![]() |
Ali İlik
Acılar Demlenirken
Ya da her sineye çekişte yaptıklarını, daha çok süzmeliydim acımı. Çok önemli sonuçlar doğuracağını kestiremediğim, başta basit gibi görünen bu üşengeçlik sonrası şimdi, acılarım tüm çapaklarıyla beynimde, kalbimde, bu çok klişe “aşk organlarının” (!) haricinde daha bambaşka yerlerde vücuduma ait. Durup durup ilişkimi gözden geçirme uğraşlarım da yoruyordu beni açıkçası. IMF’nin bilmem kaçıncı gözden geçirmesi gibi de değil hani üstelik. Parasal bir şey değil yani. Aksine, tam anlamıyla ruhsal bir analiz çabası. Ruhla ilgili tüm sorguların çok yorucu olduğu da herkesçe bilinir. Yoruluyordum, her şeyde yoruluyordum. Aklımın en azından yarısı belki de 151/200 ü sendeydi: bizdeydi. Matematik yapmaya çalışırken, ağzımla bateri ritimleri tutarken, yemek yerken… Filanken ve falanken… Yine oturdum bir şeyler karalıyorum işte. Acılarım azalacak sanki dünyadaki en iyi şiiri (?) yazsam! Azalır ama ya değil mi? Bak yine tereddüde düştüm. Ne yapacağız şimdi? “Bir dediğin bir başkasını tutmuyor” suçlamanla, “Tereddüde herkes düşer” savunmamın karşılıklı mücadelesini izlemek de istemiyorum. Onu istemiyorum, bunu istemiyorum... Ya ben vallahi yorulmuşum. Beni yorarken yorulmadın mı hiç? Neyse bitti işte. Oh! Bu sefer galiba bitti. Kaçıncı “bu sefer galiba” deyişim kimse bilmez ama ““bu sefer galiba bitti.”” Ve ilk kez bu kadar cesur, umarsızca söylüyorum bittiğini: bittiğimi. Bitmesi bir şeyin, ona dair kıvranmaların da bitişi midir? Yoksa yeni bir “acıları diyarı”na giden yol mudur? Bak bunu da bilmiyorum galiba. Neyim ben? Ne oldum? Neye döndüm? “Artık acılarım azalıyor” demiştim aslında, Böyle bir azalma olayını hiç yaşamayacağımı sansam da… Neyse salla! Acılarımı bir şiirle ifade edip rahatlamaktansa, Bir şiire başlayıp, onu yarım bırakıp: “Neyse” demek… Yani boş vermek… Öylesine rahatlatıcı ki arasıra… 31 Temmuz 2006, Didim/Aydın Ali İlik |
Acil Servis
Yürümek; DURMAK. Koşmak; YÜRÜMEK! Ali İlik |
Ah o sın, o sın
Tek başınayken, yalnızsın. Sevgilin varken, yanmışsın. Dostun varken, sıcaksın. Sen doğarken, ağlarsın. Ve ölünce, cansızsın. Bir tek kalır Ad' ın. 29 Ağustos 2005, Bursa. Ali İlik |
An
zaman küstü bana, ağlamadAN 'bir oğlum var' dedi, zamAN. hiç girmemiş mısralarımın -mürekkebini kâğıtla kesip- arasına AN. * oysa hiç duvar örmedim mısralarıma. örmüş olsam da mermiden hızlı koşAN delerdi duvarı bulurdu mısrasını tel örmüş olsaydım bile usulca gelip geçerdi minnacık baklavalardan işine gelince kocamanlaşAN işine gelince ufalAN * istese; geçip siniverirdi harflerimin arasına AN dolaşırdı 'A'daki açıklığı salon sanAN üçgen odaya kapanAN 'b'yi koltuk sanıp arkasına yaslanAN 'U'yu küvet sanıp yıkanAN 'j'nin noktasına ı yı çivi yapıp 'T'yi çakAN şemsiye bile yapan üşümesin diye kardAN! * akşam tepsilerimde yokmuş demek ki AN geleceği yutkundum afiyetle bir heyecAN geçmiş ince bağırsağımda bile sindirilemezdi benim boka kokAN! ağzıma attım şimdinin saniyelerini dakikalara çeviremeden yutuverdim ben pişmAN * an bana kızgın anlaşılAN bir şiir üflüyorum inAN adına bak, adımı AN! 21 Eylül 2005 / Bursa-01.13 Ali İlik |
