![]() |
İllaki Aygül
sen yüreğinle uzaklara uç.. uzaklar seni ulaşılamazlardan yapacak savur rüzgarlarını arş_ı alanın.. girdaplarında kaybolsun ihanetler.. sen kadınsın.. yaradana en yakın... elini çevir semaya.. nankörlükler sadece arkandan baksın... 24.12.2003 Nevin Kalafatoğlu |
İmitasyondu Şair
Bir aşk şiiri yazmak istedi canım Şöyle alıp götüren Beni de okuyanları da Aradım kuyuların sularında Aksisedaları Gölgesini yüzünün Sevgilinin Bulamadım bu gün Duygularımı tutukladı biri İyi niyetliydi Her tutuklayan gibi Niyeti içinde belli Kelepçelendim Mantık istemiyorum aşkta Biliyorum kimse istemiyor Hele aşkın gerçek sahipleri Bir aşk şiiri yazmak istedi imitasyon şair Yazamadı bir türlü imitasyon bir şiir Oysa içimden ikinci trendi geçen Şiir sayfalarını uçacaktı vagonlarından Amacı iş değildi,para hiç değil Sevgiydi dağıtmak istediği duygularla Duyu Asıl olandı Kelepçelendi duygular.. Yazamaz belki de şimdi şiir İmitasyondu Şair... 04.01.2004 Nevin Kalafatoğlu |
İsimsiz Bir Aşk Mektubu
Bilmiyorum gerçek sebebini Düşünemiyorum seni Hep bir lavanta kokusunun içinde Buluşuyorduk ya hani Sabah yürüyüşlerimde Sesin mavi Gölgen mavi, serinletiyor beni Özledim ellerini Sokağın köşesinde Hala duruyor kedi Birde simitçi, önünden geçtiğimde Süzüyor beni Sen gittin gideli Gönderdiğin bir peri Siliyor izlerini Anlayamıyorum neden ellerini özlediğimi Bu siliniş suni gibi Bilirim gerçeklerini aşkın Yer altı suları gibi sessizdir Gizler kendini İtiraf ediyorum Özlediğimi herşeyini ve seni Musanın asası gibi dokundun Yardın denizimi Boğulmadım asla sana inat yaşadım Bir bir not ettiklerimi Kalemimin yazdığı harfler gibi Dengesiz bir aşksın,cezasın bana belki Nevin Kalafatoğlu 20.05.2006 / LARA Nevin Kalafatoğlu |
İsimsiz Sevgiliden
Seni dusundum ter içinde, ıpıslak butun gece Yaz yağmurları yağıyordu parmaklarında serin serin gozlerimi kitledim en parlak yıldıza solugumu tuttum, sesin kulaklarımda dansediyordu an an isil isildi sehir, sesler seni anlatıyordu takılmıs plak gibi bağırıyordun bana neredesin... neredesin... neredesin... 17.08.2003 Nevin Kalafatoğlu |
İsimsiz Şiirler İçin
gülümseyen iki çift göz bakışiydı yakaladı haykırış nidasıyla beni sanki asırların hasretine susamışlıklar vardı kollarında duygularımda Şükran gurbet yollarında herşey senin içindi senin içindi Şükran ne medcezirler yaşadım şiir şiir okudum insan insan tanıdım sevgili şair duyarlığındaki kalpleri topladım avuçlarıma son masada son anda zamanlar geçmişten koşuştu kuş kanatlarında mucizeler yaşadım bir çift güzel göz gördüm derin gülümsemeleri mahsun ve bakışlarında hüzün yüreği isyan şiir şiir okudum şiir şiir anladım yeldeğirmenlerinin rüzgarıyla esen karıştı dünyam biliyorum sevgili artık bu buluşmaların her birinde bir sihir yaşanacak her harfin tuşuna dokunduğumda bir müzik yayılacak buralardan avuçlarıma topladığım tüm kalplerin güftesini fırlatacağım göklere sonsuzlaşsınlar diye şarkılar çağıracağım tarihin gizlerine karışacak biliyorum bir gün batımında her ton kızıllıklardan yaprakları olan sevgi ağaçları büyüteceğiz ve o ağaçlarda imgeçiçekler açacak dallarında şiirin serüveni aşk kökleri kan can şairlerin aşk ölümsüzlüğündeki şarkı olacak kelimeler dökülecek ulu ağacın diplerine ve ben onları toplayacağım binbir koku binbir renk binbir çiçek geçmiş zamanların gözyaşlarınla açmış şiirler yazacağım şairler için birgün okunacak bir varmış bir yokmuş bir masal bir çocuk ağlayacak ve birkaç neredeler... neredeler şimdi sevgilileri saf yüreklerin Kuşadası şairler buluştu.. sonsuz sevgiler bütün emeği geçen dostlara kusur ettiysek af ola.. Nevin Kalafatoğlu |
İstiridye Kabuklu Aşk Dondurması
turkuaz bir dalgaydı gelen denizden uzunyollarını yazdım satırlarım da en derin yerime yerlere saçılmış istiridyeler vardı dibinde mavi kumlardan bir peri evi içinde aşk dondurması tadı rakı dilimden kaydı sana cam bir deniz çizeceğim şimdi aşk ateşinde en mavi derinine Akdenizin mor dondurma dağlarımı sen bilemezsin üzeri aşk soslu şiir için sana istiridyeleri topladım inciler bana 31.07.2006/LARA Nevin Kalafatoğlu |
İşte Beyaz,İşte Yaşam,İşte Aşk..
