![]() |
Ben Değil…
Ahlarımı çiziyorum on sekiz kere Divanında fakir mecnunum çölünde Gülücüklerin değer Karun hazinesine Saran yaşam yaprağın el gibi döşümde Mevsimler serseri ben değil... Benim ol bencilliği her yiğitte Yaşlanan ruh değil gizlenen tende Çiğdem gibi kara inat seyrimde Ceylan gibi sekiyorsun yanan ormanımda Hevesler serseri ben değil... Duamsın şimdi Aynalar kırılmış unuturum geçmişi Nefesin gençlik aşısı belli ki Kırılası taşkın arzular cebimde Şekerler serseri ben değil... Safet Kuramaz |
Bendeki Doğa.
Gökyüzü ağlarken toprak yeşerir, İnsan ağlarken ruhu tazelenir, Yağmur, gözyaşlarında güzelleşir Doğa bana benzer yansır ruhuma. Bahar gelir süslenir, yaz vedadır… Yeşil başka güzeldir her mevsimde. Kışı, kuru bir çöl, korkunç vebadır Benzer, vuslata hasret yüreğime! Pınar gibiyimdir ruhum izlenir, Çınar gibiyimdir yıkamaz yıllar… Çakır gözlüyümdür semadan yansır, Tükenmez güneşim yansır toprakta! Uykusu özgür öyküsü özgürdür, Ne tarih yazar nede düşkündür, Onca dostları var bana türküdür, Sazımın telinde gönül alandır! Ey Adem’den beri yaşayan insan, Yok ettin ne çok, katlettin orman, Mutlu olmayı, ruhunu arayan, Sen, taş ev içinde yok olup gittin Safet Kuramaz |
Beni Dost Kabul Edin...
Bu dünyada Müslüman mutlu değildir dostum, Eğer mutluysa amelini kontrol etmelidir... Bu dünya Müslüman için bir cehennem, sevdiklerinden ayrı ve hüzün yeridir. Öbür dünya cennet, sevdikleriyle birlikte ve huzur evidir. Her an kul, dostuna ulaşacağı ümidiyle hazırlık içindedir. Aşkının huzuruna nasıl bir hediye sunacağını tasarlayarak anları geçirir. Ümitlidir... Kavuşma umudu her yerini alev gibi sarar... Ölüm bir vuslattır ve sonsuz doğum günü... Ölüm korku değildir Müslüman için. Aksine ölüm coşkulu bir bekleyiş ve bir an önce olmasını istediği andır. Eğer ölüm korku içindeyse yaşamında, amelini hemen gözden geçirmelidir. Anlık mutluluklar vardır, Namazında, Kur'an okuyuşunda... Dostun, hak için konuşmasın da... Allah’ın evinde tavafta, Say’da... Eğer ibadetten önce geliyorsa meta veya dünyalık işler, amelini yine gözden geçirmelidir... İçimde hüzün var, Nefes alamıyorum... Gerçekten Allah'ın aşkını isteyen var mı? Arıyorum bulamıyorum, Bulamayınca dağlanıyorum. Öylesine mutsuzum ki... Şu dünya içinde ilahi aşkı istemek o kadar zor demek ki! Ameliniz artıda kalan kullardan olsun değerli dostlar... Bu dünyayı sadece Allah’ın bir izi var diye sevin... Sahiplenmeyin... Lütfen tefekkür edin... Mutsuzluğunuza, sahip olduğunuz geçici sıkıntılarınıza üzülmeyin... Lütfen çokça Allah’ı zikredin ve anın... Beni lütfen bir dost kabul edin... Ve hakkınızı helal edin... Safet Kuramaz |
Benim Gibi..
