www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Adult eski arşiv (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=376)
-   -   Zülfikar Yapar Kaleli (https://www.cakal.net/showthread.php?t=137768)

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy08) Hayat Bilgisi -ll -Mensuriye-
Hayat bir hikayedir.
Mühim olan,
Eserin uzun olması değil, iyi olmasıdır.
Bu yüzden midir ne?
“En kötü insanlar en iyi yerlerde otururlar” diyor Aristo.
Hayatın ne kadar kısa olduğunu anlamak için
İnsan çok yaşamalıdır.
İyi kullanmadan uzun süre yaşamış insan,
En az yaşamış demektir.

Mutlular için kısa mutsuzlar için uzundur hayat.
Uzun yaşamak için değil,
Doğru yaşamak için çalışmak gerekir.
Onu sönüklükten kurtaran,
Hayatın küçük güçlükleridir.
Mücadelesiz hayat,
Tabutunun tahtası çürümeden,
Adı unutulup gidenlerin hayatı olabilir.

Hayatta daima tatlı ile acı karışıktır.
Geçmiş hayatını gururla hatırlayabilen kimse,
Hayatını iki kere yaşıyor demektir.
Maddi hayat muvazeneye,
Manevi hayat doğruluğa dayanır.
Hayat her şeyi her şeye malik eder
Fakat çok pay alanların
Adları kalmaz.

...........Hayatını vatan yolunda kaybeden
...........Hiçbir zaman ölmez.
...........Ancak, itibar da görmez.

Doğduğumuz zaman dünyaya
Hiçbir şey getirmedik ki,
Giderken de hiçbir şey götüremeyiz! .
Bu yüzden hayatı yük etmeye değmez.
Hayat ağır bir yük değildir,
Zaten yol da uzun sürmeyecektir.

Hayatın her dakikası birdir.
Hayattan faydalanmasını,
Zevk almasını bilmeyen kimse
Hayalet gibidir.
Her beşik içindekine sorar:
............................Nereden?
Ve her kefen sorar:
............................Nereye? .

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy09) Issız Gönlümün Sessiz Sunası -Mensuriye-
Yıllardır gönül birliği ettiğim,
Gönlümden gönlüne köprü kurduğum,
Gönlümüm neşesini,
Gözümün ışığını yitirdim.
Yüzüme bakmıyor artık.

Şimdi başımı taşlara vursam,
Kâinatı göz yaşlarıyla sulasam neye yarar?
Sokaklara düşüp gece gündüz
Yağmur Gözlüm diye bağırarak dolaşsam
Elime ne geçer.

Gönlümün gök gözlü mahzun sunası
Yaralı yar, eksik bahar, küçük meleğimi
Unutamam.
İçini çeke çeke ağlayışını;
Konuşmakta zorluk çekişini,
Masum gözlerle yalvarışını, erken küsmesini
Aklımdan çıkarmam mümkün değil.

Dünyada hiçbir çocuk
Bana masal yüzlüm gibi bakamaz.
Onun gibi gülemez hiç biri.
Çünkü, çünkü mahzundur O! !
Hem endişelerimin kaynağı,
Hem teselli pınarımdı o benim.

Endişelerim umutsuz bir acıya döndü,
Teselli pınarım kurudu.
Yaşadığıma inanabilmek için
Deliler gibi ellerimi, ayaklarımı yokluyor,
Var olduğuma inanmak için yıllardır
Küs olduğum aynalara bakıyorum.
Yüzüm bana öyle yabancı ki,
Kendimden ürker oldum.
Hayalini gömdü buğulu cama
Yalnızlığı çiviledi yakama
Bülbülün muradı gül ile ama
Beni boynu bükük koydu da gitti.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy10) İbret Levhaları -Mensuriye-
Dostumun dostu benim
Elbette ki dostumdur.
Nitekim ata dostları,
Dostların en makbulüdür.
“Düşmanımın düşmanı,
Benim dostum”olamaz.
Çünkü bizim gönlümüzde düşmanlığa yer yoktur.
Gönüller sevgi dolmalı.
Orada düşmanlığa yer kalmamalı.
Dostlukların anlam kazandığı günler,
İnsanların dara düştükleri günlerdir.