koridorlar tren istasyonları gibi pürtelaş vagonlarda yaşam kavgaları...odalar beyaz melekler üzgün doktorlarda bir telaş hayat memat meselesinde insanlar aşk varmı? gözlerde küçücük flörtler odalarda hayat anları feryat... figan... can pazarı... ah hayat,ah yok olma duygusu sevgililerde tereddütler, heyecan yaşama..yaşatma meslesi...dertler anlarda kücücük meşkler gönüllerde kaybolma korkusu gözlerde hatıralar.. beklenen sevgililer.. ve özlenilen anlar... aşk varmı? olmalımı olmamalımı derken olmalı hemde yüreğin tam ortasına konmalı gülümsemeli yaşam aşk gülümsemelerde tutuklanmalı.. hiçbirşey unutulmamalı.. koridorlar tren istasyonları gibi pürtelaş ve vagonlarda yaşam kavgaları...odalar beyaz melekler umutlu doktorlarda bir telaş işte aşk, işte beyaz,işte yaşam Nevin Kalafatoğlu 18 Mayıs-18 eylül 2003 içbükey yaşam dansı anları Antalya Tıp Fakültesi koridorları Nevin Kalafatoğlu |
İşte hayat
sana rastladım gece tekrarlar hece hece okudum seni enteresandı hayat sanki hep orada bir yerde belki ben surada burada kimbilir nerelerdeydik paylaşımlar ortak noktada bir iki kelime karşılaşmak raslantı her rastlantı bir sonuç sebeb yok düşünme belki hayat bu bırak kendini meltemlere savrulsun yaşam gittiği yere güzelliklere akışsın tutuşsun yaşansın güzelliklere 29.06.2004 Nevin Kalafatoğlu |
İz Düşümleri...
Bostancıdan Adalara bakarken bir gün, yüzümde Marmara.. zerre zerre gözyaşım, gün batımı... ayaklarım deniz, gözlerim göklerde seni ararım. dalganın seslerinde gün bitiyor... ve vakit geçmiyor, durdu tüm zamanlarım. bir martı kanadında uçuyor duygularım gitme... gitme... yankılanıyor denizin dibinden, martının gölgeleri ağlıyor senin sesinde bir şarkı oluyor çocuk yüzüm beni anlatıyor bakma sakın, bakma! ... bırak yalnızlığıma bulutları. adalardan bir vapur yanaşıyor.. iskele.. iskelede bir güz akşamı. kararan bir günün son anları gözümde hüzünden denizin dalgaları seni arıyor. boşluklar oluşuyor, bakış noktalarımda bir iskele babası taburem oluyor. oturmak, hayır! bu oturmak değil yığılmak oracıkta öylesine, Marmara kokuyor bayılıyorum sonunda bütün zamanlarına İstanbul’un ayılıyorum. Nevin Kalafatoğlu |
Kadınca bir paylaşım
Merhaba Efendim … Efendim zaman zaman okuduğum bazı forum yazılarında derler ki; şiir erkek işidir. Bende alındım Biraz… Bu güne şiirli katılayım bari dedim.. Düşününce eskileri, hakta verdim.Beylere, efendimle konuşmaya başlayan dönemlerde ne çok sebeb yaratmış ki hanımefendiler, şiir yazan beyleri gelenekselleştirmek için. Beyler bu duruma ne kadar güzel adabte olmuşlar ve o sahane şiirler ve şarkılar doğmuş. Kaçan kovalanır derler ya hani, bu söz biz hanımlardan yadigar bir hal herhalde eski zamanlardan kalan. O zariflik ve flörtün tadına varmak adına eda ve nazlara kim dayanabilirmiş ki! Kadınlar sa şiir yerine göz süzme, hafif bir gülümseme, aşığının önünden geçme, mendil düşürme… hikayeleri…Güzel kaçarlarmış bin bir zerafetle… ve şiirlerle kovalanırlarmış, romantizmin en üst noktasının yaşandığı zamanlarmış…Onlar ilham perileriymişler… Ne yapabilirler ki beyler, mendil kokusuna bayılıp, çini mürekkeplerine gömülüp hülyalara dalar şiir yazarlarmış…Yazmazlarsa gönüllerdeki ateş nasıl sönecek, sevgilinin ceylan kaçışına bile hasret nasıl bitecek. Bir göz süzüşe ve lamba ışığının gölgesine hayaller…Şiir olmaz mı. Elbette, en büyük hazlarla yaşanan platonik aşklara cevaplar, zarif bir kalem edasıyla bir mektup kağıdına şiir olarak dökülmez mi? Şimdi teknoloji uçtu tabii mektuplarımız elektronik olduğu gibi, erkekler kadar kadınlarda duygularıyla ortadalar. Şimdi onlarınperi olmayan İlhamileri var Ürkütücü bile olabiliyorlar, aşk yaşanabilecekken bile yaşanamıyor, ince hesaplar, bağımlılıktan korku, sorumlulukların ağırlığı uçup giden İlhamilere dönüşüp kişiliğini saklamayan kadınları ürkütücü yapıyor. Oysa bütün kadınlar pembe bulut ta olabiliyor…Ama bu bulutu görebilen duruştaki erkekler için, pembe yağmurlarla ıslanmaktan korkmayanlar için. Rüzgarların savurduğu samimiyetsiz ilişkileri besliyor ademoğlu. Buna sebeb, ne kadın, ne erkek sadece güvenmemek,aşkı kalbten tene indirgeyen bir dünyada sevgisizliğe mahkum, doğurulmayan çocuklara hazırlanan bir dünya… Yalnızlıklar da evrensel boyutlarda… Ey aşk sen artık mehtaba