![]() |
New - İn
yıllar geçti yoktunuz karanlıktı ufuklar sonunda parladınız gezegen yıldız gibi çap nice büyük olsa sabittir yörüngeler zor olan kalabilmek hep o güzel kız gibi siz hisar’ın güzeli bizler tıfıl çocuktuk zaman hain çalıştı çocukluğu unuttuk geldi sonbahar derken sarı sıcak parlayıp ısıttınız bizleri geri dönmüş yaz gibi ne kışlar ne yağmurlar ne fırtınalar gördük çocuklar doğdu güldük yiten yâranla öldük sefa ile cefanın kokteyli yaşantıda yaz yeli estirdiniz kıvırcık poyraz gibi siz bir orkideydiniz istanbul vâhasında ne aradınız ablam çölün adana’sında lüfer yanı lahmacun şalgam tasında viski mehter eşliği “polka” meyhanede “jazz” gibi ilerdesiniz bence doğunuz batınızdan yenilik fışkırmakta en başta adınızdan kara çarşaf giyseniz yakışırdı vallahi vals olurdu ilâhi “rock’n roll” hicaz gibi tebessüm getirdiniz eski günlerden bize anlamıyorum zaman nasıl da geldi dize anlatın tutunalım hayata new-in style biz de taklit yapalım alman fransız gibi nevin çarpması meşhur güneşten beter yakar o çekime kapılan gözler biraz boş bakar şahit oldum ki yalnız yitik kalplerle değil kartla da oynarsınız papaz vale kız gibi kızlar da aynı ritim nevin iki nevin üç prototip üretim ayırmak gerçekten güç mars ışığı altında nilüfer’i dinlerken hilâl biraz durgundu fehime haylaz gibi siz konuşun susarım haddimi bilirim ben budalalar konuşur sohbetiniz sürerken zaten kim dinlerdi ki cılız kısık sesimi “amadeus” çalarken sivrisinek saz gibi kimbilir dağarcıkta nice anılar vardır hikâyeler katardır kitaplar bile dardır derleseniz ah keşke gençlere lâzım olur eminim okutulur fakültede tez gibi bi’ “hadi zo” deseniz hayganuş sanıyorum “vre” çekiyorsunuz eleni’den daha rum nal bile toplayamaz “stand-up” meşhurları “r” özürlü beyaz’la dazlak cem yılmaz gibi hoş ne desem hikâye yıllardır uzaktınız ne ateşler yaktınız kaç gönüle aktınız hisar’da bir garibim bilici değilim ki zaten bu ihtişama falcı olsam az gibi az görüştük yine de sanıyorum keşfettim merakım izlemektir çok insan etüd ettim sırrınız şu: güldürmek ve illâ ki beğenmek işte bu gerçek doping. ceviz kaymak muz gibi hatırlamazsam olmaz simgeniz olan beni hem karizma yaratıp hem özelleştireni kalite tasdik gibi vurmuş ta damgasını göz kırpıyor çapkınca cilve gibi naz gibi methiye sanılmasın gerçek düşüncelerdir dilim yağdanlık değil görüp de söyleyendir ilham konu olanda ben fakir bir aracı kelimeler sanki ip kalemse cambaz gibi hep güzeldiniz gerçi ama bu tenden değil ne pamuk ne ketenden ipek satenden değil ruhun şavkımasıdır görebilen gözlere kasvetli tablolarda ferah bir beyaz gibi sürç-ü lisan ettimse kusuruma bakmayın kıskananlar olsa da kafanıza takmayın bizler sizi sayarız siz bizi bilirsiniz kızmak kolay anlamak sanki daha haz gibi sıkılırsanız gidin yalnız uzun sürmesin zaten bir avuç kaldık nevin’ler eksilmesin adana ova ama sıcağı akla zarar hisar yokuş da olsa kalp yolları düz gibi neşeli görünüyor çatal değil diliniz hep mi “floş ruayel” açar sizin eliniz eminim blöf değil bu güvenli dik duruş rest kuvvetli ifade tam bir “poker yüz” gibi övgüye kâğıt yetmez biraz da kusur bulsam sigarayla başlasam içkinizde boğulsam kumar desem bana ne para sizin zevk sizin güneş’e dağ savursam karartmaz ki toz gibi insanoğlu bayılır tenkide suçlamaya baksa hemen ayılır ibret ile aynaya eline iğne alan tatmazsa çuvaldızı akibeti bellidir cafer ile bez gibi hisar’a değmiş “hızır” hoş deniz leziz hava kömürde cızır cızır taze istavrit tava eksik gibiydi huzur geldiniz tamamlandı temiz örtü gül hazır karabiber tuz gibi maden derin kalem küt bu kadar kazabildim zaman az izlenim kıt birkaç söz yazabildim otuz yıl ara ile kırık dökük muhabbet şiir için az yakıt akarsuda iz gibi sizi nasıl anlatsam kelimeler yetmiyor verdiğiniz ferahı fırçalar resmetmiyor boğaz gören terasta sıcak bir yaz gecesi dolunay sofrasında rakıdaki buz gibi bulmadı hiç bir uyruk takmaya bir gerekçe ne boyna boyunduruk ne bileğe kelepçe hep yaşadım çelepce eriçok’um özgürüm yâni biraz siz gibi ateş gibi töz gibi fehime de hilâl de çok talihli evlatlar bulunmaz böyle valde neşeyi üçe katlar bana düşmez söylemek siz zaten bilirsiniz çok severler herhalde bir kalp iki göz gibi (ağustos ‘03) |
