![]() |
Sevgilim sabahın erkenini seviyor,
ben geceyi ve esmerliğini onun, o dorukları seviyor, korkuyor bundan ben rüzgarla buluşan tepeyi, tuhaflığı, ona bir yeşil gülümsüyor, ben, hayatı delice sevdiysem nasıl, diyorum, seni de öyle. O kendi boşluğunda oyalanan günlerde canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor, ben göğe bakıyorum geceden, kendi çukurunu bulmuş deniz gibiyim diyorum, yanında, o sabahları eğilip öpüyor denizi. Çıplağın çıplağımda, rüzgarın dağımda olsun, esmerliğin gecemde, öyle kal. "Bulutlara bak, gidiyorlar, hızla" diyorsun, yağmur bir yalıyor yüzümü, bir duruyor. Sabahları eğilip yüzüme öpüşün geçiyor bir, bir duruyor aklım. Su ve rüzgar, dağ ve doruk, sonsuz hepsi, oysa camdaki sardunya gibi üşür bana biçtiğin ömür, ölüm geliyor aklıma bir bir, çıplağın çıplağımda. Rüzgarın dağımda olsun esmerliğin gecemde öyle kal, sana sonsuz sarıldığımda. |
( sen bahçe , bahçe de gül , güllerde sen --- ben fırın , fırında kül ,
küllerde ben. ) Sen gülüp çağlasanda neşede Bak ne hale geldim ben köşede Damla damla bitirdin beni şişede Tattırdın bana hüznü her yerde Kalbime mıhlamışım açıkçası Söküp arasınlar yok başkası Hasretin dom - dom saçması Olurum ben sana nişan tahtası Kapının eşiğinde beklemekden yoruldum Tek seni istiyorum anla tek sana vuruldum Ben tam deli sen çeyrek çılgın bana uydun Sayıklarken adını dilimde yine tesbih oldun Bende ki aşk israrı sende hep gurur Sende ki inatçı gurur sanma durulur Sanma başkası sana böyle mi vurulur Gururun sanma vurulmadan unutulur |
Konak saat kulesi dibinde bir bayan
kurumuş dudakları saçları acele taranmış ayakkabıları oldukça ıslak bedeni üşümekten firar etmiş yaşam yorgunu bir bayan. Gözlerde kaçamak bekleyiş endişeli geçti önümden seslensem duyacaktı bekletenleri konuşalım diyecektim yağmur yağmakta o aramakta bekleteni semanın tuvaline sadece kara bulutlar çizilmiş yıldızları silmişler aldırmadan şemsiyesiz umutlarda bekledi kuru kalabalık ıslak sokaklarda hızla geçiyor belki onlarda koşarak arıyor yerlerde ıslaklığın geçici gölgesinde mutluluğu. Gelmedi bekleteni bayanın derme çatma düşler ülkesine dönüyor yağmurda örselenmiş üzgün için için yanıp İzmir in aşk sürgünlerini ıslattığı yağmurunda kuru adımlarla çaresiz gidiyor kara kara düşünüp beyaz martı çığlıklarında gitti bayan ben yağmura sürgün boşluktaki pıhtımla utana utana unuta unuta usana usana yağmurla akıp yine yalnız evime sürüklendim. |
Aşk acısını çeken bilir
Bir ben bilirim Bi de göz yaşlarım bilir Sen bilmessin aşk acısını ey sevgili Sen bilmessin sana olan aşkımı Sana olan sevgimi Sen bilmessin Senin yüzünden ağladığım *******i Aşk acısını ben bilirim ey sevgili Sen bilmezsin sensizliğimi Sen bilmessin uçurum diplerini Sen bilmessin gecenin içinde saklanan kalbimi Ben bilirim sevgili AŞK ACISINI ÇEKENİ |
Aşk acısı zor geldi bana,
Çekemedim, çekemezdim. Bu zorluğunu gördükten sonra Aşk acısı bu…Aşk. Aşkın dış görünüşü üç harften ibarettir. Ama ya yaşanışı, onu hiç sorma Aşkı bir tek yaşayan bilir. Aşk acısı bu…Aşk. Sen hiç aşık oldun mu? Sorum sana değildir, senin gibilerine. Aşkı tatmamış, ne olduğundan habersizce, Aşık olduğunu sananlaradır. Sözüm! Aşk acısı bu…Aşk. Çekmeyen bilmez, bilemez. Zordur bunun acısı zor. Çünkü aşk acısı bu…Aşk. |
Bugün aklımda bir tek sevgili var.