çıkaramıyorsun sevdiğini, uçuruyorsun anlarda yaşanan duygusallıkları, kaçamak yollarda bir klavye uzaklığında, sessiz kalbinin içinde bilinmez bir huriye… Ey beyaz atlı prens bakıyorsun öylesine, atın koşmuyor, sadece durduğu yerde tırıs halinde ve sadece yelelerini savurup ses bile çıkarmıyor. Bakıyor öylesine… ürkek ve kararsız En güzel örnek buna görmeyen gözlerin kinetik aşkı değilmidir… Aşk gözlerde değil ki gönüllerde sözleriyle Evet Aşık Veysel çok güzel demiş Ama oda erkek sonuçta gene kendine yontmuş üstad az biraz gülümsetmiş… Güzelliğin on para etmez Bendeki bu aşk olmasa Zaten adıda Kördüğüm’dür bu deyişin... Sevgiliye erişememenin verdiği isyan, gönlün göz açıklığıdır aslında, sitemdir. Sonsuza kadar bitmeyen kavgadır, gönül ne ister, ne yaşar… Bilinmez ve acı bir tat değil midir? Aşığa kalan. Şiir doğar sancılarla…işte o anlarda Aşk her yeri kavramıştır ne cinsiyeti vardır ne de umurundadır aşığın. Erseliktir artık…özgür ve güçlü kadınlarla… şiir de vardır, roman da. Aslında okuyacak diye büyütülen kız cocuklarıyla, evlenip gelin olacak diye büyütülen kızların çatışması ailedeki gizli rekabet erkeklerin kafasını karıştırdı diyorum ben. Aynı sapla saman misali… Aslında bir halıydı dokunan şiir yerine…Bir türküydü yanık yanık okunan… Bir nakıştı gergefte işlenen,kim anladı, nasıl anlaşıldı, bilinmez… Kadınlar çeyizlerinde de yazdılardı aşkı.Bir harf bir ilmekse hele birde ipekse kelimenin harfleri … söze ne gerek. Desense bir michelangelo inceliği,şiir yerine. Bu gün bütün yazan ve çizen kadınlara, üreten ve tüketimi kontrol altında tutan kadınlara, boş vermişliğin farkındalığında olmadan iç güdüleriyle davranan kadınlara, asla anlaşılamayan bu yüzden suçlanan kadınlara ve bu durumun fena halde farkında olup gereğini yaşayan kadınlara selam olsunu böyle anlatmak istedim. Eğer anlaşılmamak umursanmamak sendromunu sürekli yaşarlarsa bu günün kadınları… var olacaklar elbette ama doğurganlıklarının en büyük güçleri olduğunun farkında olarak bir gün hiç doğurmayacaklar… Ve insanlık erkeklerin elinde yok olabilecek bu durumda…Sonu hazırlayan doğanın kanunu gibi. Anlamak istemeyenler kıyameti koparacak. Çiftliklerde insanlar üreyecek balıklar gibi… Duygular ölecek ve şiir bitecek. Aynı oksijenin bittiği gibi… Suların bittiği gibi Yağmurların yağmadığı gibi Tohumların yeşermediği gibi Doğanın kendini öldürdüğü gibi Boş ve hasta ruhların savaşlarla yok ettiği insanlık gibi… Acımız büyük olacak… İşte o zamanlarda bir kelebek havalanırda gökyüzüne ve bir çiçek şaşkın şaşkın açarsa… Bir kadın bunları görüpte gözlerinin içi gülerse, bir adam onu görüp gülümseyen dudaklarına tuhaf bir dugu hissederse Aşk yeniden başlayacak… Kelebekler ve çiçekler ağaçlar ve doğan güneş sevgiyi yeniden yeşertip dolunayda ******* aydınlanacak… Yakamozlar neşeyle ay ışığına kahkahalar atacak ve yıldızlar mutluluktan yeniden göz kırpacaklar… Yaşadığımızı anlamak için bu kadar acıya değer mi? Kavga neden, hepinize sesleniyorum dostlarım, el ele tutuşun ve gözlerinizi kapatıp sadece şunu söyleyin bulunduğunuz yerlerde… Biz insanız… Sevgiyi yaşatmak için var edildik… Bağırın alabildiğine… Günlere sığdırmayın sevgilerinizi ve dağıtın… ölene kadar… ve öğretin bebeklerinize…Yükler bindirmeyin o muzlarınıza her anı değiştirebilecek bir kelebek olun Sevgiyi götürebiliyoruz ölümde ve sevilmeyi yaşatabiliyoruz ardımızdan… Gerisi ben ne yaptım sözöcüklerinde gizli kalmasın ölüm anlarınızda… Yaşayın aşık olduğuma yazarım şiir neden yazmayacakmışım ki... duygularımı ben yaşıyorum… AŞK HİSSEDENE AİT hissetirene değil ki şiir de yazarım resim de yaparım şarkıda söylerim heykelde binada çeşme de yaparım cocuk da doğururum ekin de biçerim severimde sevdiririm de kendimi… aya da aşığım güneşe de ne olacak şimdi Erkek mi olmak zorundayım... şiir yazmak için veya Kadın mı olamalıdım bulaşık yıkamak için, hem evde, hem işte calışıp daha düşük mü ücret almalıydım erkek olmadığım için, ama aynı işi daha zor sartlarda mı yapmalıydım bana birileri eksik etek dedikleri için…İnsan değilmiyiz eşit değilmiyiz biz.Erkekler günü neden yok.. kadınlar günü neden var… hediye mi ediyor insanlık bu günü bize… teşekkürlerimle almayayım. Çünki bütün günler benim. Düşünüyorum neden diye… AŞK ÖLDÜ KİMSE İNANMIYOR… Kadınların aşkı hormonal değil belki ondandır. Bazen bir demet menekşedir aşık eden kadını. Bazen bir sestir sevgi dolu,bazen bir bakıştır yakalanan... Ama en önemlisi Sevilmektir kadını belirleyici kılan... Sevgiyle üresin insanlık diye...iç güdüsüdür, KENDİSİNE ARMAĞAN… İllaki Neruda olamayabiliriz veya İngeborg Bachman veya Özdemir Asaf veya Gülten Akın Ama yazarız, çalışırız, üretiriz.. kim hangi kompleksinle konuşsa bile umursamam şiir sevdası düştüyse yüreğime... İşim benim üretimimdir, benim duygularımdır ve içindeki gizleri çözebilene şiirdir.