![]() |
Başka Aşk Yok…
Nice sevgiler gördüm çiçekten baharda, Uçarken havada, Tadarken balda, Oturduğum göl kenarında, Bulamadım Mevla’nın aşkını bir yerde… Anladım yalnızlık bitmiyor, Tatsız-tuzsuz yaşamak başkasıyla! Sevgilim oldu, Aşkıyla soldurdu, Çocuklarım yüreğimde doğdu, büyüdü… Romantizm aktı her yağmurunda yunduğumda, Olsa da her zaman kaybetme korkusu… Yinede dolduramadı Mevla’nın aşkını ruhumda! Seyahatler yaptım binlerce insanın içinde, Her kültürde düşündüm, düştüm başka çekime, Güneşin sıcaklığı ısıtır sandım, ay üşüttü gecesinde… Mevlasız her an, ellerim kelepçeliydi! Her kitabın kelimesinde, Kur’an vardı mucizesinde… Gözyaşlarım sevgiyi yaşadı, Kâinatında üzerinde, ruh köşesinde… Allah aşkı, her şeyi deldi geçti Onca yıldır boşa geçmiş, aradığım gözelerde… İçimden hazlar boşaldı, Kaç bin km süratle uçtum özgürlüğe! Ne olur Allah’ım sensiz bırakma nefsimi, Aşkını gereği gibi anlasın, ver terbiyemi! Anlık mutluluklar, umutlar, süsler bana göre değil… Sen al, beni alacaksan! Başkasına muhtaç etme beni… Safet Kuramaz |
Başlar eğilmiş...
Çiftçiler yağmur derdinde, Esnaf azcık kar peşinde, Memur aş yetiştirmede, Başlar eğilmiş hep birden... Umut Avrupa birliği, Oda kopartmış dirliği, Sevr gibi taviz yarlığı, Taşlar dağılmış hep birden... Her yönde ses, dinleyen yok! Düğün-maç bahane, şer çok! Kimsenin evinde mut yok! Kaşlar çatılmış hep birden... Ezilir fakir fukara, Suçlayan tonla, yok çare! Politika almış yara, Düşler satılmış hep birden... Suni bir terör cabası, Yıllardır yaşar kabusu, Şehit gönderir babası, Yaşlar dökülmüş hep birden... Hep tüketen yok üreten, Hep konuşan yok düşünen, Hep sürüngen yok üzülen, Yaslar yapılmış hep birden... Savaş mı kıtlık mı gördük? Bunca derdi neden ördük? Kendimize kaç kez sorduk? Başlar eğilmiş hep birden... Safet Kuramaz |
Başlayan Kaderimi…
Selamın iyi bir öğleden sonra hediyesi, Baharın ilk günlerinde hissettiğim sanki... Hayatı gülerek yaşayan ruhuna yapışan neşeyi! Sıcacık sarar kardan dışarı fırlayan çiğdem başı, Eser yayla havası rengârenk tuvalinde yaratıcılığı, Yenen tohumundaki damak tadı, Sürükledi liseli yıllara, hissettim ergenlik utangaçlığı... Yüzümde akşam müjdesi Görünürken bulut grubundaki kırmızılığı, Sergiledi gülücüklerinde yaşam sevdasına, Bakarken masum ruhuna... Umuttur samsun, Türkiye’nin ilk demi... Yüreğinde cesaret demirledi limanında aşk gemisi! Huzuru karanlığın gecesinde sabahlayan, Güneşini gördü dudaklarındaki gülücükleri, Kıvrıldı Amasya’ya doğru, Ankara istikbal... Yıllarımı yaşadığım şimdi kalan düşleri-yakan külleri! Çöl kumunda yılan kıvrımında yakarken sıcaklığı, Ninemin nasihati kulaklarımda çınladı: 'Sakın üzme, üzülmezsin, ince nakışlı kınalı elleri...” “Kırmızı duvağında teslim olmuş geleceği! ” “İkindi yağmurun olur gökkuşağında