Diğer insanlar nerdeler? Ne önemi var.. Benim aklımda sevdiğim, Onun aklında ben? Yeteriz birbirimize, Yaşarız yaşadıklarımızda birbirimizi... |
Nerde olsan görüyorum
Hep gönlümün gözü ile Hasretinle yaktın beni O ateşin közü ile Güller bile soldu gitti Baharının yazı ile Bülbül yine güle küsmüş Uğraşılmaz nazı ile Aşık sana türkü söyler Ciğerinin közü ile Naz aşığı usandırır Aşık kalır sazı ile Sevdalanmış gönül sana Şair yazar özü ile Aşkını dünyaya duyurur Şiiriyle sözü ile. |
Anlatamıyorum duygularımı sana,
Açamıyorum kalbimi her yanıyla. Senin yanında ama sensiz yaşıyorum, Ve sadece kendi yüreğimi yakıyorum. Her gün geçtikçe daha çok yanıyorum sana Hayran oluyorum her yanına, Ya geçici bir heves ya da geçek bir tutku Ama şunu bil ki tek doğru var; O da sana olan sevgim, Ve bu doğru asla bitmeyecek, Bu ateş asla sönmeyecek, Bir meşale gibi yanacak, Yüreğimi aydınlatacak… |
Yirmidört saatimin kadınıydı
Dahası olmadığından Gülüşünün sıcaklığında ısınırdım Tüm kış ve sonbahar Havalı duruşunda serinlerdim Koca yaz İnce uzun bacakları Rakseder gibi yürüyüşü Albenili endamı Uçururdu beni fantezi diyarlarına Pandora'nın kutusundan çıkanları Sayardı tek tek Ağzım açık dinlerdim,suskun Ecemdi yere indiremediğim Aşk atfetmekti kimi zaman Makyajdı,sevgiliye düşlerde sürülen; Kopan ilk fırtınanın yağmuruyla akan Ve bir daha anımsanmayan |
Bir merdiven çizdim düşümde
İlk basamağına hayatı, Diğerlerine hayallerimi dizdim. İlkinden diğerlerine çıkış Ne kadar kolay olsa da, Her seferinde başa döndüm... Neydi hayallerim? Sırılsıklam aşık olmak mı? Ölesiye sevdalanmak mı? Yoksa sevda adamı olmak mı? Her birine umutlarla saldırdım Gördüm ki her defasında sonuç, İlk basamağa dönüş oluyordu. Aşk, bıçak sırtı gibidir... Ne etsen kanar bir tarafın. Her defasında bu kez tamam desen de, Yüreğin benliğine , Gururun mantığına yenik düşer. Aşk, bıçak sırtı gibidir... Avuçlarında hala sıcaklığı Ve gözlerinden ayrılmayan gözleri Kalsa da yüreğinde, Sana düşen kendi yoluna dönmektir. Aşk, bıçak sırtı gibidir... Her gece mehtaba çıksan , Dönülmez akşamın ufuklarında dolaşsan Ve gönlün sarhoş olsa da Yıldızların altında; İlk basamak seni bekliyor olacak Her defasın da... Çıkmaya çalıştığım her basamak Yüreğimin gizli odalarını Bir bir Sahraya çevirdi. Bunu anladığımda bir de baktım ki Aşk hala bıçak sırtında ve Kanadıkça kanıyorum... " Rüzgar sildi yüreğimi, yağmurun günahı ne? " |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:27 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.