Ankara
Allah belanı vermesin Ankara! Versin diyesim geliyor, ama vermesin! “Sana gitme demeyeceğim, ama gitme lavinya” gibi! Ooofff off Ankara, birazdan döneceğim sana… Ali İlik |
Aptal Sigaram
Yine yetim kaldı sigaram uykunun kroşesini yemiş gözlerimin gölgesinde Gazoz şişesinin içindeki ortam düşündüm ona öğretsin diye Hayatı öğrenmeli sigaram asitlerle işbirliği yapıp özgün bombalar tasarlamalı Aklı var aklı! beyin hücrelerimi çaldı Sidiğimdeki azotları didiş C4-M4 n'aparsan yap, terör estirsin de... Sigaram sigaram an'a kadar bok yememiş yedirmiş haram Farklı markalara çullan seviş, sote bir yerde; mesela tütün bahçelerinde Öpünce sabah seni yanıtlayamazsan halin duman Herşeyi sor oofff duman Farklı ölü babalara sor gerekirse 'O harfi' yapınca sabah iyi dans edemezse nefesin acımam çakarım kibritin tersiyle tadın bozuktu kankam ceza olsun sana; leş ortakların küllükte türemiş bak ve kork; ölüm neymiş çıkardım paketimden ama terketmedim, korkma odaklan gece boyu dibindeki leş mezarına faniliği bile kavra yorgan morgan yok sana soğuğa da alış! gazozu da bitirme 8 saat bekle nezarethanede o gazoz bi biterse seni tükürük sıkıp, vuracağım yetim kalmış sigaram ağlama, tamam sabaha kadar dayan! Ali İlik |
Arkadaşlık Aşkı Üfleyerek Yerse
Menzili düştü gözlerimin dönerken sesim dilenciye Verilmiş sözlerim var, yapamam aşkla konuşamam Dürüstlük kurban gidiyor tüm isteklere! Gelir misin diye iddiaya girdi bütün teknolojiler Ah! Sevmesi kolay da sevilmek olay bu nöbetleşe siluet sergisinde sabır mı bir güç ifadesi yoksa içini dökmek mi daha onurlu unutuyorum aşkı zamanla belki ki bağırıyor kendini bu rahat ninni adı arkadaşlık besbelli ışık bile duruyor kırmızısında hani o kadar durağan yani etraf omzumda yanağının sessizliği en öldürücü tokattan daha çılgın siluetler aşktan daha korkunç bazen bilmem anlar mısın… aşka kokarken arkadaşlık anlayışım üfürüşün çok kuvvetli bastırıyor aşkı içimdeki tamam hadi arkadaşız ama ne çıkar işte oluversek aradaşk ki! 23.06.06, Bursa Ali İlik |
Artık
Önüm artık bulanık. Yeşil kuru karanlık. Dinlemek.. Geçmiş acı, bu ruhumun baş tacı. Zorundalık.. Şarkılar hep geçmişi hatırlar, belki seni anar? Ben de bilmediğimi.. Bulutlar hep seni anar. Üstüme bir siyah gül konar. Artık... Anlat benim hayatım, Hep yanınday(d) ım. Toprak niye sinsi? Nedir bu nefretimsi? Artık bitti mi? Artık? Yooook! yo yooook! Yoh! Yuh! >hıı? ! ! Mutluluk uzak, hüzün varken... Bitmeyecek olan bu hüznüm. Değersiz artık öğüdüm. Benim için değil erken. Derken.. Telefonlar hep uzun.. Mesajlar tükendi uykuda Kış geliyor, yaz suskun. Tükeniyorum ben lütfen susun! Artık psikolog değilim! İstifam kabul edildi. Artık bilim adamı da değilim. Çünkü bilinçdışı gözlem gücüm tükendi. N'olur sev beni! Artık sormamak istiyorum. Bilmek istemiyorum. Girince çıkmaz bir yola, Dostum ben harbi gidiyorum. Sigaram benim lanetli dostum. Ben, dostum, tükeniyorum. Kalemlerime iyi bak. Çünkü onlar benim güçsüz haykırışlarım. Ve onları ben, ölünce de seviyorum. Kusuruma bakma n' olur Senin gibi harbi yazamam. Dilerim mutluluk senin olur. Dostum ben yemin ettim! Gidiyorum! İstanbul, 2004. |