Varlıklı insanlara dost olmayı istemek kolay,
..............Dost olmak zordur.
Oysa mazluma dost olmak nefislere zor
.............Gelse de çok kolaydır.
Çünkü, mazlum zaten dost olmaya hazırdır.

Bazıları alıcı kuşların ömürlerinin
Neden az olduğunu düşünmezler.
Onlar sadece kargaların uzun yaşama
Sebeplerinin hesabını yaparlar.
Bilmezler ki kartalların nüfuz alanı
Kargalarınkinden daha çoktur.

Asalet soydan gelir, huydan gelmez.
Bu yüzden huyun değişmesiyle
İnsan, asaletli olmaz.
Derler ki: “Katrandan olmaz şeker,
Olsa da cinsine çeker.”
Kenarın gör bezin al, Anasın gör kızın al.”

Bin türlü zahmetle zaferine
Katkıda bulunulan kişilerin divanında
El pençe durmak ne kadar manidardır.
Dün size ihtiyaç duyanlar,
Yarın da muhtaç olacaklardır.
Kendini bugün ucuza satmak aptallıktır.
Karıncalar kendi işlerini kendileri görürler.
Bu yüzden kimseye eyvallahları yoktur.
Bitlerin beslenmek için hem ucuz,
Hem de aptallara ihtiyaçları vardır.

Çanak yalamakla nimet bulanlar,
Nimeti bulunca hem çanak yalamaya, hem de
Yalatanı sırtlarında gezdirmeye mecburdurlar.
Aksi “hainlikle” damgalanır.

Bazıları kuzuya kurt, aslana çakal gibidir.
Ömrünün beşte biri kabadayılık,
Kalanı etek öpmekle geçer.
Onun kahramanlık edasında bile küçüldüğü hissedilir.

İnsanların bir kısmı aklının ermediğinden değil,
Gözünün görmediğinden makam sevdalısıdır.
Kul olacaklarını görebilse zaten buna yeltenmezler.

Benim ilgi alanım devlet makamlarından ziyade,
Gönül makamları olmuştur.

Kişinin düşmanlık beslediği kapıya
Sığınması kadar acze düştüğünü anı yoktur.
Aşağılık duygusunun alçalttığı kişilerin
Yükseltecekleri hiçbir şey yoktur.
...............Onlar esarettedir.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy11) İki Büyük Felaket -Mensuriye-
Adalet güzeldir.
İdarecilerde bulunursa
Daha da güzeldir.
Emir mevkiinde bulunanlar idarecilerdir.

Cennete girecek üç sınıf var
Bunlardan biri de adil yöneticilerdir.
Adil yöneticinin bir gün
Adaletle hükmetmesi
Bir kişinin kendi kendine altmış yıl
Nafile ibadet etmesinden
Daha hayırlıdır.

Pascal diyor ki;
Kılıcın yapamadığını adalet yapar.
Kuvvete dayanmayan adalet aciz,
Adalete dayanmayan kuvvet zalimdir.
Kuvvetsiz adalet
Ve adaletsiz kuvvet
İki büyük felakettir.
Kılıç zaferleri,
Zekâ siyasi üstünlüğü,
Adalet de ahlaki başarıyı temin eder.

Adaletin kuvvetli,
Kuvvetin de adaletli olması gerekir.
Adaletin hakim olduğu yerde
Silahın yeri yoktur.

Adalet merhametten ziyade
Her cemiyetin temelini teşkil eder.
Devletlerin sarsılmayan temelini
Adalet teşkil eder.
Çünkü:
Mülkün temeli adalettir

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy12) Özgürlüğün Sırları -Mensuriye-
Nefsinden feragat etmeyen,
gerçek özgürlüğü bulamaz.
Başkalarının özgürlüğünü tanımayanlar,
özgürlüğe layık değillerdir.
Kendi için olduğu kadar,
hasımları için de özgürlük hakkını istemeyen
ve kabul etmeyen bir kimse
özgür olmaya layık değildir.
Özgürlüğe karşı güveni olmayan
toplum derhal yıkılır.
“Ya hür bir millet olarak yaşayalım,
ya da ölelim” diyor Lincoln.
Doğru söylüyor.
Düşünceye gem vurmak,
zihne gem vurmak demektir,
bu ise, rüzgarı zaptetmekten de zordur.
“Özgürlük ağacı ancak,
zalimlerin kanıyla sulanınca gelişir”.(Barere)
Çünkü bu onun tabi gübresidir.
“Uygar” yamyamların sunduğu,
Zulüm ve kahrın döktüğü kanlarla! ! !
Özgürlük verilmez, alınır.
Özgürlük hiçbir zaman hapsedilmez,
hatta şiddete uğradığı oranda genişler.

