www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Abdulkadir Kahraman (https://www.cakal.net/showthread.php?t=135362)

GooD aNd EvıL 10-09-2008 06:14 PM

Dengesiz Denge
Burası batı
Hatta batının en batısından daha batıda
Sürekli sallantıda
Doğuya çok çok uzakta bir yer
Buralar da görülmeye değer
Ayaklar altında burada da makbul değerler
Merak edenler var ise eğer

Burada da duygular taşlaşmış
Yürekler kaskatı
Hâkim olan korku
Hükmeden saplantı
Zihinleri ve mideleri
Bulandıran çalkantı

Akılların avansı burada da bozuk
Kırık inançların cantı
Burada halkı dedikodu çeker çevirir
Gündem sanal korkular
Belirler gündemi toplantı üstüne toplantı
İnanırsanız yok
Oralardan buranın hiç farkı

Manzaralar vahim burada
Perişan görüntüler
Masumlara yasak
Suçlulara serbest örtüler
Orada nasıl el üstündeyse
Burada da el üstünde döküntüler
Gözlerde gönüllerde
Otağ kurdu çöküntüler

Acılar aynı
Aynı kalıplar içerisine hapsedilmiş duygular
Duygusuzlarca
Aynı olaylardan
Aynı görüntülerden etkilenir hislenenler
Gözyaşını orada olduğu gibi
Burada da içine akıtır gözler
Burada da verilir verilir tutulmaz sözler

Çekip çeviren kim mi hayatı
Ekabirlerin müzmin tafraları
Saltanata düşman olanların saltanatı
Yaşamak dayatması güçlülerin
Zayıfların sanatı
Ayrı iklimden rızık verir tabana hep
İklimi hiç değişmeyen çatı

Burada da haklılar haksızlarca takipte
Adâlet hasır altı
Gözleri dehşetten düzenlerin
Betondan suratı
Ne yapılırsa yapılsın
Ne söylenirse söylensin
Kimse bozmak istemiyor rahatı
Gemileri korsanlar yuttu
Memleketi ihânet
Hırsızlara sattı
İstikbalden umut kesti herkes
Ufukları karamsarlık kuşattı

GooD aNd EvıL 10-09-2008 06:15 PM

Dilekler Öğüttüm
Ufuklar, bilemem kaç kez karardı?
Bilmem, niye çöktü göğsümün ardı?
Burulmuş kâlbimi isyanlar sardı
Bitmez yalnızlığa ittiği zaman.

Dilekler öğüttüm gittiği zaman.
Yeniden başladı bittiği zaman.

Perçinlendi gözüm götüren yola
Döndüm dağ, dere sürgün çakıla
Eridim, tükendim; gelmedi hâlâ!
Vedâda elimden tutuğu zaman

Dilekler öğüttüm gittiği zaman.
Yeniden başladı bittiği zaman.

Ayrılık dağıttı umutlarımı
Acımasız, yaktı umutlarımı
Arkasına taktı umutlarımı
Ne varsa yaşanmış, yıktığı zaman

Dilekler öğüttüm gittiği zaman.
Yeniden başladı bittiği zaman.

Güneşe bağladım, çözdüm içimi
Kapıldı hayâle, üzdüm içimi
Bilemez kaç kere yüzdüm içimi
Üstüne hicranı ektiği zaman

Dilekler öğüttüm gittiği zaman.
Yeniden başladı bittiği zaman.

Bir şifasız hasta kâlbim sılada
Teselli kâr etmez, başım belâda
Teslime az kaldı, canı, cellada
Çok geç olabilir yettiği zaman

Dilekler öğüttüm gittiği zaman.
Yeniden başladı bittiği zaman.

GooD aNd EvıL 10-09-2008 06:15 PM

Dirliğie Davet
Örgütle düşünce neferlerini
Cem olsun her seher bir hoş kabulde.

Sevinç kandını açsın umutlar
Elemin kahreden gölgelerine.

Güneşi hicretin ufkunda tutsun
Adak edenler göğsünü şimşeğe.