Ayışığı
Ay! Işığı kapat! Bana bak, hey ay! Mayışıklığı bırak! Güneşe bir tokat at! 29 Ağustos 2005, Dünya. |
Aynı
Yarım saat ten biraz fazla: 00.35 Yook işte metrooo. Yürüsene dostum, yiyosa, Maslağa. 3 saat sürer. 2. köprü zaten burda. burdaysa 1 saatte gidersin, Ordaysa 3! 2004, İstanbul. Ali İlik |
Başlıyorum Şiirlerime
Ben bu akşam bir şeyler öğrendim, Dinlemeye yeltenince önce, Asiliğimi biraz kaybettim, Düşününce farkettim, derince. Şiirlerim güzeller demiştim, Kendisince irkitildim önce, Cesaretimi biraz kaybettim, Düşününce farkettim, derince. Sonra ilk dem sivrice söylendim, Nazikçe gebertildim, gözümde. Yeteneğimi biraz kaybettim, Düşününce farkettim derince. Recep ustadan seni öğrendim, Şiirlere serpince sinsice, İzleksizliği biraz kaybettim. Düşününce farkettim, derince. Mutlu'yla hoş sohbetler etmiştim, Dinlemeye yeltendim iyice, Benliğimi biraz kaybetmişim, Düşününce farkettim derince. Düşününce farkettim derince, Onun şiirlerini görünce, Şiir bilmediğimi sezmişim, Düşününce farkettim derince, Bu akşam öğrenmeyi öğrendim, Öğrenmeyi öğrendim iyice, Dergilerden pek habersizmişim, Düşününce farkettim derince, Kitaplar okumayı istedim, Kendimi çektim sineye ve de, Bir şiir dökeceğim yerine, İki şiir oku ki kendine, Adam bilecekler seni dedim. Düşününce fark ettim derince, Ve başlıyorum şiirlerime! 15 Eylül 2005, Perşembe, Bursa/ 00.039 Ali İlik |
Bedenim Salonda & Ruhum Odamda
1. bölüm- civar eşyalar Yanı başımdaki yamuk turquaz şişesinde soluk vişne, bana güçsüzlüğü hatırlatıyor, Gazetede dağınık çekirdekler; hırpalanmış, sahip çıkılmamış bir aşkı hatırlatıyor, Sigara ve çakmak; nefreti ve onun ateşini canlandırıyorlar gözümde, Artık nefretler yudum yudum içilir/sindirilir, ama sonra tek ve büyük bir inada dönüşürler, dönüştüler. 2.bölüm- eve göç Oysa göçümde yumuşacıktı içimdeki inat hissiyatı, Sonra büyüyüp, tekleşince o, çaresizliğin eski adı. Bu sessizlik, soluk ve mistik minarelerden, “İsa’ nın Sokakları’ na Ürpertici Göç” ü andırıyor, Yapayalnız bu mahallede, İstanbul’ u özlemediğime inandırmaya çalışıyorum kendimi. İnanıyor-inanmıyor-inanıyor-iplemiyor! Papatyaları sadece “sevgi” değil, ““inat” testi” için de kullanabileceğimizi keşfediyoruz, Yapraklar “sevgi testi” ndeki tatlı masumluğunu bırakıp, titrek birer kurbana dönüştürülüyorlar, ve çok daha hızlı koparılıyorlar, sadistçe bir şeytan azmiyle özneleştiriliyorlar, ağlamalarına zaman bile kalmadan ölüyorlar sonunda. 3.bölüm- yemekler ve annem Adsız makarnalar çağırdı ruhumu, süregelen-klişe yemekler, Bir günlük cantıkları reddettim, Hiç denemedim, Tatlarını bilmiyorum ama bedenleri kötüler. Makarnalar, kızartmalar, domatessiz menemenler, Kusmayı öğütlerler! * * anneciğim.. Ben bugün annemin öldüğünü düşündüm! Ve ağladım içimden, kalbime gömüldüm. Ekmek parasından kesip, bana harçlık vermişti. Ey evlat! Annene vefaların yarım kaldı, Çünkü beynin hala yorgun, Bırak onu, uyumaya gitsin… 4.bölüm- ağustosta sinir harbi Yanmaz kumaşlı çekyatta kahverengi desenler, “Terlikçi geldi hanııım! ” kükremesi tam o sırada! Vantilatörsüz, kokuşmuş bir oda, Kupkuru Ağustos sıcağında... Öldüresim geliyor hepsini; çekyatı, odayı ve terlikçiyi. Son bölüm- yine bebek masumluğunda kalakalan sen Çok aç karnım..