www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   ...:::Karışık ßenden Şiirler:::... (https://www.cakal.net/showthread.php?t=71941)

OrDeRPrOs 06-24-2007 11:59 PM

Kısır Bahşiş

Bilgiç bir günışığı anlattı seni bana
öldüğünde başlarmış canlılığın
eğilişi gibi bir ceylanın suya
bir imparator diz çökermiş saltanatında
gökyüzüyle kabaran bir ezgi olurmuşsun
her doğduğunda gümüş ayaklar
sedef eller bulurmuşsun
kutsal bir sarhoşluk verirmiş
ölümsüzlük ezgilerin
ve uyurmuşsun
ağrıyan yanına yaslanıp da ruhunun

senden önce de gözlerim vardı ama tutumlu
göremezdim görmeyi ve bir karış ırmak gibi
bir zar atışına bağlamıştım her şeyi
tut ki erguvar bir odunun son neferiyim
ben ki tanrının en uzun ömürlü kulu
iki buçuk can gibiyim

açtım dikkatin vanalarını sonuna kadar
senin kilit vurduğun kabuğun içinde
yaktım geçmişini obur bir kibritle
lüzumsuz artık kürek çekmek yarınlara
ruhlara tüneyip
kısır bahşişler dağıtmak kullara

gölgeler tutun nefesinizi
kulak verin beni çizen sanatkara.

OrDeRPrOs 06-24-2007 11:59 PM

Körelmiş Bir Hançeri Kirpiğiyle Bileyen

-Şamil B.'ye-


Ey ıslak gülleri yakasında gezdiren adam
dalgalara sırt verip söylediğin
türküleri dinledim.
Anladım seni büyüten kundağın
çılgın bir nehir olduğunu
kadınca gülmelerin taşıdığı o
yemyeşil bakışını
bir ağacın dalına astığın o paslı yüreğini
getir bana
getir ve ürkek bir kaplan edası ile kaybol
sulak bir ormanda yaralarımızı güllerle yıka

sen ki yaslanıp ince bir demir tarağa
acıları raksa sürerdin bakardım ardından
koşarak haber verirdim
yalnızlık baktığını kuşların
kuyuya düşmüş bir ceylandan bahsederdin
ülkesi kızgın sularla çevrili
körelmiş bir hançeri kirpiğiyle bileyen

işte o adam derdim o adam
hüzün uçurumuna
bir damla gözyaşı bırakın.

OrDeRPrOs 06-24-2007 11:59 PM

Mızrak Deliğine Saklanan Aşk

- ben mi geciktim
yoksa ben mi geciktim.
c.zarioğlu

Görememişken karşı yamacı, hazırdın
hızlı varışların kalkış noktasında, öyle ki
yelkenlinin bezini
damarlarınla yamadın bin yerinden
delikleri tıkamıştın, birkaç enli yanlı mısraları
karaladığın eliften kılıcının düzlediği
kaburca kemiklerimizle

ne senindi güdülmeden doymuş düşünceler
ne benim
Ne sen takıldın çobanın düz dallardan ördüğü
zamanın boynunda asılı kolye gibi duran çite
ne ben
sen bilemedin vasiyetinden anladım
zirvelerin yolu uğramazdı o çitlere
kim eğmiş yolları bildik ya.

Hüzne sahiplenen dalları
düzelttiğimiz kazanda yaktım
vasiyetinin gereği.
Ateş gülümsedi seni andığımda
ağlamayı def ettik ayıklanmış topraktan
toprak çıkarıp başını aşktan
geri verdi mızrak deliğine sakladığın dişlerini
tüm gölgeler gölgeni andı, ağladım.

Yelkenliler tazelendi fosforlandı
yollar gerildi
hainler toprağın çenesinde kilitlendi
haydi'ler bürünürken hoşça kal'ın hırkasına
şaşıran insanlara
vasiyetinin gereği bu şiiri yazmak düştü.