Aynasınız ruh penceremden, Işığınız saçılır istikbalime! Yazdıklarınız heyecanlarınız Kış uykusunda ruh odama aralanıyor temmuz güneşinde! Doğuyor seherim yavaş yavaş umudun treninde Zaman bulamadığınız, okuyamadığınız Son ruh seferinde! Ağustos böceği, kurbağalar, sıcaktan bunalmış sinekler Dost kumsalına dalgalar vuruyor Boğuyor sıcak ve terler! Bağlama elimde Karacaoğlan’dan türküler Anadolu tezenesi Neşet Ertaş gürlüyor Aşık Veysel Pir Sultan Abdal Aşık Mahsuni’ye yas düşüyor! Piri Reis haritası gönül boşluğumdan çiziliyor Mehteran da yalnızlık savaşı, otağında sultan huzursuz Gece kabusunda tek kişilik opera odamda inliyor! Çin setti gücünde güven turları Ergenekondan bölük pörçük yayılıyor Adı başka dili başka dini başka mini devletler her hücreme yapışıyor! Adı gerçek olan her anımda ölüm Sevda filmlerine hayaller umutlar saçıyor unutmakla Silah kında savaş frekansla yayılıyor susmakla! Öncüsü sonuncusu aldanmakla meşgul benim gibi! Safet Kuramaz |
Bestekârı Biz Hayat...
Harabeden gökdelene zıplarız dilsel Alışkanlıklarımızı yaşatırız tensel Manayı maddeye monte ederiz dinsel İster yaya git, istersen uzay aracıyla uç... Eğer yurdunda bolca yağmur yağarsa Zengin yeşillik, içinde evrenlere sığarsa Çöl efsane, kaf dağının ardında doğarsa Nurun güneşi gölgeler, ölür ceza ve suç... Ey Keramete, büyüye, mucizeye, fala prangalı Ey işten, savaştan, paylaşmaktan kaçan, ön yargılı Ey özü kokmuş, sözü bayat, çözüme hazır kargılı Seninle yaşamak-seni adam etmek, gerçekten güç... Her mekanda ne çok sen gibiler, yazık! Kaya gibi kırılmaz inadın, küfrün azık! Duygusal rolünde var mı atmadığın kazık? Maalesef sen gibi zalimlerde başımıza taç... Herkes görevini yapıyor, bestekârı biz hayat! Herkes kendince haklı başkasına kol kanat... Herkes iyi-kötü rızkını buluyor adına der sanat, Her asırda aynı kıraç, değişmez son-araç! Safet Kuramaz |
Bırak Sigarayı...
Cebinde şişkince izi elinde, Sararır dişlerin ağlar teninde, Şımarık bir çocuk gibi nefsinde Gözler seni görmez sarar dumanı! Orman yanar gibi sarar yangını, Kul hakkı cabası, üzer insanı Leş gibi kokusu, sarar yanını Karar ver de at, çöpe kalanı! Ayaklar kesilir, ciğerler kanser... Ne yediğinde tat var nede kader! Öncüsü olsan ya, kahraman asker Tenin nefes alsın çek, geri zamanı! İzmariti şimdi at yok sonrası, Paranı biriktir bitsin safrası, Hoş nefes kapatır taze yaranı, Sağlığın yerinde kaynar kazanı! Safet Kuramaz |
Bilerek Yaşamak…
Hayattan beklentilerin neler, Hangi nehir sana benzer, Hangi buluta yükseleceksin Hangi baharda yeşereceksin, Düşlerin gerçeklere kaymalı... Diyorsan ömrümden tat almalı! Bende zoru severim, Bilmediğim sonunu görmediğim Her şey kendine çeker Öğrenme delisiyim... İnsan yalnız olamıyor Öğrendiğini öğretmek istiyor Dengeler içinde yansıyan aynasına Takılmadan bakabilmek diliyor… Kendisini anlayan, Bedeniyle bütünleşen Ruha yapışmak istiyor... Otuzlu yaşlarda insanı değiştiremeyiz Ortak alanların çokluğu önemli İnsan yaşıyor kendine yabancı, Israrla tanımıyor kendisini Nasıl tanıyacak başkasını Nasıl içtensin diyecek Cevap bulamıyorum bu sorulara açıkçası! Eğer birinin yanında mutluysam Sıkılmıyorsam dupduru akıyorsam Şu anı coşkuyla yaşayabiliyorsam Başka bir şeyi düşünmek istemiyorum, yaşıyorum... Sahiplenmeden, Ölüm gibi büyük bir gurbet varken! Safet Kuramaz |
Bilmem…
