![]() |
Keyifsiz
şoför uzman alanında yolcular teklifsiz yolumuz zaten var uzak değil hava alanında vardığımız yer keyifsiz Baykal Kaanalp |
Kına davarı
emir demiri kesmez alalım yüzü güzel,gözü güzel maralım bırakıp giders n beni yeni bir sevda yazalım kına davarı geliyor oy oy arkalarına hiç bakmadan sende aralarında geliyon oy oy arkana hiç bakmadan emir büyük yerden sevdalım gönlü güzel,kendi güzel elalım bırakıp giders n beni mezarımı birlikte kazalım a davarı gidiyor oy oykın arkalarına hiç bakmadan sende aralarında gidiyon oy oy arkana hiç bakmadan Baykal Kaanalp |
Kırık Kalp
Avuçlarımın içine aldığımda Cam kavanozda sakladığım Kalbin kırıktı Çok uğraştım Kırıklarını birleştirebilmek için Kırıklar parmaklarıma battı Avuçlarım kan revan Ama yine de birleştiremedim Kırık bir kalp Tamir edile bilir mi? Sahi insanlar neden Kalplerini cam kavanozda Saklarlar Acaba en küçük darbeden Haberdar olabilsinler diye mi? Baykal Kaanalp |
Kırılma Noktası
içine batmıştı söylediği sözler bunları nasıl söylemişti anlıyamıyordu kelimeler ağzından dökülüvermişti kendisine sormadan/danışmadan insan sevdiğine nasıl söylerdi bütün bunları bilmiyordu bilmiyordu içini yakan korun nerden geldiğini bilmiyordu nasıl söndüreceğini ya dabırakıp kaçıp gitsin mi? düşünemiyordu nasıl kendini kaybetmişti nasıl hakim olamamıştı kendisina ait sözlere kestiremiyordu belki de kontrolü elden gidiyordu belki de bundan sonra kontrolsüz yaşayacaktı belki de yaşamayacaktı Baykal Kaanalp |
Kısa tel
sahip olduğun tek şey seni sıkan yıldıran yaşantına ket vuran ince bir tel koparamadığın sazın kalın tellerine inat durmuş orda öylece sana bakıyor anlıyorsun ki onsuz olmuyor ince telsiz seslerin hepsi kalın gitmiyor, ilerlemiyor mızrap bu illa kısa tele dokunacak tiz bir ses alacak öyle sürecek melodi Baykal Kaanalp |
Kıskançlık
kıskançlığın dayanılmaz sıkıcılığı iliklerime kadar işlemişti onu yanyana bulduğumda talihsiz arkadaşıyla sonucuna katlandı ama önce gözünden düştü onun yüreğini titreterek üzülmedi,yılmadı ama sonra bir tutam gözyaşı döktü üzüntüsünü içine gömerek ayrılık vaktini bekleyerek kapılmadı bir başkasına bulutlara gizlenerek vakti de olmadı zaten duydum ki yalnız yaşarmış iki odalı bir dairede eskitilmiş hatıralarıyla başbaşa Baykal Kaanalp |
Kim İzin Veriyor
aç bırakıldı susuz kaldı,yılmadı kahırlanmadı alamadıklarına içerlemedi peşinde olmadı haklarının,hak ettiklerinin aldatıldığına üzülmedi kederlenmedi keder ona çok uzak bir sözcük ortalıkta dolaşan manasız sözler içinde kim izin veriyor hiç bilmez,bu kadar kötümser sıralanmış sözcüklerin yaşamasına kim koşuyor peşinde olası kılıksızlıkların her yerde bembeyaz bir örtü kaplıyken her yer taze bir güne gebeyken(sorumsuz) kılçıklara aldırmazken balık yemeye tutkulu Baykal Kaanalp |
Kimse Tutmamalı
kimse tutmamalı yüreğimi avuçlarında izin vermemeli kaçmama hedeflerimden kimse tutmamalı beni her şekilde başarmanın başaramamanın talihsizliğinde kimse tutmamalı kaderimi hayalinde bir parçamı düşünmemeli etkilenmenin cazibesine sınırsızca kapılmamalı kimse tutmamalı bembeyaz güllerimi gönüsüz ellerinde sahip olmanın sıkıcı,yakıcı boşluğunda Baykal Kaanalp |
Kirlendi Dünya
kirlendi dünya bunun ayırdındayım çözümün ben olmadığımın farkındayım kendini taşıyamaz suyun çarkındayım yeşertmek istediğim yerin arkındayım Baykal Kaanalp |
