![]() |
Kabulleniş2
Gözler artık ufuğa iştiyakla dalmadı Gelenler için heyhat ne yazık ki çok geçti Artık kuşların bile hiç neşesi kalmadı Gökkuşağı mavisinden öylece vazgeçti Çok geçti tazeliğin ılık nefesi için Çok geçti güzelliğin ferah gölgesi için Baykuşun saltanatı hükmü ilan etmişken Çok geçti bülbüllerin billuri sesi için Belirdi kabulleniş sislerin ötesinde Meyus ruhlar koşarak bu huzura vardılar Merhametin elinde kendilerinden geçip Gözlerini yumarak ötelere daldılar Mazi koridorlarında hep öylece kaldılar Hacer Esma Yüksel |
Kafi
Haydi düş yakamdan asi görünüş Yetmez mi direncin galip yanıma O vakur eda,o hırçın gülüş Mızrağın ucundan değdi canıma Hacer Esma Yüksel |
Kalas
Kalas olmak kolay değil Maharet gerektirir Nezaketin tahtına Tuzla biber ektirir Olmaz birşey kendine Asalete çektirir Hacer Esma Yüksel |
Kalıntı
Suya düşmüş isli bir fener gibi Tükenir gider apansız zaman Yar olur insana semadan yakın Burulmuş mazinin ardında kalan Hacer Esma Yüksel |
Kamburun Aşkı
Çaresizliğin kanatlarında aşkım Sana her adımımda ayrı bir engel Aramızda mesafeler,yüzler,sözler Ama sen gel,yine de gel... Gel beni bulacaksın Tüm benliğiyle sen olarak Umutsuzluk çiçeğinde Her gün biraz solarak... Sana duyduğum şey Çaldığım her çana karışıyor Ucube bedenimde bu aşk Öylesine kocaman,devlerle yarışıyor Kaşı kara gözü kara Ahh Esmeralda... Bu aşk değil kara sevda Ah Esmeralda, Ah Esmeralda... Bilir misin sen aşk ne demek Sırtındaki haine rağmen sevmek Mutluluk demek,umut demek Bir tel saçın uğruna Canı cananın yapıp Ölüme gülmek demek... |
Kanaat
Boşvere boşvere boşvermeyi verdim sele Vezir olamasam da rezil olmadım ele Hacer Esma Yüksel |
Kanayış
Derinliğinde bulmak kaybolan hevesleri Hiç bıkıp usanmadan tevekkülle aramak Yitmiş gibi görünen bir hiçliğin uğruna Umutsuz yara gibi senelerce kanamak Hacer Esma Yüksel |
Kandil
Nasıl da sahicidir yokluğun cazibesi Yolun sonundaki kandil ziya mı sanıyorsun İşte böyle aldandı civanların nicesi Gölgeler bahçesinde asalet arıyorsun Hacer Esma Yüksel |
Kanı
Kara bir sır değildi gözlerinden yansıyan Yansıyan bir devanın sırra kadem yanıydı Binlerce kez varıp da anlayamadığım En insaflı yanından lacivert bir kanıydı Hacer Esma Yüksel |
Kaos
Yankılanır dururdu başlamayan resital Bir gölge ama nasıl hakikate gebeydi Öyle bir haletti ki akıl ile erilmez Hangisi hakikatti hangisi gölgeydi Hacer Esma Yüksel |
Karamsar Şiir
Zordu umudu tüketmek Zordu parlayan yarınlara Kara bir perde çekmek Zorlar mı kolay oldu Umutlar mı soldu Ne oldu Mezarım yarınlarım Kefenim umut oldu Hacer Esma Yüksel |
Kayıp
Gelmesini dilersen gitmeyi hiçe sayıp Mukadderat adına olur büyük bir kayıp Hacer Esma Yüksel |
Kaynak
Senin ile bir yanım hep yerlere batıyor Çekiyor ay elini yakamoz büyüsünden Ağlayan bir bestenin gözyaşları akıyor Ummanlar fışkırıyor damlanın gömüsünden Hacer Esma Yüksel |
Kazan
