![]() |
zy18) Gönül Dilencisi..-Mensuriye-
Gönül aleminin dilenciliğini yapanlar nimet bulma sevdasından galip çıkmışlardır. Gözlerini dünya tamahından kurtaramamış olanlar dış perdeden çalanlardır. Herkes benlik aynasındadır. Benliğin ateşi yeter derecede bir gençlik kuvvetidir. Kırk yaşını elde etmeyi ve durulmayı bekler. Çünkü ancak kırk yaşına basınca hayatın kazancı peşine dönüşür. Kırk yıllık dersi tekrar etmenin hiçbir değeri yoktur. Eli uzatıp çare aramak, masal okumaktan daha faydalıdır. Gönül gamını dindirmek, bu gönül gamına gam çekmiş gönüller bulmakla mümkündür. Gamdan anlayan dostların varsa gam çekme. Madem ki yarin var, gamın boynu kırık demektir. Dostların dostluğu gamlı gönüller için bir dayanaktır. İki kişi dost olunca yüz gam eksik olur. Vuslat gecesinden daha kıymetli, sabahın şafağından daha değerli dost. Sultanlar sefere çıkacakları zaman ağırlıklarını önceden yola çıkarırlar. Arı sonunu düşündüğü için kovanı devamlı balla doludur. Kimsenin himmeti sonunu düşünmeye meyletmemiştir. İnsanların mertebesi sonunu düşünme mertebesidir. Göz aldatıcı hayal perdesi bize her an garip oyunlar gösterir. Dünya evi nağmelerle dolu ama oynayan yok. Deniz mücevherlerle dolu, fakat dalgıç yok. Büyüklüğün mayası edeptir. Allah sırlarının hazinesi ordadır. İlk sabah nefes almaya başlayan insan ikinci sabah sesini yıldızlara yükseltir. Yalancı sabahların aydınlığı çabuk geçer. Kişiyi dostuna, yârine kavuşturacak sabahlar gerçek sabahlardır. Kişi tek başına hiçbir şey yapamaz. Yâr aramalı, aramalı ki aradığı her şey yârdan gelir. Herkesin ister istemez bir dostu vardır. Önemli olan eli tutan yârin olmasıdır. Düşüp kalkılan dost insana kapı aralığından daha yabancıdır. Yâr yara yan vermiş, körpe yaşında. Yâra uzanmaya gönül gerek. El gönül ipine uzanacak ki, gurur alçak gönüllülüğe dönsün. Arşın sultanı, cihanı yarattığı zaman huy ile canı birlikte yaratmıştır. Marifet canı çıkarmadan huyu çıkarmaktır. Arkadaşları cahil, kişide yolun acemisi ise, gariplik kimsesizlikten daha acı olur. Kapıdan geçmeye yol yoksa, o daracık geçitte korkudan dil tutulur insanın. Aşktan başka imdada yetişecek bir şey de yoktur. Aşık olundu mu, o zaman kapı çalınır. Gelenin kim olduğu sorulunca da artık çekinmeden: ' Eğer yer verirseniz bir ademoğludur' denir. Kapı aralanır, içeri alınır. Terkip perdesi ortadan kalkar, kişi vuslata erer. |
zy19) Karanfilli Dost...-Mensuriye-
Dostun ekşi söyleyeni var, acı söyleyeni var. Nasıl söylerse söylesin Karanfilli dostun samimi olduğu muhakkak. Nitekim dost acı söyler, fakat doğruyu söyler. Dostu Allah olanın düşmanı olmaz. Kişinin yakını düşman olunca uzak sayılır, yabancı da dost olunca onun yakını sayılır. Bunların dostluğuna asla güvenilmez. Zayıfların kini, dostlukları kadar tehlikeli değildir. Yakası kirli olanın kalbi pek temiz olmaz. Dışını temizlemesini beceremeyen, içini hiç temizleyemez. Kimsenin iç dünyasını göremezsin, ama dışını görmekle, az da olsa bir kanaat sahibi olursunuz. İyi, temiz insanlarla sohbet edilir. Pis, kirli ve pasaklı insanlardan ise uzak durulur. Çünkü onların dostluğu gırtlağının altındadır. Ömrünü seyahatle geçirenler birçok otelci bulur, ama bunlarla dostluk kurmaz. Dost odur ki, hatırladığın şeyi yapmakta sana yardımcı olur. Yapman gerekenleri de sana hatırlatır. Sende olmayan meziyetleri sana söyleyen dost, düşman olunca sende olmayan fenalıkları da