şiir yazmak sadece uykumun gelmesini sağlar bu saatte, ve herkesin hayatı roman..herkes oyun oynuyor gibi gelir bazen, herkes yazar, herkes okur. Okullar otobüs durakları gibi gelir artık, mesleğim öğrencilik, korumak? Yer yer yırtık, 15 yıllık tozlu bir halının üstü bu şiirin yastığı! Ellerin titrer, burnun koku almaz, yüzün taşlaşır, tüylerin diken diken olur, buzdolabına dönersin, en sevdiğin sevgilinin şiirini okurken! ölmüş çığlıkların frekansı o kadar yüksektir ki, duyulmazlar, ölmüş çığlıklar hala çıngırdarlar, sesleri kesilir gibi gelir, aksine kulağının içine girmişlerdir artık, asla duyamazsın onları ve asla unutmazsın! Nefesler mola verir, tenhalar seni çağırır, yıldızlar söner; O an içinden şu küçücük şiiri düşünürsün bir umut olsun diye: “Bebekler ve çocuklar bize ağlamayı öğrettiler, Bir bebek gülerken bile, sen onun masumluğuna ağlarsın, Bebekler her şeyi hatırlattılar, gözlerini tertemiz birer ayna yaptılar senin için, Gözbebeklerindeki kümülüs bulutlarının arkasına saklanarak, asla yalan söylemeyen aynalara bakakalırsın. Ve sonra dersin ki: HADİ GEL BEBEK OLALIM Ama “biz” öznesi yoktur artık, “ben” de yoktur. Biz olamayız ama yine de sen olursun, bebek olursun, SEN BEBEK OLURSUN 05 Ağustos 2005, Bursa Gerçek sevgilinin özelliklerinden biri de, ona değer vermeyen birine değer verebilmektir. Hak ettiği değeri, bir inat uğruna ona vermeme inadından, vazgeçmektir. Ali İlik |
Bekleme Yarışı
Beklemeyi beklemezdik. Beklerken, beklendik. * Saniyeler aynıyken, beklenmeyen yerdeydik. Akrepler sevişirken, yelkovanı değiştik. * Bekledikçe bekletildik, Beklendikçe beklettik. * Bekleyerek öğrendik. Beklemeden gidiverdik. * bekliyorduk, bekletiyorduk kendimizi. bekleyen bekletiyordu, bekleyeni. * bekleyen bekleyene bekleten bekletene bekletsel sevişme! * Bekletendik bekleyen Bekletendik beklenen Bekleyerek geçen Yarışı kaybeden 13 Eylül 2005, Beklenen Mekan! / 21.07 Ali İlik |
Bırak Dostum
Anlamıyorsa Anlat dostum! Yoruyorsa, yılma dostum. Ama sevmiyorsa, bırak, uzatma dostum! ! Ali İlik |
Bir Çocuk Göçer
Masum ve berrak bir pencereden girer içeri herşey. Bakarsın şaşar halde. Ellerinden kayar, geçer herşey. İyi kötü bilmezsin, ağzındadır herhangibir şey. Sütsüz duramazsın, oyuncaksız yapamazsın, Feryatlar çağırırsın. Emeklemeyi bile oyun sanırsın. Koşarsın şirin bir robot gibi! Annenin çamaşır ipi; bir oyun... adı 'ayak ipi', kandilde ekmek teknesi! Göçüp gidersin ansızın be küçük! bu şiirdeki gibi... Annenin senden önce öleceğini kim garanti etti ki! ? 19.01.05 Bursa Ali İlik |
Bir Sınav Sonrası
Yine yeniden ezberlenerek 100 alınabilecek bir sınav sonrası tatlı bir sızı içinde alnının tam ortası “Nasıl geçti? ” uğultularının öldürücü çığlıklara dönüştüğü Çimen yeşili fakülte bahçelerinde Herkesin üzerindeki gerginliği alabilecek yetenekte Mis gibi bir havanın esintisinde omuzlara düşer bir sorudaki kütlesi sorulan –ki çokkatlı integralle bulunurdu- cismin ağırlığı kızacaksın kızmasına hadi sırf ezber soruluyor diye arkana bakmadan yakacaksın sigaranı ve de üfleyerek söve söve dikleneceksin yine ne kadar sistem varsa hepsine Bahar 2007, Bursa. Ali İlik |
