![]() |
Güne Gece Işığı Karıştı
düştü bir bir puntalar ezerek kağıtları hiç bu kadar utanır mıydı emek çalmasaydı idealleri rotatifler ak bir kelebek konmuştu mürekkebin üstüne açık kalmıştı pencere sızmıştı bir kez gün içeriye başını kaldırdı kelebek uçamamıştı rotatifin silindirleri arasında kelebek ömürleri kalmıştı çırpıntıları kanatlarının içinde havanın ağır bir halka olacaktı rotatife düşünceden paketlenecekti deste deste gün güne karışacaktı alın teri günah ile kelebek özgürlüğünde kısa olacaktı sabah sevdaları ile birlikte birlikte dağılacaklardı güne gece gece ışığı ışığı karışacaktı |
Güneş
içimde kök salmaya başladı çınarlar açmaya başladı gelincikler ne baharı ne hazanı belli geçip giden zamanın nemruta benzedi yüreğim tüm güneşleri gördü anla beni güneşin en güzeli yürğimde doğandır baharı getirecek olan yüreklerdeki isyandır |
Güneş Ağlıyor
süzüldü gri bulutlar arasından kararsızlığını yenerek düştü gerinmiş kollarıma aldırmadan gökyüzüne çevrilmiş yüzümün güneş değmemiş gamze tutan yerine düşünmek var insanın kaderinde yazgılardan öte bir şey dokunuşu bereket mi vaat ediyor gülmelere suyla gelen uyanışımı veriyor gözlerime habercisi gibi sanki o bir damla cisil cisil takip ediyor diğerleri bir şeyler oluyor fısıltılar arttı anlamak fısıltıları anlamak diyorum ıslatırken damlalar saçlarımı benim işim değil gibi hazırlanıyorum yağmur yağıyor şehir ıslanıyor boş durmak olur mu hazırlanıyorum duygular yüklemişim her düşen damlaya bulutlar örtse de güneşi biliyorum güneş ağlıyor sessiz düşünüyorum |
Güven
bir dönem öyle uzun uzadıya değil bir arpa boyu desem yalan olmaz vallahi damlarda gezermişim yarı emekleyerek çocukluğumun bilmediğim dönemleri camı ilk orda keşfetmişim oturunca üzerine ineklerin yanında açmışım gözlerimi sonrası sonrası devam etmiş her şeyimi tutamamış hafızasında annem onun içindir ki anılarımı hatırladıklarımla yaşarım cam kırdığım kadar okulu kıramadım kıramadığım gibi hatırları ondandır çizmelerimin ağırlığı bakmayın söylenmeme taşıdım bir ömür boyu güle seve her hatır sıcak bir güneş gibi belleğimde taya nal çakar gibi uzun yollar taşıttı beni puslu vadiler sarp yamaçlar geçirdiler annem yinede bana güvenmedi ilk düşüşümdü habersizliklerinde eşekten derdi ki babam bırak hanım eksik olmaz uyuz itin yarası ezilirdim ağırlığı ton ton olurdu sözün bildiğim ben uyuz it miydim alfabeyi bile daha bitirememiştim keçi otlağında bir fidan gibiydim güvendim sevdim her kırıldığında dalı bindiğim ağaçlara kahrettim anladım ki annemin beni sevdiği gibi yaşamı sevmeliydim çocuk yaşlarım değildi öğrendiğim zamanlar yaşın deli kanlı çağında bilgi çiçeği burnunda yaralarıma tütün basmasını öğrendim volta atmasını dar avlularda hücrelerde sevmesini öğrendim ne güzel şeymiş öğrenmek bir cerrah gibi açarak yarayı tımar etmek anıları damıtarak acıları ben sevmeyi ağılarda öğrendim vererek panzehirleri dost oldum dostum oldu bedeli biçmeden düşmanımı çoktu çetelesizdi düşlerim yaşayanı sevdim yaşatan kadar olmasa da en çokta anlamsız olsa da yeri ülkemi sevdim güvenlerden uzak annemin beni sevdiği gibi |
