığımı. bildiğim gibi değilmiş; benim varlığım onun varlığıyla varmış. işte o gün bu gündür, yokluğum varlığını arayan yoksulmuş. Ali Yeşil |
Varsın Sevda Yaşanmasın
Geçer elbet bu ilk karakış, Yerini bırakır da bembeyaz bir güne. Sen sakın düşünme.. Hem, Koştuktan sonra sana, Farketmez hiç bir vakit dokunamasamda. Varsın adım yazılmasın adının yanına, Sevdaya hizmet eden bir hançerin, Yeni bilenmiş keskin yanıyla ulu bir ağaca. Yoksan, Varsın yok yere yara açılmasın ağaçlara. Varsın ağaçlar yalnız kalsın da... Varsın, Varsan eğer düşlerimde, Varsın gerçeğimde yaşanmasın hiç bir sevda.... Ali Yeşil |
Vazgeçtim Dersin...
Ölüm vurursa yüreğinin kıyısına, Tozlu dumanlı bir yangına savrulur denizler. Her damla bir bir yanar. Demir attığını sanarsın ateşlere, Küllere çakılan bir sen bulursun derinlerde. Tıkanırsın, Girdaplar bile çekmez olur seni içine. Öleyim dersin, Sana idda ölümler durulur. Vazgeçtim, Yaşayayım dersin, Ölmekten beter yaşamlar bulunur... Ali Yeşil |
Ve Sonunda Sevda...
Cinayet gerektirebilecek bir intikam duygusu, ................sevdanın en sonu. Bir canın doğuşuna vesile olabilecek kadar arzulu, ................sevdalı bir uyku. Dünyayı elle değilse de bile,yine de gözde yıkabilecek kadar gözü karalık, ................sevda kahramanlık. Sevdayı sevdanın kendisi yüzünden yerde,yüzüstü bırakabilmek, ................sevda vazgeçebilmek. Ve sonunda sevda, YİTİP .- ._ . - ._ .- GİTMEK. 190207 pazartesi Ali Yeşil |
Ya...
korkuyorum... bir damlacık yağmurdan, yağmura ait buluttan. tenine değecek diye, bir çiğ tanesinden korkuyorum. ne kadar ayaz varsa yüzünü okşayacak, üşüye üşüye ellerimde tutuyorum korkarak. korkuyorum korkuların en büyüğü ile, ya diyorum, güneşi tutamazsam ellerimde. Ali Yeşil |
Yalan
Dağlar gibi olmalı insan; Dağlar gibi başı dimdik. Eteğinde nefes alanlardan habersiz uyumalı *******i, Yıldızlara yakın bir yerlerde atmalı koca kalbi. Ayaklarının altında ezdiklerini görmemeli de belki. Görmezlikten gelmeli... Gidene yol vermeli bir sonbahar akşamı, Bir sonbahar akşamı yamaçlarından yavaşca aşağıya yol alanı uğurlamalı. Bırakmalı... Demeli ki; Herkes bulur elbet sonunda başına yıkılacak bir dağı. Hem bu dağlar bundan böyle YEŞİL de olmamalı. Yangınlarla sulanıp tükenmiş olmalı. Rengi güneş,teni leş kokmalı. Bir akarateş dağın doruğundan ayaklarının altına akmalı. Ve rüzgar kokusunu şaşırıp tüm hızıyla kaçmalı. Ve insan dağ gibi olmalı. Ve dağın üstündekileri unuttuğu gibi,gideni unutmalı. Ve dağ yalnızlığına nasıl ağlamıyorsa en çıplak haliyle bir sonbahar akşamı, İnsan da yalnızlığı, yalnız yaşamalı. Gözyaşları bile bilmemeli niye aktığını. Dağlar gibi olduktan sonra, Bebek kandırır gibi kolay olur gözyaşlarını aldatması. Yalancının mumu değil koca bir orman yangını,inan bulamaz bundan böyle sönecek bir yatsı. Y A } Sevinçten düşüyorsun gözyaşlarım sen... L } Sevinçten. A } Ah bir de neye sevindiğini bir bilsen! .. N |
Yalanmış...
