![]() |
Üç Harf
Seni aradım Kaç yılıma mal oldun bir bilsen Çeyrek asra yakın dile kolay, Yirmi dört yılım sensiz ve sessiz Yirmi dört yıl bu günü beklemişim nedensiz Seni beklemişim Ve bana geleceğin günü.. Ama değermiş biliyorum Çünkü seni bulduğum yerde Senin de beni beklediğini gördüm Sen de beni arıyordun çaresiz, Arayan aranılanı buldu nihayetinde Aranılan da arayana hasret işte.. Hepsi üç harflik bir bilmece işte, Bu sevdanın başı hasret Sonu vuslat Sonsuza kadar yine vuslat inşallah.. |
Uçun Kelebekler
Med cezirlerle boğuşuyorum… Ara notlarıma bunu da yazdım Deneme değil filinta yüreğim, Kıskacına yakalanmışın hayatın, yıkılmışım Serçenin gözyaşı mı bilmem vurulmuşluğum? Mert adam yıkılmaz be gözüm bir darbeyle, Adam dediğim yere düştüğünde ayağa kalkabilendir, Gözü kara gençliğin ütopya hayali işte viraneliğim Ayaklarına dolanmışım karanlığın Yalnızlığın kollarında deli divane olmuşum “mecnun” demişler olmadığım bir mecliste benim için Doğru söylemişler elbette Mecnun’un ancak namı var dillerde Sadi’nin dediği gibi: “Leyla ile Mecnun yaşasalardı, Aşk dersini Gülistan’dan okurlardı.” Ben on dördünde hilali görmüşüm Avuçlarıma yağan yıldızları adamdan saymadım, Güneşi utandırmışlar, ay ışığına iktifa bu karanlıkta Ben Amed’liyim, yirmi dördündeyim Gözlerimin feri inkisara uğramış, maviye hasret, Hatt-ı Husrevi ile yazılı yaldızlı Kur’an’a hasret.. Hayata doymamışlığım işte bu yüzden… Kahretmedim beni sinesine çeken geceye Ansızın çıkıp gelmişim, yağmurun altında ıslanmışım Soğukları içime çekmişim yürürken Mavi bulvara beş kala, dem vurdum hasretten yana Bakmadım kahpe renkli şuh vaatlere Ben zaten bu şehr-i yare gelince yanmışım be anam Ben zaten geceyi beklerken yanılmışım, Bir rivayete göre mehdi bu şehre gelmiş, elbet doğrudur.. İsa; Mesih! Ziya; tuti-i garbi; namı-ı diğeri batı kargası ve dahası! Nazım; Bolşevik baykuşu! 93; necm hep “yalan” siz de biliyorsunuz bunu, recmedilmeli “yılan” başı! İzmir; şimdilik izin yok, şunu söylemeliyim belki, aşmalıyız bu yokuşu! “lanet iblise”, duamız Said’e! Said; anam ve babam ve tatlı canımın karşılığıdır- Bir kerecik olsun rüyada görebilmek seni ve adını ezberletmek her şeye.. Ben; yirmi dört, seyyidinden kaçıp gelmişim İstanbul’u çoktan kuşatmalıymışım, Ben; yıkık kent, yitirilmiş liman, solgun renk, Ben, namludaki son kurşun, Ben; baş ucunda şimdi siyah bir çelenk, Ben; uğur böceği; Zafer Uçun kelebekler hadi şimdi uçun sonsuza doğru, Ben sizin duanızım.. |
Unut Gitsin
Ben seni değil bu sevdayı unuttum.. Aklıma bile gelmemişti adın Ara sıra gizlice niçin ağladığını anlayamadım senin.. Memleket hasreti sanıp hiç sormadım Ve bir gece Sabaha kadar senle yatıp kalktım; Rüyalarıma girdin, Ben ne aptalmışım meğer.. Ve sen esir bir kalbe vurulmuşsun be Yasemin, Esarete dönmüş senin sevdan biraz da çaresizsin anlaşılan, Benden yana sana hiçbir hayır yok Başka limanlara sığınmak yok benim yüreğimde Yer yok kalbimin