www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Cevat Çeştepe (https://www.cakal.net/showthread.php?t=133259)

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:15 AM

Yaşamak herkese mahsustur

Yaşamak herkese mahsustur.
Çilek ağacından kum tanesi toplayanlara
Ve kar tanelerine
Eldiven, kaşkol örerek
Hayatını kazananlara.

Yaşamak herkese mahsustur.
İmbat akşamlarında,
Loş ve ıslak mağara duvarlarına
Aşkının adını kazıyanlara,
Ve terk edilme saatinin guguk kuşuna
Yüreğinin istiridyelerinden
İnci tanesi saçanlara,

Yaşamak herkese mahsustur.
Kurtların puslu havalarında,
Derelerin soğuk sularında titreyenlere,
Çoban ateşlerinde kaval çalanlara,
Ve yağmur sonrası gökyüzünde
Kendi güneşinin renklerinden
Gökkuşakları yaratanlara,
Yaşamak herkese mahsustur

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:15 AM

Yaşamasına yaşıyoruz işte

aldırma, yaşıyoruz işte.
bak gene alnıma düştü bir yağmur damlası.
gölgemde hiç bırakmıyor peşimi.
bir arkamda kalıyor, bir geçiyor önüme,
yaramaz çocukluğum gibi.
yaşamasına yaşıyoruz işte.

bak bu geçen vapuru tanırım,selamı bana.
bunlar da çocukluğumun dalgaları
hepsinin ayrı ayrı adı var.
birazdan gelip ayaklarımı ıslatacaklar.
deniz anası en çapkın dansını yaparken
yaşıyoruz işte gelip geçerken.

aldırma yaşıyoruz işte.
hiç bozmadı ayarını meydanımın saati.
elimde solan çiçekler, isyansız.
kaldırımlar ayak sesimden tanırlar beni,
saygıları ısrarlı sadakatimden.
akşama bir bardak demli çay olacağım, ne mutlu bana
yaşamasına yaşıyoruz işte, aldırma.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:16 AM

Yaşamın ilk koşulu

Çocukluğumuzdan ayrı kaldığımız günlerde
Gökyüzünün aynasını kırdık,
Yıldızları doğurduk.
Karanlıkta mum yaktık
Gölgeler sıralandı peşi sıralarımıza
Hayatı yanlış tanımaya başlamıştık bir kere.

Çıkardık çarıklarımızı, çarlığımızı kurduk.
Umduk ki ne kadar rengi varsa aydınlığın
Yüreklerimizde izi kalacak bir fırça darbesinde.
Üç kulaçlık mesafede her erişilmez olan gibi
Hep köşeli bir yıldız arayarak
Tükettik gençliğimizi.
Doksan dokuzluk kehribar bir olta ile
Tükenen zaman balıklarına av tuttuk
Karşıyaka’da denize karşı.

Ben üşüdükçe üşüyordum,
Sen üstüme geliyordun.
Gece-gündüz demiyor
Ne dediğini anlamaya çalışıyordum.
Sevmek en ağır koşulu idi yaşamın.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:16 AM

Yaşamın ince ayarı

kaldırıma düşmüş bir yavru serçe,
tam iki adım önümde.
benden bir adım ileride olanlar var
serçe yavrusuna bir adım daha yakınlar.
ağlamak istiyorum
bir adım önce kalkmadığım için
oturduğum yerden.

sigaramdan son nefes,
çayımdan bir yudum daha derken
iki adım sonra kalkıyorum
oturduğum yerden.
kaldırıma yapışmış küçük kanlı kanatlar.
bir göz, bana sanki
nerede kaldın der gibi bakar.

erken kalkmak, geç kalmaktır.
acıyı tatmakta, sevdaya yakalanmakta
bir serçe yavrusunu düştüğü yerden
kaldıramamak kadar yakındır.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:16 AM

Yaşamın renkleri

işçi tulumu renginde;
tüter fabrikanın bacaları,
aynı renkte dönerdi
makinelerin çarkları.
alfabemiz başka hiç bir şey bilmez
beynimizin pankartına 'grev' yazardı.
bir ozan oturur yürek başımızda,
türkü söyler,saz çalardı.
delikanlıydık; ateşimiz bacayı
bu rüzgarla sarmıştı.
ve henüz sabah esintisindeydik baharın.