Hala Titretiyorsun
hala titretiyorsun önünde beni öğrenciliğime yenik düşüyorum her kelime başlangıcıymış yeni sonsuzluğun sonsuzlukla kaplanıyorum biniyorum esintilere kapılmış pupa yelken belirsizliğe açılmış bir tekneye miço misali seni seviyorum dalgalanan düşüncelerimde sörf yapıyor yaşam bir yanımda sen varsın bir yanımda sizler seni düşünüyor dağılıyorum dikiliyorum sizi düşününce tüm inatçılığım kaplıyor barikata bir taş daha taşıyorum kış geliyor yağmur bulutları maviye arışmış beyazlıklar toz pembe karanlıklar imgelere karışmışım kalem kesiyor düşünceler dikiyor yamalı bohça misali yaşam sürüp gidiyor ellerini uzat uzat ellerini tenim tenine aç biraz sevda biraz aşk işte böyle yaşıyorum doyasıya zamanı bohçama tıkıyorum |
Hangi Satırın Hüznü Vurdu
hangi şiirden düştün bu yerlere hangi satırın hüznü vurdu buralarda yalnızlık kol gezer kol kırılır yürek biçer izleri kalır sadece buralar sana göre değil benim diyarım diyarım bu eller dokunası toprağa öresi dante gibi umutları değesi dudaklara her haykırışta öpmek için yıllara sığmış genç umutları hangi şiire düştün destansı dilin mi çilesi misali kahır vermek bir tutam deve dikeni yürek kopuntularına sarma kendini bak seni benim diyarımdan atacak bir şiir yazacağım bu diyar iki kişilik değil beni bana bırak bendekini ben bileyim uzat elini sana şiirini vereyim (…) oku yüreğinle meydanlara yürü… sana gönlümü vereyim |
Hani
Hani; Bir dere kenarı …………….düşünürsün ya Bir yanında sırtlar Yem yeşil bir Dünya Masmavi gökyüzü Düşünürsün ya Küçük pencereli bir Ev İsyan ederim! ... ………….İşte o zaman ben Sevmediğimden …………….değil be Canım ……………..sevmediğimden değil Küçük pencereleri Soğuk duvarların ardında gördüm Yeşili tenimde taşıdım ……………………bir dere kenarında Hep buralarda hissettim …………………..Özlemin acısını Sevdim be Canım Sevdim de, buralarda doyasıya Diyorlar ki gülüm Pembe açıyor Karanfiller ……………..Leylaklar beyaz İnanmaktan başka Bir şey yok elimde İnanmak sadece… Acı veriyor Ve koklayamamak Gülü - Gülüm – Zor geliyor işte |
Hani Diyorum Ki
hani diyorum ki gelsen otursan yanıma masada iki kişiyi geçmesek kendimiz doldursak kadehimizi kendimiz yaksak mumu masada başka şeyler olmasa da olur be gülüm |
Harman Vakti
gözlerimden kulaklarımdan aktı sızı içime hedefini buldu geldi vurdu gönlüme gönül bu yara tez sarılır mı harman vaktidir yiğide ihtiyaç duyulur yiğitten acep sayarlar mı |
Harmani
nede tatlı oluyor garibin yemeği bakır tabağın içerisinde tuz kara biber kimyon harmani koyuyorsun dizinin üstüne bir baş soğanı vuruyorsun tepesine sıktığın yumruğunu çıkınca soğanın cücüğü ağa oluyorsun ağa ah ah birde sıktığında hazırken yumruğu ah ah çıkarsan cücüklerini garip olur musun acep sen garibin yemeği harmani |
Harmanlar Kurulmadıkca