Biz, Aşk ve İmkansızlık
İmkansız Aşk Gecenin en siyahında Umudun bittiği yerdeyim Gecenin en siyahında Umudun bittiği yerdeyim Köşeyi dönsem ölüm Düz gitsem hayat Gölgeler içindeyim Köşeyi dönsem ölüm Düz gitsem hayat Gölgeler içindeyim Sen imkansızsın Sensizlik imkansız Aşk imkansız Sen imkansızsın Sensizlik imkansız Aşk imkansız Çemberin en dışında En çıkmaz sokaktayım Çemberin en dışında En çıkmaz sokaktayım Çığlık atsam sessiz Sussam yine çaresiz Gölgeler içindeyim Çığlık atsam sessiz Sussam yine çaresiz Gölgeler içindeyim Sen imkansızsın Sensizlik imkansız Aşk imkansız Sen imkansızsın Sensizlik imkansız Aşk imkansız... Söz: Neşe Şen Beste: Cem Yıldız --------------------- Biz, Aşk ve İmkansızlık Biz imkansızız, imkan biz. Biz bizsiziz... Aşk imkansız, imkan anlamak... Aşk anlamsız! Biz imkansızız, imkansızlık, birbirimizi anlayamamak... İmkansızlık bahane... İmkan heryerde, isteyene...! Öyle 'arabesk' şarkılar oluyor ki, gel de sevme...Di mi dostlar? Bence di... [IMG]http://www.************/images/smilies/icon_smile.gif[/IMG] Soru: Aşk bir imkan mı! ? İmkansa, neyin imkanı? 28 Nisan Cuma, Bursa / 15.12 Ali İlik |
Boklu Zamanlar
Gelecek, bok gelecek! Geçmiş, bok geçmemiş! Şimdi, bok gidecek! ! 29 Ağustos, 2005. Bursa Ali İlik |
Boş ama Güçlü
-Tanım: Bir A kümesinden B kümesine birebir ve örten en az bir fonksiyon varsa, 'A ile B eşgüçlü kümelerdir' denir. (Tersi de doğru, zaten aslında çift gerektirmeli önermelere tanım gözüyle bakabiliriz! !) -Her küme kendisiyle eşgüçlüdür (neden?) . -O halde, boş küme de kendisiyle eşgüçlüdür. -O halde, boş kümeden boş kümeye birebir ve örten en az bir fonksiyon vardır. -Boş kümeden boş kümeye bir ve yalnız bir tane fonksiyon vardır (neden?) ve bu fonksiyona boş fonksiyon denir. -O halde boş fonksiyon birebir ve örtendir! ! ! Boş ama Güçlü Eşgüçlü iki küme Biri boş, diğeri ondan boş Verdiler elele! Eşit bunlar hoş bunlar kardinalleri aynı sıfır eşittir sıfır sıfır adamı yutar! ilaç olurum iyi gelir, birebir.. Adım boş küme.. boş fonksiyon geliyor üstümü örtsene! Ali İlik |
Bozuk Kafedeki Yorgun Abazalar
Bilardo toplarını silmemiz gerekiyor dostlar, Ahmet koştu, rap rap rap... Ve yere düşen topu yakaladı. * Duvardaki bozuk saati onarmamız gerekiyor, Ersoy koştu, rap rap rap... Ve bir kalem pil aldı. * “Ah” dedi Ali, “PC4 ikonunu 4 e katlasak? ! ” Olmadı, fareyi tuttu Ali ve aktardı mecburen: “dirururap! ” Kafe bugün çok kalabalık dostlar.. * Ercüment, boş konuştu yine..ceza: “Git yandan çayı kap! ” * Kafe o akşam erken kapandı, Ali’ nin yapacak projeleri vardı, sabahladı. Bu okuduklarımız, imece bir yorgunluk masalı... Not: Tekirdağ'da internet kafede çalışma esnasında ortamdan esinlenerek yazılmıştır. Tekirdağ, 2005. Ali İlik |
Bursa ve Edirne
