www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Arzu Altınçiçek (https://www.cakal.net/showthread.php?t=132798)

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:19 AM

Arzu Altınçiçek
 
-Yıkık Ağustos-
I

Üzerine düşen
- iri ela gözlerin gölgesinde
Bir avuç su
-küçük kasede-
içinde birkaç yasemin

bayılırdı bu kokuya küçük kız
Kaybettiği ablasını hatırlatırdı


II

Karşısında daha da iri bakışlarla
Güçlü duruşunun altında
Bitmiş bir kadın...pencerede

Çeşme’nin sert rüzgarında
Beyaz beyaz yuvarlanıyor
Şiir yazdığı kağıtlar
Yelkenliyle süzülüyor hayalleri

Anılarda kurumuş Ege’nin tuzu
Kurağında acı
Umutları boğuluyor mavisinde

III

Elleri değiyor
-mum kokulu bedenine-
Gözlerindeki dikenli tellerden
Süzülüyor kuduz yalnızlığın salyaları

Arsızca boy gösteriyor saçlarında
Kaç kabuslu gecenin mezarcısı -yıllar-


IV

Küçük kız seyrediyor
Her zamanki gibi sessizce

-Anne
Hadi deniz kıyısına inelim
Dalgalara bırakmak istiyorum
Küçük kırmızı sandalımı – diyecek ama

Boğazında düğümleniyor her seferinde
Boyu ile aynı tekerlekli sandalyeyi itmeye
Gücü yok

Annesinin kalkmaya gücü olsa keşke.

V

Zorlanarak attığı birkaç adımdan sonra
Ellerini tutuyor annesinin
Gözlerine bakmıyor-bakamıyor-
Biliyor çünkü
Altı yıldır aynı yaşlar düşer yüreğine
Ve altı yıldır aynı sessizlik

VI

Dalıp gidiyor annesinin kilitlendiği pencereden
Martılar nasıl da dans ediyor
Kıskansa da yüzünde küçük güller açıyor


VII

-Anne,
Ablamla, babam da görüyor mudur kuşları?
Bu deniz gidiyor ya taa uzaklara
Bak hani orda bulutlarla birleşiyor
Oraya kadar gitsem
Yaseminleri toplayıp bahçeden
Görür müyüm onları?

Babam denizi, ablam yaseminleri severdi

Ben Ağustos’u sevmiyorum artık anne
Keşke gitmeseydik İstanbul’a
O zaman hala yanımızda olurlardı değil mi?

VIII

Gözlerini yumar küçük kız
Siyahında kanlı bir film seyreder

Çatlak duvarlar
Yıkık binadan çıkartılan çocuklar
Gözü yaşlı, şaşkın bakışlar

Durduğu yerde sallanır
Korkar ve basar çığlığı

-Anneeee deprem oluyor –
sarılır annesinin dizlerine

IX

Sıcak ve titrek elleri okşar saçını
Korkma kızım, sadece kalbin hızlı atıyor
Çatımız yerinde duruyor, aç gözlerini bak.

X

Bir küçük kız
Bir de büyük kadın

Sesleri hala çatlak
Soluklarında yıkık duvarların tozu
Anılarında yıkık bir Ağustos

XI

Sahi sizler nasıl unuttunuz?

____

Bugün doğum günün.. ben yıkık anılar altında ezik de olsa gülüşüm yine de söndüreceğim mumlarını can dostum....ela gözlerin ve gülüşüne toz değdirmedim ama çok özledim...rahat uyu.


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:19 AM

Zaman Uyuyor
Issız, dört duvar arasında ki karanlık
Sessizlikte bir çığlık
Zehirini akıtıyor akrep yelkovana
Tik taklarla susuyor şarkılar
Suskunluk ninnisini söylüyor
Uyuyor yaşam.

Kendi varlığını bile unutmuş zil
Çalsa da sesini tanımaz
Bam teli...gam teli olmuş
Çoktandır kapı çalınmaz

Birikmiş eski gazetelerde
Hayat katlı duruyor
Örümcek ağı tutmuş pencereden
Uğurlanacak can görünmüyor.

Gözetliyor koca şehri
Gecenin bekçisi uykusuzluk
Şafak bekliyor
Yıldızların ıslığını susturun
Güneşin göğsünde, zaman uyuyor.
14/5/o4


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:19 AM

(ya) Saklı Kent
Kendimi bildim bileli, aralar güneş siyah perdemi ve kapatırken, takılır yorgun kanatlarına serçelerin bulutlar. Ardı sıra bakarım sarı saçlarının.
Kâh yıldızları toplarım, kâh sularıma çekerim…çekilirim.

Akşamdayım...

Boğazımda sular. Kesiklerim olur kör bıçaklar sonrası…kudurur içimde isyan, köpürürüm beyaz beyaz.

Kuş bakışı düşer caddelere karanlık. Boş kalmış banklara bakar durur ay; ben gibi. Kaç özgürlük yarası varsa uğruma dikilen bayrakların ve saramamış kaç kadın varsa tenine, aynasında kanar geçmişim yarına hep yüzüm ak.

Sınırlarımı bilmem, kaç millet vardı kapımdan giren. Kaç dilde yaşadım sevdaları, acıları. Kaç renkte aktı gözyaşım ve kaç yaşındaydı açlıktan uzanan eller? Kaç mezar taşsız kaldı toprağımda ya da kaç ölü, mezarsız savaşlarım sonrası. Kaç çeşitti ölüm?

Hepsi, hepsi ben içindi de, ne oldu? Neydi uğruma dökülen kanlar, arzulu bir beden için miydi? onca kırmızı! ...

Bir semt pazarının bitişi gibi içimdeki ruhum. Çürük, kokmuş ama yine de üşüşmüştür üzerime eller… avuç avuç koparırlar bedenimi. Bir denizin mavisi hop oturur hop kalkardı, bir de ben.

Ayaza teslim morarmış bedenlere göz açar kuytu köşelerim. Sokak kadınları acıtır canımı, utanırım heybetimden. Çöplük karıştırır yaşlı adam, derin çizgili elleriyle bir kadın küflü ekmeği koparmaya çalışır ve paylaşır nefesi gibi kokan uyuz köpekle.

Kendime küfürler savurduğum rüzgârı sustururum …susarım.


Gecedeyim…

Tek tabanca saatlerin gümüş kurşunu vurur yalnızlığı. Uzarken daralan sokakta büyür bir sokak kedisinin gölgesi ve ırzındadır sessizliğin zarında ayağı aksak bekçinin düdüğü.

Uzaklardan, ta karşı kıyılardan görünür ışıklarım. Kale taşlarımın yıkıntısında kalmış anılar. Sesim yok, sıcağım da! neden hala bana açılır kapılar, neden yastığa düşen düşlerde bana uzanır yollar.

Bir kez gelmeden, bir kez olsun göğsüne çekmeden nefesimi, rengarenk duvar örerler düş kentleri sınırlarına.
Her taşında beni çıkarlar, her pencerede bana bakarlar ve yol bitimi mavi bir tabelada ismime ses olur bakışlar.

Gölgeler uzar, caddeler uzar, gece uzar…

Harita üzerinde kırmızı bir çarpıda, ya da mavi bir dairedeyimdir.
Belki sandalye üzerindeki pantolon cebinde katlı bir otobüs biletiyim ya da kapı ağzında tıka basa dolmuş bir bavulun kilidindeyim.

Bakışlarının en son noktasındayım ya da kara tahtada bitmiş bir tebeşirin beyazındaki hayaliyim köy öğrencisinin. Ağaya başlık parası ödemek için ekmek kapısıyım bıyığı terleyenlerin. Yüksek bina görmeyen, okuma yazma bilmeyen, elleri toprak kokan ırgatın avucundaki duayım,
ya yavrusu bendedir ya eri, ya namusu...

Karanlığı yırtan deniz fenerlerini kıskanır ezanlarım. Minareden düşer ses, bir kilisede yakılır mumum.

Yorgun düşlerin ardında aralanan gözlerde gerinir eski ağaçlarımın dalları.
Sabahında çığlık çığlığadır güneş…gurbet türküsüyümdür yaprağa sarılan tütünde…Ağlarım… ağlatırım çiçekleri

Sabahtayım…

Dökülür soğuk terleri yolculuğun. Serinliğinde titrer yürekler, dudaklar ama içinde gümbür gümbürdür ayak sesleri. Tahta bir kapı gıcırdar, bir el uğurlar, su dökülür ayak izlerine…. İşte bilmediğim bir yerden daha gelir Ayşe, Fatma, Ahmet Mehmet, güneşi sırtlanmış, sıcak hayalleriyle.