bırakma beni ne olur. savunmasız, kimsesiz, ecelle başbaşa. sen yoksan, ellerimi tutmuyorsan, bir ince dal parçasıyım, her rüzgarda savrulup dağılan. sonbaharda düşen son yaprağım, gelip geçenlerin hiç acımadan ezdiği. oysa, yağmurlarda ıslanmaktı yüreğimin niyeti. belki boğulmak, belki de ölümü hiç hissetmemekti. sen yokken, üstüme gelirdi dört tane sebebi gözyaşım nemli duvar. ve her gece ölmeden önce, seni çizdiğim apaydınlık bir mezar. ölümle karışık yaşamışlık, ne kadar uğraşsada ömrümü avutmazdı. gördüğüm rüyalar da avutmazdı beni, ve akıl dolusu hasretin vuslata hiç erişmezdi. anladım ki seveceksen, deli olmaktı en iyisi. dinle aklımın yittiği, şimdi seni seven bir deli. ve inanmayacaksın, yalanmış her gün bayram dedikleri. Ali Yeşil |
Yalnış Biliyoruz Hepimiz
Gökyüzünden düşen bir yıldız olamaz, Yalnış biliyoruz hepimiz, Yıldızlar ölür sadece, Kaymaz... Hem, Yıldızlara dilekte asılmaz. Yalnış biliyoruz hepimiz, Taş sevdadan anlamaz... 11.12.06 pazartesi Ali Yeşil |
Yalnız Kalan Cam Ayakkabı
Mühürlenmiş bir sevdanın hiç açılamayacak kapısı, Yolculuğu yeni başlamış,yolu uzun yolcu, Aramayacağım seni, Arayamayacağım. Bir dem buluşursa gözlerimiz cennette, Ben gözlerimi gözyaşlarıma kaçıracağım. Boğacağım... Mecburum ben sensiz seni sessiz duyacağım. Sen, Ruhunu hapsedip bedenine kaçarken başka bir dünyaya, Ben, Ezileceğim ruhunun pamuk kanatları altında. Göstermeyeceğim gözlerime en çok görülesini, Görmeyeceğim, Göremeyeceğim bundan böyle seni bir imkansız peri masalında. Camdan ayakkabının bir eşini saklayacağım karanlık bir mezarlıkta. Bir ayağında camdan ayakkabın, Diğer ayağın yalın gideceksin sen, Sendeleyerek... Her gece uçarak rüyalarıma gelerek. Ama gideceksin, Ayak izlerin silinecek,suçlu eteklerin. Gidecesin sevdanın kapısına kırkbin yıllık bir kilit tutuşturup, Kırkbin kere ömrümü bitireceksin saçmasapan bir bahane uydurup. Sevdanın kapısına yüklendikce ben, Kırılmasın diye kapının sırtına ihanet yaslayacaksın sen. Ne olur gösterme yüzünü bile bir dem, Çabuk git gidecekSEN. Ayaklarım bağlı ki,ardından gelemem. Çabuk git ne olur gidecekSEN, Son defa seni görmesin gözüm, Yoksa,suyun aksinde görünmez olur bundan böyle yüzüm. Sen bir daha ben tarafından bulunmamak üzere, Sendeleyerek gideceksin iki gözüm. Ve ben camdan ayakkabını vermeyeceğim başkasına, Bu sana Âli sözüm. Ali Yeşil |
Yalnız Kalan Ceset
Gün olur bir sokakta karşıma çıkarsan, Ne olur bırak ta yar, Bakayım gözlerine göz açıp kapayıncaya kadar. İlk defa görüyormuşum gibi, İçimde cehennemler yanar. Bırak ne olur, Gidişini de seyredeyim yar. Yüzümde bıçak gibi keskin ayazlar var. Gözlerimde yağmurlar, Yüreğimde kurşunlar. Ah be gülüm, Sen o köşeyi döndüğünde, Ardında yalnız kalan bir ceset var... Ali Yeşil |
Yalnız Kalmak Gerek
Bir köşede yaşlanmak isterim ben kendi başıma, Ya cennetin en üstünde, Ya da cehennemin en altında. İsyan etmenin ne mi faydası var, Yalnızlığın ya da, E aşkı nasıl yaşarız o zaman layıkıyla? Yalnız kalmak gerek mutlak, Terkedilmek ne güzel, Ne mukaddes vuslatı ölünce yaşamak... Ali Yeşil |
Yârisin artık Ayrılığın
Ayrılığın yari olmuşsun artık sen, Gözlerimden damla damla, Kan kan damarlarımdan düşerken. Bir dem, Birden düşen yıldırım olmuşsun bahçemde, Adım adım sana kavuşmaya giderken. Kaçılası azrailin nefesi, Ve avcuma sıkıştırdığım ölüm, Sen... Ayrılığın yari olmuşsun artık sen, Sonu belli değil bir hikayede, Sana bir can kavuşmaya gelirken. Bir dem, Birden avcumdaki ölüm olmuşsun aniden, Ben avcumdakini âzad etmeye gelirken. Ben yine de en insafsız halimle, Seni âzad etmekten vazgeçsem, Sen ayrılığın yâri, Ayrılığı da öldürsen ayrılıkla sevişirken. Ali Yeşil |
