![]() |
Dursun Yeşil
AB Birliği
Bindokuzyüzaltmış çaldık kapını, Elli yıl beklettin, AB Birliği. Tastamam öğrendik, ölçtük çapını, Yarım asr teklettin, AB Birliği. Her gün bir mazeret bulur söylersin, Haçlı seferinde neler eylersin, Girdiğin ülkeyi her an meylersin, Şimdiden sarhoşuz, AB Birliği, Gönül eğliyorsun her gün bir demeç, Oyalanıyoruz almamak amaç, Bir gün düz ve eniş, diğer gün yamaç, Gerçek niyet belli, AB Birliği, Ezanlar rahatsız eder sizleri, Uyandırırsınız belki bizleri, Çökmemek gerekir sağlam dizleri, Aslın, neslin telli AB Birliği. Eksik bulmak için gördün Rumları, Ermeni vahşeti döktün kumları, Rol icabı bazen alsan gamları, Aslan tipli kurtsun, AB Birliği. Gelsen koparırsın eski bağları, Engel gösterirsin alçak dağları, Gençlerim yaşlanır öldür sağları, Siste av ararsın, AB Birliği. Misyonerlik yapmak başta işiniz, Mertlik yoktur serde gevşek kişiniz, Bizler yutulmayız kırmaz dişiniz, Dursunî istemez, AB Birliği. 17/12/2006 Dursun Yeşil |
Acaba
Dünyada güneş yaksa, gölgeye kaçarsın, Mezara bir hazırlığın var mı acaba? Gölgede üşüsen, sıcaklığı ararsın, Ölüme karşı, tedbirin var mı acaba? Yağlı, tuzlu, tatlı keyfine göre yerdin, Fakir fukarayı görür, güler geçerdin, Ana-baba, kul hakkı nedir düşünmezdin, Mahşer içinde hesabın var mı acaba? Kızıl et, dermansız halde gözünü açtın, Anan sana kol, kanat gerdi, masum baktın, Elden, ayaktan düşünce kenara attın, Bir ızdırabını düşündün mü acaba? Aslanlığına sevinme, yarın kedisin, Senden doğan da, aslan olacak bilesin, Dönme dolap binmeye devam edeceksin, Tabuttan toprağa hesap var mı acaba? Büyüklerin senin gibiydi bir zamanlar, Nerede asıp kesen, nice kahramanlar, Toprağa, taşa sor, belki seni anlarlar, Helâl kazanılmış, kefen var mı acaba? Bir narayla ödlerimizi patlatırdın, Toprağa gireceğini hatırlamazdın, Arkanda kalacak, o arabalardaydın, Kolsuz elbise giyesin, var mı acaba? Aldığın her nefesin hesabı gelince, Kılın bine yarıldığını hissedince, Amel defterin bomboş geri verilince, Hesap vermeye takatin var mı acaba? Dünya için devamlı harçlık biriktirdin, Malı yığdın, zekât, öşür, fitre bilmezdin, Belki ömrün boyunca camiye girmedin, Ölüm acısını düşündün mü acaba? El açıp yalvarana, Allah versin derdin, Allah’ın verdiğiyle, sen son sistem yerdin, Ölümü, mezarı, mahşeri düşünmezdin, Hesap günü, mazeretin var mı acaba? 26/8/2005 Dursun Yeşil |
Aç Gözlü Gemi
Ey şu rıhtıma yanaşan doyumsuz gemi, Kim bilir, seninle kimler kaybolup gitti. Sana binen garipler, bir daha dönmedi, Beni de al götür, yaşanır hal kalmadı. Kimlik sormazsın, sırasıyla bindirirsin, Kimse bilmez ki, nerelerde indirirsin, Elbiseli, çıplak nasıl olsa bin dersin, Beni de al götür, sevinir can kalmadı. Büyüklenenler senin yanında eğilir, Farklar kaybolmuştur, herkes eşit denilir, Bazısı binmeye koşarak kendi gelir, Beni de al götür, dayanır bel kalmadı. Güne gözünü yeni açmış, ya da yaşlı, İçinde, geride sevenler gözü yaşlı, Acıma bilmezsin, suratın çatık kaşlı, Beni de al götür, doyan nefis kalmadı. Ne haldedir acaba o götürdüklerin, Sıcakta, soğukta boyun eğdirdiklerin, Faydası var mı onlara gölgeliklerin, Beni de al götür, ağrısız baş kalmadı. Sen gitsen, diğeri gelir aç gözlü gemi, Durmadan boğuştuk, bilmedik dünya fani, Aç pencereni göreyim, binenler hani, Beni de al götür, konuşur dil kalmadı. Gündüz, gece, şafak, tan ağarırken hep sen, Gelirsin aklıma, çağrıldım sanırım ben, Haberini beklerken, korkudan titrer ten, Beni de al götür, dinlenir söz kalmadı. 11/8/2001 Dursun Yeşil |
Açar Kardelen
Sevgiyle üstüne basılan karda Buzları eritir, açar kardelen. Sevgiyle üflenip yakılan harda Közleri söndürür, açar kardelen. Dil, din, renk bakmasak, aşkla sarılsak Sevgi tohumuyla kökte karılsak Düşmana beraber küsüp, darılsak Denizi kurutur, açar kardelen. Bir metre kumaşa takıldı gözler Aranıp, sorulmaz, bilinmez özler Mana düşünülmez söylenir sözler Sevgiyle yeşerir, açar kardelen. Ne önemi vardır şekil, şemanın? Ne kastettiğini bilsek temanın Kime nasıl gider duysak nemanın? Adalet dağılır, açar kardelen. Herkes aynı olsa dostluk olur mu? Ne kadar yaşasan meydan kalır mı? Kul hakkı bilenler alıp, çalar mı? Beyinler gelişir, açar kardelen. Sevgiden nadide çiçek var mıdır? Birbirimize zülm, elde kâr mıdır? Coni fırsat kollar, kavga ar mıdır? Filizi boy verir, açar kardelen. Bencillik denizi, dağı bitirir Böyle gidilirse insan yitirir Şairler doğruyu öne getirir Kalplerde çimlenir, açar kardelen. 02/05/2007 Dursun Yeşil |
Adıyaman Gülleri
Adıyaman gülü açılır her gün, Delikanlı insan, şef Ziya Doğan. Mersin'den saldılar Türkiye'ye ün, Pirimiz şairdir, şef Fadıl Doğan. Yüksekleri karlı dağları beyaz, *******i çekilmez üşütür ayaz, Güzeldir kızları yaparlar niyaz, Türkiye incisi, Necmettin Beyaz. Sizlerden ayrılık yüreğe koyan, Şahsiyetler açık meydanda ayan, Yiğitlik dağıldı her yana şayan, Örnek arkadaştır, şef Bekir Döyan. Altı hazinedir petrol ve demir, Üstü yayla dolu çobanda emir, Her konuda vardır üstadımız mir, Emsalsiz şairdir, Abdullah Demir. Maden çeşidinden kullanılır tunç, Onlara sevindim kendimden utanç, Gelmez inşaallah şeflere usanç, Şefliği red etmiş, mirim Ertan Tunç. Eğrilip oturma, koltukta doğrul, Haksız olduğunda el öpde eğril, Sıkıştığın zaman yol bulup sıyrıl, Yakışılklıdır Abdurrahman Doğrul. Hayata küsmeyin yaşayınız şen, Engelli yolunuz korkmasın düşen, Çok olur önlere çukurlar eşen, İmtihan kazanmış, şef Ahmet Gökşen. Görüşürüz bir gün belki sizlerle, Başınız dik olsun sağlam dizlerle, Dursunî yenildi saklı gizlerle, Sizler şeflik yapın, güler yüzlerle. 30/01/2007 |
