![]() |
Öldürmeyin İçimde Şarkılar Söyleyen Çocuğu
Öldürmeyin içimde şarkılar söyleyen Aydınlık yüzlü çocuğu Bir gülümseme bekliyor sizden sadece Ömrünüzü değil Belki karanlık bir boğazın sularına Böyle alaycı bakan sizlersiniz Sesi kulağınıza gelecek kadar yakınsınız Yanı başınızda dizleri üzerinde sürünen O kokuşmuş hayata Dünyanın en güzel denizine En sefil gözlerle bakarken Bu ıssız yarımadanın sahipsiz insanları Bunca ışık da avutmaz artık Bıçak sırtında yatılan bir geceyi Boğazı yırtan Ancak duyulmayan o sesi Duyan olmaz bir daha... Melih Coşkun |
Ölmek Dert Değil de Yazık Olmaz mı Umuda
Gözlerinde bu akşam Yumruk yumruk Yumruklaşan bir hasret Sol kolun gökyüzüne özlemi Ve yerçekimine meydan okuyan direnişi Alnından akan tuzlu sıcak ter değil Alnından akan kıpkızıl bir kan En delikanlı günlerimizin Şakaklarında onlarca kurşun yarası Tanklar geçiyor sanki yüreğinin üzerinden En güzel günlerinin önünde dev barikatlar Ve ölümünü düşünmediğin kadar cesursun Yoldaşların türkü söylediği sokaklardan geçiyorsun İçinde aynı yolu yürümenin gururu Böyle yitmemeliydi elbet bu hikaye Bu tuzlu ter, bu kusursuz emek Kuşkusuz daha güzel bir yarın adına En güzel günlere ulaşmak adına bu fedakarlık Dalgalı denizler durulur diye bir gün Diner diye çatıları uçuran fırtınalar, Sonsuz anlamlı gözleri ve elleriyle Davar gütmek yerine çayırlarda, Kalem tutsun Ve büyüsün Ve Yürüsün diye Şu küçücük yürekler Beynimde yumruklaşan bu hasret Şakaklarından kızıl kanlar yerine Sıcak, tuzlu ve namusla aksın diyedir ter. (Ölmek dert değil de Yazık olmaz mı umuda...) 18 Aralık 2002 01: 39 Melih Coşkun |
Ölüm Dediğin...
Hani zayıf yüzlü genç bir adam vardı Gözleri alev alev bakardı Yüreğinin dokunduğu yerde Nice ormanlar yakardı... Nedendir böyle kederli duruşun Tuzu mu değdi asi denizin Kemençenin tellerine Ölümden korkan Onun kadar kalleş olsun be uşağım... Kederli bir yol havasıdır ki sürer gider ömrümce Söylenir sisli yaylalarca Çeşme başlarınca Genç kızların ürkek bakışlarınca Ey Karadeniz’im Özgürlüğe akan suyum Al savur Abıhayatla yıkanmış bedenimi dalgalarına Ölüm dediğin iki türkülük yol da olsa Korkmadan söylemek Kime yakışır bizden başka... 2006 |
Ölüm mü Var Yeryüzünde...