OrDeRPrOs 06-24-2007 11:59 PM

Pijamasız Ahtapot

Karada yaşayan tek ahtapottu
dedemin ağaçtan yatağı
ısırgan kollarını doladıkça pijamaya
saniyelerin kanını kurutan akrep
kabarır dururdu duvarda

evin önünde azraili korkutan lamba
bilmezdi gecenin gölgesi olmayacağını
kıtlık yıllarından kalma alışkanlık
siyaha inat ışığını salmazdı
tek lamba ve musluk bakışırdı
her gece yarısı

mezarlık korkusuna uyuyamayan çocuk
bulurdu dedeyi ağlama makamında
her gece yarısı
lambaya inat duvarda dolaşan
sakallı gölgeyle.

OrDeRPrOs 06-24-2007 11:59 PM

Saçlarının Kokusu

Lotusa benzer saçlarının kokusu
içime çektikçe tüm fenerlerim söner
gözlerin narin bir bakışla
donmuş güneşimin tüm buzlarını çözer
mesut aşıklar yakalanınca tek bir bakışına
aşıklığına kara bir isyan eder

bilinmez gergef gergef ördüğün bu ağa
neden sadece uyanık aşıklar düşer

denizci türkülerinde duyulur saçlarının kokusu
dalgaların kıyıya vurmaları sendendir
sen varken bitmez dağdan dağa rüzgarın kokusu
gökyüzünün avare kusları senin eserindir
tanrının yeryüzüne saldığı sis
seni benden saklamak için midir

rahibeleri anladım isa aşkına
peki sendeki bu tazelik nedendir

solgun denizlere renk veren saçlarının kokusu
gölgesinde saklar, gökkuşağının kayıp rengini
cezirde sana koşar, okyanus sularının buğusu
sana hasetlerindendir
eliflerin yalnız duruşu

gel salalım çılgınca heryere,
saçlarının kokusunu
baharlar hiç eskimesin yeryüzünde.

OrDeRPrOs 06-24-2007 11:59 PM

Su Geçiyor Ağlayan Meryem Heykeli


I.
Bir rahibi derinden sarsıyor günahlarım
ağlayan meryem heykelinin su geçirir
taştan yapıldığını hissetmiştim
bilal'in rüyasına doluşan çanları kıvırıyorum
soğuk yerlerinden
bir rahip yamağı küskün küskün bakıyor
rahibi mecnun eylemişim

II.
Islak çillere düşen, saçlarındaki sebudenmiş
sorunca kum tanelerinin derinliklerine
senin gelişin süraka'nın atıyla aynı
geliştenmiş
süreyyana dizdiğim horgörüsüzlüğümü
gömerken iki kız iskeletinin oynaştığı çukura
feran dağlarının hira'ya bakan taraflarına
gözyaşıma soruyorum ömer'den bana kalanmış

III:
ucube yanlarımı yama yapıyorum
ayın cukurlarında saklı kalmış ayak izine
gelen giden her füzenin, deve böğürmesi
gibi inlemesi yok mu
kalmadı sıvazlayacak sırtını
boşuna göz yaşı dökme
ebu zer'den son sevdiğine kalan o miras gibi
ayın hulle olduğunu minareden
sahibimi arıyorum.

OrDeRPrOs 06-25-2007 12:00 AM

Taş Bağırlı Şehir

Köpüğün balığa naz edip
kızlığını vermesi gibi dalgalara
şehir düşünlerin anasıdır
taş bağırlı sokaklarıyla.

OrDeRPrOs 06-25-2007 12:00 AM

Veremli Güvercin

Dolaşırken kan bedenin labirentlerinde
veremli bir güvercin uzatıp gagasını
maktül bir solucandan miras kalmış gibi
eşeleyip durur toprağın derisini

bilmez ki çimler kenesidir toprağın
ve çimler duvaktır toprağa
sabaha nikahı kıyıldığında

ve bir de ihtiyar kadınlar iyi ezer üzümü
bilirler ve beddua ederler
dilberlerin karşısında kim içerse şarabı.

