![]() |
Canınız
Canınız ne tatlıdır. Ey yenikler! Suskun sızılarınızı Nasılda abartırsınız. Unutmayın Yaşayan acı da çeker. Ufuk Nazım |
Cemile
Karayollarında işçiydi. kapkara asfalta aşıktı. Yaşamını Ellerindeki nasıra işlemişti. Gözü karaydı, Kararan vücudu gibi. Bir asfaltın kokusunu Birde cıgara içmesini severdi, Cemilenin dışında. *******i şantiyede Küçük bir kulübede, Sabaha kadar uyurdu hayallerle. Yüreği daralırdı, Dayanamazdı gurbete. Hele her sabah gelen yelle Gelirdi Cemilenin hasreti de. Çekilip bir köşede Ağlardı kaderine. O hep sevmişti de Onu hiç sevmemişti Cemile. Ufuk Nazım |
Cevapsız
Cevapsız bir mektup Sonsuzda dolanan Bir çığlıktır oysa Suskunluk. En acı işkencedir Bilene. Sussun kelimelerin Olmasın mektubun Bırak kalemi Bırakda kanasın yaram. Ufuk Nazım |
Cevizli Durağında
Cevizli durağında Paslı bir rayım. Banliyö geçti üzerimden İçimde derin bir sızı. Paslı çığlıklarla Uzanırım zamana Cevizli durağında Bir söğüdüm. Saçlarım emanet rüzgarlara Ayrılığın sarkacında Salınırım Bir sabaha bir geceye Cevizli durağında Boyacı bir çocuğum Gözlerim asi Rengim yabancı Ve uzak gülüşlerim Boyalı ellerimde saklı Cevizli durağında Ufka açılmış Bir bakışım Aşıkların gözlerinde Susan yeşil yeşil Bir ceviz ağacıyım. Ufuk Nazım |
Charleroi
Madenlerden; Çıglıklar yükseliyor. Sene bilmem kaç Bilmemki kaç yüz insan Sıkışmış hala çıkmaya Çabalayan ellerle uğrasta Bacalardan; Yükselir hala çığlıkları. Maden daha cok İnsanlar yer altından Çıkar kömür. Yarına bir parca umut Var mı asansör? Çıkarmıyızki acep Günün alnına Yarına asansör. Belkide kapandı madenler Ama bacaları Yükselir hala göğe. Anısına ölen dostların Bir mezar taşıdır Yükselen bacalar İçinde kalanlara Gökyüzünü taşıyan bacalar. (Belcika da calismis olan Turk maden iscilerinin anisina) Ufuk Nazım |
Çakırcalı Efe
Çakırcalıydım Nazilli dağlarında vurdular anam... Fakirinin fukaranın efesi vurulurmu Hiç hakkın kurşunu Efeyi bulurmu buldu... Otları yoldu efe Yarası ağır kanı gidiyor Zalimin kurşunu aman vermiyor Hainin kara dinlinin Hesabını soramıyor efem. Yollar gene kesildi İmansız ağalar beyler Düzüldüler ovaya Fukaranın boğazını sıkmaya Başladılar efem ses ver... Yatakların yaltaklandı Ağaya beye Kabirinin yanından geçmek Zulüm oldu Çakırcalı Efe yol ver bize... 30.01.2007 Ufuk Nazım |
Çelişkilerin Rahmi
Çelişkilerin rahminden; Doğurdu kendini. Kanlı elleriyle kesti, Yaşamın ve tutsaklığın; Hazin bağını. Yol aldı yalnızlığa; Ulaştı sonuna. Ufuk Nazım |
Çengelköy
Sinanla oturduk kıyısında; Çengel köyün. Konuştuk dalgalardan., Kulağımızda uğuldarken, Dalgaların çırpınışları., Bulduk kaçışın yolunu. Sinan ve ben Çınar altında; Oturmuşuz; Kulaklarımızda dalgalar. Gözlerimizde bilinmeyen; Bir sevdayı bekleyen, Özlem. Dalgalar kulaklarımızda, Kıvılcımlar çakıyor yüreğimizde, Kıvılcımlar dalgalara, Biz uzaklara Yol almaktayken, Özlemler gerçeğe; Ve umutlar uzaklara, Göçmekteydi. Birden dalgalar sustu. Çengelköy artık; Uzak bir özlemdi. Ve dalgalar; Yankılanırken, Uzak biryerlerde; Çengelköyün çengelinde, Asılı kalmıştı umutlar. Özlem dalgaya karıştı; Dalgaları özlediler. Mülteci yalnızlıklarında. Sevda bahçelerinden, Bir gül koparıp; Savurdular, Uzak bir denizin kıyısından, Dalgalara. Ufuk Nazım |
ÇığlıkÇığlığa
Taptaze bir çığlıktın, Gözlerinde kıpkızıl iki güneşle, Çığlık çığlığa doğardın göğüme. Sonra yağmurlar yağdırdın; Umutsuzluğunun hüznüyle. Oysa ben senden; Umutlu gülümseyişler, Bitmeyen öpüşler isterdim. Sen gene çığlık çığlığa; İki kızıl gözle, Yapışırdın göğüme. Ben berrak gönlümde; Işıl ışıl olsun isterdim, Mas mavi gözlerin. Sen ağlarken, Benim umutlarımı boğarken; Ben çökerdim. Karanlığından pılımı pırtımı toplayıp; Güzel gülüşlere göçerdim. Ama sen; Hüzünden koparılamaz, Ağlarla örmüştün hayatımı. Ve ben kopamazdım; Sinsi ağlarından. Ufuk Nazım |
Çınarlar
Sığınmıştık gölgesine O ulu çınarın. Zaman kurcalayadursun gövdesini Kökleri tarihi kavramıştı çoktan. Şehirler düştü gözlerinde Yeniden şehirler kuruldu gölgesinde. Ama insanlar değişmedi Her gün bir parçasını kopardılar. Bir gün devrildi oyuk gövdesi Baltalarla parçalanıp taşındı sobalara. Gölgeler ıradı kaldı insanlar sıcakta. Kökleri kavrulurken geldiler Karıncalar kadar çoktular Devcesine avuçlarıyla su taşıdılar Anadoluluydular yürekleri hürmetle Bilekleri emekle dolu sel gibi geldiler Bir sabah kuşluk vakti Çınar fideleri sürdü başlarını topraktan göğe Öylesine umutla büyüdülerki Başları bulutlara değecek sanıp eğildiler Anadolu halkının önünde Hürmete hürmet ettiler Anadoluyu baştan başa çınar çınar Emek emek kapladılar Gölgeleriyle çeşmelere serinliği taşıdılar Cami avlularında huzura el açtılar Elleriyle kaldırdılar göğün gönlünü Bir Nazim'a yoldaş olamadılar O yüzden oyuktur yürekleri. Ufuk Nazım |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:18 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.