oysa çiğnerken ekmeği basite indirgemek gerekmezdi emeğin inceliği göz ile görülmez ki zorlama kendini basitçe söyle gitsin emeksiz yemek olmuyor diye çalınca böyle zamanı kimi zaman Anadolu gelir aklıma boz kırları çayırları otları yoncaları kiminin aklına kanada Avusturya kiminin yemen Somali Küba orta Amerika Orta Asya Avrasya Büyük Ortadoğu Projesi nasılda işlenir her şey ellerde nasır neyse de yüreklerde nasır beyinde nasır ilk hayalleri sular sonra alın terleri sular sonra umutları umutsuzlukları değildir yağmur duasına çıkaran unutturulmuşlukları ekilir bir şeyler ekilirde durulmaz kan damlar toprağın üzerine |
Hasat Karası
siyahın içerisinde oynaşır ak damlalar bakmayın solgun duruşlarına her biri destan misali sevdalar gibidir şu en parlak olanı derler ki çoban yıldızı bir de masalı masallar dinlemeye alıştık bir kere masallar ülkesinde üşüyorum bir düş kurun ısıtsın içimi sen bana hiç ninni söyledin mi güzel annem hiç kulağıma uyu uyu dedin mi annem öyle ise neden uykusuz uykusuz gözlerim sen hiç kucağında ısıttın mı beni öyle ise neden soğuk hala yüreğim ilk elime verdiğinde kalemi neydi yazdığım neden böyle unutkanım elimi tuttuğunda benim sevgini vermedin mi ahh sevgi dolu bilincim benim yüreğime köPage Rankingü ol yağma yağmur ıslatma toprağı bu hasat sevda karası ne zaman bir el uzansa tutmak istesem eli omuza versem omuzu yolum mayın tarlası bu sevda hasat karası başımdaki uyku belası elleriniz uzak kalsın benden |
Hasret
hızla döner etekleri sallanır bir öfke gibi yanar içimde sevda tutkusu kanayan yarasıdır usul usul içimde bir kayanın dibinde şifalı ot olsam bilgenin elinde yakıya dönsem sürünsem yarasına tenine değsem alev almış hasretim diner mi acep |
Hatır
tam karşıya geçerken yolumu kesti bıçak sırtı gibi kesmez ama soğuk iki yeşil arası bir kırmızı ışık molası hasbıhal imiş isteği biraz havalardan biraz çocuklardan bahsettik partiden falan filan yeşil kesti sohbeti yeşilde yürümek garip geldi birden üzerime çullanmış yorgunluk var iki yeşil arası bir kırmızı oysa gönlüm istedi mi sohbeti ne yeşili ne kırmızısını takar işte bir kırmızılık hatır arası |
Hatıra Defteri
avuçlarım da gizlenmiş bir ömür sevdası deli gencecik bir ömür ölesi gelir insanın böylesi yaşam için ocak tüter sevda kokar ah benim küçüklerim yaşam sizi ne çok döver el uzatırım suya su ıslatır elim yunam seni derim uzat der diğer elini el ele değmeli kelepçeler kırmalı tımara eller gerek kaldıramazsınız bu yükü anlatmam ne çare düşünki bir delinin hatıra defteri |
Hava Değil Bizi Böyle Yapan
gözler açık yürek kapalı düşünceler biraz parçalı bulutlu yoldan geçen biraz erkek birazda dişi biri kalçasını diğeri lafını sallıyor sallayan lafı sanki namus abidesi açılmış gözleri kapanmış yüreği “sallandıracaksın bunları nasılda bak o zaman kurtulacak insanlık” salladığı parmağı düşünceleri kadar kirli kocaman burnu ikide burun deliği sıkmak gelmedi içimden düşüncelerine bulaşmış eli çevrede alkışlayan sessiz bakışlara bir esintiyle dalarak devam etim kaldırımı pembeye çalan taşlarda aynı havayı soluyarak mutasyona uğramayarak hava değil bizi böyle yapan görmek bakmak düşünmek emeği ille de emeği emeği üreten eli düşünmek sonrada düşünmek eksiği koymak yerli yerine bilinci bak o zaman işte o zaman yürekleri gör |
