www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Safet Kuramaz (https://www.cakal.net/showthread.php?t=135094)

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:00 PM

Konuşur Olduk…

Savaşlar, doğal afetler yerine,
Kanser, trafik kazası şimdide kene
Konuşur olduk…
Kibir, haset, maskeler takmış insana
Sokuluyor korku vererek en güvendiği divanda!
Her yerde bu haber döver olduk havanda,
Kırlarda alışkanlıklarımızla kaybolduk!

Kendine gel kardeşim bu ihtar,
Çare bulsak bunlara başkası atlar,
Yok, bu dünyanın keyfi… Kalıcı tatlar!
Gerçeği olduğu gibi yaşamazsak inat,
Göreceğiz, toplu mezarlar doldurduk…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:00 PM

Korkma…

Nasıl yaşarsak yaşayalım ömür akıyor, geçiyor
Adına gurur de adına ne dersen de!
O gün gelsin diye harcıyoruz ömür zamanını…
O gün geldiğinde bakmışız ki geriye hüzünle:
Gençlik son demlerine gelmiş,
Yapılacak her şey zamansızlığa kilitlenmiş,
Keşkeler üst üste yığılmış...
Geride aşklar kalmış,
Üzüntüler, ümitler, vaatler, zincirlenmiş esaretler...
Artık ne birini sevmeye kalmış cesaret,
Nede elinde silah, işleyecek cinayet!
Her şey kırıntılarıyla sinmiş ruhumuzda...

Eğer ne yapacaksak dimdik ayakta, şimdi yapmalıyız!
Eğer geleceğe bırakırsak yaşanacak birçok şeyi erteleriz.
Eğer merak uyandırmak ya da heyecansa amacımız
Olmayan bir şeyi doğsun diye beklemeye tahammül edemeyiz!
Eğer varsa kıvılcım ve yanacak sevdalar,
Çöl aramaya gerek yok çatlamış dudaklarla gezemeyiz!
Eğer hayalimizde deniz varsa mutlaka yüzmeliyiz…
Eğer düşler gerçeğe izleriyle düşmezse,
Gerçeği yaşadığımız yerde süsleyemeyiz...

Ya varsın... Yanımdasın,
Ya yoksun... Sönmüş yıldızımın son neferisin!
Ortasın da duygularına ihanet edersin,
Mutsuz esişinle yeşil yaprağı dalından itersin,
Sonbahar, ikinci bahar… Bizi son kez diriltemez!
Adem’den beri aynısı yaşanır fark etmez misin?

Korkma, ağrı varsa dişinde dişçiye gitmelisin
Bir anlık tedavi için hayatını zindan etmemelisin
Sebeplere, hislerine güvenmelisin
Yaşamaktan başka ne var ki kaybedeceğin?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:00 PM

Korkutma Beni…

Senin varlığın bana can katıyor...
Başımda ağrılar,
Ağır gribim vız geliyor...
Toros’lardan inerken kiraz yer gibiyim,
Taze doğan nefsimi ne hoş etkiliyor!

Kalbimde gümbür, gümbür volkanik patlamalar…
Sanki Erciyes dağını yok sayan yığınla karlar!
Dönüyorum yörüngende, çalıyor cümbüş, sazlar
Pir gelmiş gibi Mevleviler bayram sevincinde,
Müzik çalıyor şeb-i aruz gecesinde!
Tarih şahit,
Sevgine eder biat,
Zaman durmuş,
Sensin artık saat...
Oturmuş yüreğin aşk terazisinin diğer kefesinde!
Öbür kefesinde yüreğim yaşar, imkânsız hazlar!

Uzaktasın ama ruhumdasın,
Bedenimde özlem, şimdilik uykumdasın…
Mırıl, mırıl eder sevinçle dudaklarım,
Kavuşma temennisi dileyen duamdasın!

Sor istersen her gördüğün ulu dağlara,
Hatta özgürce otlayan karacalara,
Yada nefes al derin, derin yaylamda…
Her gördüğün ot üzerinde rastlarsın adımlarıma,
Uğultulu gelen rüzgâr şahittir şarkımıza,
Nehirde dalgalar bayılır dansımıza…
Bir anda ısınırsa soğuk ellerin,
Hızlanırsa nefesin,
Girmişimdir içine, şölen yemeği tadında!

Üzülme ben seninleyim sende benimle,
Bir gün uykudan uyanacağım seherde güneşinle!
Sakın öcüyle, böcüyle korkutma beni olur mu?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:01 PM

Korunmak...

Ceviz kabuğu insanda anınca,
Korur şerlerden içine sinince,
Yaşar keyfince olsa da kanmaca,
Ne kıran olur nede eleştiren...

Girdiği ortam onda görüntüdür,
Ağlarsa ağlar gülmekse örtüdür!
Yalnız ******* fena üzüntüdür,
Kabuk kırılmış ruhta eleştiren...

Ne hoş inanır, yanında uzanır
İçten sarılır, her şeyiymiş sanır...
Özden paylaşır, kendi gibi kanar!
Eş bildiğinde azar, eleştiren...

Sahnede oyun, açılan perdeler...
Kabuksuz yalan, düşünen irdeler!
Zararsız, içten yok gerçek sevdalar
Neden yüz olmalı bilir eleştiren...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:01 PM

Körebe Oyununda..

Karanlık ve sönen lüks lambası feneri
Ambardan gelen son kedi sesi
Çocuksu gözlerde korkuyla karışık
Son uyku olacakmış gibi
Titreyen tensel karşı koyuş apaçık!
Ferrarinin patlamış freni
Ağızda tat olur bembeyaz mısır yeme isteği
Sessizliğin yobaz hıçkırıkları
Namazda son duadır secdesi...
Yorgandan dışarı fırlar ayak yalınayak
Gözler inatla duymaz uyku sesini!

Köpek havlar
Gürültü patırtı bir an pik heyecanlar
Sarsılır küçücük beden kısa gök gürültüsünde
Sıkıca annesine sarılır
Karanlık noktalar morfin kokusunda aniden saklanır
Sesler yeniden doğar öğleye yakın uyanınca....
Gözler açılır
Maske atılır
Kulak sese alışır
Körebe oyununda!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:01 PM

Köy mü Kaldı ki?

