![]() |
Püşmanlıklar Dehlizinden
Saldırgan köpek gibi Salyalarında kan, iğrençlik Yeni doğmuş bebek gibi Yok kimsede meleklik Tutun ellerimden Size insanlık vereyim Susun dinleyin Kabulsüz doğrular diyeyim Olmaz O’nun yolunda eğri Adamlar, kadınlar Her biri birbirinden çengi Kulaklarında annelerinden ninni Sallanırlar bir ileri Onlarca geri Ucuz intikamlar, ucuz düşünceleri Satarlar gözleriyle başka bedenleri Düşmüş on beşlik kız sokağa Küfürler biri bin para Tükürükler sanki mavzer Kurşun ne ki Yapmayın Allah aşkına Bu değil inancın gereği Aptalsa yürek O yüreğe su serpmek gerek Tövbeyle kırılır yanlışlar zinciri Çekilin, çekilin önümden Yanlışsa baş koyduğum Bu benim eserim Benim bu ben Gün olur biter Yada yeniden doğarsınız Pişmanlıklar dehlizinden Ali Gençay |
Ressam
Bir resim çiz bana, bir adam,birde kadın Adamı siyaha boya,kırmızı giysin kadın Elin de karanfil adamın,mahcup bakışlı kadın Yağmur yağsın resim de ve ağlasın kadın Çiz bana dağlar çiz,uzaklar olsun ufuk dan yakın Güneşi çiz, aydınlansın diğer yarısı dünyanın Ve geceyi çiz bana,yalnızlığı yaşansın yıldızların Hüznü de çiz ,ama sakın sorma rengi ne? ayrılıkların Bak ellerine,tuvalde ki renk değil,senin kanın Daha ne kadar,yağacak bu hasret yağmurların Ve daha ne kadar,ağlayacak mahcup bakışlı kadın Harcadın değimli? ,tüm renklerini bir bir,tel tel fırçanın Ali Gençay |
Rubai / I
Men âlemi cihanda yekpare senem Beden ataşa atılsa evvela sen derem Kimse görmez yaş dökülür lebimden Aguşumu dolduran dertlere gülerem Ali Gençay |
Ruhumu Emziren Kadın
Ruhumu emziren kadın Tut ellerimi Bugün yarından yakın Geç buldum seni Şimdi; Eken mi gitmek maksadın Daha erken, vakit varken Geceyi yakalım Yağmurlar yağarken Üşüyor/titriyor ellerin Sanki; Var gizlin saklın Dudaklarından düşecek Kırılacak vuslatın Gözlerin kapıda Erken mi gitmek maksadın Yıldızlar takayım saçına Teninde güller açsın Gözlerin alev saçsın Geceyi sevdiren sen At siyahı üzerinden Halen üstünü çıkarmadın Erken mi gitmek maksadın Şarkılar söyle Efkarım buz olsun dağılsın Yanaş ta yakınıma Hasretin parçalansın Gitmek mi maksadın Durma git Bana benden yakınsın Değerse tenime başka ten Kavrulsun/yansın… Ali Gençay |
Ruhumun Çıkmazlarında
alıp başımı, çekip gitsem diyorum adımlarımda sessiz kavga iki adım atsam ileri bir adım geri sana! cebimde kırık ayna çıkarsam ara sıra peşimde misin merakı çaktırmadan baksam ardıma umutlar tükendiğinde çıkmaza girdiğinde şarkılar isyanım birikir dudaklara yabancı tüm yüzler yad el değdiğinde tene iğrenir ruh tüm benliğiyle kavuşmaz gece sabaha üşüsem örtsem üzerimi anılarla uyusam günün en ortasında perdemi çekip güneşe gece olur musun bana kayboluyorum ruhumun varoşlarında biri seslense adamım! bu yol çıkmaz ha! olsun kaybolmalıyım her çıkmazımda yine buluyorum kendimi kapında Ali Gençay |
Sabahım
simitçi! ! bağırma uykum dağılıyor sen kaldırma günahı sana çıkıyor kalmak zorundayım gün beni çağıyor bir bardak çay avuçlarımı yakıyor eylül sabahı gözlerime güneş doğuyor İçimi ısıtıyor ellerimi yıkadığım su yüzümde çise belkiler umut kavuşma arzusu bismillah! ! adımım eşikte gıcırdayan kapı kulağımda uğultusu bırak beni anne dilinde ölüm ne oluyor korkmuyorum ne korkusu ders zili çocuklar koşuşuyor geç kağıdı alma korku hepsi bu kendinden büyük çantalar bükülüyor bendenler sırtlar ezildikçe tükeniyor adımlar gülümsedim nerde hani çantam oysa sırtımda dünyam ezilen sevdam önden binilir! ! bindim aç nefesleri gizlemiş ucuz kokular hınç ha hınç etten yığınlar arkadan inilir! ! İndim avuçlarımda bozukluklar işte anlattım sorduğun sabahımı işte yoruldum taşımaktan dünyadan büyük sırtlandığım sevdanı Ali Gençay |