Hayal Bahçesi
düşlü yarınlardan kurulmuş hayal bahçelerine göndermeyeceğim sevdam seni belki aksak olacaksın ağır yol alacaksın karabasanlar girecek gündüzlerine yaşadığını bileceksin yarının terle yoğrulacak yorulacaksın umudu beslemenin acısı kaplayacak yaralı belleğini ama *******i yastıklar yüzünü okşayacak merhaba diyeceksin huzurlu gülümsemelerle başlarken güne düşlü yarınlardan kurulmuş hayal bahçelerine göndermeyeceğim sevdam seni |
Hayalim
Hayallerim Öylesine uzak değil ………….gerçeklerden Diyorum ki; Beni götürün Sevdiğime Yada getirin onu bana Öylesine anlık değil Nokta koyuncaya kadar ………………..Yaşama. |
Hayaller Kurup
Hayaller kurup Bulutlara bırakıp Aynı acıyı yaşıyoruz Çobana bırakmadan Berrak düşüncelerimizi Korsan albüm dinliyor Korsan kitaplar okuyoruz Hüznü çekiyoruz içimize Başımız etiketlerle dertte Düşüncelerimiz Bulutların üstünde Kaderine bırakılmış Esme rüzgar esme Umutlarım var Henüz kül olmamış Ellerini tuttuğumda Bilincimin kovana döndüğü Çocuklarım var, Esme İzmir, İstanbul Martıların kenti Oralarda gördüm Martıları Denizlerin üzerinde Özgür ve sesli Deniz kirli Uzak durun Martılar kentimizden Bulutlara yüklenmiş Başka hayallerimiz var |
Hayırlı Olsun Efendilere
tırnaklarımın arsına sokulmuş kimliğiniz alışkınım vurgun yemelere gece üstleri zül gelmiyor bana yılan dilli sözleriniz alıştım bayramlarda kahpece vurulmalara hayallerinizin yakıtı olmayacağım rakıyı yudumlar gibi sessiz sizsiz içtikçe kadehleri dumanlanmayacağım susuzda içilmiyor ki zıkkımın kökü yanıyor boğazım yanıyor da yanıyor acısı kor acısı isyan ateşi acısı lal yanan bacasız kalan dünyalarım bakmadan görüyorlar ne bilen ne duyan var kapılar sağır pencereler kör olmuş bu gün dokunmayacağım ney/e dem alacağım usulden zulmü sokaklara saldıkça sizler durmayacağım en mahir kapılarınıza kör mandallar olacağım sokmamak için içeri salyalı medeniyetinizi gönlüm isterki daha çok şeyler olmak vurdunuz yine kalemi saplandı eğri hançer gibi bir hançer gibi derinden işledi soluk kesti kaç insan ömrüne sığdı karanlığın saltanatını yıkmak kaç yiğit ömrü tamamlanmadan ışığı yaymak için karanlığa yıldız olup takıldı yüreklere ışıldarken Anadolu bu gece kapatmayın gözlerinizi gelmeyeceğim kapınıza akordunu bozmuş duygularım sigaramdan bir nefes daha daha alacağım ciğerlerimin en müstesna köşesine misafir bir gecede de girebilirmiş medeniyet dedikleri zehir alışmak kolay değil beyler efendilerin yıldızlı *******ine onuru çıkarmadıkça köleler Pazar yerlerine hayırlı olsun medeniyet efendilere… |
Hedefin Canı Acırmı