sana yükler. Aklın bağlamadığı dostluğu, akılsızlık kolayca çözebilir. Dostluğundan fayda görülmeyen insanın, düşmanlığından da zarar gelmez. Bin kişinin dostluğuna, bir kişinin düşmanlığı satın alınmaz. İnsanların en biçaresi dost edinmeyen, bundan daha kötüsü de dostlarını hiç yok yere kaybedendir. Bütün düşmanlıkların aslı, kötülere dost olmakta saklıdır. Dostları çoğaltmak zekâ inceliğindendir. Dostluğun amacı kaynayan sütün koyulaştığı gibi, kalpleri birbirine zincirlemek suretiyle raptetmektir. Faziletli olan ve faziletleri birbirine benzeyen insanların dostluğu mükemmel bir dostluktur. Dostluk; iki vücutta müşterek bir ruha benzer. Dostların ayrılığının yanında, zamanın bütün musibetlerini ve felaketlerini değersiz kalır. Otuz yıldır kendilerinden ayrı düştüğüm öyle samimi arkadaşlarım var ki, hasretleri bir an bile kalbimden çıkmaz. Çünkü, iyi dostluklar temiz hesaplarla kurulur. Yalnız kendi nefsini düşünerek dost arayan, hizmetçi arıyor demektir. Dostluğun kolları birbirimizi dünyanın bir ucundan öbür ucuna kucaklayabilecek kadar uzundur. Dostluk iyi kişiler arasında hemen kök salar, güçlükle yıkılır. Dertlerini dökecek dostları olmayanlar, kendi yüreklerini kemirirler. Dost rahatlık veren bir merhemdir. Bu yüzden dost kötü günde belli olur, iyi günde herkes dosttur. Dostluk saygılı olmaktır. Dostluktan saygıyı kaldıran onun en büyük süsünü kaldırmış olur. Akıllı biri can düşmanı da olsa cahil dosttan iyidir. Dost kazanmanın tek yolu dost olabilmektir. Kendisiyle yanında yüksek sesle konuşabildiğin kişi dosttur. Gerçek dost, onu unutanı unutmayandır. İyi dost kişiye ayıplarını gösterendir. İyi ve kötü günleri paylaşacak dost bulmak nadir bir talihtir. Dostu olmayan en yoksul insandır. Nitekim,dostsuz hayat çekilmez. Yürek acısını ancak bir dost eli geçirir. Gerçek dostlukta âdi insanların alamayacakları bir tat vardır. Dost kazanmak isteyen kimse, dostluğu paylaşmayı bilmelidir. Ayıpsız dost arayan dostsuz kalır. Kişiye düşmanlık edecek kadar, dosta kuvvet vermek doğru olmaz. Dostluk gündüz görünmez, o ateşböceği gibi ancak *******i parlar. Varlığı darlıkta anlaşılır. Büyük bir adamın dostluğu Allah’ın bir ihsanıdır. Dostluk, dünyayı bir arada tutacak tek bağdır. Dostluk, gönüller arasında ot bitmesine müsaade etmez. Kusursuz arkadaş aramak, dost edinmek istememektir. Dostlara itimat etmemek, onlar tarafından aldatılmaktan daha ayıptır. Dostun yumruğu acıdır. Ve dostun kusuruna bakılmaz. Benden söylemesi. |
zy20) Örümcek Yuvası -Mensuriye-
İnsanların boyunun, elbisesinin, süsünün ne değeri var. Kalplerdeki cevher her şeyden kıymetli değil midir? Gönüller gül devşirme bahçeleridir. Yürek çarpıntısı tedirginlik alâmetidir. İsabetli karar veren insanın kalbinde niçin çarpıntı olsun ki? Orada gönüller saltanatı sürer gider. Nişanlara, makamlara, servetlere ve geçici heveslere boğulan saltanat örümcek yuvasına benzer. Evlerin en hafifi ve de en zayıfı hiç şüphe yok ki örümceğin evidir. İnsan zayıf umutların arkasında varlığına nasıl cevap arar? Elbette biz, gönül sultanlığının peşinde olanlardanız. Nimetler kalplerde tanınır. Bütün bir benlik şükrün ifadesidir. Şükrün zevkine ancak kalbin erdiğini, lezzetini ancak onun duyduğunu hepimiz biliriz. Nefsi temiz etmek kulluğun bir gereğidir. Onun temizlenmesi şerrinden kurtulmayı beraberinde getirir. Kalp sağlam bir yere tutunmuşsa nefsin temizlenmesi kolay