Ben şimdiden yanarım, yakacağımı bildiğimden belki de...

Bilseler o kadar kolay değil bu kentte yaşam.

Kaç hükümdarlık yıkıldı, kaç sultanın parmağında değişti kaderi. Kaç devrim battı, kaç parti oynadı. Depremler vurdu, terör vurdu, kardeş kardeşi vurdu çıkarlar uğruna.Her devrimde yenilendi yüzüm. Her başkanda yollarımdan söküldü parkeler, asfaltlandı utançlar sözüm ona. Kiralarım arttı, arabalarım çoğaldı. Sadece havlıyorlar diye katledildi sokak köpekleri. Her yanımda onca el… kaç parmak izi var bilmiyorum darağacımdaki ipte. Yükseldikçe yükseldi binalarım, insanlarım küçüldü, insanlıksa şimdi sadece gölge…

Şimdi anılardaki yolculuğunuzda keşkeyim, belki de pişmanlığınız…

Belki de çocukluğunuzda mavi çizgili defterinizden kopan kağıtta, altı sütunlu oyunun en zoruyum…

İsim – şehir – bitki –hayvan – not-artist

Söyleyin acaba ben neresiyim?

Kudsiyyetin neresindeyim?




*Korza tematik çalışmasına yazılmıştır.


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:19 AM

Zamansız Yalnızlık
Ellerin titrer dudakların gibi
Gözlerin tedirgin, kirpiklerin nemli
Sözlerin şüpheci, tavrın ürkek
Yıkık bir sevdadan çıkmışsın besbelli
Parçalanan bir yürek var bedeninde
Bedenin kırmızı..
Yüreğinde kan.
İhanetin parçaları kanından damlayan
Gözyaşı değil,
Yitirdiğin sevdandır yanağından akan.
Boğazına takılan hıçkırık
Tükenen sabır
Yine zamansızdır yalnızlık.
Zamansızdır akşamları hüznün
Kederin, isyanın, haykırışın
Zamansızdır zamana teslimin.
Gözlerin boşluktadır
Belkide asılı kalan bir çerçevede
Hıçkırığındır kulağına gelen
Yansıtmıştır dört duvar üstüne.
Yalnızlığın, dalgınlığın, isyanların
Yitip giden yıkık sevdanla birlikte
Zamansız yalnızlığın düşmüş üstüne.


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:19 AM

Zevk noktası
sus...
duymasın
Kıskanır
boynu bükük virgüller

Şiirlerde

Ünlem sen
G/noktasında
ben

sonra
üst üste
iki nokta
kulaktan kulağa

Aç parantez tenim
Kapa parantez tenin

Üç nokta koy yan yana
orgazm olsun şiirin

Ellerini yıka!


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:19 AM

Yezit aşk
Küllerin arasında
Alev alev ayak izlerim
Oysa koca bir mevsim geçti
Yangınından

Aşk; tutuşturup geceyi, kan ter içinde uykusuzlukla kavgaya düşürür gözlerimi. Yatağın yarısı soğuk duvar, yarısı depremde. Saç diplerimden boncuk boncuk düşer yalnızlık ve dizilir penceremde siyah ipe. Sabır mı çeker boncuklar, zincirleşir de boynuma mı dolanır sensizlik, çözülmez!

Sessizliğin ıslığı vurur altı duvara. Sokak lambasının ışığına yakalanır küçük saksıdaki fesleğen, kokusu çoktandır avucumda uykuda, o bilmiyor!

Tenimde karıncalar dolanıyor, bir yanım uyuşuk. Ellerimi sürüyorum dudaklarıma...dudaklarım çatlak! Boynuma dokunuyorum, nefesini düşünüp, izlerinde diken diken anılar.

Her ayrılıkta ölüp, yeni bir seste, yeni isimlerle doğmak güzel. Hele ki yeni dokunuşlar tende, baharı bulan kelebekler gibi, özgürce... Aslında, mevsimlerde tutuklu o kadar çok büyüyen yanım var ki... Nisan sancıları sonrası, inadına her bahar yeniden doğar içimdeki çocuk. Bedensiz, cinsiyetsiz, hatta isimsiz.

Herkes bir isim takar nasılsa! ! ! Önemi var mı? – yok. Çocuk işte, bahar çocuğu....Anası yaz, babası kış.

Karanlıklarda uzar gölgem, kısalır ellerim, ayaklarım – ki boyum zaten kısa. Yirmi dördünde bir nokta koyar kara kalemi günün. Bir noktada daha bırakırım bir günlük büyümüşlüğü. Dün bugünden gençtim deyince eğilir ünlemlerim!

Tütüne sararlar da efkarları, peki ya ben? Hiç başlayamadığım sigara dumanına şekiller yüklemek isterim, her defasında ateşini çalar küçük böcekler... Bahçendeki ateş böceklerine kanma, hepsi hırsız. Kaç kıvılcımımı çaldılar karanlığı yakmak için.

Bardaklar sıralanır masamda ve şişelerdir kavalyelerim. Güzel bir tangodur sarhoşluğum. Her kirpiğime mum diker duvardaki gölgem, mum kokar altı duvarım. Kırmızı kostümüyle dudaklarım çıkar ortaya, titrer sesimde şarkısı aşkın...sahi duyuyor musun?

Kimsesiz saatlerdeki kalabalıklar iyi tanır beni. Hep onların arasından süzülürüm rıhtımsız kıyılara. Dalgalar sokulur, kayalar fısıldar – işte yine geldi- (m)
Gece ıslanır, zamansa boğulur bu sularda... bir ben yangındayım, bir ben...


Oysa kaç dalgada yıkandı
Düş kumsalların

Denizlerde esen masalmış aşk. Lacivert çarşaf altında oynaşan gizli ayıplar belki de. Açıldıkça üstü, bekaretini bırakmış. Şimdi yüreksiz bedenlerde, çatısız duvarlar arasında işini yapan, süslü kaldırım kadını gibi –bin bir surat! Bir çırpınış ki sorma gitsin. Serilip, sevdirip, süzülsün gitsin....en iyi yaptığı da bu değil mi zaten.

Yaşlı bir martının sesinde, akşamın bitmeyen şarkısı. Yorgun keman sesi kadar hüzünlü. Yükseldikçe çığlığı, tam şurama batar yalnızlığın mührü ve damgalanır tenimde yokluğun. Bağırır martı, bağırır kadın ve inadına susar ıslahsız yalnlızlık.

Ezanla başlar şehirde sabah. Bilir misin, her sabah ezanında ağladığımı? Sanki Tanrı’nın dizi dibindeyim de, hissederim saçlarımı okşadığını. Günahlarımdan arınırım.

Cennetten çaldığım yağmurla, dudağımdasın işte....Tuana.

Katık ederim güneşi, zifiri ve zemheri akşamlar için. Kumlarda silinen kalpler gelir gözümün önüne, bir de sözde aşkların baş harfleri. Deniz kestanelerinden noktalar kalır, isimler silinir, kalpler silinir... aşk mı? ihanetleri kusar denize.

Bir sandala yükler huzuru, kürek çekerim doğan güne. Oysa hep tersine akar, gün yerine ayadır kulaçlarım. Sular çekilir, gün çekilir ve gerilir hüzün bulutlarım rüzgarda. Yelkenlerimdir hazan gülleri, savurur taaa uzaklara, sanma ki ulaşılmazdır adresim, gözlerini yum bak, tam o karanlıkta demirlerim. Ne kadar yakınmış değil mi?

Bir olta ucunda lokmadır hayatla ölüm. Ya kapar kaçar yaşar balıklar, ya da kapılır eşlik eder masamda. Bense her halde yaşayan ölü...

Bu suları seviyorum biliyor musun, o kadar çok yıldız var ki bir ayağı kırık... Kör topal gittiğim çıkmaz yollarda yoldaşlarım. Hani benim için toplayacaktın ya sağlamlarını, bırak kalsın! Işığım olsun sana...

Bu sahiller iyi tanır beni. Kaç taşta, kaç kez sektirirdim küfürlerimi. Kaç şeytan minaresine ağlardım masumca, onlar bile bıraktı şeytanlığı.

Küçük bir rüzgar çıkardı dalların arasından, büyüyerek gelir dalgalarda. Tenimde esendir mevsim, terimde eserdir gidişin...Hangi bulut sürükler bizi... Bir ben miyim esen, bir ben mi? Oysa yüreğim yangın yeri, isidir alnıma çalınan...

