![]() |
GÜL E BENZER
Gülün dikenli tarafından tomurcuğa durduğunda aşk patlamaya koşsun dünya, insan insanlığın bilsin hercai menekşeler, arslan ağızları perişan akşamüstleri ölüm trenleri gelsin. Değil, ah öyle değil minnacık yüreği kuşun tutulamaz yarım ay kadar bile öksesi yok sağaltırken hüznü düşen yaprakla birlikte gül kokusu kırılan bir kalbin ardından. yani kışkırtılmış kıskanç bir imle tutulmaz olur alıp başını giden korkunun ayak izleri öne çıkmayı birde kuşkuyla bağdaştıracak yer olmamalıydı. Değil mi ama? Dost çünkü gül e benzer |
GÜLÜM BENİM
Erikler çiçek açtı Gülüm benim Sen açmadın Güneş de var şimdi Gökyüzü ne kadar da mavi İşte diriliyor tabiat Bir yürüdüm bir yürüdüm ki eyvah Yazıktır bana zulümdür bana dedim Sen açmadın. Belki daha erken Belki benim hasretim büyük Sevgili tahammülüm sabır kılıcım Gözümde tütüyorsun gülüm benim Kalbimin atışlarında sen varsın Aklımda hayalimde sen varsın Bir olsa diyorum ah bir olsa diyorum Gülüm benim küskün gibi sen açmadın. Dedim ya belki daha erken Dedim ya hava açık ve güneşli Dedim ya hasretim büyük Gülüm benim sen açmadın. |
GÖKMAVİ
bir cuma günü beyazid meydanında beyazid-i bistami ile kolkola girip horasanın köpeklerini konuşmak istiyorum. beyazid-i veli sitemkâr bakışlarıyla beni tekmil tesbihatı ikmal edecek kadar bir serzenişle, belki de kaş çatmasıyla sirenlerden sonra kalabalık bir huruç için tekbir tekbir büyüyorken halk. kelimei tevhid şanlı bir rüzgârdır artık dervişlerin kalyonları; amanın denizden bir nağra kopartacak dalgalar kabaracak kara korsanın gemisi kayalara çarpacak. cüneydi bağdadi mütevekkil bir o kadar sermest şehrin mutena tepelerinden kuşlar uçurtacak biz birkaç bağrı yanık sultanahmette olacağız müthiş bir hutbe irad ederken hocaefendi ayasofya vakarla bakacak firuzağada kavak yelleri esecek tesbihatı tamam edecek rüzgâr tekbir tekbir büyüyorken halk. o vakit ben mavi kanatlarımı kuşanıp bir nida bırakacağım gökyüzüne. ya hay. ya hakk. ya hakimi mutlak. |
HABERİN VAR MI
Sen öyle güzel ben böyle naçar seni seviyorum haberin var mı nasıl söylesem nasıl açıklasam haykırsam, bağırsam, çağırsam beylerbeyinde çamlıca caddesinde suyu akmayan çeşmenin kuruyan sarnıcın yaşlanmış çınarın altında muntazam bir rüzgâr ve kamyonların gürültüsü altında egzozları altında otobüslerin insanların bakışları altında tomurcuklanan güllerin boy atan çiçeklerin zakkum ağacının akşam sefalarının daha yeni yeni tohumların topraktan başlarını uzattıkları bu günde. Seni seviyorum haberin var mı ben ki naçar ben ki şair zanaatkâr borsadan repodan faizden uzak biri kalbim harbi bir aşkla çarpıyorken taksimdeyim kendini kendine saklayan bir şairin yanındayım benim değil etrafı duvarlarla çevrili köşkler rıhtımları deniz kenarlarını geri alamıyorum yani her şey tamam değil çocukların keyiflerini kaçırtamıyor kimse kimse rezil bir hayata teşne değil kimse kaçamıyor günahlarından duyuyor musun zikrullah esenlikler sunuyor bize. Ben sana sevgimi sen bana güllerini sun ben böyle naçar sen öyle güzel. |
HAKİ DURUYOR KARŞI
Her gün yeni bir gündür aranmasa da aşk Ağzında ölüm meleğinin gölgesi kalmadan uşşak Alıp götürecek bir anka ardından dualar okunacak. Söz bir çok şeydir, ancak; gözyaşlarsız olmaz hiç Düşmeyecek kalesinden kötülük. İyilik ve de erinç Olsa da kalbin bütün varidatını elemli kılan bir hiç. Neden öyle kargışıyor umera haki duruyor karşı Bir nefes olarak hepsi bütün bütün bir ağrı Dolduracak alanları en sonunda bir çarşı. İşte her şeyden önce çıktım baktım etrafa Bu ne iştir erenler öfkeyi emzirenler. |
