![]() |
Yıldızlar gelirse aklıma
sana merhabam giderek azalıyor, biliyor musun. cılız bir mevsim çiçeğini koklar gibiyim. ne zaman, hangi köşede çıksan karşıma daha dün neredesin diye sorar gibiyim. artık tek kişilik yaşamaya alıştım. bakmıyorum kapıma gelen adım izlerine, tüm kokularını saldım penceremden baktığım akşamüstlerine. yalnız alıyorum soluğumu, çok mutluyum hem de. ancak, yıldızların baskını geliyor arada sırada aklıma sadece onlar geliyor. bir dizi gerdanlık gibi yüreğine sarıldıklarında mutluluk resmi olup gülüşün geliyor aklıma. o bakışlar… onlar da olmasa hani hiç bahane bulamayacak ki gözümden akan yaşlar. anlıyor musun, yoksa sende ağlıyor musun. Cevat Çeştepe |
Yıldızlı rüyalar
yıldızlar akmalıydı avuçlarıma yıldız yıldız çeşmelerden gölgeli bir mendil korumalıydı başımı güneşin ateşinden. yüzümü yıldız yıldız, yıldızlarla yıkasaydım yıldızların saklandığı geceden uykularım alıp başını gitseydi, gözlerimden. tanımadığım bir bahar açsaydı yüreğimde yıldız yıldız adı sen olsaydın nefesin alsaydı karanlığımın yerini yıldız gibi ışısaydın. sakin denizlerde kaydırsaydık yıldızlarımızı kırlarda koştururken çocukluklarımızı gölgeye yıldız yıldız düşseydi rüzgar çapı en geniş çembere sığdırsaydık ikimizi yıldızları yaksaydık mum yerine oturmamış ne varsa yaşadıklarımız içinde yıldız yıldız yerleştirseydik gökyüzüne ve son güneşin altında terimi sana akıtsaydım yıldız yıldız damlayarak bir rüya gibi uyansaydım, ağlayarak. Cevat Çeştepe |
Yırtılmış bir sayfadan köy manzarası
yüreğinde; ilkokula yeni başlayan çocuk temizliği ile bir resim yap gönder bana güneş olsun içinde. doğsun şöyle her sabah benim üzerime başı sivri dumanlı dağlardan, yemyeşil tepelerden. beyaza boyanmış evlerin kırmızı çatılarına bir de. aldırma sen mevsimin yaz olmasına her evin bacasından duman tütsün gene de. bir resim yap gönder bana. incecik bir dere kıvrılarak aksın uzun boylu yeşil ağaçların arasından. unutma bir de ördek olsun mutlaka üzerinde yüzen yeşilbaşlı ve mutluluk bakışlı. kız çocukları ip atlasın, erkek çocuklar kovalamaca oynasın. coşkulu kahkahalar bütün sayfaları yırtıp yeryüzüne yayılsın. eğer kalırsı elimizde bir sağlam sayfa bizde ona şehirlerin resmini yapalım. yüreğimizi bütün gözlerden saklayarak. Cevat Çeştepe |
Yine sen
saçının tellerine tek tek dokunuşum, adına yaktığım türküye, senin için saz çalışımdır. çiçeklerinin kokusu içime, göz yaşların gözlerime dolarken. başka ne bir ses gelir kulağıma ne yalnızlığım düşer aklıma. seni düşünürken. Cevat Çeştepe |
Yirmidört saat umut
güneşin doğuşu ol, kimseler uyanmadan ağaç dalları arasından ilk önce ben göreyim yüzünü. zaman kadranında akan damarlarımdan. tik tak, tik tak, tik tak sonra yorganıma daha sıkı sarılarak …. güneşin batışı ol, kimseler anlamadan ağaç dalları arasından en son ben göreyim yüzünü. gene yarın olacak diye umuda sarılarak tik tak , tik tak, tik tak zaman kadranında yanan damarlarımdan. Cevat Çeştepe |
Yokluğunda pazar güneşi
farkında mısın hep böyle batar, yorgun günlerde akşam güneşi önce karşındaki dört duvarın döner, alacadan batık sarıya rengi oturduğun koltuğa dökülür, tiryaki bir sigaranın son külü farkında mısın hep böyle batar güneş, haftanın her son günü. sen yoksan hele yanımda. elindeki gazete mükerrer okumalardan tam öncesindedir ağır yangınların ne sıraları kalmış sayfalarının, ne çözülmemiş bir kare bulmacasının zamanını şaşırmış öğle yemekleri, üzerinde öyle bekler yer sofrasının farkında mısın hep böyle batar güneş gider gibi ardından bir haftalık acıların. sen yoksan hele yanımda Cevat Çeştepe |
Yol arkadaşı
