www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   karışık şiirler (https://www.cakal.net/showthread.php?t=71766)

F.S.Mehmet1453 07-14-2007 11:12 AM

Aşk

Aşk gönüllerde bir ateş ve ruhlarda ışık,
Hicranla yanar âşık, ümitlerinde bahar...
Sînesinde gam, hüzün; ufku vuslata açık,
Gezer çölden çöle avare her zaman zâr zâr...
Feryadı sırrının sesi, sırrı kıpkızıl kor,
Dolaşır, dolaştığı gibi âhu peşinde...
Mest u mahmurdur dudağında bir kızıl fağfur,
Her gece bir visal yaşar Cânân’la düşünde.
Hayaletler gibi sarar ruhunu kuşkular,
Sîmasinda fecir sevinci, akşam tasasi;
Yer yer bir meçhule tâli’ kapı aralar,
Firdevs’ten rengi, Firdevs’ten suyu, havası.
Bazen yeisle kırılır, onulmaz kırığı,
Bazen ufku ışık, râyiha, renkle tüllenir;
Bazen tâ ötelerde duyulur hıçkırığı,
Yapraklar gibi sararır, mumlar gibi erir.
Hep hazan yaşar ama, hiç solmaz çiçekleri,
Dilinde her zaman hasret u hicran bestesi;
Kederi çok olsa da köpürür sevinçleri,
Aşkın ölümsüzlüğüyle tınlar çelikten sesi.
Gözlerinin içinde bir uhrevî enginlik,
Süzer çevresini ve derin derin gülümser...
Duygularında sonsuzluk gibi bir zenginlik,
Kâh çaylar gibi coşar, kâh yeller gibi eser.
Ey aşk artık anladım meğer sen her şeymişsin,
Hem öldüren bir zehir, hem dirilten bir iksir;
Allah’a götüren yollarda soluğun, sesin,
Diriliş üflemekte ölü ruhlara bir bir...

Kaynak: Sızıntı, Temmuz 1994

F.S.Mehmet1453 07-14-2007 11:12 AM

Aşk ve Vuslat

Şahlanırken doludizgin mavi hülyâlarla,
Duyar Cânân’ı rûh sihirli râyihalarla.
Sardıkça her yanı o füsunlu hâtıralar,
Köpürür dalga dalga vuslat tüten duygular...
Uzaklaştıkça kendine âit sahillerden,
Ağarır az ötede ufuk, ağarır birden...
Derken sarar her yanı Mâşuk’un câzibesi.
Duyulur tasavvurlar üstü sihirli sesi...
Varlık aşkla gürleyen bir mûsikî kesilir,
Gittikçe düğüm düğüm bir âleme erilir.
Artık her yerde o sırla gezer ki, büyülü,
Her manzarayla tüllenir Cânân’ın kâkülü...
Hislerde işveyle tüten bir üslûp duyulur
Ve insan uhrevîliğe sırlı bir yol bulur.
Düşünceleriyle hummâlı, rûhu pür neş’e,
Ziyâ püskürür, fecrin tepeleri peş peşe...
Rüyâ gibi bir iklime erilir ki; eşsiz,
Füsûnuyla kuşatir bir haz, her yani sessiz.
Donakalir, sari güller gibi alninda ter;
Sonra da bir işiga erer ve her şey biter...
Solar bütün renkler; yeşil, mavi, pembe ve mor,
Mekân "lâ mekân" olur, zamanin nabzi durur.
Dökülür karanfil, yasemin, erguvan, zambak,
Menekşe, papatya, lâle ve gül yaprak yaprak.
Görülen bu rüyâ bitince her yan agarir,
Rûh da, vuslata ereceği rıhtıma varır...
Anlar o zaman gâyenin Allah olduğunu;
Duyar, var olmanın zevkini duyanlar bunu...