Bir hiçmiş AŞK...
Ne yangında büyür
Ne denizde çoğalır
Ne rüzgarda dolaşır

Aşk var ya aşk
Tam şuramda
Tende mühür
Terde şavk

Bir hiçmiş Aşk
İstediğinde doğar
İstediğinde batar
Bitkin canıma

Aşk var ya aşk
Haydi kop da gel
Bekliyor seni
Tam şuramda...

Hoş aşka inanmam da
Hani derler ya
-ya tutarsa!


Hayaller ülkesi, 2005


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:19 AM

Yorgun ve küçük adımlarıyla
Köşesine çekildi
Bildim bileli konuşmaz

Çentikler arasına sinmiş gözlerinden
Şimdiden düşmeye başladı
Birkaç damla

Saatler ilerledikçe
Göğsündeki kafese
Küt küt çarpar
Beyaz güvercinlerin kanatları
-bilmez ama duyarım-

Titremeye başladı elleri
Yarına çıkınca
Açılacak genç kızlığından
Hercailer işlenmiş
Çeyiz sandığı
-yeni gelin heyecanında, anlarım-

Sararmış mendilde
Uğurlarken yarısını,
Kestiği bir tutam saç
Hala barut kokar

Rengi akmış
Nerdeyse silinmiş resimler
Rutubetle yapışmış
Yıllardır gire çıka
Maziyi gömdüğü
Karanlığa
-özlemler canını yakar, sezerim-

Derin bir nefes çekiyor işte
Duvardaki resme baktıkça
Hele ki radyoda
Çalıyor ya böyle günlerde
Kahramanlık türküleri
Yanık-yanık
-içinden de olsa mırıldanışı, duyarım-

Dizlerine başımı koydum
Yıldız yağmurlarında
Ruhlara açtığın ellerini
Dolaştır saçlarımda

Hayallere sarılırken
Tütsülediğin
Al yazmanı çıkar göğsünden
Ser AYYILDIZın gölgesine
Kanı kurusun şehidinin

Döksen de koca bir ömrü
Takvim yapraklarıyla
Her yıl bir kez daha ölürsün
18 MART’ta
-SAKLAMAM...

sen gibi ağlarım NİNEM...


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:19 AM

Yıkık Sevdalar/II
Tüketilen sevdaları yetiştirmeye çalışıyorum
Kırılan umutlarımı yapıştırmak
Akıttığım yaşları boşalan pınarıma doldurmak
Bulutlara takılan gözlerini
Rüzgarın sürüklemesini istiyorum.
Camdaki buğuda adının kaybolması gibi
İzi gitsin istiyorum açtığın yaranın.
Senin için fal tuttuğum papatyaları
Tekrar ekmek istiyorum kırlara
Saçıma taktığın gelinciği dalına kondurmak
Defterimde kuruyan kelebeğe can vermek istiyorum
Görüyormusun sevgi yaşarken neleri tüketiyor
Doğayı...canlıyı...ruhu
Ya kazanılan ne var elde
Ardında kalan ne var *******i kurulan hayallerin
Ayaz akşamlarda yalnızlık
Kuruyan onlarca gül
Katettiğim yollarda
Fırlattığım gövdeler papatyaların
Beyaz yaprakları gölgelerde
Aşkım için kırdığım kalpler
İsyanlarım, başkaldırışım seni kabul etmeyenlere
Dilek tuttuğum bilmem kaçtane yıldız
Yeni umut dediğim penceremdeki güneş
Gözlerin kadar soğuk oysa
Yalnızlığımla titriyorum dokunamıyor bana
Tükenen kalemler beyaz kağıtlarda üretilen şiirler
Mısralarla dokunuyorum yıkık sevdalara.


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:20 AM

*Böyley(d) im
-Ben böyleyim
ara ara kaybolurum kendime bile-

Kırılan her sevdanın
Taşlarını toplar
Duvarlar örer
Geçerim arkasına

-Ben böyleyim
yana yana özlesem de susarım-

Canımı kim acıtırsa
Daha çok bağlanır
Son umutla saldırır
Üstüne haykırırım


-Ben böyleyim
koşa koşa giderim peşisıra-

Aşk lazım derim
Sol yanıma
Şiir, şarkı gerek
Bir kadehte yudumlamaya

-Ben böyleydim-

Sen geldin de karşıma
Duvarlarım yıkık
Tenimde bahar
Adımlarım rüzgarla yarışta

Kalemim aşk sarhoşu.
Bir şişe -kırmızı - devrildi sol yanıma...


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:20 AM

Yıkık Sevdalar
Dağın arkasında doğar gözlerin
Güneş ardında kalmış saçlarının
Bir su birikintisine düşmüş dudakların
Dalgalarda tebesümün
Bulutlarda sevdan.
Dün baktım da gökyüzüne
Göç etmeye başlamış leylekler
Hüznü düştü gözlerime
Bu yaz da yoktun her yazdaki yokluğun kadar.
Kollarım, gözlerim, sevdam
Kuşların bulutlara bıraktığı iz kadar.
Bak, güneş seni bekler doğmak için
Sular durgun,
Heyacanını arar sahiller
Sen gelki coşsun dalgalar
Sensizliğin sessizliğini dağıtsın martılar
Sen gelki avuçlarımda yüreğim, bekletme beni
Düşürme umutlarımı bir sonraki yaza kadar
Hatta yarın doğacak güneşe kadar
Gel al yüreğimi ellerime ağır geliyor yıkık sevdalar.


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:20 AM

*Mevsimsizim


Karanlık sularda uzuyordu
Sokak lambaları
Ve uzadıkça dağılıyordu şehir….


Sokak lambasına yaslanmış, balıkçıları izliyorum. Islak ağları hazırlıyor nasırlı elleri, umutlarını katlıyorlar yığıntılarda. Ay yorulmaya başladığında dökülecekler mavi yollara.

Ürkütücü sessizliği…mevsimin bu aylarında başıboş bırakılmış küçük bir kasaba burası. Hani yaz tatillerinde dolup taşar ya, her bankın önünde çekirdek kabuklarının olduğu, renkli ışıkların altında uzatılan külahlarda küçük mutlulukların tadıldığı, yeni “merhaba”ların, hatta gönülde yeni kıpırdanışların başlandığı…ve hep bildik vedaları olanlardan.

Ne zaman yalnız kalmak istesem, terkedilmiş sahillere vururum kendimi. Boş caddelere baka baka, ayak izlerinin ardı sıra hayaller kurarım gidenlere. Yitik sesleri olur ıslığım ve derin bir nefeste soluklarım yalnızlığı.

Sahil boyu uzanır kale duvarları. Sur diplerinde sabaha sızacak ayyaşlar, sönmüş ateşin etrafında şarap şişelerinde yansıyacak güneş.

Gece kim bilir neleri saklar kendinde, kaç küfür savrulur yıldızlara ve kaç taşta sektirilir isyanlar dalgalı sularda, bilinmez.

Oysa bildik acılardır insanı kahreden ve hep bildik çaresizlik. Hele ki kör bıçaksa aşk...kesikleri kapanmaz, kanar…acır…acıtır.

Yalnız adımlamak buraları ve dolaşmak anılarda gözü yaşlı. Keşkelerim dökülür yağmurla yanaklarımdan ve suskunluğum… ve yorgunluğum… ve yokluğun daha ne kadar acıtır canımı! neden acıtır!

Mum ışığında küçük bir masada beş kişiydik, türküler dolduruyordu geceyi ve şiirler… Kağıt bir peçeteden beyaz gül bırakmıştın avucuma. Gözlerimde susmuştun hani, gözlerinde susmuştum.

Sigara dumanında şekil şekil yükselirdi yüreğindeki yangınlar. Peş peşe sarardın özlemleri hazan yaprağına. Efkarları sen çekerdin, karanlığında ben tüterdim. Anason kokardı şarkılar, ince belli bardakta demli bir çayda yudumlardın sarhoşluğu.

Buralar deniz kokar, ayaklarıma serilir laciverte çalınan mavi. Martılar kanat açar, ben uçarım gözlerinde. Gümüş balıklar geçer kurşun misali, tuzunu bırakır dalgalar, mavi yarama.

Ay yükselir, sular çekilir, birkaç deniz yıldızı kalır baş başa ölümle. Bir de ben sensizlikle.

Kaç kırışmış şiirimsin! Ne ölçüsünü buldum, ne sesini. Sil baştan kaçıncıya başladığım yazısın belki de ve anlamını bulamamış karalamalarsın. Bir rüzgarda savrulan isyanımsın “sen benimsin” diyemediğim.

