![]() |
Islak Kanatlı Küçük Melek
Sabahın ilk ışıklarıyla geldi, Kanatları ıslak küçük bir melek. Gözlerinden yanaklarına yaşlar değdi, Kirpiklerini ıslatarak. Bülbül gördü bu meleği, Gülden ayrılıp yanına gitti, Nazikçe bir 'Hoşgeldin' dedi, Yüzüne bir gülümseme takarak. 'Hoşbulduk' dedi duygusal melek gülümseyerek, Bülbül düşündü; 'gerçek güzellik bu olsa gerek' Ve gözlerini meleğe hayranca kilitleyerek, Derin derin baktı afallayarak. Sonra bülbül yaklaştı meleğe, 'Hadi konuşalım' dedi seninle, Anlat bana neler var senin ülkende, Ve melek cevap verdi ışıldayarak; 'Bizim orda sevgi vardır, Dostluk, vefa, duygu vardır, Aşka sadakat vardır, Biz sevdiğimizi söyleriz haykırarak.' İnanamadı bülbül bu işe, Oysa o neler söylüyordu güle, Gül ise seviyorum demiyordu kendisine, Demek sevginin olduğu yerler vardı bu dünyadan ırak. Melek gülümsemeye devam ediyordu, O anlattıkça bülbül şaşırıyordu, Bu küçük meleğe inanamıyordu, Ve dinliyordu hayretlerde kalarak. Melek; 'Yoksa siz böyle değil misiniz? Birbirinizi hiç sevmez misiniz? Gönlünüzü karşınızdakine vermez misiniz? Ve aşık olmasınız' diye sordu şaşırarak. Bülbül; 'severiz sevmesine de' dedi, 'Sevgi bizde açamıyor karşı yüreği, Tek taraflı aşk oluyor kalbimizdeki, Bu yüzden aşk dağlıyor içimizi kanaratak' Melek korkuyla irkildi bunu duyunca, Aşk denen şey nasıl giderdi boşa, Her canlı hevesli olmalıydı aşık olmaya, Ve hakkı vardı herkesin gülmeye mutlu olarak. Islak kanatlı küçük melek uçup gitti havaya, Giderken dedi ki; 'bu dünya değmez yaşamaya, Sevgi ve mutluluk yanımda olmadıktan sonra, Nefes bile boşa gider, suç işlerim soluyarak' Ve bülbül ağlamaklı oldu meleğin ardından, Tam aşka değecek birini bulmuşken kaybetti yanından, Bu acı hayat alıyordu kişinin hayatından, Sonunda bakakaldı bülbül ağlayarak. Her sevgi bitiyor, bırakarak büyük bir iz, Her sevgili gidiyor, bırakıp insanı çaresiz, Ağlamak yâr oluyor sonunda, hem de duyurmadan, sessiz, Bir de aşık olamıyor insan, ağlamaktan korkarak. |
İki Kişilik Ayrılık
Soğuktu, Hava yağmurluydu, İkisi de suskundu... Göz uçlarıyla kıza baktı erkek, Kız biraz durgundu, Gözleri ise pusluydu. Erkek duraksadı bir an, Olan işlere inanası gelmiyordu, Yani şimdi gidecek miydi sahiden? Bunu aklı almıyordu. Oysa neler yaşamıştı şimdi karşısında duran şu kızla, İlk gülüşünü, öpüşünü, sevişini ve ruhunu bulmuştu onda, Bir de daha sıkı sarılması unutulmazdı hayata. Bunlar nasıl yok olup giderdi ki bir anda? Kız ise ürkek gözlerle erkeğe bakıyordu, Bu bakışlardan bir bitkinlik okunuyordu, Gözlerinden acı, duruşundan pişmanlık okunuyordu, Ama kahretsin ki hayat insana ikinci bir şans vermiyordu. Bir fısıltı dökültü erkeğin dudaklarından: 'Hâlâ seviyor musun? ' Ve kız cevap verdi her şeyi yaşayıp en baştan: 'Bunun önemi var mı? ' Erkek taşıyamadı bu cevabı, Kendi ıstırabına eklendi kızın ıstırabı, Aslında çok demekti bu sorunun cevabı, Ama kız, sorunun cevabını bakışlarıyla anlatmıştı. Erkek, 'var