![]() |
Ezeli Böyle
İsyan etme ey sevgili, Dünyanın düzeni böyle. Sus, ağlama ey sevgili, Sevdanın ezeli böyle. İntizar var dolu, dolu, Kapalıdır hep yar yolu, Kırıktır kanadı kolu, Aşığın kaderi böyle. Yine de sen aşkı yaşa, Bırak, boş ver, etme tasa, Engin ol, diken de batsa, Bu bağların gülü böyle. |
Ezer de Gider
Küheylan yorgun dehliz yokuşlarda Rüzgarın kiri var ak soluklarda Tüm sırlar çözülür yokoluşlarda Ruhum tenimden sıyrılır da gider... Lale ülkesidir yağmurlar yağar Her taraf yeşil bilinmez bahar Çiçekler kokmuyor vatanım kadar Ufkunda güneşler kaybolur gider... Kuruldu pusu sarardı yapraklar Çekildi perde bozuldu aralar Kurudu sular isyanda topraklar Dostlarım düşmanla anlaşır gider... Baktığın an bozkırlar yangın yeri Bakmazsan eğer içim sürgün yeri Senindir gönlümün en güzel yeri Gözlerin tank gibi ezer de gider... Dağların yosun tutan tarafında Söz vermiştik doğrular etrafında Yalnızlığımın son kader turunda Sözlerim yabana atılır gider... |
Ezgisi Mavi
Usul usul açıyorsun içimde düş ırmağı bir göğü güzelliyorsun bir ezgi düşürüyorsun mavi kanatlanıp güzü elliyorsun Usul usul açıyorsun içimde uzun bir zamanı demliyorsun yokluktan geliyorsun hünerli bir ömrü yeniden deniyorsun Usul usul açıyorsun içimde sözcük sözcük çoğalıyorsun bir imge oluyorsun bu şiirde dokunduğum an kanıyorsun |
Fadime
Esti birden, Yeşilin tonları, Çamların kuytusundan, Sapsarı tutkularla, Polenlerin şehvetine. Deniz Tonlarca maviye gebe İncecik bedeniyle, Gerinirken Fadime; Başı göğe, Dalları denizin derinlerine, Bakar, bakar da, Dalar alabildiğine. Kim bilir; Hangi sevdaların, Anıları gizli, Kayalara saplı, çelimsiz gövdesinde. Kim bilir, Kaç baharın, Kokusu kabuklarında. Yok, olmuş Nesos'a rağmen, Lesbos'u gözler her gün, Lodosun soluğuyla her gün, Bıkmadan, boğulmadan. Aslında, Bir direniş türküsüdür, Dallarında titreşen. Güneş, Tutkularına batarken Boğazın yamacında Bir küçük çam ağacı; Yakar ağıtlarını Hicazkâr makamında, Mosko'nun gölgesinden, Cunda akşamlarına. |
Fahriye Abla
Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar, Kapanırdı daha gün batmadan kapılar. Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden, Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen! Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye Abla! Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi, Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi; Güneşin batmasına yakın saatlerde Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede. Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede; Bahçende akasyalar açardı baharla. Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye Abla! Önce upuzun, sonra kesik saçın vardı; Tenin buğdaysı, boyun bir başak kadardı. İçini gıcıklardı bütün erkeklerin Altın bileziklerle dolu bileklerin. Açılırdı rüzgârda kısa eteklerin; Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla. Ne çapkın komşumuzdun sen, Fahriye Abla! Gönül verdin derlerdi o delikanlıya, En sonunda varmışsın bir Erzincanlıya. Bilmem şimdi hâlâ bu ilk kocanda mısın, Hâlâ dağları karlı Erzincan’da mısın? Bırak, geçmiş günleri gönlüm hatırlasın; Hâtırada kalan şey değişmez zamanla, Ne vefalı komşumuzdun sen, Fahriye Abla! |
Fakirin Aşkı
Yoksul insanın sevmesi sevilmesi suçmudur Sever içten ama karşısında engeller durur Sevdim sevdim içimi yakan aşkmıdır böyle Yoksa kalbime saplanmış koskoco bir okmudur Sever insan sevginin hududu falan yoktur Ama dünyada insafsızlar ordusu pekçoktur Fakir herşeye rağmen içinde bir umut besler Yoksa sevenlerin boş lafa karınları tokdur Sevmek Allah vergisi elden birşey gelmez Başına geldimi korkuyu sabrı eceli bilmez Derbeder olur sokaklarda ve meyhanelerde Yoksa karşılığı olsa kolay kolay çökmez Sevgi insanın bağrında esen bir yeldir Coştuğu zaman efkarlandığı zaman seherdir Seher vaktinin kıymeti büyüktür onun için Yoksa aşkı içinde küllendiren bir derbederdir |
Fal
iskambil güzeli yarim kumar masasında tanımadım ki seni fal açtım yatırarak seni masaya seviyor musun diye beni sense her açılışında bir kağıda mahkum ederdin sevgimi önce bir umut verirdin sonra kararır dururdun masanın üzerinde erişilmez düşler gibi ama ne yalan söyleyeyim iskanbil güzeli olsan da hiç aldatmadım ki seni... |
Fal
Olacaksa olmaz da, olmayacaksa olur, Kiminin yazısı o, kimininki de budur. Kimi ardından koşar, yetişir zamanında, Kiminin önündedir birdenbire yok olur. Kimi bir yerdedir der, o gelir oralardan, Kimi bildiği yerde bildiğini unutur. Biri oraya gider,o orada bilerek, Biri hiç anlamadan yoluna çıkar durur. Kimi aradığını yitirir aradıkça. Kimi de arayandır, aranan onu bulur. |
Falcı
İşim bir ALLAH’a birde sana kaldı Falımda kavuşmak varmı falcı? Ne ümidim varsa ******* çaldı Sabahı beklemek o kadar zormuydu falcı? Fincanda umudun rengi ne falcı Yıllar zulmet başımda tacım Saçımı okşayan bir ele muhtacım Söyle böyle biri sırmıydı falcı? Fincanda gördüğün belkide sendin Bu yüküde şimdi bana yükledin Sana kırılmadım dedimse dedim Başım tipi boran karmıydı falcı? Kalmak mı gitmek mi yoksa yolmu göründü? Elimde ince bir dalmı göründü Kavuşmama aymı yılmı Yoksa ayrılıkmı göründü Yoksa dört bir tarafım narmıydı falcı? Gördünmü nazende yanan ateşi Başıma talih kuşu gibi konan azabı Elde tutmak zormuydu falcı? |
Farenin Ölümü
Umutsuzdu, yalnızdı, hali yoktu, Canı çok yanıyordu günlerden beri. Ne alnında dolaşan bir dost eli Ne yardım isteyecek kimsesi vardı, Ne Tanrısı, ne de peygamberi. Günlerdir karanlık deliklerde Yanıp sönüyordu gözleri. Sevinç değil ki paylaşılsın Kendi kendinindi kaderi. Sürüne sürüne dışarı çıktı. Kıvrıldı ateşte pençeleri. Kurtuldu rahat etti farecik, Rahat etti dişleri. Kibardı, incecikti kuyruğu, Vücudu, küçücük pençeleri. Bir makara gibi çözüldü, Unuttu kedileri. Farecik! Nazlıcık! Garipçik! Canı çok yanıyordu günlerden beri. Kibardı, incecikti kuyuğu; Boş koydu delikleri. Bir varken bir yok oldu, İşte dünyamızın işleri. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:13 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.