www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Cevat Çeştepe (https://www.cakal.net/showthread.php?t=133259)

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:17 AM

Yeditepeli boşluk

sonuçsuz bir hipnoz gibi bakar kalırım
gözlerimin önünde canlanmaz hiçbir şey
ne bir çam ağacından, iğne yapraklı gölge
yada eğilip öpmek tutkusu dudaklarından.
yeditepeli bir boşluktur bu,
beslenir yalnızlığımdan.
duyduğum her ses gibi hiçbir şey söylemez.
bir vapur dumanı olur, kaybolur gider.

kaç bahçe kaldı derim bazen, takılır aklıma.
hani ortasında kuyu, suyu çekilmiş.
ve kalmamış hiç salıncak ipi ağaç dallarında.
şen kahkahalar arkasına takılıp gitmiş,
şimdi kimsecikler yok, belli ki terkedilmiş.
yerlerden toplarsın bir bir vakit bulursan eğer,
gövdelere kazılmış aşkın baş harflerini.
hedefinden şaşmaz bir sonuçtur bu,
yeditepeli bir boşluktur bu.

gemiler; talimsiz bahriyelerle kalkar limandan.
telgraf direklerinde konacak tel bulamaz kuşlar
katip çırılçıplak, akortsuz bir ut kalmış elinde
yeditepeli bir boşluktur bu.
adına söylenen her şarkının,nakaratıdır bu.
selvi boyalı karanlık yollar gibi
bütün yolların son noktasıdır bu.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:17 AM

Yelkenlimin direğinden

bir sabah kalkıp
en erkenden,
tırmanıp diğerine
bulduğum ilk yelkenden
en üsttekine derken
daha yüksektekine
tırmanıp yelkenlimin direğine….

bundan sonra
'seni seviyorum'
diye başlayan ilk mektubumu
en yüksekteki
yelkenden göndereceğim sana...
az güldüğümü, hep ağladığımı,
çok şarap içip,
hiç balık avlamadığımı,
en yüksekteki yelkenden,
gözlerimi kaçırdığım
bir fenerden
kurtulduğum sandığım
son sabahta yazacağım sana.
denizden,
balıkların yüzgeçlerinden,
en yüksekteki fenerden
yazacağım “seni seviyorum” diyen
ilk mektubumu.
körkütük iyot,
deniz rengi dalga
kokacak elin yüzün
aldığın mektubu koklayınca...

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:17 AM

Yeni gün

başka bir renk istersen ben veremem,
veremez de hiç kimseler.
gün batıp gitmekte işte görüyorsun,
beraber gider tüm renkler
artık tek çaren beklemektir yarını,
birazdan doğar güneş.
yeni bir renk arıyorsan
daha ne renkler doğacaktır, neler.....

düşler kırılır pencerende yeni bir gün olur,
içinden binlerce bulut çıkar.
sevdiğin her şeyin resmidir bunlar,
kimi tazecik umutlarını yazar.
içinde ruhuna dolacak bir başka koku
sıcacık sarar birden yüreğini.
dolar aldığın ilk nefeste
bir sabah yeli gibi içine
asla unutma ki sevdiğim,
bütün rüzgarlar aynı anadan doğar.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:17 AM

Yeniden merhaba diyelim

bakmıyorum zamanın
inceltilmiş ayarına,
güneş tam tepeden vuruyormuş şimdi
on ikiyi
umurumda bile değil.
saklanacak en küçük bir bahaneden,
uzaktayım olabildiğince.
yaşıyorum,
yaşamaya çalışıyorum
becerebildiğimce.

ama bir yerlerden kopup gelmiş,
o ayyaş dalgalar,
hala koparıyorlar
fırtınalarını
içimde.
korkum da işte bu,
anlatılmaz bir yürek sıkıntısı şeklinde.

kalkıp en olmayacak firarla
varsa daha, çok daha uzaklara
inceltilmiş ayarın değil
zamanın hiç olmadığı
o karanlığa
gidebilmek göçebe bir çıkının içinde.
kendi köklerimi saldığım bir orman olup
kendi beynimle
oturup karşı karşıya...
sil baştanı en baştan yaratmak...
sessiz bir çığlık gibi
yaşama yeniden başlamak.
üstüme sinmiş,
kan-ter içinde anamın kokusu.

ve sonra ne sevip sevilememenin,
ihanet ve yoksullukların korkusu.
merhaba yeni hayat

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:17 AM

Yeniyıl kapısı

işte gene vakit geldi.
dünya dönüyor güneşin etrafında
dedikleri doğru demek ki.
sen, ben ve diğerleri
saklandık kapıdan içeri.
kapıyı bir görseniz dışından
ne numarası okunuyor, ne de rengi belli.