Yürü emmi köyler artık kasaba!
Ne atı ne kağnı, gider araba…
El dokuması tarih, piyango talih
Tandır ve ahır kar, turistten para…

Tarla dikilmiyor yatırım, arsa
Zenginin elinde yükselir villa!
Tembele hoş felah, kahveler ferah
Ev döner otele, kadın başında…

Çeşmeler kurudu sular göletten,
Mahremler bozuldu mazi özleten…
Her evde onca ah, ölünce semah!
Davul zurna sustu, orglar inleten…

Her yere dağıldı nesiller bilmez,
Akrabalık nedir kimseler gelmez!
Ne pir ne padişah, ne kalmış şah!
Topraktan betona, yüzleri gülmez…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:01 PM

Köyün Delisi...

Her köyün delisi mutlaka vardır!
Değnek arabası, düdük çalgısı...
Her filmde izleri, ne sırlar taşır!
Kader tokatlamış, buymuş yazgısı...

Çocuklar peşinde gırgır markası,
Delik deşik olmuş yırtık hırkası,
Kimseyle konuşmaz ağaçtır kankası,
Sara nöbetlerinde çınlar ezgisi...

Birde masalı vardır, alimmiş derler!
Zenginliği dilde, emrinde erler...
Haksızlığa düşman yapar seferler,
Birini çok sevmiş, yıkmış yargısı...

Anadolu’da ne mecnunlar yaşar,
Destansı nağmeler her nesil aşar,
Türklerin kanında sevdalar taşar,
Deli yüreğimde, sağlam sürgüsü...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:01 PM

Kul…

Aynadır insanın bedeni ve ruhu,
Ne söylediysen yansır geri döner,
Allah için terk etmelidir kötü huyu
Alışkanlık yaşarsa beden ölür!

Allah dostları ağlar rahmet gibi,
Doğa yeşerir duada kor sevgisi,
Günahkâr gibi görür cennet ehli,
Müjdelenen Ömer ve diğerleri!

Cahildir zengin sonradan görme,
Kefen giyene kadar asidir özde,
Günahı görecek Haşr’da sorguda
Terinden boğulurken tuzlu suda!

Sevinmem mutluluğa başım döner,
Şeytan Yusuf gibi akla şer döşer,
Derde sevinirim bu yüzden aczle
Kul olurum Allah'a yaşlı gözler!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:01 PM

Kuraklık…

Dilde,
Mevsimlerde,
Sevgilerde,
Toprakta kuraklık...

Irmakların yönü değişiyor,
Meyve ve sebzeler ölümcül genleniyor,
İnsanların fıtratı eşeleniyor,
Anlar aynı kimse ilgilenmiyor...

Yağsa yağmur fakir birden zenginleşecek,
Hormonlarla ürünler hızla gelişecek,
Bolluk içinde insan delirecek,
Heyecansız devrim ruhu kemirecek...

İnsan hayvan değil ki ye iç yat uyu,
Ölür yoksa zenginleşmese ruhu,
Kuraklık frenler belki azgınlaşan huyu,
Buda bir hastalık insan düşünmeli…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:01 PM

Kuram...

İyi hep öğreti yaşam modeli,
Şerden sakınmak, diyet ideal!
Birde iman ve sünnete meal,
İki bilinmeyen denklem yaşam!

Yanlışa açlık şerliye katık,
Ne yana dönsem biter şematik!
Madem günahlar ahrete yazık,
İman ve amel neden karmaşam?

Ruhum sarsılır dudağım güler,
İki perdelik rol beni böler!
Aldatır yollar aldanır kullar,
Mutluluk gölge, ah buram buram!

Halklar, toplumlar hepten isterse
Bireye nüfuz eder dilerse!
Model hükmünce şerri silmeye,
Gerekte yoktur üretmek kuram...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:01 PM

Kuşadası’nda, Baba Evinde...

Kaysı ağacının yapraklarına uzandı son gençliğim
İkindi güneşinde…

Milli park boyunca sahilde gölgem
hatırlamadığım hangi hatıranın içinde yüzmekte…

Aczini bilen, duaya açılan ellerim
Tefekkürle düşünmekte…

Mekke-Medine arası çölde gözyaşlarım
Özlemle, seraplar içinde sürünmekte!

Bir adım gerisi-ötesi hayal gibi
Geçmişim tuvalimde süslenmekte!

İkindinin son demleri heyhat… Güneş sararmakta ufukta
Hamakta uzanmış seyretmekteyim son grubu üzgünce!

Akşam serinliği, gençlik ışığımı karatmakta
Ninniyle tenime değen meltemin dokunuşunda

Bebek hissedişinde hazır, sallanarak uyumaya!
Yıldızlar kayar, ay dolunay, çocukluğum düşümde!

Kuşadası’nda, baba evinde, ablam saklamış birkaç eşya annemin
Hayal gibi gelir ölümü, inanılır gibi değil, hatırlarım hala gülüşünde!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:06 PM

Kuşaklar-Son Ağrı...

Çişe, çişe yağardı yağmur süfyen yanaklara,
Kendini bilmez arabadan sıçrardı, çamur yollarda!
Ne krediyi bilirdik, ne lüksü ne süpermarketi,
Fakir için kurtuluş olurdu, veresiye defteri küçük bakkallarda
O yıllar yetmişli yıllar Türkiye’siydi...

Belki bir elli yıl geride bunlarda lükstü,
Savaşsız, silahsız, nükleer tehditsiz yoktu günü!
Bir kaç yüksek bina, o da hükümet daireleri
Sokaklara taşınırdı eğlencesi cümbüşü...

Kim bilir belki yirmi yıl sonra işler evde,
Sokaklar bomboş...kalmaz bir yer yol diye!
Görüntülü konuşma canlı gibi evin içinde...
Kavgalar, savaşlar, aşklar, evlilikler sanal dokunuşu
Öğrenecek birdenbire...

Ne düşünceyi aşacak haller kalırmış,
Nede yalnızlığı ifade edecek gözyaşı...
Tarih deyip gülecek saçsız nesiller çoğalırmış
Kıyamet dedikleri bu belki de son ağrı!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:06 PM

Kutlu Doğum Günü....

Bugün maskeler bedenlerden çekilecek,
Tüm ruhlar istiklal caddesinde dizilecek,
Ellerinde pankartlar, sloganlar çınlayacak...
Tövbe istiğfardan sonra yalan-sanal ölecek!

Anlık zevklerle nefsin uyuşturulsa,
Karın aldatsa, çocuğun küfretse,
Kul olduğun kapı yüzüne vurulsa,
Borsada paranı kaybetsen yüklüce...
Yılanlar cennet kapısından,
Şeytanlar onun bahçesinden,
Adem-Havva Hak’ın rahmetinden
Kovulmuş olsa, umutlar tükense!

Abdest alınacak bugün, Kur’an okunacak!
Putlarımız ölecek hak adalet doğacak,
İstiklal Caddesinde ilk kez polis olmayacak!
İhrama bürünmüş nurlar,
Asırların karanlığını aydınlatacak...

