![]() |
Her Gün Öfkeli
Her gün öfkeli durmadan sızlanır, İnsan dediğin biraz olsun arlanır uslanır. Sütten çıkmış ak kaşık, hep kıskanır, Git aynaya bak, çatık kaş ekşi surat. Geçmez seninle uzunca bir hayat, İster yerde, ister karyolada yat. Alçaldın alçaldıkça günahların kat kat, Hem suçlu hem güçlü, asık surat. Gel çıldırma, her sözü zehirli ok, Attığın palavlalara karnım tok. Sanki bir melek hiç kabahatı yok, Avradı eri, peyniri deri saklar çatık kaş. İstanbul / 1982 Ali Kılıç Kakiz |
Herşeye Değer
Bir özlemdi geçsede uzun yıllar. Ta öncelerde vardı bu derin duygular. Şükür namazı kılalım ulaşırsak eğer. Hayel veya gerçek, ama her şeye değer. Ömürde de varmış gitmek hacca umreye. Allah'ım nasip eyle Belde tül Haramı görmeye. Bunca zaman boş vakit geçirmişim meğer. Mukaddes diyar gönlümde arzuladığım ilk yer, Brüksel / 1986 Ali Kılıç Kakiz |
Hicret
Yukardan ve aşağıdan cem olup, koşuşarak geldiler. Koyuldular dinlemeye, önce tasdik sonra ret ettiler. Birisi vardı, yüzünü ekşitti semavi vahiy gölgesinde. Ardı sıra dolaştı, dil uzattı Resûl’e, safa tepesinde. Dedelerinden devraldıkları puta tapıcılık batsın. Ey Ebu Leheb her gün hüsrana uğrayasın. Böğründe çörekleşmiş öyle kin, vardı ki o kadının. Resulün sevimli kızları, nikahındaydı onun evlatlarının. Dedi, size helâl etmem sütümü, boşayın onları. Bu sözler Utbe ve Uteybe’ye, bu ne yüzsüz çağrı Şeytan durur mu, iyice ona dürttü, iş kızıştıkça kızıştı, Zulüm sancılarını, inkar yangılarını tutuşturdu, kışkırtı. İpi eline alıp dağa çıktı ki, dikenli çalılar getirecek. Onu, geceleyin Resulün geçtiği yollara serpecek. Dilerim Allah’tan o ikisi, hafiflemeyen azaba girsin. Kahreden mahrumumiyet içinde, acıları dinmesin. Kâbe’de çirkinlikleriyle, yıla yıkıla gülüyorlardı. Nur getiren elçiye şair, kâhin, mecnun diyorlardı. Seni önce ondan soralım, Küsâyb İbni Kilâbı dirilt. Bu iki yüzlülüğün iğrenç inceliğine bakın Allah şahit. Mekke den, Batnı Nahle’ye Taif’e dolambaçlı yollar, Vahiy dolu Resûle, kırılsaydı taş atan eller, kollar. Kör menfaat akılsız insan sevgisi kime yaraşır bilinecek Kalplerine zihinlerine kilit vuranlar ektiklerini biçecek. O gün, felaketlerin, musibetlerin biri gelir biri giderdi. Boykot zulüm devri, aç kalan ağaç kabuğu deri yerdi. Kızgın çöllerde Bilâli inim inim inletip ipe gerdiler. Hakkı inkar et dediler, katillerin torunları Ebu Cehiller. Mekke’den yükselen feryatlarla ayrıldılar anadan yardan Gavurcasına işkencelerle çıkarıldılar ana yurtlarından. Peygamberlerin, mazlumların kaderi olmuş hicret. Müşriklerin insanlığa kestiği fatura kin, kan, nefret. ‘’ Ey Mekke! Sen Allah katında en hayırlı yersin.’’ Yitiğine el sürülmez güvenli mukaddes bir beldesin. Başladı vahye dayalı yolculuk, Hira’nın kardeşi Sevr’den Allah’tan dır bu emri ilâhi, oluşmuş aşikar mucizelerden. Yoluna dikenli çalılar atılan, son Hâtemül Enbiya’ya Canlarını siper, mallarını feda ederek, göçtüler Medine’ye. Güzel mi güzel vâdi Ranûna, Seniyetül Veda dorukları. İşte tam orada göründü, cihanın en güzel konukları. Ey Ensar çocukları, bu sevgi ağrılarına ciğer dayanmaz. Bu sevinç bize yeter, bu sevda büyüktür kalbe sığmaz. Toplanmış yaşlısı genci, başlamış kasideler söylemeye. Hahamlar papazlar bile gelmiş, Rasülü Ekremi görmeye. Habib-i Kibriya’yı, hangi göz gönül istemez ki görsün. Sana canlar feda, Sen gönüllere şifa, alemlere nursun. 11 / R. Evvel / 1402 / Mekke Ali Kılıç Kakiz |
Hiç Değilse Gürle
