![]() |
Belkide
Hüzün mü bilemedim dost. Anlamı yok sadece çaresizim. Ve dağların ardına kadar sessiz, Bir büyük sevda mıydı güvendiğim? İnanmak zor mu kalbim, derdim. Bitti mi acaba ben bilmez benliğim. Sürgünde sözüm, dermansız yaram. Sürgünde hasretim, özlemimsin sevgim. Zalimim dilimde acı çıban. Boşaltmam zehrimi can çıkmadan Son sigaram ciğerimde son nefesim. Kokusunda sen değil miydin sevdiğim. Dikensiz gülmüydüm sararmış bahçende. Solmuş zambaklar bile ve orkide. Kırıldı vazo parçalanmış yüreğimde. Belki de tükenen ümidim, elveda gençliğim... 11.03.2001 - 23.00 Kamil Çağlar |
Ben bilirim..
ben bilirim, sokakları arşınladığımı. simit satanın sorgusuz bakışlarını. ben bilirim, çizilen haritadaki kalemi.. kalemi tutmak için ağartılan saçları.. ben bilirim, geçsin diye zamana yalvarışımı.. kolumu bağlayan o hain bakışları.. ben bilirim, dizlerimi yere çarpanı. kanadığını görüp de sarmayanları.. ben bilirim, sırtımda taşıdıklarımı.. taşırken acımadan tekmeleyenleri.. ben bilirim, küfür edenleri.. deli divane sanıp, alay edenleri.. ve ben bilirim, hesapsız sızlanan dil yaralarını.. boş beyinlerde şakıyan, leş kargalarını.. 24.02.2007 17.00 Kamil Çağlar |
Benden korkulur mu?
'Senden korkulur mu? ' diyerek kendi korkaklığını mı ortaya koyuyordun! Saçma sapan sorular yönelterek dalga geçer gibi davranışların da oluyordu! Sende korkaklığa pek rastlamadım ama farklı düşündüğümüz zamanlarda başka şeyler de gelebiliyordu aklıma. Sen her kıpırdanmadan korkan insanlardan birisi değildin. Sen sahtekardın! Geldiğim yerden emin, olduğum kişiden memnundum. Tam anlamıyla her şeyin yolunda olması gerekmiyordu. Bir takım şeylerin eksikliğini hissetmek biraz mükemmeliyetçilikle anlatılabilirdi sanırım. Bana elimde olanlar yetmiyorsa eğer, kapasitemi anlayamamamdan veya daha fazlasını yapabileceğime inanmıyor olmamdan kaynaklanabilirdi. Eminim ki; tembel Pazar günlerinden bana düşen payı alıyordum. Diğer insanlar gibi! Genellikle; Güne istekli ve hatta gülümseyerek başlıyor olmama rağmen, iç saatimin bana yetmeyebileceği endişesine kapılabiliyordum. Çoğunlukla saatimi bile kurmayarak günümün en güzel anında, yani sabahında uyanamama korkusunu yaşamak istemiyordum. Benim için hiç problem değildi. “Benden korkulur mu? ” diye gereksiz hayıflanmalarda bulunarak en verimli zamanımı harcayamazdım. Kişisel verimliliğimi kullanabilmen için sana yeterince zamanı tanımıştım.. Sonunda kararımı vermiştim. Benden korkan birçok insan vardı ama, sen onlardan biri değildin. Senin korkun; kendine olan güven eksikliğindi. 17.01.2002 21.00 Kamil Çağlar |
Benim aşkım çok zordur!
Her aşkımı bir ilkmiş gibi; en güzel aşkımmış gibi yaşayan, geniş bir gönül potansiyeline sahiptim. Galiba öyle hissediyordum! Kaç kere aşık olduğum veya kaç kere gerçek aşkım bu; diğerleri gibi değil dediğimi hatırlayamıyordum. Ama ben; heyecanlı ve tutkulu bir aşıktım! Birlikte olduğum insanların adıma yakıştırılmış söylemleri vardı elbet! Ama sıradan bir ilişki yaşamam mümkün değildi. Özellikle dikkat ettiğim unsur buydu galiba! Galiba bu heyecanımı yansıtıyordum! Gerçekte beni heyecanlandıran asıl şey, birlikte olduğum insanın özellikleri veya onda ne bulduğum değildi! Ben, aşkın kendisine aşıktım! Aşık olmayı, o tutku ve heyecanı yaşamayı seviyordum. Son derece hızlı başlayan ilişkilerim, o hız kadar da kısa sona erebiliyordu. Galiba ben; Birlikte olduklarıma değil de, aşkımın, heyecanımın ve tutkumun peşinde dolaşmayı seviyordum. Galiba benim aşkım çok zordu! 06.05.2003 17.00 Kamil Çağlar |
Bin azap feda!