olur. Güllerin kokusunu burnumuzun algıladığını sanırız. Oysa burun vasıtadan başka bir şey değildir. Hayat faaliyetleri kalpten başka bir yerde meydana gelmez. Çiçekler insana dersler verir. Uzun bir zaman o ders halkalarına oturanlara ne mutlu. Onlar kalplerdeki çiçeklerin ne demek istediğini ferasetleriyle anlarlar. Çünkü 'mümin ferasetli insandır'. Evlerin depremle yıkılmasından korkmaya gerek yok. Asıl korkulacak şey kalplerin yıkılmasıdır. Çatlayan kalbi onarmak yıkılan evi yapmaktan kolay olmasa gerektir. Yeryüzündeki madenleri aramaya kalkan insan, biraz kendi kalbine bakmaz mı? Bahçelerin yeşerebilmesi için bol su verilmesi gerekir. Peki kalbimizi ne ile sulayalım ki, yaradılış amacına uygun ürünler versin. İnsanların en büyüğü: “Kalpler de demirler gibi pas tutarlar, onu ancak Kuran okumak ve ölümü anmak parlatır”diyor. Kalpler birbirleriyle haberleşirler. Biz buna muhabbet diyoruz. “Gönülden gönüle yol vardır “diyen ne kadar doğru söylemiş. Derler ki, ölüm; kalbin durması olayıdır. Oysa şu nokta unutuluyor. Kalp ebedi hayata açılan kapıyı aralamakla görevli. Ve o hayatın mutluluğu ancak kalplerle kazanılır. |
zy21) Tuz Koktu! ! ! -Mensuriye-
Genellikle saçların dökülmüşlüğü “maden olan dağda ot bitmez” diye yorumlanır. Oysa; bazıları, dağ olmasına dağ da, zemheri soğuğu yemiş dağ. Dışı da, içi de üşümüş. Yaprakların dökülmesi üşütmüşlüğün sonucu. Artık onu yeşertmeye çalışmak taşa tohum ekmek kadar boşuna bir emektir. Bir yerde söylediklerini dinleyecek kulak kalmadıysa, hiç boşuna nefes tüketmeye gerek yok, bulunduğun yeri değiştirmek gerekir. Beyinler üşümüş olunca yeşilliklerin farkına varmak bile artık imkânsızlaşır. O kuru ve koca gövdesine bakıp hayıflanmakta, zamansız ve mekansız çıkışlarla etrafındakileri mahcup etmekten çekinmemektedir. Kıyamet günü Allah’ın kullarından en kötülerini iki yüzlü olanları oluşturur. Onlar bir tarafta ayrı öbür tarafta ayrı söyler. Bir tarafa ayrı, öbür tarafa ayrı yüzleriyle giderler. Devlet malını babasından miras kalmış, öz malı gibi görmek zihniyetiyle tasarrufta bulunmak nasıl bir ahlâk anlayışıdır, anlayamam. Adamın birinin yol kenarında iyi bir tarlası vardır. Bir çiftte iyi öküzü. Tarlasını sürmektedir. Yoldan geçen birisi selam verir. Sorar: ”Bu tarla senin mi? ” Çiftçinin cevabı çok enteresan, bir o kadar da düşündürücü. “Hayır, sadece sırası benim.” “Ant olsun ki ilk yarattığımız gibi yapayalnız, teker teker huzurumuza geleceksiniz.” Enam 6/ 94 Kendi kazancını bırak, babasının o kıt varlığını bile dirhem dirhem kullanmaktan korkanlar, devlet malına gelince çok cömert oluyorlar. onu bağışlamak suretiyle, o kuru kafalarının idrak edememesinden olmalı ki kendilerine itibar edinmeye çalışıyorlar veya öyle sanıyorlar. Oysa bilmiyorlar ki; “el elin eşeğini türkü çağırarak arar”. Ve fırsat bulunca da yapacağını yapar. Her insan kendi yaptığından sorumlu olduğu gibi, sorunlarını da, sıkıntılarını da kendisi çözmek durumundadır. Çünkü, insan genellikle başkasına sürmek istediği çamura bulanır. Yoksulun biri İskender’e; Az bir şey olsun ihsan etmez misin? Der. Az şey bana layık değildir. O halde çok ihsan ediniz. O da sana layık değildir. Cevabını alır. Şurası unutulmamalıdır ki; “eğreti ata binen tez iner.” Elde bulunan yetkiye veya yetki saydıklarına güvenerek, isteklerini kolayca gerçekleştireceğini sanmak veya yapmak en azından bizim de içinde bulunduğumuz