OrDeRPrOs 06-25-2007 12:00 AM

YAKARIŞ İLAHİSİ

hayatı ve kalbimizi geri istiyoruz
hergün yaşadığımıza
ve bebenimizi eskittiğimize
takvim yaprakları işaret düşüyor.
yer gök sarsılıyor,
ve sımsıkı sarıdığımız hayatlarımıza,
ölüm doğuyor her sabah.
şimdi; bu girift zamanın yetim çocukları bizler,
göç edip giden turnaları geri çağırıyoruz.
çünkü biz sert rüzgarlara değil,
narin yellere yol veren yiğit adamlarız.
zindanlarda sahici gülen,
doludizgin bir tufana taylarımızı sürenleriz.
her gülüşümüzde yağmurlar getiririz uzak iklimlerden.
çıra renkli kor kalplerimizle severiz güzelleri.
şehre ileniriz, şehir ki; gözlerimizi ağrıtır baktıkça.
soğuk kaldırımlarda gülümseyen kelebeklere
türkü yakarız.
biz hayatı, kalbimizi ve aşklarımızı geri istiyoruz.
duy bizi ey kalblerin sahibi...

OrDeRPrOs 06-25-2007 12:00 AM

YARALI CEYLAN ŞARKISI

her karanlık seni hatırlatır bana,
hüznünden koparılmış,
kahkaha gibi oluverirsin karanlıkta,
yaşamın bize bakan yanından,
kafilerle serüven peşinde koşanlarına,
adını söyletirsin bize.
her gülüşüne bin tahtı terkettirişin gelir ,
içli bir resmin aynaya yansıyan siluetine.
aynada gördüğümüzün,
hep kendimiz olduğunu sanır da,
bir tebessüm bırakıveririz peşinden.
sonra da bize gönderdiğin badem gözlerinin ateşi kalır,
bir dağın yamacına serdiğimiz yorgunluğumuza.
mirasın kıymetini bilmezler gibi oluruz,
ve sana yaklaşırız.
ne karanlıklar gördük bilemeyiz aşka nasıl susanır.
nasıl bir kılıcın gölgesinde,
kehkeşanlarla ateş dansı yapılır.
nasıl bir şarkının en içli yerinde,
keloğlan masalı anımsanır.
bilemeyiz, bilemeyiz ama bir yağmurun,
gözyaşıyla birlikte bir güle nasıl döndüğünü görürüz.

her karanlıktan korkmasakta,
kuşkunun ilacını koyarız heybemize.
hiç bitmeyecek gibi gözükse de,
bir yoldayız o da yeter bize.
her ressam seni oyar soğuk taşlara.
her güftenin ilk notası sen olursun.
ve her şiir usandırır bizi, bilsek de cefanın kıymetini.
her noktada saklanan da sen olursun.
her rengin parlaklığı da sendendir.
sen bizim içimizde büyüttüğümüz yar,
gecenin karanlığında neden kaybolursun.
her kazmada bir aşığın feryadı gizlidir.
yani ferhat'ların... her çölde bir kokun.
yani mecnunların...
fırat'ın kanlı sularında da yitirdiğimiz sensin.
nil'in altın şarısı sularında da.
şimdi ne Süraka'lar koşarda ardımızdan,
atımızı kumdan kurtaranlayız.
alaca bir siyahı vardır her atın,
hep alaca yüreklerde gezer.
işte bizim karanlıktan korkumuz,
bu ata hasretimizdendir.
işte ey gözleri yalnızlık bakan ceylan,
her ırmakta aradığımız senin ağzının kokusudur.
seni asırlardır soranlara,
boyun büküklüğümüz cevap verdi.
seni bir karanfilde koklayanları rüzgarın hışırtısı kaçırttı.
seni bir okyanus yatağından kaldırıp,
aşıklara pervane edecektik.

viran memleketlerin yetimleri seni bizden uzaklaştırdı.
şimdi yaralarımıza sürdüğümüz kokulardan belli,
seni ceninken öldürdük kahkahalarımızla.
seni öldürdük yar,
hiç isyan etmeyen mantar ruhlar ve yüreklerle..
şimdi kapındayız.
şimdi avuçlarımızdaki damlacıklarla,
ve heybemizdeki sümbül kokulu dualarla yürüyoruz.
kaf dağı'nın arkalarına bile düşse yolumuz,
hiçbir hazineye seni değişmeyeceğiz.
ve her şarkıya senin de bir mısranı ekleyeceğiz..
içimizde büyüttüğümüz yaralı ceylan, yiğitlen artık...
“ve güldün rengarenk yağmurlar yağdı
insanı ağlatan yağmurlar yağdı
yaralı bir ceylan gözleri kadar sıcak
yaralı bir ceylan kalbi gibi içli bir sesin var.”


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:54 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.