Yaşamak
Yaşamak dediğin bir anlık. Öyle uzunca falan değil. Bir varlık,bir yokluk. Nefes almak bile en ayık sarhoşluk. Hepimiz, Zor yollarda yalpalaya yalpalaya yıkıldık. Ne bekliyordun ki, Hayat bu bir vermez, Bin alır. Bazılarına bile binde bir iyidir. Hayat her zaman ecelle kardeştir. Yolları ayrılmaz, Biri kaybolsa bile diğeri yetişir, Ölüm yaşamdan sıyrılmaz. Yaşamsa ölümden kaçamaz. Bulur hiç umulmadık anda. Bir söz söylemeye fırsat vermeden, Sözleri tüketir acımadan da. Acımak mı, Hemde yaşamda. Aptallık bu şefkati başka tende ara. Belki bulunur ölümden önce. Tam yaşam ölümden sıyrılmışken, Çabuk ol ölüm bekliyor az ötede. İşte ölümle yaşam arasındaki yol. İki tarafı da sonlu. En soğuk iklim gibi dondurucu. Sonrası mı, Kimse bilmiyor ki sonunu. Bilen olsa böyle olur mu, Çiçek dalında kurutulur mu? Koparmak bir tarafa, Korkudan dokunulur mu? Toprak güneş yanığıyken, Toprağa hasat korkusu sorulur mu? İşte, korkmak dediğin gerçekte bu Ali Yeşil |
Yaşın Daha Gonca
Yorgun bir denizsin sen, Durgun bir dalga. Vurgun yemiş bir kadınsın sen, Solgun bir gonca. Yoruldun tufanlarda, Duruldun rüzgarlarda, Vurulma vurulsanda, Solma yaşın gonca daha... Yor beni peşinden sürüklerken, Durultma,çıldırt gölgenle ezilirken, Vur hadi her bir zerreni deli gibi isterken, Sol de,kopayım masmavi derinliklerinden. Ali Yeşil |
Yazıklar Olsun
Bilmiyorum aslında her zaman böyle midir sevda, Hep böyle yalnız mı kalır kalabalıklar arasında? Fırtınaya yakalanmış yalan yalnış bir sandal gibi, Paramparça mı hep açığa çıkınca? Bulutlardan kaçamayan bir gonca, Yazıklar olsun be gül olup açmayınca, Yazıklar olsun be diken doğurup yürek kanatınca... 06.12.06 çarşamba Ali Yeşil |
Yemin
Kırılmışlık değil bu hissettiğim. Sevincin çok ötesinde, Hüznün bir adım berisinde. Ölüme bin yıl da kalsa, Bir anda, Söz dediğin ateştir en soğukta. Sımsıkı tutarsın sözünü, Kaybetmekten korkarsın, Kaybedersen ateşini, Yanarsın. Gözyaşların saklanır sözünün her zerresine, Buz gibi yanarsın. Sözlerinden dönersen sessizliğe, Her bir adımda, Gidersin en sen olduğun bencilliğe. Kırılmışlık sanma, Ben zaten hep hüznün yakınındayım, Sevincinse ulaşamayacağım kadar uzağında. Verdiğin sözse hala aklımda. Bir tek kelime yok konuştuğum, Bir an gülümsemeye bile dargınım. Ölüme yakın, Sözlerinle bana çok uzağım. Bütün yeminlerimi sana etmiştim. En korktuğum an yanımdaki sendin. Sanmaki korkarım sözlerin sessizliğe gidişinde, Ben bütün korkularımı sende yitirdim. Ağlamam da kolay kolay. Korku yoksa ağlamakta yoktur bildiğim. Bir de mutluluk ağlamaya gerekse, Bir mutluluk ta yok zaten sevindiğim. Söz bittiyse, Sımsıkı tutulan söz erittiyse bedeni, Kayboluş vaktidir şimdi. Korkusuzca ölüme gidiştir bu, Yazık son söz bile söylenmedi. Geç sanma bu gidiş vaktini, İnan, Bir an bile değildir ölüm dedikleri. Ali Yeşil |
Yeter ki Gel
öyle bir anda gel ki bana, benden başkası bilmesin benim olduğunu. bilmesinler, sana ağladığımı bilmedikleri gibi. yaşanacak herşey gizli olsun. en büyük yağmurlar, senle doğacak en sıcak güneşler, ve gözlerine eş uzak yıldızlar, hasretinin yanında birtek bunlar olsun. ne gözlerim yağmurlara karışsın. ne de yüreğim ateşlerde yansın. öyle bir anda gel ki bana, yüreğime kor yerine yağmurlar yağsın. Ali Yeşil |
Yıldızkondu!