işte gene vakit geldi.
geçen sene de söz vermişti gelmemişti.
bu sene gelirse eğer
güneşle beraber gelecek.
çalacak kapımızı, ben geldim diyecek.
sen, ben ve diğerleri
kapıya doğru bir adım ileri.
dinleyeceğiz dışarıdan vurulan renkleri
ve anlayacağız ki
beklediğimiz umut nihayet geldi.
geçen senede söz vermişti
ama gelmemişti.
en güzel renklerle süsleyecek kapımızı
sen, ben ve diğerleri
yeni aşklarla ve sıcacık
karşılayacağız yeni yılımızı.

sonra hep beraber ve el ele
yan gözle bakıp kapının
paslanmış anahtar deliğine
taze bir heyecan gibi cesaret dolu
yürüyeceğiz hep beraber
yarınlara doğru.
işte bu kez vakit sahiden geldi.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:17 AM

Yerlerde kaldı düşler

bir geminin arka güvertesinde;
hem köpükleri izleyecek
hem martıları bekleyecektik.
geldikleri zaman, onlarla
beraber uçacaktık.
istanbulun en uzak sahilinin
en sessiz köşesinde;
bu kez dalgasız denizlere
şiir yazacaktık.
Işıklar yanacak,
beraber kalkacaktık.
yani bir bütün yaşam için birbirimize
belki çok şey anlatacak
ama hiç konuşmayacaktık.
bir geminin arka güvertesinde;
bir düş gezginliğine hasret giderecektik.
umutlarımızı yerlere
dökeceğimiz hiç aklımıza gelmemişti
bu kadar yakınken
yarınlara……….

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:18 AM

Yeşil

ben yeşili gözlerinden tanırım.
onun için ormanlarda
başka türlü soluk alır,
bütün yangınlarımda
orman rengi yanarım.
ben yeşili iyi tanırım.
sigaramdan;
son bir nefes çeker gibi,
üflerim ciğerlerimi gökyüzüne
dökülürüm
yapraklanıp sahillerine.
yağmur olur
yosun rengi yağarım üzerine.
ben yeşili iyi tanırım.
yeşilde beni çok iyi tanır,
kendisini nasıl sevdiğimi
gözleriyle anlatır.

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:18 AM

Yeşil yeşil dalgalanmak - eleştiri notları

İki kekeme konuşuyorlarmış.
Biri:
- Eee...na...na... nasıl... nasıl...sın... ba... bakalım, diyormuş.
Öteki de:
- İyi...iyi... iyiyim... sen... sen... na...na... nasılsın... ba...ba... bakalım, diyormuş.
Derken adamın biri, kekemelerden birine yolu sormuş. Kekeme, hiç kekelemeden:
- Önce biraz ilerden sağa sapın, demiş; sonra da doğru yürüyün...
Öteki kekeme, öfkelenmiş dostu kekemeye:
- Ulan... ulan... sen... sen... be...be... benimle... dal...dal... dalga... dalga mı, ge...ge... geçiyor... geçiyor... geçiyorsun, demiş.
Düzgün konuşmasını da beceren kekeme:
- Yo...yo... yok, demiş; ben, ben... yo... yolu... yolu... so...soran... soranla... dal...dal... dalga... geç... geçtim... sa...sadece...

Yaşamları boyunca deniz'in mavisinden gelen tuzlu suların estirdiği rüzgarları saçının tellerinde bile hissetmemiş olanlar akılları ve çapları ölçüsünde ama herşeyden öncede kendi beklenti ve hesapları uyarınca toplumun her kesimi ve beklentileri ile dalga geçmeye bayılıyorlar. Bu davranışlar elbette inançların pozitif kapılarını kapatıp, inanmamışlığın inatçı arka kapılarının yolunu tek yön olarak olarak gösteriyor ve elbet başımızdaki çok sayın büyükler ilk sırada olmak üzere hepimiz bir şekilde bu sofradaki kırıntılardan pay alıyoruz. Sonuç işte kaos karşılığına kendi dillerinde yer ayıran sözlüklerin ilgili bölümlerine yeni sayfalar eklemeye kadar varıyor. Kalitenir sırtı, şirazeden yakalanıp yeşil çimenlere vuruluyor .

Bu dalga geçme hevesinin kişi egosu ile bütünleşmesi önce konuşma dillerindeki avam ağızları; olmaması, konuşulmaması gereken kürsülere taşıyor ve elbette karşılık görmek içinde anında müşterisini oluşturuveriyor kapı önünde. Tabi dil avam yada bizdeki karşılığı ile mahalle ağzına böyle simultane çeviriyle kulaklarımıza dolacak şekilde yankılanınca 'imam yellenirse, cemaat....' özdeyişide medyanın sayfa ya da ekranlarında ve her kıraathane masasında ayrı ellerin pişti kağıdı olup oda düşürüveriyor sırtını bu kez yeşil çuhaların üstüne. Böylece sırtımızı yeşil çimenlere olsun, yeşil çuhalara olsun yeşile dayamaya başladığımız ve alıştığımız andan itibaren de 'yeşil yeşil' bakmaya başlıyoruz 'yeşil yeşil' otlanırken.....