şimdi düşen yaprak renginde;
tenimiz ve sonra ellerimiz,
yürekte bir nefes kaldı sadece.
boş gözlerle gezindik yaşam sayfalarında.
sevdadan dedik, uzanıp boylu boyunca.
artık hüzzamdır, ağır-aksak semaimiz.
ve yakalarımıza asılan,
dost resimlerimiz.
bütün rüzgarlar,
perde diyerek çekiliyor sahneden,
son izleyicisiyim kendi oyunumun.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:16 AM

Yaşanmışlık say bu öyküyü

parmağınla işaret ettiğin yerde kapının eşiğinde olmalıyım
çoktan akşamı beklemeli ocakta saklı ateşimizin sıcaklığı
yanımıza almadan gün boyu ve el ele hiçbir yalnızlığı

parmağınla işaret ettiğin yerde bir deniz atı görmeliyim.
deniz; mavili, lacivertli, yosun yeşili bir turkuvaz gibi olmalı
yada yüzüne savrulan saçların gibi kömür karası kokmalı.

ayaklarımızı uzatmalıyız, ne bileyim küpeşteye işte bir yerlere
kılçıkları savurmalıyız rüzgar gibi, geldikleri derin denizlere.
parmağınla işaret ettiğin yerde bir martı çığlığı duymalıyım.

dönüş saatinde güneş saklamalı kızıllarını derin labirentlerine
bir yol bulup sığınacakları yeniden alev olup ocağın ateşine
parmağınla işaret ettiğin yerde gecenin sıcağını yakalamalıyım

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:16 AM

Yaz sıcağı senfonik şiiri

yaylı sazlar için:
gökyüzünün bulutsuzluğunda her mavi ateş kırmızı.

ellerim yanıyor, yüreğime bakmıyorum bile
bir kuş konuyor birden gözlerimin önüne
daha önce hiç görmediğim, sesini duymadığım …
adını soruyorum kanatları rüzgarsız bu kuşun
haydi söyle, adın yoksa bile var mı içecek suyun.
“asılsız bir ihbar, çöle saklanmış ağustos böcekleri”
ben ağlıyorum, ötesi olmayan iki damla gözyaşı
kuş gözyaşımı içiyor gözlerimden, dayayıp gagasını …
sonra; gel diyor, kanatlarına sarılıyorum ellerimle
çöllere uçuyoruz ağustos böceklerine, uçuyoruz beraberce

nefesli sazlar için:
sarıya boyadığı kağıdı sallıyor çocuk çabuk kurusun diye.

uzanıp yatıyorum son çınarın gölgesi üzerimde
bir kuş konuyor birden gözlerimin önüne
tanıyorum bir yerlerden, kanadında kum taneleri …
sarı saçlı bir çocuk kelebeğin renklerini toplamakta
ter damlarken alnından, kurumuş otlar arasında.
“ana para, çalmış bütün buzdağlarını ana karanın”
nefesimle ciğerlerini dolduruyorum ölü kelebeklerin
ama ne renkler geliyor geri ne de yiten sevdası çiçeklerin …
bir başka travma, yoğun bakıma alıyorum beynimi
ve hiç bilmiyorum ne haldedir, çoktan bıraktım yüreğimi

vurmalı sazlar için:
yanlarındaki çocukları bile unutup dağılıyor kalabalıklar.

meydanlar sessizliğin yalnızlığına boşalmaktalar
ölüm işte bu, yeryüzünün kendine yaktığı ağıtla başlar
bir yanda ben gibi, öte yanda omzumdan havalanan kuş …
simetrik kanatlar, ölü çiçekler fırlar namlulardan
hiçbir damla gözyaşı dökülmez arkalarından.
“denizler nereye saklandı, hangi iskelede gömülü gemiler”
çöktüm dizlerimin üstüne, yumrukluyorum göğsümü
görmüyor musun konacağın son dalın çürüdüğünü
kuş neredesin, sarılayım kanatlarına bu kez yüreğimle
terk eden bari sen olma, öleceksek beraber ölelim seninle

son kuşlar için:
kelebekleri de alın yanınıza, yüreğimi de
yolunuz açık olsun, öyle gidin gideceğiniz yere …..