Artık AB denilen umutları,
Küfrün sömüren saltanatını,
Beden yemez, göz umursamaz olacak!
Mevlana meclisleri, kurulacak binlercesi
Her şey Haktan alınıp halka dağıtılacak...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:06 PM

Kuyular…

I.

Aynı ocaktan pişen aş
Gün gelir dudağa değer
Tatlanır oynar göz kaş
Tutku olur boyunda eğer!

Atar bu his Yusuf’u kuyuya
Karanlık zindana atar aç susuz
Katil olmak vız gelir şer huya
İflah olmaz artık ne kadar yunsa!

İçinde su çölde hayat
Yusufu çıkarır kuyudan
Köle eder aynı şer sanat
Karanlık yurduna ruhun!

II.

Sıcak kavurur toprağı
Çiftçinin sararır azığı
Emek verilir kuyu kazılır
Sulanır yeşilin sazlığı!

Çatlamış toprak canlanır
Baharın canı an an sağılır
Yüzler güler hasat alınır
Nasırlı eller sayar parayı!

III.

Sela verilir ölüye elbette ağlanır
Kazmalar vurulur toprak kazılır
Kuyu hazırdır kefen ebede sarılır
Üstüne beton dökülür küçük kapak
Islak gözler elveda der silinir anılar!

IV.

Utançtır savaşlar, toplu kıyımlar
Afettir tsunami, deprem, yıldırımlar
Kokmasın diye delinir kaldırımlar
Kimliksiz insanı saklar kuyular!
Üzerinden kaç mevsim geçer unutur uykular!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:06 PM

Küsülür mü Gülüm!

Küsülür mü, doğa harikası gözlerine?
Kahverengi,
Yakar deli,
Amber nefesi,
Goncalar goncası dudaklara,
Küsülür mü?

Senden haber gelmeyince,
Yanıtsız,
Kanatsız,
Düştüm hazan *******ine, boynum bükük…
Dalından kopmuş, uçtum uçsuz bucaksız!
Ne yediğim,
Ne içtiğim,
Nede acıyla inleten dertlerim,
Yokluğun kadar beni mahvetmedi!

Sensizlik,
Çöle has sessizlik...
Çalıdan,
Çırpıdan
Ve öldüren dokunuş sıcaklığın
Kum fırtınasında kör eder yaşattığın!
Gayesizlik,
Çaresizlik,
Hasret ******* sabahın,
Haber yoksa, yoksa andığın...

Ben çeşme
Sen su, akmayan!
Ben çoban,
Sen koyun, kuzu, köpek göndermeyen!
Kavalıma yaban,
Katığıma yavan,
Güzellik abidesi kadın!

Martı kadar yalnızım
Özgürüm ama belli sınırlarım...
Beyazım buluta katık
Bilinmeze karışır sırlarım!

Aslında yakınsın,
Fildişi sahilleri kadar uzaktasın…
Ne elim dokunur,
Ne beyliğim konuşur,
Tespih taneleri say say yorulur,
Sanki yanımda azattasın…

Sana küsülür mü gülüm,
Japon incisi güneşinle parlayan günüm!
Ama yoksun, tanık yaşadığım âlem…
Fizik iflas etmiş, sanal mı hayal mi ne bileyim
Varsın diyorum, ama yoksun...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:06 PM

Lazım...

Gerçekten elimizden bir şeyler gelsin,
Gerçekten hep yaklaşıp da itildiğimiz Allah aşkı
Yüreğimizde dallansın, köklensin,
Dost diyelim, içimizi aydınlatsın!
Madde bağımlılığımız bitsin,
Şeklini yılan derisiyle atsın...

Ellerimiz güneşi tutmaktan korkmasın,
İçtenliğimizden kimse ürkmesin,
Sözlerimiz ecele sarkmasın,
Mevlana öğretisinde allansın, pullansın...

Ne olursan ol ama Allah rızası mayan olsun!
İçinde en yüksek ahlak, dört duvar hayan olsun!
Hiç bir şey olmazsan sus, cansız kayan olsun!
Fitne yayma yeter ki, dök içini sallan...
İlahi aşkın bengisuyunda aklan!

Gerçekten dertlenir gibi ülkeme baksam,
Yüz elli yıldır değişen ne var ki bir bir ayıklasam,
Demek ki daha çok çalışmak lazım...
Herkesi, her şeyi, hoşgörü ile kucaklamak lazım!
Huzur reçetesi İslamı sabırla açıklarsam,
Her doğru yola bir işaret, balçıklarsam,
Zamanla, yavaşça ne kolay olur hazım...
Bombalar, tabancalar depolarda saklansın,
Meclisler, mescitler muhabbetle tatlansın,
Vakit geçirmeden daha çok anlatmak lazım!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:06 PM

Leyla ile Mecnun...

Şu asırda Mecnun’a çöl var mı?
Kumsal derler yoksa aranılan o yer mi?
Kum kaynar sanki fokur fokur,
Üzerinde dolaşanlar çırılçıplak-fakir
Sanki, getirdiği diyardan sevabını-sermayesini yakarlar...
Sere serpe kullar böyle yaşamak kar mı?
Dalgalar şahit yapmayın der yalvar yakar!
Her göze fitne yeni yeni günahlar sokar!
Biraz daha karardı ne mutlu, şakaklar!
Mecnun geldiğine pişman-utangaç, yoksa o yerler Leyla’sına dar mı?
Mizan kurulmuş, yatıyor sanki sanıklar!

Dilenci derler o dervişin pak haline,
Gerici derler ağzından çıkan her söze, dokunur bam teline!
Serap deniz, kumsal suni... Dokunulmaz aşksız dalına,
Yoksa yaşadığı cehennem-görünen serap, ona yaklaşan nar mı?

Hatıralar, okul sıraları...
Hissettiği Anadolu yazı!
Tozda toprakta bostanlarda eğlence amacı
Leyla’nın güzelliği mekanına konar mı...
Her konuşulan olurdu yüreğinin tacı!

Kıskanırdı düz saçlarını rüzgarın okşayışını,
Koklardı ayağının çıkardığı toz dumanını,
Haberini sorardı görünce kayan yıldızları,
Güneşiydi gönlünün ateşi hiç söner mi?
Kızardı kendi kendine olsa dargınlıkları...

Ne arabası vardı ne atı nede villası...
Haktan başka bilmezdi yoktu şeytan yarası!
Üniversite mezunu üç beş kuruş aylığı,
Maddenin ağırlığı istekler üstüne biner mi?
İsyan ederdi bütünüyle nefsi hevası!

