![]() |
Çocuk
Çocuk yerdeki ekmek kırıntısını bile bulamayanlar var sen yinede şanslısın bulabildiğin ekmek için ya göklerden bombalar yağdırsalardı yerdeki ekmek kırıntılarını nükleer bomba sanıp yada büyük birlikler gönderselerdi yerdeki ekmeği yiyerek dünyaya kafa tuttuğunu gösterdiğin için çocuk açlık dediğin, yerdeki ekmek kırıntılarında gizli bir dosya bütün dünya onu arar ellerinde son teknoloji silahlarla uçaklarla, radarlarla, uydularla çocuk açlık bizim himayemizde koruma altına alınmış bir gizli yara sebebi yaralarımızı kanatan silahlar silahları donatan babalar babalar, çocukların kanlarıyla beslenen bir bataklık dolusu sülük çocuk ağlama, gözlerindeki yaş su değil ekmeğe katık olacak ekmek dediğin kuruda yenir Murat Tali |
Damlalar
bir gül kopardılar dalından. içinde binlerce düşün haykırışıyla... solan sessizlikler içindeki yaprakları değil yapraklara düşemeyen damlaları düşünür dururum tarihin terkisine atılmış yaprak sarısı gecikmişliğimle Murat Tali |
Deniz
gittiğin ülkelerde deniz yok kalabalığa sarmış tekneler arasında yitip gitmiş yansımaları denizin. Bak insanlar evlerini sandallara kurup taşımışlar denize deniz o eski deniz değil Su da o eski su ay bile yitik duruyor gecede emanete vermiş ışığını vestiyeri binlerce bulut kapıcısı sadece bir yıldız (ışığınızı yitirmeden yaşama dair olmanız dileğiyle...) Murat Tali |
Denizce Seslenişler
Kuşlar kanat çırpıyor dalgalar üzerinde bir martı çığlığı çarpıyor kulaklarıma karabatakların siyah renkli tüyleri Göz bebeklerime doluyor Kana kana alevleniyor göğüs kafesim Susuyorum denizin tuzlu suyuyla Kavruluyor lüfer teknelerine yapışmış yosunlar Bir sandalın küreğine asılı kalıyorum Dalgaların ritmini bozarcasına Bir suya bir havaya karışıyorum Bir martı dalıyor Yüreğime serpilen simit parçalarına Susamları savruluyor havadayken Bir o yanıma bir bu yanıma Gıdıklanıyorum tenimde gezen şehir hatları vapurlarıyla sandallarla bağdaş kuruyorum ızgara balık ve ekmek partileri için bir simit ve bir martı daha düşüyor tenime tenim güneşin aydınlığında ben ise Bastonsuz Dervişi denizlerin sırtında. Murat Tali |
Denize düşen yalnızlıklar
Denize düşer mi yalnızlıklar hangi balık sarılır bana ahtapotun kolları sıkar mı düşlerimi kader dediğin nedir sessizliğe susamış çöl kumlarından öte Utkum varabilmekmiş savurgan geçmişime dalgalara takılı kalır teknemin fora edilmiş dev yelkenleri güneş kızıl doğar ufkumdan bir martı kanat çırpar ve bir kaplumbağa yumurtasını bırakır derinleşen gözlerime koşarcasına gelen rüzgardaki mistik bir sesle uyanır gün güneşin kızıllaştığı saatlerde gözlerime bırakılan yumurtalardan doğan binlerce kaplumbağa bedenimde izler bırakarak karıştılar denize asırlarca yol oldu belkide kaplumbağa yaşamlarına tuzlu suya batmış tenim kalbim bir hıçkırık silsilesine tutulmuş olarak kapıldı med cezirlere ay doğdu geceye ağaçlar eğildi su içmek için damarlarımdan. susayan geceye yol aldım karanlıkları aydınlatan dolunayla gece dair oldu ellerimin arasından kollarıma sızan iyotlu suya parıldadı bir yakamoz edasıyla tenim katılmak için son gidişine o en son kaplumbağanın Murat Tali |
Diyecek söz mutlaka vardır.