İçimde kaynayan kaynayan kazan Nasıl bir haletle ocağım tüter Bağrımda lav gibi bir sen olmasan Kan gibi can gibi bana doymasan Ruhumun içinde bir kesif buğu Cehennem diz boyu,balçık diz boyu Tüyleri perişan bir nazlı kuğu Bulunca kazanı devranı anlar Hatrına devranın kaç sefer kaynar Hacer Esma Yüksel |
Keşke
Hep çocuk çıkmak vardı şu hayat sahnesine Olurdu iddialar şekere bilyesine Hacer Esma Yüksel |
Kırık
Öyle bir acıtmış ruhu derinden Önemsenmemenin ağır vebali Canının değeri hiçlikte harman Kalmamış dirence, dermana hali Bir geçmiş, pir geçmiş yarınlarından Gün gayet dün imiş onun zannında Ferahına düşmanken çöl kokusu Tomurcuk verirmiş siyah kahrında En güzel nağmesiymiş hıçkırığı Cefakar gecenin içinden gelen Ah, hıçkırık sesi,yürek kırığı Aşığın, garibin bağrını delen |
Kısırdöngü
Tuhaflığım daha bir belirgin Söz konusu kendim olunca Rahatlık ne aciz bir beklenti Bir taraftan boşalan Öte yandan dolunca... Hacer Esma Yüksel |
Kim Bilir
Rezil taşlarla bütün Akan su kütleleri Parlayan neonlardan Pırıltı yansıtıyor Benim çeşmelerimden Düşen arsız damlalar Bana bende kim bilir Neleri aklatıyor Hacer Esma Yüksel |
Kim Razı
Hak mıdır beyazın siyaha nazı Çoğuna meyleden ne etsin azı Şu dünya gailesi ne mahir dümen Bilen endişeli de bilmeyen razı Hacer Esma Yüksel |
Kimbilir
Siteminin nazına kurban olduğum söyle Söyle hangi diyarın tek mevsimlik gülüsün Baharın iliğinde vefaya hasret iken Hazanın gölgesinde belki bağın ömrüsün Hacer Esma Yüksel |
Koç Yiğitler
Nice yiğitler geçti çizginin ötesine Niceleri ayaza bahar diye çıktılar Zemheriyi andıran bir soğuk deryasında Gönül ateşinin ki en hasını yaktılar Bir kez olsun düşmedi sitem gönüllerine Bir kez olsun ah ile geriye bakmadılar Onlar ki erdem ile canı harmanlayarak Hamiyet destanının kitabını yazdılar Hacer Esma Yüksel |
Kör
Kör zaman buralarda Bakışların feri kör Kimselere suç bulmam Benim hayalim nankör Hacer Esma Yüksel |
Kör2
Görmedi gönlünün içinde gülü Bir demet çalıya nazar eyledi İmbiklerden süzüp de sulayarak Ha açtı açacak diye bekledi Hacer Esma Yüksel |
Lakin
Daraldı yolu kuşun Ufuklarda fırtına Bir ışık, bir kaçış Lakin hangi yana Hacer Esma Yüksel |
Lakin2
Maviyi hep griye galip gelir sanarım Yanar nehirler boyu eski eski yeniler Görmediğim düşlerin kokusuna kanarım Mavidir zemin lakin yüzen gri gemiler Hacer Esma Yüksel |
Liman
Saklı kalmış bır koyun ardında saklı liman Nasıl da anlamadan gelir yanaşır insan Hacer Esma Yüksel |
Lütuf
Rahmetidir kuşatan afakı ve zemini Katresinden süzülür kainata müjdeler Almaktayken hissiyat en yürekli demini Ulviyet deryasında sefer eyler tövbeler Haşmetine rahmeti maşukluk eden kerim Lütfunda yürek selim,bilek selim,ser selim Gözyaşıyla gelendir arınışın bebeği Ruha kazınan zifti üç beş damladır siler Gaflet içre saadet görüneni,çileyi Pişmanlık imbiğinden damıtan o er eler Haşmetine rahmeti maşukluk eden kerim Lütfunda yürek selim,bilek selim,ser selim Hacer Esma Yüksel |