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:16 AM

Yazılmamış mektuplar

hiç gelmeyeceğini bildiğin
mektupları beklediğin oldu mu?
üzerine adım izi düşmemiş
üstünü karlar örtmüş,
sokaklarında….
dayayıp alnını;
pencerenin buz tutmuş camına
hiç gelmeyeceğini bildiğin
mektupları okuduğun oldu mu?
aklına bile getirmeden
saksındaki çiçeğin suyunu.

sararmış sayfaları gül kokulu
sandığının en derin köşesinde,
solmayacak bir sevda gibi
yaşadığın her an seninle dolu,
yaşadığın her an
seninle yeniden açan
bir eski defteri
basarak göğsüne uyuduğun oldu mu hiç.
ve kapatıp düşlerinin kapısını,
sıkıca örtüp perdelerini
hasretini bir düş gibi dindirdiğin?
çırılçıplak dikip gözlerini tavana
üstünü bile örtmeden,
üşümeden.

sen sana hiç gelmeyecek mektubu
yazabildin mi?
yaşamadan…..

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:16 AM

Yazlık sinema aşkları

üzerinde yazlık sinema yazan bir beyaz perdeyim.
gazı alınmış sade gazoz ve sakız leblebisiyim.
şimdi kar yağıyor, onun için yanmaz ışıklarım
boyası döküldükçe daha da yoksullaşır tahta sıralarım.

ama siz beni otuz belki kırk, elli sene önce görün.
bakın hangi gizli sevdaların buluşma yerindeyim.
sıranın bir başında sen otururken diğer başında ben.
aramızda halan, teyzen belki kuzenlerin ve yengen .
elimizde kağıttan külahlar içinde kabak çekirdekleri.
boyunlarımız tutulurdu bir yandan soluksuz çitlenirken
diğer yandan da aralardan görebilmek için birbirimizi.
makinist her zaman filme en az on kere makas atarken
bırakırdı dizginleri elinden nedense biz oradayken.
ne güzel şarkılar söylerdi iki yana dizili kavaklar.

film biter, ışıklar yanardı, pencerelerde
ve iplere dizili inci taneleri gibi ağaç dallarında.
o sabah radyoda dinlediğimiz şarkı çalardı gene
sonuna kadar sesi açılmış bozuk ayarlı hoparlörde.
ikimiz, hiç izlenmemiş bir filmin son izleyicisiydik.
sorsalar adı ne, baş rolde kim, inanın bilemezdik.
bugün ne kadar yabancı isek kendimize böylesine
o günden sonra hiçbir filmin oynamamasındandır
yazlık bahçe sinemalarının beyaz perdesinde.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:17 AM

Yedi yaşında bir çocuktu

sordum kaç yaşındasın diye
yedi, dedi
saçları kıvırcık ve gözleri maviydi.
yumuşak g’yi söyleyemiyordu ama
öğrenmişti pek güzel, alfabeyi
a dan başlayıp z de bittiğini.

çarpım tablosu sadece
biraz karıştırmıştı kafasını.
zor kavramıştı
iki ayrı işlemle aynı sonuca ulaşılacağını.
iki artı iki nasıl dört ederdi
iki çarpı iki gibi.
ama attığı topu ayşe tutmuş,
babası da ona bal almıştı
annesinin verdiği süte karıştırsın diye.
ayşe yi çok seviyordu.

yönleri öğrenmesi çok kolay olmuştu.
sarımsak, soğan asmadan
kolayca öğreniverdi sağını, solunu.
güneşin doğuşunu
sol elinin işaret parmağı ile gösterince
sağında batı kalıyordu.
önü güney olunca da
arka tarafa kuzey deniyordu.

denizlerle gökyüzünü kardeş sanıyordu.
çiçekleri ise ağaçların çocukları.
denizlerle gökyüzünü de çok seviyordu
renkleri gözlerine benziyordu.
çiçekleri ve ağaçları da.
kendisinde olmayan bütün renkleri
onlar taşıyordu.

sordum kaç yaşındasın diye
yedi, dedi.
her şeyi öğrenmiş, öğrendiklerini sevmişti.
yalnız nefret etmesini
bilmiyordu henüz.
onu da bizlerden öğrenecekti.


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 06:29 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.