ortalıkta garip bir sessizlik, sol yanımda duvar, sağ yanım cama yaslanır uzaktan uzağa, arabalar geçer sessizliği yaran böğürtüleriyle. irkilirim uyanırım sensizlik, kalkar giderim yalnızlık, oturur içerim çayı demsizlik, yazarım yazıları hissizlik.. diyecek sözleri kalmamış kitaplara dönerim biterim Murat Tali |
Doğa'ya
DOĞA'ya Binlerce kelimeden oluşan hasret sözcükleri türettim, binlerce kelime yüzlerce dizeye dönüştü seni anlatmak için, korkular vardı yaşama dair kimi zaman bir beden terkedişiydi kimi zamanda bedeni sunmaydı yabancılaşan kişiliklere, tatminsizlikle yangınlar arasında gidip gelen bir terkedişti yaşanan oysa. Kızılca kıyametlere terkederken kendini düşler ve bedenler, aslında içinde korlaşan sevgiyi arıyordu amaçsızca ve bilinçsizce. Gidenler ve gelenler görüntüde kaybolurken kimse ışığın geldiği yere inmeyi düşünmedi dünyamda ve dünyada. Herşeyi ayrıntıya bağlayarak gidenler ve gelenler kendi görüntüleriyle akıp gittiler zamanın içinden bir daha hatırlanmamak üzere.. Özlenmediler asla çünkü onlar yoktular hayatımda.. Şimdi gelinen noktada ise, sahile vurmuş dalgaların sesini özleyen, kıyılara vurmaktan öte kıyının kendisi olmaya çalışan ben ile uzakların türküsü gibi melodik ve ritmik olarak yüreğime seslenip gelen sen varsın. Bir düşten uyanarak, ifadenin güzelliği ile susan zamana, ve dair olmak gibi derin ve bir o kadarda aydınlık ifade eden zamansızlığıma ve AN'ıma katılan bir varolma sanatının ortaya koyduğu en güzel eser gibisin. SEN şiirselliğini yitiren zamanın içine şiirselliği katarak coşkulu ve bir o kadar da heyecanlı anlar yaşatan varlığın, bir derinlik tutkusu olmaya başladı, nefes alma ihtiyacı doğuruyorsun bunun için sık sık dünyaya dönüyorum... Bağlanma korkusundan uzakta ama bir o kadarda yanında olmanın, seni duygusal olarak hissetmenin özlemiyle yeni ve sensiz başlayan ama seninle olan güne Merhaba, DOĞA ve TOPRAK ANA’ya Merhaba Murat Tali |
Doğum
Hava yağmur yüklenmiş gebe binlerce damlaya doğursa bulutlar ortalık çıldıracak damlaların çığlıklarıyla yırtılsa gök bir çiçeğin asfaltı ve kaldırımı yırtması gibi ıslansam toprak misali sırılsıklam Murat Tali |
Doğum Günü
Sana sorduk mu dünyaya getirirken gelmek istermisin diye sanırım hayır bana da sormamışlardı şimdi sen 10 yaşına giriyorsun ben ise 32ye doğru yol alıyorum şunun şurasında iki ay kaldı sonra yolun yarısı çocuğum çocukluğumun eksikliği belkide yarınlarımın bugünü derler ya insanlar yaşlanınca çocuklaşırmış diye ben yarın olmadan da çocuğum beni arkadaş eyle salıncağında, bisikletinde, evciliğinde hatırlıyormusun benimle nöbetime gelişini boyun boyuma denk gelmişti birden büyümüştün ama daha dün beşikteydin sen doğduğun günü hatırladım babalar günüydü yemyeşil bir yaz günü saat 14.50 günlerden pazardı kırmızı bir suratın vardı küçücüktü ellerin ve ayakların hayallerin yoktu o zaman yarına dair nede güne güneş çığlıklarınla batmıştı seni doğuran ebe Nezaket takın demişti adını kendi adıymış gülmüştük en demokratik ortamda belirledik adını CANSU torbaya koyduğumuz kağıtlara kim yazıp koymuştu adını hatırlamıyorum sonra bir gün 'Bende bu evde yaşıyorsam benimde söz hakkım var demiştin' sanırım yedi yaşındaydın evet canım yaşadığın heryerde söz hakkın var bu yüzden susma ilk hüzünlü bakışlarını gördüğümde yıkılmıştım çünkü üç yaşında bile değildin boynunu büktüğün o an rüzgarın tenimi kesmesi gibi kesmişti benliğimi öptüğümde seni geri isterdin öpücüklerimi ağlardın çoraplarını yıkamıştın bir gün maşrapada boyun kadardı maşrapa resim çekmeyi severdin annenle ben yanyanaysak bir resimde bilesinki denklanşörde sen vardın yıldızlar altında da biz türküler söylerdik çığlık çığlığa en çokta senin sesin çıkardı bütün türküleri bilirdin neredeyse Ankara'da öğretmenler gününde Ahmet Telli dinlemişti sen türkülerini söylemiştin “Ver elini ver bana Eftelya' tüm öğretmenler seni dinlemişti yollar seni bana getirmişti bende yollara kapılıp sana gelmiştim işte böyle yavrucağım. bir doğum gününü daha kutladık 11 diyorsun yaşına büyümeyi bu kadar isteme bebeğim çocukluğunu yaşa en güzel resimleri çekerek en güzel türküleri söyleyerek en güzel kemanı çalarak ve en güzel resimi çizerek doğum günün kutlu olsun aşkım Hoşgeldin DÜNYAMIZA Bir daha Murat Tali |
Dost Yüreği Saran Duvardır
Aşk yürekte tüy iken dost yürekte demir ökçedir. Sevgi yürekte kor iken, Dost yüreği taşıyan kafestir Yalnızlık yürekte su iken Dost yüreği saran duvardır Murat Tali |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 05:19 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.