F.S.Mehmet1453 07-14-2007 11:12 AM

Aşk ve Vuslat

Şahlanırken doludizgin mavi hülyâlarla,
Duyar Cânân’ı rûh sihirli râyihalarla.
Sardıkça her yanı o füsunlu hâtıralar,
Köpürür dalga dalga vuslat tüten duygular...
Uzaklaştıkça kendine âit sahillerden,
Ağarır az ötede ufuk, ağarır birden...
Derken sarar her yanı Mâşuk’un câzibesi.
Duyulur tasavvurlar üstü sihirli sesi...
Varlık aşkla gürleyen bir mûsikî kesilir,
Gittikçe düğüm düğüm bir âleme erilir.
Artık her yerde o sırla gezer ki, büyülü,
Her manzarayla tüllenir Cânân’ın kâkülü...
Hislerde işveyle tüten bir üslûp duyulur
Ve insan uhrevîliğe sırlı bir yol bulur.
Düşünceleriyle hummâlı, rûhu pür neş’e,
Ziyâ püskürür, fecrin tepeleri peş peşe...
Rüyâ gibi bir iklime erilir ki; eşsiz,
Füsûnuyla kuşatir bir haz, her yani sessiz.
Donakalir, sari güller gibi alninda ter;
Sonra da bir işiga erer ve her şey biter...
Solar bütün renkler; yeşil, mavi, pembe ve mor,
Mekân "lâ mekân" olur, zamanin nabzi durur.
Dökülür karanfil, yasemin, erguvan, zambak,
Menekşe, papatya, lâle ve gül yaprak yaprak.
Görülen bu rüyâ bitince her yan agarir,
Rûh da, vuslata ereceği rıhtıma varır...
Anlar o zaman gâyenin Allah olduğunu;
Duyar, var olmanın zevkini duyanlar bunu...

F.S.Mehmet1453 07-14-2007 11:12 AM

Ateşten Çember

Gecem hem gündüzüm ateşten çember,
Yüreğimde sızı inceden ince.
Dilimde dildârın hayâli ezber,
Yer yer tülleniyor geceden gece...
İçimde tınlıyor firkat bestesi,
Sarsılıyor her an gönül kubbesi;
Uzaktan geliyor hicrânın sesi,
Çarpıyor rûhuma heceden hece.
Sarardı baharım, hazâna döndü;
Tam vuslat deminde ışığım söndü.
Ay yüzlü gidip hicâba büründü,
Açılmaz nikâbı peçeden peçe...
Harâboldu dünyam; her yer kan ağlar,
Kurudu çemenler bozuldu bağlar.
Hazân eser, eser rûhumu dağlar,
Savrulur güllerim gonceden gonce...

F.S.Mehmet1453 07-14-2007 11:12 AM

Ateşten Çember

Gecem hem gündüzüm ateşten çember,
Yüreğimde sızı inceden ince.
Dilimde dildârın hayâli ezber,
Yer yer tülleniyor geceden gece...
İçimde tınlıyor firkat bestesi,
Sarsılıyor her an gönül kubbesi;
Uzaktan geliyor hicrânın sesi,
Çarpıyor rûhuma heceden hece.
Sarardı baharım, hazâna döndü;
Tam vuslat deminde ışığım söndü.
Ay yüzlü gidip hicâba büründü,
Açılmaz nikâbı peçeden peçe...
Harâboldu dünyam; her yer kan ağlar,
Kurudu çemenler bozuldu bağlar.
Hazân eser, eser rûhumu dağlar,
Savrulur güllerim gonceden gonce...

F.S.Mehmet1453 07-14-2007 11:12 AM

Âvâre Gönül

Gel artık aldanma divâne gönül;
Pişman olup yoksa ağlayacaksın.
Oldun bir hayâle pervâne gönül,
O hülyâ ile bir gün yanacaksın...
Bildim bileli her dem âvâresin,
Yolların yoldaşı tam bîçâresin;
Dertleri pek çok bir baht-ı kâresin,
Bir bilsem ne zaman anlayacaksın...
Her gün ömrün mumlar gibi eriyor,
Bak, feryâdına kimse ses vermiyor!
Hasretlerin, hicranların bitmiyor,
Acaba ne zaman uyanacaksın!
Arzuların hep ruhunu kanattı,
Günahların her ufkunu kararttı;
Gelen günler geçenleri arattı,
Bilmem buna nasıl dayanacaksın?

Kaynak: Sızıntı, Mart 1999

F.S.Mehmet1453 07-14-2007 11:12 AM

Âvâre Gönül

Gel artık aldanma divâne gönül;
Pişman olup yoksa ağlayacaksın.
Oldun bir hayâle pervâne gönül,
O hülyâ ile bir gün yanacaksın...
Bildim bileli her dem âvâresin,
Yolların yoldaşı tam bîçâresin;
Dertleri pek çok bir baht-ı kâresin,
Bir bilsem ne zaman anlayacaksın...
Her gün ömrün mumlar gibi eriyor,
Bak, feryâdına kimse ses vermiyor!
Hasretlerin, hicranların bitmiyor,
Acaba ne zaman uyanacaksın!
Arzuların hep ruhunu kanattı,
Günahların her ufkunu kararttı;
Gelen günler geçenleri arattı,
Bilmem buna nasıl dayanacaksın?