Saklansın sevgiye, sevgisiz kalan
Karanlık koklayan hüzün gülünde.

Sebepsiz dökülen gözyaşlarını
Arasın dökenler hebâ iklimde.

Kurtulur zamanın kargaşasından
Yelken açan sevinç mevsimlerine.

Her secde bâdedir, her kıyam Kevser
Kana kana içen barış erine.

Yürekler göçünü toplasın dünden
Bugün yolcusuna armağan güne.

Doruklar vuslata hazırlık yapsın
Umutlar gökyüzü secdelerinde.

GooD aNd EvıL 10-09-2008 06:19 PM

Dokunma!
Dokunma bana dokunma!
Dokunursan yine ağlarım.
Ağlayınca deli deme,
hele hiç teselli verme!
Çiğnenir ayaklar altında tarihim,
altın çağlarım...
Yas tutar ovalarla dağlarım.
Kan gölüne dönmüş
tüm diyarlarım.
İşte ben o sebepten susmaksızın ağlarım.

Bir zamanlar! ?
uzak değil, yakın bir zaman;
ufuklara uzanırdı dallarım.
Günlerce değil,
aylarca gidilse de
bitmezdi, tükenmezdi yollarım.
Hem mesut,
hem özgürce yaşardı gölgemde,
kanatlarım altında;
her ırk, her dinden insanlarım.
Oysa şimdi..! ?
Bükük boynum,
kırık kollarım.
Dokunma bana dokunma!
Dokunursan yine ağlarım.



Âh! O günler âh!
adâlet dağıtırdı tebâsına
adaletsizlikten korkan çobanlarım.
Ya şimdi! ? ...Kâbuslu bugünüm;
meçhul yarınlarım.
Şifâsız yara gibi
sızlar kanarım.
Kimselere sezdirmem...
için için yanarım.
Dokunma bana dokunma!
Dokunursan yine ağlarım.

Hayâlime geldikçe;
hayâl gibi,
rüya gibi o sahneler;
haşyetiyle vücudum
boncuk boncuk terler...
Ey Allah’ım!
cihad cephelerinde
senin için canını fedaya can atan
erlerin şimdi, nerdeler?
Nerdeler hükmedenler dünyaya?
Erişir mi acaba onlara gözyaşım, âhım?
Dokunma bana dokunma!
Dokunursan yine ağlarım.

Baktıkça yeryüzüne
depreşir acılarım.
Kahpe, hain tuzaklara düşürülmüş
kardeşlerim bacılarım;
kimi tutsak, kendini özgür sanmakta,
kimi özgür! ?
özgürlük özlemiyle yanmakta.
Bu ne korkunç manzara Ya Rab!
Görünce bu hazin manzarayı
daha da sızlar âzâlarım.
Dokunma bana dokunma!
Dokunursan yine ağlarım.

Evet, daha dün gibi:
bir haykırsam
ta Çin seddinden yansırdı sesim;
mâvi sularında yeşil Tuna'nın
heybetimden dalgalar titrerdi.
Mâzlumlara meşâle gibi gelirdi nefesim.
Okyanusta balıklar
yönlerini değiştirir, sesime dönerdi.
Çağlar elimle değişir
savaşlar tepkimle biterdi.
Yaşlı gözlerim,
Yaslı kalbimle o günleri ararım
Dokunma bana dokunma!
Dokunursan yine ağlarım.

İçimde engellenemez fırtınalar var:
tefekkür ufuklarımı,
hayâl hudutlarımı
sürekli döven fırtınalar....
Bulabilse çıkar bir yol,
değiştirecek tersine dönmüş dengeleri.
Kurtaracak esâretten,
kendi eliyle kendini esir eden elleri...
Çâresizlikten sağa sola,
sataşırım böyle deli deli.
Düşündükçe mağdur ve mâlul hâli,
erir yağlarım!
Dokunma bana dokunma!
Dokunursan yine ağlarım.