Saçında Aklar
Sever misin bilmem ama Ben isterdim saçlarımda beyazlar Geceyi sevdim Sen sevmezsin bilirim İsterdim toplamak saçlarında yıldızlar Dudağını boyadığın kırmızılar Bulaşmadan beyaz mintanıma Devrildi ******* bir,bir zindanıma Uyandığımda dudağımda uçuklar Korkular nereden geldi Neden uykumda beni buldular Ağlayamadığım acılar Gülmekse dudak kıvrımı kadar kolay Yaka cebimde deri kaplı defter Yırtılmış bazı sayfalar Unuttum,neden yırtıldılar Şimdi merak ediyorum Unutmak mı Yırtıp atmak mı daha kolay Ölüm kapısını çaldı hayatın Gidecekler beş kuruşsuz yola koyuldular Ne garip daha dün buradaydılar Şimdi yoklar! Soğuk bir yel esti,hazanda ıslandılar Kar serpiştirir,elifler tozalar Bastığımda toprağa,kütürder beynim Ayaklarımın altındalar Gidenler gider,tutulmaz canlar Sevmeyeceksin biliyorum Yılların getirdiği saçta aklar Hala hatırlamadığın Neden dediğin yırtık sayfalar Yinede severdim seni Düşse de saçına kırlar Ali Gençay |
Sana Bakmak
görüyorum ki sönmüş gözakında ayın ışığı bakışlarında yarım bırakılan gecenin ılıklığı duyuyorum teninde sona eren rüzgarı ellerin yüzünde, ben üşüyorum sanırsın yaz ortasında sıtmalı bunun adı sensizlik hastalığı ince hastalık, verem gibi uzun bakışlarında mahkumun duvarları delip özgürlüğe kavuşması isteği gibi yüzünde bazen çocuk bazen koca kadın doğuyor ananın aç sabisini emzirmesi gibi dudaklarında susuz çöllerin vahası çıkarıp tüm üzerimdekileri amadeyim dalacak gibi bazen kirpiklerine tutunuyorum gözlerinin içine bakıp görmek istiyor kendimi bazen kaşlarının üzerindeyim nefesin değiyor yüzüme ben seni gözlerinden içiyorum toprağın yağmuru içmesi gibi bilmiyorum, korkuyorum dokunsam kırılacak, dağılacaksın sanki kristalden çok nazik bir biblo gibi beyaz bulutlar gibisin dokununca dağılacak yada yağacak eriyeceksin bana hep öyle bak ellerin titrek dudaklarında uyuşsun sen hep öyle bak bak ki sende hayat bulsun bahara uyanan karanfiller gibi Ali Gençay |
Sebebim
sen gece kadar güzelim sen siyah kadar bakirim ben su gibi hep izinde dökülürüm sen denizine başımı vurduğum kayalar yumuşak değil yüreğin kadar içimde coşan derya heyecanım sensin ben uzağında ki sesim sen sevincim şarkımın sözü türkümün nağmesi sazda kırılmayan telim gülüşümdeki neşe, sebebim dumanımda efkar tütenim uçuk dudaklarımda ezgim sen titreyen rüzgarım parlayan yakamozum kulaklarımdan düşmeyen sesim ben ozanım sen narım içimde yana alevim rüzgarın önünde gazelim karları eriten yelim yorgunluğum hayattan sen ufkumda ışık gücüme güç, mecalim gözlerime perdesin el kadar yaban ben kadar bendesin Ali Gençay |
Sekte
Bitti kış, bitti üşümeler Boynunu bükmüş Zemheriden kaçırdığım kardelenler İnadına ayaz isterler Kayboluyor karda izler Unutuluyor, unutulmaz denen düşler Bak sıcacıkça yanındayım Elleşmesin bana en yabani gülüşler Tutunsam pürçeklerinden Çığlıklar atacak fahişeler Yıkacağım avazımla şehri Korkuyorum gülümü ezecekler Kışın baharındayım Güneşte yalancı gülücükler Soyunsam sıcağına Ciğerimde kuru öksürükler Giyinsem tenimde boncuk, boncuk terler Düşmüşüm boşluğuna Bir soluk, ara, sigara tadında Saçlarıma değdiğinde ellerin İçimde ölüyor kardelenler Uyumalıyım, rüyalarıma girmeli En çıplağından hayaller Ali Gençay |
sen ben
Sen ve ben biz hüznü geceden aldık yalnızlığı yıldızlardan çaldık yaşamak deyince masallar yazdık ölüm değince ayrılıklar biz sevdayı efsanelerle yaşadık ölümü hançerledik yüreğimizde neden yazıyoruz diye çok düşündüm sebebi: kalemimizi dört nala koşturmak cesurca bir iş fakat beceremiyoruz sözcükleri bir araya getirip konuşmayı kelimelerimiz cesurca yalın keskin bir kılıç ama sözcüklerimiz korkak.. ürkek... a.gencay 21/03/2003 Ali Gençay |
