![]() |
ben;
soğuk kış *******i ıslak kaldırımlarda merhametten yoksun yürekleri kaskatı insan olma onuru taşımayan örümcek beyinli/ ad*****lara titreyen avuçlarını açmış sevgiye, şefkate muhtaç kahpe sevdalara mahkum mavi hülyalara dalmış deniz gözlü dilenci çocuğum! |
Canım anam 'artık gelsin' demişsin
Bu son mektubunda sitem etmişsin Hasretin elinden gözyaşı dökmüşsün Sana yemin olsun dönerim anam... Duydum da bir çiçek gibi solmuşsun Geri dönenlerden hep beni sormuşsun Maziden teselli bekler olmuşsun Sana yemin olsun dönerim anam... Zati özledim ekmek yapışını Oyalı yazmalardan takışını 'Yavrum' deyip bana sarılışını Sana yemin olsun dönerim anam... Bilirim bensiz sen ağlarsın şimdi Yemek istemezsin meşhur orciği Dumanı tüten harput köftesini Sana yemin olsun dönerim anam... Senin kadar bende acılardayım Hep bitmeyen zamandan davacıyım Bir an önce kavuşmaktan yanayım Sana yemin olsun dönerim anam... Canım anam mevsim bahar olmadan Babam haroğluna ava çıkmadan Koyunlar, keçiler yavrulamadan Sana yemin olsun dönerim anam... 17.05.1998 İstanbul |
aşka gel gönül, aşka gel
rüzgârın narin eli soyuyor seni yaprak,yaprak yürek vadisinde bir sen kaldın baldırı çıplak... ılgıt,ılgıt esiyor rüzgâr kokusunda davet var aşka gel gönül, aşka gel her daim esmez, bu narin yel zemherisi var, kışı var! doğ, büyü, yaşa ve öl... mevsimlik artık hayatlar müsveddeler arasında kaldı/ mazisi kabarık aşklar… bulut,bulut kabardı hasret; duygusal şimdi bu havalar birazdan yağmur başlar gözlerden süzülür yaşlar... aşka gel gönül, aşka gel her daim esmez, bu narin yel kaderde toprağa düşmekte var kaldır başını, utansın dağlar sen; yedi veren gülüsün; senin için dört mevsim ilk bahar ilk bahar… |
ey derinden manalı bakışlarıyla
zihnimi perişan eyleyen güzel… ansızın; yağmur yüklü gözlerime dalıp; süzülüp yanaklarımdan aldığım nefese kapılıp düşsen içime.! içtiğim sigara dumanı gibi al yuvarlarımda dolaşıp insen göğüs kafesime/ bende ki seni bulsan… parçalanmış yüreğimi alıp avuçlarına; sana ait hislerimi bir, bir ayıklasan. seni; beynimde yaşattığımı/ asla bilmeden tek temiz kalan yanımı gönül heybene atıp; damarlarımdan yol bulup mantığımdan çıksan… yalvarırım; bir tek insan kalmaya çalışan/ duygularımı acılardan arındırıp yalnızlığıma inat; bana bıraksan… doğduğun gün…………. adıma verilen salaya kulak kabartıp sensiz yaşamadığımı anlayıp hicap duysan… bir ihtimal, olmaz ya hani; pişman olup geriye/ dönmek istesen. günahkâr bedenimi gözyaşı değmemiş; bir avuç toprakta bulsan içten içe ağlasan, kahrolsan kurumuş mezar toprağımı bir sen ıslatsan… yinede bil ki uyanamam. bu son yakarış; mutluluğumun mutluluğu için duamdır sana.! ve…. özgür irademle kendi şahsıma kabul olmuş bedduamdır bedduamdır adıma…. 21 Ocak 2006 |
el ele gezdiğimiz o yerde
yine aynı gün aynı saatte oturdum bütün bir gece ağladım durmadan sessizce özlemime ve sensizliğe dert olup aktı yüreğime gizledim gözyaşları mı geceden ne olur ne olmaz duyarsın diye! her şey aynıydı yerli yerinde yürüdüğümüz sahil,o mehtaplı gece tek eksiklik vardı: sen yoktun sadece dudaklarımda sigaram,elimde bir şişe seni sensiz yaşadım; son olur diye yandı yüreğim sensizlik aleviyle söktüm yerinden hiç düşünmeden ne olur ne olmaz duyarsın diye! tükenmez acılarla, gözyaşıyla birlikte gecenin bitip Güneş'in doğduğu yerde sensiz yeni bir gün doğdu sinsice tüm hayallerime ve ümitlerime hapsetti beni yarınsız düşüncelere yitirdim dünümü,bugünümü tek celsede sakındım; düştüğüm biçare halimi gözlerden ne olur ne olmaz duyarsın diye! 09.11.2003 |
anne
ah.! anne dün gece; seni gördüm düşümde/ ellerin,ellerimde gözlerin; gözlerin anne gözlerin bir Nisan yağmuruna gebe.! yağdı, yağacak gibi korktum anne; korktum... uykumdan ürpererek uyandım. seni; baş ucumda bulamadım saatlerce ağladım ağladım anne --------ağladım.! ne yaptıysam anne; bir daha uyuyamadım uyuyamadım işte... senin için, sana dair bir şiir yazmak istedim güya şairim; bağışla anne bağışla kurban olduğum... hep hasretlik döküldü ak kağıda kara kalem yazmaz oldu. gözlerin anne gözlerin içime dert oldu. bu hazan mevsiminde; yüreğim kudurdu bağışla anne bağışla kurban olduğum... oğlun galiba; duygudan yoksun/ bir insan oldu..! |