Kirletmeye Korkarım
kirletmeye korkarım beyaz sayfaları o yüzden zihnime yazarım aşkımı aklımı sende gönlümü dilde unuttum dermansan bana ilacımı sende unuttum hadi ver Baykal Kaanalp |
Komşumun Oğlu
ayakları yetişmiyordu pedala minicik parmaklarıyla okşuyordu piyanomun tuşlarını gönüllemeye çalışırken mozartı komşumun oğlu Baykal Kaanalp |
Konak
bir düşünce sağnağı altında kudurmuş köpek sessizliğinde yaşıyorum yüklerini, ağırlığını kaldıramadığım, kaldıramayacağım yorgunluklara gebe kalmış babilin asma bahçelerindeki renkli, renkli olduğu kadarda çekilmez, çekilemez yalnız yalnızca, yalnızlığa mahkum debdebeyi, insanlardan uzak kendini beğenmiş, beğenmeye çalışmış kimsenin beğenmesini ummayan zaten beğenilmeyi de beklemeyen ağır ağdalı, sözlerle kendini beslemiş yanmış, ama yıkılmamış hoşlanmış bir güzellikten ama hoşlandığını belirtememiş dilsiz, zevksiz,okunmayı bekleyen okunulması gerekmeyen bir geçmişe sahip, sahiplenmiş kendisi istemiş midir? böyle bir durgun, durulmamış konağı, yaşlanmayı birlikte tozlu raflarla,yozlanmış gülüşlerle hiç silemeyeceği,hiç göremeyeceği belki de görmek istemeyeceği görüntüsünden bile korktuğu mutluluk pınarlarından akıp gelen zerrecikleri, zebercetleri, kumruları kumrular gibi, göz göze diz dize olabilmeyi, kumrular kadar hislenmeyi zaten hissiyatını ele aldığında boğup atıveresi gelir, gelmelidir onun hissiyata ihtiyacı yoktur yoktur, varlarla işi sever, sevmemeyi, sevilmemeyi Baykal Kaanalp |
Konçerto
havada hafiften bir piyano sesi konçerto çalınıyor herhalde kapılar aralık ses hole kadar geliyor çocuk kızgın çocuk dargın elinden oyuncağı alınmış gibi bir de üstüne üstlük sevmediği müziği dinlemek zorunda bırakılmış ağlasın mı? kulaklarını mı? tıkasın bilemiyor/bilmiyor hatta kararsız havada asılı birkaç surat bön bön bakıyorlar çocuğa sanki alay eder gibiler çocuk kızgın çocuk dargın elinden elme şekeri alınmış gibi ağlasın mı? kulaklarını mı? tıkasın bilemiyor/bilmiyor hatta kararsız bütün husumetler onu bulmuş gibi her şey üzerine geliyor sanki belk de ona öyle geliyor ne kadar kaçmak isterdi şu ortamdan keşke ölseydi çocuk kızgın çocuk dargın havada ki suratlar hala ona bakıyor ve dalga geçiyorlar ağlasın mı? kulaklarını mı? tıkasın hiç bilmiyor/bilemiyor hatta bilmek dahi istemiyor Baykal Kaanalp |
Korkmadığını Belli Et
korkmadığını belli et sınırlarına karşı umutsuz vaka bile olsan kaçırma gözlerini doğru ser sözlerini ilmek ilmek yerli yerince belirsizlik kaybolmaktır yokluğun gözlüklerinde zalimlik sözlüğünde ince eleyip sık dokuduğunda anlamlarını bulamadığında korkmadığını belli et ne kadar ihtiyacın olursa olsun,yıkmaya belli kalıpları,aldırma yapılan her bir kale yıkılmak içindir üzülme bunu içine sindir bilinen her bir gerçek altında bir yalan gizli bu yalanlar sizli bizli aldatmalar acımasız acılar anlamsız,bir bölme içinde kaybolunulan bir bölge Baykal Kaanalp |
Kömürüm