Sen Ben Ve Bize Dair
balıkçı kasabasında doğsaydım sen sırma saçlı kız, çillerinle ağların çekilişini izleseydik seninle yakamozlardan fal tutup suda mehtabı tutsaydık elimizle deniz kabuğu uğultusu birde med cezir korkusu ürkek çocuk yüreğimizle büyümeseydik, kalsaydık öylece her geçen gün daha serpildin sen endamın gözümün önünde halat çekmekten kabarmış ellerimle ben dokunsaydım ipek saçlarına sarılsaydım incecik beline denize yüksekten bakan tepeden batmadan güneş, gün devrilmeden öpseydim utangaç buselerle lebinden saçında zeytin dalından taç elinde bir demet papatya sensiz denizlere açıldığımda uğurlasaydın hırçın dalgalarda fenerim olsan yıldız kaydığında yolumu bulsam, deniz patladığında ıslanır avuçlarım sen ağlamışçasına genzimde tuz kokusu gözlerimde deniz mavisi özlemin bin kat daha artsa her martı çığlığında selam yollasam sana yunuslarla selamını alsam rüzgarla sensiz kocaman yokluklarda ayaklarım toprağa bastığı anda karşımda olsan sarılsam boynuna ne kadar seviyormuşum seni duysan gözlerime baktığın anda sensiz geçen o bitmez günleri en uzun *******i saysam sana yine kayıp olur musun tuzlu dudaklarımda senle yaşamak en büyük hediye sensizlikse ölüm gerisi hayat değil hikaye |
Sen Yoksun
Gece korktum,dudağımda uçuklar Uyku öldü,döşümde kalın yastıklar Sen yoksun Kağıdım,kalemim,bitti yazılanlar Okudum,dinledi seni boş duvarlar Sen yoksun Camın önündeyim,dolaşıyor aşıklar Yalnızlığım ve hasret sarmaş dolaşlar Sen yoksun Gelir üstüme,resmini çizdiğim duvar Şarkılar aşkı söyledi,hüzzam çaldılar Sen yoksun Avutur belki adımladığım kaldırımlar Açtım avucumu anlamadı beni falcılar Sen yoksun Dar geldi koca şehir,daraldı sokaklar Neyleyim yalan dünyayı,beni kim anlar Sen yoksun Ali Gençay |
Senden Bana Kalan
Düştü rahminden birkaç damla kan Ölen can değildi, aşktı sızıp kanayan Üşüdü elleri, soğuktu ölümü çağıran Bakmadı gözlerime gitti, sanki yalan Değersiz *******de zevkmiş yaşanan Tenimde ateşti, içimde kordu yanan Uzaklaştı sıcak mevsim, şimdi hazan Bir avuç kupkuru yaprak aşka kalan Ne varsa sen, beni adam eden sevdan Ayaklar altına aldığım gurur, kavgan Ali Gençay |
seni düşünüyorum
seni düşlüyorum falezlerin kıyısında yüzün güneşe dönük sırtın hayata saçların dalgalanmıyor gözün yeşil bakmıyor bahar yağmurları gibi yağıyor hüzün gözlerinden seni düşünüyorum falezlerin kıyısınsa bana dönüp bakmıyorsun sesleniyorum nafile kulağında denizin fısltısı gözlerinde ayışığından kalma yakamoz parılıtısı seni seyrediyorum falezlerin kıyısında çıkıp gelmişsin romanlardan boğuyorsun batan güneşi saçlarının kızıllığı ile ve gözlerinde yüzyılardan kalma mermer heykeler gibi ağlıyorsun.... a.gencay Ali Gençay |
Seni Özledim
Biliyor musun? Seni gerçekten sevdim Yangınlarım Yıllanmışlığım Sigaram çayımda dudak payım Geceye gizlediğim düşlerim Kağıda dizdiğim şiirlerim Hecelerim Seni özledim Biliyor musun? Seni gerçekten istedim Arzularım Avuntularım Kıvranışlarım Şarkılara yatırılmış kulaklarım Bak yine terliyor avuçlarım Sevgilim Seni özledim Ali Gençay |
Seni Özledim Desem