Kaynak: Sızıntı, Mart 1999

F.S.Mehmet1453 07-14-2007 11:13 AM

Ay Yüzlü

Ay yüzlüm, apaçık sözlüm rûhum Sana kurban;
Gönlüm Sana hayran!

Nergis bakışlarının te’siri ne de yaman!
Sultânım el amân...!

Bak sînemde bir ok var, derûnumda bir acı,
Sen’dedir ilâcı...

Ey varlığı nûr, dünyâsı sürûr, sözü Kur’ân!
Her derdime derman...

Pür âteşim birakma beni hicranda zinhâr!
Rûhumda âh u zâr...

Hem mahzûn, hem de perişan derdlerle kivrandim;
Kapina dayandim!

Bilmem başka ocak, başka ateş, Sana yandim;
Sen’inle uyandım.

Ey dünyâya arşdan gelen nûr, ey meh-i tâbân!
Aydınlattı ziyân...

Hayâlimle gezip yine dîdârını andım;
Aşkınla kıvrandım.

Ey taptâze gül, kâkülü anber, saçı reyhân!
Câziben ne yaman!

Görmemiştir cihânda gözler Sen gibi dilber...
Güneşlerden enver...

Aç lütufla bağrını aç ki kıtmîr kulundur!
Dergâhın uludur...

Deryalar gibi kereminden bir katre ihsân,
Ey gönlüme Sultân!

Lütfeyle ne olur bildiğim başka kapı yok!
Derdim herkesden çok.

F.S.Mehmet1453 07-14-2007 11:13 AM

Ay Yüzlü

Ay yüzlüm, apaçık sözlüm rûhum Sana kurban;
Gönlüm Sana hayran!

Nergis bakışlarının te’siri ne de yaman!
Sultânım el amân...!

Bak sînemde bir ok var, derûnumda bir acı,
Sen’dedir ilâcı...

Ey varlığı nûr, dünyâsı sürûr, sözü Kur’ân!
Her derdime derman...

Pür âteşim birakma beni hicranda zinhâr!
Rûhumda âh u zâr...

Hem mahzûn, hem de perişan derdlerle kivrandim;
Kapina dayandim!

Bilmem başka ocak, başka ateş, Sana yandim;
Sen’inle uyandım.

Ey dünyâya arşdan gelen nûr, ey meh-i tâbân!
Aydınlattı ziyân...

Hayâlimle gezip yine dîdârını andım;
Aşkınla kıvrandım.

Ey taptâze gül, kâkülü anber, saçı reyhân!
Câziben ne yaman!

Görmemiştir cihânda gözler Sen gibi dilber...
Güneşlerden enver...

Aç lütufla bağrını aç ki kıtmîr kulundur!
Dergâhın uludur...

Deryalar gibi kereminden bir katre ihsân,
Ey gönlüme Sultân!

Lütfeyle ne olur bildiğim başka kapı yok!
Derdim herkesden çok.

F.S.Mehmet1453 07-14-2007 11:13 AM

Azap

Bağ bozuk, bağban yaslı, güllere hazan azap;
Yaz günü yaprakları solduran hicran azap.
Düşmanlar düşman tamam, ona bir şey diyemem;
Can azap, canan azap, her günkü yâran azap.
Yıllar var yollardayız, mesafeler amansız,
Yol asi, hedef uzak, bel veren zaman azap.
Yakmak için tek bir mum, çekilenler besbelli,
Söndürüyor rüzgârlar, savrulan harman azap.
Muzdarip bütün toplum, ilacı bunun iman,
İmana aç ruhlara başka bir derman azap.
Sarsılmış başta akıl, bakış bulanık hepten,
Bir acı imtihan bu, bize imtihan azap.
Himmete muhtaç herkes, kupkuru dağ ve bayır,
Çöllere dönmüş arza boşalan bâran azap.
İnsanlara el açmak, hep gîran geldi bize,
Mihrabı hak olana bu türden gîran azap.
Tatmadık hiç kimseden minnet kokan bir ihsan,
Vicdanı hür olana minnetli ihsan azap.

Kaynak: Sızıntı, Haziran 2000


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 06:54 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.