![]() |
Kırkıncı odanın kapısındayım;
Ne varsa bu kapı arkasındadır. Açsam, ya açmasam kaygısındayım; Aklım iki cihan arasındadır. Kim bilir neler oluyor içerde! Yarab! İnsan bahtım hangi ellerde? Ha ben ha masaldaki o şehzade; Gönlüm bir güzelin sevdasındadır. |
Karanlığa sevgiyle baktığım gece gördüm
Hala o güven sevinciyle uçmakta gönlüm Süründüğümüz bu çamur deryasından uzak Bu yerlere uğramamış bir bahar içinde Gerçekten cennet misali bir dünya kuracak Gürbüz nesiller büyüyor sağlıklar içinde Çocuklarımız torunlarımız var içinde |
Geceyle bir durgunluk oldu suda
Balıklar yosunlar gibi uykuda Dallarda rüzgar hışırtısı dindi Bütün kuşlar yuvalarında şimdi Korkusuyla başbaşa kaldı çiçek Artık emniyette hem fil hem böcek Yarab ! semada yıldız yerde kabir Herşey bahtınca huzur içindedir Ürperten bu sakin karıncaları Baştan başa insan hıçkırıkları |
Sevdalıyım, yanıyorum diye
Yanmanın bile numarasını bulmuş Dalavere mahallesinin gözü pek çocukları Bileklerinden tutarak hayatın Taşeron yaşar sevdayı. En yadigâr hatıraların bile Döktüremediği gözyaşları Her nasılsa ıslar bedeni Bu sifli uğraşın galibi olmaz belki Ama birçok ruhun hüzün depremi Yıkılır ümit barikatları. Şerefsizce olsaydı En mucidi olurduk sevdanın Ensesine şırınga edilmiş bin bir yalanla Neresinden tutalım biz bu hayatın Her taraf gözyaşı, he |
Bilmem ki hâtıralar,
Ne istersiniz benden, Gelir gelmez sonbahar? Bu kanad çırpış neden? Cama vuracak ne var Ey eski hâtıralar Sanmayın güller açar, Bülbül değildir öten; Bu rüzgâr başka rüzgâr Ne istersiniz benden, Bilmem ki hâtıralar, Gelir gelmez sonbahar? |
Gönülden gönüle yol gider derler
Onu sürmeğe bir hoşca can gerek Doğru söyle yiğit işin doğrusun Hiylebaz olamaz yiğit bön gerek Buna kılıç derler aralar açar Püskürür meydana al kanlar saçar Bazı kötüler de öğünür geçer Yiğit batman döğer gözde hor gerek Yüksek kayalarda şahinler olmaz Kısırdır katırlar kulun kunnamaz Bazı hocalar da çalgı dinlemez "Nedir kuru ağaç bize din gerek" Dadaloğlu der ki belim bükülür Gözümün gevheri yere dökülür Yalnız taştan duvar olmaz |
Ağırdır tavizsiz hayatın yükü
Ama geçmişine dayanır kökü Yaşarken birazcık çıksa da zevki Bırakmaz ikbale dair bir mevki Kusur bulamazsın hiç birisine Bir kez açtırınca tavize dükkân El pençe durursun gelip geçene Menfaat olunca tavize mekân Belinde bekrisi yalancılığın Tepende meşk eder menfaat dağı Bir parça bezedir çabaladığın Nasipsiz mirasa sahiplik çağı |
Çıkarım Bozok dağına
Avşar ili görünür mü Allah bir de işi iki Gitti amma gelinir mi Yücelerde olur geyik Yol bekliyor gözü böyük Benim yârim allar giyik Nazlı nazlı salınır mı Sehil kuşu Rum'a uçtu Eğlenmenin vakti geçti Yaylalar aklım aklıma düştü Coştu gönül durulur mu Dadal'ım der ki zatımız Artar ün ve firkatımız Yaylaya dönse atımız Hasret olan yorulur mu |
Mahzun gelip garip gitmek
Kaderimiz belki de Zaman, mekân, birçok kavram Kötürümden hallice Yaşamak kavram, kuramda Belki biraz delice Salla tozun savurursun Sözlerindeki gizin Bunca olay, bunca hüzün Kor ateşten küllüce Geçmiş nesil bilmem; ama Şimdikiler dillice Değişen çok şey alemde Bazısına güllüce Oturup çok şey yazsan da Okunmaz bu eskice Cümle kelam, cümle hece Göçerken bu alemden Geriye kalan serzeniş Temelinden kirlice. |
Vatanımın gezerken kırsalında
Yüce tepesinde bir kuş Eğleşiyordu birkaç yavrusuyla Ağustos sıcağında. Gözümün algıladığınca Kartal bu dedim, Arkadaş dedi atmaca, Diğeri dedi, yok doğan Yok yok şahin bu zannımca. Kuşçağız duymuş gibi Süzülüp konuverdi Karşımızda bir taşa Bir de baktık, ne kartal, Ne şahin, ne atmaca. O çirkin sesi ile Tilkinin maskarası, Memleketin kargası. Tepemizdekileri de, Öyle sanırız bazen ya İlk kanat çırpışta anlarız sonra Ve |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 07:32 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.