Bu millete inananların teker teker bize sevgisi yeter, Buram buram Anadolu, gönlümde tutuşur tüter. Her varlık sesleniyor kendine has lisanı pâk dille, Taştan da mı katı kalbin? 'yağmıyorsan,hiç değilse gürle'. Vicdan sahipleri! bizim olan gönüller,beyinler el oluyor, Genç nesiller avcumuzdan ocağımızdan uçup gidiyor. Kalbin temiz olması yetmiyor,bak dinle. Ağzınla kuş tutsan, koymazsan tavır,hepsi nafile. 'Yarım hoca dinden,yarım tabip candan eder', Böyle kuşun böyle kuyruğu olur,birader. Fitne uyuyucudur yatsın, kaldırmayın ne olur, Günah ve mâsiyet nimetin değişmesine sebep olur. Allah insanların acele etmesiyle acele etmez, Ölüm perdesini yırtmaya kimsenin gücü yetmez. Dünya malum, meydan da, evvel O'nun son O'nun, Taat ve itaat da Allah'a samimi ve sonsuz olun. Ya Rabbi işte seni ve Resûlünü inkâr edenler, Yüreklerine, kalblerine korku, ayaklarına titreme ver. Brüksel / 2002 Ali Kılıç Kakiz |
Hiradan İnen Nur
Hayat, İlâhi mecrasında akıp gitmekte, Gittikçede kudretini kaybetmekte. İftira edip yalan söyleyenden Daha zalim kim vardır? Kulaklarını tıkayıp kaldıkları Küfürde. Allah canını alası, Katı kalpli, çöl misali, Sert tabiatlı, Şirkin önderlerinden birisi. Ne kadar da cesurmuş! Deli bakışlarla baktı Rasule, Baktı da baktı.. Yüzünü ekşitip surat astı. Sırt çevirip büyüklük tasladı, Zalimlerin en şerlisi, Cehennemin, Derileri kavuran tehdidine karşı. Kalpte ki, Bu duygunun düşmanı gururdur. Bu kalın perde, Çok çirkin nefis huyudur. Aklına, Sığmayan bir inkarla Öyle bir konuştu ki, Şiddetli bir şüphe taşıyarak, Telaşla döndü hemen, Kavmini hoşnut etsin diye. Ve dedi ki: ‘’Duyduğum bu söz Sihirden başka bir şey değil’’. Bu telaş, Ve hırcın çırpınışlar, Haktan yüz çevirenlere Bir fayda sağlamayacak, Allah’ın, Hesabından, cezasından Kurtulamazlar. Hiçbir inatçı, Duygusundan emin değildir. Küçük bir göleti görüp Denizi unutmaya benzer. Nimet verildikçe şımarır azar. Usanmadan şer ister, İnadına bu çirkinlikleri yaparak, Yaradılışı putlara bağlayan gafiller, Gözlerinde körlük, Kulaklarında sağırlık olanların Bakın sonlarına, Hüsran, Dayanılmaz bir ateş, Hiçbir fâcir ondan kurtulamaz. O derileri kavurur simsiyah yapar, Onun üzerinde on dokuz görevli var. Seyredilen kudreti ilâhi, Nefsin varlık evhamını, Kökünden silecek. Açılmış olarak kitabı, Önlerine koyacak. Yan çizmek nasıl? Zalimlerin hasmı olan Allah’a. Gökler üstünde gelen, Bu Kur’an, evrensel bir çağrıdır. Misli bulunmaz Aziz bir Kitap. Tek değişmez nihayi gerçek, O’na batıl yaklaşamaz, nur ve şifadır. Rahman ve Rahim olan Allah, Elçilerine şaşmaz sırrını Onunla açıklar, Kalbi maraz olanlara diken gibi batar. Haydi, Vaat ettiğin azabı bize getirsene, Bir görelim dediler. Putlara mahkum, Kör ve sağır Müşrikler, Rasulün, Kitabın, Kâbe’in Kıymetini bilemediler. Ölüme, Koşuştular susarcasına, İşte orada tutuldular, Gazap’ı ilâhi fırtınasına. Mekke de, Kahrından gazabından O ölenler yok mu? Ah bir bilsen. Bir top kefen nasip olmadı onlara, Bağırarak can verdiler gebere gebere, Biri Ebu Leheb diğeri,Velid bin Muğire. Allah vadinden asla caymaz. O’nun lutfûyla, İhsana boğduğu keremiyle, Bu kulluk çilesini sürdürülenler, Kur’an’nın, Gönüllere yansıyan sırrını, Saygı ve hayranlıkla kabullendiler, Vahyin dalga dalga inişine şahitler. Ümmül Kûra'da Dava arkadaşlarıyla, Kalbi çarparken, Güzel beldeden Bütün beşeriyete, Şefkat dolu bakışlarıyla, Gönül dolduran, Yüz güldüren efendimiz. Ümmetine vurgun, Gönül gülü Peygamberimiz. Salat ve selam olsun sana. Mekke/ Hira dağı 1402 H. Ali Kılıç Kakiz |
Hoca da Kızar mı?