toplumu rahatsız eder. Dünyada iki yüzlü olanların, kıyamet günü ateşten iki dilleri olur. İki yüzlü Allah katında emin kimse olamaz Dünya Süleyman’a bile kalmamış. Ki O dünyanın en güçlü ve kudretli kişisiydi. Bazılarının altından oturağını çekiniz, ayakta durmaya bile mecalinin olmadığını göreceksiniz. Yapabileceği oracıkta kıç üstüne oturmaktır. Bu haliyle bile kendini kral sanmak acınacak bir durumdur. Unutmayalım ki, bu dünyada her şey bir baş eğme karşılığıdır. Ve yine unutmayalım ki; diline sahip olmayanlar kendi sonlarını kendileri hazırlamış olurlar. Her şeye rağmen, kendi yerini sağlam görmekten başka, hısım ve akrabaya kıyak yapanları varlığına üzüldük. Ahde vefanın bu kadar ucuzladığını bilmiyorduk. Yazık. Dostlar: “Et kokarsa tuzlanır, ya tuz kokarsa,” demiş atalar. Artık devir tuzun koktuğu devirdir. Bazı haddini bilmezlerin yüzünden. Unutmayalım ki: Ağanın atı sattığı adamın elinde ölür. |
zy22) Alçağın Karı Az Olur. -Mensuriye-
Bu satırların yazarı; önce sen, sonra bütün mümin dostlar, ellerinizdekilerin bir gün kaybolup gideceğini akıldan çıkarmamalısınız. .........Hiç kaybolmayacak şeyleri kazanmalı ki; .........azık bol, ..........yol aydınlık, ..........arkadaş güvenli olsun. Her insanın içinde bir ufuk vardır. Önce onu aşmaya çalışmalıdır. Kalpleri diriltmeden, toplumu diriltmek mümkün değildir. Çünkü toplumlar kalplerden meydana gelir. Kocaman kitapları ezberlemektense, sevmeyi bilmek daha uygun olmaz mı? Bütün anlayışların temelinde sevgi ve bilgi vardır. Bunların ikisinden yoksun olanların bu dünyada neleri kalıyor ki. İnsanların mutluluk dedikleri henüz bulunamamış güzellik gibidir. Onu bulmak için onu keşfetmek gerekir. Her önüne gelenin eli öpülmez. Bu alışkanlık tez zamanda terk edilmelidir. .......Tövbelerini sıkça bozanlar .......işin gerçeğini kavrayamamış olanlardır. .......Yolda görülen pislikler temizlenmeli ki, .......kalplerdeki çakıl taşlarını .......temizlemeye yol bulunabilsin. Bir çıkar uğruna boynu eğri olmaktansa, acından ölmek tercih edilmelidir. Bazı şeylerin zamanla değiştiğine inanmak istemiyorum. Çünkü asıl değişmesi gereken davranışlar olmalıdır. Yoksa bunca zaman yanlışla hemhal olduğuma yanarım. ........Dünya malını çok seven, ........asıl sevilmesi gerekeni unutur. ........Çıkar ve menfaat için koşturanlar ........çabuk yorulur. Nefsinin isteklerine boyun eğenlerse kişiliklerini kaybederler. ..........Sorumsuz olmak beraberinde ...........unutulmayı getirir. Nimeti elde etmeyi düşünen, nimeti vereni de düşünmelidir. Alçak dağın dumanı az olur. Ey gönlüm, sen alçak dağ olma. Dünyalık telaşı az olanların yararlı işlere ayıracak zamanları çok olur. Kısa zamanlar, kısa zevkler için değildir. ........Öyle bir zevk peşine koşmalı ki ........kişiyi ebedi zamanlara ulaştırsın. ..............Sevgi her zaman sert iklimlerin ...............yumuşatıcısı olmuştur. O halde insanlığı sevmeyi, “Yaratandan ötürü sevmeyi' bilmelidir. ............Çoğunluğun peşine takılmak .............onların yanlışlarını kabul etmeyi de .............beraberinde getirir. .............O halde asıl olan gerçeğe .............uygun seçimler yapabilmektir. Adaletin kılıcının keskin olmasını arzulayanlar, zalimin var olmazından korkmamalıdırlar. .......Nitekim; zalimlerin varlığı, .......mazlumların yaşama azminin kamçısıdır. |
zy23) Özgürlüğü İçmek! ! -Mensuriye-