Mesela Gül ve Babacan; AB için yol haritası çiziyorlar ve bunu ortak toplantıda açıklıyorlar. Esas yol haritasının AB'nin kadastro uzmanlarının çizdiğini unutturmaya çalışarak dalga geçercesine....
Mesela Arınç, sivil ve dindar cumhurbaşkanından neden rahatsız olunuyor, anlamıyorum diyebiliyor. Sanki esas rahatsız olunanın sivillik ve dindarlık olduğunu herkesin gönlünden üniformalı bir ateistin geçtiğini söylemek ister gibi dalga geçercesine....
Mesela Başbakan; Cumhuriyet tarihinin en büyük sivil gösterisi için; onlar 81 vilayettin bindirilmiş kıt'alarıdır diyor, gülüp geçiyor (bunun için bir benzetme yapamadım, çok düşünmeme rağmen aklıma gelmedi) ....

Şubat'tan bu yana; sekiz tane vatan evladı kanalizasyon çukurunda can vermiş ve vermeye devam edecek...
Kırk kişi kapasiteli otobüs, içindeki altmış yolcusu ile sabahın köründe kör gibi bir kamyonla kafa kafaya tokuşuyor, içindeki yolculardan yarısının cansız bedenleri yollara seriliyor.
Evinin balkonunda oturan yaşlı bir kadın; aslanlar aslanı bir babayiğitin kutlama heyecanını taşıyamayan silahından çıkan mermilerle orasından, burasından vuruluyor.
Bir milletvekili bayanımızın çantası, kendisinde olduğu sırada arabasının içinden gasp ediliyor kapkaçcı maratoncularımız tarafından.
Hüsnü Şenlendirici bey kardeşimiz (ki kendisi yeni ilahlarımızdan olur) kayınbiraderi tarafından evinde dövülüp, ağzı burnu kırılıyor.... İnternet sitelerinin mahkeme kararlarıyla erişim özgürlüğü engelleniyor.
Ve (lafı fazla uzatmamak adına) son olarak mesela bu günkü bir haber: Adıyaman'ın Kahta İlçesi'nden türbe ziyaretinden dönenleri taşıyan yolcu otobüsü, akli dengesi bozuk bir kişinin şoföre müdahale etmesi sonucu kontroldan çıkarak, TIR ile çarpıştıktan sonra şarampole yuvarlandı. Kazada biri kadın 2 kişi hayatını kaybederken, 10'u ağır 44 kişi yaralandı.....

Hadi, bunlarlada dalga geçelim, hazır güneş üstümüze doğmuşken...

Allah cümlemizi korusun...Dalga geçilmeyecek kadar denizlerden uzak bu yaşam içinde dalgalarla boğuşa boğuşa telef olmaktan.....

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:18 AM

Yeşilçam'lı veremli çocuk

kristal ruhlu şamdanlarımdan
bütün kafiyelerim düşmüş
ama ben ayaktayım.
sapasağlam.
toleranslarımın adı vurdum-duymazlık.
tüberkülozum;
soluğumdan çığlıklar kaçırıyor
yangın of yangın.
hepsini ellerimle
kan rengine buladığım.
…….
“sanma ki şimdi bir hastanenin
bembeyaz koğuşunda
ve ölüm sessizliğimdeyim.
penceremden çam ağaçları
gene de görünüyor ama
ben hala sensizliğin derdindeyim.”
……..
çare yok, kapanmadan gözlerim
düşecek; kendini bilmeden
beyaz çarşaf üstüne ellerim.
bir hemşire görecek önce,
buğulu gözlerimi kapatıp benim yerime
başını ellerinin arasına alacak.
sana yazılmış mektuplarımı da
senden önce o bulup, okuyacak.
………
“bak işte en içli romanın
kahramanı yaptım kendimi.
belki anlarsın en sonunda ruh halimi,
vazgeçerek inadından
döner gelirsin geri.”

Cevat Çeştepe

GooD aNd EvıL 08-13-2008 11:18 AM

Yeşili seven yapraklar

“yeşili sevenler bir adım öne çıksın”
diye bağıracak
gök gürültüsü sesli bir adam.
yüksek perdeden…
birkaç tane yaprak
sessizce ses verecekler,
canları acıyarak,
ağaç dalları arasından;
“biz buradayız bekliyoruz işte”
diyecekler.

kış gene borusunu öttürmeye,
devam edecek
bahar gelmeden.

sonra kendi halinde
güzel huylu bir fırtına,
kıyametleri kopartma
rolünde esecek.
inci taneli yağmurlar
sel olup akar gibi
alkış tutturacaklar
çorak ve susuz ellere.
belki bembeyaz güllere
sarılacak tüm doğa.

ve bir gece olacak,
ay doğacak en sonunda.

sabahı kucaklayan
uyku kokulu çocuklar,
güneşle birlikte görecekler
bir sabah,
taze bahar açmış dalları.
soracaklar annelerine
küçücük parmaklarıyla
işaret edip
“anne, yeşil yapraklara neler olmuş”
diye.

olan bir şey yoktu oysa.
yeşil yapraklar
yeşili seviyorlardı sadece.

Cevat Çeştepe


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:55 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.