Eşitlik maddeyle kıyaslanınca o çobandı,
Leyla’nın babasının zenginliği vardı, şanı!
Harama batmış yüreği neylesin di Hak yanını...
Elleri duada davası zor, gözyaşı diner mi?
Huzur bulacaktı eğer yakarsa çöl kanını!

Leyla neyler, anlar geçerken Mecnun’a hınzır?
Evinin yüksekçe duvarları hapishaneye benzer,
Korumalarla çevrili her biri devasa panzer,
İçinde cipler, helikopter, yüzme havuzu daha neler...
Leyla yoksa bu zenginliğe kanar mı?
Arar mı Mecnuna gidecek bahaneler?

Elinden alındı cep telefonu,
İnternet kapandı bir nefeslik soluğu,
Kapattı zalim babası her yolunu,
Yoksa intihar edip kendisini asar mı?

Bir ağlar iki derken havuzunda yüzmeye başlar,
Şezlonga uzanır mecnun güneşler haşlar,
Müzik bangır bangır unutulur matem yaşlar,
Eli kolu uzansa Mecnun orayı basar mı?
Haydi yanına gelse belkide çatık bakar kaşlar...
Başkasına eş, başka giyimler, yer başka aşlar!

Mecnun olanları duyunca soluğu yaylalarda alır!
Orada erimeyen karlar, birkaç ağaç, soğuk teni yalar,
Yabani çiçekler teselli, kıraç içtenlik çalar,
Kurtlar Yusuf’un gömleğini solur,
Saç sakal yüzünü kapatır, toprak yoksa gel der mi?
Aşkın ikindi grubu bulutları ona bir garip güler
Omuz silker mecnunda, güler... Buda keder mi?

Çadırlar kurulur,
Yörükler çalışmaktan yorulur,
Mecnun derler aşık sorulur,
Görseler bağırlarına basacaklar, yüreklerinde ne isterse bulur...
Yoksa halleri ondan beter mi?
Duymuşlar bir kere mecnun orada, hallerini bin telaş alır!

Çobanın kavalı acıtır ruhu,
Alışkanlık ya otlamaktır koyunun huyu,
Gölgesi düşer sanki, yanmışcasına içer suyu...
Saf sevgiye giydirilen bu elbise kader mi?
“Leyla” diyen sesi, inletir-ağlatır Çoruh’u!

Tutar elinden çoban, tırnakları keskin bıçak!
Acıyla inler bir an, kayar kolundan kayar gibi kızak!
Dilsiz gibi sessiz çatlamış hüsranla dudak,
Yörüklerde-çobanda sabır, ne söylense kanar mı?
Bir ölünün altında olur mu dünyalık oturak!

“Leyla” sembol aşk, ilahına köprü!
Dilinden çıkan tövbe, yaratanına özrü,
Sorduğu kadın değil gönlünün gözü,
Onsuz bala, yemeğe banar mı?
Başka alemedir aslında her sözü!

Anlamıştır bu alem yalan, şaşırır dalan!
Sahiplenmek hüsran velev ki ölen,
Saf sevgiye susayan aradığı Kevser’i bulan,
İbrahim’in ateşi bedeninde yanar mı?
Kalu Bela’daki sözünün eri Mecnun kulsan!

Leyla mecnun elbisesini yırttı,
Çoluk çocuğa karıştı dünyayı sağdı,
Aşka hiç inanmadı maddeyi aldı sattı,
Dert dedi geçti acıtsa da, bir ömür tüketti...
Pişman olsa ne yazar geçmiş geri döner mi?
İçinde çığlık dışında baskı, bir başkasını seyretti!

Onu bir daha gören oldu mu?
Bir nefeslik hayal için güldü mü?
Asırlar neslini-fikrini aldı mı?
Gerçek aşklar artık sanal mı?
Mecnun yoksa, yoksa öldü mü?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:06 PM

Lider Önemli...

Turgut Özal’da ölmüştü,
Necip Fazıl’da ölmüştü,
Nazım Hikmet’te ölmüştü,
Tevfik Fikret’te ölmüştü...

Cenazede kalabalık,
Yaşarken-ölürken sadık...
Gelmiş dost bilen azıcık,
Erdal İnönü’de öldü...

Lider önemli cihanda,
İyi günde-kötü günde!
Önemli öbür batında,
Dirilecek dost kolunda!

Lider iyi seçilmeli,
Öyle takip etmeli,
İki cihanda bedeli,
Yaşamaktır aynı yolda...

İki binlik yüzyılda öldü!
Ölen kıyameti bildi...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:06 PM

Liseli Aşk...

Sarmaş dolaş iki liseli sevdalı,
Köşe başlarında, sinemalarda, parklarda...
Aleni cilve,
Açıktan fitne,
Ne imana sığar nede dine!
Ellerinde sigara,
Yada bira!
Cep telefonu ellerinde,
Küfür dillerinde...

Anne baba işte,
Okulda ne takip var nede fişte,
Sokak köpekleri gibi yada mart kedileri
Ne ararsan var afişte, sevişte...
Kimse uyarmıyor,
Öğüt vermiyor...
Yaşlılar, emekliler çevresinde
Bakıyor gençlik kaçamakları seyrinde!
Ahlak elden gidiyor ya bunaklar...
Vatana ihanet tutun tutanaklar!

Yeissiz,
Nefessiz,
Yaş ağaçlar kuruyor geleceksiz...
Ezan okunuyor şuracıkta,
İşten aştan ayak kesmişler, koşuyor dini kuraklıkta!
Kalpte korku yok, zikir söylense de dudakta...
O körpeler sevişiyor terbiyesiz,
Uzaktan bakıyor binlerce köpek ağzı salya akmakta...

Efendiler namaz kılın,
Ve sonra çevrenize bakın,
Kul hakkı anlatmadıklarınız!
Unutmayın sakın...
Kardeşlik olsun,
Arkadaşlık baki kalsın,
Ama nedir bu fitne, haram yüklü katlandıklarınız!
Bir tokat atın,
Gerekiyorsa kalkın....
Kalmasın vicdanınızda hesabı bir tek ahın!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:06 PM

Love...

in fact, body is died
but soul is always lived...
love is a present by God
and any lover is never lied!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:07 PM

Madde ve Ruh....

Hangi bedende kalır semavi bahar?
Hangi nefiste yaşar ebedi ömür?
Hangi yürekte aşklar sevgiyi korur?
Ruh hissetmedikçe bedenden nağmeler!