kenar mahallelerde yoksul çocuklar çöpe atılmış havuçları toplar, manav dükkanlarından.... ve ellerini sokarlar ölü bir göz gibi kendilerine bakan ateşi çoktan unutmuş sobanın içine. yanmamış iki kömür parçasını acaba bulabilir miyiz diye. kenar mahallelerde yoksul çocuklar, kar yağınca sokaklarına kardan adam yaparlar. kömürlerden kara kara göz, havuçlardan kırmızı burun takarlar.. yoksul çocuklar, dört mevsim kar kalkmayan sokaklarında kardan adam yaparlar kar yağdığını görünce. eriyip giderken yaşamları içinde yol arkadaşı olsun kendilerine diye. yoksul çocukları ısıtacak güneş doğmamıştır eriyip giderler,güneşi gördüklerinde yaptıkları her kardan adam ile beraberce. kar hiç kalkmaz sokaklarından yaşadıklarını sanırlar sadece kar yağışını her yeniden gördüklerinde. Cevat Çeştepe |
Yol yorgunu kaçakları
“günübirlik doğardı aydınlıklarımız yetişkin çiçeklerimizin üzerine, kırağılarda şavkırdı sabah olduğunda.” yolumuz çok ama çok uzundu, biz kestirmeden gidiyorduk yıldızlardan ses çıkmıyordu doğru yoldayız sanıyorduk. gecenin dondurulmuş ayazı içerimize çıyan misali dikiyordu gözlerini biraz daha yaklaşıyorduk ölüm gibi bedenlerimiz birbirine siniyordu. tek başımıza ve çok uzun yoldaydık bir gölge oluyor, öyle yürüyorduk. ay, cömert ama kuşkulu ışıklarını baykuşların gözlerine saklamadan arkamızdan sallıyordu üzerimize. çekinmeden, korkmadan. imzalarımız taşlı yollara ve dere-tepe düzlere dökülüyordu. dönüşü olmayan bir yolda dönüşte kaybolmamanın hesaplarını yapıyorduk. biz, adını bilmediğimiz bir denize kestirmeden gittiğimizi sanıyorduk. anlamıyorduk ki; gittiğimiz deniz ayaklarımızın altındaki ucundan sivri buz tanecikleriydi. kanıyorduk ama aldırmıyorduk. hangi uçurumun dibindeyiz şimdi el ele tutuşmuş, uçarcasına. anlatılmaz bir masalı dinler gibi hangi aydınlık aydınlatacak boynu kırık çiçeklerimizi … bir çobanın yanık türküsü bu, duyuyor musun sen gece misin, yoksa yol yorgunu musun. haydi sarıl yorganına bir daha dön. dön bir daha, kandilde yağ bitmeden Cevat Çeştepe |
Yurttaşı olmak Ahmed Arif'in
Burası senin yurdun lo. Ayağımda, yüreğimde, beynimde prangalar. Kaçmak isterim, kaçamam. Sevmek isterim, sevemem. Düşüncesi bile ne güzel hürriyetin. Bembeyaz kanatlarında dansetmek güvercinlerin. Kaçmak isteyip de kaçamadan, Sevmek isteyip de sevemeden. Ama olmuyor işte, olmuyor Ne kadar istesende. Ayağımda, yüreğimde, beynimde prangalar. Bindirilince üst üste, Sabah olamıyorsun köy meydanında, Halaya duramıyorsun el ele, Saçları sarı mı sarı, gözleri mavi Bir güzeller güzeli ile. Burası senin yurdun lo, Burası benim yurdum. Ne güzel şey her şeye rağmen seninle yurttaş olmak, Seninle aynı prangaya vurulmak Düşüncesi bile ne güzel hürriyetin. Bembeyaz kanatlarında dansetmek güvercinlerin. Kaçmak isteyip de kaçamadan, Sevmek isteyip de sevemeden. Ama olmuyor işte, olmuyor Ne kadar istesende. Ayağımda, yüreğimde, beynimde prangalar. Bindirilince üst üste, Sabah olamıyorsun köy meydanında, Halaya duramıyorsun el ele, Saçları sarı mı sarı, gözleri mavi Bir güzeller güzeli ile. Burası senin yurdun lo, Burası benim yurdum. Ne güzel şey her şeye rağmen seninle yurttaş olmak, Seninle aynı prangaya vurulmak Cevat Çeştepe |
Yüksek gerilim hatları
demek içimdeki o garip boşalmanın nedeni buymuş işte tam üstümden yüksek gerilim hatları geçiyormuş sen biliyordun belki ama bana hiç söylemedin nedense tam üstümden yüksek gerilim hatlarının geçtiğini beynimi besleyen damarlar gibi yüreğimi besleyenlerde üstümden geçen yüksek gerilim hatlarına bağlıymış ne zaman alınıp benden takılmışlar haberim olmadan üstümden geçen yüksek gerilim tellerinin yerine demek içimdeki bu kendimden geçmişliğin tek nedeni tam üstümden yüksek gerilim hatlarının geçmesiymiş ben niye böyle oluyorum, nedir bendeki farklılık derken üstümden yüksek gerilim hatlarının geçtiğini bilmeden senden vazgeçmek sanıyordum, kaybetmek yani seni üstümden geçen yüksek gerilim, alçak gerilime dönünce meğer enerjimin akmasıymış olduğun yere, benim gibi. trafonun kapısında hiç bilmediğim bir işaretten korkuyorum Cevat Çeştepe |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:36 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.