Ağlarsam göz yaşlarım mavi mi acaba Olur ya ağlayamazsam,yağmur yağar mı acaba Mavi koca bir okyanus olur Martılar uçuşur mu masallar takıp kanatlarına Beklesem çıkar mı deniz kızı Uzun saçları,kalçasında Yakamozlar serpiştirmiş dudaklarına Seni özledim desem Öper mi ölümsüzlük yok olsa da Dolunaya soyunacak biliyorum Ay her zamankinden daha parlak olur mu acaba Yıldızlar yarıp gökyüzünü Düşer mi acep saçlarına Değdiğinde fil dişi tarağı suya Gözlerine alıp yakamozları Seni özledim desem Bakar mı,gözlerim ışığına yansa da Tutunsam martıların kanatlarına Sokulsam yanına,yakınına Utanıp güzelliğini saklar mı acaba Dokunsam sudan berrak tenine Korkuyorum dalıp derinlere ya kaçarsa Seslensem yunus çığlığıyla Seni özledim desem Dönüp gözlerime akar mı acaba Ali Gençay |
Seni Sevmek Gibi
I- Ben Sınırsızı severim Uçsuz bucaksızı Umarsızı, çıkarsızı Ben hisleri severim Kaba sığmayan düşleri Ben ölümsüzü severim Aşk gibi, sevda gibi Tükenmeyen mürekkebi Hiç bitmeyen cümleleri Doğmayan güneşi Ben uçsuz bucaksızı severim Siyahı sever gibi Hadi at kemendini zaman durdur Ben kurulmayan zembereği Kıpırdamayan yelkovanı severim Ben hasreti severim Yalnızlığa soyunmak gibi Ben yıldızları severim Sabahlara kadar sönmeyen mumları Işık topla gözlerin için Ben seni severim Tut elimden yeter ki II- Sen Sev beni Benim kaba sığmadığım gibi Denizde acemi balık gibi Koca siyaha serpilen yıldızlar gibi Sustur tüm acılarını Sen sev beni Ölümcül bir hastanın eceli beklemesi gibi Sakın dur deme yüreğine Sen sev beni Bedenine zincirlerin bıraktığı izler gibi En uçarı düşlerinle sev beni Benim sevdiğim gibi Yüreğinin ne istediğini bilmemek, koca bir tarlayı nasıl sulayacağını bilmemek gibi. Eğer ki bilmiyorsan her yer delik deşik olur, yüreğin gibi. Ali Gençay |
Sensiz Yalnızlıklarımda
kırılan sabahı izledim gözlerim,morarmış şafakta ben geceye,gece bana ağlamakta söyle bana hangi çiçekleri taktın saçlarına sürdüğün leylak kokusu tüter burnumda tenim yokluğunu duyar sensiz gecenin koynunda uyanırım yittiğinde her yıldız tutarım şiirin ellerinden gözyaşın avuçlarımda gezinirim pervasızca hasretin en essahında dillenir türküler titrek dudaklarımda Niceleri verdim sana ahım bile olmadı öfke,kin tadında bakma sen dayanamıyorum sensiz yalnızlığıma Göz kapaklarıma çizdiğim şafak tüm dinginliği ile atmakta Zerdüşt ateşe bir odun daha at İmam minareyi çıkmakta Kestim damarlarımı Üşüyorum Kırmızının ateşten alındığı yalan Kıp kırmızı kan akmakta Korkuyorum öleceğim Ya! ! cenaze namazım kılınmazsa uyan sevdiğim uyan uyanda boynuma dolan tut bileklerimden güneşsin şafağımda atan kansın damarımda akan hadi anne beni yeniden doğur beni anadan üryan yeniden sevmeliyim seni ne bir gece,ne de bir yıl bin ömür sana doyamam Ali Gençay |
Sensiz Zaman
yine zamanı durdurdum oturup köşe taşına geçtiğin o sokağın elimden yuvaraldığım sigaram ayaklarım belli belirsiz bir ahenkle vuruyor uçlarını yere kafamı kaldırıp bakamıyorum geçsen bile görmeyeyim diye ama kulaklarım hep bana sesleneceksin diye sende gelen geçenler oluyor ayak sesleri yabancı kokular burnumda yada gülüşler ama sen yoksun sonra atıp sigaramı eziyorum tabanımla atıp ceketimi omuzlarıma şöle bir dalıyorum sokağına hani kendinle konuşursunya büküp büküp boynunu alaycı bir tebessümle dedimi! ! diyorum gelirim diye demedi ki........ Ali Gençay |
Sensizlik
açılır kapılar,açılır da ben kilitli kalırım güneşi kovalarım, sevda düşer peşime gecede tutuklu kalırım düşerim yollarında dizlerim kan içinde tut ellerimden üzerime basıp geçerler diye çok korkarım senlik! ! giydiğim kalın urba yalnızlığımda çıplak kalırım hasret eser deli,deli üşür tenim,donarım ışığını ver yıldızlara yırtılmazsa gecenin siyah perdesi yolumu kaybeder izsiz kalırım çocukluğumda vurduğum serçeler kanatlarını takıp korkuluklara çıkarlar karşıma büzüşüp yatağımın bir kenarına ağlarım! ! o an tut ellerimden,gir koynuma isyanlardayım anlıyor musun! ! sensizlik de yargılardayım köşeye kurulmuş örümcek ağı yağlı ilmek geçirip kendi ellerimle boynuma idamlarımdayım Ali Gençay |