Güle dokunsam, baksam solar tez anda
Belki az daha yaşar kalsa dalında...
Kış mevsimi nerede görürüm bakınca?
Gözlerim kapanır mazimde canlanır,

Gül görünür ruh kapısına varınca!
Esareti başlıyor körü körüne,
Dokunma hissini birden tadınca...
Yokluğu acı veriyor çözünce!
Sahiplenmek değil bu, ben ağacında
Aldığım nefes gibi gelse bedava...

Cennetten bahçedir her güzel şey ruhta,
Cehennem ölmektir madde uykusunda...
Ruh dolmalı her güzellikle son durakta
Ebedi hayata, her boyutta hazır...
Ölüm terketmeli bedenden, korkuda!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:07 PM

Mağara Adamı…

Bırakın fakirin gocuğunda,
Bulunsun birkaç üzüm, korukta!
Yaşarken tenhada bir kovukta,
Yalnız, mağara adamı gibi…

Ne süsü,
Ne lüksü,
Ne üç beş eşyası, yok gücü
Doğası bozulmuş yalama gibi…

Terk etmiş her fikir,
Sermaye olmuş zikir,
Geçmişten canlı birkaç kir,
Taşır, vicdanını aklama gibi…

Güzeli bulamadığı şehirden,
Ruhunu kemiren şer zehirden,
Gerçeğine belki dediği tehirden,
Koşuyor doğasına, ağlama gibi…

Sarıyor soğuk mağara duvarları,
Nemi terletiyor, taş-toprak yâri…
Hayaller olmasa mekân gelir dar,
Sevgisiz-çırılçıplak, zamane gibi…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:07 PM

Mahşer Gibi…

Bomba patladı,
Kollar, bacaklar, kanlar her yeri kapladı!
Panik
Ve dramatik…
Güzelliği bir anda hakladı!

Orman yandı,
Doğa siyaha büründü!
Gök
Ve emek…
Gördüğüne ağladı!

Çöl sıcakları yaktı,
Susuzluk cana tak etti!
Şevk
Ve zevk…
Yaşayan umutları dağladı!

Dünyanın kaçtı tadı tuzu,
Kıyamet meşalesi yakar sonsuzu!
Tik tak
Ve zamk…
Duygusuz insanları yağladı!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:07 PM

Mana/Takva

Her umut yaşama sunar ayarı,
Üzerinde bulunur bin anahtarı!
Güzele sevdadır öldürmek şerri,
Sabır reçetesi, paylaşmak yâri...

Tadılırken günah, hoş gelir önce,
Sonra hep sıkıntı gezer önünde!
Mana aradığım “ben”, evren narı
Ah! Feryat ediyor gönle çökünce...

Maddi ve manevi helal olmazsa,
İçime dışıma hayır dolmazsa,
Allah dostlarını arar bulmazsa,
Kim söküp atacak kor efkârımı?

Mana çöl kumları, “ben”de zakkumlar!
Yemesi ne kolay erir salkımlar,
Kayıtta izleri, sarhoş adımlar…
Ölümden sonrası sor zararımı!

Ne ana nede yar çaredir aha!
Menzilde meşakkat amel saliha,
Manadan takvaya tek yol Allah’a,
Ömür otobanı gider kabire…

Safet Kura

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:07 PM

Mavi Aşk-“Sonsuz Sevgi! ”

Sevgisiz dünya kıyamet
Sossuz makarna, cinayet!
Bulunsa bir iz, alamet
Acısına kim aldırır!

Namussuz hisler, yalancı
İnsan kendine yabancı...
Aşkın bulunsa ilacı,
Acısına kim aldırır!

Korsan sevgi, yol yıldırım
Gezer ten, inler kaldırım...
Bitse ihanet, soykırım
Acısına kim aldırır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:07 PM

Mavi...

Kırılsak ta,
Dağılsak ta,
Sabır her şeyin ilacı,
An geçiyor ve ateşi ölücü
Külleri uçuyor!
Yine toprak üzerinde,
Yeni hayat tünelinde,
Aklın yittiği sürgünlerde...
Aynılar, aynalara rağmen bir kimlik seçiyor!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:07 PM

Meltemlere Açtım Göğsümü

Meltemlere açtım göğsümü, yüreğimi
Sıcacık esiyor... Kumsalında hayal meyal yürüyorum!
Yukarı baktığımda güneşinden göz kırpması
Üzerinde yürüdüğümde görüyorum incecik teni,
Kürk gibi sarmış kum taneleri…
Dudaklarında gülücükleri,
Denizinde dalgalarına karışıp süzüyorum!

Yorgunluğuna, huzursuzluğuna verecek tesellim olsaydı,
Saunanın iklimde alıştırsaydım Asya masajına,
Romantik akşam yemeği, sahilindeki kafeteryada
Durdurabilseydim muhabbete doyulmaz anları...

Akşam uzandığında,
Hayallere daldığında,
Aynanın karşısında saçlarını taradığında…
Gülücükler sırmalaşsın özgür düşüncende,
Yaprak dolması, baklava dilimi gibi
Tat versin senli benli yaşayan perdenin gölgesinde!

Aslında hayallerle olmuyor,
Ömer Hayyam’ın kaleminde hissedişin doğmuyor,
Karacaoğlan’ın sazından nağmeler coşmuyor…
Orhan veli’nin İstanbul’u hep özlem!
Adalarda romantik at arabası gezisi, ellerin elime dokunmuyor!
Hele kırmızı gül, laleler odana sokulmuyor…
Serenadın gitar telinde aşkın yürekten hıçkırık
Dervişin torbasında yetmiyor dünyalık azık!
Çok uzaklardasın ne yazık…

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:07 PM

Memlekete Gittim....

Çamurlu yollar olmuş asfalt,
Her kağnı yerine motorlu taşıt,
İn evler yıkılmış ev olmuş anıt,
Yayla havasında yaşanır aynı...

Tabanca yerine hava-i fişek,
Davul zurna halay çalar misket,
Erkek-kız birlikte mekan saadet,
Düğünler yabancı, ithal sancılı...

Yaşça büyüklerim torunlar sever,
Erkek çocuk ısrar yüklenir evler,
Tek cemaat aynı yaşlı alevler,
Gençlerin gönlünde mirastır yazgı...

Utangaç aşığa cep telefonu,
Ayna, aracı yok, budur aşk fonu!
******* gençlerle kaplar her yönü,
Kızları kınanır sokakta aynı...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:07 PM

Mendile Sığar Ağıtlar…

Allah aşkına sevdalıyken
Yollar olsa çile olsa ölüm olsa
Önemi var mı bir şeyin Resule âşıkken
Makam verseler saraylar vadetseler
Kefene sarılır beden nelerden vazgeçerken
Gün gelir on metre bez parçasına!