Affet
İncitilsem de, kimseyi incitemem, Her suçu kendimde ararım, bilemem, Gonca misali sana, bir şey diyemem, Sen sevmesen de, ben kalbimden silemem. Mazimizin hatırına affediver, Bülbül gülü, deli gönül seni sever, Saray kalbin, ustasını söyleyiver, Sevgilerin en üstününde bir gülüver, . Adımlarım, karıncaları ezmesin, Yaratanı görüp, ondan gücenmesin, Suçların hepsi ben de, ne diyen desin, Artık sevenler, birbirine küsmesin, Dün verdiğim bir demet gül hatırına, Boynum uzatırım, iste satırına, Duygular sığmaz şiirin mısrasına, Cezaya razıyım, Hak’ın rızasına. Senin kadar inceden düşünemedim, Odunluğuma say, bir delilik ettim, Sevgiye layık, eşsiz bir seni seçtim. Affedersen, handaki her şeyden geçtim. Gül de diken, ben de dil azap saçıyor, Bülbül güle küsmüyor, yine konuyor, Deşme ne olur, yaram tekrar kanıyor, Hakk bile günahkâr kulun affediyor. 21/04/2001 Dursun Yeşil |
Affet Beni Anne
Kardeşlerim erken ölünce, Dursun dedin, Gece, gündüz, üstüme kollarını gerdin, Benim hayırsız olacağımı bilmedin, Affet beni, sağlığında gülmedim annem. Bu da ölecek sandın, devamlı ağlardın, Çadırda, çok rezil bir hayat yaşardın, Bir düzine evlat, doğurmayı başardın, Affet beni, varlığında gelmediğim annem. Hastalansak, ottan, çöpten ilâç yapardın, Her hastalığımın yakısını sarardın, Altı evlat uğruna, sen hasta yatardın, Affet beni, ziyaret etmediğim annem. Sen bana ölmesin, ben sana ölsün dedim, Sağlığında yüce kadrini, hiç bilmedim, Ata olunca, ne çektiğini anladım, Affet beni, elini öpmediğim annem. Aramızda hükmederken hiç kıyamazdın, Analık ruhuyla bakar, azarlamazdın, Kabrinde ağlasam, yüzüme bakamazdın, Affet beni, dua edemediğim annem. Birazcık, yalaka evlatları severdin, Ben gerçekleri deyince, değer vermezdin, Kabir hayatının, azabını bilmezdin, Affet, en iyi senmişsin, bilmedim annem. 11/10/2005 |
Ağladım Ben
Anamdan doğunca, dünyaya baktım, şöyle, Kurtlar vadisindeyim diye, ağladım ben. Bu günleri görmüşüm, o günün diliyle, Dost ihanetine uğradım, ağladım ben. Anam-babam yalaka evladı severdi, Kocamış kurtlar, yavru kuzuyu geverdi, Çocukları seviyorum diye döverdi, Çeketimi başıma çekip, ağladım ben. Sıkışınca dost sanıp, kapısına vardım, “Elimden tutar mı? ” ümidiyle yalvardım, Dinledi, dinledi, ben de inandı sandım, Senin meselen dedi, döndüm, ağladım ben. Denemeden onu dostum oldu sanmıştım, Gerçi ben hiçbir zaman akıllanmamıştım, Denize düşünce yılana sarılmıştım, İlgilendirmez dedi, yandım, ağladım ben. Muhtaç olsa, gece açardı, telefonu, Yere kapaklandım, tanıdım, şükür onu, Akılsız kafam, daha çok yer, yaş odunu, Vay yalnızlığım dedim, döndüm, ağladım ben. Evde karıyla-oğlan uyladı kafayı, Bilekler güçlendi, oldular kabadayı, Domuzdan daha adidir, emmiler, dayı, Daha akıllanmadım dedim, ağladım ben. Kafam kocamandır, akıldan yoktur zerre, Anamdan doğduğum gibi, giderim kabre, Gelen, giden boynuzsuz buldu, hal nadire, Kabre girmeden öldüm dedim, ağladım ben. 30/09/2005 Dursun Yeşil |
Akdeniz
Uçsuz, bucaksız, göz alabildiğince Uzanan Akdeniz. Seni her sabah başka zikirle görmek, Ne güzel… Kızdığın zaman, dalgaların heybetli, Sevinçli olduğunda, kıyıyı okşayan dalgaların, Her vakitte farklı geliyor kıyıya, Hele gün doğumunda seni seyretmek, Sende bir başka aşkla doğuyor güneş. Gün batımında bir başka güzelsin. Senin gibi olabilmeyi isterdim. Ne kadar geniş ruhun var? Binlerce canlı içinde, ayrı bir alem, Kenarındaki kumsalda yürüyebilmek, Yağmur altında, kıyında gezinmek; Başka bir güzelliğin, Ruhumun derinliklerini okşayan sevecenliğin, Tüm sıkıntıları unutturuyor, duygusallığın, Seninle sarmaş dolaş olabilmek, Dostluğun ne güzel Akdeniz, Sendeki bir kum tanesi olmak isterdim. Bize her sabah başka nasihat verdin. Seni seyretmek, dünyadan uzaklaşmak, Gam, keder hiçbir kötülüğü hatırlamamak, Kötüleri hisleriyle baş başa bırakmak, Senin kadar gönlü geniş, Duyguları sınırsız olabilmek, Ne güzel her şeyi unutabilmek, Anlattığın dersleri hayatıma, Rehber edeceğim Akdeniz Dursunî’nin baş tacısın Akdeniz, Seni ömrüm boyunca unutmayacağım. 14/11/2006 Dursun Yeşil |
Allah'ım 1
Unuttuk senin zikrini yuttuk oltayı, Nasıl gelirim bu yüzle, sana Allah’ım? Cezaevi dünya atıyoruz voltayı, Hangi dilimle dua edeyim Allah’ım? Aldırmışlar doğduğumda ilk abdestimi, Doldurdum her çeşmeden getirdim testimi, Hoşuma gitmez işlere çektim restimi, Utandırma, rest çektiğim sendin Allah’ım? Bilmedim ki her nefes izninle alınır, Öğretmediler namazlar nasıl kılınır, Dünyaya tapar olduk kulların aranır, Hangi dizimle secde ederim, Allah’ım? Herkes inandığını doğru der savunur, Ebesine inanır gerçekten gocunur, Baksa kitabına her şey açık okunur, Temiz yanı olan kulun var mı Allah’ım? Zerreyken verdiğim sözleri tutamadım, Şeytanın tuzaklarından kurtulamadım, Camilerde bir vakitte bulunamadım, Musalla taşına, nasıl gelirim Rabb’ım? Anlayan kitabını kulların nadide, Varsa sevgilin kim bilir hangi vadide, Kandırdı kurtlar kuzuyu kozlar canide, Kula kul olmayan, kulun var mı Allah’ım? 26/05/2006 Dursun Yeşil |