Sensizlik Risalesi
gömleğim ince bugün yağmur iliğime işledi yoksun sen üşüyorum sensiz boğazımdan lokma geçmedi potinlerimin tabanı delik buruştu, üşüdü ayaklarım kan oturdu, acıyı hissetmedi gözlerime morlar çizdim saçlarımda ıslak üşüdü soluğum Sesim kısıldı kimse dinlemedi çok gezdim çok geçtim aynı sokaktan beni kimse fark etmedi kaşlarımın altına saklandı bakışlarım senden başkasına değmedi fesleğenler açtı bahçemde bülbüller hiç ötmedi pencereme konan kumru bu bahar hiç gelmedi aynaya bakamaz oldum sırrıma erişilmedi dün dündü bugün daha bitmedi geceye sığındım ay tepemde dikilmedi seni sordum herkese kimse tanımadı, bilmedi uyuştu parmaklarım kelimelerim dizilmedi kıpırdadı dudaklarım beni görenler yazık, delirdi dedi bu gariplik nedir kangren oldu şehir kördüğüm sokaklar martılar tepemde dolaştılar deniz delirdi hiç dinmedi ebediden esti rüzgar adamın elinden uçtu gazeteler ben ölmüşüm sanki de yüzeme kapandılar gömleğimde ince bugün yoksun sen üşüyorum sensiz ihanetim olur diye tenime güneşin teni bile değmedi Ali Gençay |
Serseri
Ufkun beyazını aldım Denizin mavisine buladım Çığlıklardan avaz topladım Suskunluğun içine kattım Hüznün gamını çaldım Neşeli şarkılarda bile ağladım En sarhoş *******e daldım Sevdalar üfürük, adamım Aşk iksir olmuş,bir yudumluk Ya hayatta gariplik var,yada Serde serserilik,anlayamadım Elimde makas geceyi keserim Topladım yıldızları İpe süphanallahlar dizerim Hu hular yükselir semaya Ben abdal olur,asa elimde Çöllerde filizlenirim Dudağıma değdiğinde ismin Yırtınır göğsüm,can çekişirim Saçlarıma değdiğinde elin Dirilir,çene bağımı çözerim Kolsuz mintanım üzerimde Metropollerde tombala çekerim Bulamadığımda papazı Bana ne,ben sevgilimi isterim Sevdalar üfürük, adamım Aşk iksir olmuş,bir yudumluk Ya hayatta gariplik var,yada Serde serserilik,anlayamadım Ali Gençay |
Sevda Bahçesi
bahçesindeyim şiirin aşk kokuyor çiçekler uçuşuyor binlerce kelimeden kelebekler uzanıp parmaklarımın ucuna kanatlarında tutuyorum rengini çaldığım karanfilleri düşürüp kağıdıma sevdayı yazıyorum bir an titriyor içim korkuyorum hepsi tükenip ölecekler sevda nesin sen okyanusta sonsuz mavi ne derinsin dalıyorum da yetmiyor nefesim yetmiyor diyeceklerim kelebek kanadını çırpıyor dökülüyor yaşam sırrı tozdan zerreciklerim kuruyor vazoda çiçeklerim akıyor suya renkler yazık siyaha dizilecekler bir günlük ömür bu nasıl sevmeyi becerecekler aşk ateşi uzak olsa ölecekler yakın olsa eriyecekler halen bahçesindeyim ıslandım çisesindeyim son kıta şiir bitiyor yine aşk kokuyor susuyorum kelebek kozayı yırtıyor tomurcuklar açıyor sevdanın demindeyim Ali Gençay |
Sevgili
bugün sevgiliyi gördüm nisan giymişti eteklerinde kiraz çiçekleri başında beyaz bembeyaz bulutlar ellerine kına yakmış gözlerinde maviden mavi umutlar bugün sevgiliyi gördüm nisan giymişti papatya sürmüş dudaklarına eğildim öpmeye,yaklaştım yanına ürkeklik düşmüş bakışlarına yağmur oldum düştüm tenine sızdım güzel yüreğine bugün sevgilimi gördüm nisan giymişti oysa ben gittiğimde güz yağmurları düşmüştü gözlerine üzerine eylül sinmişti Ali Gençay |
Sevme Kahrolurum Diye