dedi, beni seviyorsan hâlâ, Hadi koş boynuma sarıl, öyle durma, Eğer bitmediyse sevgin ruhunda, Kim gölge düşürebilir ki mutluluğumuza? ' Kız dedi ki; 'olmaz artık hayal kurma, Her şeyi ellerimizle yıktık unutma, İstesek de bir olamayız bundan sonra, Tek sözüm sana: Beni unutma' El salladı gitti o kız sonra, Erkekte hıçkırıklar döndü yasa, Şimdi erkeğin yüreği tuz buzdur, kırıktır, Zihninden geçen ise işte şu mısralardır: 'Kemençen, bağlamam ve... Gönüllerimiz kırıktır; Her tatlı sevişmenin sonu bir ayrılıktır...' Sadi Saçak |
İntihar
Bir hüzün çökmüş içine; O hüzünle eskimişsin, Yüzünde parlayan bir kaç damla yaştan başka seni duyan da yok, Teksin... Düşlediğin çok şeyler var, Yine düşlüyorsun! Fakat olmayacak hayaller olduğunu da biliyorsun. Bir özlem girmiş kalbine; Daha dün gibi hatırlıyorsun, Elini tutuşunu, Yüzüne dokunuşunu, Koynuna sokuluşunu... Oysa şimdi bunlar birer uzak hayal, Kanadı kırık kuş gibisin. Uçan kuşları görüyorsun, Bir zamanlar ben de uçuyordum diyorsun, Ama şimdi bir köşedesin ve kimse senin farkında değil. Sessizce uçan kuşlara bakıyorsun... Bir çaresizlik basıyor yüreğini; Usulca giriyor ama sağlam yerleşiyor. O çaresizliği içinden atamıyorsun. Çok zor geliyor sana umut etmek bir şeyleri, Bir şeyleri sahiplenmekse ölüm. Çünkü bunlar sana hep hayal kırıklığı hediye etmiş, Çünkü hep zulüm... Bir ölüm geliyor yanına, Bir intihar... Her şeyden umudu kestiğin anda... |
İstediğin Oldu İşte
İstediğin oldu işte, Gittin sonunda... Çok istiyordun ya gitmeyi, Hani konuşmuyordun, Anlatmıyordun, Sadece susuyordun, Aklınca susarak beni sevmediğini gösteriyordun... Konuşmaz olmuştun son zamanlarda, Tanıyamıyordum seni, Neye soracağımı bilemiyordum bu hâli, Sadece susarak takip ediyordum seni. Sonunda saklayamadın daha fazla, Döktün içindekileri ortaya, 'Seni sevmiyorum' dedin bana, Neler söz verip, ne yeminler etmiştin oysa... Nereye gitti söylesene şimdi o ettiğin yeminler, Nereye kayboldu böyle birden? Neler söylemiştin neler bana? Evlenecektik daha, İki çocuğumuz olacaktı, Kızın adı Aybike, Oğlanınki Kutalmış olacaktı... Bende yaşıyor o hayaller sen bilmesen de, Peki ya sen de? Sende de yaşıyor mu kurduğumuz o hayaller? O mavi duvarlı ev, O bir geceyarısı kaçamağı, O bir şehirlerarası yolculuğu Ve bu yolculuğun sonundaki vuslat yaşıyor mu hâlâ? Söylesene... Neredesin şimdi, ne yapıyorsun, Belki de bir başkasını seviyorsun, Bir başkası için yanıp kavruluyorsun, Kendini heder ediyorsun... Öyleyse hiç üzülmem biliyor musun? En büyük kötülüklerle karşılaşsan da, Bir böcek kanadı kadar acımam sana, Çünkü sen hayatın en korkunç kötülüklerini hak ediyorsun inan bana... Ben o çekip gittiğin geceden beri seni düşünüyorum, Ve ölümün bir sokak köpeğininki gibi olsun diye Tanrı`ya yakarıyorum... Sadi Saçak |
İşte Yine Gece Oldu