limanında başka yelkenlilere… Aynı frekansta çalmıyor sevdiğimiz müzikler Çay içmeyi *******i daha da çok seviyorum Geç saatlere kadar uyumasam da nedeni sen değilsin anlasana.. Aşıklara gece uykusu haram Bu alışkanlığım kızıl saçlı can gülden arta kalan.. Erimiş bir mumun alevi gözlerin Boynu bükük bir mim senin sözlerin, Ve teşekkür edişin giderken onca hatıra fotoğraflarına, Boş ver aldırma be Yasemin Gençsin ve güzelsin Kısmetini başka bir yerde de beklersin, Ara sıra gelip gidersin bize Mazide hiçbir şey yaşanmamış haliyle.. Ben şimdi geri gitmeliyim, Bilmem ki sana ne demeliyim şimdi.. Hadi kendine iyi bak Med cezir olmasın düşlerin benim üzerimde Sen beni değil bu sevdayı unut gitsin.. |
Ve Sonra
Önce çıkmazlara oynadık hayatın dehlizlerinde istilaya uğramış şehrin artığıydık, uslanmadık.. Talan edilmiş bir istikbalin zor çocuğuyduk baş koyamadık yeminler ettiklerimizin uğruna.. Sonra yürekleri koşuşturamadık zirvelere gelgitler oldu bir kaya olamadık denizde çöl kumuna yazılı yemin olduk, erken yorulduk hamurumuzu yoğuramadık bir dava üstüne, karanlığın koynunda kovalamacalarla kördüğümlerin pususunda kaybettik birbirimizi, bin umutla düştük kucağına kavganın bir darbeyle tarumar oldu her şey, karınca kadar metin değildik inandıklarımızın.. Dulu olduk umudun sabrı taşıyamadık omuzlarımızda mahkumu olduk unutulmuşluğun ve sonra... Sonrası bize malum, size meçhul... |
Veda
Ben şimdi çok uzaklardayım Dönüp seni kaybettiğim yerde Tekrar görememekten korkuyorum, Dönüp seni, benim kaybettiğim yerde Can çekişirken görmekten korkuyorum, Dönüp seni, senin kaybettiğin yerde Başkasının bulmasından korkuyorum, İşte sadece bu yüzden geri dönemiyorum.. Küskünlüğüm yok hiçbir zaman sana bilesin, Çıkıp gelmesen de bir daha Gönül odam hep boş, hep senin için Ve seni yazmışım, seni kazımışım her köşesinde, Gül bahçelerinde “gül”ler yetiştirilmiyor artık Güneşi vurdular, kan akıyor aynalardan, Bir “gül” yolculuğunun nihayetindeyim bilemedim Her yokuşun bir inişi olurmuş bilemedim Her açan “gül”ün bir gün mutlaka solacağını bilemedim Hayat “tek hece”lik bir kandırmacaymış bilemedim Bilemedim solmuş bir “gül”ün adının olamayacağını, Bana hep “gül”den değil Biraz da acıtan dikeninden bahsedin Bütün “gül”lerini zaten ben yetiştirmişim bu dünya bahçesinin Bir de dikeni varmış bilemedim.. Çocuk sesleriyle uyanmışım bu sabah Onları penceremden bilye oynarken görecem, Seni her gördüğümde, ben her gün yeniden ölecem, Ben bu diyardan gidip bir daha da geri gelmeyecem, İlk mesai gününün bitiminde “iyi akşamlar” demiştim son defa sana hani Ve bir daha da yüzüne bakamamıştım eskisi kadar, İçli dışlı olup sensizliği gururuma yediremiyorum artık bilesin İşte bu yüzden günaydınlar diyemiyorum sabahları, Bırak çalıştığın yerin camları kirli kalsın, seni görmemeliyim.. Yarın sensizliğin ikinci yılı! Aradan daha bir hafta bile geçmedi biliyorsun Ama sensiz geçen her dakika Kalemi kırılmış bir