renkleri...” “Sakın üzme fidan boylu gelinimi! ' Seher yıldızı gülerek bakıyor, Sabah yeli serinliğiyle sarıyor, Horozlar Denizli’de uyanıyor... Günebakan boynu bükük ilk müjdesiyle sevince hazır! Dedemin nasırlı elleri dualar sıralıyor, Toprak yeni misafirlerini kucaklıyor! Uyan ey nefsim geliyor nasibim emelim, Çalıyor kurulmuş saatim rüzgâr cama vuruyor... Uyanmış bahar, hazır masalsı yağmur, ekinler, çiçekler Hazırım yaşamaya yeni kaderim... Safet Kuramaz |
Başörtülü Kadın…
Bacım, başörtünü atma Dualı giysindir yırtma, Besmelesiz adım atma, Cennet bekçisi annedir… İnancındır beynindeki, Kuldur Hakk’a canındaki, Siyaseti neylesin ki… Ahlak direği kadındır! Şehit evladın, duy gurur! Yedi bin âleme duyur, Tesettürün Kâbe’de nur Sil onla, zemzem ağdındır… Hesap Allah’adır dinen, Ömür geçer gider, sönen Hatice misali eğlen, Eştir, annedir, insandır! Safet Kuramaz |
Bataklık Çekmeden…
Tartışalım yalnızlığımı, Karşımdan görünen ıssızlığımı… Eğer yansıtırsa ayna zahiri görüntü, Kim eleştirebilir başsızlığımı… Bakanda, Bakılanda, Su gibi akıyor… Her bıraktığı yerde su başka, başka doğar dürtü! Aynı sohbet gidiyor dönüyor, yok şaşıran! Eleştiri boşuna, yok barışan! Hele dokunsun, hele olsun karışan Sadece yaşatıyor gerçek üzüntü… Bakınca iyimser olmalı, İyi huylar mutlaka var, bulmalı… Belki sabır, belki saç baş yolmalı! Yoksa yalnızlık denen illet olacak kefen-örtü… Hep ben mi demek geliyor birden, Hani egom ayağa kalkıp silkinirken, Masum sözlerime ihanet dirilirken! Kızgın lavlar, gurur, olur yüreğime duvar-tortu… Yumruklar sıkılıyor, Küfürler saçılıyor, Bir dost daha rahmetli, ölüyor… İçine çekiyor yalnızlık yurdumu! Ne olacak halim böyle sevgisiz? Mağaramda daralıyorum ezgisiz… Haydi, kafaya takma kal kalabilirsen kaygısız! Bulabilir miyim yeniden huzur lordumu? Öğüt verme canım ya, sen örnek ol! Yaşasın sözün, sahnende bol bol! İnsana miras mı yalnızlık, tabu değil ya bu yol… Değiştirmeliyim oynadığım kortumu! Bataklık çekmeden, Karanlık çökmeden, Yarenlik çıkmadan, Acele et bahtım, iyice sarmadan derdi... Safet Kuramaz |
Bayramda…
Kurban eti, kattım biraz baharat Deniz manzaralı kebap, ye-ye tat Sevdiklerimde haz şükür kanaat, Bayramlaşma derken kuruldu huzur… Baba ocağında üç beş gün kaldım, Annemin kabrine dualar saldım, Sıla-i rahimden dem nasip aldım, Gönlüm nefes aldı ağzımda şeker… Eşimle oğlumla bir can baş başa, Dolaştık sahilde yorulduk hoşça, Şehrin hamallığı uzaktı düşçe, Kuşadası baldı, denk gelen kader! Safet Kuramaz |
Bedel…
Kum isteklerim, Çimento nefsim, Su kesin ısrarım… Kürek canla başla sarılıyor, Betonum karılıyor! Şahlanan anlık güç dağılıyor, Haz dorukta şahlanıyor, Terk etmedikçe sertçe donuyor… Onu kırmak artık ağır bedel, ömrüm sönüyor! Her parçası başka şer, dağlanıyorum… Safet Kuramaz |
Beden/Ruh İlişkisi...