Özgürlük, ancak her gün yeniden
Özgürlüğünü kazanan insana layıktır.
özgür insanın vücudu esir edilebilir
ama ruhu yakalanamaz.
Özgür insan mahpus olabilir,
fakat asla esir olamaz.
Kanuna gönül rızası ile itaat etmek,
Özgürlüğün en yüksek bir ifadesi değil midir?
Özgürlük ancak onu sevenlere
.....................muhafazaya
ve savunmaya hazır olanlara verilir.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy13) Soğan Gibi Kokmak! -Mensuriye-
İnsanları küçümseyip yüz çeviren;
böbürlenerek, kibirlenerek
yürüyen bilsin ki,
Büyüklük taslayan her zorbanın
kalbini mühürler.
Kulluk etmeyi büyüklüklerine yediremeyenler,
alçalmış olarak ölürler.

Yaradan kibirliyi alçaltır,
alçak gönüllüyü yükseltir.
Kendini beğenen kimseyi
yerin dibine batırır
kıyamete kadar orada debelenir durur.
Kibir, borç ve azgınlıktan uzak olan
cennete girer.
Cimrilik, azgın nefis
ve kendini beğenme helâk edicidir.
Yaratan kibirli kimseyi,
komşuları arasında en aşağı seviyeye
düşürmedikçe bu dünyadan almaz.

Kavakların boylarının uzunluğuna bakıp
onları önemli bir şey sanmamalı.
Bütün kibirli, meyvesiz ve gölgesiz
varlıkların başları bulutlarda sallanır.
Gurura kapılarak emrindekilere
zulüm edenler cezasını ağır öderler.
İnsanlara yüksekten bakan,
gurur ve kibir sahibi
aşağılık duygusunu yüzünden
kin ve hiddet taşır.

Şurasını unutmamak gerekir ki;
Kin büyüdükçe, kin besleyen küçülür.
Sevgi de kin de mutlaka karşılık görür.

Babadan kalan devlet veya
gümüş tepsi içinde sunulan devletin
ebedi olmadığını bile bile
onlara kibirlenmek
hangi aklın kârıdır anlayamam.
Sen bu fani dünyada
emanetçi olduğunun farkında değil misin?
Kendine verilen makamına
ve malına gösterdiğin titizliği,
yarın mutlaka elinden alınacak
ve sorgulanacak olan asıl emanet için
niçin göstermiyorsun?

Bazıları geçici devletleriyle büyük
olduklarını zannediyorlar.
Elinde aslan kabzalı,
çatal başlı kılıcı ile her an
maiyetinin başını vurmaya hazırlar.
Makamları küçülttüklerinin farkında bile değiller.
Çünkü küçük insanların makamı
büyüttüğü görülmemiştir.
Onlar büyük sorumlulukların altında
ancak ezilirler.
Devletleri ellerinden alındığında
koskoca bir hiç olurlar.

Bir gönül kırmanın bin devletle
telafi edilemeyeceğini bilerek gönül kırmak,
devlet elden gidince yere bakmayı gerektirmez mi?
Bu devletlere olan bağlılık ve bu sevgi,
asıl devlet sahibine gösterilmesi gereken
sevgi ve saygıyı nedense akla getirmiyor.
Dünyalık için saatlik planlar yapılır da,
yaratılış gayesi akıllara gelmez.
Elimize geçirdiğimiz devletin cazibesine
kendimizi o kadar kaptırmışız ki;
öteyi ancak cenaze merasiminde aklımıza getiriyor,
sabaha unutuyoruz.
Günler sayılı,
sonun ne olacağını bilmiyoruz ama,
bir dakika sonrası için de garantimiz de,
hazırlığımız da yok.

Unutmayın ki; devleti çok olanın
hesabı da çok ve zorlu olur.