bir ben alıştım da sensizliğe hiç kimse alışamadı bendeki sessizliğe hayat bir uzun yol adımlayan benim konuşsam çıkacak tek kelime başlar ve biter sen diye hem ben seni sevdim sana ne ki dilindeki acı söz sevme beni diye uçurum kenarında unuttum saçının tellini savrulur rüzgarın elinde uzak bir vapur geçer önümden salep kokusu denizin üstünde bir ben bir sen bir de İstanbul felek, değme keyfime seslenirim sana gitsen de uzaklara duyarsın gittiğin yerden gelme diye boşa sevmedi bu yürek boşa yanmadı ateşine içime bir kuyu kazmışım benden önce ölürsen diye şimdi gittiğin yerden sesin bile gelmez oysa ben öldüm sendeki bu sessizlik niye üşüyorum kelimelerinin imgesizliğinde kanıyorum mürekkebim bittiğinde sen, sen olalı sevilmedin ben, ben olalı sevmedim o zaman söyle bu sevgiden gitmeler ne diye üzülme, sen üzülme ben sana sitem ederim sen yinede gülümse yattığım sol yanıma yürek olursun sağ yanıma şilte penceremdeki gölgeler büyür, gelir üstüme ah sevdiğim sen bilmezsin seni tenine dokunmadan severim sen bilmezsin gitsen de yüreğim hapsederim sen bilmezsin başkalarını sevmediğim niye işte sen işte ben sevme Allah’ını seversen üzülür, kahrolurum diye Ali Gençay |
Seyr_i İstanbul
I- Aylardan eylül, Gökyüzü bakıra çalar Marmara’da çığlık çığlığa martılar İstanbul melül Havada gam, hüzün kokar Taşında, toprağında büyütülen umutlar Büyüdü misket yuvarlayan çocuklar Büyüdü İstanbul, büyüdükçe daraldı sokaklar Ne kadar kalabalık, sanki mahşer Kalabalıkta ne kadar yalnız insanlar Ne yana dönsem ter kokar II- Hani diyorum uçsam Kollarımda mukavvadan kanat Göğsüme rüzgârı doldursam Kanatlarımın altında saltanat Yalnızlığımın silueti, kız kulesi Kalmadı yüreğinde eski şatafat Yedikule zindanı göğsüm değil de neresi? Ölsem de gömülsem yedi tepeye, bana taht Bitmez bu koca şehir Bitse de hayat III- Ne çok sevildin sen, sevdiler Taşını toprağını mahrem bildiler Haliç’te bir güzelin ayağı suya değse Eteklerini kaldırsa rüzgâr Kaşlarını çattı, kıskandı şairler Bulutlar parçalanır göğsünde Ağlar şarkılar, şiirler Ey gözünü sevdiğim İstanbul Senden büyük sevda mı var? Ali Gençay |
Sıdıka
Kuşlar sana ne söyledi Sıdıka Rüzgar hangi mahrem yerlerine değdi Kaç kez ıslandı dudakların yağmurlarla Daha kaç kez terk edecek uykular seni Aşk haram meyveydi,yedin mi Kovuldun mu,terk ettin mi Yüreğindeki cenneti Bak sevgililer çiçek açmış Dışarıda çatır ayaz,zemheri Sıdıka,üşüyor musun,al ceketimi Ellerin yine yumuşacık mı Gözlerine aldığın yeşil Baksam,bahar uyanır mı Düşsem tenine çise vakti Aşk mutluluksa,söyle Söyle Sıdıka ağlanır mı Şarkılar sana ne söyledi Sıdıka Keman at kılında inim,inim inledi mi Baktığın gözlerde kim var Besteler sana beni söyledi mi Gidemiyorum,mıhlı ayaklarım Yazamıyorum titrek ellerim Sıdıka üşüyorum ver ceketimi Ali Gençay |
Sın
çoğum yok a z ı m s ı n, azımla varımsın hayatını verme r a z ı m s ı n de hadi bir kez daha de yüreğime adın k a z ı n s ı n al ruhumu bana sen l a z ı m s ı n bulutları çek üzerimden güneşim gökyüzüm a r z ı m s ı n |
Siyahı Severim Ben
siyahı severim ben geceyi kuşanır gibi yalnızlığı severim kendimi yaşar gibi saatin geçti mi vakti ellerimi sızlatan bir acı ile uyanırım ne baykuş sesidir beni ürperten nede çocukça korkulan göğü yırtan bir şimşek kıvrılıp dizlerimi çekerim göğsüme sanki nefesimi kesmek için perde sıyrıktır hep ara sıra sönen sokak lambası yada bulutlardan benim için sıyrılan dolunay gözlerimi okşar ve sen yokluğunda yaşanan sen var mısın dolunay gibi yoksa yok musun vakti kaçırılmış zaman gibi söyle şimdi bana gözlerime seni aldığımdan beri uyku neme deva olur kulağımda yokluğunun saati vururken akrep neresindedir yelkovanın yada ne kadar korkutur beni göğü ikiye bölen şimşek ama halen ürpertiyor beni gittiğin o geceki baykuş sesi a.gencay Ali Gençay |