Mabed
Adımını atınca sarar bir gizli büyü Dokunurken omzuna zümrüdü anka tüyü Asırlık duvarların sanma ki dili laldir Lügata gerek duymaz onların dili haldir İçine yönelirken kesilir binler heves Sarar tüm benliğini ipeksi latif nefes Nice civanlar bulmuş burda illete şifa Etmeden dertlerini Hak'tan gayrıya ifşa Nice hatun kişiler,sübyanlar, efendiler Bu huzur iklimine koşa koşa geldiler Sardı onları burda manadan yansıyanlar Özlerini bulurken gözden çıkarılanlar Hak'tan alıp şifayı halka veren o erler Onlar ki namlarına tabip efendi derler Onlar ki karaltıda parıltıyı buldular Onlar ki naçarları Hak eliyle yuğdular Suyun billuruna katıp musikinin ruhunu Şad ettiler ademin o meyus güruhunu Yüzyıllar geçmiş lakin orda hala bir ruh var Hala orda naçara kucak açan bin ruh var Sen hiç şaşma gelip de oturunca taşına Simsiyah benliğinin bembeyaz oluşuna Zira orda şevkatin kucaklayan bağrı var Orda ta ötelerden bugünlere çağrı var Hacer Esma Yüksel |
Mağrur Güzel
İstanbul öte yanım Gençliğim, ümidim,kanım Karmaşasında mağrur Boğazda saklı canım Bir vapur çığlığında Şahlanan martıların Yollardan soyutlayan Berbat kaldırımların Kararsızlığında hayat Karakterinde sanat Çilenle,huzurunla, Ama hep senle,heyhat! İstanbul öte yanım Hayalim,çabam,anım Kapkara ayazların saçlarıdır Efkarı olanların Ve umududur sana uyananların Her semtinde ayrı güzel Aydınlık sabahların Tazeye karışan seslerin ahenginde, Bacası nazik tüten efkarlı gemilerde, Sahilde, caddelerde,diplerde,köşelerde, Kimi gayet sakince acele edenlerde Çocuklarda, gençlerde, talebelerde Araba önlerini kesen çingenelerde Nazlı nazlı salınan salkımdan söğütlerde Bir ananın oğluna verdiği öğütlerde Kimi tenha kimi karmaşık köşelerde Hatta eğreti duran loş kahvehanelerde Adım adım, karış karış,nokta nokta Her yerde Senden birşeyler var hep perde perde Haklıymış Yahya Kemal, haklıymış Orhan Veli Sen böylesine hayatken Kalem nasıl küsmeli Tende bir can bulaydın Olur idin sürmeli Bakışları hüzmeli Bir dünya güzeli Ey güzel söyle Senden nasıl vazgeçmeli... Derler artık İstanbul Bir problem çengeli Ben gülümü böyle sevdim Batmaz ki hiç dikeni Eyüp'ünün sırtlarına sinmiş Huzur uykusu Emirgan bahçesinde Taze bahar kokusu Kanlıca'ya geçende Kalmaz deniz korkusu Beyoğlu'nda keşmekeş Eminönü'nde beleş Nasıl bir büyüsün ki Tüm güzeller hep kandil Sen nur-ı ziya güneş Kurul gayri tahtına Asaletinle yerleş. Hacer Esma Yüksel |
Maske
Seni üzgün görüp de Taktığım şen maskede Her kahkaham yakalar Sıkar boğardı beni... Hacer Esma Yükse |
Meçhul
Karanlık köşeleri haykırdım birer birer Geçti yine ömrümden meçhul yüklü gemiler Niye böyle şaşkındır,neye yanıktır beşer Bir sarhoş teknesinde doğrulur güler Der,boşveer geçer Nasıl geldiyse öyle geçer Saatler,yüzler, seneler Hüzün mazimde gizli bir nefer öylesine işbilir,onunla kaplı her yer Geçer yine ömrümden meçhul yüklü gemiler Kendisi bir meçhulken netsin gemiyi beşer Şu son geçen gemide tayfa mı neydi Hacer... Hacer Esma Yüksel |
