![]() |
Azap
Bağ bozuk, bağban yaslı, güllere hazan azap; Yaz günü yaprakları solduran hicran azap. Düşmanlar düşman tamam, ona bir şey diyemem; Can azap, canan azap, her günkü yâran azap. Yıllar var yollardayız, mesafeler amansız, Yol asi, hedef uzak, bel veren zaman azap. Yakmak için tek bir mum, çekilenler besbelli, Söndürüyor rüzgârlar, savrulan harman azap. Muzdarip bütün toplum, ilacı bunun iman, İmana aç ruhlara başka bir derman azap. Sarsılmış başta akıl, bakış bulanık hepten, Bir acı imtihan bu, bize imtihan azap. Himmete muhtaç herkes, kupkuru dağ ve bayır, Çöllere dönmüş arza boşalan bâran azap. İnsanlara el açmak, hep gîran geldi bize, Mihrabı hak olana bu türden gîran azap. Tatmadık hiç kimseden minnet kokan bir ihsan, Vicdanı hür olana minnetli ihsan azap. Kaynak: Sızıntı, Haziran 2000 |
Bahar Türküsü
Mevsim gelince bir bakarsın nevbâhar olur; "Gül açar, bülbül öter" her yere lâlezâr olur. Binbir râyiha ile soluklanır çiçekler, Sermest dolaşır bu iklimde kuşlar, böcekler... Ağaçlar semâa kalkar, okşar-geçer rüzgâr, Rüzgâr nağmeleriyle her şey rakseder-oynar. Ölümün ümîtle gülümsediği bu yerde, Bahar, Cennet’in çehresinde ince bir perde. Bu perdeyi aşan rûh Sonsuz’la bütünleşir, Burada insan bütünüyle uhrevîleşir. Artik çok sarp görünse de yollar ötelere, Ne gam! Uçup gitmiş ruhlar için Cennet’lere... Ufuklar daralsa, dünyâ sıksa da insanı, Bambaşka genişlikler verir ona îmânı. Arayanlar bulur burada sonsuz sükûnu, Anlar ancak inançla gerilen ruhlar bunu... Bir başka türlü bâdeyle mahmûrlaşan gözler, Baharı seyreder ve Cennetlerde gezerler. Ölürken de bunlar tohumlar gibi ölürler... Sonra öteki baharda birbir dirilirler... |
Bahar Türküsü
Mevsim gelince bir bakarsın nevbâhar olur; "Gül açar, bülbül öter" her yere lâlezâr olur. Binbir râyiha ile soluklanır çiçekler, Sermest dolaşır bu iklimde kuşlar, böcekler... Ağaçlar semâa kalkar, okşar-geçer rüzgâr, Rüzgâr nağmeleriyle her şey rakseder-oynar. Ölümün ümîtle gülümsediği bu yerde, Bahar, Cennet’in çehresinde ince bir perde. Bu perdeyi aşan rûh Sonsuz’la bütünleşir, Burada insan bütünüyle uhrevîleşir. Artik çok sarp görünse de yollar ötelere, Ne gam! Uçup gitmiş ruhlar için Cennet’lere... Ufuklar daralsa, dünyâ sıksa da insanı, Bambaşka genişlikler verir ona îmânı. Arayanlar bulur burada sonsuz sükûnu, Anlar ancak inançla gerilen ruhlar bunu... Bir başka türlü bâdeyle mahmûrlaşan gözler, Baharı seyreder ve Cennetlerde gezerler. Ölürken de bunlar tohumlar gibi ölürler... Sonra öteki baharda birbir dirilirler... |
Başı Tutan Gafiller
Üç beş şımarığın çılgınca mâcerâsına, Kurban gitti millet, gitti Batı vebâsına. İnsanlar doğranıyor, insanlarda sessizlik, Bu ne hal İlâhî, nedir bu korkunç hissizlik? Yanıyorken babasının yandığı ateşte, Yok küçük bir gayret; yok olduğu kadar leşte... En korkunç ümitsizlikle giderken ölüme, Her şeyiyle pâymâl, her şeyiyle lime lime... Meskenet içinde ölüyor önce vicdânı, Sonra zilletle çıkıp gidiyor murdar canı. Sanmam ola, insan için daha büyük hüsrân; Kalmamış zerresi irfânın kör olmuş iz’ân. Bir gün mâzînin o masmâvi semâlarında, Rengârenk bayraklaşan rüyalarla ard-arda... Durmadan güvercinler gibi kanat çırparken, Yollar çığlık oldu inledi, bir sabah erken, Dertle inledi sîneler, inledi derinden, Ak kervan artık dönmeyecekti seferinden... |