bilimsel takılalım bu satırları kırk beş kalibre kurşun parçası elbetteki işlenmiş alın teri verilmiş bir parça barut ve itenek aracılığı ile kendi kendine terk etmiyor yuvasını bak şu şeytan doldururda dense şeytan koymuyor onu fişek yerine bilimsel olmak gerekli biraz mesela o yiv olmasaydı namlunun içerisinde hızı mesafesi ne olurdu bilinmez tahmin edilen bir şey varsa eğer önünden kaçması kolay olurdu pusuları saymazsak eğer kesin olmayan insan olgusu değişken formüle sığmaz çok yönlü etkileşimli tutkusu için geliştirirdi kesin olan başka yöntem havanın içini hiç görmedim var mıdır yiv seti bu başka bir konu kırk beş kalibre kurşun parası yivli kesimi terk ediş süresi kolumdaki doksan üçte bir tezgahtan aldığım saatin kadranlarının hareketine müsaade etmeyecek kadar kısa aralıkta bir buçuk tur atıp merkez kaç kuvveti ile ilk havayı delişi ve sonsuz delişlerden sonra hedefe dokunuşu hedeften kastedilen bilimsel tanımlamaya girersek et ve kemikten yapılı hareketli nesne demek yeterli olur kanımca doksan üçten kalma saatimin işi değil bu döngü hesabının verilerini tutmak yaparken ürettiren düşünmüş müdür acaba hava şartlarından doğacak sapmaları önüne konacak kalkanları ansiklopedik bilgilere göre düşünülmüş ince ince pekte şaşmadım ya peki hedefin adını düşünmüş müdür soy kütüğünü üretkenliğini üretimini etin canı acır mı kasaba sorduğumda yaşım henüz beş buçukmuş kasap ters ters bakmış babamın kasaba bakışı gibi keserken sen onu etin canı acımıyor mu çocukça takıldık bilimsellikten biraz uzaklaştık kurşunun hedefe saplanış hızı yol alırken kaç devir aldığı hedefin yakınlığı hedefi delip geçmesi girdiği yer çıktığı yer ve açtığı deliklerin deliklerin çapları hep girdiği yeri düşünürsünüz amatördür ruhunuz çıktığı yeri görünceye kadar neden çıktığı yeri parçalar bilimsel takılalım dedik dokunduğunda hedefe sürtünme kat sayısı yükselirken keserken kurşunun hızını genişler dönme çapı işte tam burada önemli hedefin kalınlığı ben diyeyim ince cılız yirmi beşinde bir genç yirmi sekiz santim siz deyin yağlı kalontor cüzdanından öte elli üçünde biri altmış iki santim kurşunun girip çıktığı o uzun olmayan ömür mesafe birde yuvasından çıkıp hedefe kadar kat ettiği mesafe düşündüğünüzde amatörce ve oranca aynı olmalıydı deliklerin çapları bilimsel olmayacak kadar çocuksu bir soru takıldı bir köşeme hedefin canı acır mı bunun hesabı yapılır mı |
Her Cümle Bir Göz olmuyor
ne öğretmeye çalışırsam çalışayım yine herkes kendi öğrenmek istediğini öğreniyor neyi göstermek istersem isteyeyim yine herkes kendi görmek istediğini görüyor kim ne anlatırsa anlatsın bana kendi anlamak istediğimi anlıyorum bakmayın öyle dillendiğime her cümle bir göz olmuyor |
Her Hüküm İnfaz Edilir
ne zaman zaman daralsa mahkum olsa gözlerim kapanmaya bir çentiklik iz bıraksam yarım kaldığım kitaba tüm sınırlarını çizsem mezarının bıraktığım şeyler için en mahir rehberlerle döndüğümde bile bulunmuyor bulunmuyor duygular aynı olmuyor hiçbir şey dönüşüm bir başka oluyor başladığım bir başka yer başladım mı o zaman bitirmeliyim de desem her yeni başlangıçta yeni bir dava yeni celseler gördükleri için gözlerimi mahkum ediyor sayfalar yeni düşlere uyku infazını uyguluyor yine |
Her Yürekte Bir Yara Vardır