Sonu bildik öyküdeyiz aslında. Adamı sen, kadını ben. Aşksa satır aralarında kalır, hep anlatılan “ bir varmış, bir yokmuşta”. Renkler düşer uykulara alaca bulaca. Rüyalar bile yorgun.

Olmadık anlarda düşersin yastığında yokuş aşağı ve irkilirsin ya, işte senin yanında sensizliği yaşamak öyle.Göğsüne yaslı saçlarımda dolaşırdı parmakların ve bakardık bu sahilde uzaklara.

Şimdi daha da uzağa bakıyorum yer gök dipsiz kuyu, sınırı yok.

Adaların ışıklarını sayardık…Karanlıktayım şimdi.Karşı kıyılarda rengarenk ışıklar düşüyor sulara, tepe taklak adalar. Aşk tepe taklak.

Avucumu kanatıyor kağıttan beyaz gül, karanlık sulara bırakacağım birazdan. Birazdan geceyi bölecek ve dağılacak sularda, kaybolacak sen gibi.

Bir mayıs akşamıydı baharı taşıyan gelişin.

Ama gitmem gerek bir tanem, belki bu yüzden mevsimsizliğim.

Saçlarımda hazan, tenimde temmuz, gözlerimde ağustos kıvılcımları, sevda bir adımı eksik, topal şubat. Sesimde nisan ve yüreğimde hep aşk “aralık”…dedim ya mevsimsizim.

Karanlık sularda uzuyor
Sokak lambaları
Ve uzadıkça dağılıyor şehir gözlerimde.

Hele ki bir de aşk yoksa doğan günde, yaşanır mı be! ! !



Sokak lambaları
Ve uzadıkça dağılıyor şehir gözlerimde. 'Yoksun' şiirimden alıntı.


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:20 AM

Yıldız yıldız
Kaçıncı sabahına düştüm gözlerinin
Arzuların hangisine dokundu sıcaklığım
Mutluluğa hasret,dediğin sevdan
Kaçıncı tomurcuğunu açtı yüreğinde
Bak ilkbahardasın...
Bodrum’un kıyısında
Dalgaları gönderiyorum ayağına
Çalkantılı Marmara sularımı...
kat Akdeniz’in tuzuna.
Vazona küçük kır çiçekleri koy
Odanda bahar kokusu
Gecene gözlerimi ser
Koruyucun olsun dolunay
Yıldız yıldız bakayım sana.
sen uyu...mavilik gibi


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:20 AM

“Eylül Tufan anısına “
'Ne zaman yaz geçse aklımdan, bir yanım deprem, bir yanım sen'



Hikayesi aynı aşklar yaşadım
Sonunda ne üç elma düştü gökten
Ne beyaz atlı prens buldu beni
Kaf dağının ardında
Kör mağaraya kapandım

Komşu komşuya bir olup
Yakamadık karabasanları

Kurtlara yem olmamak için
Gerek yok ormanlardan kaçmaya
Herkes aç...

Sağır sultan duydu aşkın yalanını
Kötü kalpli cadılar acıdı sevenlere
Pinokyo parmak çocuğa dönüştü
La fontén vazgeçti masalllardan
Kahramandan saydım ağlatanları

Omzumdaki melekler yoruldu
Ben akıllanmadım.

Hayat hep güzeldir diyenler
Ne kadar yalancı.

Bir ben sanırdım çürük duyguların sahibi
Besteler, dudağımın çatlağında hüzzam kesilirdi
Piyano gibi ağlatırdı hayat
Göz yaşlarımın birisi kara, birisi ak.

Bıçak kesiğindeyim.
Kırmızıyı sağar güneş kirpiklerimden
Yangınıma sağanak gidişin
Zamansız çöktü mevsim

Ağıtlar biriktiriyorum
Kaç şiirim boynu bükük ardında
Aşkımın kaç sancısı sesin bekler
Soluğumda kaç boğum -öldü deyişleri

Vedalar tuz buz toprağında

Kaç yürek atışında ağustos “Eylül” ağlar


Bilir misin?
bir peri kızı geçti buralardan
yedi cüceler uzadı gölgesinde
Sihirli elmalar soldu
Dört yapraklı yoncaları yuttu yedi karanfil.
Ceviz ağacında karga gakladı
Tilki ecel aldı kaçtı beyaz yüreğini.

- bir müddet yokum derken, bilemedik gidişin müeebet.

M e k a n ı n c e n n e t, t ü m ş i i r l e r y o l d a ş ı n o l s u n.


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:20 AM

Yine akşam oldu
Yine akşam oldu
Bir gün daha geçti sensiz
Birazdan çıkacağım işimden
Yola vuracağım kendimi
Yorgun beden eşliğinde
Evim bugün de sensiz.
Yine bir sofra kuracağım
Katığımda sevdam olacak
İştahımı tıkayan sensizliğim
Bardağımda biriktirdiğim yaşlar

Bir gece daha çökecek üzerime
Göğsüme yıldızların düşecek saçların gibi
Ay takılacak gözlerine bilirim
Dolunay benim ayım
Vazgeçmem bilirsin
Senden ve dolunaydan.
Ellerin uzanır da ay ışığına
Gururundan uzanmaz bana
Ay ışını tutar
Sıcaklığını yumarsın avuçlarına
Göğsüne bastırırsın sevdamı.
... uzaktır sıcaklıklar
Tenim tenine yangın her akşam olduğu kadar.
Bilirsin bu gece de bizsiz söndürecek karanlığını
Yerini güneşe teslim edecek dolunay.
Yine sensiz doğacak sabahım.
Senli günlere hasret yüreğim
Ha bugün ha yarın deyip seni beklerken
Bir gecenin gölgesinde verecek son nefesini
Yaşarken de ölürken de yine sensiz
Yine bensiz.................
....../ Yitip gidecek dolunayda deli sevdalar.


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:20 AM

Acı haber...nereye kadar!
Bir ağıt düştü akşamüstüne;

Bir tabut içinde dört bebek parça parça.
Poşetten sızarken kan
Bedenin yarısı kayıp
On yaşında gözü akmış bir kız.
Elinde oyuncak silahıyla
Kınalı saçlı bir çocuk.

Bir yangın düştü akşamüstüne;

Ay hançer şimdiden
Yıldızlar dikenli tel
Ana çığlığı
Çocuk feryadı
Baba çaresizliği gözlerde
Ciğerleri barut dolu
Bedenleri kapkara.

İnsanlığım düştü gözler önünde;

Suratımda dondu kahkaha
Şarkılar sustu
Gökkuşağı attı renkleri
Utancında kıpkırmızı
Mavi kesildi denizlerde
Dalgalar alevli
Sular bulanık.

Ve düştü zeytin dalıyla ak güvercin
Kopuk kafa
Kırık kanat
Tek bacak
Küçük yüreği dışarıda

Ölümün ne adı ne rengi kaldı.
Her yer karanlık
İnsanlık toprakaltı.

Tüm küfürler dilimde
Bir “ben” düştü suskuma

Y a ş a m a k s a …ş a n s e s e r i.


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:20 AM

Yine aşka teslimim
Her aşk sonrası çıkmaz sokaklara dalmışım...
Duvarlarda parmak izlerim,
Tırnak aralarımda mavi boyalı kireç tozları.
Yılların dilsiz suç ortağı bu kaldırım taşları
Şehir de, en az sen kadar yalancı.

Ahşap bir kapıyı öperken yakalıyorum tokmağı
sessizlik istiyorum
Bir top peşinde özlediğim çocukluğum...
Son durak olmuş tramvaya
Güneşe tırmandığım çitlembik ağacı

Her aşk sonrası bir şiir demlemişim...
Kadınları ince belli görmem bu yüzden
Öncesi yuvarlanmıştır şişeler
Beyoğlu’ nun ayyaşlığı bu yüzden
Sonu hiç gelmez eski tünelin.

Perde arkasında gözler var, biliyorum
Tüllere takılmış kelimelerin sesleri bu uğultular...
Bir sokak bana akar, bir cadde, bir şehir
Renklerini çoktan kaybetmiş sardunyalar
Ama biliyorum;
kaçacak başka bir çıkmaz sokak kalmadı bu şehirde.

Y i n e
a ş k a
t e s l i m i m.


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:20 AM

Açın yolları
 AÇIN YOLLARI


Mavi ışığın ses telinde, hayatın tınısı.
Yollar var uzun, yollar var kapalı.
Klaksonlar çalar, şehir aciz
Küfürler tanımaz kırmızıyı
Kayar hayat!

Karşılıklı iki cadde.
Göğsü delen iki siren.
Birinin telaşı var ölüme,
Diğeri dünya bilmez
Bir ses yankılanır gürültüde:
…ilerleyin!
Yollar var uzun, yollar var kapalı.
Açın kardeşim !