beri git varma üstüme
en duygulu saatlerimdir; *******i şiir içmelerim dokunma dokunma tenime dokunma yanarsın! yalnızlık solurum her gece burcu, burcu ter kokarım işçiyim neme lazım; ağlarım. göz yaşlarım kıvılcım kusar; dokunma dokunma tenime dokunma yanarsın! beri git varma üstüme sakıncalı bir tutkudur benim sevmelerim; dokunma dokunma tenime dokunma patlarsın! üstüme var ma benim tetikte kurşun gibiyim inan ki; sabrımın son demindeyim sonra elimde olmadan; ecelin olurum senin! nazlı bir karanfil gibi; boyun bükerim kızılca kıyamettir benim sevmelerim; dokunma, dokunma tenime dokunma yanarım! |
yaşayıp yaşayacağım alt tarafı / üç kişilik bir hayat
hasta olan kalbimle şu üç saatlik dünya üzerinde... ilk iki saatini sen diye kalan tek saatlik ve senden arta kalan ne varsa ben diye/ tutuyorum akıl defterimde. bakınıp durma çevrene evet, evet sen mutluluğumu çalıp ta giden, değil misin sen? sen; tek değilsin içimde: bir sen varsın; gözlerinin rengi konusunda / hâlâ ifadesizim yüreğimin en derin yerinde. birde ne olduğu belirsiz / senden arta kalan sen gecenin üçünde, sigaramın üstüne çay niyetine içtiğim en duygulu anlarımı işte bu vakitte yaşarım/ saatler sensizliğin üçünü gösterdiğinde. akrep ve yelkovan kardeştir bu vakitte/ normalde iki aşıktır; biri kaçar ha bire kovalar diğeri / birbirinden habersiz aynı yolun sükûnetinde... sen ve ben gibi.! kardeş olmadığımız en tenha yerlerde / zaman tersine işlediğinde... hatırı sayılır bir şairin şiiri dolanmış dilime mırıldanıyorum aklım estikçe; “Gün ışımakta gülüm, yakamoz gözlerinde Aç gözlü martılar olta atıyor denize” diye başlayıp “Gözler kör; med-cezir manzarası karşısında Masmavi deniz kızı ölüyor gözlerinde” diye biten “Mavi Denizkızı” adlı şiirinde... ya şiir modunda değilim / yada nağmeler eski bulamıyorum yaşayamıyorum seni içimde ki fırtınası dinmeyen sevgin şiirleştikçe çok uzaksın bana yada çok yakın/ yarınım gözlerin bir başka bakıyor afallıyorum /üç renk kahverengi, mavi, yeşil / söyle hangisindeydi gözlerinde ki sihir! yedi renkten yaşanmışlık var tarifi yok / ismi konulmamış kocaman bir şehir... yanakların kızarıyor/ yüzünde siyah beyaz bir ahenk seni; senin içinde terk ettiğim geçmişe denk! bilemiyorum bir susku var içimde tek bildiğim siyah gibi eflâtun da renk... 26 Ocak 06 İstanbul |
Siyatiğin azmış dediler ana
Babama yana, yana… Bazen düşte görürüm can ana Alnında ter burcu, burcu Gözlerinde mutluluk muştu Ekmek yaparsın ocak başında Yahut tarlada yabandasın Rüzgâr konar mavi yazmana Dağılır, ak’lanır saçların Oy kurbanın olayım can ana Yetişir mi bilmem ahım Kar yağar mağrur başıma Kırılır kolu kanadım, sızlar canım Kulak verin bana Evdeki gardaşım, kız karındaşım Anama iyi bakın Bilin ki bir daha feriştah olsa Olmaz bize ana, el kadın! |
tanımadı elin el olmuşu
oysa nasılda kıpır - kıpırdı seni seviyorum dediğimde tanımadı Allahsız bir tapınakta doğdum diye hiç dedi gülerek yüzüme içim içimi yedi haykıramadım sen nesin diye sen; şu unutulmuş değil misin kaldırımlarda emzik elinde şimdi söyle; sen, sen misin üç-beş içinde kurtlar sofrasına meze niyetine. -anan kim.? -baban kim.? -kimsin sen.? kimlerin oyuncağısın söyle utancımı; ayaklarının altına seriyorum çiğne al hırsını üşenme unut gitsin iyi niyetimi unut, unut gitsin sana karşı olan hislerimi ben unuttum, yoksun artık. içimdeki seni; eski bir tapınakta çarmıha gerdim oluk,oluk kanım aktı yerlere vebalim sensin peşindeki çakallar sahte mutluluklara gebe son pişmanlığınla dönme geriye sen belki ama ben; bir daha asla/ bakamam yüzüne... |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:22 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.