Rahmetli hoca çok kızar kötü söylermiş, meşhur hocanın söylemini hatırladım. Hocanın kötü sözlerine ve kızmasına içerleyen bir zat hocayı kadıya şikayette bulunmuş. Kadı, hoca efendiyi huzuruna celbetmiş, sonra istintaka başlamış. - Hoca efendi hakkınızda çirkin bir şikayet var. Siz önünüze gelene sataşıyor muşsunuz. Bu ne demektir? Hoca efendi gayet ciddi bir şekilde, - Efendim ben kızarım Allah rızası için kötü söylerim. Kadı, kaşlarını çatmış, sert sert hocaya bir iki atfı nazar ettikten sonra gürlemiş, - Yahu kötü sözde Allah rızası mı olurmuş? Derken kapıdan içeriye bir münasebetsiz biri girmiş. - Kadı efendi, kadı efendi! Sizin işiniz uzun, benimde yolum uzun. Benim çok müşkil bir sorum var, onun cevabını ver, ben gideyim, siz kozlarınızı sonra paylaşırsınız. Kadı bakmış iş uzayacak. Demiş ki, - Hadi çabuk sor, mahkemeyi fazla işgal etme. Adam bütün ciddiyetiyle, - Kadı efendi benim bir karım var, halen hayatta ve de tahtı nikahımda. Bir de güzel baldızım var. Acaba bu baldızımı karımın üzerine alabilir miyim? Hoca ayağa kalkmış ve kadı efendiye, - Kadı efendi! Kadı efendi! Ben işte böylelerine kötü söz söylerim deyince, Kadı, hoca efendiye demiş ki: - Yahu hoca efendi, Bir kerede Allah rızası için şu herife ne söylersen söyle. Ali Kılıç Kakiz |
Huyun Batsın
Sardıkça merak çıkmak ister çarşıya, Boyun büker insana kaşıya kaşıya. Çalıştırır onu bunu,okşaya okşaya. Akşamleyin, celâlleşerek girer eve. El uzatır ekmeğe, yer geve geve, Sofrada küfür eder söve söve. Düşen çıkamıyor nasıl derin kuyu, Agop'un yerlere batsın huyu. Karın doymuyorsa bol iç suyu Lille / 2004 Ali Kılıç Kakiz |
İbretle Bak Üç Beldeye
Zulüm ve küfürde koşuları hep önde bitirirdi. Kalmamıştı haya damarı, insanlık onurunu yitirdi. Yemin olsun ateşten giyecekleri, biçilmiş elbiselere. Musa ile Harun benzer şafaklarda ki aydınlığa. Gösterilen mûcizeler fayda vermedi kör Firavuna. Yemin olsun elinde ki asâya, yol olup açılan denize. İbretle bak Tûr dağına, gerçekleşen tecelliye. Bayılıp düşmiştü inen nura, kavuştu teselliye. Yemin olsun Allah'ın azametine, Nurlu vadiye. Kur'an da yemin ediliyor,o beldeye, incir ve zeytine. Yönelmişti anneler annesi, Beytûl-Maktîsin bir semtine. Yemin olsun Meryeme üflenen ruhun mahiyetine. Dediler beşikte ki bu sabî, bizimle nasıl konuşacak. İftiralarından dolayı neredeyse gökler parçalanacak,. Yemin olsun kabirlerin açılacağı, arzın konuşacağı güne. İşte orası, günde yüz yirmi şifânın indiği Ûmmûl-Kûra. Baksana meleklerin tavâf ettiği yere, yükselen nûra. Yemin Olsun köylerin annesi güvenli Mekke şehrine. Şam - Ayn Hadra 1981 Ali Kılıç Kakiz |