Beden-ruh, kök-gövde ilişkisine benzer İnsan/doğa gözü daima gövdeyi görür O, solar güzelleşir/değer yağmur-rüzgar Kökse toprağın altında yaşamın mayasıdır! Ruh gibi, temiz fıtratını sergiler sadece Bağlanır toprağa üstündeki mesaja göre Günah/sevap-sarsar/yaşatır ters yörüngede Gövdeye gelen dış tepkiler/içten kavgasıdır! Gövde sorumluluk nedir bilmez/kökünden Hoyrat davranır mirasyedi gibi/yürekten Birden hastalık sarar yaprağında/gülerken Dökülür, mum gibi erir/kökte ciddi tasadır! Eğer pişman olmazsa bu acıdan/sonra Kurumuş bir ağaç olur/şer yangınına Toprağı yalnız bırakırken/çöl kervanına Nesli kurur/unutulur, değişmez yasadır! Kim ruhunu tanıyor ki, Aynasında, sadece bedenini görüyor/süslüyor Her an onu şımartıyor/besliyor Ölene/bedene bağlanmak, varlıkta/yoklukta kapanmaz yaradır! Safet Kuramaz |
Bekledim...
Karanlığın doğurduğu seher yeline hasret bekledim, Güneşim dedim, yıllarca seni aradım! Uykudan uyandığımda varsın yanımda diye seni seyrettim! Ellerimde güllerin demet demet iş çıkışı sana taşıdım! Yiğitlik damarımda efe gibiydim, Sevdalı ve seninleydim. Umursamadım gözlerimden akan uykuya başım dik bekledim! Ruhunla her an yürüdüm. Evreni geçtik bulut başkaydı, Acı tatlıydı, Çünkü senin yanındaydım! Nereye gel desen gelecektim Her sözüne inandım! Sen doğmak nedir bilir misin aşkın yürekte… Senin yüreğinde! Öyle çiçeklerin arasında kokmayı bilir misin? Ama senin bedeninde... Canım ya... Hiç hissetmediğim şeyler ruhuma senden karışan Gerçek bir aşk benimkisi... Sadece sana! Gözlerinden yansıyan ışığına tiryakiyim Ne olur yüreğinde taşı beni… Benim ol bir temmuz gecesi odanda! Issız ve keşfedilmemiş kalbinde Sonsuza kadar kalabilirim… Emin ol o kadarda hafifim Uyanırım aşkın her sabahında kokunla! Lale bahçesinde öpmek istedim seni, Annenin çocuğu öptüğü şefkatle buse buse… Ama korktum bir an ya erirse diye! Seni yaşatmak amacım daima… Daima huzur vermek! Öyle bir coşku ve heyecan var ki, Ne güzel hediye ah bilsen seni düşünmek! Senin yelin bu esen meltem... Savurur çöl ateşinde, sıcacık! Söyle sana doyulur mu? “Hayır doyulmaz... Doyulamaz! ” diye gaipten bir ses! Kana kana içsem yine içerim, Tadına tiryakiyim… Uyandığın seherine şahidim Böyle mükemmel başka düş olabilir mi? Yüreğimde gezen sensin! Coşkuluyum hala, gecenin son vaktinde Her an cennetinle baş başa bırakıyor… Ah bedenine dokunabilsem! Ah bir merhem kadar yakın olabilsem! Kokunu içime çeksem... Acaba çekmeye kıyabilir miyim? Kahrolurum ya bitirirsem diye belki de… İstanbul kadar uzakta olsan bile, Derin bir ohla çekiyorum seni içime! Kollarım açık, Yüreğim delice… Asrın mecnunuyum Ama senin! Gözlerini gördüm ya… Ruhunu tanıdım ya… Merak etme ben seni çoktan tanıdım! Senden seni, daha çok tanıdım! Gözlerinden dudaklarına inen yolculuk o kadar samimi Coşkusu dilimde, aynı sevdayı söylüyor… Birisini tanımak dediğin nedir ki? Hem... Kim kimi tanımaya çalışıyor ki! Cinsellikle noktalanan beraberlikler… Ölmüyor mu hemen, ardından nefret okuyorlar! Yüreğim bunu