![]() |
Eylüle İsyan
I- Neden diyorum, neden Dünler naftalin kokar burnuma Yitirilmiş eskiler mi yakar genzimi Yoksa unutulan neşeler mi düşer kursağıma Mazimde terkedilmiş sandallar Kaburgasında çatırdayan sabırsızlık Yorulmadı dalgalara dövülmekten Gövdesinde ‘sevdam’ yazar Bilirim bu beklemeler haksızlık II- Eylül mü bu Beni benden alan Hazan mı bana Kaç var doğum sancına Doğar mı sarı saçlı kız İçimde isyan/arsız/sabırsız Sen doğur güneşi gelsin bahar Bana bakma sen, aldırma Bir, bir tüketmişim yeminleri Durumum rüsva/rezil Sökülmüş kaburgamdan sanki kalbim Heyecanım dağıtılmış, sebil Sende gidersen eylül gibi Ben öldüm, bil III- Karınca yüreğim, kararınca Ölümüne vurulmuş dağlar sırtıma Ya aşk neyler adama, neyler bana Ayrılık bu, bakmak çok uzaklara İnat değimli, ölmemeliyim Kırparsam gözlerimi, sakın bağışlama Ali Gençay |
Eylülün Katili Kim
İnkarım varlığına değil, uzaksın Değerime yaban Çıkmazlarımda tuzaksın Eylülün katili kim Anlamıyorum doymadan Nasıl biter mevsim Sarı saçlarına Papatyadan tokalar takmadan Dilimde aşkın pelteksi tadı Unutulur tüm dokunuşlar Belki de unutulur adı Unutmadım seni, adın; Son/bahardı Bu yıl yağmurlar erken yağdı Yağmur bekleyen havayı koklar Derdi babaannem Ağlamak isteyen, ağlar Benimki benim bahanem Şiirlerde yazılır alt alta Mısralar/mısralar/mısralar Mevsimler bir birini kovalar Dileğim üç mevsim uyumak Kazan defterimde boş hanem Yazmazsam bana kim darılacak Geçen eylül öldü babaannem Terk etmek var, gitmek hizana Ve tutulmak sırılsıklam hazana Yaprağına başımı koyup Uyumak bebek hırıltısıyla Uyandığımda üzerimde yapraklar Emmeli miyim parmağımı Ne yandan eser rüzgar bilmeli miyim Hem eylülün katili kim Ali Gençay |
Felluce Çocuklarına
bak yine sabaha uyandın hani o topladığın hayellerle yoğurduğun düşlerle devşirdiğin yıldızlar varya çıkar onları cebinden ve dağıt felluce çocuklarına hani bir zaman oyuncak bombalar vardı çocuklar ona kandı kollar bacakları tahtalandı afganistan dı figandı zulum oyuncaklara sığmadı çocuk baba kucağında ölüme yakalandı hadi uyan! ! çocuklar çoktan uyandı Ali Gençay |
Fer yal
Ey öpülesi Ey yaşanası Ey beyaza karalar çizen kadın! ! ruhum dile gelse ancağımsın koştum yoların da ayaklarım takılır kaldırım fahişelerine çok düştüm yüzü koyun tenime oturan kanımsın sen! kaldıranımsın Ey ışık Ey fer yal Ey karayı beyaza boyayan kadın! ! ******* bin kez devrilse üzerime aydınlığımsın kapadım gözlerimi fikrin büyür düşlerim de çok uykusuz kaldım gözler kan revan için de sen! uslanmazımsın Ali Gençay |
Feryat
Nerdesin ey! derya bakışlım Göz bebeklerinle denizi boyardım Tuz sür dudaklarına, gel öpmeye Yokluğunda çürüyen yanlarım Yoksa azacak yaralarım Islak saçlarını dök göğsüme Yüreğimdeki ateşle ölüm saçarım Nerdesin ey! zülfüne çaput bağladığım Dua edip, adak adadığım Gökte kırlangıç çığlığı var Yağacak siyatiğimden anladım Yağmazsa, dert satarım Sataşır hayata oyun bozanlık yaparım Ali Gençay |
Figan
Yırtık resimden uzanan el Sorma cevapsız sorgu,sual Ruhumu inleten garip hayal Çık içimden,kalmadı mecal Önünde sürüklendiğim yel Yok ki tutunacağım bir dal Tutulmuş dilim,kalemim lal Aşk tek hece,yaşamak masal Hüzün,siyah giy geceme gel Düş kadehime beni efkara sal Hele birde al sazı hüzzam çal Unuttur bana maziyi bende kal Ali Gençay |
fikrin
dün gece yine gözlerimi tavana diktim elimde sigaram dilimde Ahmet kaya'dan kalma bir kaç mısra bil ki senin fikrin yüreğimde... ''akşam olur ay gecede çiğdem çiçek şenlenir vallah düşünmesem seni derdime dert eklenir, , dalıp gidiyorsam, ellerim buz kesiyorsa, gözlerimi dikmişsem kirişlere, yağmura rağmen dudaklarım kuruyorsa, ansızın ellerim saçlarımdaysa, bil ki senin fikrin yüreğimde... şimdi perdemi sıyırıp ay ışığını izliyorum geceye inat öle ışıtıyor ki yeryüzünü hani diyorum ki kalabalığa inat bil ki sensin tek yüreğimde... seni özlememek mümkün mü gelmeyeceğini bilerek yolarına bakmamak mümkün mü gözleri kapayıp hayelere dalmak göz kapaklarını kaldırmak mümkün mü özlem hasret hayal bil ki senin fikrin yüreğimde... aligencay 25/03/2003 Ali Gençay |