Başı Tutan Gafiller
Üç beş şımarığın çılgınca mâcerâsına, Kurban gitti millet, gitti Batı vebâsına. İnsanlar doğranıyor, insanlarda sessizlik, Bu ne hal İlâhî, nedir bu korkunç hissizlik? Yanıyorken babasının yandığı ateşte, Yok küçük bir gayret; yok olduğu kadar leşte... En korkunç ümitsizlikle giderken ölüme, Her şeyiyle pâymâl, her şeyiyle lime lime... Meskenet içinde ölüyor önce vicdânı, Sonra zilletle çıkıp gidiyor murdar canı. Sanmam ola, insan için daha büyük hüsrân; Kalmamış zerresi irfânın kör olmuş iz’ân. Bir gün mâzînin o masmâvi semâlarında, Rengârenk bayraklaşan rüyalarla ard-arda... Durmadan güvercinler gibi kanat çırparken, Yollar çığlık oldu inledi, bir sabah erken, Dertle inledi sîneler, inledi derinden, Ak kervan artık dönmeyecekti seferinden... |
Başkasını
Bir göz ki görmüş O’nu, o görmez başkasini. Bir can ki duymuş O’nu, o anmaz başkasini. Yanip yakilan insan, birkaç kere bir anda; Sînesi kebâb ise, istemez başkasini. Aşktir gönül üstâdi, döver rûhu havanda, Bekleyip bulmuş ruhlar beklemez başkasini. Gönül tahtlarin tahti, Süleymâni muhabbet, Muhabbete yol bulan, aramaz başkasini. Her işi başka cevir bu ma’şûk u pür hiddet, O’nda varlığa eren, var saymaz başkasını. Biz O Şâha kul olduk, kulluğu cihân değer, Kullukta fahir bulduk, bilmeyiz başkasını. Bulduk en bulunmazı, eşi olmayan cânân, Güzelliği nümâyân, görmeyiz başkasını. |
Başkasını
Bir göz ki görmüş O’nu, o görmez başkasini. Bir can ki duymuş O’nu, o anmaz başkasini. Yanip yakilan insan, birkaç kere bir anda; Sînesi kebâb ise, istemez başkasini. Aşktir gönül üstâdi, döver rûhu havanda, Bekleyip bulmuş ruhlar beklemez başkasini. Gönül tahtlarin tahti, Süleymâni muhabbet, Muhabbete yol bulan, aramaz başkasini. Her işi başka cevir bu ma’şûk u pür hiddet, O’nda varlığa eren, var saymaz başkasını. Biz O Şâha kul olduk, kulluğu cihân değer, Kullukta fahir bulduk, bilmeyiz başkasını. Bulduk en bulunmazı, eşi olmayan cânân, Güzelliği nümâyân, görmeyiz başkasını. |
Batı Hayranlığı
Batı hayranlığı sis gibi ruhları sardı, Tıpkı bir ölüm şoku insanımızın hâli; Ülkenin geleceği karardıkça karardı, Kimlerin omuzunda nesillerin vebâli? Batı illizyonu bitevî ruhları sardı. Mesâfelere takılmış iddiâlı ruhlar, Fânus içinde yanan yalancı mumlara denk. Şerit değiştirip duran bu şaşkın gürûhlar; Hedefe varamayacaklar ölünceye dek, Mesâfelere takılmış iddiâlı ruhlar... Yüce Yaradan’a karşi küstahça bir yariş, O’nun icraâtına rekâbet sevdâsında... Kendi işinde alınan yol henüz bir karış, Zavallı hiç aşılmaz bir yolun cefâsında: Yüce Yaradan’a karşi küstahça bir