Bursa ve Edirne, “Büyük Tarih” in başkentleri, İkisi de düpedüz, insan sessizliği. Şirin kentlerin efendileri. * * Bursa ve Edirne, Koca camilerin ninnileri, beşikleri… Çıt yok, Edirne’de. Bursa'ysa İstanbul istikametinde… * * Gidip, çay içmeli Meriç’in kıyısında, Kışı kıskanan bir sonbahar ayazında, Sonra, Hemen ışınlanmalı Bursa’ya. Mevsimden mevsime geçmeli, taşları aşarak, varmalı yukarıya. Soğuk bir yudum su için, ağzını dayamalı, Irgandı’nın kaynağına, kupkuru Ağustos sıcağında. * * Bursa ve Edirne, Buluşup her baharda, Laflarlar Orhan’dan, Osman’dan, ve Murat’tan; Ve restore edilerek, kandırılmaya çalışılan, pınarlardan, hanlardan. * * Bursa ve Edirne, iki sağlam dost, aradıkları bizlerde, zamana karşı koyacak, inceden birer post. 25 Ağustos 2005, Bursa. Ali İlik |
Bursalıyım Doğuştan
Bursalıyım doğuştan, Kanarak içerim, pınarlarından. YE' sini ararım, bakıp tophane sırtlarından. ŞİL' ini hatırlarım, dalıp Çekirge* sokaklarından. Bursalıyım doğuştan, Bursa' yı ararım, denizinden, kokusundan. Ulucami duvarındaki, güvercin yuvalarından, Kapalı çarşıda ağlayan, Kozahan' ın duvarlarından. Bursalıyım doğuştan, Seni ararım her an, UYAN BURSA UYAN! *Çekirge: Bursa'da bir semt. 28 Ağustos 2005, Bursa. Ali İlik |
Cinlerin Kartopu Oynadıkları Mahalle Aralarına Yolculuk
Ellerimizin ağrısı geçecek gözlerimizden elbet, Uykuları ince örtülü yataklarımızdaki huzursuzluklarına terk edeceğiz, Silmeye üşendiğimiz yağlar temizlenecek ağzımızdan, O çatlamış düşlerimizle buluşacağız, çıkmaz bir sokakta. Yirmibir i geçtiğimiz için boyumuz uzamayacak elbet, Ruhlar çağıracak bizi tepelerden, gitmeden önce selam vereceğiz, Kardanadam yapmaya üşendiğimiz parlak kış mevsimleri bağıracak şakaklarımızdan, O çatlamış su birikintileriyle buluşacağız, yakılmamış maytaplarda. Burnumuzun kıllarını kesmemizin bir anlamı olmayacak, yaşasın tırnaklarımız ve de elveda ey objektif jilet! Bebek sevme tariflerini düşünmeyeceğiz, Okşamaya kıyamadığımız melekler bakacak yakınımızdan, O masum feryat akşamlarından, sigaraların olmadığı kalabalıklara gideceğiz, bir anda. Alnımızı öpen hiç olmadıysa da, öpülmüş alınların merhabalarına diyeceğimiz şey, o, sade bir evet, Sevgi(li) olamayacak orda, hislerimizden yoksun olacağız onlarla, her şeylerine evet diyeceğiz, Dinlendirmeyi ihmal ettiğimiz beyin hücrelerimiz toplantı yapacaklar ve sonunda kalbimizi alacaklar ellerimizden, hiç korkmadan, O alakasız yoruluşlardan uzaklaşacağız, Plüton’un beyaz bacalarında. Ağustos 2005, Bursa. Ali İlik |
Çay Sonrası
Üzgün hâl taklidi yapan yüzün, sabitlenir sıcağa yakın nefesinin ve sıcak, kırmızı buğunun sözleştiği bir yere havada * kollarının başı olur ellerin bükülür boynun misali bileklerin gövdenin yanına ki gövden döşek misali... böbreğin yastığın olur inanmazsın uyur ellerin sen sanki. Parmaklarını kırpmayı unutur düşün Ah o buram buram çay keyifleri * Taklit sonlanır, ansızın yerini oyunlarda mızıkçılık yapmayan ve gereksiz kandırılmalar sonrası yoğun ağlayıp da hemen gülüverebilen onurlu çocukların noktasal mutluluklarına bırakır.. Sonsuz çay daha koy teyze! 27 Eylül 2005 / Bursa Ali İlik |
Çıkıntılar
Bir an var, şiirin ş'sinin kancasını bile bilmediğim, O an var, 2. i'sinin noktasını bile öğren (t) eceğim! 15 Eylül 2005, Bursa / 23.27 Ali İlik |
Çorba
Sihirler zihinlerde zihinler şiirlerde şiirler zihinlerde Ali İlik |