“Ezeli mahkûm ve mahrum kimdir? ” diye sorulsa derim ki; yaratılış harcının bileşenlerine yabancı, tadına yabancı olan kişidir. Dünyayı dünya yapan mucizedeki bu hal insana hayat ve hürriyet bahşeden reçetedir. Artık özgürlükle nefesleşmek, hazzın bitmez deryasına dalmak vaktidir. ………………………Özgürlüğü içmek, ……….gönül yurdunu ziyaret etmektir. Bütünleşmenin maviliğinde bir engin gibi dalgalanan gönül mabedi, yaratıcının en büyük ihsanı olan özgürlükle birlikte insanındır. İnsan “insan” olduğunu bildiği müddetçe bu mabedin içinde yaşar. Vuruldukça kuvvetlenen, darbe yedikçe şahlanan mânânın gizemi sonsuz maviliğini sunmakta, hürriyet dağıtmaktadır. Mücadele insanın çeşnisi, bedeni. Ruhun cilası, kalbin müptelası. Özgürlüğün yokluğunda dâvâ düşüyor, sorunlar eriyor, mânâ tükeniyor. Dünya, dünya olmaktan çıkıyor. ……………………………Ey özgürlük; sensiz bu yelkenin seyri anlamsızlaşıyor. ………………….Seni azim diye içmeli. Çünkü azmin kamçısı sensin. ……..Kamçıyı vur, bedenlerde şaklasın. ……………….Acıma gaddar ol. Çünkü, …………… insan “insan” olmak istiyor. Özgürlüğün muhteşemlik simgesi, enginliğin delili. Bu enginde renkler ve dalgalar çizilmiştir. Özgürlüğün çapı renklerdir, dalgalardır. Sınırsızlık enginliğin gücüdür. Sınırsız olmak faniliğin yenilmesidir. İnsan bu gücün hem kendisi, hem de zerresidir. Enginde parsellenen benim, sensin. O enginliğin içinde zerreyiz biz. Ben, kusurlumdan şikayetçi bir tevazu ırmağı olmak, akmak istiyorum. Çirkinliklerimde güzellikler bularak asıl güzelliğe koşmak istiyorum. Ekmeğimin hilesiz, bereketli, emeğimin bir derya olması çabası, mücadeleye mecbur ediyor beni. Mücadeleye aşına olmayanın hamuru maya tutmaz. …………Bizim dağımızın doruğu özgürlüktür. ………….Biz açlığa alıştık, ……………..tuzu katık ettik. …………………Artık yeşerdiğimiz tarlalarda ……………………. özgürlük çiçeklenmeli. Özgürlüğü içenlerin nefesleri vasfını tarlaya aşılar. Tarla tohum istemez olur. Zira toprak zaten tohumdur. Bu tarla başı dik, anlı ak, omuzları kalkık, şahin bakışlı, er sözlü, mazlum dostu, zalimin başının belâsı olanların tarlasıdır. Bu topraktan artık irfan fışkırır, fazilet patlar. Çünkü, zahmet çekenin mürüvvet hakkı olsa gerektir. Yalan, hile, desise, iftira, zulüm, soy-sop bağnazlığı ile savaşmalı, dayanmalı. Çünkü kavga ederek sükunu kazananlar, zahmetin değerini anlarlar. ……………………Ey özgülük, ………….sensiz bir çıplak dünya ……yaratmayan mimara hamt olsun. ………………Sen bizim servetimiz ……………………..ve nefesimizsin. |
zy24) Kurtuluş -Mensuriye-
Susmakta sonsuz faydaların ................olduğunu bildiğim halde, dilimin konuşmasından hoşlanıyor olmalıyım ki, .................başıma bunca belaları ........................açmış olmasına rağmen konuşmasını engellemiyorum ................veya engelleyemiyorum. ....Ey aklına her geleni söylemeye alışkın dilim: …...Eğer hakkı söyleyemiyorsan …......sus. ……….Eğer lüzumsuzluğa, küfre, ……….günaha alet oluyorsan ...............sus. Eğer boşu boşuna, ..amaçsız gayret ediyorsan .....................yine sus. ….Sus ki; senin susman sonucu …….benim insanlığım ortaya çıksın, ………başım kurtulsun. Hakka kulluk yapmayı beceremeyenler, bundan kaçınanlar başka ilahlara kulluk yapmaktalar. Çoğu zaman bunun farkında bile değiller. ........Uzun emeller peşinde koşmaktan yorulduk. ...........Sonra bütün emellerin ..............bir sonu olduğunu anladık. .......Artık Allah’ın rahmetini görmekten başka ..............bir emelimiz kalmadı. İnsan hazırlıklı olunca ....başına geleceklere karşı önlemler alabilir. ........Her şeye boş veren, ........