Allah dostları yüzlerinde sahabe nuru
Fitneler kol gezse ne olur başkadır yurdu
Hak konuşur cennet yaşar zikirle coşar ruhu
Cuma ya kokulanır beden ihram şemsiyesinde!

Silinir aynılar
Yaşanmayan yansımalar
Okuruz duyarız düşleriz
Mendile sığar ağıtlar!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:07 PM

Merak ve Sır...

Göklere sığmayan sırlar,
Araç olsa da dolaşsam...
Yetmez bedene ahirler,
An’la, hava’yla, dalaşsam!

Merak ruhumda aşina,
Her toprağına, taşına...
İçine girip eğleşsem,
Mana dar gelir kabına!

Bedeni bir yere koysam,
Ruhun mimarına doysam,
Yağmuruna dost, ağlaşsam...
Gözü kara beni oysam!

Nedene sela verilse,
Gaybın duvarı eğilse,
Mutluluk neymiş savaşsam
Boyutlar ölüp deşilse!

Sorun çok büyük aslında,
Heyecan merak faslında,
Yokluk deyip de birleşsem
Beden dokunur dalında!

Her yerde atom kaynıyor,
Başka şekilde oynuyor...
İzin almak şart karışsam,
Ayrılması zor alışsam!

İskelet üstünde ayna,
Her gözde başka yansıma...
Her dilimde sonsuz sapma,
Almaz aklıma danışsam!

Toprak, beden, hava örtü
Aldatır gözü görüntü...
Camdan fırlar zahir öykü,
İnkar eder hal, tanışsam!

Ruhum ayda, yıldızlarda
Samanyolu izlerinde...
Bedenim yer dehlizinde,
Sığıntı gibi haşlasam...

Sırra manadır tefekkür,
İmdat eder akla şükür!
Her doğan fikri taşlasam,
Dert çözülmez, yetmez ömür!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:08 PM

Merak…

Her karanlık perde
Binlerce nedeni saklar bir yerde,
Aralandığında başka bir ölüm vardır kefenin içinde
Nisan yağmuruydu ıslattı böyle bakarken gözlerimde!

Artık ne perde eski yerine çekildi
Nede eski heyecanları kaldı
Keşkeler arka arkaya sıralandı
Sorunlar daha da arttı ruh kafesinde!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:09 PM

Meraklı Çocuk(Masal…)

Oldukça tatlı ve zekiydi,
İyi bir koşucu ve atletti,
Öyle çoktu ki öğrenme merakı,
Okumayı bile kendi becermişti!

Hiç arkadaşı yoktu çevresinde,
Ya sanal ya oyuncak tek evresiydi,
Yalnız gezmesi tehlikeli ve yasaktı,
Ailesi bu konuda tembihlemişti!

O gün sabah erken uyanmış,
Üstünü başını kuşanmış,
Oyuncaklarıyla oyalanmış,
Kapıdaki anahtarı fark etmişti!

Annesi babası derin uykuda,
Açmış kapıyı gözleri pusuda,
Ormana doğru hızlı koşuda,
Özgürlüğü o anlarda çok sevmişti!

Yorulunca bakmıştı geriye,
Ne ev vardı nede tanıdık çevrede,
Ağlamaya başlamıştı içtence,
Ne yapacağını hayli şaşırmıştı!

Korku içindeyken bir köpek,
Üzerine geldi hissetti ödlek,
“Gelme üzerime…” dedi titrek,
İmdat olur diye de bağırmıştı!

“Korkma seni korumaya geldim,”
“Orman tehlikeli bunu görev bildim,”
“Neden kaçtın evden sarsıldım…”
Köpek insan gibi dillenmişti!

Anlattı derdini arkadaş oldular,
Konuştukça hallerini anladılar,
Eve dönmek için her şeyi planladılar,
Köpek, “Ailene kavuşturacağım …” demişti!

Az gittiler uz gittiler,
Dere tepe düz gittiler,
Arada dinlendikçe yarıştılar...
Zaman bir hayli ilerlemişti!

Korkunç bir nara ile durdular,
Bir ayıyı acıyla inler gördüler,
Korkuyla kendilerini gerdiler,
Ayıda köpek gibi dillenmişti!

“Ey çocuk, ayağıma diken battı,”
“Hayli zaman hem acıttı hemde kanattı,”
“Yardım ette ne olur bulayım rahatı! ”
İçi cızladı, ona birkaç adım ilerlemişti…

“Ayılar tehlikeli olur yerler seni…”
“Sakın yardım etme çıkarma dikeni…”
“Pisipisine olursun şu ayının yemi…”
Köpek hiddetle çocuğu uyarmıştı!

“Korkmana gerek yok, yardım etmeliyim…”
“Yardıma muhtaç birini kurtarmalıyım…”
“Hem anne baba andım bu gütmeliyim…”
Der demez ayının yanına gitmişti!

Çocuk dikeni çıkardı,
Ayı birden rahatladı!
“Dostumsun artık benim...” dedi
Çocuğa teşekkür etmişti…

“Niçin ormandasın çocuk? ”
“Bulamazsın ne güven nede sığınacak gocuk…
“Yerler seni, sanırlar enfes sucuk…”
“Can borcum var sana ne dilersen” demişti…

Çocuk her şeyi anlattı köpeği de,
Onun sevgi dolu döşeğini de,
Yola düştüler bilerek özelliğini de,
Çocukta güven, korku erimişti!

Az gittiler uz gittiler,
Dere tepe düz gittiler,
Arada dinlendikçe yarıştılar!
Acıkana kadar yol uzamıştı…

Dereye geldiklerinde ayı birden,
“Buradan balık tutayım bilirim ezelden…”
Dalmıştı suya, farkı yoktu avcıdan
Kısa zamanda Onlarcasını yakalamıştı!