Demlerim Ruhumu Her An
Demlikten yeni dökülür her gün ruhum bedenim yorgun incecik çay bardağı terlemez hiç vücudum tavşanların kanı soluk olur yapışır durur durmadan! inanın hiç yorulmaz ruhumdur bedene tutunur ben koşarsam ayaklarım koşmaz çiçekler bitse bir kaldırım kenarında sevişse karıncalar arılarla en çalışkan hayvanlar toplantısında bakmaz gözlerim asla! kavuşmaya uçarken Taksim Metrosu'nda ruhumdur bakan koşan ruhumdur kanat takıp uçan sevgilime.. okuyan odur sessizce bilinçler ülkesinde kavrayan kitapları kucağında dudaklarım çalışmaz her nedense an gelir uçkura vurur dudaklarım ruhumdur işte dinlenen dilden dönen çağırılınca bir davete bedenim istifa eder ruhum atanır nereyeyse duyarım duyarım ki içine yüklediğim duygularım vagonlar dolusu his taşıdığım içine zamanıdır ruhumu kutlamanın! kulaklarım köpeklere yem edilse bile duyarım! mendilden olsa da gözlerim ağlamamı kusarım sevinçle! çünkü ruhum var dedim derinimde her an ama her an taptaze bir demlikte! Ali İlik |
Doğumgünü(m)
Doğumgünleri eziyet olur an gelir! An gelir doğumgünleri sancı doğurur doğumgünleri unutulur An gelir, Doğduğun an gelmez olur! İçin burkulur, Ne arayan bulunur. Ne arayan olunur. Olur olur, Böyle şeyler hep olur. Ali İlik |
Dostum
Dostum Dostum, güzel Dostum. Dostum bıraktın ele beni, Ver elini ver, Ver ver Dostum. Kurtar beni bura- lardan Dostum Yüzümü gören: 'Ne? ! ' diyor. 'Bu hal ne! ? ' diyor. Gel gel anlat Dostum! Dostum ne yaptın bana Dostum? Olsun Dostum, Canın sağolsun. Dostum var olsun, yanan ali olsun. Dostum vallah özledim Dostum. Gel yanıma Dost, Sarıl sen korkma Dost, Dostum dostum, Canım dostum. Sev beeniiii Dost, Niye Dost? Ah Dostum, /Benim/ Sevdiğim Yar Dost Bildiğim Dost tek. Gel vazgeç sen Dost Sevdiğimsin Dost Bildiğimsin Dost Birtanesin Dost BİRTANEMSİN DOST Not: Değerli Dostlar, yazılarımda artık şiirsellik yok. Teknik olarak gelecek tüm eleştrilere şimdiden hak veriyorum tabi ki. Duygu patlamaları bunlar. Devam ediyor duygu yoğunluğum n'apiim. Allah bozmasın! Bu yazımı('şiir') da türkü olarak düşündüm, öyle yazdım. Bi ara ***ünü koymaya çalışırım, kendi sesimle.. 7 Aralık 2005, Çarşamba Ali İlik |
Dünya Kupası 2006
Gol bu, değil şaka! maç var yine kupada, sakın kaçırma haydi karnavala! * Bugün, 2006 kişi daha ölmüş, Afrika'da! Eğleniyorsunuz Almanya'da hala! * Başlatmayın ulan karnavalınıza! Dayan Afrika! Ağlamak yakışmaz sana! Onlar ağlar bir ara! İnanmıyorum ama...! 24.06.06, Bursa Ali İlik |
Düş
Düş! Nereye düşeceğini bilmiyorsan, ün'ün önüne düş! Ali İlik |
Düşlemek ve Düşünmek
Düşerken düşledim Düşmemeyi Düşünürken düşündüm Düşünmemeyi Her düşlemek, düşünmekti! Her düşünmek, düşlemek değil tabi ki! Ali İlik |
Düşlerimiz Ne Halde?
Düşler vardı bir zamanlar, doğan düşler.. hep doğarlardı içimizden.. Düşler var içimizde, doğamayan, sonsuz sancıyan düşler... Hiçbir zaman gerçek olamadı düşler.. Doğamayan düşler, Ruhumuzun içinde gülerken önceden, dünyaya. Yine gülüyorlar şimdi, sancıyarak suratımıza! 21.12.05 / Bursa Ali İlik |
Düşüne Düşüne
Tutundum düşerken düşümde düşüme düşüne düşüne.. |
Eleştirilmeye Devam...
