![]() |
Teselli
Senin yanımda yokluğun Düşüncelerimden başka Varlığımdaki olanları değiştirmedi. Sen yanımdayken de Görüyordum,konuşuyordum... Velhâsıl beş duyum da İşliyor eskisi gibi Sen yokken de yanımda. Eskisinden fazla olarak sadece Seni düşünüyorum şimdi. Ne çıkar sanki? Sen ve ben yine aynı atmosfer altındayız Bastığımız toprak biz ayrı olsak da aynı İsmi değişik olsun isterse Değil mi ki toprak? İşte benim tesellim bunlar Bir tesellim daha var: Allah'ı da görmüyorum senin gibi Allah'ı da seviyorum,hatta senden çok... Sevgi,görmeksizin de yaşarmış değil mi? Alper Kürük |
Teselli Değil
Kahrol sen de ömür güzel kahrına Bunca zaman kahrolan sen değilsin, Aldırma dünyanın yokla varına Ruhun güzel için her dem eğilsin. Güzel olmasaydı dünyada eğer Göz verir miydi hiç boş yere Allah? Tüm güzellikleri görmeğe değer Bence şu göz dediğin vallah, billah. Çocukca küssün mü Yaradanına Güzel olmadıksa diye çirkinler, Aşkın kör gözleriyle bakanına Güzelleşir çirkinler bu da yeter... Alper Kürük |
Tiryakilik Başa Belâ
(Bu şiir kahvenin kıtlığı yıllarınındır...) Ey insan kardeşler Harp bizim neyimize? Şurada bir koyunluk ömrümüz kalmış İyi geçini geçiniversek İyi iyi geçiverse günlerimiz... Ey Brezilya'lı kardeş Ne üzersin biz tiryakileri? Denize dökeceğine, Cayır cayır yakacağına Ver kahvenle bayram etsin boğazlarımız. Kavga neyimize bizim Ey Brezilya'lı kardeş Bak,kendini düşünmeyip Azıcık da bizi düşünseydin Biz tiryakileri... Bir sigaramdan çekecektim nefes Bir de kahvemden yudum Başım yerine gelecekti Ne böyle sızlanacaktım Ne de bozulacaktı kahve rüyalı uykum... Alper Kürük |
Tophaneli
Babası tavla atarken kahvede O,köşe başında dokuz taş oynardı. Babası nargile fokurdatırken Nefes çekerdi çöp sigarasından Bir tiryaki neş'esiyle içten. Huysuzdu babası... Aç-susuz yattı Tophane kahvelerinde günlerce İçtiği bir bardak çayın hatırı için Babasına karşı geldiğizamanlar. Kâh korsana benzetti kendini Kâh cinayet filimlerinin katillerine Saçı sakalına karıştığı anlar. Tophane kahvelerinin havası Baba evinden de çok sardı onu Esrara orada alıştı, Orada alıştı büyük yalanlar kıvırmayı Allah korkusunu duymaksızın. Ter döktü birkaç kuruşla oturduğu Sigara yanığı kumar masalarında, Monte Karlo kontuna dönerdi Loş ışıklar altında Kâh rest,kâh pes çekerken. Aç kaldığı da olurdu bu yüzden O,aldırmazdı açlığa. Dışı insandı içi şeytan Hak verirdi kendine her an Kaderi her edişinde bahane, Dünyada Cennetiydi onun Kafadar dolu kahveleriyle Tophane... Alper Kürük |
Toplantı
İnsan gözünü bir kere Dünyaya açmaya görsün Bakar ilk topluluk nazarıyla Doğumevinde Yolunu bekleyenlere. Artık arkası gelir toplantıların... Ta ölünceye kadar Hatta daha da uzar. Dünyadaki toplantılar bir yana Saymakla tükanmez: Doğumda,düğünde,ölümde... Fakat âlem değişir değişmez Başlar bir son toplantı Ki kâinat içinde... Alper Kürük |
Toprak
Toprak sizi de düşündürür mü? Böyle beni düşündürdüğü gibi Düşünmek istediğiniz anlar. Düşünmek bana Hak vergisi Bir de o olmasa ben Çırılçıplak kalacaktım tümden Dünyada. Düşünüyorum,düşünüyorum da Cevaplandıramıyorum bir türlü; Bu toprak ki ekilen tohumu Filiz filiz çıkarır, Yarın kaybedersem ruhumu Tıpkı tohumcasına ekileceğim Toprağa ben. Şu ki beni düşündüren: Ben gibi nice tohumlardan Ekildi şimdiye dek Olmadı bir fışkıran. Kalbimde var şu imân: Belki filiz vermiştir Bu ekilen tohumlar O,bilinmez âlemde... İmân eden etmeyen Hepsi bir,hepsi aynı Değilmi ki ekileceğiz hep Olmayacak ekilmeyen Ne gelir elden? Alper Kürük |
Tozkoparan İskender Destanı
