![]() |
Elbette Düşecek Ölüm
Küçük bir ölüm. Dere ağzındasın kabarmış bir sis zaman pusmuş geçemiyorsun küçük bir zaman gerek ölüm büyük alkışlamak için bekler seni kıyıdakiler. Suları açıyorsun ışıklar veriyorsun varıyorsun karşı toprağa bir hayat duyuyorsun öksürüklü ölüme az var diyorlar abanıyorsun üzerine gülümsüyor sana öksürük. Ya ben diyorsun hastada olsa yürek yağı da olsa rüzgarlı bir ölüme suçlu muyum. '90/T.reis Ahmet Köse |
Farkındamısın benim
Koşa koşa soluk soluğa gerile gerile. Gözlerim hep kısık yüzüm buruşuk tenim soluk sancılar içinde yüreğim ayaklarım benden ağır sırtım göğsüm benden ağır. Offff yazarken daralıyorum... derken..! Sen serptin bu suları yüreğime hayatıma değilsin farkında. Aşı oldun kalbime tırnak oldun etime fener oldun gözlerime yakamoz oldun ay ile beraberken pırıl pırıl yüzüyorum her yanımda senin damlaların farkında değilsin yağıyorsun yüreğime sağnak yağmur. 07/07/03/sarnıç.bitez Ahmet Köse |
Ferhangi Şiirler...den Feranabi... )
...Sevgili Ferhan Üstadın Bİr Güzel Alıntısıdır.... (Ferhanlığına sığınarak) Beyoğlu'nda gezerim Gözlerimi süzmeden Şaraplarımı içerim Hiç doktora sormadan Beyoğlu'nda Şarabi Hoş geldin Feran'ağbi Yüreğim pek harabi Boşver be Feran'ağbi Şarap verin hanıma orda hanım yok ağbi ...hassiktir be Sezai Beyoğlu'nda gezerim burda geçmiş hayatım Şarapları içerim Hiç elimde olmadan Beyoğlu sakinleşti Sıyrıldı maskesinden Tramvay bomboş geçti İstiklal caddesinden Boş masada hayalin Kimseye görünmeden Şarap verin hanıma Orda hanım yok ağbi ...Hassikter be Sezai Balo sokağa sızarım Hiç kimseyi üzmeden Bir intihar biçimi Hiç de faça vermeden Beyoğlu'nda gezerim Burda geçmiş hayatım Şişe aç be Sezai.! Burda bitsin hayatım. Yazan:Ferhan Şensoy İzin almadan yazan:Ahmet Köse Affına sığınan:Yine Ahmet Köse '02/2004/bodrum Not:Çok yazmak istedim be Feran'ağbi..! Ahmet Köse |
Fırıncının Küreği
...yarın gidiyorum maviye, en ben yere... İki el iki göz bir yürek bir ruh diğerleride bir kaç adet harmanladığında bir insan çıkıyor hayat fırınından. Kiminin kulağı kesik kiminin burnu kırık kiminin sol ayağı aksar kimi bir gözü ile gülümser kıskıs kimi yarım ağızlı tıstıs kimi omuz silker kimi karnından konuşur kimi veremdir doğuştan kimi kimseyi göremez kimi kimsesizdir kimi ruhsuz çıkar fırıncının küreğinden. ekim/04/bitez Ahmet Köse |
Gece Alemleri
Dağlar yerine oturdu el ayak çekildi denizden gece sofrası kuruluyor artık. Kıvrımlar düzeltildi mavi siyah bir kalem çekildi dağların kirpiklerine beyazlarını çekmiş ağırdan geliyor bulutlar akşam yıldızı şırıl şırıl yaldızlı ak pak ay usuldan yaklaşıyorlar sofraya yoldaşları martılar deniz esnafının sofranın tatlısı martılar. Denizin keyfine diyecek yok almış üstüne akşamın cilasını. Herkes bekliyor. Güneş usulca girdi aralarına dağların gümüşleri örtündü dünyanın denizi. Gece alemi başlıyor artık banada seyretmek düşüyor kıyıdan, kıyıdan. '89/turgutreis Ahmet Köse |
Gece muhabbetleri
Bugün kendimi hep geçmişte gördüm o savruluveren acı harmanının tozunu çektim. Derin bir romana dönüşür ******* o masalsı karanlığından sabaha kaçarken doyumcul bir nağmenin seslerini aktarır gece. İşte tam bu saatlerde işte tam bu sesleri işittiğimde ne dönesim gelir düne ne göresim bugünü ne duyasım gelir çaresizliğimi geceyle sabaha kadar sevişesim gelir. Bugün kendimi hep geçmişte gördüm o savruluveren acıcının görüntüsünü yaşadım geceden haberli. Beklenen bir ölüme ne kadar benziyor gözlerinde anılarla ben yaşamalıyım diyenler oysa bir bilseler yaşanılan an doyulur o anda tekrarsız. Yine gecenin sabaha kaçışına gidiyorum bunlardan söz ederken kendimden asla nefret etmiyorum. Ahmet Köse |