Tırmalanmış yara izleri kolumda Yüzümde ise ekşimiş nankör bir eda! Hiddeti gözlerimden fışkıran sözlerde Hesap soruluyordu gönlüme, bin azap feda.. Paçalar sıvanmıştı, nehir geçmek için Aşılmamış onlarca dağ dururken! İcat edilmişti maşa, kor tutmak için, Derin suya girilmiş, sal dururken! Fırtına sonrasında eğilmiş, dik duran ağaçlar. Kökleri çekilerek çıkarılmış, nem kokan topraktan. Uçamıyor ana kuş, kırılmış kanatlar Korkusu vurmuş gagasına, yorulmuş koşmaktan! Dert bini aşmış, inliyor kalp azapla Havadan sudan konuşalım, kurulmuş tezgahta! Ateşe verilmiş tüm dünya, su dökelim yangına Masum düşmüş içine, parmak izleri kalmış paçada! 17.06.2005 17.00 Kamil Çağlar |
Bir akşam getir bana..
bir akşam getir bana, _________________ellerinle ısıttığın.. henüz batmasın güneş zifiri karanlığa bulanmasın ____________________aydınlık düşler üşüşmesin üzerine _______________kem bakışlı gözler kokusu yayılsın hanımelinin ___________________acı bir kahve gibi hatırı kalsın telvesinde kahretmesin sevdasına... bir akşam getir bana, _________________yıldızları sönmesin.. kızıllığında saklanan acı kavuşmaları unutmasın sırılsıklam sevişmeleri sabaha olan hasreti tükenmesin semada çınlasın gamzeli gülüşleri __________________________dağıtsın kederi.. 10.11.2007 18.00 Kamil Çağlar |
Bir an!
Sürüsüyle çullandı başıma leş kargaları.. bir an sendeleyip de yere düşmeme aldanarak.. bir an boş bulunmama kanarak.. felaket senaryoları yazıldı başucumda.. mirasımı paylaştılar bir an.. çelmeyi takan çakallar da yanlarında.. hep birlikte göz koydular ırzıma.. bir an bile düşünmeme fırsat tanımadan.. çevreye toplanmış sırtlanlar alkış tutuyor, yılanlar.. birlik olmuş tüm çıyanlar yıkılıyor başıma dünyalar.. 23.08.2004 03.00 Kamil Çağlar |
Bir halt olmaz bana..
Ömrümü vakfettim, bir tek sözüne. Canıma kahrettim, acı diline. Soyuna küfrettim, namert köküne. Arkadan konuşan, dost olmaz bana. Kara saban sürdüm, ak saçlarıma. Acıdan kavruldum, em sür bağrıma. Yolunda yoruldum, bak tabanıma. Yaren divanında, post olmaz bana. Kankam diye sana, derdimi açtım. Derman olur belki, örnek hayatım. Kalmadı sırtımda, gücüm takatım. Sen varken orda, bir halt olmaz bana.. 15.12.2006 15.00 Kamil Çağlar |
Bir hiç!
İhata altında kalmışım, Boyum posum reşit. Medeni toplum gerçeğinde; Sinemaki, umursanmaz bir it! İdrak etmeye çalıştıkça olanları, Yüzümde patlıyor aparkat. Abes fazlar yalanında yolunan, Transit yollardayım heyhat! Trampa dostlar loşluğunda, Baltalanmış mor bir amip. Aba kuşaklar sarkacında, Leblebi sertliğinde bir hiç! 10.02.2007 16.00 Kamil Çağlar |
Bir Şiir Bile Yazmadın, Benim İçin
Hani, hep derdin ya.. Bir şiir bile yazmadın, benim için! Bir iki güzel söz söylemedin. Yazıyorum şimdi, bu senin şiirin! Bir bir dökülüyor aklımdan, yaşadığım anlar. Durmak bilmiyor kalemdeki, siyah akan kanlar. Bileklerime sarılmış, kalın bir urgan söyleniyor. İlmek üstüne ilmek vurulmuş, yüreğim darlanıyor. Asılmayı diliyor boynuma, kin bağlıyor. Biraz ötede bekliyor, yağlanmış sallanıyor. Vücudum titriyor, üşüyor soluk tenim. Sanma ki belli değildir, tavandaki hedefim. Cesaret tütüyor, sigaramın nazlı dumanında. İstemem senden, dilenmem son bir elveda. Buram buram yakıyor, içime her çekişimde. Ayrılık şarkısı çalıyor, tutuşan bedenimde. Açılmış perdeler, rüzgarla savruluyor. Sinemi yakan kor ateşin, ruhumu kavuruyor. Kurumuş hayaller, anılar hep darmadağın. Kabıma sığmıyor amelim, içimde yaşıyor varlığın. Başımı döndürüyor, süslenmiş acımla yâd. Dağlanmış sevdama düşüyor, istemediğim bir ad. Dökülmüş damlalar, silecek ellere hasret. Silip de koynuna alacak yârdan, son bir gayret. Ah! Bedenime sarılan, zencefil kokulu kara yılan. Ömür yarısı geçti ininde, dinlemedin bir aman. Gönül yarası açtın içime, çek git başımdan. Kördüğüm atılmış üstüne, bitmek bilmeyen imtihan. Açılmış çuvalın ağzı, ne yapsam kapanmıyor. Taş yere düştü bir kere, tutup da kaldırılmıyor. Dizlerim çökmüş zemine, sanki secde ediyor. Bir ses duysa kalbim, ürkek ürkek bakınıyor. Gecenin gürültüsünde, tek dostum yağlı urgan. Delicesine uğuldayan rüzgar, sende biraz sussan. Sürünen dileklerim, bağlanmış sana, virane kalmış. Veda eden şiirimde, senden başka ne varmış? Kırmızı gelincik soldu, değerli bir taş dibinde. Son hatıram kalsın, bakıp ağlarsın dilediğinde. Bekle geliyorum, sallanma deli urgan, biliyorum. Son damlasına kadar sürsün elem, okudukça ağlıyorum. Söndü özlemim, yıldızlar soğuk bu gece, ametist’im. Ninniler söyle, kapat gözlerimi, bu senin şiirin! 03.07.2007 05.00 Kamil Çağlar Kamil Çağlar |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:54 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.