Zaman aka aka geldi Ta on beşinci asra kadar... Bu asırda, bu yurtta Nevcivanlar içinde 'Tozkoparan İskender' de yüceldi. Daha çocuktu yaşı Ama cesur mu cesur, O kadar da güzeldi... Atıcılar dergâhında Yay kabzası kavradı, Birgün arslan pençesiyle Kirişini bağladı. Ağzından 'Bismillah' yükselirken Çekiverdi yayını Hayrette bıraktı âniden Kemankeş Alayını. 'Toz'u kopmuştu yayın... İhtiyar kemankeş 'Yıldırımlı Baba' Seslendi içinden alayın: Bu nevcivan kemankeşten Dâim kuvvet akacak, Görürsünüz bizi birgün Gölgesinde bırakacak... O esnada bütün alay İskender'i çembere aldı Bundan böyle lâkabı: 'TOZKOPARAN İSKENDER' kaldı. Dillerde bütün hep o, Kuvvetini kıskandı kemankeşler, Bu uğurda kazandı nice nice Dostlar,düşmanlar,eşler... Bıyıkları terlemişti henüz On altı yaşındayken Bir sefer yeli esti tatlı tatlı Venedik'e doğru. Kaptan Paşa 'Küçük Davut'a Bir muhafız takımı verilirken Tozkoparan İskender de Biriydi kırk kemankeşten. 'Burak Reis' o seferde Şanlı deniz tarihinin Sayfaları arasına Şehitlikle gömülürken, Savaşın geleceği Bilinemezdi önceden. Bir Venedik kadırgası Ustaca bir manevrayla Rampaladı Paşa Gemisinin kıç yanına. Zırhlı bir Venedik'li Zırhına güvenerek Sarıldı şimşek gibi Amiral Sancağına. Suya düşmüştü Sancak! Aman ne felâket? Arslan Türk Kaptanları Görürse şanlı Sancağı Öyle savaşırdı ancak... Durur mu hiç İskender gayri Nişan aldı o an Venedik'liye karşı. Ok, göğüs ve arkadan İki defa zırhı deldi... Sıra Sancağa geldi. Yıldırımcasına birden Atladı denize yalın pala Kara sulara gömülürken Sancağı aldı Ve kâfirin boynuna Bir de palasını çaldı. Sancağı tutmuştu bir elle Bir elinde de kesik kelle Tırmandı Paşa Gemisine. Başı sapladı önce Sancağın alemine Sonra dikti Sancağı yerine. Bu baş döndüren sahne Sürmemişti bir dakikacık bile. Kaptanlar Sancağı görünce Sevinçten deliye döndü Binlerce top düşmanı dövdü... Tozkoparan İskender Pehlivan... Bu nevcivan,bu yiğit Helâl süt emmiş anadan, Yücelik dilerken Tanrı'dan Nihayet düştü şehit... İstanbul'da Ok Meydanı Şan,şeref veriyordu bir zamanlar. Pazusuna güvenen pehlivanlar Sıra sıra merasimle ok atar Dikilirdi 'Nişan Taşları'... On beşinde taşını Dikerken Tozkoparan Fethetti cesaretle,imânla Şehitlik kalesini, Dikti kalplere oradan Unutulmaz bir ikincisini... Alper Kürük |
Trafik Feneri
Kırmızı dudağını gören dudaklar Frenlemiştir dudağının üzerinde Kimbilir kaçı şimdiye kadar? Yeşil gözlerini görünce gözler Kalpler durur,düşünceler dağılır Ve insanın içi geçer. Biraz sitemle söylüyorum kızma sakın Kızıl,kıpkızıl dudak,yeşil göz... Surat değil trafik feneri suratın. Alper Kürük |
Turgut Reis Destanı
Avrupa'yı dolaşır bir isim: 'DRAGOT' geliyor... Ağlayan çocuklara sussun diye Bu isim söyleniyor. Duruyor çocuğun sesi Hatta tıknefes olup Korkudan zor alıyor nefesi. Dehşet timsali olmuş Koca Turgut Reis Korkuya kapılmış Ak Deniz... Cerbe Adasında birgün Gemilerini yağlarken Papa Sancağı taşıyan Müttefik donanması Başında 'Amiral de Cigala' kumandan Bastırdı birden. Çıkarttığı toplarla Turgut karadan Ateş etti düşmana. Gündüz geçti öylece... Kurtuluşa yoktu imkân. Hummalıca çalıştı Tayfalar ve forsalar Yağlandı kalaslar. Karanlıkta o gece Yapılan yağlı yoldan Gemilerini gizlice Yürüttü karadan Öte sahiline adanın. Turgut'u ertesi gün Göremeyince düşman Şaşkın ve üzgün... Sonunda deniz kurdu Görünüverdi arkada. Koca bir gemisi düşmanın Geliyordu Sicilya'dan. Gözlerinin önünde zaptetti Gemiyi birkaç dakikada Kayboldu deniz kurdu. Amiral de Cigala Bağırdı arkasından: 'Bu adam insan değil, Şeytandır Şeytan! ' Bir sefer de Malta'da Denizlerin Turgut'u Erişti seksen yaşta En büyük saltanata... Alper Kürük |
Tutulan Güneşler...
İki bin altı yılı Yirmi dokuz Martında Dört kez gördü ayın yüzünü Güneş dört kez tutuldu MANAVGAT -KONYA - NEVŞEHİR - ORDU Üç- dört dakika içinde Öğle vakti gündüz iken gece oldu... Güneş bile dayanamaz ay yüze Gelirlerse bir an için yüzyüze Tutulan hep ay değil güneş olur Alllah'tan ki bundan çabuk kurtulur Yoksa kâinatın bu sonu olur... Ben de gördüm ay yüzlümü bir kere Tutulup kaldım tam kırk beş sene Şikayetçi değilim şükür bu hayatımdan Zararı yok olsa bile kime ne? Benim gibi ay yüzlüsüne tutulan Nice güneşler var hepsi de memnun, İsterim ömrüm bu tutulmamın sonu olsun Gönlüm hep cânanıma tutulsun ha tutulsun... Alper Kürük |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:19 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.