Allah'ım 2
Gözyaşlarımla isterdim sana yalvarmak, On parmağımla ellerim açmak isterdim. Anmayanların yanından isterdim kalkmak, Hayatta her an seninle olsam Allah’ım. İsterdim masumların hakkını savunmak, Kullarına isterdim seçkin örnek olmak, Boyun eğebilseydim misal olgun başak, Çocuksu kalıp, sevgiye koşsam Allah’ım. İsterdim rüzgârlara karşı güçlü koşmak, Hedefe adım, adım aşkınla ulaşmak, Uygunsa fani dünyaya yeniden doğmak, Ezilmeden, ezmeden yaşasam Allah’ım. Mutluluğun tüm sınırlarını çizseydim, Zirvelerde çiçekler koklamak isterdim, Ana, baba kıymeti ölmeden bilseydim, Kar altındaki kardelen, olsam Allah’ım. Sıcaklarda meltem olup serinletseydim, Soğuklarda güneş gibi gülümseseydim, Denizlerde gemi olup yüzebilseydim, Elde fener olup, aydınlatsam Allah’ım. İsterdim bulutlar üstünde sonsuz uçmak, Gülmek isterdim tüm dertlerimi unutmak, İsterdim bir nebze balı her gülden almak, Arı gibi zikreden kul olsam Allah’ım. Her yaranın merhemi olup sürülseydim, Hac’ca gidip Kâbe’yi dolanmak isterdim, Peygamberimizi ziyarete gitseydim, Şeytana yakalanmadan ölsem Allah’ım. 30/05/2006 Dursun Yeşil |
Allah'ım 3
Karıncayı incitmeden yaşayabilmek, Kaç milyonda bir kulun yaşıyor Allah’ım? Mahşerde baş dik sana hesap verebilmek, Kaç binde bir kulun verebilir Allah’ım? Kimlikte, lafta hep Müslüman geçiniriz, Kıbleye dön deyince, beş vakit çok deriz, Kul hakkına kâfirden fazla gireriz, Kaç milyarda bir kulun mümindir Allah’ım? Camide bile zor saf tutarız önünde, Secdede aklımız alacak, verecekte, Ne okuduğumuz meçhuldur hangi rekatte, Rızan için namaz kılan var mı Allah’ım? Bizi parça, parça etti aciz bilginler, Kolaylaştırılmış bir din icat ettiler, Nerdeyse cennetten tapular verdiler, Son peygamberi üzmeyen var mı Allah’ım? Cemaat, tarikat, içten içe bölündük, Bir avuç Yahudi önünde hep sürüldük, Baş bulamadık, koyun misali kösüldük, Kitabını hiç yaşayan var mı Allah’ım? Yetimlerin yüzüne bakan yok, naçara, Fazlasıyla hak ettik, yüzümüz kapkara, Helâlı unuttuk, haram yemez, maskara, Sana layık kulluk yapan var mı Allah’ım? 17/6/2005 Dursun Yeşil |
Altı Mart'ta 1
Binlerce şehit, siz muhterem büyüklerim, Suratlarımıza tükürse, şükrederim. Doğacak o güneş, ümitsizce beklerim, Gel gör davanda sadıkları, Gazi Atam. Pantolon serbest, yıkılmadı Cumhuriyet, Bir metre bez parçasına, yoktur hürriyet, Gelmedi o istediğiniz medeniyet, Gel gör demokrasimizi, Mustafa Kemâl. Herkes döner koltukta, sürekli dönüyor, Kimsesizlerin ocakları, hep sönüyor, Şahsiyetler değil, para hürmet görüyor, Gel gör nam sahiplerini, Mustafa Kemâl. Kürkü değerliye secde uzaktan başlar, Bir bardak çayı, rüşvettir diye yudumlar, Her gün de değişiyor, koskoca adamlar, Gel gör haller nice olmuş, Mustafa Kemâl. Temelini kurduğun çatı, hep kavgalı, Demokrasiye kafalarımız kapalı, Beyinleri bıraktık, kürkümüz havalı, Gel gör türkülerimiz ne olmuş, Ey Atam. Hepimiz olduğumuz makamda küheylan, İsteriz odamıza masum girsin ceylan, Dayılıysa olmaz olur, kopar heyelan, Gel gör torpiller neyledi, sevgili Atam. 3/3/2005 |
Altı Mart'ta 2
Bırakıp gideli, yıl oldu altmış yedi, Karıştı birbirine, aslanlar ve kedi, Memur, işçi aç, lortlar kamarada yedi, Gel gör halimizi, Gazi Mustafa Kemâl. Seksen yılda gittik bir arpa boyu yolu, Yalvardık Avrupalıya, kaptılar kolu, Yıllarca boğuştu, barıştı sağı, solu, Gel gör altı martta karşılayanı, Atam. Sana yapacakları secdelerde yalan, İşimiz gücümüz dolandırmakla talan, Rüşvet alamazsak, sözümüz falan, filan, Kılık değiştir de gel, Ey Sevgili Atam. Seni karşılarız ellerde birer hortum, Ben ayaktakımındanım, yufkadır postum, Düşersem elimden tutacak yoktur, dostum, Bizi bir tek siz dinlersiniz, Büyük Atam. Devlet malı sere serpe, gizli paylaşım, Mideler şişer, başlar arada dalaşım, Ayak suçlu, baş kurtulur, budur yaklaşım, Ya kendin gel, ya vekilini gönder Atam. Yine kan ağlıyor, yaralı Musul, Kerkük, Aslanlar kayıpta, yarasalar hep ürkük, Siz gideli neler geçti, neler gördük, Dizde derman kalmadı, bekletme gel Atam. Her nutukta Türkiye güllük gülistanlık, Zengine aydın, fakire günler karanlık, Hepimiz birbirimize olduk, yağdanlık, Gel gör halleri, menfaat neyledi, Atam. 25/2/2005 |
Amerika
Küfredene bile elini öptürürsün, Dünya jandarması, eşkıya Amerika, Yağlı güreştesin, entrika işin gücün, Mertlik nerende, kokuşmuşsun Amerika? Dün kapitalist hainsin diye bağırdık, Akıllı gençleri safımıza çağırdık, Muhalefet olduk, sokakta çığlık attık, Dürüstlük senin nerende be Amerika? Türk’ün boş bıraktığı meydanı doldurdun, Zalimi destekle, masuma kan kusturdun, İktidarsızlara koltuğu sen buldurdun, Adalet nerende, gölgelik Amerika? Lider zayıf, muhalefeti çağırırsın, Yetiştirdiğin eşkıyayı çıkarırsın, Hedef temizlenir, başka kurban ararsın, Kurdu besleyen değil misin, Amerika? Talibanı, Ladin’leri besleyip saldın, Rusya’yı da yıktın, meydanda yalnız kaldın, Her yere uşağını idareci yaptın, Bu devran sana da kalmaz, leş Amerika. Derviş’ler yetiştirir başlara koyarsın, Kuzu postunda kurtsun, kim nerden anlasın, Delinir bu post da bir gün, çıplak kalırsın, Elini çek üstümüzden, boş Amerika. Dağıtmak için kurarsın, sinsi plânı, Sessizce koyarsın, göğüslere yılanı, Büyüyüp seni sokar, acıtır canını, Terörist ararsın, ey gaddar Amerika. 25/01/2002 Dursun Yeşil |