HAYAT BİR COŞKUDUR
Kuvvetimi şerh edecek kolluk kuvvetlerinin bastıkları toprağın bereketi kadar bir açı bulmaları gerekiyor. Yani ben çarşıyı da ekseninde tutarak kutsanmış bir kapının harikulade bir sözün içinden geçerek yağmura yakalanabilirim duruşum muhteşem olabilir bu sınırları yok bu azade kelimeler yumağını alnacından öpebilirim. Sorulması mantıklı olabilir pekalâ aşksız yaşayamayan gönül forsaları nasıl bakıyor yıldızlara ney sesine kuşların kanat çırpışlarına damarlarında dolaşan kanın ritmine dalgaları azdıran fırtınalara sorulsa diyorum dolunay çıkmadan kalp atışlarına. Benim dersaadete teveccüh etmiş bir yüzüm var kalbimi ne yapsam tutamıyorum şehre tahsis olunacak teneffüs dinlendirebilir mi sokakları tebessüm vazgeçilmez şifredir hayatımda düş çınarım akşam sefalarım hatmi çiçeğim gülü başat bir simge olarak alıyorum. Ustam yok acemi bir imge ile çıkıyorum yola şehri iğdiş edilmiş düşüncelerin ortasında bulduğum zaman kavramların birbirine karıştığı pazarda sarı siyah koridorlardan geçiyorken havada kalıyor her şey her şey yeniden yürüyor caddelerde sonsuz bir kelime olarak canevimden hayata uyanıyor aşk sabah kuşatıyor beni beyaz haberlere açık duruyor kalbim. |
HAYDİ EVE GİDELİM
Güz müdür benim yarim güz müdür yapraklar düşerken dallarından ben dur durak sokağın aklındayım hep taşıyorum unutma yüreğimde solmayacak hiçbir gülün açtığını, bahçeler koştuğunu. Unutma. Güz ve kış soluk soluğa bir zaman bahara koşan iki hırçın küheylan bezminde müthiş bir yağmurla mutlaka açtıracak güneşi ben sararmış yaprakların sokakları ışıtacak aydınlık yarınların başındayım. Haydi eve gidelim huzura boğulsun şehir. |
HAYDİ KALBİM GİDELİM UZAKLARA
Ey ağaçta kımıldayan yaprak Havadaki kuş Biliyor musunuz Kimi gül bahçesi Kimi kör kuyudadır. Oysa benim bir çağıltı olarak Kalbime gömdüğüm Kar beyazıdır Ve yoktur bana Gonce-i şadan edecek bir mahal Çözdüm düğümünü çünkü açıkça Vurdum alnıma güneşi artık Öyle bir zamandır ki Feryadı figan Ve hoyrat bir rüzgâr esmede Sabır güzel hayat zor Adı kötü bir tarih oluyor burada Haydi diyorum kalbim Haydi gidelim uzaklara. |
HAYRETLER
I Ben tutmuşum ritminden kaçıyorum ezginin İhtiyar galata’nın eteklerinde çengi Akşamüstü bir merakla bekliyor. II Artık dolaşabilir damarlarımda kan, diyordu Savaşan oğullarından uzakta Karayağız bir ganimettir göksüne Kalaşnikof bağlıyordu. III Kana doymamış dünyanın göbeğinde oluyor bunlar Olağanüstü bir mavi ile ama hiç Girilmemiştir içine böyle tarihlerin. IV Halbuki konuşmuyordum halbuki barbardım Karşı konulmaz bir sesim vardı Artık sevebilirdi tabiat çünkü beni. |
HAZİRAN
Toprak; kara dedikleri kadar kara topraktı Nasıl da ağlatıyordu sonunda beni. İşte böyle bir var bir yok dünyanın Daima sürecek gibi sanılan saltanatında Bir nostalji seansı kadardır zaman Bu okyanus bu coğrafya bu deniz Ama nasıl dinecek bu sızı Karabulutları sarsacak olan şimşekler Ama nasıl? Baktım ki vay anam isyanımdır kopacak Sebebim olacak gecedir biliyorum Ekmek ve tuz Kurşun ve kan Üstelik tarih Ne kadar anafor ne kadar yakamoz varsa Ama yeryüzü ama gökyüzü ama her şey Bir güzel anlatıyordu bir güzel anlatıyordu Haziran da ölümleri. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:50 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.