İşte yine gece oldu, Gözlerime hatıralar doldu, İçim her zamanki burkuluşuyla, Bu gecede de burkuldu. Oldu yine işte gece, Sürükledi beni geçmişe, Unutamadığım anılarla, Boğdu beni korkunç kedere. Beklerim sabahı, dağıtsın diye içimdeki buhranı, Kıskanırım ve şaşarım kedersiz hayatı kedersiz yaşayanları, Her şeyi yaşasam da hayatta iyi kötü; Yine de unutamam, soğuk kış gecesindeki Derya'yı... Sadi Saçak |
İzlerim
Gökleri izlerim, En uzak yerleri... Bir gün ulaşabilir miyim derim kendi kendime, Mümkün müdür gözün her gördüğü yere ulaşmak? Mümkün müdür arzulanan her şeyin ele geçirilmesi? Ya da hakkı var mıdır insanın? Bana dost ve düşman olan insanları izlerim bir süre, Dostlarım iyiliğim için, Düşmanlarım kötülüğüm için uğraşır. İkisinin de başarıya ulaştığını görmedim henüz. Ne birilerinin yardımına ihtiyacım oldu, Ne de beni devirmeye çalışanların oyunlarına gelecek kadar zayıf bir anım. Olsun! İzlemek, yorulmaktan daha kolay... Sadi Saçak |
Kar Yağıyor Geceye
Bu gece diğerlerinden farklı, Başka sanki diğer *******den, Çünkü ******* karanlık olurdu en son, Oysa bu gece bembeyaz, Tıpkı Derya'nın giymeyi hep düşlediği gelinlik gibi, Belki de giymiştir, Ben görmemişimdir... Neyse, Derya geçmiş fasıldı, Geçmişte kaldı. Bugün bu geceye bakmak lâzım, Herkesin uyuduğu şu çağda, Bir ben varım ayakta. Tüm tanıdığım insanların şu an uyuduğuna eminim, O yüzden sadece kendi kendimleyim. Çoktandır görmüyordum böyle kar yağdığını, Kolay değil; iki yıl oldu, İki yıldır gelinliğini giymiyor doğa, Yoksa kalpsizlik doğaya da mı bulaştı. Hele ben en iyi sırdaşım olarak *******i görürken, Yoksa ******* de mi ruhsuzluğa karıştı? Dışarı çıktığımda üşüyorum, Üşüyünce üç yıl öncesini hatırlıyorum; O zaman düşlerim başkaydı, Bugünkülerden çok farklıydı. O zaman tanıdığım insanlar da başkaydı, Bu insanlar hayatımda değildi, Yalnız başımaydım kısacası, Atakan'dan başka. O zaman da kar yağmıştı yine böyle geceye, Geceyle birlikte bizim de üzerimize, Üşümüştüm, tıpkı bu gece üşüdüğüm gibi, Ama o zaman beklentilerim vardı, En önemli fark da işte buydu. O beklentiler birer birer eridi gitti, Bugün yok artık hiçbiri, Biri girdi hayatıma, beni bütün insanlardan nefret ettirdi, Eminim eseriyle övünüyordur şimdi. İstanbul'a kar yağıyor, Yüreğimdeki unuttuğum yere de, Bir de Derya'nın anılarına... Sadi Saçak |
Kararlı Olacaksın
Yürüyeceksen; Bir seher yeli gibi yürüyeceksin, İnce, hafif, narin ama sürekli. Karşına çıkanlar dost da olsa düşman da olsa, yürüyüşünden etkilenip sevecekler seni, Sevmeyenler de karşı koymayacaklar, Teslim olacaklar. Sonra gideceksin ulaşmak istediğin yere doğru, Ama hiç yorulmadan ve duraksamadan, Sadece gideceksin, Tıpkı bir denizden gelen seher yeli gibi, Geldiğin yer büyük ve zorlu bir yol da olsa sen serin olacaksın. Koşacaksan; Bir okyanus fırtınası gibi koşacaksın, Sağa sola bakmadan, Sana söylenenlere aldırmadan, Alkışları ve yuhlamaları duymadan koşacaksın, Bazen karşına çıkanları tuz buz edeceksin, Olsun! Zararı yok diyeceksin. Durmadan ve hatta daha da hızlanarak koşacaksın, Koşup da kasırgaların yâri