Amerika Var
Baş olacak kafa emrine uyar Başların ardında, var Amerika. Düğmeli kumanda, saygınlık duyar Dünya jandarması, zor Amerika. Bütün çıbanları yeniden kaşır Kazan kepçesini elinde taşır Hızı biter, dünya yeniden ışır Eşkıya babası, har Amerika. Babayı öldürür, oğlu esiri Bir gün yanlış yapar belli kesiri Masum ülkelerin azar nasırı Götürdüğün petrol, kâr Amerika. Çakalın hasımı aslanlar çıkar Gün gelir senide deliğe tıkar Kalleşlik halkını zamanla sıkar Dünya bir gün sana, dar Amerika. Ahiri zamanda meydan boş buldun Kuklaları başa koyarak daldın Büyük İsrail’e talimat saldın Senin sonun yakın, sır Amerika. Uydun takip eder, bomba atarsın Yahudi arkanda yan gel yatarsın Dursunî’leri tek celse satarsın At şimdi keyfince, zar Amerika. 19/07/2007 Dursun Yeşil |
Ana Yüreği
Ayağında cennet izni kazılı Evladı yakar mı ana yüreği? Alnında her türlü çile yazılı İsyankâr bakar mı ana yüreği? Nice acı, sancı çekerek yaşar Sırdaşını görse dolarak taşar Evlat kafa tutsa derinden şaşar Ateşe çakar mı ana yüreği? Buse tasasını sineye çeker Herkes biçeceği tohumu eker Anaların tadı en güzel şeker Karalar takar mı ana yüreği? Evlat, ata olur anlar anayı İş işten geçmiştir görür danayı Kaybedince ele yakar kınayı Acılar çeker mi ana yüreği? Kocası, evladı küçümser, horlar Küllenmiş, sönmüyor anada korlar Evlat hastalansa gözleri şorlar Boğazı sıkar mı ana yüreği? Ne kadar üzülse beddua etmez Yavru uyumadan yatağa yatmaz Yemeği tattırır, kendisi tatmaz Sevgisiz çıkar mı ana yüreği? Kahırlar, sitemler, ağartır saçı Mutlu bir hayatı yaşayan kaçı? Dursunî hissiyle söylüyor acı Mezara tıkar mı ana yüreği? 06/07/2007 Dursun Yeşil |
Anlamadılar
Keçi gibi inatçısın desen birine, Keçilerde isyan başlar, kuyruk dikine, Darılmayın, söyler söyleyen kendine, İnsan keçiden inatçı, anlamadılar. Bazıları kedi gibi dört ayak düşer, Kedi sahtekâr dedi diye arka döner, Kime ne desem alınır, küplere biner, En kötü ben dedim, yine anlamadılar. Ha o, ha bu hayvan, birbirine ne fark var, Birine sevinir, diğerine de kızar, Hayvanlar değişmedi, insanoğlu azar, Medeni olalım dedim, anlamadılar At misali kişneme desen muhataba, Atların gözünde olursun, sen en kaba, İltifat için söylesen küser akbaba, Kartallar yüksek uçar dedim, anlamadılar. Aslanımsın deyip, sırtını sığazladım, Adama hayvan dedim, en çok ben yarandım, Aslan da insan benden aciz dedi, yandım, Ne desem yaranmam, beni anlamadılar. Ha o, ha bu hayvan, birbirine ne fark var, Birine sevinir, diğerine de kızar, Hayvanlar değişmedi, insanoğlu azar, Medeni olalım dedim, anlamadılar. Bana hayvan demek, hayvana hakarettir, Onu herkes güdemez, beni güdecektir, Bütün insanlar sonsuz saygıya layıktır, İnsana hayvan diyemem, anlamadılar. 27/7/2001 Dursun Yeşil |
Anlat Anne
Dokuz ay on gün bilmem nasıl taşıdın beni, Doğarken de ne ıstıraplar çekmiştin, anne. Kırklıyken bile uyutmaz çok üzerdim seni, Apalarken de sıkıntı yaşatmıştım, anne. Yaptıklarımıza ikimizde pişman olduk, Ettiklerimizi şimdi karşımızda bulduk, İş işten geçti gül misali sararıp solduk, Yürürken, sırtında taşırken, üzmüştüm anne. Sıra bana da geldi oldum sıradan baba, Devirler değişti evlatlar sığmıyor kaba, Konuştuğum beğenilmez, sözüm kaba, saba, Çektiklerini şimdi iyi anladım, anne. Sağlığınızda ne gün bildim ne kıymetini, Şükür her hafta yaptım mezar ziyaretini, Anlasam, anlatıyor taşlar vaziyetini, Ben gelmeden anlat şu durumlar nedir, anne. Sanki hiç gelmeyecekmişiz gibi gezeriz, Bir gün sıra bize de gelecek düşünmeyiz, Her şeyi söyler toprak altından dilleriniz, Allah affeder diyerek, geçiyoruz, anne. Torbaya toplananlar önümüze konunca, Hesap varır varmaz tastamam sunulunca, Seçilir mavi, kara sonuç duyurulunca, Günahsız gelmek istiyorum, anlat sen anne. 10/05/2006 Dursun Yeşil |
Anneciğim
İki yılı on bin yıl gibi uzun geçtim, Hâlâ bir haber göndermedin anneciğim. Yine geldi, bir Anneler Günü, sensizim, Yokluğuna dayanılmıyor, anneciğim. Mezar taşların bana sanki el sallıyor, Sana dua etmeden, eve geçilmiyor, Unutup geçsem hayalin sitem ediyor, Sensiz bu hayat mezarımdır anneciğim. Sen inandın görünce, mahşer alemini, Bize isterdim, sualleri bildirmeni, Evlat, dostların yarım asırlık eşini, Artık uyanın diye söyle, anneciğim. Ah çıkıp anlatsan bir yaşadıklarını, Çevrene topladın giden çocuklarını, Unuttun mu, hatırla bıraktıklarını, Yetiş, kucakla beni, kokla anneciğim. Annesiz bir anneler günü olmaz olsun, Yerin doldurmadı, ne bayramlar, ne düğün, Ya beni de aldır yanına, ya bana dön, Bu son arzum, hasretlik bitsin anneciğim, Biz kavuştuğumuzda, bak hallerimize, Allah’ın hükmüyle emretmedi o anne, Senin gibi eyvah diyecek, yok bahane, Geri dön uyar desen, geçti anneciğim. Mezar taşların dile gelip söyleseler, Neler anlatır, insanlar dinleseler, Taş parçası deyip, habersiz geçmeseler, Birbirleriyle boğuşmazlar, anneciğim. Dua diye çığrışan dili anlasalar, Asırlardır ayakta, taşlara baksalar, Kan emerler miydi, masumdan yarasalar, Anlatacak çok haberler var, anneciğim. Elli yıl namussuz yaşamış, hacca gider, Kul hakkı olanlar, Hakk divanında ne der, Yaratan bilir ama kuldan şahit ister, Kul hakkıyla giden, ne söyler anneciğim. Anneciğim, seni üzdüm boynun büküldü, Dert küpüyüm, ağzım açılınca döküldü, İyiler Hakk’a yürüdü, tek, tek gömüldü, Kıyamet kötülere kopar anneciğim. 24/4/2001 Dursun Yeşil |