Çözemeyene yorumsuzum. Ama şairim diyenlerle şair olunmaz, şiir okumakla sevgilide bulunmaz. Aklarla karaları karıştırmayalım.Şiir beyinlerde filizlenir...Hayaller olmadan keşifler olmaz…yatırımların en büyük gücü hayallerimizdir bunun cinsiyeti olmaz. Kalplerimiz, bilinç altımızda değil hiç birimizin. …….. ………….. Benceleyin yazmak düştü içime ve Paylaşmak hoştu benim açımdan sizlerle… Unutmayın ki dugusal zekayı yeni keşfediyorsak, eksiklerimizin farkındalığında büyük adımlar atmaya başlayacağız demektir. Eğer bu tutuklanan günler bunun için yararlıysa insanlığa varolsun kutlu olsun. Gönül dolusu duygulara ve yaratcılığına selam olsun.dileğim bu… Yeterki şiir olsun varsın yazsın insanlar...keşfetmenin hazzında bir serüven yaşasınlar ömürlerinde bitmeyen.. Şairleri sonra zaman belirler.İnsanlığı kurtaranlar doğuranlardan olsa ne olur.Zaten hepimizin bir anası yokmu… Bazen kadın bazen erkek olabilirler… Gerçek ise yazıyorsak,okuyorsak, insanca yaşıyorsak ne mutlu bize… Hoş kalın Tutuklu gününüz kutlu olsun. Nevin Kalafatoğlu Nevin Kalafatoğlu |
Kadınca tereddutler
Saclarım ne renk bazen bilemiyorum. Istanbul'da Mevlut bilirdi, Antalya'da Mehmet. Bilmem ki, Ne kadar bilebilirsiniz, Saclarımı, *******i yıldızlarla Suslemek, Sabahları papatyalarla. Mor irisler koksun isterdim Öğleden sonraları, kırmızı gelincikler süslesin Saclarımı. Bilmiyorum ki... Yağmurla Islandığında sırılsıklam, Gok kusağı olsun isterdim saçlarım. Olasılık varmı ki... belki! Nevin Ka 02.03.2003 Nevin Kalafatoğlu |
Kadınca tereddutler 4 (Kadının gücü)
Kadının gucu.... bu gun bir kadın dinledim tv de... onu tanır gibiydim... Ayse'ye benziyordu... Yasar gibiydi... ve Asuman Gul de kadındı... onun gibi...Nesun'da... Hilal'de... Mehtap'ta çilekesiydi dunyanın... gonullerinde ki isyan...............ben ne kadar coktuk.... hikayelerimiz.... ortak mutsuz olmamak adına... direndik... hayatlar boyleydi... hepimiz farklıydık aslında... renklerimiz... islerimiz... sevgilerimiz... cocuklar...kocalarımız...sevgililerimiz... aynı değıldik... rengarenktik... aynı bizim gibiydi tv deki kadın...... lar gucu gozlerinden belli...sozunden demli... ne kadar coktuk... farklı diyarlarda... kapalı kapılar ardında...yasamlarımız.. çeyiz sandıklarında... tasıdıklarımız... tasıyamadıklarımız... akıllıydık zeki ve guzeldik...muhtesemdik... saçlarımız... gozlerimiz... dudaklarımız.. o futursuz ve ozguvenli tavırlarımız... isimiz ve basarılarımız... biz aynıydık bir yerde...ve hala oyle... yurekli kadınlardık..............simdi biz tv de.... siirlerde..... sarkılarda... kürsülerde... derneklerde... gulucuklerle.... kalbimizdeki insanlık askı ile.... ülkemizdeki iyi ve ozgur cocukların... analarıydık... onca mucadele................. protest tavirlar... kadınsı isyanlarını yasarken anılar.... hepsini birden yapabilmenin verdiği zevkle.... sıkıntılarımız....anlasılamamak... ince dusuncelerımız... onca engelleri astık... bırakmadık...sorumluluklarımız arayısları dunyanın.. zevk-i sefa yerine... veya bir bilezik... yepyeni ufuklar acıp....yurumeye... basladık... bu gun tv de... durmak yarasırmı zannedersiniz bize...buyuduk artık... biz durursak durur dunya...su iyi biline.... el istiyoruz artık esler.. sevgililer...tutusalım el ele. tereddutlerinizi pozitif yapın....... yasatalım... dunyayı el ele ask ve sevgi ile... ozgurce..ve saygiyla...guvenin kendinize... yasayalım beraberce kadının gucu ile...esitcesine... 25.10.2003 Nevin Kalafatoğlu |
Kadınca Tereddütler (Ne Yapsam)