Gökyüzü karanfiller yağdırırken aymazlığınıza Benim de bir avuç kum atıldı yüreğimin gözlerine... Kızsam kendime Neye yarar Dişlerimle dudaklarımı kanatmaktan başka Kaçsam neye yarar Cahil cüretinize yenik düşer bilincim Kalır mı yanınıza sanıyorsunuz yaptıklarınız Boşuna mı çekildi yoksa bunca acı Titremez miydi elleri celladın Yağlı ilmeği geçirirken boğazıma İşlemediğim suçların Cezası olsun Onurum... İstemem Servetini yoksul yüreklerinizin. Tek silahım sazım olsun Tek silahım kalemim Sesini yüreğine kat Saf sularında yıkansın günahlarım Seninle arınır ancak Ruhumun kirleri... Ölüm mü var yeryüzünde Ey can, Yüreğinin diliyle konuşabilene... 2006 |
Ölüm; Adın Yaşamaktır Artık Senin
Bir idam mahkumunun Son gecesinde Annesine gizlice okuduğu türkü kadar sevebilmek hayatı Hem de o en çok kirletilmiş çağında aşkın Hani o en çok sevipte sevilmeyen çağında Hep şafak vaktine gelirdi ayrılıklar Üç kişi eksik kalkardık yataklarımızdan Bağları çözülmüş bir çitf postal kalırdı geceden Ve zincir sesleri hala kulağımda çınlayan Kansız bir ölüm kalırdı Hep bir adım önde yürüyenin kaderiydi çünkü Hep bir adım önde ölmek Başı dik ve türkü söyler gibi Çirkin yüzlerin gölgesi vururken sabahın ilk ışıklarına Ne zincir sesi, Ne yankısı kalır o cesur türkünün Kansız bir ölümdür artık geceden bize kalan Bir ananın sessiz ağıtıdır Ve yitirmiştir anlamını ölüm Ne yazgıdır bu Ne de kalleş bir kurşun Ölüm; Adın yaşamaktır artık senin... Melih Coşkun |
Ölümsüzlüğüm Senin Elinden Olacak
Kanırtıp imgelerimi Beynimin yasak bahçesinden Takacağım göğsüne Bir kızıl gül yerine Sadece bir dize dökülecek kalemimden Gerisi dur durak bilmeyen yürek akıntısı Terim damlarken Sarı saman kağıtlı kitapların En ateşli sayfalarına Yalnızca benim haykırışımı duyacaksın Düşündükçe sensizliğimi Gökyüzünü yırtacağım tırnaklarımla Buharlaşınca alın terim Kendi ellerimle En güzel gökkuşağını yapacağım sana En güzel imgesi ömrümün, Bil ki Ölümsüzlüğüm senin elinden olacak... 2005 Melih Coşkun |
Ömrüm Seni Sevmekle...
“Ömrüm seni sevmekle nihayet bulacaktır.” .......Oysa biz nicedir unuttuk öyle sevmeleri. Nicedir saçma sapan yaşanıyor elli beş ekran televizyon ekranlarında adına aşk dedikleri. .......Çok sevdiğim bir ağabeyim bu şarkıları sevmeye başladığın gün büyümüş olacaksın demişti bana. Ne kadar doğruymuş gerçekten. Fikrim yeni ufuklara, yeni umutlara kucak açtıktan sonra sevmeye başladım o şarkıları ve o şarkılarla vazgeçtim çocuk olmaktan. .......İlk kez yüreğime düştüğünde aşk denilen yangının közü şu sözler takılmıştı dilime ******* boyunca; Öyle dudak büküp hor gözle bakma Bırak küçük dağlar yerinde dursun Çoktan unuturdum ben seni çoktan Ah bu şarkıların gözü kör olsun. .......Bir şair neden sever acılarını sorusunun cevabını o zamanlar anladım işte ben. Acılardan güzellikler yaratmanın ne olduğunu, sevmenin yeri geldiğinde sevileni de aşabileceğini. .......Biraz daha büyüdüm o şarkılarda. Annemin sevdiği şarkılara hüzünlendiğimde anladım bunu. Kadehin en derin yerinde ararken sevdalılar birbirlerini. İstanbul’un kalabalık sokaklarında dolaşırken bir başıma. İlk defa aşk acısı çektiğimde, ülkemin acı gerçeklerinin içinde boğulduğumda, kangren olmuş yalnızlıklara düştüğümde, ezildiğimde, isyan ettiğimde. Sevip de sevilmediğimde anladım işte büyüdüğümü. .......Ve “Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktığında .......Denizler ortasında yelkensiz bıraktığında” ağladım en çok çaresizliğime. .......Ey hayat; .......Şimdi dinlediğim her şarkı bana seni hatırlatıyor. Nicedir unuttum ağız dolusu gülmeyi. Bir avutan da yok şimdi sahipsiz kalan kalbimi. Ne olur sen tut bari üşüyen ellerimi... “Yalnız senin aşkınla ruhum solacaktır.” Melih Coşkun |