New - in / 2
gönül tahtına haşmetle kurulunca nevin aşkı aşkın mertebede durulur can evin velev ki aklın sırrına nail olunca “nev” in kamaşır gözün serâpa nur olur can evin Fuat Eriçok |
Ninem böyle söylerdi
almak kolaydır asıl vermeyi bileceksin hüzün doludur hayat gülmeyi bileceksin yaşamak sonsuz değil ölmeyi bileceksin almadan vereceksin ağlarken güleceksin yaşarken öleceksin ezberden bilgi olmaz özden öğreneceksin görmek göz işi değil yürekten göreceksin sevilmek zor zanaat sevip sevileceksin bilirsen göreceksin görürsen seveceksin seversen dereceksin kendini düşmanının yerine koyacaksın komşun aç geziyorsa sen tok olmayacaksın ihtiyaç duyulurken hiç yok olmayacaksın tarafsız olacaksın varı paylaşacaksın yoksa katlanacaksın kem söz gelince dile önce bir duracaksın derin bir nefes alıp sonra yutkunacaksın kibrini gemleyecek aklını yoracaksın değeri bileceksin iyiyi öveceksin kötüyü döveceksin peşin fikirli olma sinirle karar verme bilip tanımadığın yerlere postu serme renge kokuya kanıp öyle her gülü derme doğru öğreneceksin iyi hazmedeceksin çokça sabredeceksin zaman içinde koruk tatlı üzüm olurmuş akıl yolunu insan düşünerek bulurmuş ninem böyle söylerdi dedem böyle buyurmuş baştan dinleyeceksin durup düşüneceksin sonra yürüyeceksin bunu böyle bilmeyen ne çok hamhalat gördüm ellerinde para mülk şöhret ve rahat gördüm ninem yaşarken demiş ben yaşamadan öldüm insanın hali nazik ivme düşüyor yazık kafam bu yüzden bozuk 5 ekim ‘07 Fuat Eriçok |
Nitekim
hanımlar kirli çamaşırlarınızı yıkar yıkamaz hemen asın sepette beslemeyin (eylül ‘02) Fuat Eriçok |
Niye / yiNe / yeNi
çevremdeki her şey aynada birer daha yeni ben tekim yine niye (20 kasım ’06) Fuat Eriçok |
Nobel
ödül mü ödün mü yıllar sonra gelen nobel? nâzım aziz nesin yaşar kemal çetin altan adalet ağaoğlu dağlarca yazdılar ırmak ırmak sel sel ve fakat neyi ne zaman kime vereceğini iyi biliyor el çanlar çalıyor yine çanlar duymak istemiyorum no – bell.. no – belll.. no – belllll.. (13 ekim ’06) Fuat Eriçok |
Nocturno
ılık sonbahar güneşi okşar tenimi boğazdan sıra sıra gemiler geçer serin poyraz yüzümde kollarımda… uyuklarım hafiften içim geçer göz kapaklarımın altından dudaklar, bacaklar, göğüsler… birer birer eski sevgililer geçer uykularım kaçar her gece yatarım uyuyamam! ve sonra kış gelir sonra bahar sonra yaz bir ılık… bir sıcak… bir serin… bir ayaz… ömür geçer her yanımda ağrılar sızılar sıkıntılar… aklımdan gençliğim geçer keyfim kaçar bir gece yatarım uyanamam! 26 eylül ‘07 Fuat Eriçok |
Noel
farklı bir kültürün inanç motifi noel yabancı istemiyorum no el (aralık ‘03) Fuat Eriçok |
Nokta
susma hakkımı kullanıyorum bu gece tek mısra yok kafamda tek bir hece ne kafiye ne vurgu prozodi şöyle dursun imge ile metafor sıkıntıdan kudursun sözlükler tozlansın kalem de dinlensin biraz kolay mı her akşam uykusuz duraksız yaz yaz yaz kalbimin aşk damarları yüzde yüze yakın tıkalı tükettim parlak fikirleri nükteleri tükettim tüm üç noktaları virgülleri ünlemleri kelime bulamıyorum şöyle kullanılmamış fazla eli yüzü düzgün arap’a Fars’a ingiliz’e fransız’a bulaşmamış farklılık uğruna yozlaşmamış kulağa göze hoş gelir cinsten fazla el içine çıkmamış bir tane bile kalmamış hatır için olsun rafta stokta bu yüzden şiir miir yok bu gece virgül bile bulamıyorum susma hakkımı kullanıyorum nokta (29 ekim ’06) Fuat Eriçok |
Nostalgia
aşiyan’da dolunay yüzün gibi güzel ve aydınlık ruhumu kucaklıyor sinesi seni andım başı omzumda esrik gözleri kısık badem kokulu nefesi öylesine sıcak ve öylesine kösnülü sesi ve kımıl kımıl kollarımda yarı kadın yarı balık bilmem ki kimin nesi seni sandım 26 eylül ‘07 Fuat Eriçok |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:15 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.