içerden çıktığımızda gözlükler bile terlerdi terler gözümüzde nehir sıcacık bir yorgunluk üzerimizde karanlık saran bizi ve yalnızlığı yalnız vuracaksın kazmayı ki başında varsa bir yel sevda yeli bulaşmasın diye başka bir göze,güzelliğe dayanması güç olmasın zorluğa,çileye,kedere yalnızlık sarmalasın tüm yorgunluğunu karanlığın çekilir gibi miydi yaşamadığın aşkların yüzüne vurduğu çizgiler sahi aşık olabildin mi? gün ışığında görmeden bir güzeli,güzelliği doğru ya gün ışığı senin için bir muamma belki hiç tatmadığın bir buse_cik 'aydınlık' gün ışığı bana uzak bir kelime _manasız_ kara en sevdiğim renk renklerin içinde renklerin şahı kara gözleridir sevdanın yakan beni,benliğimi tutkuyla sakladığım altın kilitli sandıkta belki benimde bilmediğim bilmeyi istemediğim gri bulutlarını üzerime saldığı kentin ışıksız günlerinin hatırına saklamaya devam edeceğim kara gözlerini kömürüm Baykal Kaanalp |
Kör Olsun
kör olsun,bulub da burunsayanların gözleri kör olsun körlükten medet uman körlerin gözleri kör olsun anlamsız şarkıların gözleri kör olsun körlükten medet uman körlerin gözleri kör olsun kör olmayı hakedenlerin gözleri Baykal Kaanalp |
Köşeli Taşlar
bil ki! ağır,kaldıramayacağım kadar ağır bana attığın köşeli taşlar Baykal Kaanalp |
Kum taneleri
avuçlarımdan akıp giden kum taneleri yosunlarla arkadaş oldu deniz berrak değil eskisi gibi etrafa gülücükler saçmıyor gün batımını erteledi tılsımı bozuldu ayışığının *******in ipleri koptu çekemiyorum seni götüren gemi sensiz geri döndü kum taneleri hala avuçlarımdan akmakla meşgul Baykal Kaanalp |
Kumar
anlatamam izin günlerimi kumar mikrobuyla,nasıl öksürdüğümü önce bir parça izin ardından birkaç kuruş kopardım mı? gel keyfim gel benim için tatlı stresli dakikalar birbirini kovalar bu beni mutlu eder mi? bilemem önce damarlarımdaki kan çekilir,nereye gider hiç bilmem sonra çılgınca düşler beynimi tırmalar kaçıp giden onca oyun aklımı kurcalar ha şimdi,ha birazdan izinde biter,parada korkunç bir baş ağrısı boş bir cüzdan beni kovalar ******* sabah olmaz uykular beni bulmaz ama hep umudum vardır onu kaybetmem asla çekiciliğini hiç yitirmez sigara dumanı küllükler,izmaritler sanki bir gıda akşamdan kalmış kançanağı gözlerime |
Kumaş Bebek
ağlayan kumaş bebek aşk hüzün demek ayrılık demek ağlasanda gülsende yıldızları topla öbek öbek ağlayan kumaş bebek acın bitse gerek aşk düşlerle gezinmek sevmeyi bilmesende sevilmeyi topla öbek öbek ağlayan kumaş bebek gülüşün artsa gerek aşk mutluluk demek her evde her telde gönülleri topla öbek öbek Baykal Kaanalp |
Kumrular Ölür
sakladığın yerde kumrular ölür orda hayat yoktur bilirmisin? bilirmisin ki? ne çok sevdi iki göz birbirini bilirmisin ki? ne çok yandı iki göz birbirine sakladığın yerde gözler görmez orda karanlık vardır bilirmisin? sakladığın yerde kumrular ölür orda hayat yoktur bilirmisin? Baykal Kaanalp |
Kurak Bir Deniz
kurak bir deniz gibiyim içinde hiçbir canlı yaşamayan ne bir gölge var beni soran ne de üzerimde bir yelkenli taşıyorum kavgamı içimde engel olamaz kimse bana ne bir ağlayanım var ardımda ne de çiçek koyacak mezarıma solgun bakıyorum uzaklara narin ve ince ruhluyum istemem peşimde bir sevdalı ben zaten yoklukta mutluyum aşkımı dağlara bile söylemem bir göze çarpar diye bulutlar minderim bile olsa yine de sevdalıyım yalnızlığa suyu pınarından içerim sevdaya göz ucuyla bakmam ben vurgunum kardelene dinlerim sessizliği kara'da |
Kurallar Kesin
kurallar kesin herşeye maydanoz olma istersen acılar bitmesin parlak bir gün ışığında solma ki avcılar seni yemesin Baykal Kaanalp |
Kurdele