Kıpırkıpırım duraganlıklarım bitti.... üretkenim.. güneşmi yapıyor beni böyle... yoksa başka bir nedenmi...anlamadığım.. ruhum medcezirleri yaşiyor gene... anlarım anlarıma inanmıyor... zamanlarım zamanlarıma... önümde birsürü yol... elim başımda...düşüncelerim... yolların başinda yorgunmuyum neyim hangisi doğru yolum........mecburmuyum..... aşkım...özgürlüğüm...şiirlerim...projeleri m.. şimdi gene benim...işte bu benim.... benliğim... neden... neden ben hep böyleyim... hepsini isterim hep... hepsini hep... 14.11.2003 Nevin Kalafatoğlu |
Kadının Gizi
birgün başım döndü der şair bir adam çarmığa gerilir içinde aslında ruhunu temizler herkes öldü der masa başlarında aslında öldü diyenler ölmüştür o an gömülmüştürler o ise özgürlüğün varolmanın en yüksek katında aşkı bekler dünya döner kadın adın bekler zamanların içinde gizlerini dünyanın hasta ruhlar temizlenip bilgeleştiğinde iner gökten ben geldim dediğinde yeşillikler içinde tepeden cocuk sesleri gelmektedir bütün erik ağaçlarının çiçek açtığı zamanlardır o anlar zaman ve gizemli kadın ağlamaktadır yaşanmakta olan mucizelere dokunduğu hersey nurlanmaktadır ruhların saflığından gelir o kutsanmış varolan dualarından nur yüzlü bilge bakar düşünden gülümser saklanan köşesinden bakarken gizemler kadının adını söyler Nevin Kalafatoğlu |
Kalemi eflatun kadın
zambak rengine tutkuluyken leylak kokan sokaklarda dolaşırken dağların eflatunlarına vurgunken düşüncelerindeki sıcaklıkları hapsederken maviye ressam biraz beyaz kattı tuvale şiir eflatun oldu birden kalem yazdı eli mahkum kadının kalbi eflatunken 29.06.2004 grup eflatun güneş narçiçeği akşam üzeri side Nevin Kalafatoğlu |
Kalemi kırmızı kadın
birden kıpkırmızı oldu güneş akşam düşünü yakaladı gökyüzü bir siyah noktaya odaklanmıştı gözü aşkın rengini buldu ateş kalem kızıldı kıpkırmızı yazıldı şiir hislerini aktardı satırlara alev alev geçmişin geleceğe dönüşümünü hissederek kalemi kullandı yazdı kırmızı 29.06.2004 Nevin Kalafatoğlu |
Kalemi pembe kadın
bir şarkı gönderdim Akdeniz kokan mevsimlerden yazdı mehtap vardı bir şarap kadehi,biraz peynir biraz kavun meltemindeydin Side'nin sessizlik şiir oldu içimde dost sohbeti aradım düşümde vardın istanbul koktu burnuma yakamozlarında boğazın dolaştım o anlarda arnavutköy burnunda uçuşurken martılar sen doğan ayı kucaklıyordun side akşamlarında gökte güneşin kızıl izi kumsallarda ismin dolaşıyordun Side sokaklarında.. sessizlik onca günlerden süzülüyordu işte ben o zaman şiirinin sesini dinliyordum yakomozlar da dans ederken Nevin Kalafatoğlu 28.06.2004 Nevin Kalafatoğlu |
Kan Kül ve Gül
Anlayamıyorum kızgınlığını ateşlerin ve sevmiyorum gözlerim olmadan konuşmayı... mecaz ve nazdı sözcükler oysa dudak izlerimde ahh sevdiğim anlaşılamamak ağırlığı uykulu gözlerimde bir oyundu safca sarfedilen kelimecikler sen olumsuzlukların girdabında dönen bir göl halka misali sonsuzluğa artan ben bir damla su basit ve alıngan maviyi sevmek çoğalmak demekken morların bilgeliğine varmaklığım boş.. bazen dünyada var olmak nahoş bilebilsen duyabilsen dilimden dökülen aşk nağmelerinin gücünü ellerinle kavrayıp gökyüzüne fırlatabilsen söz demetlerimi ben dökülen hazan yaprakları misaliyken yıldızları parlatabilsen ay misali dolsan geceme yansımalarınla inleyen bir dağ olsan acılarıma vur beni öldür istersen kan kırmızı güller açacak döküldüğü yerde aşkın kokladığında ruh misali ikilerin birlikteliğine gümüş rengi bir sevgi verdim sen bilirmisin ki senin sesinden öte bir yanardağ var içimde külleri savrulan yedi aleme bir ankayım ben her külden bir can doğuran aşk misali bir kadınım yak yakabildiğin kadar ateşler içimde vur beni...yerden yere son dileğim güllerle öldür beni... küllerin içine göm gül kokan sevgilini bitmez aşk... 17.05.2005 Nevin Kalafatoğlu |
Kanama
sessizce büzülüyor ruhlarımız kendi içlerine bilinç çöplüğümüzde büyüyor katilleri ruhumuzun onlar pisliklerinle büyüyorlar öldüre öldüre sesizliklerinde dinleniyorlar sadece deliriyorlar haksızlıklara aslında suslarında kavgaları büyüyor iç doğalarında ki papatyaların seslerini duyuyor boynu bükük ayçiçekleri konuşuyorlar çiçekler güneşleriyle üşümesin diyor, iç dünyaları kadınların kendi kendilerine terketmeyin diyor dağlarındaki kardelenler ben varım patlıyor bomba misalı gözyaşları emanet bedenlerinden kan akıyor biteviye sonsuz nehirlerinin kaynağı çoşmuş ürüyor suluyor kırları bayırları bütün umutlarının çiçek tohumları filiz veriyor yeniden yeniden herşey başlıyor derken titrek ve ürkek yürekleriyle silkeleniyorlar güneşe denize bakıyor gözler dönüyor evren yeniden diyor herşey silbaştan yeniden geçiyor geçmiş cesetlerinin üzerinden ak yeleli kısraklarla saklanmış ruhlarının içinde kanıyor beden. Nevin Kalafatoğlu 17.Aralık 2005/Antalya Nevin Kalafatoğlu |