Sürttü çocuk birbirine iki taşı,
Ateş sardı birden çalı çırpıyı,
Döne döne oldu balık kebabı,
Kokusu burunlarını enfes sarmıştı…

Yediler lezzetle, çiğ kalanı aldı ayı,
Zevk bildi hediyelik balıkları taşımayı,
******* uyudular seyrettiler havayı
Evin yolu dikkatlice aranmıştı…

Az gittiler uz gittiler
Dere tepe düz gittiler
Arada dinledikçe yarıştılar
Çocuk kırda otlayan zebra görmüştü…

Başlarını kaldırıp çocuğa baktılar,
Ayı köpek gibi mani yaktılar,
“Hoş geldiniz! ” deyip dostluk ektiler,
Tarifsiz bir muhabbet erişmişti…

Zebra söyledi ayı çocuğu bindirdi,
Tekrar yola koyuldular her biri!
Hepsinde evi bulmak tek fikirdi,
Umutları taze, yürekleri şerri silmişti…

Derken bir papağan üzerlerinde,
Çocuğa hal hatır sordu insan diliyle,
Hikâyesini dinledi merakıyla,
Sonunda çığlık atıvermişti…

“Hey ben tanıyorum aileni…”
“Ağlaşıyorlar tarif ettiğin gibi”
“Eğer istersen götürebilirim seni! ”
Müthiş bir huzur ve davet etmişti…

Ayı, köpek, zebra ve çocukta sevinç,
Kuş yavaşça uçuyor kanatlarında kıvanç,
Gözler onun üzerinde, vardı keskin inanç!
Kısa sürede evin yoluna ermişlerdi…

Çocuk ailesini görünce zebradan indi,
Hızla koşarak onlara öyle bir erişti ki…
Sarıldı öptü kokladı pişmanlık sevişti,
Değer kazandı mutluluk, yeni dostlar gelmişti…

Ayı balıkları hediye olarak verdi,
Anne özenle kor ateşte pişirdi,
Muhabbet çağ atladı olgunluk erdi,
Herkes mutlu, ayrılık vakti gelmişti…

Ayı özür diledi çocukları beklerdi,
Papağan uçmayı ve özgürlüğü severdi,
Köpek ve zebra orada kalmayı yeğledi,
Çocuğa arkadaş, güven sözü vermişti…

Onlar erdi muradına,
Biz çıkalım kerevetine…
Masalda mutlu son, darısı bize…
Gönlümüze bayram havası erişti!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:09 PM

Merhaba…

Kimi görsem “Merhaba” demek geliyor içimden
Bu memleketin evladıyım belli değil mi seyrimden?
Koluna giriyorum yaşlı amcanın,
Başını okşuyorum koşan afacanın,
Dostluk paylaşıyorum kahve fincanından,
Tebessümle bakıyorum çevreme, çok tanıdık ezelimden!

Yolda taşlara Hakan Şükür vuruşum,
Yoğun trafiğe sabırla asker duruşum,
Yeni açılan marketi meraklı soruşum…
Duyarlı,
Hayırlı,
Çıkarken bayırı
Bağlamayı bırakmıyorum âşık gibi elimden!

Bir mart günü halimde bahar,
Sorgu, kusur, tasa, dilimden tehir!
Evimde kanun, sadece benim güttüğüm kahır,
Dışımda hâkim devlet, görmeli istenilse bin seher…
Herkes kendi işine baksın,
Kendi yük kefesinin ağırlığında aksın,
Gereksiz üzüntüyü atık suya döksün,
Neşe akar böylece gönül telimden!

Komşum, iş arkadaşım, misafirim “Merhaba”
Paylaşmak ne hoş lüks, neden yapmadık bu güne kadar acaba?
Konuşalım öğrenmek adına,
Heyecan katalım yarına,
Menfaatleri itelim bir kenara,
Razı olalım birbirimizden, azda nasiplenelim gülmekten…

Bırakın sokakta yapılsın yine düğünler,
Halaya gireyim unutulsun hüzünler,
Bir tek doğada yaşasın hazanlar…
Tabloya dekor olsun, yalnızca ress****** ilham hallerinden!
“Merhaba gençler… Bir yastıkta kocayın…”
“Hayırlı çocuklar ile hayatınızı dolayın…”
“Fatih’ler yetiştirecek sağlam nesillerden…”

Sokaklar yabancı,
İnsanlar yalancı,
Çamur deryaları, balçık saklandı!
“Merhaba...” Birkaç yeşil ağaç, yağdırmayan bulut ve sanalları!

Arka arkaya patlar havai fişek, mantar tabancaları
Sokak futbolu, kondu kale taşları
Kızların voleybolu, ipten gerilen fileye benzer ağları
Hala kulağımda birkaç sokak aşağıda” Vampir var! ” tellalları!
“Merhaba...” geçmiş plağından çalınmış anıları!

Kahvelerde kumar oynamayın, içki-sigara içmeyin ne olur!
Adına kafe deyin, birkaç laf edin…
Etrafınızı samimi “Merhabalar...” doldursun!
Orhan’dan Ferdi’den çalın,
Yeter ki Muhabbetle kalın...
Arayın Açı,
Yardıma muhtacı,
Evlendirin âşıkları, olun sevabına aracı!
Mahalle tanışsın,
Yeniden güzelliğe karışsın,
“Merhaba amca, dayı, abla...” demeye, dudaklar alışsın!
Paslanmış kulaklar duysun, ezan okuyan Bilalları...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:09 PM

Mezar...

Yolum mezarlıktan geçiyor,
Yeni ölmüş biri, ağıt saçıyor...
Çok fani korku içinde kaçıyor!
O pencereden başımı uzattım...

Her mezar taşında ayrı hazan,
Duaya muhtaç dileniyor aman,
Belkide ölmüştür nameyi yazan,
Yeni bir kabre uzandım yattım...

Daraldı mekan dünya kayboldu,
Aldığım nefes toprakta boğuldu,
Geçmişim aktı gözüm yaş doldu,
İrkildim, aldığım mezarı sattım...

Baktım dünyaya yeniden o an,
O toprak değil, var dediğim iman...
Anahtarı gizli, korkusu kocaman!
O mezara düşen emaneti attım...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:09 PM

Miraç Gecesi...

Tavafla dönerken saat tersine,
Hissetmek demek güneş sisteminde...
Miraca çıkarken Burak üstünde,
Çağ aştı insanlık İslam düşünde!

Can resul buluştu Sevgilisi Rab’le,
Ümmetim dedi döndü yeryüzüne...
Sünneti inşa etti Kur’an ile,
Ön dört asır tanık kıyamet gününe!

Bu çağda bile imkansız gezide,
Silkin ve düşün o nurlu gecede,
Kendi miracını seyret evrende,
Mevla’na aşk tazele tefekkürle!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:10 PM

Misa’da Deprem...

Masal gibi,
Misa’nın bakir toprakları keşfedildi...
Her karışı altın,
Her adım huzura sunar yeşili,
Güneşi, kumu, denizi
Duyan göçtü, her çeşit insan...

Birkaç ananas, muz ağacı,
Tek tük maymun, eğlence matrağı!
Kalan ağaçlar maziden duygu sağanağı,
Dikildi gökdelenler her an...