Bir serum taksak her şeye
Aksa damara hayat
Ölüm tutsak kalsa
Arka pencerede.
Bir soluk…pamuk ipliğinde
Dört teker üzerinde
Dörde katlı telaş

Açın yolları
Ölüme geç kalsın...

Açın yolları
Hayata çabuk varsın...

Klaksonlar çalar, şehir aciz

Çapraz kalmış iki araç,
İki beyaz... Kırılır birbirinde mavi

Sen büyüdükçe İstanbul
Acizleşirim daha çok

Lanet okurum yedi tepene
Hey siz de… açın yolları

Sussun sirenler
Dönsün mavi sessizce



** İki ambulans vardı
Biri dikiz aynamda
Biri karşıda

ve ben
duruyordum
Şehir gibi

Elim kolum bağlı
Kördüğüm caddeler gibi...


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:20 AM

Yine yeni yeniden
Köprü altı çizgide kalmış
Cansız küçük bedeni

Aç ya da ayaz yemiş
Hastalandığını bilmedi belki

Ayın on dördünde
Bir yıldız daha kaydı
Gördünüz mü?

Ne parladığını bildik
Ne yalnızlığını
Ne adını

Kim di
Kimin di
Kimiydik
Bilen var mı?

Yanakları solgun
Dudakları mor
Tiner kokusu sinmiş tenine
Toz duman rengi

Yaşam için saldırdığı
Onca pislik tırnaklarında

Bir torba içinde
Ölümü soluklarken
Nefesim acıtırdı canımı

Korkularından uzak
Korkuttuklarından da...
Kendi kendine kaldın
Tinerci

İlk kez dokunuyor biri
Saçlarına, yalnızlığına
Bahtından daha siyah torbada
İçime akıttığım yaşlarla
Arındırdım seni

Meleklerle oyun zamanın
Dokunamadığın yıldızlarda
Yaşayamadığın çocukluğunla
Kal

Yarın nasılsa
Gelir yerine
ve biz yine uğurlarız
Ahlarla vahlarla
Şimdiki gibi


Gözlerimde arınırken
-Kara bahtlı kör talihli-
Yine canım acıyacak


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:20 AM

Yine dellendik
Bir fırça geçmiş şehrin üstünden
Rengarenk sokaklar, evler, ağaçlar
Güneş vurmuş uykulu gözlere
Sevdalı bu sabah bütün bakışlar

Gülüşlerde bahar, seslerde müzik
Şarkılar cümbüş, hüzünler ezik
Bir dem vurmuş acımasız kalplere
Yeşillenen sevdada, aşklar gelincik

Bahar geldi gönül yine dellendi
Uçan kuşlar ardımızda söylendi
Biz geçtikçe kırgın dallar dirildi
Üşüyen tene yaz güneşi giydirdik


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:21 AM

Adın ne!
Sabah telaşı içinde
Bir karga kadar olamadım
Çalım sata sata dolaşamadım şehrin göbeğinde
Kuş bakışında düşüremedim alaylı duruşu
Küçük cüssemde kocaman baş taşıyamadım;
Korkak ama gururlu!

Oysa;

Nereye gitsem ben kokabilmeli şehir
Üzerimden geçerse bulutlar
Yağmurlar beni yağdırmalı

Hangi denize girsem
Dalgaları saçım sarısı
Kıyıları tenim tınısı olabilmeli

Her neye uzatsam elimi
Koparmalı ve basmalıyım göğsüme
En güzel şiiri ben yazdım demeliyim

Evet, evet şair olmalıyım
Sazın çıplak akordunda aşık da olabilirim
Aslında her şey olabilmeliyim

Takvimlerde gülüşüm
Saatlerde öpüşüm olabilmeli
Sevdiğimin odasında

Hatta odamda olabilmeli sevdiğim
Başucu kitabımın arasında
Küfür yazdığım notları saklayabilmeliyim

Nereye yanaşsam
Ben kadar uzaklaşmalı kötülükler
Acılar yıkanabilmeli gözyaşımda

En güzel aşk benim gönlümde
En sıcak seviş benim bedenimde olabilmeli
Ama dindirmeli de yumruğum savaşları

Her rengi saklayabilmeli gülüşüm
Gözyaşımda yaşam kara bağlamalı
Ve tek sözümde çözülmeli kördüğüm

Tüm yollar istediğim yere gitmeli
Ve güneş her gün bana doğmalı
Haftanın yedi günü ‘ben’

Ve akşamlar...
Tüm düşleri benden çalmalı
Yıldızlar sönük kalmalı yanımda

Dönüyorsa dünya eteğimde
Birikiyorsa mevsim saçlarımda
Ve susuyorsa aç bir çocuğun çığlığı

Çantama yapıştırdığım kağıdı
Ulu orta açıp okumalıyım
-Ya Sabır! ! !

.....

Sabah telaşı içinde
Çalım satan karga kadar olamadım belki
Ama;

karganın da olamayacağı kadar
Z a v a l l ı y ı m
A d ı m
İ N S A N.


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:21 AM

Adında olmayan harfleri seçtim
Dudağımda AŞKtın
Yokluğunun ateşli saatlerinde
Dilimi nasıl ısırdıysam öfkeyle
Suskum oldu kanlı harfler
Nasıl söylesem ki
Boğazıma takıldı teki
Dudağımdan A...K tın


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:21 AM

Yine yeni yeniden derler ya hani!


Merhaba şiir dostları;

Yıllardır internet üzerinde paylaştığımız duygularımız, kurgularımız, yaşadıklarımı ya da yaşananlara şahit olduğumuz dizelerimizle, bir duruşla ortadayız bu sanal pencerede.

Kimi yazılanlara bakar, kimi yazanların neler yaptığına.

Biliyoruz ki; hiçbir site ya da portal yönetimi ortalığın karışmasını, gereksiz kavgaların, iftiraların, polemiklerin yaşanması için bu hizmeti bize vermiyor.

Alıp verilemeyen nedir bilinmez… sanılır ama ya kimi olmak istediği gibi görünür, kimi olduğunu saklar, kimi de şeffaftır. Bu durumlarda dahi herkes istese de istemese de bir şekilde sıçrayan çamurlardan nasibini alıyor.

Paparaziler, sahte isimlerle yazılan- gerçek isimleri- deklare eden mesajlar vs.

Bu ortamda en güzel şey de insanların hala bir şeyler üretiyor olması, yılmadan, kulak asmadan.

Türkiye’nin ilk şiir radyosu Radyomedcezir olarak yüreklerinizin sesi olduğumuz dönem süresince bizler de çok darbe aldık, almaya hala da devam ediyoruz.

Paylaşılamayanın ne olduğunu biz bilmiyoruz açıkçası. Çünkü bu ortamlar ticari kâr amacı güden yerler değil sadece şiirlerinize ses olabilmek için yönetim fedakarlığıyla hizmet veren ortamlar.

Oysa şu an baktığımızda acı bir tablo ki, bölündükçe bölünür oldu radyolar, programlar, programcılar. El birliğiyle çok güzel bir ekip kurup mesela _TRT_ gibi tekel üzerinden şiir radyosu kurulsa açıkçası şiir adına daha çok sevinirdik.

Yine de belirttiğimiz gibi, burası ticarethane olmadığı için, rakip, rekabet, kırgınlık ya da kızgınlık söz konusu değil bizim açımızdan.

O kadar spekülasyonlar, asparagas haberler var ki şart oldu diye açıklamak zorunda hissediyoruz olanları.

Sanal radyolarda herkes gönüllü program yapar, o nedenle isteyen istediği zaman, istediği radyoda olabilir. Bu gittiği yerle kavgalı, düşman olmasını gerektirmez. Tabii ki bazı isimlerle bunlar da yaşanmıştır ama yaşanan yaşandığı yerde kalmıştır.

Radyomedcezir olarak, şiir sitesinden ziyade bir portala dönüştük. Daha eklenecek bazı bölümlerimiz var ama yavaş yavaş emin adımlarla ilerlemek istiyoruz sadece. Ana sayfamıza girdiğinizde bir radyo sayfasıyla karşılaşmayacaksınız. Yayın akış sayfası kısa sürede faaliyete geçecek. Daha sonra şu anki mevcut site başka bir isimle hizmetinizde olacak, radyomedcezir.com sadece radyo programcıları ve istek panelinden oluşacaktır.