Anlayamıyorum bir türlü;
yaşamaya mecbur
Ve hükümlü olduğum bu hâl,
ne biçim bir hâl..! ?
Bir türlü anlamıyorum,
bu ne biçim hürriyet,
bu ne biçim istiklâl..! ?
Beynimde binlerce paslı, kangren düşünce.
Huzursuzluk, uykusuzluk
sürmekte gündüz / gece.
İnsan böyle mi olurmuş düşünce?
Niçin, nasıl olduk
böylesine âciz,
Böylesine cüce?
Neden nasıl talan edilmiş
o altın çağlarım?
Dokunma bana dokunma!
Dokunursan yine ağlarım.

Karanlık bir el hislerimi
kördüğüm ederek boğuyor.
Gökyüzü sürekli karanlık.
Yıldızlar ışıksız.
Fırtına sonrası sessizliğine bürünmüş ortalık.
İçimdeki şifasız hicran
bir ısınıyor...bir soğuyor...
Güneş hep aynı ezikliği,
hep aynı isteksizliği ile doğuyor.
Sabrımla bile ümidvar olamıyor dağlarım.
Dokunma bana dokunma!
Dokunursan yine ağlarım.

Ne acı Ya Rab!
Talân edilmiş,
harâbe, virâne şimdi;
bir zamanlar benim olan beldeler.
Arayıp, soramıyorum
ne durumda ne hâldeler?
Oysa her parçam sancılı,
her zerremi sinsice hançerler,
gözü dönmüş, eli kanlı gölgeler.
Yok edilmiş mahvedilmiş
eşi, benzeri bulunmayan o güzellikler.
Şimdi ağıtlarla,
acılarla dolu,
sevinçli hâneler.
Düşünür, hep kendi kendime kızarım.
Dokunma bana dokunma!
Dokunursan yine ağlarım.

Gökyüzü dehşete teslim artık,
yeryüzü vahşete!
İnsanlarım kapılmış derd-i maişete.
Her nefsi sarmış dünya sevdası,
herkeste anlamsız bir umarsızlık! ?
Olmuş uyuşukluk, tembellik
duyarsızların, umarsızların gıdası! ?
Kurulmuş her tarafa
hâin, hunhar pusular! ?
Hiç kimse ağlayamıyor
iz bırakır diye sular.
Ne yapsın bu hissizliğe bilmem ki dualarım?
Dokunma bana dokunma!
Dokunursan yine ağlarım.

Ne kadar ağlasam...
ne kadar dövünsem nâfile! ?
Zalimleri ürküten,
hâinleri korkutan,
O serdengeçtiler...
Yürüdüğünde yerleri sarsan o ağalar yok...
o cengaverler yok artık! ?
Güllerini bize açan,
bülbülleri neşe saçan,
çiçeklerle bezenmiş,
kelebeklerle süslenmiş
bahçeler, bağlar yok...yok artık! ?
O sebepten hicranları bağlarım.
Dokunma bana dokunma!
Dokunursan yine ağlarım.

Eller gibi niyâza açılmış,
servi gibi ipince,
ezanlarla kükreyen,
salâlarla sarsılan,
dualarla ağlayan,
Minareler yok!
Yok artık!
Hak yolunda cihad eden
Divaneler yok!
Yok artık!
Yiğitlerim toprak
heykeller misali sağlarım.
Dokunma bana dokunma!
Dokunursan yine ağlarım.

Bakışlarımda bir hasret var,
bir hasret var gülüşlerimde.
Kanım donuyor halimi düşündükçe.
Sırtımda, göğsümde, yüreğimde
binlerce dipçik
binlerce ökçe! ?
Neyim var, neyim yok
katledilmiş haince,
yok edilmiş kalleşçe! ?
Hayâllerim o günlerin özlemiyle örgülü,
hep o günleri arzularım;
yaşamak için dostça
paylaşmak için kardeşçe!
O günleri devşirir hep rüyalarım.
Dokunma bana dokunma!
Dokunursan yine ağlarım.