Kapanan pencerede kalan efsane,
neydi bir kacısmıydı bu? neydi bilemediğim, adını koyamadığım, tekrar donmek diye bir yol vardı geriye bir pencere vardı acılan gecenin bir yerinde birden kapandı kanatları bu pencerenin. tekrar acılma yolu vardı, bir sozcuk, o sozcuk cok mu zordu, virajlari keskinmiydi yolların, uçurumlari korkunç. geceydi, sabah olacaktı nerdeyse bir gunaydın bir gitmeliyim mektubu vardı, beklenen acılmayan pencereden boyle yapayanlız birakılmamak vardı, terkedilmemek, donup el sallamak vardı ve bir gulumseme yansitmak. sevgiliye, bir el kalkar, bir buse gonderirdi, o buse gokyuzunde yıldızlara konar, her gece pırıltılarla, ulasırdı sevgiliye. askı bulutların tasıma imkanı doğar, o ozel gecenin anısı goklerde yazılır, efsane olurdu, tekrar donulseydi geriye... 08.04.2003 Nevin Kalafatoğlu |
Kar Karşılamalı Bir Düş
gece kar gezmelerinde İstanbul`un ağaçlar ve ışıklar iz düşümlerine gebe yanlızlıklarımızda dolaştık seninle o gece iki yabancı sessiz sessiz konuştuk içimizde şiirler gezerken her biri tane bir mucize dantel, beyaz beyaz düşerek yüreğimize tane tane eriyordu nefesinde suskunluklar... yüreğim kızgın bir lav sana suskunluğun, anlamsız karmaşan sorguların kendine acımasız ve dalgacı duruşun bitikliğine ruhunun acıyordum, adam! yokluğundan sevgisizliklerin kızgınlığında sana... serinliği olsun buz *******in,üzülme dokunuşlarındaki uzak özlemlerinin yasaklanmışlığını kendi kendine, güvensizlikleri bırak. oysa acılar keşmekeşliklerinde gözlerimden yansıdı sana sadece o anlarda süzülerek uzatılmış bir eldeydi, yürek özgür ve bağlanmam diyerek sökülmüş bir kalpti çok evellerden kalan sadece benden almak istediğine, mühür konan bir yumruk. bencillik şiiri yazıyordu ruhundaki kalem, bildim utanarak tokum ben artık bütün bunlara... artık yaşam, aşk ve kendim için hayat bilmem kaçıncı gecemin kar gezmelerindeyken sadece verdiğim sevgilim arta kalandan kalan an dokunma, greyfurt suyu tadında olan aşka...sakın yudum yudum içerim ben ve... sadece gülümser gözlerim. boğazın tepelerindeydi, çamlar beyaz ve erik ağaçlarının dallarında buz izleri gibiydi ışık küçük bir kızın gölgeden seksek izleri Çamlıca`da havada kuzgun bir ayaz başında tafta kordelası beyaz ayakkabısı kırmızı rugan parıldayan çoraplarındaki ponponlar alaz alaz aradı gölgeler, bin karmaşalı dolaşmaları kar lapa lapa yağdı nefesinin uzaklarında odun kütüklerinin sesinden duyuldu süzülen alev izlerinde anılardan arta kalan sesler oysa sarman bir kediydi mırıldıyan mor kadife perdeden süzülen ışıktı, ipek gibi bacaklarında kadın aşktı. fantazisi simsiyah geceden anılardı... cocuk hayaletleri şarkılar söylediler o gece kimsenin dokunmadığı o rüya parkta gözümü kapadım... aşk çalındı kulaklarıma doğal bir senfonide... gece! bir iç çamaşırıydı iç gıcıklayan lirikti sahte ve yalnız dokunuşlarında sıyrılan karanlıklardan 12.01.2005 İstanbul Nevin Kalafatoğlu |
Karış dalgalara mor ol
dalgalara karışmak insan sellerinde bir damla olmak cakıl taşlarının işgal edilmişliğine inat özgür olmak sensiz Akdeniz ruhuma gir bedenimi kucakla, okşa sularınla,döv aşk sen ol,beni sakla,derin mavili tutkunluğundan kurtar beni mor olayım sana uçayım dağlara dağlara karışıp dalgalara beyaz köpüklerin gelsin, dokun bana bedenimde raksetsin aşkın öl benimle yüreğimin ötesi veya öldür beni bir bulut olayım deniz kokan sana dağlarıma kon benim dolaş mor çizgilerimde zirvelerin bir nefes soluklan bana mavi dalgalarında dolaştığım o günlerin turkuaz konakllarından el salladım haziran sabahlarında sana karışın dalgalara anılar karışın kırmızı bir gökyüzünü maviyle yıka elim sende mavim mor ol bana bana mor 07.08.2005 Antalya Nevin Kalafatoğlu |
Karşılaşmalar (Londra sokakları)