Kendimizce güzel bir şeyler yapmaya çalıştık, fakat bazı problemlerle, sahte isimlerle yaşanacak sorunlara baştan müdahele edebilmek adına, sitemize üye ve şairlik başvurusu yapanların, istenilen bilgilerin –gerçek ve eksiksiz- olması, hatta ve hatta üyeliklerimizde özellikle referanslı başvuruları kabul etmekteyiz. Ayrıca bazı özel hizmetler için VİP üyeliğimiz mevcut.

Hastalığım süresince 5000 den fazla üyesiyle hacklenen, programcıları elinden geldiğince yürütmeye çalışsa da dağılan, tedavim süresinde sessiz ve başıboş kalan ..:: RadyoMedcezir ::.. Kültür Sanat Edebiyat yaklaşık yirmi gündür sessizce üyelikerine ve yayınına devam etmektedir.

Çoğu bölümü bittiği için artık karşınıza çıkma zamanı geldi diyerek bu mesajı yazma gereğini gördüm.

Şimdiye kadar radyomuzda emeği geçen;
Sebahattin Abi,
Ayhan Zembilci,
Manolyam
Hikmet Yakışır
Ege Güral
Dj Yağmur
Dj Külkedisi
Deminay
Metin Eser
Nazdeniz
Bahar Özkan
DJ Gürkan
Rüzgar
Gülay Yıldız
Barış Aluk
Nuray Alper
Yelda Karataş
Sezer Nişancı
Yusuf Ziya Leblebici
Erkan Çamurlu
Harun Yiğit
Levent Saral
Malcan Ajans yayıncılarına
Ve editörlerimiz Hanedan, Kristalsenfonisi, Siir_Gibi’ye

Destekleri ve emekleri için teşekkür ederiz.




Şiir tadında kalın.
..:: RadyoMedcezir ::.. Kültür Sanat Edebiyat
Yönetim adına
Arzu Altınçiçek

Not:Sesli şiirlerini göndermek, yayın linkini sitelerine koymak isteyen, reklam vermek isteyenler msn: [email protected] adresinden site yöneticilerimizle irtibata geçebilirler.


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:21 AM

Ağır yağıyorum
Gürültüyle açıldı
nur avuçlar

on fideye karıldı
memleket

mezar başında
maviye ağladı
kınalı eller

kayan yıldız,
sır verdi
sağır sultana

pusularından
bin pişman dağlar

kardelenleri kırdı
boş miğfer
biri
biri
biri daha

şubat kızıl kıyamet
saçıldı kar-buz yollara

düştü
bir çocuk
babaydı gözleri

'oğuldu'
bir karış toprak

dize gelmez
başa gelir derler ölüm

'bayrak'
solmayasın diye
ağır yağıyorum


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:21 AM

Yok itirazım
Sonu geldi yolun
Durdu dünya

İndim
Ölümün başında


Sessiz
İnce çizgisinde günahla sevabın

Yavaş yavaş karın güneşi
Korkarım karanlıktan

Sessizim
Gözüm arkada

Ölüm
Dört duvarım yıkık
Dört yol ağzında
Dört kolla sardın ya

/

Sonu geldi
İndim
Sessiz
Yavaş yavaş karın güneşi
Sessizim

/

Ölüm

/

estin
geldin
yok
itirazım da

/
Hani şu yaz da bir geçse!


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:21 AM

Ah bu oyun yok mu
Sessizliğin kadar
Acıtmaz canımı hiçbir şey

Beklediğim tüm sözler
Kilitli dudağında

Bir ben mi yakınım bana
düşlerim mi? yoksa

Umarsız mı sevdan
Bensizlik kadar

Oyunun kuralları
hep bana...hep bana

Çentikleri ismimde
Dili bıçak olanların

Bir beni mi buldular
Bu aşkta taşlayacak

Sol elindeki mühür
Boynumda yağlı ilmek

Ayıbı günahı bana
İster ol, ister olma

Diyeceğim de
Nereye kadar taşınır bu yük
Nereye kadar akar su bilmem

Bu aşkta tek gücüm ‘sen’
Benim kıyılarım kuru
Omuzum çökük

Adam gibi sevdim dedin
Adam gibi ol yanımda
Mızıkçı olsun aşk
Blöfünü çek istersen


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:22 AM

Ah Yar
Yine bir sevdanın başındasın yar
Bu kaçıncı yara yüreğin kanar
Gözlerinde dünün izleri
Yüreğinde deli yangınlar var.
Ah yar,
İçin yanar, dilin susar
Bilmez misin yüreğinde
Mesken tutmuş külleri
İse bulanmış, sayısız sevdalar
Ay batar,
Karanlığında batar yüreğine
soramadığın hesaplar
Bu kaçıncı ‘yarın’ der direnen umutlar
Bu kaçıncı hazanıdır gönlün
Ah yar….
Karanlığın ötesinde arzular.
Karanlık semalarda yarınlar
Gök yıldıza acıkmış…
Yıldızlar güneşe tutsak
Sevdanın izleri gözlerde
Gözlerde ağlayan bulutlar
Sevdayı anlatır yağmurlar
Dört nala taşır geceyi yakamozlu dalgalar
Sunar ellerine sevdanın serinliğini
Islatır kabuk bağlamaya çalışan yüreğini
Ah yar,
Bulutlar getirdikçe ağlayan gözleri
Kabuk tutmazki kanayan aşklar
Hep ıslaktır asla kurumaz anılar.


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:22 AM

Ah!
Ben seni özledim
Sen bilme
Hani görünce yüzünü
Merhabam var ya
Nasıl alev alev çıkar boğazımdan
Aklıma düştükçe
Nasıl basar yüreğime sensizlik
Ah!

Ben seni sevdim
Sen bilme
Hani sesini duyunca
Kanatlanır ya göğsümdeki kuşlar
Taşar gider dingin sularım
Nasıl soğuktur sensiz yarım
Ah!

Ben senden vazgeçtim
Sen bilme
Hani imkansızdır ya
Temmuzda karın yağması
Beyazlanan sadece yıllardır aslında
Nasıl kızmam sensiz geçen zamana
Ah! Ah!


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:22 AM

Yokluğun
Yokluğunun beyazı örtüyor yıllarımı
Gençliğim dökülen yapraklar altında
Yüzümde bir çizgi daha sensiz sabahlarda
Penceremin önünde beyaz örtüsü
İstanbul titriyor soğukluğumdan
Dumanlar bulutlara karışmış
Yer beyaz, gök gri
Ufukta uçuşmakta kar taneleri
Bilmem kaçıncısı düşmekte saçlarıma
Ellerimde çatlaklar
Sırtımda geceden kalma ayaz
Göğsümde soğuğun sızlattığı
Harlı teninden kalma
İsi mesken tutmuş kömürleşen sevdalar


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:22 AM

Aheste aheste...
-Dua yağmurlarına- tutulmak istedim bu gece.
Ölüm beni çağırır sanki yavaş yavaş
Yastığım taş… yokluğun yoldaş
Hadi böl dolunayı, usulca yaklaş.

Gözlerinde geçmiş kendinden yeşil
Su beni çağırır sanki yavaş yavaş
Yarama döş…uykumda düş…gecede süs
Hadi yırt mavileri, aheste yaklaş.

Sana doymak istedim bu gece kana kana
Sakın sorma -bu nasıl bir susamak! -
Gözümde bulut, damlamda umut
Islatıp gönülleri, gel yavaş yavaş

Bana bir sevi diledim Huda’dan yana
Gözlerine sığdırdım çölleri yavaş yavaş
Kum gözlüm, ürperdim dokundukça tenine
Doyamadığım tenini, ser yavaş yavaş.

Şehrimde gün söndü işte, tam bu saatte! !
Gidenler beni çağırır sanki yavaş yavaş
Yarın düşmüş günüme,dün gömülmüş bu güne
Ecel bana gelir sanki…bir telaş bir telaş.

************************************************** ******************
Dua yağmurlarında ıslatın beni bu gece! ! !
Su beni çağırır sanki yavaş yavaş
Bana bir sevi diledim Huda’dan yana
Ecel bana gelir sanki…bi® telaş bi® telaş.

Bitti(m) dediğimde başlar yolculuğun ötesi
Ardım sıra açılınca el, olmasın gözde yaş
Ey ölüm, aheste çek kayığımın küreğini
Çocukluğumdan -fış fış kayıkçı (m) - gelir yavaş yavaş

Doğdum...yaşadım...öldüm ama hep çocuktum
Koşsan da güneşe, emeklesen de geceye
D o ğ u m ağlar, güler ö l ü m hep aheste a h e s t e.