Yorgun düştüm düşünmek ve düşlemekten,
o emsalsiz, şahane günleri.
Bilemiyorum mümkün olur mu,
yeniden kavuşabilmek,
ve yeniden dermek,
kimsenin deremediği gülleri?
Ey Allâh’ım! Ne olur!
Yeniden fırsat ver!
eski, en sevdiklerine,
yeniden hükmünle şereflensin yer.
Gafletimizdendir şüphesiz ki,
çektiklerimizi çektirme yeter!
Emreyle!
Ferman buyur!
Gittikleri yerlerden dönsün ehiller!
Gitsin içimizden, başımızdan
sana âsi, bize yabancı câhiller.
Biz atalarımızın
ve hatâlarımızın vebâlini
ödedik yeterince;
hiç değilse bizimkini
ödemesin sonraki nesiller.
Biliyorum böyle sürerse bu esâret...! ?
Ve böyle giderse bu zillet...! ?
Kabul etmez beni mezarım! ?
O sebepten eksilmez hiç efkârım.
Dokunma bana dokunma!
Dokunursan yine ağlarım.

GooD aNd EvıL 10-09-2008 06:21 PM

Düşeyazdım Gözlerinle Tut Beni
Dizlerim titriyor, ellerim tutmaz

Ne yaptın da böyle hâllere düştüm?

Varlığın canımı sarmış, uyutmaz

Perişan, vîrâne dillere düştüm.



Can simidim dalgalara kapıldı

Salım candı acımadan yakıldı

Ruhum artık dövülmekten sıkıldı

Güften, besten oldum tellere düştüm.



Düşeyazdım gözlerinle tut beni

Ne olur, ruhuna sar uyut beni

Yapmadan hasretin bir tabut beni

Terk ettim herkesi, yollara düştüm.

GooD aNd EvıL 10-09-2008 06:21 PM

Düştü
Aşkın ateşiyle yandıkça gönül
Bir sahradan, başka sahraya düştü!

Kurtulmak istedi belâ ağından
Düştüğünden şedit belâya düştü!

Hâline merhâmet etmedi kimse
Merhamet yine o şehlâya düştü!

Divâne, dediler derdi şifasız
Şifasını vermek Leyla’ya düştü!

Şikâyet etti de elâ gözlüden
Bir başka gözleri elâya düştü!

İsyan ile tüketti tüm ömrünü
Kurtulması yüce Mevla’ya düştü!

Cevheri elmastan kıymetli idi
Zilleti düşünce, kalaya düştü!

Güldü tüm âleme, alay ederek
Sonunda kendisi alaya düştü!

Dolaştı, gurbette hasret sılaya
Yolu son nefeste sılaya düştü!

Ne acı, bekânın yolunda yalnız
Uğurlamak onu salâya düştü!

GooD aNd EvıL 10-09-2008 06:21 PM

Düştü!
Aşkın ateşiyle yandıkça gönül
Bir sahradan, başka sahraya düştü!

Kurtulmak istedi belâ ağından
Düştüğünden şedit belâya düştü!

Hâline merhâmet etmedi kimse
Merhamet yine o şehlâya düştü!

Divâne, dediler derdi şifasız
Şifasını vermek Leyla’ya düştü!

Şikâyet etti de elâ gözlüden
Bir başka gözleri elâya düştü!

İsyan ile tüketti tüm ömrünü
Kurtulması yüce Mevla’ya düştü!

Cevheri elmastan kıymetli idi
Zillete düşünce, kalaya düştü!

Güldü tüm âleme, alay ederek
Sonunda kendisi alaya düştü!

Dolaştı, gurbette hasret sılaya
Yolu son nefeste sılaya düştü!

Ne acı, bekânın yolunda yalnız
Uğurlamak onu salâya düştü!

GooD aNd EvıL 10-09-2008 06:21 PM

Düşüncemin Kırık Putu
Düşüncemin...kırık putu...
Ruhumun...kirli tabutu...
Canım isyanlara tutu...
Kurtaracak kimsem yoktur!

Beklentiler körfezi can...
Ufkunu gasbetmiş hicran...
Dönülmez yerlerde cânân...
Tutunacak kimsem yoktur!