Garbin Memed
yıllardan arta kalan dilde kahır bir de garibin memed di siyatikli bacak tahtalı diğeri titrek elinde tütün tabakası üzeri Çin'ce işlemeli çok kez dolamış kağıdı tütünü ellerinden belli sararan bıyıklarda kaç kez söylemişti o uçuk bir ezgiyi anladı bakışlarımdan merakı sezdi kenarından kaldırıp sekiz köşe kasketi dedi; ''yanaş hele berime gel,gel bi,, o koca taştan adam dillendi kelimeleri divana serildi Kore'de vermiş bacağının birini kabartıp göğsünü duman dolu ağzıyla dedi; ''vallah birini daha veririm vatan için ne ki,, siyatik kilitlemiş diğerini tütüne de orda alışmış gakoş onbaşıya sövüp durdu tabaka ölünce ondan kalmış iki yıl dolmamış askerliği tahtalınmış bacağı sonra baba ocağı anası karışlar vermiş babası öküzler devirmiş harman vakti evlenmiş ne bilsin yeni gelin dememişler alınca ederini koca tutmuş zemheride ete köyün gencini bir kez daha vurmuş kaderi ısırdı bıyıklarını dikti gözlerini dedi; ''kahpenin dölü kırdı belimi,, çınlamış telgrafın telleri beş,on gün sonra gelmiş emmi oğlunun bayraklı kefeni ağıtlar yitikler köy mahşer yeri koca kış geçmiş bahara bağlamış kader kapkara tezek kokulu *******i babası amucaları demişler koma başları yerde bebeleri almış yengesini nikahına bir kez bile dokunmadan *******i ne baba demiş nede emmi bebeleri hep davar gütmüş gündüzleri *******i tabakalar yetmez olmuş bir,bir art arda yakmış yanmış ciğeri adını garibin memed koymuş diğerleri ne ana kalmış ne baba ne de yadigar yengesi bebeler adam olmuş biri maliyede defterdar diğeri deniz teğmeni çıkardı tahta bacağını yılları gibi yanan ateşe atı verdi kuşağından çıkarıp tabakasını tütünü ateşe verdi mendiline sardığı madalyayı çıkardı dedi; '' al bunu al kurban olurum herkese söyledim deli dediler ne ola da cesedim sancakla geleydi,, içim yandı kalktım divandan izin istendi ne bitmez geceydi sabahın kuşluk vakti sala verildi ölen garbin memed di gün yarılamadan gömüldü kahır dolu bedeni Ali Gençay |
Garip Bir Şair
ben garip bir şairim; yağız atlar kalem olup, koşuyor mısralarımda. kelimelerim şimşek olup, çakar tepemde. sevda türküleri söyler, bam telin de gamlanırım. ben garip bir şairim; sevdayı hüzne bular, pişiririm yalnızlıkla. işte benim mısralarım, işte benim sevdam. ben gamlı garip bir şairim; hayatı yorumlarken mısralarımda, kalememi kırarım, ağır ceza reisi edasıyla. idamımı sunuyorum, her kırılan kalem de. yağlı imlek boynuma ben garip bir şairim; yalnızlığı seviyorum, severken de acı çekiyorum. sonra yine, yeniden doğuyorum. yalnızlıkla... kin kusuyor mısralarım. yazarken sevdayı, kalemimi kırıp idamımı istiyorum. a.gençay Ali Gençay |
Gece
Uzun saçları vardı gecenin siyahın karası gözleri Korkardım okşamaya sanırdım eriyecek gizemi Oysa eriyen gece değil tenimdi de bilmeyendim Sızdın tül perdemin arsından mehtabım sendin Kirpiklerin ne kadar uzun tut kuyruğundan yıldızı Kaşlarında kaç kamer batar on dördü ayın kaçı Külkedisi gezinir bal kabağından araba fareden atlar Gecemde masallarım gecemde camdan ayakkabılar Korkuluk ateş saçar gözlerinden titrer dudaklarım Oysa yanan odamın gece lambasıdır ben korkarım Kocaman elleri var ağacın ardına gizlenmiş ayın Yırtar durur duvarlarımı saklanırım ben korkarım Uyan anne gök kızdı insanlara bağırıyor naralarla Yarılacak gök,ağlayacak bulut acırım yağmurlara Sevgilim soyun geceme seni özledim deli gibiyim Dokunduğun yerler buz keser üşürüm yine isterim İnsanlar kaçın geceden gömün başlarınızı yastığa Düşler yılanlara dönüşür alır öcünü yaşananlarda Gece bakışlı adamın saçlarımı siyaha boyayacağım Elimde asam yıldızları döküp gerdanına takacağım Ali Gençay |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 07:26 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.