olacaksın, Yorulmayacaksın. Ricalarla, isteklerle uğraşmayacaksın, Sadece belirlediğin hedefe yoğunlaşacaksın, İşte koşacaksan böyle koşacaksın. Duracaksan; Bir deniz feneri gibi duracaksın, Herkes durduğun yere bakarak kurtuluşu görecek. yolunu kaybedenleri umudu senin duruşunla dirilecek. Ya da duracaksan eğer bir çınar gibi olacaksın, Sen kimseyi sevemeyeceksin ama, Sevenler senin vücuduna birbirine olan aşklarını yazacaklar, Cengâverler senin gölgende dinlenmeye yer bulabilecekler... Ne olmak istersen ol ama Olduğun şeyin en kararlısı olacaksın. Sadi Saçak |
Kıymetin Bilinmiyor
Ne oldu da böyle oldu? Halbuki ben seviyordum onu, Hatta o kadar seviyordum ki, Saçlarından sırma teli, Gözlerinden ufuk çizgisi, Teninden de peri güzdesi yapmıştım. Peki o neden gitti? Neden yok şimdi? Hata yaptım mı ben? Yaptıysam nerede yaptım? Görünürde hiçbir hata yok oysa, Hiçbir şey yok ortada, O hâlde neden yok yanımda? Neden gitti bırakıp beni karanlıklara? Acaba başka birisinin yanına mı gitti? Ama bir başkası onu benim kadar sevemez ki. Sahi beni bırakıp gittiği kişi, Onu benden çok sevmeli mi ki? Hayır! Elbette hayır! Çünkü benim kadar sevmeyenlerin hakkı hep mutlu olmak, Benim ise hakkım mutsuzluklar içinde, Uykusuz *******e hapsolup, Şiir yazmak... Sadi Saçak |
Kızıl Saçlı Rüzgâr
Sabah yeli serin eser, Her insan dayanamaz. Aşk dediğin birden gürler, Zayıf insan ondan kaçamıyordu Bu kez de bana geldi aşk denen nesne, Yüreğimi söküp, insafsızca bağladı ateşe, Gelip gitmesi bir oldu, gidemedim bir yere, Anladım ki kişi, aşk gelince susamıyordu. Bu gün hava çok güzeldi, Çünkü 'o' buraya gelecekti, Kalbimin bütün sıkıntısı bitecekti, O yanımdayken kalbin dert bilmiyordu. İlk gördüğümde onu masumane, Saçları kızıldı, elbisesi pembe, Gözlükleri vardı; bir gülümserdi muzipçe, 'Güzellik' denen şey herhalde buydu. Elini tuttuğumda ilk dünyalar benim oldu, Kalbim artık her kötülüğü unuttu, Ruhum bedenimden gitti, aşk diyarını buldu, Elini tutmak bile aklımı yitiriyordu. Dudaklarımı yanaklarına götürdüm sonra, Kalbim çalışıyordu yerinden fırlamaya, Nefesini hissedince hele yanağımda, Artık beynim bedenime hükmedemiyordu. Gökte güneş parıldıyordu, Bulutlar bana göz kırpıyordu, Toprak ise gülümsüyordu, Fakat zihnim o an ne yapacağını bilemiyordu. Saçlarının rengi kızıldı, Gözleriyse kahverengine yakın elaydı, Teni ise bembayazdı, Bakışı içimi kıpırdatıyordu. Bir buçuk saat bir su gibi aktı, Ruhum o bir buçuk saatin içinde kaldı, Hayatımdaki her nesne yere battı, Yalnız karşımdaki kızıl saçlı kadın duruyordu. Ve bu kızıl saçlı kadın gitti, Mavi beyaz bir büyük gemiye bindi, Boş bir kenti, sessizce terk etti, Bu terk edişi kalbim kaldıramıyordu. Sevenler kavuşur derler, inanmıyorum, Şenay çünkü artık bir daha gelmeyecek, Ve o bana kızıp bağırırken, Sadi son nefesiyle ruhunu özgürleştirecek... Sadi Saçak |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 09:53 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.