yardımcısı olurum bil ki sevenin kurdelesi büyük olsun hediyenin dikeni olurum o gülü verenin gülen gözlerim vardı benim diyenin Baykal Kaanalp |
Kurtarılmayı Beklerken
yakalarımız açıktı ıslandığımız her bir a na dalgalar dokunmaktan korksalar bile değersiz vücutlarımıza denizde beklemiyordu aslında bu fütursuz dayanıklılığımızı ona karşı bize karşı her şeye karşı karşı olmaklığımız artık çekilmez gergin bağladığımız halatlar yorgun düştüler kopmak üzereler yaşamdan tutabilelim diye ucundan güneşi ay bile görünmez oldu saklandı,bulutların ardına korkmuyoruz aslında kaçıp gitmesinden birbir yiyeceklerimizin açta kalabiliriz alışkınız susuzluğa ama ne kadar çırpındığımız yerler uçsuz bucaksız bir kütle biz içinde bir tek küçük taş içine batmadığımıza şükür kurtarılmayı beklerken Baykal Kaanalp |
kuRum
ateşli mezarının yanında durdum ve mevsimlerin kuyruklu yıldızını gördüm sonsuzluk pınarından bir yudum aldım göle maya çaldım içtiğim yalnızca sevgin bir belirsizlik olsa da ömrümde bütün halatlar gergin sıkı tut koyverme yırtılırcasına gölgeler kaçışsalarda yerme aşılanan hissizliğine güneşinin halsizliğine dokunma yakmasın içini akıp gider onca danışmansız devinimler sense gül gonca sanırsın ki yolu yok çıkışlar kapalı kapaklar sana sevdalı buluştur sevenleri seninim diyenleri yanmasın içleri mayalarım tutmaz yanlış yaptım herhalde kalıplarım dolmaz bir durak ötede bekleyen bir bavul dolusu fişekleyen yaşamsızlığını kurum kurum Baykal Kaanalp |
Kuş Konmaz
kapı aralanır kimse girmez cesareti yok çünkü sen bu evi terkedeli kuş konmaz, yolcu uğramaz sular akmaz elektrik kullanılmaz güneş hayat vermez tarlalara,güllere yorulurum akşama kadar seni unutmaya çalışmaktan Baykal Kaanalp |
Kuşlar dökülüyor
kuşlar dökülüyor sıcak esintilere kendi iklimlerine doğuşun varoluşun kavurucu sıcağına kuşlar dökülüyor bilinmez bir ele sadece kendileri biliyorlar gidecekleri kırmızı noktayı kuşlar dökülüyorlar bir bir hedefsiz dönüşü olmayan dönüşünü bilmedikleri varmak istedikleri sıcak arayışına bulamayacak olsalarda kuşlar dökülüyor dökülmek istiyorlar mı? isteden mi? yola düşüyorlar yolları çok mu? uzak bilinmez sadece dökülüyorlar gözümdeki yaştan daha çoklar kuşlar dökülüyor az kaldı bitmek üzereler gözümdeki yaşlar kadar sığ ve sessiz Baykal Kaanalp |
Küçük Beyim
bakışına bir sefahat hakim gülüşüne çok bilmişlik gördükleri yalnız kendinin görmedikleri yok pınar gibi görünür zehir akıtır içinden pazarlığa gelmez almaya hiç verilenler onundur alamadığı yok küçük beyim beni de götür deyiveren dadı ardında kalır yaşanmamış düşlerin gidişi bi fiyakalı ki sorma burnu büyük dengi yok belki alışılmışın dışında alışılmadık biçimde salınır,kırılır beli yanındadır elleri sanırsınız ki deli küçük beyim alma beni yanına yakışmam endamına fiyakan buz olur ruganların toz olur gidemeyiz yanyana bir mektebe bir fakirhaneye sende bilirsin farklıyız,farklı sen oturaklı ben tumturaklı |
Küçüktaş
yüzeyde kalıyor inemiyor derinlere attığın küçük taş sekerek suyun üstünde geziniyor boş yere sen büyük olanı at serkeş gönlüme gezinmesin yüzeyde insin derinlere salınmasın boş yere (y) etkim büyük diye Baykal Kaanalp |
Lalezar
musiki meclislerine katılan sazendeler çalarlar gönlümüzü bir defle sözleri belki hoş belki de yakar bizi dinlemekten gocunsakda çalınan sözleri kurtuluruz bir anda uzun soluk alışlardan gam,keder,kasavetten götürür bizide bir lalezara Baykal Kaanalp |
