![]() |
Yokluğun
Havalar soğumaya yüz tuttu buralarda Kışın geldiğinden mi, Bana bi kerecik olsun evet demeyişinden mi yoksa? Grip olmuşum, Ellerimde mentol kokan mendille önünden geçiyorum Ama yüzüne bakamıyorum senin Çünkü burnum akıyor, sen de görüyorsun.. Oysa bütün mavilerimi senin için saklamıştım Korkmuştun sensizlikten Gidemedim yalnız başıma başka bir şehre, Daha gülleri solmadı bu bahçenin Daha can’ı çıkmadı daim seni sevenin Gün batımında saatler yavaş yavaş firakını gösterir, Zaman ayarlanmış; saat tam on yedi Şimdi ayrılmanın, şimdi sensiz bilmem kaç saat kalmanın vaktidir, Yarına kadar kim bilir yüreğim kaç deruni kavga geçirecektir Dakikalar asır olup geçmeyecek sabaha kadar… Bütün ışıkları sönecek bu kentin, Lakin maviş gözlerinin feri yol gösterecek ruhuma, Sabah erkenden kalkacam, caddelerde hızlı hızlı adımlarla yürüyecem Bir saat evvelinden seni bekliyecem Ama bazen bakmışım ki sen daha önce gelmiş olacaksın Çalıştığın yerin camlarını silerken görecem seni Gözlerim gözlerine değecek Birkaç saniyecik yüzünü benden esirgemeyeceksin Hülyalara dalacaksın sonra, benim gibi, Ve yüreğini paramparça edici bir narayla İçten bir ah çekeceksin Dağlar infilak edecek yetim sesinin naçarlığıyla… Ağrıların daha da çoğalacak kalbinde Ve yokluğum kalacak senin bir köşende ve yakacak seni öylece.. Benden geçemeyeceksin ve bekleyeceksin sadece.. O zaman çok geç olacak senin için belki de Oturup ağlayacaksın, dizlerini döveceksin sessizce, İçindeki sevda zamanla büyüse de Zamansız büyüyen melankoliğin beş para etmeyecek senin için.. Ben senin bu halini hiç mi hiç görmemeliydim işte, Senden evvel ben çoktan gitmeliydim ahrete… Yaşlanacaksın, eski güzelliğin kalmayacak senin, buruşacak tenin, Çirkinliğini örtmek için yaşmak dolayacaksın başına.. Belki benim de gençliğim kalmayacak.. Ama, senin ruhunda maziye kahır, sitem Ve gözlerinde yaşlar olacak.. Benimse “Allah’a şükür, ucuz atlatmışım” Kelimeleri dolanacak dilime… Yolda bazen birbirimize rastlayacağız belki de Geçmişe selam mahiyetinde, sadece hafiften başımı önüme eğecem.. Yollar bitecek, sevdalar bitecek, ömür bitecek Ve bu virane yüreğimde bir gün yokluğun bitecek … |
Yokluğunun Takvimi
Bir yaprağını daha koparıyorum takvimin, Kendimi emanet ediyorum uykunun kollarına *******i Ama kabul görmüyor emanetim, çevriliyorum.. Kaç gün geçti bilemiyorum Kaç kış mevsimini yaşadım sayamadım Yaşımı bile unuttum, takvime bakamadım.. Çok şiir yazdım, güfteler besteledim uğruna Şimdi boğazımda hıçkırık Ve dudaklarımda hep aynı türkü dökülen.. Başımı yastığa koyuyorum, uyuyamıyorum, Her sabah horozların nağmeli seslerini dinliyorum, Aklıma hep aynı soru takılıp kalıyor.. Annem kaldırmaya geliyor sabahları Mışıl mışıl uyuyan kedi numarası yapıyorum sobamın yanı başında Annem soruyor: -Gözlerin kızarmış oğlum. Uyuyamadın mı yoksa? -Hayır anne! Güzel uyudum, kıl kaçmış olmalı herhalde. Kelimeleri dökülüyor ağzımdan.. Yazları sıcak, kışın soğuk olan Çukurova’nın suyuna- Ellerimi dokundurunca aklım başıma geliyor. Ama yine de ağzımda hep aynı türkü havaya karışıyor… Bazen mektuplaşıyorum Filiz ablayla Her şeyi bir ona anlatıyorum, solmuş renklerimi, derdimi, Beklentilerimi, umutlarımı ve bütün hercai dualarımı, Bu sularda Filiz ablayla yazışmayalı bayağı oldu… Kim bilir çıkmıştır bekli de hapishaneden… Kendisini gerçi hiç görmedim, o da beni görmedi, Ama dostluğumuz adına Üç yıl mektuplaşmamızın adına Saklıyorum tüm mektuplarını, şiirlerini, Yeni yıl hatırası olarak gönderdiği yapma kartpostalı... Hepsini anahtarı bende olan çekmecemde Ve hiç kimsenin bilemediği, sırrını çözemediği yüreğimde- saklıyorum Filiz abla, unutmadım seni, haberin ola.. Çocukluk yaşını geçeli çok oldu Yarın yirmi dördündeyim, beklemekteyim.. Askerliğimi yeni tecil etmişim dört yıl daha Keşke erken gideydin diyor arkadaşlar, kurtulurdun… Anlaşılan benim bildiğimi onlar bilmiyorlar, bazen de dalga geçiyorlar. Hey çocukluk yanım, hey reşit olmayan yanım Dünyayı beş kuruşa sayıp satmışlığım, Ve vurulmuşluğum geceye ve sana Seni bekliyorum, sadece bu yüzden uyumuyorum, Sensizliğin adını koyamadım hala, Yokluğundan korktuğumdan takvimleri saymadım… |
Yorgun Yolcu
Yorgun yolumdaki son duraktayım, Acımasız vakitler kıskacında Kirli hayallerden, sonuçsuz beklentilerden usandım, Yalnızlıkla uzayan bir düş trafiğinde Onurlu bir intihar denemesindeyim, Kuş tüylü umutlarım olmadı benim hiç Kar beyazı çığlıkları atamadım bu kentte, Dolaştığım yollarda bir güle rastlamadım.. Bir haziran arifesinde Nemli ve sıcak bir yıkık şehirde Miadı dolmuş bir aşkın yorgun yolcusuyum ben.. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:33 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.