Annem
Anneler günün kutlu olsun, güzel anneciğim, Sağlığında söyleyip, elini öpemediğim, Ölünce değerini anladığım anneciğim, Ruhunla kucakla beni, ver elini öpeyim. Mezar dar, sapıtma tahtaları yakın başına, Her hafta uğradım ama bakmadın gözyaşıma, Söylediklerimi yalan mı sanmıştın ey ana, Doğruluğunu görünce, baş eğdin garibana, Sapıtma tahtasına vurmadan inanılmazmış, Aramızı açanlar ne yazık şeytana kanmış, Yapılanlar yana kâr kalmaz, kalpleri kararmış, O kötülüğü yapanlara cehennem mezarmış. Mezara bakınca görünür cennet ve cehennem, Müsadenle öpeyim ayağını garip annem, Bayram yakın, babam yok, ev bomboş, sensiz ben sersem, Elin niyetine olur mu mezar taşın öpsem. Anneler gününde seni kaybetmek, çok, çok acı, İnşallah mahşerde giydirecekler sana tacı, Rabb’ım izin verir, olursun bana şefaatçi, Kim bilir benim için ne kadar çekmiştin sancı. Dursun demişsiniz, oda durmayacak ölecek, Yaratılanlar o ölüm acısını görecek, İster istemez hepsi huzura getirilecek, Defterde ne varsa, hesaplar tek, tek görülecek. 14/12/2000 Dursun Yeşil |
Anneme
Üç yıl sanki üç bin yıl gibi uzadıysa, Bu hep sana olan hasretimdendir anne. Annelerin hatırlandığı gün hüsransa, Ben mezar taşlarınla konuşurum anne. Mutluluğun taşların dilinden okunur, Adaletsizlik masumlara çok dokunur, Tavuk misali yapılan tövbe okunur, Senin yerinde yatmayı isterdim anne. Kuzgunlar dağıldı, kokuyu alırlarsa, Pervane olurlar, elde avuçta varsa, Meteliksiz yaşadı, biraz rahat yatsa, Hayırsız evlatlar, bollukta naçar anne. Burunlar Kaf Dağını gölgede bıraktı, Cahiller gidenler cevap vermiyor sandı, Hakk’a uzak, umut ettiği yer cennetti, Her şey Allah’tan dediler, suçlu kim anne. Allah kötülük emretmem diyor kitapta, Bizde laf çok, ümmeti Muhammed bitapta, Anne pişmanlığın söyle, bir an kalkıp da, Belki inanırlar, aynı olanlar anne. Seni hatırlamadan geçmiyor günlerim. Bazen rüyaların bitmesini istemem, Sarmaş dolaşız, sanki hiç ayrılmamışım, Uyanmak yaşamaktan da acı ey anne. 24/01/2002 Dursun Yeşil |
Arada
Doludan doluya taşar kazanlar, Kurusu kavrulur, bomboş arada. Dünyayı doldurdu doyup azanlar, Midesi zil çalar, acın arada. Çevremizi sardı kuyu kazanlar, Gerçek diye yalan dolan yazanlar, Meydana çıkmayıp gizli tozanlar, İnsan kılığında, gezer arada. Kuru ekmek bulsa yiyecek açlar, Toklara takılır altından taçlar, Kara kucak oldu şimdiki maçlar, Efendi olanlar, masum arada, Boynuzlular fırsat vermez kabağa, Ne koysan yutarlar, büyük tabağa, Sıkışır terk eder gider sapağa, Er kişi sırıtır, kalır arada. Dursunî yaşadı ömrü tersinden, Başkası giderken geldi mersinden, İtiyor insanlar elin tersinden, Herkes bilir ama, susar arada. 15/10/2006 Dursun Yeşil |
Arıyorum
Yere düşen bir damlada, karda, tanede, Yerden biten bir tohumda, çiçekte, tende, Ağaçların yapraklarının her birinde, Bulamadığım sevgiliyi arıyorum. Beşikteki bir çocuğun kurdelesinde, Doru atların salkım saçak yelesinde, En yüksek dağların amansız zirvesinde, Yeryüzünün ilk ustasını arıyorum. Meleşen kuzucukların ince sesinde, Kavalı çalan çobanın kepeneğinde, Sisle kaplı engin dağların eteğinde, Yitirdiğim mücevherimi arıyorum. Haber yazan gazetenin her satırında, Köyümün ovasında, dağında, kırında, Yurdumuzun her şehrinde, kasabasında, Bir köşe dibinde kendimi arıyorum. Ağızda bir avuç kemik konuşuyorum, Neler konuştuğumu ben de bilmiyorum, Kimi bulsam gördün mü diye soruyorum, Görülmeyen aşkı, sevgiyi arıyorum. *******in şafağında, günün sonunda, İçtiğim her yudum su, hava, soluğumda, Bolluğumda, darlığımda, yokluğumda, Çocukluğumu, gençliğimi arıyorum. 15/3/2001 Dursun Yeşil |
Arkadaşım
Önünde yol iki bakıp seçersin, Dumanlı, dumansız seç arkadaşım. Kötü dost yoldaşsa atıp geçersin, Tadına aldanma, geç arkadaşım. Verdiğin paralar alır ev, arsa, Çevrende dönenler kaparlar parsa, Öksürük sıkınca hoplarsın terse, Rahat yatamazsan, uç arkadaşım. Taneyle, nefesle başlanır baştan, Tok tutunca keser ekmekten aştan, Zaman ayırırsın emekten, işten, Adam etmez seni, koç arkadaşım. Devlet vergi alır, duman yeldedir, Ekmek parası yok onun beldedir, Yarası gırtlakta, ağız, dildedir, İster vazgeç, ister iç arkadaşım. Kendine saygın yok, düşün eşini, Başlarsan bırakmaz kesin peşini, Kömüre çevirir erken leşini, İs bağlar ciğerler, iç arkadaşım. Yanar isi kalır parmak, dudakta, Kanseri başlatır kalsan batakta, Uyku yerine hep nöbet yatakta, Bilen bilmeyen der, *** arkadaşım. Bağımlı olanlar hiç de caymadı, Ömrünü yakanlar ondan aymadı, Dursunî ağzına onu koymadı, Fayda yok, zarar çok, kaç arkadaşım. 09/02/2007 Dursun Yeşil |
