![]() |
Seni soruyorum...
Gökyüzünde ki yıldızlara;Çiçeklere Toprakta beliren yabânî otlara Ba-zân kitaplara, ba-zân yazdıklarıma Sevdâmız bir şeylerden nemleniyor Yürüyorum ağaçlarda beliriyor Taşlar dile geliyor ve sevdâm bağırıyor Âdem bulunuyor Havvâ kayıp Sonra esmerim şarkısı dile geliyor Benim için, senin için Ve! ... O akşam geliyor İlk görüşümü, sesini, gülüşünü içiyorum Buram Buram |
Gel İstanbul, gel
Seninle dertleşelim, Şöyle bir gerilere, gerilere gidelim, Anlat bana İstanbul, Camilerini, saraylarını, Köprülerini, çeşmelerini, Herşeyini anlat Bir Namık Kemal'ini, Bir Neyzen Tevfiğini, Fatih'ini anlat, Ben dinlerin koca şehir, Gel iki dost gibi gezelim, Çamlıca'ya çıkalım, Boğaz'a bir uzanalım, Emirgan'dan lale toplayalım Kırlarından yabani çiçek koparalım, Kanlıca'ya gidip yoğurdundan yiyelim, Hisarına çıkıp Boğaz'ı seyredelim, |
Kemiklerden kurulu bir çatı
Üstüne iliştirilmiş etler Kırmızı olsun rengi esmer belki beyaz ne fark eder? Kusursuz olsun görüntüsü taşbebek misali Kuş kafesi altındanmış peh! Dinle bak! Duyar mısın acep ses? Yağmur mudur gözyaşı, seller mi? Akar akar durmadan Kaybolup gider, düştükçe yangın üstüne Gül kokulu sular çağıldar derinlerde Sökülmüşse yerinden kazınarak Yırtılıp parçalanarak billur yapraklı lale. Metin kaledir gördüğün önünde Hem de yanılmışlığın resmi |
ben böyle korkak değildim eskiden
korkuyorum şimdi gölgemden bile düşer de üstüne karartır diye belki diyeceğim sadece iki kelime bu ben miyim sorar oldum kendime küçük bir çılgınlık çıkar ancak elimden nedendir korkum bilinmez bilmece oysa ne delilikler zamanın birinde fırtınalar ben değildim sanki de bu ben miyim sorar oldum kendime nerden çıktı bu illet şimdi birden sayıyorum attığım adımları kaç kere ürkütmemek için bakmam güvercinlere geveleyip sözleri yutuyoru |
Ay nasıl da yakın bana bu gece
Mehtap cilveli Kızkulesi kıskanç bir yıldız Sönük kalmış bakarken aydedeye Kıyı sulara uzatıp oynaşır Dantel dantel ellerini Ayışığı, yakamoz Bu gece bir başka Mesafeler yanışta Yıldızlardan çiçekler hediye Bu gece bir başka öpüyor deniz Bu şehrin sahillerini |
bu sabah güneş bir başka doğdu
bebekler ağlamıyor, sevinç gözyaşları döküyor gökyüzü duygular yüreğime sığmıyor (.......) bu sabah herkes mutlu |
bu şehrin akşamları bilmem ki neden
sabahlardan kaçar alabildiğine yıldızlar dökmese pırıltısını yere akşamlar koşardı belki sabaha gündüzler saklanırken karanlığın koynuna yalnızlık köşeleri açarken kucağını uzayıp giden kimsesiz karaltılara neredeyim soruyorum kendime akşamları giyinen bu şehirde beklerken gelmeyecek ayışığını uğruna ölünesi aydınlığın nefesine yüklüyorum yiten günün ağlayışını |
Sakalı uzun olanlar bu tarafa
Şu kadar santimin altında olanlar diğer yana Başında eşarbı küçücük olanlar bu tarafa Babaannelerin gibi olanlar diğer yana Bu ne şimdi nasıl şiir mi diyorsunuz? Ben de derim ki Şiir bazen aynadır hayata Bazen tercümandır vicdana Romantik rüzgarlar estirir kafalarda Bu da bir şiir işte öyle ki İster gülün ister ağlayın hayatımıza |
Bu sabah kapkara bir karga
Konmuş şu bahçe duvarına Uzaktan anlaşılmaz ne yapar Bir yandan durmadan gaaklar Yaklaşınca gördüm ki gagalamakta Renkli bir kesekağıdı parıldamakta Gaak dedi yine savruldu yere Gagasından uçan bir kese Yaldızlı parlak kağıttan Yakalamak isterken düştü duvardan Tüyleri bir yana saçıldı Yaldızlı kesekağıdı açıldı Baktı kaldı peynirli cipslere Karga uçtu gak dedi Geldi cipsleri yedi //Karga karga gak dedi çık şu dala bak dedi |
uyandım sabah sabah çatıyorum sağa sola
neredesin ey sevgili ses ver artık bana yetmez mi kaçışların durup versen mola baharım kış boran oldu, gözlerim ağlar yokluğun bir kor, yüreğimi durmadan dağlar |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:13 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.