Hayatta güven aramam, Ne istersem onu paylaşırım... Oturmuş bir kişiliğim var, Olmaz beklentilerim! Eğer paylaşabiliyorsam devam ederim, Paylaşamıyorsam da üzülürüm! Ulaşamadığım nedenler ararım, Bulamadıkça kahrolurum! En nihayet öyle ölesiye duygular sarmaz yüreğimde... İşte nefsimiz, neler istemez ki... Her şey elin altında olsun ister yine doymaz! Hep fazlasında olur sevdaları... Eğer kapılırsak tsunami gibi akıntısına mahvoluruz! Acı dediğimiz Ve adı bedel olan depremlerinde yanarız! Düşünmüyorum hiçbir olay yazarken… Akan anlık hislerim... Dolaşıyorum bir bilsen nerelerinde, Hissettiğin en mahrem yerlerinde! Yağar çekirge gibi temmuz ateşinde... Ne olacak benim bu hallerim? Artık yüzüm bile yok, Astara saklansam resim isterken! Perdeler bile karanlığı istemiyor, Açılmayı durup dururken... En iyisi seyredeyim bendekileri Gözlerimi kapatıp öpeyim yeniden, yeniden! Avuntusu sarhoş etsin tüm benliğimi Sonrası mı? Bilmem… Safet Kuramaz |
Bir Babalık Masalı…
Babam müteahhitti, Kış okur yaz ezberlerdik inşaatı, Belki herkesten çok çalıştırır... Ameleden daha amele kararken harcı, Ustadan daha usta sıvarken duvarı, Birde gözüne girmek adına var ya annemi üzmemek Canımı dişime takıp çalışırdım cahilden farklı! Kış gelir kaçardım adeta bakışlarından, İkindi geldiysem okuldan yemeğimi yerdim önceden, Para istesem kaşları çatılır... İstemezdim çoğu zaman bilmezdim kitap nerede satılır, Finallerde kalır bütünlemede ödünç kitaplarla çalışır, Sınıflarımı geçerdim… Sigara içme derdi, Kendisi içince dumanı evi sarardı, Kötü örneksin deyip eleştirdiğimde Bu ev benim der işaret ederdi evin kapısını… Başka kadınlar yüreğinde çapkınlık alevi, Eleştirse döverdi annemi... Zavallının kaç dişi kırıldı hatırlayamıyorum Ağlardık haykırarak çaresizliğimizi! Arabası vardı hacı muratlardan, Bir gün bile almadım anahtarını korkusundan, İmrendim sağda solda arkadaşlarıma... İçimde teselliydi param olursa, En iyisini alırım diyerek gelecek umudundan! Okul bitti, Ne işlerimle ilgilendi nede aşıladı cesareti! Bir gün evlendim... Parasızlığa mahkûm etti, Ödedim tek başına gariban gibi taksitleri! Ev aldım hayırlı olsuna gelmedi, Oğlum benden daha zengin oldu deyip haset etti, Baba dedim yaşlıdır dedim hep elini öptüm Yaklaştıkça uzaklaştı patladı iletişimin freni! Artık bende yaşlandım, Annem vefat etti kansere yakalandı ablam, Henüz beş yaşında bir oğlum var kimileri dede oldu Yalnızım Ankara’da... Hala meçhul babam ve istikbalim! Safet Kuramaz |
Bir İlişki Milattan Önce...
Çağlardan milat öncesi At bulmak büyük zenginlik Mağara evlerde yaşarken neme kim aldırır Kapalı mekân olsunda gelsin serinlik Gülücüklerle misafir oluyorum Kapıda afet ve dostane bakışı harika Sadece gözlerine bakabiliyorum Kekeme haller ilk ergenlik utancı başımda. Muhabbet sofrasına buyur ediyor Kapuska keçi haşlama keklik salata Ekmek nerede su kocaman tahta bardakta Marifetli yemeklerine doyum olmuyor. Eşi savaşta dağ başında yalnız başına Kaç yıldır haber yok sağlığından Korunmaya hasret güçlü erkek gerekli yaşamında Davet ediyor birlikte dostça paylaşmaya Akrabam yok bende yalnızım aslında Savaşlar bıktırmış boş dertler geçmiş yıllarda Dinmiş, kuralmış, toplummuş yok aslında Martı özgürlüğünde kabul ediyorum! Asırlar geldi geçti Hala aynı ruhta yaşamın adresi Amaçlar değişti Araçları aynı iki kişilik oyun açılınca tiyatro perdesi. Bir ilişki milattan önce Yarı çıplak beden normal görünce Saklambaç oyunu gibi aşkla döndürmece O zaman doğaldı şimdi moda tek farkı! Safet Kuramaz |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:19 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.