Lekeler
Nasıl doğduğunu biliyor musun? Kirlenmiş bir topluluğun Gri tonları üzerine sinmiş Bir siyahlığın Renkli görünmeye çalışsa da Aldatamaz doğru-dürüst Bakanları Ama doğruya aldatır Bakıp da görmek istemeyenleri Ardından şeffaf bir beyazlık Sunar bize biraz sıradan Tutuk,neşesiz,kasvetli Üzücüdür ama beyazın Kasvetli ve tozlu topraklı Olması Lekeler biraz uğraştırır Beyazın üzerinden Kovulurken Tahammülü yoktur Kovulmaya bir lekenin Bir de bulmuş ki Kendini gösterebileceği Üzerinde sırıtabileceği Bir beyaz,şeffaf alan İçini-dışını gösteren Keyiflidir Keyfine diyecek yoktur Fazla sürmez sefası Beyazın üzerindeki lekenin Yıkanır,temiz suyla Ortalıktan yiter gider Başka bir beyaz noktaya Belki de aya Baykal Kaanalp |
Linda
ucundan tuttuğun ulaşamadığın son halkaya yetişme dürtüsüdür kalbini inciten ve parçası olmak istemediğin,kurgular içinde işlemediğin suçlar peşinde ucundan koyuverdiğin en büyük hayalindir beklentilerine cevap veremeyen ahşap sıcaklığını an be an hissettiğin geçirimsiz boyasız bir yüz karşı karşıya olmak istediğin ne çıkar alıştırılmışsın kavuşturulmaya çözülmeyen denklemlere hadi tut ucundan tutulmaz sıcaklığı soğumadan kor alevli çubuğun ellerini dağlamadan boş güneşler boş gülüşler yüzüne oturmadan Baykal Kaanalp |
serin sulardan içiyoruz
sonsuzluk pınarından kalplerimizi kendimiz ellerimizle yıkıyoruz kendi hoşgörümüzü doldurabilmek için alabildiğince içine hala karar veremediysen yeni bir ısrara gerek yok belki de doldurulmuş bir boşluk aşk denen şu illet sıkışık yaşamdan bir parça mutluluktan habersiz illaki acıtmalı yürekleri doldurulmamış sıkıntılarına katlanabilmek için zalimce duygusuzlukların birazcık sıkıcı olmalı yüksek irtifadan düşmeyi göze alabilmeli her şeyi birazcık ucundan bilebilmeli farkındayım az biraz sıkıcı oldu yazılanlar hayatın her noktası olmasa bile bazı anları da sıkıcı değil mi? yaşanılamaz öyle mi? kaçınılmazı farketmeli mi? Baykal Kaanalp |
belki uzun zaman önceydi
yanmışlığım,incinmişliğim ardısıra akıp giden çatısız kışların altında soluk benizli,dağınık taşlı yolluk kıvamında çekiciliğini hep korumuş sınırsız gözyaşları arasında zamana meydan okuyan tarzım değil birisinin ardından doyasıya ağlamak hiç sevemedim zaten bir bardak sudan ötesini ıslatan bütün dereleri tek resimlerim kaldı çektirip,çektirip atamadığım çok istedim ama atabilmeyi bu kağıt parçalarını çabalarım yetersiz gün ışığı etkisiz kaldı ateş ise yakmam diye tutturdu,bu kağıt parçalarını bir kaç kutu kağıt parçasından ibaret yaşanılan onca neşeli zevkli dört başı mamur gündüz düşlerimiz nasıl olurda ikimiz birden güpegündüz düş görürüz uykularımız bölünmeden bir kara kedi tarafından kediler değil mi? zaten aşkımıza inat aramızı bozan kibrit çalan gönülsüzlüğümüze ardına saklandığımız şeffaf paravanı tırmalayıp uygunsuzluğumuzu ortaya döken,handikapımıza Baykal Kaanalp |
henüz çok erkenken
sıcaklığın,kokun,güzelliğin üzerime sinmişken yazayım dedim sana ilk mektubumu herhangi bir ateşle kavrulmadan şekiller belirginleşmeden neyi? nasıl? niçin? istediğimi istemediğimi bilmeden yazayım dedim belki senin bu satırları hiç okumayacak olman biraz içimi burkuyor ama olsun önemli olan benim yazmam,seni yazmam aslında seni yazabilir miyim? kalemim buna yeterli gücü bulabilir mi? hiç bilmiyorum ama en azından deneyip görmeliyim kalemimin gücünü sana olan,tutkumu yazabileceğimi görmeliyim Baykal Kaanalp |
