![]() |
( deniz yanıyor ateşinle, sular söndüremedi yangını sana olan ateşimle )
kalbimin bahçesinde her gül sendin bu sevgidir biri solsa eririm kıskanırım içimden bir şey silinir yum gözlerini yanalım bu kalp mezarda dinlenir prangalarca boynuma takılan bu aşk senden çekilir geçen tatlı anılar hayal oldu yarım kalan aşkıma ölmeyince kapanmazsın sen incinme sen gül bahtına hatayı kendim de aramıyorum küstüm artık şansıma anılarla yaşıyorum yorgun çilekeş dolu hüsranlarımla yanık şiirler dilimdeyken yıktın aşka inancımı oldukça tanrım gör halimi taş bastım bağrıma taş-taş doldukça bir gün karşılaşırsak mahşerde soracaklar size niye ayrıldınız belli ki burda maziye gömdün anıları orda boş bakacaksınız dudağım da hıçkırık gözlerimde figansın kimseye anlatamam ne zalim yar sevmişim karalasan da mazimi seni unutamam herşeyin sonu yok mu zamanla azalmadın başkasınla avutamam merhametin yokmuş seni dilenirken ağlamalarımı kurutamam |
Yolcular yollarda kalır,
Sen en önde gitmiyorsan... Gözlerim sellerde kalır, Ben de senle gitmiyorsam... Anılar yargılar beni, Bana sorgularlar seni, Yangınlar basar her yanı, Sen gözümde tütmüyorsan... Baharlarım döner kışa, Her ümidim çıkar boşa, Anılar boğar beni, gözyaşa, Sen mendilin tutmuyorsan... Ne yaşamın tadı kalır, Ne sevdanın adı kalır, Bülbülün feryadı kalır, Lokman olup yetmiyorsan... 17.03.2004 Taşkışla/Taksim |
bahar, o gül apansız bana yüzünü asıp giderken,
Sonrası hazanın pusuydu bende kalan yalnızca, Anılara sarılıp ta, ısınayım ben derken, Bir baktım kardan da soğuk, hasretti başıma yağan... Apansız kurumuştu kaynağı o sevdanın, Artık gönül deryasının yeri bir çöldü, Kervanını da kovmuştun, içimdeki vahanın, Ve o çölde, hasret susuzluğundan, senin mecnun da öldü... Off, offf, ben yardan değil de, serden geçtim, Bilimezmiyim, yarsız ser'in mecnuna ne faydası var, Bende bir hayat deryasıydın ya, bitirdin,içtin, O yarde şimdiyalnızca bir çölün yası var... 14.07.2004 Taşkışla/Taksim |
Yarını olmayan günleri yaşıyordu
Hayat bir nebze boyunu aşıyordu Yaşadıkları gerçek miydi şaşıyordu Tüm duyguları birbirine karışıyordu Sonu belli gibiydi biliyordu Hayat onu defterinden siliyordu Birkaç günü daha vardı idrakındaydı Bu idrak onun metanetini kırmadı Azrail onu gülümserken yakaladı Bu gülümseyişiyle toprağa sarıldı Ölümü herkesi derinden sarstı İki gün sonra yaşam kavgası ağır bastı O ve gülüşü anılarda kaldı |
Çekingen adımlarla sesiz ve ürkek
Bir gün uzaklardan bir giz gibi geldin O büyülü şarkılarını söyleyerek Gençliğimi geri getirdi ellerin Sundun paha biçilmez güzelleğini Öylesine diri öylesine sıcak Böylesine bir mutluluk anladım ki Ömür boyunca bir kez yaşanır ancak Bir kez nefes aldığını anlar bir gün Bir kez bir kişiyle insan bütünlenir Özlem dediğimiz o hançer bir düşün Bir kez saplanmak için kaç kez bilenir Anılarsa bitmez bizimdir daima Umulmadık yerlerde yeşerir büyür Yaşamak baştanbaşa yalan olsa da O alır bizi uzaklara götürür Emzirir gür memelerinden istekle Biz farkına varmadan uzar ömrümüz Anılarda yaşarken bir gün gelir de Biz de birer anı olur ölürüz. |
Mazide kalan anıları,
Kalbime gömdüm, Dün gece senin resmini, Küle döndürdüm, Sadece resmi değil. Kendimi de küle çevirdim, Dün gece resmini ateşe attığımda Alevler sardı seni Ben bir kez daha seni kıskandım Maziyi kalbime gömdüğüm gibi, Senide gömdüm Gömdüm ama ben senin, Gidişinle beraber bir kez daha öldüm. |
Anılarım hep
Gazetelerin köşe bucaklarındaki beyaz sayfalarına Yazılı birer karalama gibi Yırtıp yırtıp koyuyorum cebime Sonra yazarım bir köşeye diye Ne umutlar yazdım o köşelerine Ne sevgiler yazdım Kimine isyan ettim Kimine deliler gibi âşık oldum Kimine de elimden geldikçe küfürler yazdım Yazdım böylece umutlarımı gazete köşelerine Sonra yırtıp yırtıp koydum cebime Sonra yazarım bir köşeye diye Umutlarımı Sevgilerimi Kızdığım küfür ettiğim Duyguları İşte böyle yazdım gazete köşelerine Sonra yazmadım bir köşeye Hepsini umutlarım gibi yırtıp attım O değersiz bir kâğıt parçasıydı Bende anlarım düşüncesiyle Değersiz bir duygunun yazımıydım hâlbuki Yazdıkça korkuyor yazdıkça umutsuzluğu yükseltiyordum Onun için gerçekler, değersiz kıldı beni… |