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:22 AM

Akşamdan kalma
Yorgundum...Bir o kadar da kıpır kıpırdı içimdeki kelebekler. Nedendi bu telaş, bil-m-iyorum
Soru işaretlerimle çıktım yola. Ayaklarım mı koşturuyordu, yoksa yüreğim mi? bil-m-iyorum

Öylesi tedirgindim ki
Sözlerini duymadığım
Müziği aklımda kalmayan
Güzel bir melodiydi kulağımda
Akşamdan kalan

Kalabalıktı-k, gülen gözler, şarkı söyleyen dillerin arasında
Yalnızdı-k-, yalnızlık kadar, suskundu-k-

Bir anda
Söndü tüm ışıklar
Müzik sustu
Kaybolmuştu kalabalık
Kırık bir resim düştü duvardan
Belirsizliklerin içinde

-Gözleri- -Gözlerindeki yüreği- düştü
Elindeki kadeh kadar buğuluydu

Dumanından tütsüleniyordu karmaşaları. O, onda değildi. Bu ilk de değildi ki onun için aslında.

Kopuk kopuk kelimelerde, yine bir şiirin içindeydi ve bir şehrin içindeydi yıkık dökük.
Anason kıyılarına çekilmişti...Firari bakışları - çekmişti işte

Göğsüne doldurduğu sisli umutları nasıl da çığlık çığlığa yuvarlanıyordu soluğunda: Bu kadar sessiz kalmamalıydı kaçırdığın gözleri. Diline gelmeyenleri, çoktan –çokça- gördüm onlarda.

Bahardın. Her ne kadar dikenli olsa da yolların, sadece sen kanardın. Canımı yakmak istemediğini biliyorum bu nedenle dallarındayım, tutmuyorsun beni. Kendini acıtman daha çok yakıyor içimi. Kapanışın zamana, yalnızlığa sarılışın daha çok ağlatıyor. Her şeysin aslında, içinde tüm hiçleri barındıran. –Sen de öyle- diye titreyen sesinde
Suskunluğusun sevdanın ya da adı(n) her neyse...

Kopuk kopuk kelimelerde, yine bir şiirde ve bir şehrin içindeydin yaşamın belkide son kırıntılarıyla. Oysa ekmek kokusu kadar gerçek –hayat-, hani bir melodiye birlikte koştuğumuz tuttuğun elim kadar gerçeksin bende.

Silkelen
Bahara renk veren can
Gözlerindeki perdeyi açma güneşe
Bırak uçurtmalar süzülsün baktığın yerde
Bırak dalgalar dinlensin kavgalarının ötesinde
Seslen
En sağır yürekler duysun
Şiirin lacivertinden sök siyahı
Umut damlat gözlerin gibi...

Silkelen
Nefesindeki seni çıkar ortaya
Bak ne kadar güçlüsün istersen
Daha da güçlü oluruz iki bedende tek yürek olduktan sonra...

Hatırla, kollarındayken tıka basa boğazıma doldurdum şarkıyı -Seninle bir dakika, mutlandırıyor beni....-

Bir adam-dı- köşesine çekilmiş, kalabalık içinde yalnızlığı daha kalabalık. Suskunluğunda fırtına olmak isterdim.Saçlarımı dağıtıp, rüzgarıma kapılman için..

İki kişilik soluklanmak, uyanmak için, kır artık şu zincirlerini can..korkusuzca gel.

Seninle bir dakika, mutlandırıyor beni.. bir dakika siliyor canım yılların özlemini..

Kadehin sende, senin bende sızdığın gibi.. hala akşamdan kalmayım

Aşk tanrıçası uyandırsana bizi...


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:22 AM

Alkışlar sana
Düğümlendikçe kayganlaşan
İpleri dolaşıyor elime
Küçük kuklaların
Rengi kaçmış maskeler bir de

Roller ve sufleler
Fısıltılardan silik
Şahsiyetli kostümler
Alkışlardan belirgin

Seyirciyim
Oyuncuyum
Yönetmenim
Oyuncağım bazı bazı

Her durumda gülseler de
Gülerim gülenlere
Soytarıyım
Soytarılığının dizi dibinde

Alt üst olmuş sevdalarda
Demlenen anıların
Masal kahramanlarını
Atıyorum sahnemden

Seni mi? !
Alkışlıyoruz
Yıldızın sönmesin diye
Bak!


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:22 AM

Yoksun


Karanlık sularda uzuyordu
Sokak lambaları
Ve uzadıkça dağılıyordu şehir.

Haliç kıyısında
Geceye saklanıyordu
Balat, Feneryolu.
Arabalar geçiyordu,
İnsanlar geçiyordu,
Üzerinden gün geçiyordu.
Ben duruyordum bıraktığın yerde.

Köhne sokaklarına dalasım geldi bir anda
Her arnavut taşını söküp
Tek tek fırlatmak
Ve tek tek koparmak yıldızları.
Arabaların önüne atılmak
Sokak köpeklerine katılmak
Ve dolaşmak berduş gibi...

Benim küfürlerimdi boşaltan,
Sur dibinde ucuz şarap şişelerini.

Virane binalardaki idrar kokularında
İçimi yakmamalıydı aç çocuklar.
Bir yumruk sıkımı tinerde
Soluklanmamalıydı mutluluk.
Köşe başında
Kirli ve küçük bir el açılmamalıydı
Ya da uzanmamalıydı kemikleri sayılı
Sokak kedisi dizlerime.
Dikenli tellerden ve kırık şişelerden
Kesikti elleri yaşlı adamın.

Ben gibi fakirmiş bu şehir de.

Oysa tarihin tüm altınları saklıydı
Eski kitaplarımda.
Ve yırtık saman sarısı resimlerde
Saçları maşayla kıvrılmıştı tüm kadınların
Dağılmışlığıma inat.

Hani peçesini mi çıkartsam diyorum
Bir katibe kur yapan pembelinin.
Ya da yere atılan oyalı bir mendille mi silsem
Bunca çirkin makyajını şehrin.

Bir at arabasını salıversem ya da
Boynuzlarını taksam
Eski bir tramwayın
Çeker mi bugüne geçmişi.

Ahşap cumbaya çıkmış betonlar.
Döker mi gerçekleri...

Her bir taşı ağlıyor sessizce
Duyan yok...
Ve çatlıyor taştan yüreği şehrin
Yıkılıyor pervazları
Bakma bayrağın dalgalandığına...

Deniz istediği kadar mavi olsun sabah
Kuşlar uçabildiğince özgür
Ve arabalar
İstedikleri kadar geçsin
Fakirin düşlerinden
Ezsin
Kim duyar....

Üç kuruş paraya
Sıralanıyorsa yaşlılar
Sabahın köründe.
Ve duruyorsa kalbi
Ya da kapıp kaçıyorlarsa elinden
Bir aylık yemeğini.
Bir işten diğerine koşuyorsa dul bir kadın
Ve filesini doldurmak için
Borç yazdırıyorsa baba bakkala
Bir çocuk aç kalmamak için,
Bırakıyorsa beyaz yakasını
Yastığının altına...
Ve geleceğe
“adam olmasın” diye
kapanıyorsa üniversite kapısı
Bir magandanın maç sonrası kurşununda
Yıkılıyorsa ocaklar
Ve kırılıyorsa belediye çukurunda bacak
Ve kesiliyorsa bilezik için kol
Ve nefsi için bir sapığın
Kirletiliyorsa küçük bedenler
Katık ediliyorsa mutluluklar
Bir kilo ete ziyafet çekiyorsa yurdum insanı
Yaşanır mı ulan bu şehirde....

Karanlık sularda uzuyor
Sokak lambaları
Ve uzadıkça dağılıyor şehir gözlerimde.

Hele ki bir de s e n y o k s u n....


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:22 AM

Ama nerdeee
Her kelime tek mana taşısa keşke
İma denileni hiç bilmesek

Her insan tek ruh olsa keşke
Fesatlığı düşünmesek

Baktınmı dünya düz
Uzandınmı yıldızlar ellinde
İçtiğinde artmalı deniz
Yangın sönse üfledinmi ormanda

Her kalp tek sevda taşısa keşke
Her beden bir aşk

Her kurşun gül götürse gittiği yere
Bir lokma bile doyursa açları

Yaşamın bize sunulduğu gibi
Her şey bir kerelik olsa keşke

Ama nerdeeeee

not: öylesine yazılmıştır....


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:23 AM

Yoldaşım sessizliğine
En kuytusundaydım yalnızlığın.Katranına buladığım uykumu böldü sesin. Ürpertti geceyi uzaktan yanık türkü tadında gelen ıslığın. Öyle çok düştüm ki sevdana,boşlukta ki dokunuşlarım sen oldun. Senin adına kızıl sevişlere boyadım düşlerimi. Kollarımı doladığımda kendime, kendimi 'sen' sanırdım. Farketmediğim kadar bütünleşmişim hayalinle.