Gurur, kibir insanı mutluluktan uzaklaştırır.
Ve yine unutmayalım ki;
bir insan kendisini
yüksek görme hırsıyla söz söylerse
.............................soğan gibi kokar.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy14) Utanma Yüzsüzlüğü -Mensuriye-
Utanmak ne güzel bir hasettir.
Hâyânın hepsi hayırdır.
Ve hâyâ ancak hayır getirir.
Hâyâ imanın dallarından bir daldır.
Her dinin bir ahlakı vardır.
İslâm’ın ahlakı da hâyâdır.
Haya duygusu kaybolan kimsenin kalbi ölür.
İman çıplaktır.
Elbisesi takva, süsü utanmak,
meyvesi ise ilimdir.

Utanmak güzeldir.
Utanmak kadınlarda olursa daha da güzeldir.
Haya imandan, arsızlık cefadandır,
Utanmak yetmiş bölümdür
ve utanmak imandandır.
Hâyâ insanların gözlerindedir.
Yani göz gözden utanır.
Utanç duymamak kadar
utanç verici bir şey yoktur.

Kötü insanları görmek artık
beni şaşırtmıyor,
ancak utanmadıklarını görünce şaşırıyorum.
Allah bir kalbi,
kendisinden hâyâyı gidermekle
cezalandırdığı kadar hiçbir şeyle
cezalandırmamıştır.
Her şeyin kendine yakışan bir ziyneti,
bir meyvesi vardır.
Hâyânın meyvesi de hayırdır.

Yusuf Bin Esbap diyor ki:
“Biz öyle kimseler tanıdık ki onlar,
Allah’tan cenneti istemekten hâyâ ederlerdi”.
Bugün utanabilmeyi Allah
bazı kullarından kaldırmış olmalı ki
bu kadar utanmaz insan kılıklı türemiştir.
Elmanın bile yüzünün kızardığı bir zamanda,
insanların yüzünün kızarmaması
ne kadar acıdır.

”Haklı bir fikrin meyve vermemesi
mümkün değildir”, diyor Tolstoy.
O zaman aklıma
demek ki;
bizim fikrimizin de meyvesi bu
demekten başka bir şey gelmiyor elimden.

İnsanın utanmaz gözden,
kızarmaz yüzden başka sermayesi
kalmamışsa
onun yapacağı sadece
hâyâsızlıktır, arsızlıktır.
Allah buyuruyor ki;
ne mutlu o kullarıma ki
benden hâyâ ederler de
yalnız kaldıkları zaman günah işlemezler.
İnsanların bir kısmı

cenneti istemekten bile hâyâ ederken,
bir kısmı hiç utanmadan
bu mazlum milletin hakkını
hakkı sayarak midesine indirebiliyor.

Bunların şerrinden Allah
memleketi de, milleti de korusun.
İnsanın ar damarı çatlamaya görsün
artık onun yapamayacağı kötülük yoktur.
Allah’tan korkmayandan korkulur.
Allah’ım bu yüzsüzlerin,
bu beyinsizlerin
ve bu utanmazların yüzünden bizi
...........................helâk eder misin?

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy15) Bayram Denilince...-Mensuriye-
Bayram günlerinin buruk sevinçleri
akla gelince,
hiç batmayan bir güneşle
içimizin ısındığını sanırız.
Kalbimizin lüzumsuz istekleri
bizden teselli beklerler.
Ve gönlümüz aklımızdan medet umar.

Dünya hayatı insana derecesini kazanması için
sınama mekânı olarak verilmiştir.
Hiçbir insan yoktur ki,
en basit davranışlarından
en olgun davranışlarına kadar
yaptığı işleri kalbinden geçirmemiş olsun.
Çünkü hareketler önce kalpte şekillenir,
sonra eyleme dönüşür.

Biz midemizin tokluğu ile meşgul olurken,
gönül bahçemizi leş kargaları istila ediyor.
O zaman ebedi hüsran,
acı bir akıbet olması kaçınılmaz oluyor.

Şair:
“Ya bayramlar bayram olsun kurtulsun,
Ya takvimler cayır cayır yırtılsın”
sözünü boşuna mı söylemiş?