Asi Sözlerim
Çevremde görünce şer olayları Dileğimde gitti, asi sözlerim. Hak’tan istemedim tüm kolayları Eleğimde bitti, asi sözlerim. Dostlar kucağında görünce közü Söyledim bilmeden, ağzımdan sözü Bakan bende gördü kurumaz gözü Eşiğimde yattı, asi sözlerim. Kalbimin bitmiyor her gün sızısı Anlamadım, belki alın yazısı Soframda beslendi hasım tazısı Döşeğimde yattı, asi sözlerim. Kapıcısı olmak, aciz muradım Geçen günlerimi mumla aradım Nerde hata yaptım, ince taradım Köşeğimde bitti, asi sözlerim. Damarımdaki kan devrini bilen İlk oldu defterden ismimi silen Kandığım sözlerdi gönlümü dilen Kaşığımda bitti, asi sözlerim. Her an esen rüzgâr, istedim durdu Aldanıp besledim isyankâr kurdu Zayıf anı bulan alnımdan vurdu Kasığımda bitti, asi sözlerim. Yokuş çıkamadım, inmedim düze Kurak yaz sonuyum, yaklaştım güze Dursunî sözleri nasihat size Beşiğimde yattı, asi sözlerim. 22/07/2007 Dursun Yeşil |
Askere Gidiyorum
Beş mart sabahı şafak atınca, Yirmi ay için yola koyuldum, Sevincimden coşup uçuyordum. Ancak, Bilecik ilinde durdum. Verdiler bir potin, bir çuval, Giyinip aynaya bakıp, güldüm, Tarakla, aynayı yolda attım, Güzelim saça elveda dedim. Üç ay sonra, oldum bir onbaşı, Atıp elimi, çektim kurayı, Edirne il jandarma alayı, Çıktı, öğlesine sevindim ki. Neler öğretti, bir bilsen canım, Paran, mektubun, can arkadaşın, Başkasından fayda yok, bilesin, Arkadaşı çok iyi seçesin. En çok ve en iyi öğrendiğim, Sabırla, sonsuza dek beklemek, Sevgiye öğle susadım ki, Allah bilir nasıl yandığımı? 17/9/1981 Dursun Yeşil |
Ata'm 1
Atam, bize hür bir Türkiye bıraktınız, Yerinizde huzurla uyuyup, yatınız, Tam altmış üç yıldır, öksüz, garip, yalnızız, Millet olarak aynı yerde saymaktayız. Milletimi uyandırmamak istiyorlar, Bizi avanak, kara cahil sanıyorlar, Her gün gençliğe hitabene bakıyorlar, Atam, anlayacak zekâ yok, arıyorlar, Sizin gibi liderden çok utanıyorum, Yeriniz hâlâ dolmadı, üzülüyorum, Herkesi Atatürkçüyüm der görüyorum, Gerçekçi az, çoğu riyakâr, sanıyorum. Kadın-erkek hep beraber tek yürektiniz, Araç yok, topu-mermiyi elde çektiniz, Bizim gibi nesile emanet ettiniz, Okumak için kontenjan beklemekteyiz. Üniversiteye üç milyon başvuracak, Üç yüz bin öğrenci kazandırılmayacak, Boş kalan avare, sokakta dolaşacak, Ya mafyalar, ya eşkıya sahip çıkacak. 01/02/2001 Dursun Yeşil |
Ata'm 2
Altmış üç senede, bir arpa boyu gittik, Kimliğimizi dünden bugüne kaybettik, Değerli bıraktığın lirayı yedirdik, Ekonomist yok, Amerika’dan getirdik. Atam, sana yazacak daha çok haber var, Kışlar bahar gibi, yazın da yağıyor kar, Zenginlerimize her gün kâr üstüne kâr, Memleketimizi doldurdu, uyanıklar. Atam, sen hiç üzülme, gençliğin halleder, Gerekirse, yolunuzda canımız gider, Bu bayrağımız artık gönderden zor iner, Azmimizle nice zaferler, bizi bekler. Ah bir dirilsen onlardan başlarsın kesmeye, Yedikleri haram, ağız açık esnemeye, Menfaatlerine dokununca da çevreye Saldırıyorlar, ses çıkaran olmadı, Atam. Seni sevmek söylemekle olmaz, bilmiyorlar, Sözünü uygulamak, sevmek anlamıyorlar, Düşmanın yapmadığını halka yapıyorlar, Eziliyoruz, ses çıkaran olmadı, Atam. Atam tekrar dirilmeyeceğini bildiler, Hepsi bir ağızdan Atatürkçü kesildiler, Gençliğe hitaben, aynen gerçekleştirdiler, Kan mı bozuldu, sahip çıkan olmadı, Atam. Dediniz, bu köylü milletin efendisidir, Tek hatırladıkları gün, genel seçimdedir, Beş yıl geçer aradan, herkes geçimindedir, Dilenci olduk, sahip çıkan olmadı, Atam. İlim açılmakla olur, sanıyorlar Atam, Bir metrecik bez parçasına takıldı kafam, İlim öğrenmeye zararı var mı be adam, Beyinsizlere ses çıkaran olmadı, Atam. Dişi tırnağa takıp kurtardınız ülkeyi, Parça, parça bölmek istiyorlar Türkiye’yi, Dinli dinsiz arıyorlar, alevi, sünniyi, Düşman kesildik, sahip çıkan olmadı, Atam. Türk gençliğiyiz, biz gerekeni yaparız, Sizin gibi atası olan evlatlarız, Kılıç kalem oldu, biz tahsil yapacağız, Benliğimizi her an unutmayacağız. 10/5/2001 |
Ata'ma Şikayet
Her yere farklı bir büstün diktiler, O gül cemalini görmedik, Ata'm. Sözlerin üstüne yalan ektiler, Bizi senden uzak tuttular, Ata'm. Her kitapta farklıydı aynı resim, Sözün değişik yazdı bazı kesim, Ölüm günün değil belki on Kasım, Bizi senden uzak tuttular, Ata'm. İl de, ilçeler de farklı yapmışlar, İzinden gitmeyip bazen tapmışlar, Çıkar uğruna yollara sapmışlar, Bizi senden uzak tuttular, Ata'm. Ah dirilip de bir ortaya çıksan, İki yüzlüleri hapise tıksan, Kestirmekten bazı başları bıksan, Bizi senden uzak tuttular, Ata'm. Çıkıp meydanlara nutuk attılar, Memleketi düşmanlara sattılar, Sözlerinin arkasına yattılar, Bizi senden uzak tuttular, Ata'm. Devamlı yönetti şu taklacılar, Halktan gerçekleri hep sakladılar, Aldılar karayı tam pakladılar, Bizi senden uzak tuttular, Ata'm. Ayet, hadis değil, hurafe doldu, Türbelerde tavaf yerleri oldu, Yalaka güçlünün maşası, koldu, Bizi senden uzak tuttular, Ata'm. On Kasım'da meydana çıkacaklar, Palavra atmaktan hep bıkacaklar, Sapık biri çıksa tam tıkacaklar, Bizi senden uzak tuttular, Ata'm. Yetmiş yılda bir metre gidilmedi, Lortlar kamarası hiç itilmedi, Üç beş avam derdine yetilmedi, Bizi senden uzak tuttular, Ata'm. Ağalık, töreler devam ediyor, Halkın sıkıntı da bedel ödüyor, Dursunî'nin sözü boşa gidiyor, Bizi senden uzak tuttular, Ata'm. 09/11/2006 Dursun Yeşil |
