Pay...
Dünyada ne bulduk bugüne kadar?
Gam, kasavet, keder payımız olur.
Yücelmek ülkümüz, azmimiz de var,
Ne abi ne emmi dayımız olur.

Çoğu abad oldu, ahdinden döndü,
Bazıları döner koltuğa sindi,
İşsizler, güçsüzler vallahi yandı,
Artık dere suyu çayımız olur.

Toplumda ne düzen ne de var ahenk,
Deliye gün bayram taşırız çelenk,
Hayasız, arsız, yüssüz, pezevenk,
Saniye haftamız, ayımız oldu.

Kaleli her söze inanmam, kanmam,
Gül deyip, gül sanıp, her dala konmam,
Özler yaradana doğruysa tamam,
Elbet düğün, dernek, toyumuz olur.

Pencere
Hakikate varmak isteyen aşık,
Bir mürşid-i kâmil bulması gerek.
Ki bu mürşit onun yolunda ışık,
Gönlüne göz kulak olması gerek.

Görüp anlayana bu dünya gurbet
Hakka yakın, halka deli görünür.
Gurbette hasretlik yaşanır elbet
Gariplik kırk türlü renge bürünür.

Başların kendini kendisi idam
Etmesi dert işte, beyinsiz az mı?
Günah seni terk etmeden be adam
Sen günâhı terk eylesen olmaz mı?

Yerle yeksan eder isterse Allah
Dert ehli derdinden yansa da felek.
Bir destur öğrenmiş, birde eyvallah
'Ben'i terk etmemiş, henüz ham, kelek.

Dün yine uykumu dağıttı düşler
Su gibi her yana akar dururuz.
Baki olmayan şu mekânda işler
En sevgili olur, bakar dururuz.

Kişinin ovada aciz kalışı,
Bitip tükenişi belki şundandır:
Yolların yollara borçlu oluşu,
Yolcunun kararsız oluşundandır.

Rağbet Gördü...
Haddine mi düşmüş, doğru söz etmek?
Kalleş, filan rağbet gördü bunlardan!
Sürünür, isterse dosdoğru gitmek
Yalan, dolan rağbet gördü bunlardan!

Kamburlar büyüdü, katmerli kat kat
Bu düzende doğru konuşmak sakat
Avrupa-i yalan türedi fakat
Yerli yalan rağbet gördü bunlardan!

Genç yetişir, ilim bilmez, hovarda
Vurgunu vuranlar, diskoda, barda
Helâli, haramı gözeten darda
Arsız olan rağbet gördü bunlardan

Öğüt netsin beye, bozuksa maya
İhtiyaç duyar mı Rabb’e duaya?
'Müslüman' ya, devlet malı çalmaya
Yolu bulan rağbet gördü bunlardan

Hep hasret yaşadık, ağızda tada
Mümine ne gerek, rağbet murtada
Saymaya lüzum yok, hepsi ortada
Yılan yolan rağbet gördü bunlardan!

Baksana, oğlumuz, kızımız yetim
Eski illerine hasret milletim
Hayali ihracat, yalan tüketim
Ve hep talan rağbet gördü bunlardan!

Refahtayız! ! !
Ne dolaplar gördük biz bu dünyada
Refah var dediler sökülenlerde
Moda, medeniyet gördün ya aha
Üstü başı yırtık dökülenlerde

Şu düzene şükret, başka çaren yok
Nasıl bir düzense, aklı eren yok
Herkes borçlu yaşar, borcu veren yok
Tek boynuz eksiktir bükülenlerde

Refah diye diye çıkar canımız
Sobanın yanında donar kanımız
Deriz ya, duyulmaz, vay amanımız
Hikmet var diyorlar çekilenlerde

Vurguncu vurgunu dağdan aşırır
Bir kalemde trilyonlar kaçırır
Namuslu ar eder, yolu şaşırır
Copu var önünde dikilenlerde

Bir yanda saltanat, bir yanda düğün
Hep deriz” Türk güven çalış ve öğün”
Kimin umurunda senin öldüğün
Şeytanın emri var ekilenlerde

Rekabet! !
Hayaller gülümser hülyalarımda
Tutsak eller hür doğanın rakibi
Keklikler tedirgin kayalarında
Guguk kuşu saksağanın rakibi

Aslından ziyade bodur ekleri
Sığırcıklar mesken tutmuş gökleri
Dayılılar hor görüyor tekleri
Çulsuz çoban üç ağanın rakibi

Züğürdün rüzgarı akşamdan eser
Bir hoyrat dal diye kökünü keser
Serçe feryat eder serkeş gülümser
Kara karga ak doğanın rakibi

Emeksizler emekleri yediler
Bir adım ileri götürmediler
Üstelik de kimin hakkı dediler
Şu sarımsak şu soğanın rakibi

İdare zulümle altları güder
İdare idari idare eder
Bu idare işi ne kadar gider
Kaplumbağa kurbağanın rakibi

Riyasız Güzel
Gönül düşürdüğüm nazlı dilberin,
Çiçeği, çimeni, gülü riyasız.
Zülfüne dağ bağladığım bu yerin,
Bağrında yaşayan ölü riyasız.