Her yürekte Bir yara vardır Onarmak Ne mümkün Yakarda Durur Gizliden Kar’a Kara düştü O gün Ondan gayrisi Onurdu Benim için Ellerim Kağıt işledi Ellerim Demiri işledi Ellerim Kaleme Can verdi Yüreğimde sızı Belleğimde Kar’a Kara Düşen sızı Yanmadı Bilincim Öyle Yandığı kadar Ne çarmıhlarda Ne kurşunun Bedene vuruşların da Dedim ya Kar’a Kara düştü O gün Beni Ben yapmayan Pişman olduğum Tek gün Özrümü kabul etmeyin oğullarım Ellerime öyle bakmayın, acılı bir yürek var Tokat yemesin çocuklar, güzel olacak günler var |
Hey Gidi Seni
hey gidi seni kaç yara açtın bende yaramı saramadım dokun tenime dokun kaybolup gitmeyeyim |
Hey Sen
Hey sen Göremezsin Sana varan Sudan tatlı Gülden güzel Coşku dolu sevgimi |
Hırsız Var
olmaz ki bu kadarda olmaz ki gözlerimin önünde zamanı mı çalıyorlar sevgimi mi yoksa satırların arasından akıp gidiyorum bir şiir oluyor zaman bazen hoş bir yazı hırsızda sevilir mi demeyin sevdiriyorlar işte paylaştıkça zamanı duyguları |
Hiç Fark Ettinmi
hiç fark ettin mi önünden bir ömür akıp geçtiğini taş attın mı hiç o akışın içine kos koca dağları yalnızlık kaplar mıydı koca olduklarını bilselerdi çığlar düştü hayaller üstüne çığlıklarında şatafatın cümleler boğuldu yaldızlar içerisinde oysa bilirim ne güzel şeylerdi görkem dolu istekleriniz yürümek güneşe bakarak haykırarak şarkıları ne mutlu olurdu insan farkına varılmasa bir bir ezildiğini karıncaların gün doğar dolunay misali güneş çakallar ulur gün doğar dolunay misali güneş mavi gözlüdür doğan bebek istemesem de doğar gün gün ateşten top misali hiç fark etmedin mi önünden bir ömür akıp geçtiğini |
Hisset
Sen bir tanem Öylesine uzaktasın ki Öpmek isteğim Eriyip gidiyor …………..mesafelerin içerisinde Ama yinede sevgilim Her gün batımında Sana gönderiyorum isteğimi SEN eve dönerken Hisset… |
Hoş Geldin
topraktan toz kalkıyor ilk yağmur taneleri dövüyor özlemi var karışmakta yeniden yaşama merhaba der gibi dolu dolu damlalarıyla hoş geldin hoş geldin adın ne olursa olsun yağmur dolu kar cemre sizleri beklemekte sardunyalarım zeytin ağaçları köklerini salmış özlem içinde veysel emmi iki göz damının aktarıyor çatısını uzuyor kollar vitrinlerde biraz ürpertilere bulaşıyorum kömür derdi odun derdi diyor birileri Antalya’nın keyfini çıkarıyorum çıkarıyorum ürpertilerimle oğlum seni bekliyor ilk aşkıyla ıslanmaya hazır saçlarında ıslaklığa hapşırmaya hastalanmalara korkusuz vakur hoş geldin hoş geldin bereketin habercisi kentlerimiz hazır köylerimiz kanık rotatifler aç yeni yeni haberden uzak nakarat gibi ağıtlar yazmaya büyüklerimizden sözler duymaya hazır el avuç açmaya yani dilenmeye yani adına bir şeyler demeye ıslat beni ıslat ki görmesinler göstermek istemediklerimi bir esinti gibi gel gözlerimin önüne al götür bulutları sen yetersin beklide ıslatmaya bu suya aç toprakları gülsün toprağın altında kök kalan özler kavuşsun sana uzanan özlemler hoş geldin hoş geldin yağmur dostum bilki aynı toprağı sulamak gururun olsun |
Hurafelik