İnsan kendisiyle hesaplaşmaya sevdalı olmalıdır.
Çekirgeler bir bulut olur
gönül ülkene dolarsa ne yapılır?
Gemiyle açıldığın deryada
başlayan fırtınaya karşı
sığınak besmeleden başka nedir ki?
İnsan hırs ve tamahtan kurtulmadıkça
sabrın tadını bulamaz.
Okumak, öğrenmek yeniden yaşamayı bulmaktır.

Bayram dostu hatırlamanın mevsimidir
Dost ile daha içli dışlı olma günüdür.
Sevgiliyle beraber olduğu zamanı
yaşadığın an saymalı insan.
Diğer zamanların boşa gitmiştir.
Sevginin karşılıksız olduğu görülmemiştir.
O halde, yâri aramakla ömür kaybolsa
ne gam.
Ömür yâri aramak için yaratılmamış mı?

Gül sevgiyi temsil ediyorsa,
çöplükte neyi arıyoruz.
Gençlik bir bahar mevsimidir ki,
içinde hem yaz,
hem güz,
hem kış vardır.
Etrafını dikenlerin sardığı gençlikten
bol verim beklenemez.
Bahçenin güzel olması bahçıvanın elindedir.

Şehrin sokaklarını temizlemeye uğraşanlar,
bu emeklerini
insanların kalbini temizlemeye ayırsalar
daha hayırlı bir iş yapmış olurlardı.

Söylenmesi gerekeni söyleyecek yerde
söylemeyen vebali yüklenmiş olur.
Sevgiler çoğaldıkça aşkın
zayıf tarafı ortaya çıkar.
O halde sevgileri çoğaltmalı
ki hangisinin samimi,
hangisinin göstermelik olduğu anlaşılsın.

En iyi mücadele gençlikte verilendir.
İhtiyar istese de
kolay kolay kötülüğe bulaşamaz.
İnsan kendini her gün
muhasebe süzgecinden geçirmelidir.
Günahlar insanı terk etmeden,
insan günahları terk etmelidir.

Her kafanın içinde beyin olduğunu sananlar,
dünya malına tutsak olmuş kişilerin de
beyni olduğunu iddia edilebilirler mi?
Şayet beyinleri olsa,
güzelim hürriyet dururken
esareti tercih ederler mi?

En çok kananlar ve aldananlar
en az ilme sahip olanlardır.
Her organımız yaptığından
sorumlu değilse özgürlük neye denir?
Ekmek kadar,
su kadar aziz olan nice şeyler vardır ki
hayatın günlük uğraşıları arasında
kaybolur gider,
dikkat etmeli.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy16) Feth-i Mübin! -Mensuriye-
Sultan İkinci Mehmet,
bir cihangir,
devrinin fikir aleminde
büyüklüğünü kabul ettirmiş
essiz bir kıymet olmasına rağmen,
elini öpeceği bir üstadı,
nazlanıp sesini yükselttiği zaman
“hizaya gel” diyerek karşı koyabilen
bir hocası vardı.

İskender, Sezar ve Napolyon da
birer cihangirdiler.
Fakat bütün kabiliyetlerine rağmen,
birer malzeme olmaktan kurtulamadılar.
Fatih kendine karşı hesap vermeye mecbur edilmiş,
manevi terbiyesinde nefsini
kontrol etmesi şart koşulmuş birdir.
Bu yüzden aralarında daima
mesafeler olmuştur.

................Bizans surları önünde
53 günlük çetin ve meşakkatli
kuşatmanın içinde
Sultanı destekleyen,
bunaldığı anlarda onu ümitsizlikten
geri çeken
“fetih mutlaka müyesser olacak” diyen
bir Akşemseddin var.
Fatih bu savaş dramının hem yazarı,
hem yöneteni,
hem de aktörü durumundadır.
Bunalınca imdada yetişen
arkadaki suflörün sesi:
”korkma İstanbul’u alacaksın”.