mahkumun çaresizliği benimkisi, Sana yazdığım bütün şiirler hâlâ ezberimde oysa, Bazen çaycı özcan’ın ısrarıyla okuyorum uğur ağabeyin “el aziz” şiirini Sensizlikten gelen efkar olacak bir köşemde, Mavi bulvar’ı arşınlayacağım akşamları karış karış, Bunun bir de türküsü olmalıydı aslında, değil mi ama? Ben şimdi çok uzaklardayım Dönüp seni kaybettiğim yerde Tekrar görememekten korkuyorum, Dönüp seni, benim kaybettiğim yerde Can çekişirken görmekten korkuyorum, Dönüp seni, senin kaybettiğin yerde Başkasının bulmasından korkuyorum, İşte sadece bu yüzden geri dönemiyorum.. |
Vefa
Kimseye kendimi anlatamadım şimdiye kadar Yokluğun ölüm değil biliyorum Ölümlerden bile beter bir ölüm sensizlik Sensizlik yokluk demek lügatimde Senle barışmışsam hayata yeniden Elveda demem gerekmez mi sen gidince Sensizliği anlatamam ki kimseye Benim yıkık halimi gözlerinle görmen lazım İlk defa denize açıldım yelkenli olarak Yüzmeyi kendim öğrendim Satrancı da, şiiri de, Bir tek senin şu üç günlük Yokluğuna dayanmayı öğrenemedim sadece.. Belki de hiç öğrenemeyeceğim, Olsun değil mi olsun o kadarcık da.. Yokluğun bir hastalık olarak kalsın yüreğimde Otursun kalbime acısı, dinmesin sensizlik Bitmesin bu hasret, bitmesin bu türkü.. Beklemek de sevmektir demiştin ya Demek hep seni bekleyeceğim sonuna kadar Sevmenin adı beklemekse Seni dünden bekliyorum Bir gün mutlaka geleceğini bildikten sonra Azrail kapımı çalana kadar beklerim, Vefa etmezse de ömrüm Sana vefasız değilim bilesin.. Çıkıp gelmesen de Ben seni bekleyeceğim Ama geleceksin biliyorum Çünkü sevmenin adını sen koymuştun beklemek diye.. Şimdi seni bekliyorum. |
Yabancı
Ben yabancı.. Söylesene hancı Bu kaçıncı sabahtır kalmışlığım burada Bu handa sadece ben mi yabancı.. Bizim ellerden yine mi gelen yok Yine bize mi kaldı bir bildik yüze hasret, Bak hancı! Ben herkese aşina Herkes bana yabancı, Saçım sakalıma karışmış Bu handa herkes bana alışmış, Ben kendi halimde Sabah akşam hep aynı yerde Sadece beş vakit ayaklanır Ruhuma gül kokusu sürer giderim.. Yirmi beşim sanki kırkı göstermekte, Gözyaşım Leyla’nın Mecnun’u aramasıdır, Çöl kumlarında aradım yitirilmişi yıllarca Aranan arayana hasret değilse Hancı Kırk Kafdağı’ndan ibaret olmaz mı Yüreğimdeki bu sancı? Bak hancı! Yirmi beş yıldır Ben kendime bile yabancı, Bu kaçıncı sabahtır kalmışlığım burada, Söylesene Hancı Bu handa sadece ben mi yabancı Söylesene Hancı, söylesene.. Bir sultan da olsa Olmaz mı bir gün yabancı? |
Yedilerden Üç Demet
Yedilerin Kıtmir’inden Şehrin uslanmayan kilaplarına.. Kördüğüm ağrılarla Sancısına yenik düşmedik bu şehrin, Kalabalık bir tramvay durağında Kahverengi aşkların istilasıyla sarsıldık Ama, bahadır yürekler doğurmuş analarımız, Bezirganı olduk hayatın Her şeyin nihayetine yazılan Başlangıçları sırtladık yangın yerimize, Gülkurusu intizarla bekleyip durduk Cesurluğu kuvvete gebe eylemedik haşa, Minnettarlığımız, şükrümüz, duamız; Bir karış kılıçla