yollar kayarken otobüsün altından tarlanın içerisinde iki leylek gördüm otobüsün içinde ben tarlada iki leylek ne kadar rahatmış söz söylemek leke olarak kalmış dağarcığımda hurafelik |
Hükümsüz Olan
anılarımı almak için gitmiştim eski mahalleme oysa gittiğim yerde yenilerini verdiler hükümsüz olan hiçbir şey yok nedense |
Hüzün Var
yanıtı gelmedi yaktığım ateşin onun içindir ki suskun dilim kıymayın kelimelere kıymayın kelimelere kelimeler mermi kelimeler hançer hüzün var bu aralar şiirlerde kırık bir iğne ile çalar gibi taş plağı söze dönüyor kelimeler uğultular içerisinde yaram var yaram var kadehim boşalmış doldur doldur daha diyeceklerim var |
Hüzünler Çöküyor
Sözler Günü birlik Sevdalar gibi, Saplanıyor Düşüncelerime Bulut oluyor, Öfkem, Yağmak için Şehirlere, Bir esinti Dağıtıyor bulutları, Hüzünler çöküyor Kuytu köşelere Coşkuyla yaşamak Yaşamak istiyor Gönlüm, Özgürlüğe sevdalı.. Sokaklarda Arşın boyu Düşünmelerden uzak Çocuklarımın Ellerinden tutarak Şen şakrak şarkılar Dinlemek istiyorum… Erdemir geliyor Seydişehir Gözlerimin önüne Hep bir ağızdan Söyleniyor Türküler Sözleri Tere bulalı Şarkılar bozuyor Düşüncelerimi Nazım geliyor Ahmet arif Alıp götürüyorlar Uzaklara Birlikte söylüyoruz Türkülerini, Anadolunun Ellerim boşalıyor Yüreğime alıyorum Ellerinizi Yüreğim sıcak Bir meltem esintisi Kaplıyor şehirleri Gök yüzünde Yıldız oluyor Sevdiklerim Karanlıklar batıyor Şehrin üstünde Türkü tadında Şiir tadında Bir şeyler oluyor Bir şeyler… Hüzünler çöküyor Kuytu köşelere |
Işık
dirileceğiz dirileceğiz yıkacağız duvarları açacağız tüm kapıları bir bir geçecek açılan gediklerden karanlığa doğru ışık huzmeleri |
Işık Olsam
ışık yakılmasa görünür mü aydın yüzler karanlığın içinde ışık olsam dalsam karanlığa bulur mu sevdalılar bulur mu sevdalılar sevda dediklerini |
İçim Acıyor
yıkılan bir binanın önünde duruyorum feryatlar yükseliyor bir yıldız kayıyor gibi içim acıyor içim kesilmiş tırnaklarım tırnaklar yeniden büyür değil mi avaz avaz bağırmıyor usta politikacı kavaldan çıkan nağmeler gibi dinletiyor kendini gittikçe sen peşinden göz yaşlarının ıslaklığı nafile nafile ağıtların bir çengelde senin için hazır |
İçimde Ayaz
içimde ayaz dışarıda alev kor ******* bekliyor bilseydim yüzmeyi dibi olurdu denizin yinede yok diyemem sığ kıyılardan bilirim ama enginliklerinde denizin çaresizim çaresiz içimde ayaz dışarıda alev kor ******* bekliyor kıpırdat yüreğini gözlerine takılayım gözler zorlanır yalanda enginlere gideyim içimde ayaz yada ayazı yeneyim kıpırdat yüreğini acemi adımlarım |
İçin için
duymak için isyanı kulaklarını açman nafile aç bilincini gir gönüllere şavkıyan lavlar gibi volkanın ağzını görürsün yanar için için için |
İğne İle
iğne ile kuyu kazar gibi ela gözlü kız hayal kuruyordu küçük küçük kırıntılar umuttan kaleler oluyordu iğne çuvaldız hikayesi değil bu kepçeyi kapan aşçı bol kepçe dağıtıyordu konuklardan evin çocukları nasiplerini alamıyordu |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:03 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.