Son Mevsim Hazan
Önce ıhlamurlar yaprak döktü Sonra atkestaneleri Kim bilir nerde kimin dilinde O çok sevdiğim sevda türküleri Varsın olsun Çoktan terk ettim aşk denen efsaneleri Hiç sevmiyorum bu mevsim, bu şehri Göğü kaplayan duman Yırtıyor öksürüşler ciğerimi Geçen yıldan aldığım kaşe kaban Üzerimde yok evi terk et ettiğimden beri Kimilerine göre şizofren olmuşum Kimilerine gör iflah olmaz deli Assam yüzümü kimse sormaz neyin var Beceremiyorum herkese aynı gülmeyi Üşür ayaklarım ıslak çoraplar Botumu gariban simitçiye verdim vereli Bir kadın sevdim, dünya güzeli Gözleri bahar, saçları sam yeli O yürüse, ben duysam Kulağımda narin topuk sesleri Saçlarına bir kez daha dokunsam Öpmesem de çeksem içime nefesini Ciğerlerime derman, silinir kükürt izleri Yanar bedenim, ısınır ayaklarım Bana neyler ki mart dokuzu Neyler bana zemheri Ali Gençay |
Sonbahar
adın sonbahardı hatırlıyorum da her mevsim değişen tadın vardı mısralarında her sevda sonu dökülü verirlerdi hüzzam tadında sari yaprakların hatırlıyorum seni o hiyabanda her şeyi ardında bırakıp terk ederken sevdalarınla o sari mekanları unutma... bu yaşanan son sonbahar değil son değil bu acılar terk etsen de ardına bakmadan terk etmez o sarı odaların ki... gönlü insanin rahmidir sevdaların her sonunda sonbaharın yeşerir, yeniden yorumlar sevdayı yeniden yudumlar hayati sanma ki kök saldığı bu yeni mekan yaşatmaz sonbaharı iste o zaman yeniden terk edersin o sari odaları farklı bu yasamak adına yaşanan hayat değil hayellerdir... farklı bu sevmek adına sevilen sevgililer değil duygulardır... farklı bu her sararıp dökülen yaprakta kaybolan sevdalar değil mekanlardır..... SONBAHAR a.gençay Ali Gençay |
Sorgu
Gece Denize indim İndim de Senleydim Parmaklarımın arasından fışkıran kum Sahile serilmiş ruhum Dalgaların okşadığı tenim Sız içime Senle dolsun bedenim Kumdan kaleler Çocuklar Malsallar Periler Uzat saçını Rapunzel hasretim Sende deniz kokan düşler Durun! ! kaçışmayın Yıkılacak kuleler Susun! ! Sussun betondan şehirler Dalga sesleri kulağıma Ninniler söyler Zaman Harcama kendini Gece gündüz Deniz sahili hep sever Sevgililer! ! Bir gecelik mi sevdanız Köpürür deniz Göğü yırtar şimşek İhaneti Kalbinden hançerler Ali Gençay |
Sorgu/II
Bilir misin yalnızlığı Yüreği lime, lime edeni Olup aslında olmayanları Çocuğunu, karını Evini barkını Bilir misin Hayatın anlamsızlığını Tutmalı kolumdan biri Çekiştirmeli, yenmeli seni İçindeki isteksizliği Gülerken gülen insanlar Bir, bir gitmeli Kalmasınlar Acını bilmediler ki Uzakları yakın edeni Yakınken ırak düşeni Bilir misin Kalbin en derininde gizleneni Sevmekmiş Sevdim sevmeyeni Kim sever benim gibi Ağlarmış gökyüzü Bilir misin baharmış Çiçek açar Aşk kokarmış ülkesi Tutmadan ellerini Erirmiş bedeni Bilir misin Benim gibi sevmeleri Gücün yeterse gitme Ve dayanırsa yüreğin Seve bilme hadi Ayrılığın ölüme eşliğini Hasretin işkencesini Bilir misin Gecenin içi yakan ateşini Eylülde sarı yaprak Zemheride ak, pak Nisanda salkım saçak Bilir misin Sevgilinin ne giydiğini Karanfil kokan teninde Başka çiçeklerin Bendim diyen seslerini Bilmedin/bilmeyecek/bilemezsin Ali Gençay |
Sövgü