Umularda kır hislerim...
İmdada ağyar seslerim...
Olmaz düşlerde beslerim...
Yekinecek...kimsem yoktur!

Gözlerim gökkuşağında...
Kavuşmanın başağında...
Umutların kavşağında...
Okunacak kimsem yoktur!

Sarılsam eline ayın
Ayın hâleleri mayın
Yok olurum, unutmayın!
Yakınacak kimsem yoktur!

Susuzluğa sınır koydum...
Kuraklığı özden soydum...
Dâvet eden sesi duydum...
Bakınacak kimsem yoktur!

Kararlı baş kaldırmaya
Saldırana saldırmaya
Kim duyarsa aldırmaya
Sakınacak kimsem yoktur!

Zafer olmuş, olmamış...hoş!
Mevkî makam kalmamış...hoş!
Didinmiş, hiç yılmamış...hoş!
Çekinecek kimsem yoktur!

Her şeyinden vaz geçecek...
Üflenmezse köz geçecek...
Umutlarla yaz geçecek
Dokunacak kimsem yoktur!

Gelemeyecek gözlediği...
Can bildiği, özlediği...
Elâlemden gizlediği...
Dökünecek kimsem yoktur!

Bir yüreğe tutsak düşmüş...
Ümidine pasak düşmüş...
Azadına yasak düşmüş...
Yakınacak kimsem yoktur!

GooD aNd EvıL 10-09-2008 06:21 PM

Eğer İznin Olsaydı
Eğer iznin olsaydı, seni,
bulutların gökyüzünü
sardığı gibi sarardım;
kaçsan bile, rüzgarlarla bir olur,
uzak/yakın
diyar diyar arardım.

Eğer iznin olsaydı! ?
sana gelebilmek için
gökyüzünü şimşeklerin
yardığı gibi yarardım.

Aldırmazdım senin için
edilseydim her suçtan sanık.
Aldırmazdım yeryüzü, gökyüzü
olsa bile tıkanık.
Eğer iznin olsaydı yağmur gibi
çisil çisil yüreğine yağardım.

İsterse kararsın ufuklar..
isterse sararsın, küllensin umutlar...
bana ne, sana ne...!
eğer iznin olsaydı! ?
Tek sen sevin, mutlu ol diye güneşin olur
hep istediğin ufuktan doğardım.
Engel olamazdı bir bahâne.

Eğer iznin olsaydı?
sevgi ışıklarıyla
gönlüne çökelen
kesif karanlıkları boğardım
ve yüreğine yüreğimden hep sevgi sağardım.

GooD aNd EvıL 10-09-2008 06:22 PM

Elemetler Ve Sen
Bildiğim kadarıyla
Yüz dört element vardı kimya dersinde
Hemen her imtihanda sorulurdu
Cevaplar, tam not alırdım bende

Çok iyi bildiğim bir konu sanıyordum
Yanılmışım
Ne yanılma hem de
Meğer senmişsin bütün elementler
Hayat dersinde

Niçin söylememişler seni
Bilmiyorum, bilemem
Sen mi bütün elementlersin
Bütün elementler mi sen
Çözemedim çözemem

Her ânın, bir elementi
Her hâlin, bir kimyasal olayı andırıyor
Ne kadar kurtulmaya çalışsam da
Buluyor beni
Ne edip, edip kandırıyor
Bir tılsım gibisin
Tesirin hep üzerimde
Sana hayranları kıskandırıyor

Gözlerin pırlanta gibi
Bazen gökkuşağını andırıyor
Gümüşten güneş bakışların
Kaybettiği ayarını hep bende arıyor
Bazen yakıyor kül eylercesine
Bazen bende yandım diye kandırıyor

Sanki rafineri
Yüzündeki her tebessüm
Dudağındaki her gülüş sanki
Yüreğimin yüreğine seferi
Sende biliyorsun olmazsan talan servetim
İşgalde devletim
Beni bir elementin yap yeter
Ne olursun her elementim.


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:21 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.