Gece Senfonisi Yağmurun
Yalnızım. Başımlayım. Yalnız başıma duruyorum hayatın ortasında pazar gecesi pazartesi içtimasına hazırlanırken. Uyutmuyor gecenin hoş sessizliği yağmurun ince vuruşları açık hava konserini açıyor. Topraktan ayrı bir notalar taştan seken tınılar yapraklar..! her birinde farklı sesler diyezler bemoller..! otlar,dallar,gövdeler yağmurun senfonisinde. İki ses duydum nöbetçi kuşlar vokal olmuşlar. Doğaç bir davet oldu bana bu gece bir izleyen,gören,koklayan,duyan benim bu senfoniyi. Ne ayrıcalık..! ne lüks..! üstelik parasız kimi çağırsan gelir...! Bir köpek geçti sahnenin içinden tanıdım yandaki evin bahçesinden miskin kedim zeytin sırtını dönmüş,kıvrılmış uyuyor şimdi. Yanıma oturmak istemişti sırnaşarak sessiz ol! yağmuru dinliyorum dedim anladı gelmedi bir daha yanıma. Yağmurun canlı konseri inmekte gözlerime yüzüme taa içlerine ertesi hayatımın. Hiç bir arsızlık yok düş kırıklığı endişe detone ilişkiler yarın kaygısı öpücük beklentisi bu senfoninin yağmur yağan bölümünde hepsi işini yapıyor yanlış notaya basmıyor döküyorlar armoni birlikteliğin sularını yollarıma. Çocukken bilerek ve zevkle basardım küçük yağmur birikintilerine. 14/12/03/bitez/05:00 Ahmet Köse |
Gece Yarısına Dayanmış Yüreğim
Hayatın sesleri yalnız çıkar gece yarısına dayanınca yüreğin omuz ararsın omuzuna yüreğinin direk ararsın hayatın dibine çakılı tel ararsın asılacak kolların sallanacak aşkların gece yarısında. Bir dokunma sızısı başlar bir sarılma bir uyku bir dalma iğnesi ister hayatın gece yarısına dayanınca yüreğin. Verdiğin coşkuları sunduğun sevgileri kırdığın gönenmiyenleri vurduğun onulmazları serdiğin bayramları düşünürken hayat kazanında yüreğinde plastik bir hançerle devrilesi kazanlar sökülesi hançerler dayanmış yüreğim gece yarısına. 4/11/03/izmir Ahmet Köse |
Gecenin Aşk Uğultuları
Gece sarsıntısız ve kuşbakışı. Bir doyumsuzluğun iç sancıları, kuş kanadı yaralı dost sendelemeleri geziyor gece soğuk ve birde üstüne donmuş gözler yalnızlığa bir umar en acı umarsızlıktır artık. Ne düştüğüm suda boğuluyorum Ne uçurumların dibinde sen varsın Ne ölüm var yakamda şu anda bu ölümü unuttuğum yerde. Gözlerim ellerim yüreğim yarı ben sevgisizlikten boğuluyorum. Ahmet Köse |
Geçiyordum...Bir kedi ye rastladım...!
Benim, bahçemin kedisi aniden yanan ışık gibi çevirdi başını irkildi. İrkildim. Güneş durdu. Yeniden oynadı doğum telaşını; yok ki başka benden başka ukalalığıyla. Herşey geri döndü zaman dahil üzüldü, durduğunda. Sen yüreğime savrulurken. Gitti geldi zaman sıfırdan tik-tak sesleri ile sadece, herşey yeniden oldu. Ay dolunaydı. Ama hilal soyundum ben sana giyinirken geceyi mavi bir yandan dökülürken sırtımdan. Galiba geldi trenim. Bitimsiz raylarında küçülürken yüreğim gözlerim sana çizili bir taze bir bozkır yangısı kapanırken gözlerim... cıvıltıları beyazlıkları serpiliyor az önce yazdıklarımın gülen yüreğime. Yorulmuş bir yastığın izlerini düzeltiyorum yaşarken dinlerken yutarken sızıları kov bunları kov fırtınasında geçmiş yüreğimin diriminde aşk kıyametleri koptuğunda. Duruyorum en askerinden aşkın mübadele sınırlarında dilendim dilendi dileniyorum bu üç halinde özgürlüğümü bilmeden dördüncü halini yüreğimin. Kediler, ay, güneş, aşk, mavi, sen, ... suçlarım, yediğim, yuttuğum, işlediğim, sızladığım, ve uyuyamadığım. Gidiyor geliyor zaman tik-tak larıyla. Ay yarımdı az önce ben dolun. Şimdi herşey yolunda; aşk yeni irkildi demleniyor. 12/13/eyl/05/bitez/ sorgusuz yıllara... Ahmet Köse |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 07:58 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.