Meğer
Eski bir hikayenin Ta ucuna takılıp Bir kaptırıp o hızla Kaf dağına gitmişti Döndüremez başımı Haz da neymiş diyerek Bin bir yemin etmişti En fazla üç beş yıl var O orada kalalı Meğer eski değilmiş Şu Kaf dağı masalı Hacer Esma Yüksel |
Merhamet
Cani nefis tamahkar Çilesi pek isyankar Ey gözümün nuru rahmet Merhamet,merhamet... Hacer Esma Yüksel |
Mertebe
Şehit şahit olandır bugünden ötelere Tertemiz yüreğinin derunundaki canı Hiç gözünü kırpmadan vermiştir o al diye Selam durur kainat sultanla sultan diye Al güllere bürünüp de mübarek kanı Ta arşa dek yükselmiştir pir ü pak canı Sıddıklara erişir hep yücelmiş şanı Yine de kimim der kemale vuslat yanı Şehit sen nasıl dilersen işte öyle olsun Kırmızıya bürünsün ayağa kalksın yerler Rahiyalar saçarak okşasın nefesini Güllere ram olarak aydınlansın seherler Huzurunun hatrına huzurumuz kurtulsun İbret olsun atilere senden gelen esinti Yüreklerden süzülen rahmet nazarlarında Olmasın hiç dargınlığa meyyal bir kesinti Hacer Esma Yüksel |
Metanet
Bilemezsin içimden akıp giden nehiri O nehirde akıp da giden sular değildi Varlığının gölgesi yokluğa gömülürken Bil ki yürek buzdan da buzuldan da serindi Hacer Esma Yüksel |
Meyil
Zamanı mekanı yutuyor içim Semanın sitemi yorgun gönlüme Yağan her yağmurun pak damlasında Menfezler belirir ahir ömrüme Geçerim onları uygun adımla Sekteye uğramaz pek seferlerim Geçidin sonunda ışık var diye Karanlık olana kadar beklerim Karanın aydını tutar elimden Doğrulur içimde gizli bir sefer Bedenim ışığa meyilli iken Ruhum karanlığa hep sadık nefer Hacer Esma Yüksel |
Mısırcıya
Nasırlaşmiş ellerde giden hayat izleri Bilemem ki acaba etkiler mi sizleri Bir parça kağıt helva ve kar beyaz mısırlar Bir de onları tutan katoklaşmış nasırlar Gözler açık,gözler donuk tebessümler yarıda Belki de o apayrı değişik bir kanıda Böyle geçerken ömür birkaç helva alsınlar O tezgahın ardında sefa sürer sansınlar (Belki de sürüyordur bilinmez....) (1997 Emirgan) Hacer Esma Yüksel |
Misal
Evvelini anmayan ezgilerin misali İçime nüfuz eden nağmeleri bilmedim Muhabbete hürmeten makamlarda çağlayıp Buselikte ağlarken nihaventte gülmedim Hacer Esma Yüksel |
Munis
Selam verdi güzel bağrındaki yaraya Kanayan bir gülşenin goncasında inledi İstemedi kimseyi girmesinler araya İnleyen nağmesini ölene dek dinledi Hacer Esma Yüksel |
Muştu
Baharı baklemeyen masum kardelenlerden Bir köprücük uzandı bağların ötesine İlmek ilmek ezgiyle sıralandı var olan Hayran oldu hayalim destansı güftesine Uzaklaşan çağların yakınlaşan sesinde Duyduğum her sözcüğün esintisi bahardı Gördüğüm ziyaların hükümdar ikliminde Mana sanki ezelden ebede kadar vardı Hacer Esma Yüksel |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:59 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.