Benim bütün yollarım yüreğime çıktı
yüreğim yangınlardı yalnızlıktı yüreğim yüreğim kimsesiz bir çocuktu yüreğim üşümüştü yüreğimden başka sığınacak bir mekanım olmadı benim yüreğim kimsesiz bir çocuktu yüreğim üşümüştü düşmez kalkmaz bir allah benim için düşmüştü düşer kalkmaz bir allah esirgeyen ve bağışlayan yüreğimde çoktan ölmüştü yüreğim yangınlardı yüreğim üşümüştü ne zaman atardamarlarımda intiharlar dolaşsa sızlayan ellerimi kısır memelerin hüznünü okşarken buldum sancılı *******in sanrılı duvarlarına çarparken yüreğimin sıkılgan hıçkırıklarına boğulur oldum sakallarıma gizlenmiş özkıyımları sinsice ve nefretle okşayışımı ölümden ve aşktan anlamayan dostlarım tozlu bakışlarıyla bilgeliğimin şiirselliğine yoruyorlar kırık dökük sözcüklerle dostlarım var mıydı yoksa ben mi uyduruyordum yüreğimden sürgün ettiğim ve çiçeksiz ve dağlarda yitip giden miladıma gömdüğüm müsveddeleri gecenin bekaretini bozuyorum karanlıkları kanatarak damarlarımda çağlayan ölümün nabzını tutuyorum yüreğimde kangrenleşen sorularla çıldıran çocuğu ağlatarak yarasaların yasalarına göre yaşamak yaşamak değil bankalar borsalar mobilyalar beyaz eşyalar arasında bir korkuluk gibi yaşayan ve yaşadıkça yanlışlarını çoğaltan anılarımın müsveddelerini hüzünle acıyla ve acıyarak yırtıyorum ve onurla yaşadığım aykırı yaşantımdan çığlıklarımı sessizliğime gömerek yenilmişliğimle usulca çekip gidiyorum. |
Dünya kadar büyük bir günüydü çocukluğumun,
Mektebe ilk gittiğim o altın sabah. Omuzumda kalmıştı el sıcaklığıyla Anamın okşarken söylediği bir "Bismillâh" Muhayyeleme sığmayan beyaz bir bina Ve kocaman bir bahçe ki oyundan büyük. Harfler kadar yabancı ve çirkin çocuklar Renk renk elbise, renk renk göğüslük. İlk ders bir bayramın son günü gibi soğuktu Gördük karatahtada, "Hesap" denen karaltıyı, Ezberletti kendi numarasını hoca, herkese; Ben de öğrendim iki haneli seksen altı'yı. Ve paydos gelmedi bir türlü odamıza Duvardaki levhaları ezberledim, masal gibi. Deminki çirkin çocukların oldu yavaşca hepsi güzel Ve o sevgiyle sevdim onları ki sızlatır daima kalbi. Oyunlar ve neş'elerle geçti o gün Ve tatlı rüyalar gibi bitti mektep. Bilgimi düşürmeden eve götürmek için İçimden seksen altı, seksen altı diyordum hep. Eve gelince kestim defterimden bir güle benzeyen iki rakamı Dolabıma yapıştırdım yan yana, bir zafer saadetiyle Ablalarımın göreceği saati bayram gibi bekledim TatlIydI bu bekleyiş mavi bir arifeden bile. Fakat şaşırmıştım iki rakamın yerini Dolap kadar, ev kadar guldü halime ablalarım. Anlar gibi durdumsa da, anlamadım yer değişse ne olur? Ki hâlâ para saydıkca o hayreti duyarım. Ki hâlâ yaşarım bir ayrılıkta o hayreti Dalarım 86, 68 diye bazen. Yer değiştirince başka şey olmak ne tuhaf Ne tuhaf ölümü duymak seksen altıdan! |
Anisi biz olalım bu sokakların
öpüşmediğimiz tek saçak altı hiçbir otobüs durağı kalmasın Biz yürüyelim kent güzelleşsin gurultusuz sözcükler bulalım yeni sevinçlere benzeyen Biz gelince bir yağmur baslar yüzün çizilir buğulanan camlara bir uzun karartma biter akasyalar köpürür birdenbire ve her avluda adınla anılan çiçekler sulanır akşamüstleri Bir arkadaş evine uğrarız yoluştu bir fincan kahve içeriz,isitir bizi başını sessizce omzuma koyarsın gulureyhan olur soluğun Biz kalırız kuşlar donup gelir her balkonda bir menekşe sesi Belki yeniden güzelleştiririz adları değiştirilen parkları perdeleri hiç açılmayan evlerde ışıklar yanar çocuk sesleri duyulur tanıdık sevinçlerle dolar yeniden kendi sesini kemiren alanlar Anisi biz olalım bu sokakların ve hiç durmadan yağmur yağsın biz gurultusuz sözcükler bulalım sarmaşık fısıldaşsın yine Gidersek birlikte gideriz yeni sevinçler bulur hüzne benzeyen |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:07 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.