................Fatih,
...............Bizans’ı almaya teşebbüs eden
...............sayısız hükümdarlar arasında,
...............gayesinin bilincine varmış biriydi.

stanbul’un fethi tarihin en çetin
savaşlarından biri olmuştur.
Hatta 70 parça donanmayı
bir gecede dağlardan aşırıp,
ordusunu en yeni silahlarla donatan,
kuşatma planlarını kendi çizen,
onu denetleyerek tatbik ettiren,
çok kısa zamanlarda kuleler kuran,
büyük toplar döktüren bu yaman kumandan,
kalenin düşmediğine sinirlendiği
bir zaman atını denize sürüyor.
Yanındakiler “Sultanım at denizi geçemez ki”
deyince İşaret parmağını kaleye doğru uzatıyor
ve haykırıyor.
“Ya İstanbul beni alır, ya ben İstanbul’u”.

...................İşte bu sıkıntıların içinde
zafer dileği ile Ahmet Paşayı:
“Paşa velinimetim hocama git
fethin gününü,
saatini söylesin” diyerek
Akşemseddin’e gönderiyor.
Ak Şeyh fethin 29 Mayıs Salı günü
müyesser olacağı haberini yollayıp
metin olmasını istiyor.
Söylenen zaman yaklaştığı halde
kalenin düşmemiş olmasından endişelenen
Akşemseddin’in oğlu telaş
ve üzüntülü bir şekilde
babasını çadırında ziyaret etmek istiyor.
Lakin kapıda duran nöbetçi:
...........“Bana, içeri kimseyi
............koymayasın diye söylendi,
...........seni içeri koyamam”
..........diye yasaklayınca,
..........çadırın eteğini kaldırıp
..........babasını gözlemeye başlıyor.
Gördüklerini şöyle anlatıyor.
“Baktım babamın başı açık,
cübbesi bir yanda,
seccadesi bir yanda,
gözyaşları toprağı çamurlaştırmış,
yüzü çamurlu, elleri semada
“Allah’ım beni mahcup etme,
beni utandırma, fethi müyesser kıl”
diye sesli niyazda,
kendinden geçmiş.
..........Bu niyaz hali ne kadar
.........devam etti bilemem.
.........Babamın ayağa kalktığını ve
.......... “elhamdülillah kale feth olundu.
...........” dediğini duydum,
.............başımı kaldırıp uzaklara baktım.
.............Haftalardır Bizans’ın geri ittiği
.............ordunun kaleye girdiklerini gördüm.”

Nihayet Fatih zafer alayı
ile şehre giriyor.
Büyük serdarın sağ yanında
hocaları Molla Gürani ile
Molla Hüsrev,
sol yanında
Ak Şeyh ile
Akbıyık Sultan var.
Padişaha çiçek vermek için
yollara düşen Bizanslı kızlar,
Sultanın bir delikanlı olduğunu ne bilsinler.
Ellerindeki çiçek demetlerini
ak ve seyrek sakallı ihtiyara uzatıyorlar.
O da “padişah ben değilim”
diyerek yanındaki genç serdarı gösteriyor.
Fatih: “Verin verin,
ben padişahım ama,
o benim hocamdır” diyerek
tebessüm ediyor.

O İstanbul’u alınca bunu
beşeri ihtiraslarını tatmin etmek,
davayı kendisine mal etmek
sevdasına kapılmamıştır.
Öyle ki şehre girerken:
“Sultanım mutlusunuz değil mi?
”sorusuna,
“En büyük mutluluğum velinimetim,
hocamın yanılmamış olmasıdır”
diye cevaplıyor.
O böyle mutlu bir düğümü
kendi eli çözdüğü için ancak şükretmiştir.
Nitekim ilk Cuma namazını
Ayasofya’da kılmak için zaptettiği
şehrin dışında üç gün bekledikten sonra
şehrin kapısından girip
mabedin önüne geldiği zamanı
ilk işi secdeye kapanıp şükretmek olmuştur.

...............Ayasofya Camiinde
...............ilk cuma namazı kılınacak
...............Sultan imam, tekbir alıyor,
...............el bağlıyor, ellerini çözüyor
.................tekrar tekbir alıyor.
...............Bu hal üç defa tekrar ediyor.
...............Cemaat şaşırıyor.
...............Namazdan sonra sebebi Sultana soruluyor.
..............Fatih: “Niyet ettim, tekbir aldım.
..............Her zaman namaz kılarken
.............karşıma dikilen Kâbe’yi göremedim.
.............Allah’ım bana Kâbe’yi göster
.............diyerek tekrar tekbir aldım.
...............Kâbe hayal meyal göründü.
..............Allah’ım İstanbul mülkünü
..............Kâbe ile aramıza sokma,
.............ben senin rızandan başka
...............hiçbir şey istemedim,
...............ne yaptımsa senin rızan için yaptım
...............diyerek tekbir aldım.
...............Şükürler olsun Kâbe karşımdaydı.
................Bu şekilde namazı kıldık.”