Yenildim yine yenilendim toz toprağın içinde kime ne? herkes kendi derdinde sinsice Eskidim yenilerle eskidim yine işte şimdi herkesin dilinde Yapamamış edememiş okuyamamış uhahaymış... Bildik laubali bir ninni Hala gözlerde... 18.05.06, Bursa Ali İlik |
Enlerin Buluşması/ Fiilimsilerin Dansı
Eskidendi eskiden, çooook eskiden. Eskimemişken bitmemişken sevmişken satılmamışken senleyken benleyken bekleyen özleyen ölmeyen hep gülen inlemeyen dökmeyen evlenen hisseden seven yenilmeyen koşarken yürüyen yürürken koşarken hep seven ve esen hep esen gelen gitmeyen hep gelen hep gülen kalpten inleyen özleyen özleyen özleyen özleyeeeeeen üzülen dilenen bizi seven sevgimizdi hep seven aşkımızdı heceleyen gitmeyen bekleyen sonuna dek bekleyen sonu yok ki gel diyen ki gelen çağrılıp geri giden hala bekleyen niye diyen deneyen üzülen sevmeyen başkası olmaz diyen yok diyen bekleyen niye demeyen çünkü bilen dua eden heceleyen sinen dinmeyen dinlenen dilenen dile gelen dileten direten direnen dillenen diklenen dinmeyen dinerken dize çöken dilerken dinleyen ve demleyen demlerken demlenen debeleyen debelenen denenen denenmeyen denerken derken [IMG]http://www.************/images/smilies/icon_smile.gif[/IMG] ve deneyen üşüyen soğuk soğuk esen aşkımızdı dillenen hadi gel diyen bendim hep seven sendin tekmeleyen aşkımızdı affeden çağırıp özleyen özleten özlenen hala beklenen korksan da bekleyen! benim ben! 06 Eylül 2005, Bursa. 02.19 Ali İlik |
Eskileri Unutturma Yarışı
Belki bilmeden ve istemeden eskiyi hatırlamak için dinliyorsam da şiirleri biri çıkar yakında, unutturacak eskiyi hem unuttururum ona Onun eskisini! Ali İlik |
Fazla Akşamüstüaşk Biletiniz Var mı?
Pus öksürüyor gözlerime havanın karışık kafası kafatası karışık herşey karmakarışık bugünlerde Nefesim hüzün kokuyor gözlerim sessizlik Cam kırıkları içmedim ama içimde kırıldı aynalar İnsan binyıllardır şiir yazar ne arar ulan ne Kulaklarım duyar çelişki mi ne Hayat, vesselam, bayar bazen; akşamüstü bile bayar Işıklar yorgun anlatamadılar aşklarını karanlığa! Lan ışıkla karanlık ilişkisi yürür mü hiç! biri varken öbürü yok mu acaba? Puslu, hafif karanlık bir hava biraz ışık da var ama! Ah! Akşamüstü aşıkların gölgeleri ne güzel düşer suya Basit bir şiir bu, doğru ya. daha akşamüstü değil sözüm okuyana vakit öğleden sonra daha kahvaltı yapmadım valla! Akşamüstleri öğleye alındı galiba! Aaaa? ! 23.06.06, Bursa Ali İlik |
Gece ve Paradoks
Gece öylesine sessizdi ki Sesini dinletemeden yitiverdi Sessizliğin adı geceydi 31.05.2007, Bursa, 03.01 Ali İlik |
Geçer
Geçer geçer geçer, ayrılık acısı. gider gelir zaman, bu, yalnızlık sancısı. biter biter biter, biter elbet mirası. üzülme, ağlama sızlama, geçti bak geçti aşk acısı -------------------- sen hiç ağlama değmez aşka ağlama değmez bu ayrılığa -------------------- bitti o dönemler sen varsın sen kendinlesin dinlensin sesin nefesin gevşesin geçer geçer bir ömür gibi geçer bir anda geçer herşey unutulur hayat sana dostum yepyeni yollar biçer -------------------- sen hiç ağlama değmez aşka ağlama değmez bu ayrılığa -------------------- geçer geçer geçer dostum kandırma kendini ayrılık acısı yalnız şiirlerde geçer ne bir hediye unutulur ne bir an ne bir saat ne bir pastane ne bir çaybahçesi ne bir dersane çıkışı okul çıkışı bakırköyden dostum deliler geçer geçmez dostum dil yarası geçmezse aşk acısı hiç geçmez -------------------- sen hiç ağlama değmez aşka ağlama değmez bu ayrılığa -------------------- geçmez olsun bitmez olsun dinmez olsun yeter ki unutulmasın dostum sevdiğini unutma acısı kalsa da 23.02.2006, 18.11, Bursa Ali İlik |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 06:43 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.