ömrünü de, ...........çalışmasını da ...............beyhude ziyan etmiş olur. Yoklukta yaşamaya çalışan varlığın kıymetini bilir. .....İnancımız inmeyen bayrağımız olmalıdır. İnsan üzerindeki her türlü dünyevi tasarruf insanı köleleştirmekten öteye hiçbir mânâ ifade etmiyor. …… Aramızdan ayrılanların adlarını ……….tek tek sayamam ama, …………..bu gidişin bizi mutlaka ……………..beklediğini söyleyebilirim. …Yaratana kulluğunu bilenin …bir tebessümü kalbimde çiçekler açtırır. Ve her gönül ……kendi dünyasına gömülür. Bu yüzden olacak …..dünyaya çok özen gösterenlerin ………mezarları çok süslenir. .......................Madem ki; .................yerde ve gökte olanların tamamı ...........insanı uyandırmak, ......aklını düşündürmek için yaratılmıştır. O halde; ..... gerçeği anlamak emelimiz; ............Hakkın rahmeti ümidimiz, .................azabı korkumuz... ......Yeryüzünün çiçeklenişi sevgimiz ........ve ............güneşin gönüller üzerine doğması ..............gayretimiz olmalıdır. |
zy25) Sana Uçmayı Öğretemedim...-Mensuriye-
..…Sevgi yalım yalım, ………aşk deli rüzgardı sende. …………….Sana uçmayı öğretemedim. …….Bir saksağan kadar olmayı beceremedim. ……………………Kendini nasıl koruyacak, ………………nerede gezip dolaşacak, ……………nerede kanat çırpacaktın. ………..Daha gökyüzüne hasretini gidermeden ……kanatlarını koparacaklarını hesap edemedim. Hayat yolundaki tehlikeli uçurumlara, …………..göz alıcı renklerle parlayan, ………..dikkatini çekecek işaretler koyamadım. ……Uçurumlar, bataklıklar insanı nasıl avlar …………………………………gösteremedim. …………….Bizim geleceğimiz geçmişimizdi. ……Geleceğe de öyle bakıyordum bunun için. Ama heyhat! …. Yine de insan aklına geleni yapma ………………özgürlüğüne sahip değildir. ….Şayet özgürlüğün anlamı bu olursa, ……..yeryüzü kan gölüne dönüşür. ……….…….Bunları anlamak zaman ister Gönlümün dudakları ……………… cılız bir titreyişe kapıldı. …………….Önce gözlerinde buğular …………….iri damlalara dönüştü birden. …………Titreyen elini bir tüy hafifliğiyle ………..gezdirdi dağınık saçların üzerinde. ……Karşılıklı baygın bakışlar oldu bir anda. …………………………… Sessiz, derin. ………..Çok şeyler konuştu gözler. ………Birbirlerine dilin veremeyeceği ……………. sırlar verdi, aldı. ………Hülyaları geniş ufuklar açtı beyninde. Hiç kimse sadece kendi için ………..yaşamıyordu dünyayı. …….Bütün yanılgıların bedeli arada kan bağı bulunan herkese çıkıyordu. ……………………Bir endam aynası gibi. Dünya artık arada kan bağı bulunanların müşterekleriydi. ……….Gökyüzünü koyu bulutlar istila etmişti. ………………………Amansız bir yağmur ……………hiç ara vermeksizin yağıyordu. ………Gönül şehrinin sokakları ………..yağmura tutsaktı şu an. …..Caddelerin, sokakların perişan manzarası …………..karışık bir dekor halinde sergileniyordu. Bahar kocadı gönülde. ……….İçerisinin sıkıntısına karşılık, …………….dışarının albenili manzarası …………..onu kendine çekmeye başladı. ………..Kararsız düşünceler içerisindeydi. ……….Günlerdir beynini kemren ………………….bir sıkıntının tutsağıydı. Baygın bakışlarında anlamsız bir …………………….parlama meydana geldi. Tunçtan bir heykel gibi hareketsiz, nefes almadan bekledi çakılıp kaldığı yerde. …………….Alevden bir el dolaştı beyninde, sıkıntı terleri döküldü yüzünden. Gökyüzü bu kadar puslu muydu eskiden? ……………………..Onlar da sihirli …………..bir yalnızlık içinde mi inliyordu? ……Dallarında cıvıldaşan, …………yapraklarda cilveleşen kuşların ….yokluğuna yas mı tutuyordu bu gariplik? …..Karınca yuvası gibi kaynaşan caddelerde, tek ıstırap yükü onun omuzlarında mıydı? Gün batı yakasına aheste bir eda ile …………………….