gökkubbe nasıl senin olduğun yerde? bensizken de güneş yağıyor mu tenine? hatılıyorum da, gün güneşten ayrılırdı, hani kimsesiz, bi bilen olmasın diye sessiz. yoksa, barışmadılar mı hala? karalar bırakmadı mı beyazı. yine bi bakınca var, bi bakınca yok mu göğün yıldızkonduları. hala var mı, bahçesinde bekleye bekleye büyümüş, vuslata hasret sahipsiz bir sevda ağacı. gökkuşağına nisbet olsun diye, hala binbir renkle boyamamışlar mı,dilekle dolu odaları? Ali Yeşil |
Yine De...
bak yine gece oldu. söz verdiğinden bu yana, kaç akşam geçti, kaç akşam geceye doğdu. buralara kimler geldi, hiç beklemeden kimler geçti de, bir sen gelmedin gönlüme. doğmadın güneşim sen, doğmadın karanlık geceme. gökkubbedeki yıldızları seyredecektik. düşünmüştük ya hani; geldiğin gece, yıldızlar bize aitti. çok akşam geldi, çok akşam buldu geceyi.. gelmediğin her gece, bir yıldız intahar etti gizlice. her gün biri. ertesi günse, öncekine aşık diğeri. ne kadar sürer bilmem. ama, geceye yetişemesende, yine de bekliyorum seni. yıldızları izleyemesekte, belki de beraber izleriz güneşi... Ali Yeşil |
Yokluğun...
yokluğunda yanımda tek olan yokluğun. dargınlığım bile yokluğuna. sitem var biraz da yalnızlığa. elime ne gelirse, dilimden,yüreğimden, karanlık gecede dağıttım kapıma her gelene. sana fazla bişey kalmadı yar. yok olmaya yüz tuttuğum yokluğunda, sana sakladığım sadece bir tutam sevdam var Ali Yeşil |
Yolculuk Var Tenin Başkasına
yemin üstüne yemin. bitmek bilmeyen bir bekleyiş. belki de bütün suç senin. bütün arzular herzaman hep benim. hep bekledim seni, belki bir gün yıldızlardan gelirsin de, güneşim olursun diye. yalvardım durdum allaha, senin gelişine kadar ömrüm yetsin diye. bu,boşa bekleyişmiş. yalın ayakla kor üzerinde, hiç durmadan azaba yol almakmış. ezdiğim hep aynı, bir ben, bir de anlayamadığım bir ten. beni sen diye ezerken ben, rastgelmedim hiç, kırıkta olsa, kuru da olsa bir güle. yolunu kaybetmişsin de, uğramamışsın canımın serili olduğu yollara. neden diye sormam asla, bu yüzden, bilmem de neden gittin tenin başkasına. Ali Yeşil |
Yoldaşım
Can çekişen sabahları bilirim ben, Geceye yetişemeyen sabahları, Bana yetmeyen sevdaları... Neler neler bilirim ben, Ölümle sırdaş gezmeleri mi dersiniz, Yoksa, Hayatla hasım olmuş beni bilmez misiniz? Görmez misiniz kaybolup gittiğimi, Son olarak bir mezar taşında ismimi? Kimsesiz miyim, Sahipsiz miyim ki? Yok mu toprağıma bir çiçek eken? Yazık,çiçeğin çiçeği kalmamış, Her yanı diken. Rengi kırmızı da olunca gülün, Hayatı sanki hep bayram,düğün. Sen de solacaksın gülüm, Bak bu canciğer yoldaşım ölüm. 20/12/05 salı Ali Yeşil |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:59 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.