İki Bacı
Biri diğerinde boyca uzunca. Elleri titriyor bardağa çay koyunca. İlk kez beraber kaldılar bir ay boyunca. Atıp tutup çok paha biçtiler. Arka çıkıp daha da sertleştiler. Bir demlik çayı bir oturuşta içtiler. Elverir mi yüreğin, baka baka solsa. Başına kakma yetim dahi olsa. Hoşuna mı gidiyor? küsüp darılsa. Yoğurmuşlar hamur küllemişler sacı Zarafet hüner timsali iki bacı, İkisinede yakışıyor firdevs tacı. Lessines / 2002 Ali Kılıç Kakiz |
İman ve Sevgide Kusur Edenler Utansın
İman ve Sevgide Kusur Edenler Utansın Hz. Ebu Bekir r.a. Resulullah s.a.v. dedi ki: Ya Resulullah, ben üç şeyi çok seviyorum. Peygamberimiz s.a.v. şöyle buyurdular: ‘’ O sevdiğin üç şey nedir? ‘’ • Senin Mübarek yüzünü temaşa etmeyi, • Senin huzurunda diz çöküp,sohbetini dinlemeyi, • Malımı Allah ve Rasülü yolunda sarf etmeyi. Hz. Ömer r.a., Hz. Ebû Bekir’in r.a. dediği gibi, Ey Allah’ın Resulü bende üç şeyi çok seviyorum: ‘’Onlar nedir? Ya Ömer buyurdular? ’’ • Hak Teâla’yı seviyorum, • Cenab-ı Hakkın Kelamını, • El-Emri bilmağruf venneh yi anil münker. Sonra Hz. Osman r.a. da, üç şeyi çok seviyorum, Ya Resulullah dediler. • Yemek yedirmeyi, • Selam vermeyi, • *******i Allah’ı anmayı, gündüzleri oruç tutmayı. Hz. Ali r.a. da, buyurdular ki: Ey Allah’ın Resulü, bende üç şeyi çok seviyorum: • Misafir ağırlamayı, • Ramazan orucunu yaz ayında tutmayı, • Müşrikleri, kılıcımla kesmeyi. Sonra Ebû Zer r.a. şöyle dedi: Ey Allah’ın Resulü, ben üç şeyi çok seviyorum: • Açlığı: Çünkü, Rabbimi bu hal üzere çok zikrediyorum. • Hastalığı: Çünkü, günahlarımın affı için. • Ölümü: Bu bir özlemdir ki, Rabbime kavuşayım. Bir hadîs-i şerîflerinde: Resüllullah s.a.v. Efendimiz de; * “Bana sizin dünyanızdan üç şey sevdirildi; kadın, güzel koku ve gözümün nuru namaz.” dedi. Nesai, Ahmed b. Hanbel. Hadis de, kadına sevgi, saygı ve şefkat gösterilmesi gerektiğine dikkati çekmişlerdir. Bir diğer hadîs-i şerîfi de, İslâm’ın kadına verdiği büyük kıymetin bir başka ifâdesidir: * 'Dünyâ’nın hepsi metâ, eşyâdır. Ve Dünyâ’nın en hayırlı varlığı ise, sâlihâ kadındır.' Yine bir mübarek sözlerinde, sâliha kadınların huzur ve sükûn kaynağı olduklarına işâretle: Resûl-i Ekrem s.a.v.: * 'Cenâb-ı Hakk her kime iyi bir eş nasîb etmişse, onun ayakta durmasına ve dîninin yarısına yardım etmiştir. Dîninin diğer yarısını da kendi çalışarak muhâfaza etsin ve Allâh’dan korksun.' buyurmuşlardır. Dört başı mamur kadına sevgide, kusur edenler utansın. …………………………… Medine-i Münevvere / 1403H. Ali Kılıç Kakiz |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:43 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.