![]() |
Sonu sessizliktir çığlıkların
korkuyla açılır gözleri. içerden; geçimsizlik aryalarının anlamadığı dilden çığlıkları gelmektedir. kulaklarını kapatır küçücük elleriyle. ama büyümüştür içindeki korku daha da açılır gözleri endişeyle. biri babasının sesidir, diğer kişi annesi. kırılan yeşil vazomudur masanın üstündeki. yoksa dedesinin fotoğrafımı göğsü madalyalı, duvarda asılı. tatmadığı kadar acılı ve yaşamadığı kadar sancılı bir rüzgardır, öğrenemediği yönden esen. son çığlıkla beraber kapanır kapı, annesidir giden. ve terk ediliştir sessizce içeri süzülen. ağlayarak kapanır gözler. bilinir ki; el sallamadan gidilen her gidiş dönüşü olmayan son gidiştir. özenle saklanan mektuplardan silinir sessizce göndericinin adresleri. ne kalır gözlerinin önündeki dudak izlerini taşıyan son gecenin tanığı kadehler, ne de bir yerlerde göze takılır bir saç teli ya da ayak izi kim bilir. dinlenmez radyolarda güftesi beraberliğe yazılmış tüm şarkılar sadece dinlenen kimsesizliktir ve sessizlikle beraber yaşanır ayrılık öncesinde atılan çığlıklar. Cevat Çeştepe |
Sorsalardı eğer
sorsalar sana bilir miydin, evet bir martı konacak pencereme belki yarın, der miydin. sorsalar bana bilir miydim, evet bir martı olup konacağım penceresine belki yarından da yakın der miydim. sorsalar sana, martının kanatlarında boğaz kokusu olacak yüreğini dolduracak bilir miydin. sorsalar bana, ne martı ve ne koku, sadece bir rüya olacaksın ve gerçek gibi yaşayacaksın inanır mıydım. Cevat Çeştepe |
Söylemez ki gelincikler
şansınız bol olsun demiştim o çocuklara gökyüzü avuçlarına düşmeden hemen önce denizler sahillere nikah kıymışlardı o gece ormanların bütün ağaçları el ele halay çekmiş sadece bir kenarda gelincikler ağlamıştı nedense kim bilir akıllarına neler, neler geldiyse … beni kırmızı bir denizin ortasında ve boynu bükük düşle. bütün kapılarım kapanmış bildiğimiz şanstan yana boyası çıkıyor yaşanmamış tutkuların ellerime. ne renk dökülüyor gözyaşım gözlerimden, bilmiyorum belki gene küçük bir yel eser bilmediğim bir yönden şöyle bir sallanır, anlarım yaşadığımı başka ne gelir elden. Cevat Çeştepe |
Suçlu olan gecedir
işlediğim cinayetlerin tüm ipuçlarını geceye verdim. göz hakkı diye bir şey var ne de olsa. o gece ki,her gece bıkmadan üşenmeden selam durur nöbete. benim cinayetlerim de üstelik gündüzü sevmez, klasman dışıdır. mesela; ilk sevgilimin ilk ismi hala son kadıköy vapurunun gece duhuliyesinde saklıdır. ve yelkovanı çalınmış tüm meydan saatlerinde; düello kurbanlarının acaip payı vardır. işlediğim cinayetlerin tüm ipuçlarını geceye verdim. soracaksanız ona sorun. ben bir şey bilmiyorum, yemin ederim. Cevat Çeştepe |
Sular akarken bir yandan
su boylarında bir aşağı yürüyorum bir yukarı savaş baltamı çoktan gömmüşüm toprağa, tüten, çubuğumun dumanı. kendi halimdeyim, ayna tutuyorum güneşe, gözlerinin içine. su boylarında eski damgalı pullar yüzüyor mektupları belki hiç ulaşmamış adresine gözler hala yolları gözlüyor. ben umudumun bugünüyüm, yarını yazıyorum, günlüğümün içine. su boylarında ıslak prensesler gibi söğüt dalları gölgeler emanetmiş demek ki bulutlara, saklasalar ne olur aydınlıkları. dünden fazla kaçırdım düşünceyi, başım çatlıyor, topluyorum avuçlarımın içine. su boylarında yürüyorum bir elimde güneş tarihsiz pullar yapıştırıyorum adressiz zarflara bir gölgeye saklanıyorum son buluttan ödünç, çubuğumu söndürüp, savaş baltamı çıkarıyorum. gözlerini yerleştiriyorum günlüğümün içine, avuç avuç yüzüme sürüyorum. Cevat Çeştepe |
Sus ama yanımda ol