aşmış! Ruhunu seviyor “seni seviyorum” derken! Senin ölmeyen yerini, Gerçek olan seni… Parmakların değerken dudaklarına, Bir buse kondurmak isterdim belki. Otuz bir senelik bekleyiştir adı Seni çok beklemişim, prensesimi! Sen benim özlemimsin, Kaç yıldır beklediğim özlemsin... Sen benim olacaksın değil mi? Hazırsın değil mi ruhunda benim olmaya... Gerçekten olmaya! Can atan, çıldıran ruhum Bedenine karışmak istiyor… Her yaşanan saniyesinin etkisi Hiroşima’ya atılan atom bombası gibi yakıcı… Etkisi yıllarca geçmeyecek kadar kalıcı! İzlerini bedenim daima taşıyacak, canısı. Hep benimle kalacaksın değil mi? Yüreğinden gelerek gerçekten seveceksin değil mi? Ben ölene kadar, hatta öldükten sonrada doldur mahşerimi... Dileğim dualarımda, Mevla’dan daima seni isteyeceğim, Cennette hurimi… Eğer benden bir gün bıkarsan bil ki ben ölmüşüm! Dünya dar gelir bana gülüm... Kaçıncı boyutta bile olsam özlemin öldürür… İnan öldürür! Ne olur söz ver! “Seni seviyorum…” demek için! Yüreğin bu içtenliğime ses versin... Sinyal versin, Düşünmesin, sadece sevsin… Söz mü? Eğer bir gün sevdamız tene düşerse, Görüşebilirsek gerçek anlamda, İzlerin asla silinmez... Süslenir yaşamımda, Resimlenir beyaz duvağında! İzler… Ruhtan bedene yansıyan ağır geliş… Sabırla yoğrulacak alaca karanlıkta, Güneşine erişmek için Aşkımızın aynalarına... İki saat uykuyla bile olurum dağlar kadar güçlü ve ayakta... Verdiğin moralin yeter bana. Varlığın, nerede olursan ol düşer aklıma. Uykusuz kalabilirim! Yanında olabilsem yeter ki, uyusan da beklerim İnan ki Beklerim! Safet Kuramaz |
Bekletme Ne Olur…
Amsterdam’dan ayrıldı uçağım, Ankara'ya doğru geliyorum yavaşça! Öyle yağmur yağıyordu, Öylesine ıslanıyordum, Senin dokunuşun sardı, hislerin ruhumda! Çok uzun zaman oldu görmeyeli seni, Dilimde özlem şarkıları sevgili, Daha yaklaştırıyordu her bulut dalgasının yükselişi Nefes almaya doyamıyordum, Kokun sarıyordu Yakıyordu nefesimi... Sen bilmiyordun gelişimi… En son yazdığın mektup iki ay öncesinindi! Hayal denizlerinde geçen, Balıktan başka şey yenmeyen, Tuzlu suyla ve güneşle sevişen, Birde bir kaç martıyla hayallerine dalan… Her demi sensiz geçen uzun zamanların hasretiydi! Yaşıyordun sanırım, Ya da yaşamalıydın... Belki hissedip hava limanında beklemeliydin! Evine kadar yürümeye mecalim yoktu, Çünkü! Kırgındın, En son yazdığın mektupta vardı gözyaşların! O kadar soru vardı ki... Ahların, vahların ve daha neler Haklıydın! İki satır yazıp mektup gönderemedim bu yüzden... Çiçeğim desem, Sevdiğimi söylesem, Balıklar bile sevinirdi ama ya sen? En güzel hediyeleri göndersem, Göndersem duygularımın dilini, kokumu... Yazsaydım, çevirdim sana yolumu İnanır mıydın? Söyle inanır mıydın? Bulut dalgaları iniyor çıkıyor... Anlar düşman, sensiz ömrümü tüketiyor! Sen hala çok uzaklardasın sevgili Geliyorum... Ne olur hava limanında bekle beni, Bekletme beni ne olur... Safet Kuramaz |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:33 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.