Padişah yoksul ve harap şehrin
içinden geçerken iliklerine
işlemiş bir hüzün içindedir.
Devlet erkanıyla konuştuğu bir gün
“Dünya devleti müebbet olmaz
ve cihan-ı fanide kimse baki kalmaz”
diyerek hayat felsefesini açıklamış,
bin yıllık Roma İmparatorluğunu
yıkarak da milletini
cihangirler sınıfının başına geçirmiştir.

GooD aNd EvıL 12-06-2008 10:07 AM

zy17) Dünya Bir Pazardır -Mensuriye-
Dünyada üç şey,
insanın helâk olmasına sebeptir.
Bunlar: Süse çok düşkün olmak,
Hatalara aldırmamak
ve kaybolan dünyalığa üzülmek.

Nefsin zevk aldığı şeylere
iyi bakmak lazım.
Pazarlara çok mal gelir,
her türden, çeşit çeşit.
Biz bize lazım olanı satın alırız.
Bir kısım şeyleri almak aldanmaktır.
Pazarı sırtına vurmaksa aptallıktır.
Dünya pazarından herkes nasibi kadarını alır

İhtiras denilen şey,
azgın ve önü alınamaz bir iştahtır.
Bilirsiniz sert suları havuzlarda dinlendirirler,
yumuşasın diye.
İhtirası da kanaat havuzuna sokmalı ki,
uysallaşsın.
İnsan gördüğü her şeye sahip olsa ne kazanır.

Tekrar ediyorum,
ÇOK MAL.
ÇOK HESAP VERMEYİ GEREKTİRİR.
İhtiyaçların sınırına dikkat etmeli.
Nitekim o kadar şey var ki lazım olmadığı halde,
bize lazımmış gibi gösteriliyor.

Çağdaş teknoloji gözlerimizi kamaştırmasın.
Nitekim insanların yaptıkları,
insan kalbinin karmaşıklığı karşısında hiç kalır.
İnsanların iyisi insanlara meyve sunandır.
Her faydalı eser,
her faydalı iş faydalı bir meyvedir.
Fırsat eldeyken yarına hazırlık yapmalı.
Zira geçen hiçbir günü geri getirmeye
gücümüz yetmiyor.

Havaya giden sözler söylemektense
kalpleri okşayan, hoş sözler
söylemek gerekmez mi?
Hata bilmediğimizi yapmamızdır.
Bu yüzden
yüzümüzden pişmanlık çizgileri
eksik olmaz.
Kendimizi bu yüzden yer bitiririz.

Tamir edilen hatalardan ziyade
terk edilmeyen, devam ettirilen inat kötüdür.
İnsanlar genellikle üç nedenden dolayı
açgözlülük yaparlar.
Cahilliklerinden,
kibirlerinden
ve inatları yüzünden.
O halde ameline güvenmek
kibrin en büyüğüdür.

Dünya bizim için dönüp durmakta.
Onun dönüşüne başımızı ayarlamayı bırakmalı,
kendi şahsiyetimizi yaşamalıdır.
Bir takım sözler var ki
onları papağanlar da söyler.
“Bin düşün, bir söyle”
diyenler boşuna dememişler.
Nice söz gevezelikten öteye geçmiyor,
sahibini dara düşürüyor,
gece uykularını kaçırıyor.

Gerçek zenginlik;
hiçbir şeye ihtiyaç duymamaktır.
Dünya malına çok ilgi duyanlar
gerçek özgürlüğü bulamaz.
Çünkü; çok mal insanı kendi esiri yapar.
Gaflet içimizde kışı yaşatır.
Kışı yaşamamak için
Neronlar’ın,
Karunlar’ın,
Cemşitler’in
durumundan ibret almak gerekmez mi?


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 06:23 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.