sen bana masal anlatma sakın, ben dizlerinde uyumasını çok iyi bilirim. sadece dudakların kıpırdasın, hiç durmasın, ne demek istediğini iyi anlarım. kapat tüm ışıkları boşa yanmasın. gözlerinin ışığı düşer alnıma nasılsa. sadece gözlerini yumma sakın, hiç kapanmasın, gecenin varacağı yerden korkarım. ay bir yanda, güneş yanına gelsin sen beni yeniden yazansın, bunu da yazarsın. sadece yüreğin kalsın benimle, hiç ayrılmasın. o zaman hiç bir mevsim konmaz üstüme, bilirim. Cevat Çeştepe |
Susuz mutluluk
çeşmelerden hava geliyor su yerine sondaj pompaları taş ve kum fırlatıyor gökyüzüne su kaynakları yok oldu nehirler kurudu denizler de çekilmiş. şalterler inince sayaçlar dönmüyor şeffaf aksesuar olmuş elektrik ampulleri yanmıyor trafolar yangına dönük ışıklar sönük her yer ne karanlık. rafinerilerde yutmuş alevleri bacalar en yüksek beygirgücüne koşulmuş yorgun atlar grafiklerde iflas ibresi enerji yok makineler stop … ……. hangi uzak bahçelerden geliyor şimdi bu doyulmaz ve çiçek kokulu çocuk kahkahası bir güzel kadın ipe seriyor çamaşırlarını renklerinde cümbüş tadı en sevdiği türküyü çalıp-söylüyor yüreğinde ayaklarını uzattığı gölgede güneş tenli bir adam omzunda tünemiş iki beyaz güvercin mutluluk damlıyor kanatlarından sular tükenmiş ama güneş sıcak mı sıcak bak; uzak bahçelerden nasılda geliyor şimdi doyulmaz ve çiçek kokulu bir çocuk kahkahası, çağlayarak. Cevat Çeştepe |
Sürrealizm
duydun mu Salvador Dali düşmüş gökyüzünden mızrak bacaklı filler gibi dört ayak üzerine. piyanonun tuşlarında dolaşırken iskelet parmaklılar birde ne görelim; her susuz parselimde boy vermiş ağaçsız ormanlar. nadide bir tomurcuk olup açmış dere yataklarında tuzruhu kokarak akan eski ölümler kılçıkları yenmiş balık sofraları benzeri yapışıp kalmışlar kalenin burçlarına tokluk gibi. duydun mu Salvador Dali düşmüş uçuk bir ay ışığından. şimdi gördüğün her göz, bir parça şaşkınlık beyazperde deme o kendi halinde bir cenin torbası en yükseltilmiş beyinler güya onun içinde saklı. duydun mu kim düşmüş boş otoyollara sırt üstü haydi şimdi kan toplamaya koşalım … …………. anlamadım ne diyorsun sen böyle dedi karşımda oturan akşamüstü saçlı bir hanımefendi saygıyla baktım gözlerine gözlerimi alıp düştüğü yerden . bundan sonra dedim, sayın hanımefendi hep söz edeceğim güzelliklerden memleketimden, sevgililerimden, ışık ve renklerden bağışlayın beni, şimdi onun ön hazırlığındayım iki bacaklı, fesleğen saçlı kuzu kapamanın açlığındayım. duydunuz mu Salvador Dali düşmüş …. Cevat Çeştepe |
Şafak vakti gün batımı
avuçlarımdan kurşun aktı, şafaktı. önümdeki ak kağıda yüreğimden kan damladı. üzerinde sana geliyorum yazılıydı oradayım üç şafak sonra avuçlarımdan kurşun aktı, şafaktı. senin beni okuyamayacağın zamanlara bir yolculuk başlıyordu. güneşin biri batarken diğeri doğmuyordu. oysa bir gece önce mi, yoksa daha mı eski kardeş türküler gibiydik sanki daha dün gibi. beraber halaya durur, hora teperdik. birbirimizden yürek alır, kız verirdik. aynı kavganın omuzdaşları değil miydik benim soğuktan ellerim donardı sen iliklerdin yaka düğmelerimi, unuttum sanma. bak şimdi bana tetik çeken parmağına tanıyabilirsen tanı kendini. haydi şimdi kapat açık giden gözlerimi. avuçlarımdan kurşun aktı, şafaktı. önümdeki ak kağıda yüreğimden kan damladı. üzerinde bitecek bir gün diye yazıyordu hele boy versin ekinler gene hasat *******i beraber biçilecek sevdalarımız aynı topraklarda el ele verecek çocuklarımızın yarınlarında üstümüze düşen aynı gökyüzünün renkleri olacak. hatırlasana dün gece mi yoksa daha mı eski beraber siper kazarken menzilinin dışına düşmez miydi terlerimiz aynı toprağa. ve vurulup yatarken yan yana karışan kanlarımız değil miydi kardeşliğimiz adına. bakma şimdi; avuçlarımdan kurşunun akmasına bir şafak vakti çok acılı bir oyuna zorlandık diyelim, bugünleri bir daha yaşanmamak üzere silelim. ben öldüğümle kalayım, sen öldürdüğünle ama çok geç olacak yarınları asla beklemeyelim. bizim oyunumuzda bu olsun dosta düşmana karşı kardeşliklerimiz hatırına el-ele verelim |