örtün üzerimi üşüyorum acı biber sürün dudaklarıma,sövüyorum ayaklarım saplanmış gözlerine gideceğim,gidemiyorum mıhlanmışım İsa’nın yerine sen ölüm meleğim, seni bekliyorum kaçarken senden,sende kalıyorum yaşamayı senle sevdim ben koca adam, ellerine doğdum hani yoksun ya! büyüyemiyorum dur! bir nefes daha çekeyim sigaramdan bir kaz daha söveyim,gelmişine geçmişine bir kez daha söyleneyim mısralardan yar pencerede beni bekler elinde gergef,hasret işler daldığında gözlerini eline batar bir,bir iğneler yar uykuda beni düşler düşünde saçını okşar periler kaçtığında uyku,kaçışır düşler doğar fikrine özlemler anlamsız tüm kelimeler anlamsız tüm nefes alışlar bırak beni! yolum uzun,adımlarım yetmeli olurda gelirsin vuslatıma oyalama beni söyleyeceklerim bitmemeli Ali Gençay |
Söyle Bana
tutsam ellerinden tutunsam saçlarına gözlerine sürdüğüm bahar uyansam sabahına ellerim mi üşüyen yoksa yokluğun mu üşüten yıldız serpsem gök yüzünden güler mi gözlerin yine derinden sevişsem geceye doğan ay ışığıyla tarasam saçlarını kırılır mı fildişi aşkın kırılır mı saçların en hassas ağlamalarında sen sever misin beni uzun yıllar sonra atmacadan kaçan serçe misali sığınsam yine sana gözlerin ışıktan incinmesin diye sürdüğüm kömür silinir mi ağlamaklı sabah yağmurlarıyla üşür müsün yokluğumda yanar mısın istemelerinde avuçlarına aldığın kordan aşkta sen sever misin beni tüm varlığım ve; hiç olmayacaklarımla sakın! bahar bu aldanma ve sakın camını kapama bakarsın konarım umut olur pervazına güvercin kanadında yada süzülürüm çiçeklerden uçuşan tozlarla ben ben ölür müyüm seni sevmesem sevsem yeniden dirilir miyim bir bardak çay bir dilim ekmek beyaz peynir sabahına Ali Gençay |
Şarkımda Aşk Var
Konuştu kendinle mırıldandı Hayat dedi; Gem vurulmaz arsız aygır Koşar! Kişnediğinde, yalnızlıklar korkar Kısar gözlerini, gece olur Hasret olur uzaklara bakar Lila giydi Paçasında mor salkımlar Gözlerinde yıldızlardan aldığı yalnızlık İncecik parmaklar Dokunsa delinecek gece Ağlayacak bulutlar Saçları dokundu omzuna İçinde titrek heyecan Sanki uzanıp arkasından Dokunacak sevda Koca bir yalan İçinde büyüyen rüya Yıkılacak umutlar Acısı var sevdanın Ağlamak istedi Yağmur bozdu tılsımı Islandı özlemle saçlar Haykırmak istedi Susun yağmurlar Dinleyin beni Şarkımda aşk var |
Şaşkı
Yıldız saymakla geçti ömürüm Lanet olsun tutturamıyorum Birini mıhlasam gözlerime Diğeri delik cebimden düşüyor, tutamıyorum Ve saymak yerine artık seyri seçiyorum Yakalamışken saçlarından hayatı diyorum Biraz uyuyayım koynunda Ve düşlerin kayganlığıyla Sıyrılıp yorulmuşluğun elinden Dirilmek istiyorum ölümsüzler diyarında Islığa yatırdığım tüm şarkıların Sözlerini hatırlamaya çalışıyorum Aşkı yazmışlar, sanki abartmışlar Ayrılığı yazmışlar, bilmiyorum sanki haklılar Çocuklar çığlıklaşıyor kulağımda Uçurtmalar koparıp iplerinden Rüzgârla inatlaşıyorum Kimi haylaz çocukların sövüyorlar Kimileride ağlıyorlar Ben mi? Bilmiyorum Ali Gençay |
Şavaş ve Çocuk
Dudak ısırmalarında korku gizleyen çocuk Urbaların yırtılmış,dudakların mor uçuk Sığındığın damlar,köhne in cin sokaklar Kelebek misali hayatın bir kanat uçuşluk Büyüklerin büyüdüler ellerinde tüfekler Ruh satarlar tanrıya,bedenler çukurlarda Bırak silahını tahtadan olsa da mavzer Değilsin suçlu,bahçen tam ortası mahşer Korku sırası onlarda büyüyor küçük çocuk Hava ölüm kokar delirtir insanı bu koku Siz ölümü camdan izleyenler nerde dostluk Savaş mantıksız oyun,durun ölmesin çocuk Ali Gençay |
Şehir
Sabahına uyandığın şehir,neden bu hüzün,kasvet nedendir Kadınlar,çocuklar ve adamlar, neden ölüme yürümektedir. Dilenci, tut yine köşe başını,ırgat, dök terini,at telaşını Çöpçüler,süpürün kaldırımları,temizleyin kandan her taşını Okuyun! ! Dizelere dökülen,mürekkep değil kandır Unutmayın! ! Bir şehri acısıyla yıkan,canavar değil insandır. Ali Gençay |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:13 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.