çalsa simdi kapılar giriversen içeri... baksam yüzüne değışmışmisin diye.. onca sene... kim bu adam.. bana hiç yabancı olmayan dile kolay yasanan yasamlardan aklaşmış saçların değismeyenleri aradı gözlerim buldu... cocuk gözlerin... ısığı sönmüş... niye... özlemimi ararken gozlerini yakalar.... dım... izi var.. anılar hüzün olmuslar.. bana söyliyemediğin.. içinden.. ahh dediğin.. pışmanlıklarını gördüm.. içinde üzüldüm... benimse ışıldıyor gözlerim... alıştırdım kendimi nankörlüklere... parlıyorsa içindeki... benim... bilirsin benim kapı zillerim lovestory diye çalardı...Levent evlerinde.. ben hala zil sesimi değistirmedim... ölen bendim içinde...senin... Leventin.. sonbaharında çınar yapraklarının düştüğü yollarda katili sendin... kendi benliğinin... saçma ve bencilcesine... ailenin savaşını vermedin sevgimizin... ben yasadım kendi içimde... sevgilerimi... keyfini süre süre... pismanlıklardan ırak suladım açan çiçeklerimi mevsimlerinde öldürmedim...yaşatabildim sevgimi sevgimle sevgiyi bilmeyenlere verdim... gozlerinin hüznü geçmişteki sevgilim... yalvarsa bile bakısların.. veremem sana... bitti bir tokkatimda kalmıstı...hatırlarmısın senin kahkahalarında... deprasyon dolu benimse göz yaşlarımda...istediğin... sonra bunalımlarını yasadın her seyin... Londra sokaklarında... bitti... ışıkları gözlerinin.... 30.10.2003 Nevin Kalafatoğlu |
Kasım'da
sıcaklığı güneşin nahoş... nazlı nazlı dokunur bedenlere... bir ateş, bir ürperti... sarmakta tenleri... mahmurluğu çökmekte...gönüllere... hazan bitmekte... sağnaklar sarmışken şehri... aşklar.... yeni hasretlikleri... anmakta... çılgın fırtınalar yaşanmakta... deniz gümüş, bulut gümüş, gök gümüş güneş süzülmekte mavilerden.. enginlerde..nurlar dökülmekte...ışıldamakta.. gözlerim deniz... kamaşmakta gök deniz...ahhh o nokta.... Kasım gönlümü almakta... içimde bir boşluk... bedenimde bir nahoşluk hüznün, hazanın. güzün... parmakları.. sarmaşık gıbi sarmalı bedenimi sarmalamalı... bir şarkı mırıldanmakta dudaklarım 'sen gamlı hazan, bense bahar' gözlerimde iki damla yaş damlamakta... hasretliklerim başlamakta umursamazcasına bir kuş havalanmakta ellerimden gagasında bir beyaz gül... ellerim sana uzanmakta... uzanmak.....taa.... uzaklar 10.11.2003 Nevin Kalafatoğlu |
Kaybolan Şiir
Kaçıncı bu yok oluş Gezgin bir mısranın peşinden Deli bir imgenin intiharı bu Sana kal dedim içimde Gitme Aşk 09.03.2006/LARA Nevin Kalafatoğlu |
Kayıp Bir Buket Çiçek
bir yıl geçti uzak yıldızların üstünde gözlerimiz gök yüzünde aradım güllerini bulamadım sevgili kaybolan zamanları aşk çiçek gibiydi kayıp bir buket çiçek hep beklediğim hep beklenecek Nevin Kalafatoğlu |
Kelebek
koza içinde bir hece ham bebek üstüne örülmüş bir hayat ıslat kendini dokun kelebek kanatlarında felsefe ipek gibi narin rengin ne güzel senin çiçeklerden aşk yarim özgürlüklere uç uç uç sadece bir damla yağmura tutsak soğuktan sıcağa bakarak umutla yaşamak senin 07.08.2005 antalya Nevin Kalafatoğlu |
Kemancı Olmayan Kadın ve Aşk
keman çalabilseydim sevgilim belki hüzün dolu yüreğimi anlatabilirdim sana bir türlü anlamadın anlatamadım duymadın çiğliklarını kalbimin acı acı acı kemanım anlatırdı bir piyano sesi girerdi birden anladığını anladığında ve koşardı notalar neşelenirdi baharlarım sana kemani ağlardı ağlardı için sevinçler kaplardı evrenimi zıplardı notalar kır yollarında başlardı romansı balkanların çiganlaşırdı keman sanki ben bir çigan sen bir çeribaşı valsleşirdi aşk salonlarda dönerdim etrafında tuna dalgalarıyla uçarak gözlerim kemani olurdu yüreğine akarak aşık bir kadındım kendi halinde kemancı olmayan bahanesi işte seni sevme düşlerimin sevgilim belki anlardın aşkımın yüceliğini o an yüreğini acı acı acıtarak tadarak 09.01.2004 Nevin Kalafatoğlu |
Kırmızı Siyah Sabahlar
gecenin sesi kırmızı sessizliği siyahtı bir gün kızıllığının neşesi vardı Side havalarında ses yüksek ritm yüksek ışıklar rengarenk güneş doğuşlarını beklerken sarhoşlar gün morardı denizin gümüşü önce karardı sonra yıldızlar söndü tek tek ayın izi gökte kaldı sabah pembeliğinde şafakları basarken gün ağardı ayaklarım sularda sabahın ıssızlığında mideye kabukları topladım erken ben Side'nin tarihini ciğnerken Apollon'da aklım kaldı ufuktan gecerken yelkenliler kırmızı ve sıyahtı tam şafak anıydı an altından pırıltılar gözlerimi aldı.... yosun kokusuna uyandık aklım da sen vardın o anlar... 9.05.2004 Nevin Kalafatoğlu |
Kırmızı Kadife Kutulu Sevgililer..