Şair dediğin erkek olur - eleştiri notları
Bazı sözcükler vardır ki yaşam içinde ne zaman karşıma çıksa hep bir tarafından ya kulağımı kemirir yada gözüme iğneler batırır. Beynimin hoşgörülü sınır kapılarından içeri giriş için vize alamadığı ve hiçbir zaman da alamayacağı ama ısrarla o kapılara omuz vurmaya devam ettiği için de küçük çaplı fakat kronik çatışmaların vazgeçilmez nedenidir. Burada eleştiri notlarıma konu olan anarşist ve sürekli sınırlarımı zorlamakta ısrarcı sözcük: Şaire Arapça kökenli şair sözcüğünün paralelinde kullanılan ve kökünü yadsıyamayacağı için gene Arapça olmaya devam edecek olan bu sözcüğün karşılığı (ısrarla kullanıcıları bilecektir) Türk Dil Kurumunda; kadın şair olarak karşılık bulmuş. Oysa aynı TDK sözlüğünde şair kelimesinin karşılığı için bakın ne diyor: ‘isim’ şiir söyleyen ve yazan kimse, ‘sıfat’ hayal gücü geniş olan, duyarlı, duygulu kimse. Yani yorumsuz bakacak olursak referansına güvenebileceğimiz bu kaynak bize şair sözcüğünün (hiçbir cinsiyet ayrımı olmaksızın) şiir yazan kadın-erkek herkesi kapsadığını oldukça açık dille satırlarında kayıt altına almıştır. Bundan sonrasında yer alan şaire sözcüğünün karşısındaki “şiir yazan kadın” açıklaması için işin TDK açısından söz konusu olabilecek çelişki yanına takılmadan ancak Arap/Şark kültürü içinde gelenekselleşmiş ve cinsiyet ayrımını sürekli destekleyen yapının sonucudur diyebiliriz. Herhalde buna karşı yapılacak “hadi canım sende” başlıklı açıklamalarda aynen şaire sözcüğü gibi beynimin kapılarından vize alamayacaklar kuyruğunda kendilerine bir yer bulacaklardır. Hiçbir zaman (belli konular dışında) ön yargılı olmamaya özen gösterdiğime inanan bir kişi olarak bu tür olası ithamlara karşı da şimdiden gerekçeli savunma dilekçemin hazır satır başlarını da burada açıklayayım. Uygar toplum modelleri içinde olduğu kadar, kişiye özel ve çıkarcı yorumların dışında dinsel öğretilerde her türlü cinsiyet ayrımının karşısındadır ve kabul edilemeyeceği görüşünü benimsemiş, uygulamış ve bu yanlışlığı öğreti ve anlatı alanı içine almıştır. Mesleklerin apolet yıldızı olarak oluşan akademik kariyer unvanlarında da bu ayrımcılık asla yer bulmamış mesela; erkek mühendis/kadın mühendise, erkek doktor/kadın doktore, erkek mimar/kadın mimare gibi cinsiyete göre farklı sıfatlar oluşturulmamıştır. Sanat ise zaten bu tür cinsiyet ayrımı düşüncesinin düşünülmesinden bile çok farklı bir dünyadır ve hele böyle sıfatların ısrarla kullanılma yada bir şekilde sözlüklerde bile olsa karşılık bulmasını kabul edemez. Ki bir zamanlar gene bu mantıkla kendilerine bir yer edinmeye çalışan aktör/aktris sıfatları bile neredeyse kullanım alanlarının dış kenarlarında toplayacak top bulamamaktadır. Ne demek yani şaire? Bu sözcüğü ısrarla kullanmakta olan kimi arkadaşlarımıza ve ayrıca “antoloji” sitesi içinde ve dışında sayıları belirsiz; “hayal gücü geniş olan, duyarlı ve duygulu, şiir yazan” kadın-erkek tüm ŞAİR arkadaşlarıma saygılarım ile … Cevat Çeştepe |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:32 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.