Aynalar
Daha dün gibi hatırlıyorum sizlerde, Taze bıyıklarımı görmüştüm aynalar. Ne kadar hızlı geçti zalim senelerde, Kır düşmüş sakalı görüyorum aynalar. O görüntülerimi dondurabilseydim, O güzelim günlerimi geçirmeseydim, Yarım asır yaşamadan öksürmeseydim, Gençliğimi geri getirseniz aynalar. Bir sağa, bir sola taradığım saçlarım, Tel, tel kaldılar, her gün elimle tararım, Sabahda normal akşamda yorgun yatarım, Yaşım elli olmadan bittim be aynalar. Size yalancısınız desem, değilsiniz, Yıllarım ne çabuk geçti bir bildirseniz, Yakında eli değnekli yürü dersiniz, Ömründe hiç yalan söylemeyen, aynalar. İlkokul, liseli yıllarım dün gibidir, Kuru ekmek yediğim şu ağaç dibidir, Hepsi hafızada sabit hatıralardır, Unuttuklarımı söyleyin, siz aynalar. 16/12/2005 Dursun Yeşil |
Aynı Kafatas
Ağalar hep aynı esip yağmışlar, Değişen bir şey yok, aynı kafatas. Boyun eğmeyeni kesip eğmişler, Değişmiş bir hal yok, aynı kafatas. Ağalık oğula sırayla geçmiş, İstenen olmazsa tırpanla biçmiş, Sevdiği kafayla şarabı içmiş, Aynı sefa, keyif, aynı kafatas. Her dönemde aynı haltı yemişler, Çıkarları için tamam demişler, Hortumlayıp durmuş aynı emişler, Aynı senaryolar, aynı kafatas. Ha Ashabı Kehf'ler veya Bilâl'ler, Doğmuş onlara da dolgun hilâller, Sükûn bulur gider çirkin celâller, Ağalar değişmez, aynı kafatas. Ashabı Kehf'in o kıtmiri bile, Çobana yapmamış değişik hile, Hak yolda kalmadı çekenler çile, Uyanmıyor kullar, aynı kafatas. Dursunî Allah'a asi olmaz, Kur'an, hadis varken geri kalamaz, Geçici ağaya zaten yalvarmaz, Şeytanın yolunda, aynı kafatas. 11/11/2006 Dursun Yeşil |
Ayşe Abla
Yıl iki bin yirmi bir ocak, pazartesi, Komşuya kadın gelmiş, Allah sevgilisi, Büyük evliya Rabia Sultan velisi, Ellerine diken batmasın, Ayşe abla, Aşıktım sultanlar sultanı Rabia’ya, Görebilir miyim diye yattım rüyaya, Rüya boş, ama kavuştum gerçek sahraya, Ne olur, gül yüzün solmasın Ayşe abla. Korktum, yakalanmaktan, palavra atmadım, Allah dostlarına yalan sevgi sunmadım, Sizi Allah korur, ben halime yanarım, Gözlerine yaşlar inmesin Ayşe abla. Sana gelen dertler bana gelsin isterim, Eyüp Sultan aşkına, sabırla beklerim, Vekilim, şahidim, dostum, yücedir Rabb’ım, Nur yüzüne gölge düşmesin, Ayşe abla. Çebiş köyü, Manavgat, Feslikan yaylası, Dur durak yoktur, hastalara şifa tası, O kıymetini bilenlere, kardeş bacı, Sana Allah’ım dert vermesin, Ayşe abla. Yanlış düşüneni saniyede bilirsin, Ceza mahşere kalmaz, burada verirsin, Cezaları veren Allah’ı çok seversin, Kalem kaşların çatılmasın, Ayşe abla. Paçavraydım, elbiselik kesen terzimsin, Çok uğraştırdım, gerçek marifetliymişsin, Sağlam dikiver, bir daha hiç sökülmesin, Neşen artsın, hiç bozulmasın Ayşe abla. Tanıştır beni İbrahim Hakkı dedeyle, Kalan ömrünüz geçsin, gülmekle, neşeyle, Rabb’ım dostlarına günleri bahar eyle, Şifalı sözlerin durmasın Ayşe abla. Sizi tanımak bana da büyük şereftir, Son arzu ve isteğim, sizden şefaattir, Nalınlarınız bile, benden değerlidir, Ayağına diken batmasın, Ayşe abla. Hayır dua da bu aciz kulu unutma, Arasatta görürsen elini uzata, Kurtulsun bu günahkâr, zavallı, zevatta, Şifacı dillerin susmasın, Ayşe abla. Acizane Dursun, kurban emirlerine, Allah akıl versin, benim gibilerine, Nasihatle haddim bildiren dillerine, Üzüntüler, dertler inmesin, Ayşe abla. 15/1/2001 Dursun Yeşil |
Baba
Beş kuruşa alıp, alfabeyi öğrenen, Kuru ekmeğe muhtaç, yetim büyütülen, Çevresinde kalmamış, ihanet etmeyen, Yaşadığını dinlemek isterdim, baba. Hatırını sormayanlar cenazendeydi, Suratlarına tükürecektim, üzerdi, Çakallarla beraber oldu, bizim kedi, Beni kurtlar sofrasında, bıraktın, baba. Nice zorluklarla yaptığın ev bomboş, Kapısı siz olmadan açılmıyor, nahoş, Halimizi seyredersindir, gözlerde yaş, Beni, kuzgunlar parçalayacaklar, baba. Askerliğini bile bazen anlatırdın, O boş kalbinle, kötülere çarpılırdın, Hiç bir kimsenin tavuğuna kiş demezdin, Haller nicedir kabirde, ey garip baba. Sana ne söylesem yok, yok der inanmazdın Allah’ın kitabını da açıp bakmazdın, Dertleri, tasaları içine atmazdın, Evlatlar sana yardım ettiler mi, baba. 5/12/2005 Dursun Yeşil |
Babam 1
Kendin aç gezerken beni doyurdun, Mezarda rahat yat, rahmetli babam. İhtiyaçlarını tek tek sayardın, Huzur içinde ol kıymetli babam. Küçük memurluğu bulamıyorum, Helâl lokmayı da alamıyorum, Terzide, bakkalda kalamıyorum, Dediklerin doğru, çıktılar babam. Seni yıkamayan aklımı çeldi, Onun hileleri taşları deldi, Nasihatlerin hep başıma geldi, Haklıydın anladım, yıktılar babam. Her zaman mihnetsiz baş dik yaşadım, Gururu, kibiri cepte taşıdım, Nasihat ederken ben hep yaşıdım, Hainler aldattı, ektiler babam. Uçuruma geldim destek çekildi, Sıktıkça dişlerim erken döküldü, Yolundu saçlarım peruk takıldı, Dünyada hardayım, yaktılar babam. Param bol gezerken dostum çoğudu, İflasım duyuldu kimse yoğudu, Bıraktığın evden avratta koğdu, Dediğin durumu, yaptılar babam. Fırsat arayanı kıs kıs güldürdüm, Sonra da kahrından anam öldürdüm, Yaşarken postumu çoktan deldirdim, Haklıymışsın bildi, Dursunî babam. 15/12/2006 Dursun Yeşil |