Örgütlendi Kelimeler
Örgütlendi kelimeler Cümleler kıta kıta, bölük bölük Fısıldaşıyorlar aralarında Anlatıyorlar birbirlerine yaşanmayan ne varsa Ne kalmışsa söylenmeyen Şifreliyorlar hayatı Şifreliyorlar aşkı, kavgayı Örgütlendi kelimeler Yeniden kuruyorlar hayatı Her gece yarısı saat on ikiyi geçtikten sonra Başlıyorlar dünyayı değiştirmeye... Solmuş çiçekler kaldırıyorlar boyunlarını Değişiyor sevginin tanımı Ağaç daha yeşil oluyor Deniz daha da mavi Bir ses çalınıyor kulaklarına suskun çocuklarının: İsyan... Yürüyorlar işte Söylenmemiş ne kadar kelime varsa geçiyor caddelerden Emek... Hürriyet... Eşitlik.... Aşk... Zulüm... Ölüm... Vefa... İsyan... Örgütlendi işte kelimeler Cümleler kıta kıta, bölük bölük Yürüyecekler hep birlikte Saat on ikiyi geçtikten sonra Değiştirecekler dünyayı... 12 Ocak 2003 16: 24 Melih Coşkun |
Öyle Adaletsiz ki Şu Hayat Dedikleri
Öyle adaletsiz ki Şu hayat dedikleri oyun Dönüp duruyor başımız acıların ekseninde İnsanlar unutturdular bana Kendilerine güvenebilmeyi O gün bu gündür Aşka sığınıyorum. Yağmurdan kaçan bir kedi yavrusu gibi. Zor yolların yolcusuyduk Kirlenmemiş yüzlerimizle Kovulduk girdiğimiz bütün kapılardan. Fazla geldi dürüstlüğümüz Yaşamak için yalancıların dünyasında Yüreğimiz büyük geldi Yüreksizliğinin ardına sığınanlara Öyle adaletsiz ki şu hayat denilen Hainleri kahraman yapar Gerçek kahramanlarını hain. Sevmek terk etmeyi gerektirir Nefretse ilk sayfa haberi gazetelerde. Gür çıktıkça sesim Kalın duvarlar örerler etrafıma En büyük hatadır bahsetmek Haktan Alın terinden Hürriyetten. Meze yapılır alın teri sarhoş masalarında Haysiyet kapı dışarı çıkmaya utanır ay başlarında Ve dünya dönmektedir hala Acıların ekseninde… Melih Coşkun |
Öyle Bir Özlemdi ki Bu
Öyle bir özlemdi ki bu Ne suya benzerdi Ne de ormana. Yalnız bir an için Koskoca bir ömrü harcayabilirdi belki insan Vazgeçebilirdi bütün anılarından Öyle bir hasretti ki bu Tükenmek bilmezdi zaman Uzundu alabildiğine aramızdaki yollar Kelimelere sığmazdı anlatmaya kalksam Adının geçtiği bütün muhabbetlerde Okuduğum bütün mektuplarda Yani seni hatırlatan her şeyde Göğsüm kafesinden çıkmak isteyen Hürriyet sevdalısı bir kuş gibi çırpınırdı. Kendi ellerimde yarattığım bir aşktı bu Her sabah gerçek olması ümidiyle uyandığım rüyalar gibiydi Hiç bitmesini istemediğim filmler gibi Her sabah hüzünle kalkardım yatağımdan Delice kıskanırdım mutlu insanları Kenarından tutmak isterdim onların dünyalarını Sonra yeni yüzler görürdüm Vapurlarda, otobüslerde Kalabalık kaldırımlarında şehrin Aklıma getirirdim yeniden sevebileceğimi Başka gözler içinde şiirler yazabileceğimi Ve içimin tekrar sebepsiz yere büyük bir sevinçle dolabileceğini Evet öyle bir özlemdi ki bu Bütün anlarını harcayabilirdi insan Bir tek an için Vazgeçebilirdi bütün anılarından… Melih Coşkun |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:36 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.