Ay ile yıldızı çengelle tuttum,
Gelin ettim, kollarımda uyuttum,
Gözlerimde ırmakları büyüttüm,
Gönülden boşalttım, seli riyasız.

Kızılırmak sana kızıl kan vermiş,
Sakarya sürünmüş, ama şan vermiş,
Bunca yiğit senin için can vermiş,
Bülbül sevdalanmış, dili riyasız.

Şenlenir giyince yeşili,alı,
Gönlümün güneşi, serveti, balı,
Nice koç yiğitler sana sevdalı,
Köroğlunun Çamlıbeli riyasız.

Bir sabah uykuyu yutayım derken,
Ben yürürüm, yollar gider, hal erken,
Bu dilberin bunca vurgunu varken,
Kaleli olmaz mı, deli riyasız?

Sabırlı Ol
Nurlu ufuklara doğru yönümüz
Göreceğiz sabırlı ol az kaldı
Çilesiz geçmedi bir tek günümüz
Dereceğiz sabırlı ol az kaldı

Mevla'm daim etsin bu muhabbeti
Gönlünde yaşatma gamı kasveti
Halık'a ram olmuş milli devleti
Kuracağız sabırlı ol az kaldı

Aldırma kardeşim pelesenk dile
Allah'a uzanan kutlu menzile
Ki nizam-ı alem ülküsü ile
Ereceğiz sabırlı ol az kaldı

Sıyrıldık kurtulduk topaldan körden
Ot gibi yeşerdik yeniden yerden
Güzel yurdumuzu hepimiz birden
Saracağız sabırlı ol az kaldı

Allah'a sığındık inandık el hak
Dillerden dökülmez kelime ak ak
Can verdik kan verdik menzile mutlak
Varacağız sabırlı ol az kaldı

Kaleli davanın düşüklerini
Siyon'un masonun aşıklarını
Tağutun isyankar uşaklarını
Süreceğiz sabırlı ol az kaldı

Sahip Çıkmamak Olmaz!
Şan dolu maziye kulak verip de
Bu vatan sahip çıkmamak olmaz
'Tarikat, şeriat, yol bu' deyip de
Çağlayan su gibi akmamak olmaz

Hizmeti ibadet saymayıp çetin
Kölesi olmalı aziz devletin...
Bu mazlum, bu mağdur, asil milletin
Yoluna bir ışık yakmamak olmaz

Başka vatan mı var atmaya elde?
Gül kokar bakarsan her yer, her belde
Vatanı buhranlı görüp bu halde
Çalışıp nizama sokmamak olmaz

Ovası, yaylası, sahili ile
Kaleli sahip ol, ehili ile
Cehaleti tutup cahili ile
Zindana mahzene tıkmamak olmaz

Sakıncalı Türkü
Rüzgâr önündeyim dağlar üstünde
Bir sevdanın bayrağını dikerim
O hiç görülmemiş atlılar önde
Ben şafağa çengel attım, çekerim

Umudum delice sevdamı tartar
Bir çığlık gecenin rengini yırtar
Hüznüm büyüdükçe umudum artar
Yerden gökyüzüne yıldız ekerim.

Kötümser duygumu gönlümden söktüm
Kirlenmemiş sözle zamanı büktüm
Terli göz yaşımı toprağa döktüm
Çekilir gövdeler boyun bükerim.

Sevda düşü düşlerin en yücesi
Dirilmektir ölümün ilk hecesi
Aydınlanır ruhumuzun gecesi
Dimağımdan türlü nakış dökerim.

Düşler yüklediğim dengin terkisi
İhanetin, inkârcının korkusu
Dudağımın sakıncalı türküsü
Seni ıssız dağa, yaylaya derim.

Salak Be....
Neler, neler gördük şu meydanlarda
Yüzmeyi bilmeyen, ördek geçinir
Yaptığı şeytanca işi anlarda
Kalkar bu toplumda melek geçinir.

Saçma inancını yayar aleme
Yüz çevirir, karşı durur ilime
Ne istiyorsa sor, bilmez kelime
Çamura batar da kürek geçinir.

İlimle, irfanla yoktur ilgisi
Düşük çenesinin olmuş delisi
Zevzeklik ininin eski tilkisi
Kuyruğunu kısar, leylek geçinir

Nasıl tarif etsem, o bir tuhaftır
Yüzüne bakınca sanırsın saftır
Onun işi gücü fitne, fesattır
Sırtında her türlü felek geçinir.

Tutmayan beyninden akarken beyni
Bunlar çok eskidir, değildir yeni
Haşâ, adları da çıkmış medeni
Her gelene vurur, değnek geçinir.