Gözlerinizdeki Işıktı yakaladığim... pırıltıları doldurmustu karanlıkları.. nurlar yağıyordu üstünüze dudaklar konusuyordu... gördüm bildim... bana yabancı gelmedi görüntüler bu bir aşktı sizi bağlayan birbirinize... Içimdeki ses dediki size; mutluluk bu, o senin sen onun.. kıymetini bilin aşkınızın.. onu bir kırmizi kadife kutuya koyun arada sırada.. açıp bakın sevginizi anlatın içine binbir çelik kasa içinde saklayın o bir Kırmizi Kadıfe Kutu.... içi sevginizle dolu unutmayın.... 13.09.202003 Işıl ve Aykut'a sevgilerimle Nevin Kalafatoğlu |
Kışabakan
dağların aydınlığı tanı deldiği anda ayda orada zirvenin rengi beyaz havada ayaz aldatan bir yaz güneş mi? deniz mi? çakıltaşlarından bir mevsim mi? yoksa... kirini atmış kıyılarına Ak pak deniz.. yosundan dağlar kışabakanlar derdinden ağlar Antalya`da 04.01.2005 Nevin Kalafatoğlu |
Kimdi..?
kimdi gelen bin bir bilmecenin içinden kimbilirdi kurulmuş bir tahtarevan içinde oturan o peçesi yırtık kadının gönlünü çalan o cengaver yürek hiç saklamadan direkt içine varan sevgilinin elini uzatıp kırmızı gülü koklayan yüreğini anlayan naif bir hücrenin çırpınışlarını dinlerken hiç aldırmadan aşk iksirini salan o ince noktalarını iç sevgi kadınınında bade tadındayken aşkı yudum yudum yudumlayan dudakları nefesiyle fısıltılarının senfonisini çalan o adamdı o kimdi..? Nevin Kalafatoğlu |
konusalım mı?
daha konusmadığımız okadar cok sey varkı... beni dinlemekten vakıt kalmıyor... Sen dinlemeyi seviyorsun galba... Bende konusmayı Ama ben dinlemeyi de severim, ya sen anlatmayı.. 18.04.2003 Nevin Kalafatoğlu |
Konuşabilmek
bir baskı hissediyorum üstünde nasıl bu nasıl oluyorsa sana allahaısmarladık demek kolay... yeterki boşluklar olmasa cevaplar ortalıklarda demek kolay hep ama yaşamak keşke olmasa söylemek sözcükleri bukadar net bu nasıl oluyorsa özgürlük sahiplenmek olmasa sahiplenmek seni boğmasa boğulmak bakışlarla ve sen benimle özgür özgürlüğünü tadarak konuşarak ve yaşayarak... anlasan.. ben anlatmasam... Nevin Kalafatoğlu |
Korku
Seninle yazismak siir ismi gibi beni korkutmustu birzamanlar, olmamali boyle bir yasam demistim. hatırlıyorum. bana siirlerden uzak kaldigim zamanlar da dersimi iyi almadigimi hatirlatti biliyormusun. simdi hala korkuyorum, bu siirdeki gibi. kendimi zincirlere vurulmus hissediyorum, boyle yasamak hep gardını alarak zor, agir geliyor, bikiyorum. sana yazmasam mi dusuncesi geliyor aklima, acaba seni uzuyormuyum sorusu takılıyor aklıma, buruluyorum. 10.04.2003 Nevin Kalafatoğlu |
Kova Içinde Balık...
bir olta attım dereye... balığımı tutayım diyee aaa...... o nereye..... ben nereye canım.... cananım.... gel beriye balığın kuyrugu..... kıvrak ozgurce dolasır...... birak a be balık... eşin nerde.. o seni arar her yerde.. yoktun gene pencerelerde ben giderim... suya irak buralarda kurakmı kurak... alırım o zaman bir kova... su girerim içine doğrusu... 03.10.2003 Nevin Kalafatoğlu |
Koy Saki biraz Daha
saki bir kadeh şarap tadında mıdır? hayat yoksa bir dem şiir midir yaşamak renginde ayılmak gibi midir? aşk bir kadeh mum ışığı sunak taşına sunulan yürek şarap tadında buruk tatlı ve aromatik kokulu rengi aldan mor mudur? aşk gizemini sevgilinin gözlerinden sor.. saki biraz daha şarap koy biraz da aşk.... 23.03.2005 Nevin Kalafatoğlu |
Kum
koca bir taştın yaşlı ve ağır bir dalgaya kandın dağıldın Antalya Kasım/2005 Nevin Kalafatoğlu |
Kuşbakışı Dünya
Gökten indi Akdeniz'e Bir gümüş tepsiydi Güneşi yansıtan Tüm sıcaklığını verirken bize Bir tutam Bulut atıverdim denize... 06.02.2004 Nevin Kalafatoğlu |
Kutlu Gün...
kaderimiz... günlerimiz... aldıklarımız verdiklerimiz biz................. insanlığımız.. duygularımız vahşetimiz vicdanlarımız tövbelerimiz evrenselliğimiz gönlümüz sevgimiz ..................biz kadir gecemiz.. kutlu olsun..... 21.11.2003 Nevin Kalafatoğlu |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:55 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.