![]() |
Sevgilerde
sevgileri yarınlara bıraktınız çekingen, tutuk, saygılı. bütün yakınlarınız sizi yanlış tanıdı. bitmeyen işler yüzünden (Siz böyle olsun istemezdiniz) bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi kalbinizi dolduran duygular kalbinizde kaldı siz geniş zamanlar umuyordunuz çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek. yılların telaşlarda bu kadar çabuk geçeceği aklınıza gelmezdi. gizli bahçenizde açan çiçekler vardı, *******de ve yalnız. vermeye az buldunuz yahut vakit olmadı |
Siper
Siz ki değişmez çizgilerle Evler eşler çocuklar - - katlanmış kendinize Ya günün bir yarısı Bu giderken giderken sürçen adımlarınız Durur bir yol sağa sola bakınır Nasıl katlanacaksınız? Siz ki kat kat kendine Siper etmiş yakınları güvenli Ya o boşluk duygusu Siz ki dolu acıyla - - Onlar nasıl katlanır? Siz ki düzgün bir mendil Gibi geçmiş ütülerden - - Dölsüz, bekâr, kaytarmışlar Onlar nasıl katlanır? Kaynak: Zebra, 1971 |
Sokaktan Gelmek
Sokağa mı çıkıyorsun, dikkat et Emanet ol Tanrıya, Sokak demek Eksilmek yarı yarıya. Odalara kapanıp oturdunuz İçinize evin serin sessizliği doldu. Koruyucu duvarlara borçlusunuz Çevrenizde dalgalanan dostluğu. Bir sokağa çıkmayın bozulur bunca büyü Yavan gelir ev size, Hayatınız kuytu ve küflü, Sokaklarsa aydınlık, taze. Ayartıcısı caddelerin eseri Zalim gelişleriniz, Evde size uzanacak elleri İtmek istersiniz. Haince sokaktan dönüşünüz Sisli, karda... Çünkü başka yaşayışlar gördünüz Dışarda. Sokağa çıkarken dikkat Sokaklarda esen rüzgar çünkü. Rüzgarlarla eve dönmek saçma, Ev dar çünkü |
Solgun Bir Gül Dokununca
Çoklarından düşüyor da bunca Görmüyor gelip geçenler Eğilip alıyorum Solgun bir gül oluyor dokununca. Ya büyük şehirlerin birinde Geziniyor kalabalık duraklarda Ya yurdun uzak bir yerinde Kahve, otel köşesinde Nereye gitse bu akşam vakti Ellerini ceplerine sokuyor Sigaralar, kağıtlar Arasından kayıyor usulca Eğilip alıyorum, kimse olmuyor Solgun bir gül oluyor dokununca. Ya da yalnız bir kızın Sildiği dudak boyasında Eşiğinde yine yorgun gecenin Başını yastıklara koyunca. Kimi de gün ortası yanıma sokuluyor En çok güz ayları ve yağmur yağınca Alçalır ya bir bulut, o hüzün bulutunda. Uzanıp alıyorum, kimse olmuyor Solgun bir gül oluyor dokununca. Ellerde, dudaklarda, ıssız yazılarda Akşamlara gerili ağlarla takılıyor Yaralı hayvanlar gibi soluyor Bunalıyor, kaçıp gitmek istiyor Yollar, ya da anılar boyunca. Alıp alıp geliyorum, uyumuyor bütün gece Kımıldıyor karanlıkta ne zaman dokunsam Solgun bir gül oluyor dokununca. |
Şairler
Ne gördükse iyi kötü Ömür biter biz hâlâ Söyleriz. Ne varsa şu dünyada Türlü görüntüler Gelsek de sonuna Söyleriz. Bazan boş günler Geçer birden dolunca Söyleriz. Ne biter Ne kalır geçmiş kitaplarda Ölümden sonra da Söyleriz. |
Şayet Aşk