Ahlaki çöküntü,
Paylaşım döküntü,
Sokaklar üzüntü,
Mutluluk oldu yalan...

Dine düşman nesil,
Allah’a isyan asıl...
Eğlence, cümbüş, çılgınlık çoğaldı nasıl...
Dağlara kaçtı, gerici denilenlerden kalan!

Binlerce yalancı tanrılar,
Piyangodan, tarot’tan, kahve falından, inanılan yarınlar!
Öğüde kulak asmayan isyanlar,
Yeşerdi her şeyleri mantığa, bilime dayanan...

Gecenin en derin yerinde,
Sallandı Misa beşiğinde...
Yerle bir oldu tsunami selinde,
Dağdakiler indiler yardıma, can kurtaran...

Araf suresi otuz dördüncü ayetinde derki:
Eğer bir toplumda iyilik kötülüğün altına düşer ki,
Yaratıcı affetmez artık onları öyle üzer ki...
Azgınlığın bedeline katlanmak olur yaman!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:11 PM

Misa’da Özlem...

Misa’da titriyor süt liman deniz,
Her yer ıssız, sessiz... Kor özlem sensiz!
Güzellik anlamsız ararım son iz,
İzlerin avuntu an akar densiz!

Ne çikita muzun nede ananas,
Yenmiyor, kurudu ırmağın Aras!
Sanki izindeki yeşilde var yas,
Her can solgun, bitkin... İştahsız, susuz!

Umutla sorarlar ah! boynum bükük,
Her geçtiğim mekan titretir ürkek
Mecnunun çölüne yerleşti yürek,
Zenginlik böyle ah! tatsız, tuzsuz...

Güneş ısıtmıyor, güller kokmuyor,
Ateş koru temmuz günü yakmıyor,
Gök gürüldemiyor, şimşek çakmıyor,
Yalnızlık pek acı, ahir umutsuz...

Ya yanına çağır yada sende gel,
Misa çekilmiyor artık, bana el...
Kahreder her anı yağmurunda sel,
Bırakır nefessiz, halim şuursuz!

Acı çektirmezdin sen, üzülürdün...
Sorardın masumca aşkla gülerdin:
Bazen anne gibi kor şefkatinde,
Bazen seven gibi yar saadetinde...
Neden gittin böyle bıraktın nursuz?

Unutma ki ağustos böceği bile
Kışın kilit vurur kepenklerine...
Olmayınca rızkı aklen son çare
Karıncaya gider dimdik görgüsüz...

Çılgınım, perişan... Bir karıncayım,
Züğürt olup gelsen de yanındayım,
Lakin ömür kısa, an dalındayım!
Geriye sarmıyor, biter döngüsüz...

Özledim, sözüne safi inandım,
Uzayından bomboş kafi sallandım,
İki yürek birden keyfi dallandım,
Söyler misin yalan, hala özgürüz?

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:11 PM

Misa…

Bir adadır kaçamak için hayalde,
Yalnız ben ve eşim sığarız istikbalde!
Yemyeşil orman, sığ deniz, aylardan hep temmuz
Kıyısında yunuslar,
Muz ve ananas taşıyan maymunlar,
Palmiyeden kulübe, nehrinde sal
Şelale ve üstünde güneşe veda tepesi düz,
İpten kumsala inen teleferik tüter avcı ateşinde dumanlar,
Küçük bir bostan soğan, domates, salatalık ve marul
İn gibi bir mağara tepede!
Fırtınada ikinci ev, önünde doğal çiçek süsler
İki ak Arap atı koşmayı düşler…

Gitar olsun ve söyleyecek güzel ses,
Issız ada içimizde cennet kafes,
Yarışan atlar, kulaçlar, ayaklar…
Paylaşmak için genç bırakan yayladan nefes,
Her canlı bulur kendine eş,
Şükreder âşık dudaklar!

Gözler kapanır,
Başlar yastığa yaslanır,
Ruh zevkten dört köşe ballanır,
Varır cennetine huzur verir dualar!
Mekân aynı, dilek yolunda huzur sallanır
Misa sahibini hep bekler, iyilik tatlanır
Uykuya sığar, yüzyıllar yaşlanır!

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:11 PM

Miskinim...

Bahar gelmiş, çiçekler açmış, arılar vızır vızır!
Üstelik hafta sonu tatil yapmalıyım bolca gırgır!
Dökülür bedenim hayat defterimden satır satır!
Bana benzer gökyüzü, yağmaz yağmur şakır şakır!
Esnerim, bir hayli miskinim...

Geceden kalma sarhoş değilim!
Aşkını kaybetmiş mecnun, hoş değilim!
İpini koparmış beyhude, başıboş değilim!
“Sadece miskinim...”

Yaşlandım mı ne, acırım halime!
Yenildim mi ne, zaman denen zalime...
Küstüm mü ne, baki sandığım gençlik dalıma!
Yuh be koca adam, bir ağlamadığın kaldı haline!
“Merak etme sıradan miskinim...”

Yatak bir oh çekti kalkarken üzerinden,
Şeytanım dağlara sığındı üzüntüden,
Evde şenlik başladı yaptığım gürültüden,
Baktığım aynanın farkı yok dünkünden!
Hayale bakar gibi, derim “Gördüğün miskinim...”

Yatak gel der, karnım zil çalar,
Duvarda saz mahsun uzun hava salar,
Sokak düğünü kulaklarımı deler,
Giyindim kızarak neler dedim neler...
Hastayım ben, desem de “Miskinim! ”

Hapşu, çok yaşa... İnlettim kainatı!
Kime ne zarar verdim bilemedim zayiatı!
Doktor kurtarır ancak yaşadığım tabiatı!
Teselli demek ki, inandığım miskinim...

Safet Kuramaz

GooD aNd EvıL 09-28-2008 05:11 PM

Model...

Güzel bir ilişkide kavgalar,
Meyveye giren kurtçuk gibidir...
Damaktadır tadı,
Gözde masum cadı!
Acıtsa da en iyi geçim tarzı,
Gönle güneşini salan yurtçuk gibidir!

Mateme boğan vedalar,
Mücevher ölçüsü kırat gibidir...
Yürek ağlar,
Her iz dağlar!
Sanki geçer çağlar,
Kavuşma günü çözülesi halat gibidir!

Dışarıdan seyredilen tasalar,
Enerjisini yitirmiş kanat gibidir...
Kavga merhamet,
Ayrılık kor zahmet!
Ölüm ayarında hasret,
Dili boşa dolduran gölet gibidir!

Safet Kuramaz


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 09:11 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.