Babam 2
Bu devran sırayla uğrayıp geçer, Üç gün yataktayım, bıktılar babam. Bizden olanlarda aynı yol seçer, Dişlerimi tek, tek, çektiler babam. Yapılan teklifler nasihat deldi, Kurtlar kuzu olmuş, postunda geldi, Kolay para almak rüzgârsız yeldi, Şeytan kancasını, taktılar babam. Elma şekerini bana sundular, Bıraktığın mala hemen kondular, Çırıl, çıplak kaldım dilden yandılar, Karşıma geçerek, baktılar babam. Şeytanı şaşırttı dostum şeytanlar, Çoktan yoldan çıktı bağlı kaytanlar, Maziye karıştı atlı faytonlar, Elimle başıma, sıktılar babam. Bende sana tahta çanak koymuştum, Gençlikte sizlere bulup oymuştum, Senden tiksinerek çoktan doymuştum, Buydum, sıcak yerde, şıktılar babam. Dökülen dilleri yürekten sandım, Bana bakarlar mı diyerek kandım, Son günlerimde kor içinde yandım, Halimi görünce, sektiler babam. İhtilâl yapmadan iktidar gitti, Hak'kın adaleti dünyada yetti, Ahların önümde aşılmaz setti, Dursunî'yi kabre, çaktılar babam. 06/01/2007 Dursun Yeşil |
Bana Ne
Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın, Komşunun acısı derin, hiç uğramazsın, Hasta anana, kardeşlerine bakmazsın, Bana ne deyip geçen sen de insan mısın? Bugün güler geçersin, yarın ne olacak, Bu gençlik, sağlık, kimde ebedi kalacak? Açılmak için koşan gül bile solacak, Seyreyle, gün gelir sana da uğrayacak. Dünkü yoksulluğu, bugün çok tez unuttuk, Haddimizi bilmedik, harmanı savurduk, Düşmanlarımıza el açar, halde olduk, Bana ne deme hakkını nerede bulduk. Gülme komşuna, yarın gelirse senin başına, Muhtaç olacaksın, kuru ekmek aşına, Hesaplı git, belki erişirsin yarına, Bana ne deme, insanlığımız adına. Bana ne dedik, düşürdük kardeş, kardeşe, Aslanlar doydu gitti, çakal geldi leşe, Gül ömrünü yaşayacaksın, nerde neşe, Bana ne diyenler, en sefil hale düşe. Hiç olmazsa bir kez hal hatır sormalısın, Hata yapan kardeşini uyarmalısın, Yaptığına pişman olur, sevap alırsın, İnsanlık yap, gerisine karışmayasın. 10/05/2001 Dursun Yeşil |
Başım
Hep çok sevdiklerim arkadan vurdu, Akıllanmıyor şu, beyhude başım. Bilmedim yararlı, yararsız kurdu, Cahilce kararlı, uykuda başım. Kuru, yavan, tuzlu doyurdu aşım, Eğilmedi hiç bir zaman da kaşım, Hafif olmaktansa tam kalsın taşım, Dik gezmeyecekse, gömülsün başım. Diğer canlılardan farkım olmazsa, Yetime hizmette daim kalmazsa, Hayırlı dualar kabre gelmezse, Yağlı urganlara, asılsın başım. Haksızlığa susan dili taşıyan, Kula kul olarak ömrü yaşıyan, Kurumuş yarayı bazen kaşıyan, Hak’ka eğilmezse, kesilsin başım. Sevgiyi dağıtan dili özlerim Yürekten bağlanmış dostu gözlerim, Sadık dost yoluna çöksün dizlerim, Sözünü tutmazsa, alınsın başım. Bulur nasıl olsa her yerde ölüm, İnsanlar söylese herkese gülüm, Dursunî öğrense birazcık ilim, Namertçe giderse, çalınsın başım. 23/03/2007 Dursun Yeşil |
Başkan
Büyük umutla oyları verdik adına, Üç beş günde vardın döner koltuk tadına, Zengin belediye, el açtı ona, buna, Beş on pasolu garibi de sattın başkan. Öğrenciler sabah-akşam her gün perişan, Kimler acaba bu pastadan paylar kapan, Seçim zamanı nasıl da inandı Şaban, Memuru, öğrenciyi rezil ettin başkan. Üç yüz personelin bedava nasıl biner, Bizde bu devletin kuluyuz, nedir hüner, Beceriksizlik ne zamana kadar gider, Bütün Eğirdirliyi rezil ettin, başkan. Mühendisi temizlikçi başı ettiniz, Dört otobüsü de çöplüğe terk ettiniz, Üç beş kazı gütmekten, aciz imişsiniz, Umut bağlayanları mahcup ettin, başkan. Baba adı yetmez çalışır beyin gerek, Eğirdir düzenli, yeter çarkı döndürsek, Marifet döner koltuktaysa, değiştirsek, Oy verip koşanları utandırdın başkan, Yemek davetine koşar adım gidenler, Fakir fukara ne yer düşünmeyenler, Dün abi deyip, bugün selâm vermeyenler, Çarşı pazar esnafı rezil ettin, başkan. Satacak yer kaldı mı kıyı, köşe de, Resmini görüyorsun, gölde, şişeler de, Vaatlerinizi yaptın mı, hizmetler de, Kürk sırtına bol geldi, rezil ettin başkan. Kalan günlerinde aklı başına topla, Seçmenini inandır, yapılan icraatla, Yapamayacaksan ayrıl, gitme inatla, Doğru söyledim, beni rezil etme başkan. 9/11/2001 Dursun Yeşil |
Bayrağım
Sen dalgalan bayrağım, şehidim rahat uyusun, Her muradı seninle gerçekleşir, bu ulusun, Sana, şehitlere dil uzatanlar susturulsun, Üzerindeki renkte kanımızdandır bayrağım. Hürriyetin varlığı seninle arşa çıkıyor, Düşmanlar indirmek için bir fırsata bakıyor, En küçük açığımızı bulabilen şakıyor, Varlığımızın göstergesi, dalgalan bayrağım. Senin uğruna nice kanlar her gün dökülüyor, Esir milletlerin kalbi, yerinden sökülüyor, Maziyi hatırlayıp, gazilerimiz ağlıyor, Aziz milletim, bir daha ağlamasın bayrağım. Sen dalgalandıkça, çatlamalı düşmanlarımız, Nefeslerimiz seninle, sensin can damarımız, Bize ah etmesin, Ulubatlı Hasan’larımız, Bizler ağlasak da, sen hiç hüzünlenme, bayrağım. Kıymetini bilmeyenler, sana saygı göstermez, Gökten insen, kıymetin bilinir, şimdi bilinmez, Onu yaşayan canlara sormalı, iz silinmez, Rüzgarlar farklı esse de, sen dalgalan bayrağım. 27/11/2001 Dursun Yeşil |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:27 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.