Kıvrılarak yaklaştı sevdan, sinsice. O yüzden sensizliğe katlanamayışlarım. Zehirini kattın tenime aşkın birkere. Titreyişlerim, susuzluğum, kanayan ******* bu yüzdendir. Yaz akşamlarını süsleyen o kıvılcımlar, ağustos böcekleri değil, tenimin tutuşmasıdır sensizliğe.

Uykular bazan seni unutur rüyalarımd****oca gün düş mü? gerçek mi? ayırt edemediğim gözlerine dalar dururum. Mavi rüzgarlar kokunu nasıl unuttuysa güllerde, sevgi bahçem halâ sen kokar. Gecenin bir yarısı uyandığımda, dört duvara kilitlenir bakışım...çizerim gülüşünü. Odam ‘SEN’ dolar...Anılarda kalışın bu yüzdendir siyah beyaz karelerde.... unutulamaman bu yüzdendir.

Koca şehir gömüldüğünde karanlığa, seni bekler varlığım, sadece bir kaç saatte olsa seni soluklarım.. Sesini, nefesini... Adımı diline aldığında göğsümdeki parmaklıklardan binlerce kuş salarım İstanbul üstüne. Özgürlüğüne yoldaş olsunlar diye.

Kendimce bir yol tutturdum yalnızlık tünelinde. Hüzünden asfalt döktüm, kırılganlıklarımı birleştirip duvarlar ördüm. Başbaşa kaldığımız günlerden bir takvim oluşturup, gülüşüne gündüz, gözlerine gece adını verdim. Sadece biz olan bir dünya yarattım. Bilinmeyen...hatta senin bile bilmediğin.

Sende yorgunsun aslında. Koca dünyanın içinde güçlü ama yılmış bir adam. Anason kokusu sinmiş akşam üstlerinde, elinde kadehin, yıldız gibi yanıp sönen İstanbul’u seyredersin.

Tüm gizemiyle İstanbul gözlerinde....sen benim düşlerimde....

Adını söyleyemediğim sevgili, bil ki; YOLDAŞIM SESSİZLİĞİNE...


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:23 AM

Anlasana
Şiirler yazdım sana
Mısra mısra aşk kokan
Şarkılar besteledim
Notasından sen damlayan
Destanlar yazdım, resimler yaptım
Anlasana

Sevgimi yazdım bulutlara
Aşkımla ıslanasın diye
Yağmur oldum saçlarında..
Hergün ilk dokunanın olayım diye
Çiğ olup tenine düştüm
Herşey senin için
Anlasana

*******i yazdım günışığına
Gün batsın, yıldızlarda göreyim gözlerini
Yatağıma yatıp düşleyeyim seni
Şafak bekledim tan zamanı
Güneş üstüne doğmadan
Son kez sarılayım diye
Anlasana

Elimden gelen herşeyi yaptım aşkın uğruna
Anlasana...anlasana


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:23 AM

Yollar
Kara kalem geçmiş şehrin üstünden
Yollar tozlu, ağaçlar ıslak
Pencereler kapalı sızsa da loş ışıklar
Yağmura ev sahibi gözlerin…küçülmüş
İsyandasın biliyorum
Katlarken bavula eşyanı
Sesin de titrekdir şimdi
Tam göğsünün ortasında
Yumruk gibidir yazılmamış şiirler
Birikmeye başlamıştır özlemlerin…eminim
Ah bu yollar…yollar
-Kaçıncı gidişim dedin
Tüttürdün sigaranda yarım kalan sevdaları
…dur dese neye yarar paçana yapışan anılar
Rüyalardan uyanmaman için
Yıldızlar çevirse dört yanını
Neye yarar arzular
Yollar her defasında çalacak bir yanını
Bilmediğin eller uzansa da
Yalnız kalacak sol yanın
Şu toz toprağı silsen de ayaklarından
Yine düşeceksin karanlıklara
...Ah sevmeye vaktin olsa!


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:23 AM

Yosunlarda Sen
Yosun gözlerin vardı bir zamanlar gözlerime düşen...
Şimdi sensizliğin sardığı yosunlar var hayatımda. Kimi yeri katrana bulanmış hasretinden Kimisi taze yeşili. Kaçamak bakışlarımda, küçük bir pencereydin dışa açılan.

Okyanuslar, dingin sular, mavi-yeşile çalan bulutlar, hep sana susatır tenimi Sana acıktırır eylül kızılı yapraklar. Bahar seni çalar yanağıma. Kiraz gülüşlerimi yalnızca sen bilirsin. Huzurumdu varlığın.

Dokunamadığında saçlarıma, rüzgarlara taratırdım. Sen hep hissedilen, gözle görülmeyen sevdamdın ve ben.. denizlere bakıp ağlarken: Bilirdim derin karanlıkların yosun gözlerini sakladığını...Sessizce...dalgalara bıraktığım yarım sevdamdın.


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:23 AM

Yorumsuz-um / hüznümdür sadece
Pişmanlığım ölümden ağır gelecek o gün...

Sesim çığlık çığlığa ki; ben bunu istemiyorum.
Kilit vurmak istiyorum dudaklarıma ve kanatmak dişlerimi.
Cam bardak tuz buz dilimde, ondan kanatır sözlerim.
Acın çok biliyorum, acım da çok
En az pişmanlıklarım kadar.
Öfkemi dindiremiyorum, acılarını da.

Yüzünden düştü güneş ki;
Sen dört mevsim ağustos sıcağımdın
Bedenin hep kıvraktı, rüzgara teslim başak boylarıyla
Ve ellerin yuvaydı nilüferlere
Sesinde hiç bilmediğim şarkılar vardı
Ama hepsi ninni tadında.

Can veremiyorum sana kendime kızgınlığım bundan
Bu kadar teslim etmezdin kendini / ki; yıllardır
Güçlüydün. Dokuz ay, dokuz boğum nefesimde.
Gönül almak için bahçeler sermesem de önüne
Tek gülümsememde affedersin biliyorum
Ama ben affedemiyorum kendimi.

Her dokunduğumda yarana
O pişmanlıklarım kıvranır her saç telimde
Başım dolanır, dualarım düşer içime
Dikenli tellere sararım yüreğimi
İçim nasıl acır.

Tüm öfkem
Hayata tutunmayışına / ki; bunlar geçecek derdin bana
Şimdi kolum kalınlığında bacakların
Bedenin, yarım kadar
Dokuz ay bu kadar mı bitirir insanı / ki; sen değil miydin
Dokuz ayda beni ben yapan / ben neden güçsüzüm karşında

Benden akan her gözyaşını helal et anne
Ama bağırışlarım elimde değil
Dedim ya tüm öfkem...
Cam bedeninle seni tutamayışıma.

Pişmanlığım ölümden ağır gelecek o gün. / diyorum da;
Bağırıp bağırıp da gözlerindeki yaşlarda sustuğumda
Defalarca ölüyorum.

Affet annem....


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:23 AM

Yudumla
Tenime damlayan terin gölgesinde gece
Saçlarım serili semalarında yeditepenin
Sen mi İstanbul'sun, İstanbul, 'SEN'mi çözemediğim

Kırmızılığın mayhoş tadında kadehler
Yudumlarken sevdayı
Kayan yıldızlara fırlattık suskunluğu

Çıplaklığımıza şahit martılar
ve
Işıl ışıl İstanbul

Sen, ismini söyleyemediğim
Gözümü bile değdiremediğim gözlerine
Gülüşündeki huzura ismini veremediğim
Bağrının serinliğine
Sar beni Marmara'yla
Sensizliğe titrediğim karanlık sularda
Nefesimi yudumla, yeditepenin kuytularında.


Arzu Altınçiçek

GooD aNd EvıL 08-02-2008 08:23 AM

Yum
Kaybolan dünlerin peşinde yarınlar
Eriyor duvarda zaman
Ha durdu ha duracak
Yirmidörtlük nabız

Yum güneşi
Gün öldü!

Mevsimden Eylül geçecek
Düşecek bir tel saça
Zamansız açan çiçekte
Solacak bahar

Yum güneşi
Bahar soldu

Şişşttt...
Geldim
Dar vakitlerine

Dakikan
Günün
Mevsimin
Ömrün olmaya

Gönlündeki cennetimde
Mabedimsin ya.
Vakit sevişme vaktidir...
Sus...

Yum güneşi
Yansın karanlık


Arzu Altınçiçek


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:03 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.