yariş... Fezâda milyonlarca işik yili her yana, Görüp sezdiklerin nedir bu müthiş boşlukta?. Bildiklerinle Hakk’ı ilân düşüyor sana... Yoksa boğulacaksın bu ürperten çoklukta... Fezâda milyonlarca ışık yılı yanyana... Seni Yaradan’a ulaştirmayan mârifet, Rûhuna şaşkinlik verir ilimler adina; Ögrenip işiga ermektir en büyük hikmet... Sanmam insanoglunu erdirsin murâdina, Onu Yaradan’a ulaştirmayan mârifet... Gözlerini kapayip gerçegi görmeyenler, Asirlarca koştular bir serap arkasinda. Bugün kalplerindeki işigi söndürenler, Anlayacaklar dünyânin öbür yakasinda, Gözlerini kapayip gerçegi görmeyenler.! |
Batı Hayranlığı
Batı hayranlığı sis gibi ruhları sardı, Tıpkı bir ölüm şoku insanımızın hâli; Ülkenin geleceği karardıkça karardı, Kimlerin omuzunda nesillerin vebâli? Batı illizyonu bitevî ruhları sardı. Mesâfelere takılmış iddiâlı ruhlar, Fânus içinde yanan yalancı mumlara denk. Şerit değiştirip duran bu şaşkın gürûhlar; Hedefe varamayacaklar ölünceye dek, Mesâfelere takılmış iddiâlı ruhlar... Yüce Yaradan’a karşi küstahça bir yariş, O’nun icraâtına rekâbet sevdâsında... Kendi işinde alınan yol henüz bir karış, Zavallı hiç aşılmaz bir yolun cefâsında: Yüce Yaradan’a karşi küstahça bir yariş... Fezâda milyonlarca işik yili her yana, Görüp sezdiklerin nedir bu müthiş boşlukta?. Bildiklerinle Hakk’ı ilân düşüyor sana... Yoksa boğulacaksın bu ürperten çoklukta... Fezâda milyonlarca ışık yılı yanyana... Seni Yaradan’a ulaştirmayan mârifet, Rûhuna şaşkinlik verir ilimler adina; Ögrenip işiga ermektir en büyük hikmet... Sanmam insanoglunu erdirsin murâdina, Onu Yaradan’a ulaştirmayan mârifet... Gözlerini kapayip gerçegi görmeyenler, Asirlarca koştular bir serap arkasinda. Bugün kalplerindeki işigi söndürenler, Anlayacaklar dünyânin öbür yakasinda, Gözlerini kapayip gerçegi görmeyenler.! |
Bayram Sevinci
Ölüm ayrılık ama, bize bayram sevinci, Hoşnud ise Yaradan yolda bulunmuş inci. Gözsüzlere bu dünyâ bir güzellik meşheri, Germiş ağını her yörede ayrı bir peri... Bu büyülü iklime kendini salan insan, Serâzâd arzular içinde... ve zaman zaman; Rûhunu sarar simsiyah perdesiyle yokluk, İnkârcı ruhlar için her zamanki burukluk... Ölüm bize dümdüz yol, onlara bir sarp yokuş; Hak'ka varan yollarda yokuşlar bile pek hoş... İnançsızın murâdı her zaman kâf dağında, Dünyâ irem olsa da onunki sel ağında. Biz de yatar kalkarız tıpkı ekinler gibi, Onlarda devrilme ölüm, sarsan yel bir tipi... Doğrulun kör yığınlar, doğrulun O’na dönün! Gelmeden akın-karanın ayrılacağı gün... Yaradan bağışlar, rahmeti kahrından artık, Biraz döğünün kapısında ağlayın artık! Ceyhun olan gözyaşı eritir dağı-taşı, Gönülde hüzün ağı her ibâdetin başı... Geril ibâdetle, uç semâvî ülkelere! Ve eğilmesin başın yerdeki gölgelere..! Yolda ölüm olsa da, bize bayram sevinci, Hoşnud ise Yaradan yolda bulunmuş inci... |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:34 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.