çekilmeye başlamıştı. Gözleri hep gelecek yolcuyu gözlemekle meşgul. Birden yüzüne emsalsiz bir neşe yayıldı. ………..Evet yanılmıyordu, ………………………….gelen beklediğiydi. Gamlı gönlün çırpıntıları başladı birden. …………… Gözünden tespih taneleri gibi ……yaşlar boşalmaya başladı. ………………………Sadece sana malum ki; ………bu incinmiş gönülde gereksizliği ….. en aza indirmeye çalışarak, ..günah seli gibi akan insan güruhu arasında ………. ruhu ve bedeni kirletmeden yaşamaya çalışan, …..müsterih vicdanlı olmak çok zor. Garip bir his cilveleşti yüzünde. ……Alnından ince terler söküldü, ………………gecenin yalnızlığına eş. Gözlerini bezgin bir ifadeyle kıstı. ………..Yakın bir hedef gözleyen gamlı gözler, …..o kararsız adımlarla yine malum noktaya doğru ………………………………..sürüklenip gitti. Ezik duygular neşter yedi birden. …………………..Aşinası olduğu bir sesle irkildi. İç huzursuzlukları artıyor, …………………….nefesi daralıyordu. Kesin bir itirazın amansız kasırgası, ………………….dehşetli çizgiler çizerek dudaklarında mırıltılar dökülüyordu. Şehirlerin gökyüzünde uçuşan, …………………..kanat çırpan kuşları yok artık. ………….Doğrusu yazık oldu onlara. ……………………….Kirlilikle zehirlendi hepsi. …………..Kalanlar ürktü şehirden. …………………….Artık ağaçların dalları öksüz. ….Ah! İnsanlar her şeye, ………….bütün mahlukata olduğu gibi, gönle de bir o kadar acımasız ve gaddar. ……………….Ben peşimden el sallanmasından ………………….hoşlanmam gönül. …….. Keşke tercihini yapmamış olsaydın. Ben bu yükümle durulmayan …………..adımlarla çekip gidemem artık. …………İçim parça parça. ……Aldatıldığımdan değil. Sizi üzdüğüm için üzgünüm. |
zy26) Deprasyon... (Mensuriye)
İnsan kafası boş durmayı hoş görmez. Akıp giden zaman, .............durduğunu sandığımız ………….. bir alanda faaliyetini sürdürür. Alemde başıboşluk yoktur. ………Hayatımızdaki boşlukları sevaplarımız ……………………..ve günahlarımız doldurur. Gönüller neye bağlı ise; .....................onu severler. Sevdikleriyle .....hayatlarının akış planını çizerler. Gönüller belki de ıstıraplı tesadüflerden ………………………….kurtulmak için yeniden inanma ve kabullenme ararlar. Bir yol isterler ki ............. arzuladıklarına ulaşsınlar, .....................korktuklarından ……………….kaçabilsinler. Arzulanan her şey bir umuttur. ……………..Arzular, peşine neleri feda ettiğimizi anlamakta zorlandığımız ...................bir ümit güneşidir. ……………….Gönüller o arzulara karşı zayıftırlar. ……Kavuşabilme uğruna boşluklarda …………………dolanmayı ve hayallerden medet ……………………..ummayı tercih ederler. İşte insanı kötü düşünceler burada yakalar. Arzular bitmez, ...............her arzu da gerçekleşmez. ..“İnsan taşa tohum eker, ...taş biter de arzu bitmez” …………..diyen üstat Mevlüt İhsani …………………..çok doğru söylemiş. ………………………….Arzulara esir olan insan ………………….. onların peşlerinden ayrılamaz. Bu ise insanın içinde ………………..boşlukların doğmasına sebep olur. Nefis ise bitmez tükenmez arzularıyla ……………….bu boşlukların büyümesini, çoğalmasını sağlar. …………………Yürümekte olan günlük hayat ………………….ruhi cephede gediklerin açılmasına, …………………çoğalmasına müsait bir durumdadır. …………………. Bu yüzden gedikler gittikçe çoğalır, ………………..yarıklar derinleşir. Kötülükler bu durumları kollar, …. ruh kalesinin boşluklarından ...................insanın zihnine dolar. .......Zihinde düzensiz durumların doğmasına sebep olurlar. ......Varılamayacak hedefler gösterir, sebepsiz atılımlar önerirler. ………..Zihin bu kötü duyguların yağmuru altında ………..makul düşünmeyi kaybeder. Bu çözülme tatmin olma ..........duygusunu ortadan kaldırır. ……………………………..Umut bağlarını koparır. Gönüldeki barış ortamını anarşiye dönüştürür. ………………..Böylece insan farklı inanışlar ……..ve bir sürü hedef arasında bocalar kalır. ………………………Arzulaması hiç bitmez. …………………Hiçbir şeyden tatmin olmaz. Boş hayaller peşinde koşmaya devam eder. Geçici olanı düşünmekten ……… ebedi olanı düşünmeye fırsat bulamaz. Asıl sevgili yerine sahte sevgililere boyun eğer. ……………..Aç gözlülük ve iştah artar, ………………………..…..kanaat azalır. .…….Artık dünyaya daha çok ............önem vermeye başlar. ……………Ölümden korkar. ……………Bazen kimseyi beğenmez, …………kendisini en pis hayata alıştırır. ……..Gününü gün etmeye bakar. …………….Aklına hiçbir şey getirmemeye çalışır. …………Böylece iç dünyayı tahrip eder. İç düzeni bozacak, ...............tedirginliğe sebep olacak ………. iç boşluklar ancak kâmil bir imanla ………………………………doldurulabilir. Güzel ahlak; ......... manevi hayatın dış süsü olur. Böylece insan hayatı ...................................bir anlam kazanır. |
zy27) Gönül Diyarı..-Mensuriye-
Gönül öyle bir yer ki, Gök kubbenin sınırı oraya dayanmış. Cennet bağının kokuları oraya yayılmış. Gülün özünde yer almış, Eteğini dikenlerin ayakları altına sermiştir. Bülbül, tatlı tebessümler saçan gülün Yeşil dalları üzerinde perişan bir hale gelmiş, Taze otlardan, süt gibi çiğler damlamakta, Ceylanlar sanki o sütün şekeriyle mest olmaktadır. Gülün süslü yuvasında poyraz cilveleşir, Ceylanlar gülün dallarında çiçekler toplar. Orada birbirine karışmış çiçekler, Yelpaze gibi titreşir. Orada yaseminle gül el ele vermiş, Kumru ile bülbül bir ağızdan onlara Türküler söylemektedir. Sabahları feryat eden keklikler, Semayı ahlarıyla çınlatır. Rüzgar cezbeye tutulmuş bir derviş gibi Sultani söğüt yapraklarına şiirler yazar. Bazen bahar çimeni selamlar, Bazen gül dikenine teşekküre koşar. Orada her şey şükrün niyazındadır. Ey gönlüm, Bu yolun ayırımları kıldan incedir. Bu inceliklerin sırrını yakalamaya gücün de yetmiyor, Artık kendini dışarı at. Bu toprağın vefası yoktur. Topraktan daha iyi bir mertebeye Yükselme yolunu bulabilmişsen ne mutlu. Yoksa buraya bağlanmak akıl kârı değildir. Çünkü; bu toprakta Her şey bir baş eğme karşılığıdır. Her iş yüz türlü kulluk zilletinin karşılığıdır. Hünerin varsa vezir olursun, Hünerin yoksa rezil, unutma. Bu yüzden gül, Bülbülün öpücüğünden yaralanmış, Çiğin damlasından gülün yaprağı incinmiştir. Lalenin tepesinden dumanlar çıkıyor, Görmez misin? Rüzgarla dalgalanan çimen Sanki yerinden uçmak istiyor. Yasemin tazeliğinden akacak gibi. Hele o sığırkuyruğunun kokusundan Rüzgâr dile gelmiş konuşuyor sanki... Bu diyarda her şey Sevda sarhoşluğuyla filizlenirken, Güller arından kızıl rengine boyanır. Her sabah güneş yeniden doğar. Her sabah taze bir başlangıçtır. Bu yeşil bağın çiçekleri, Yerin hayatıdır. Orası gökler gibi nakışlarla bezenmiş, Yeşillikler yetiştirmek için seçilmiş bir yerdir. Orada seher yıldızı her sabah doğarken sana: “Başından yeşilin eksik olmasın” diyerek dua eder. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:29 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.