bu gün çok mutluyum
sana yazabileceğimi görmekten dolayı sana yazmak istediğim o kadar çok şey var ki! hangisinden başlamalıyım öncelikle sen neyi okumak istersin? herhangi bir önceliğin var mıdır? önemsediğin değer verdiğin hayatında bunu sana sorarak öğrenmek zorundayım beni affet seni sana sormadan keşfedemediğim,o kadar sıkı bir kuyumcu olamadığım için affet ama inan ki o tatlı gülümseyişin gönül okşayışın iyi kalpli bir insan olduğunu bana hemen söylüyor tabii ki bence de öyle parmakların dokunmaktan korkar gibi sanki hiç incitmek istemez sevdiklerini sevmediklerini Baykal Kaanalp |
aynı şeyleri konuşurken
bile yeni bir sevda gibi dokuyuşun sözcükleri sana olan tutkuma ballı kaymak oluyor tadına hiç doyamıyorum ben tabii ki sadece ben alıştıra alıştıra artırışın bedensel özverini izin verişin yangınımın seninle sönmesine bir insan bu kadar dolu olur mu? sevgiyle gülen yüzüyle aşkın eğlenceli,tutkulu bir dalgasın üzerime üzerime kapaklanan ama ben içinde kaybolmaktan mutluyum sonsuz dalgaların erimekten,eritilmekten aynı sıcaklıkla aynı yüksek gerilimle isterse hiç azalmasın azalmasını isteyen mi? var zatı şahanelerine sonsuzluk pınarından bir tas,bir içimlik bir tadımlık,iksir bir vadi,hatta iki,üç dolusu,goncagül |
Mahzeni Temizlemeli Artık
Kapıyı açıp da Gözlerimin gördüklerine İnanmadığım o an Çalınmış bir düş idin Benim için,senin için Ha bire başım zonkluyor Binlerce gece kuşu Tepemde dolaşıp durdu Ayrıştıramadığım birkaç an Huzursuz geçirilmiş onca Suratsız saatten sonra Yanlış atıldığını biliyordum Kaldırımları çiğnerken Bazı adımlarımın Farkında olduğumu da Sanmıyorum,gizli de değildi Aşikar mı? oda ne? Pul pul dökülüyor Evin tavanı kendini Boya zanneden birkaç Çimdik yarası görüntüsü Fal taşı gibi açılmış O an insan bile Ölürde yeniden doğar Karamsarlığın kollarında Mutlu olur mu? hiç bilmem Bilmem gereken Çözümsüz oluşu Yıllarca gözümün önünü Boyayıp,allayıp pullayıp Kendimi kandırışım Gün gibi ortaya Çıkıverir karanlığın Ta ortasında damla sakızı Yapışkanlığında,acemice Götürdüğümüz kalıplar İnsanlık adına saklanmış Bir şarap mahzenini Andırıyor şimdi Şişeler kırık,ortalıkta İçecek bir şey yok Mahzeni temizlemeli artık Yoksa kokacak Gözümüzün önünde Baykal Kaanalp |
Maketçi Kız
sen benim ulaşılmazımdın ulaşmak isteyipde varamadığım gözlerinde ışığı hiç sönmeyen güneşimdin seni seyretmekten mutlu olurdum yaptığın işe verirdin kendini kaptırırdın gemilerin arasına yelkenleri tek tek dikerdin göğsüne ellerin bir usta keyfiyle nakış nakış işlerdi yelkenlilere pencerelerini,kapılarını sonra yelkenlerini nefesinle üflerdin sınırsız bir rüzgar gibi bir de cila sürmen maketlere tam bir pazar keyfimdi saatlerce başında bekler sonuca ulaşmanı isterdim gönlümce bittiğinde gel keyfim gel muhteşem bir hediye paketi büyük çocuklar için sen sanki maket ustsı olamk için doğmuşsun sevgilim hem keyif alıyorsun yaptığın işten hem keyif veriyorsun alana bir de bana bi tanem |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:00 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.