Ve Bedir kadar aslanla Bir orduyu tarumar ettiren Yaradan’a.. Zor maceralardan habersizliğimizdi İnatla, olmayacak duaya amin dediğimiz! Kötürüm vaatlerle heba edilen Yaldızlı gençliğin bekçisine olancasına Kahır yüklü dualar gönderdik, Boyaları dökülmüş Kör ve Sağır’ın Hain pusularıyla bir asrı Bin asra bedel mimsizliğini yüklendik medeniyetin, On üç yerinden hayata nur yağdı Nurlar yağdı üstümüze, Siyah bayrakla aslanlar koştular zaferden zafere Melekler indi arştan Kutlayıp alkışlamak için ferşe, Gökten İsa (as) Ve yedilerden üç demet sunuldu bu şehre, Yedilerin Kıtmir’inden Şehrin uslanmayan kilaplarına.. |
Yine Kaybettim İşte
Yine kaybettim işte Artık bıktım, usandım Artık yaşamıyorum.. Bakmayan bedenime ayakta diye Bakmayın gözlerime görüyor diye Ruhum uçup gitmiş Gerisi nafile, Ruhumdan gerisi Bir yangından arta kalan, Bari bırakın da Bedenime bir şey olmasın ben giderken, Son arzum bu benim Hiç yapmadınız şimdiye kadar Bari bu sözüm vasiyetim olsun Her bedene bir ruh gerek Ben iki bedende bir ruhtum ikizle Söyledim ama anlamadı, olmadı, olmadı.. Yine kaybettim işte Bitti yolculuğum şimdi İşte son duraktayım Vedaya geldim Çarmıha gerildim, Bir daha dönmemek üzere gidiyorum İkizi hala çok seviyorum Yorgunum Acımasız vakitlerde kıskacında Acımasızca can çekişiyorum.. Yine kaybettim işte Bakmayın dedim ya bedenime Ruhsuz bir vücutta Son nefesimi veriyorum Ecelim gelmedi Ben sürüklendim sadece ölüme, Alıp beni de götürdün ikiz Ölüme beraberinde İki bedende bir ruhumuz var demiştim Meğer yanılmışım İki bedene bir ruh bile fazla geldi ikiz İkiz seni unutmak için sevmedim. |
Yine Seni Özledim Şimdi
Bir nisan ayı sonunda Çarşamba pazarında Bir akşam saatinde ilk defa gördüm seni, Yıldızları gökte değil de Yerde aradım ilk defa senle beraber, Ayrılığın özleme döndü yüreğimde Yokluğun, hasretin öğretmeni oldu, Seni arayıp durdum Belki gelirsin diye Çarşamba pazarına kaç defa misafir oldum, Adresler bıraktım sağa sola Güller serptim yollara Maraş kalesine yalnız çıktım Şehri kana buladım Seni aradım, bulamadım bir defa daha.. Aldanabilirim belki ama Asla aldatmam hiçbir kimseyi bilirsin Aslında sen beni, benden daha iyi bilirsin, Haberler savurdum yedi kıtaya, Batıdan esen rüzgarlarda senin kokun, Gelirsen ilk olmayacak Gelmezsen bize yine merak, yine hasret Gelmezsen bu şehirde yine hicran olacak, Belki gelirsin diye Adını ezberlettim tüm kent sakinlerine Öyle ki körler bile aşina gül yüzüne Onlar seni kokundan Ve ayak sesinden tanır, Ayrılıklar merhamet bilmez Unutulmak tüm ölümlerden beter, Ve ihanet… Kimse bunu yaşamaya görsün, Ve ihanet Bir ifrit mesleği, Ve ihanet Hayata son noktadır. Sözlerim kalbimin ağlamasıdır Şiirlerim bir gönül yarası, Adresim ellerin de mi şimdi Senin özlemin artıyor içimde Seni bekliyorum Ama ne olur lütfen Daha fazla gecikme.. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:39 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.