ebemkuşakları altında bilmem dikkat ettn mi uzakların güzelliği yaz yağmurundan sonra şayet aşkın rahmeti gün olur kesilirse altın kemerler gibi hatıralar önümüzde hadi ver ellerini ufkumdan esen samyellerine sabahın serini karışşın ellerine |
Şimdi Değil Sonra
Ürperen sokakları süpüren tipide Yürürken hızlı Şimdi değil sonra Vurur yüzünüze aralık kapımdan Bir garip yaz sıcaklığı. Bir an durursunuz beklemiyor gibi bunu İçeriye girseniz Şimdi değil sonra Yaşamak telâşı çekip götürür sizi Esen soğuk rüzgârda. Şimdi değil sonra Bakarsınız yaşamak bir gün bırakıverir Sizi benim yollara. Bir zamanlar kayıtsız önünden geçtiğiniz Eski kapı Çıkar sisler içinden karşınıza açık. Sahi İçerde Sizin de Hayatınız vardı. Ve ancak o zaman anlarsınız Yıllar önce gösterdiğimi kışı. Yazdı Şimdi değil sonra. Kaynak: Eski Toprak, 1956 |
Tahta, Kürsü, Çocuklar
Tahta sınıfa karşı Kürsü tahtanın yanında Sınıfta otuz çocuk vardı. Tahtanın önünde silgi Üç dört tebeşir Öğretmen içeri girdi İlk ders cebir. Tahta tahtadır ama İnsanlardan anlayışlı Hiç sevmediği halde Tahta cebiri kavradı. İkinci dersin öğretmeni Geçti kürsüye oturdu Tahta yan gözle ilgili Öğrendi Auguste Comte'u. Üçüncü derste tahtaya Bir öğrenci kalktı fakir Yaz dedi öğretmen yazdı: "Hayata neş'e güneştir Melal içinde beşer Çürür bizim gibi..." Tahta şairin halini Çocuğunkine benzetti Üzüntüler, yoksulluklar elinde Çocuk da çürüyüp gitmişti. Dördüncü ders boş geçti Zil çalsın bekle çalmaz Tebeşiri kaptığı gibi Bir çocuk geldi haylaz O canım mısralara İki çizgi çizdi çapraz Yazdı iri iri:"Yuha!" Kayboldu tahtanın nuru Kayboldu tahta Sonraki çizgiler altında. |
Temmuz Tikleri
Yanda, altta, üsttekiler Yirmi yedi daire apartman Yatmış sanki ölüm uykusuna Donmuş zaman. Çıt yok Eriyen camlardan Kavrulmuş perdelerde En ufak bir kıpırtı. Ne sokaktan geçen taşıt, Su saatlerinde tıkırtı.. Ne kapı önündeki ağaçta Kuş sesleri. Onca çocuk hiçbiri... İnsan loş bir odada çok eski Bir uykuya yatsa da Gergin saat, uyunmaz. Bıkkın kapandığın hücrede Gönlünce ölümleri düşle: Bir uçurum, otobüs... Yalnız sen kurtulmasan! Tenha sokak, yürüyorsun Dursa kalbin ve zaman Bir kadın tam o anda Tüller arasından baksa. Serseri bir kurşun O kadar geniş bulvarda Gelse seni bulsa ve yanında Kimse olmasa. Çıkmaz sokak, bir küçük kız Daldığı tatlı oyunda Yerde seni görse ve bunu da Oyun sansa, hiç korkmasa. Yirmi yedi daire apartman Yatmış sanki ölüm uykusuna Çıt yok Bekler gibi pusuda. |
Ters Yüz
O sizin gördüğünüz kadınlar Güzeldirler ha bereket Melek kadar masum Yok canım şeytan kadar şirret İncedirler aman ne nazik İçerde zalim nobran Kıskanç Dışarıya karşılık. Temiz… kazısan kir Karanlığın üstünde zar parıltı Bir duman bir zifir Köreltir aklı. Evlidirler evlerinde evsiz İyidirler İçlerine girmeyince nerden bileceksiniz. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:25 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.