![]() |
Mazlum Zengin
*Eylülde söndü ışıklar
Bir eylül sabahı dondu gözyaşlarımız Homurdanan makineler sardı sevdamızı Yarım kaldı aşklarımız Sevdalar sallandırıldı gökyüzünde Utancından doğmadı güneş, yağmadı yağmur, esmedi rüzgâr Öldü aşklarımız, delikanlılarımız, kızlarımız. Karanlıklardan gelen, ayak sesleri böldü uykularımızı Güneş gözlü ak güvercinler ürktüler, uçtular. Çaldılar benden, yirmibeş yaş gençliğimi, çaldılar Yitti, kayboldu aşklarım, sevdalarım Eylülde söndü ışıklarımız. Ey karalar, karanlıklar Verin bana güneşimi, aydınlıklarımı Anaların, bacıların gözyaşlarını Verin benim yıllarımı, gençliğimi Kafeslere koyduğunuz güvercinlerimi Ülkemin duyarlı gençliğini verin bana Verin bana eylülde aldığınız ışıklarımı verin-verin 12.09.2007 saat 08,05 Mazlum Zengin |
*İftar topu patladı.. Buyurun
Ankara’m da bir otel, otelde beyler paşa Hoş geldiniz ağalar Başbakanım çok yaşa Güzel iftar yemeği, şaka, neşe, temaşa Buyurun Başbakanım, iftar topu patladı Yüzyıllardan bu yana, Aleviler horlandı Cemevi cümbüş oldu, yüreğimiz korlandı Kara el üstümüzde, ayrılmaya zorlandı Hızır paşa sofrası, patladı iftar topu Alevi-Bektaşi’yi, sorgulamak hak değil Mesafeleri farksız, inanç önünde eğil Alevilik satanist, aynı kefede değil Buyurun Başbakanım iftar topu patladı Kerbelâ’dan bu güne, itelendik atıldık Darağacı kuruldu, ateşlerde yakıldık Savaşlarda ön safta, bütünlükte yer aldık Hızır paşa sofrası, patladı iftar topu Girmeyin aramıza, bizi bize bırakın Şefkat istemeyiz biz, ışığımızda sakın Birlik dirliğimizle, uzaklar olur yakın Buyurun Çamuroğlu, iftar topu patladı Acıyı acı çeken, acı gören bal eyler Süslü konuşmaları Başbakan güzel söyler Art niyetli bir eli, sıkan bir avuç beyler Buyurun ağa beyler, patladı iftar topu Alevi-Bektaş’iye birçok özür borcun var Birliğimiz bozmaya, yıkmaya çok sancın var Mazlum değil zalimle, sofrada da harcın var Buyurun Çamuroğlu, iftar topu patladı 11.01.2008 saat 01: 30 Mazlum Zengin |
.*Söze ne gerek
Gözlerim gözlere, kilitli kaldı Dudaktan çıkacak söze ne gerek Yüreğim yüreğe, sevgiler saldı Yüzüne bakmaya göze ne gerek Sevda engebeli dağdır yokuştur İlmek-ilmek çiçek sevgi nakıştır Gönülden gönüle gözler bakıştır Dağlardan aşarım düze ne gerek Yürek yangınları bedenim karda Zemheride gülüm, ateşte harda Nefesim tıkandı göğüsüm darda Sevdalar yangında köze ne gerek Milyonlar içinde yalnızım canda Bedenimde sevgi damarda kanda Uzakta olsanda, sevgi her yanda Sana getirecek, dize ne gerek Bedenimde dallar kollar çürüdü Ayaklarım benim, sana sürüdü Sevdam güneş ile, cana yürüdü Mazlum yalnızlarda size ne gerek 06.11.2007 saat 02,15 Mazlum Zengin |
.Bilemiyorum
Benim yüreğime bir haller oldu İsmi sevda imiş, bilemiyorum Gözlerimin yaşı, sineme doldu Ne kadar uğraşsam silemiyorum. Öyle mahzun yüzü gözleri gülen Yürekten yüreğe sevgiyle gelen Gizli gözyaşını, mendille silen Güzel gözlerinden giremiyorum. Nadide bir çiçek çorak toprakta Yazgısı, yazgıma düşen yaprakta Ellisinden sonra bu son sapakta Benden gayrisine, dilemiyorum. Cesaret edipte, ben söyleyemem Yürek kıpırtımı, ona diyemem Onda sevgi var mı bunu bilemem O kadar baksam da göremiyorum. İsmin güzel, saçın, telidir bana Kurumuş ağacın gülüdür bana Damlasız nehir’in selidir bana Sevgi sellerinde duramıyorum. O hüzün güzelim, o bir şairdir Kalemi dik yazar yüreği birdir Uykusuz gecemin, şaheseridir Rüyamı ben hayra yoramıyorum. O kadar nazlı ki, güzel her yanı Mazlum yüreğimde onun mekânı Uzaktan uzağa, versem selamı Alır mı selamım, soramıyorum. 24.08.2007 saat 10,25 Mazlum Zengin |
.Dermanımsın sevdiğim
Sevdamızla, sevgimizle yollarda Yüreğimde kervanımsın sevdiğim Bahçemizde, güllerimiz kollarda Bedenimde dermanımsın sevdiğim Gözlerinle yağmurlara akarsın Sözlerinde, yüreğimi yakarsın Güneşinle zemherime bakarsın Alemimde cananımsın sevdiğim Sevabımız, gökyüzüne kazıldı Günahımız beyazlarla yazıldı Tartmalarda, teraziler bozuldu İzlerimde cihanımsın sevdiğim Bahçedeki bahçıvanı görmeye Yüreklerin meyvesini dermeye Karanlıktan güneşlere sermeye İkilere mihmanımsın sevdiğim Sevgilerim, yüreğinden geliyor Bakışların, gözlerimi deliyor Saçlarında, papatyalar gülüyor Ümidime gümânımsın sevdiğim *******de düşlerimde durursun Hecelerde, mısralarda olursun Yücelerde, sevdamızı bulursun Sevdamıza imanımsın sevdiğim Çarelerim, yüreklerden bilesin Mazlum’ların gözyaşını silesin Yaşamında, ağlamaya gülesin Gitmelerde ahvalimsin sevdiğim 13.08.2007 saat 03,15 Mazlum Zengin |
.Durduramazsın
Şehitlere ‘kelle’ Öcalan ‘sayın’ Çankaya yolunu sen bulamazsın Anam gözyaşını bir hiçe sayan Ülkem yarasını sen saramazsın. Çankaya’nın yükü, ağır mı ağır Gözleriniz görmez kulaklar sağır Mahallene doğru, dön ağır ağır O makam yükünü kaldıramazsın. Aslanlı yol’larda, takunya sesi Uyanır da Atam, sende nefesi Cübbeyi, şalvarı, hemi de fesi Bizim bedenlere sardıramazsın. Yüce varlık bizim, analarımız ‘Al ana nı da git’ yaraladınız Ülkemin yüzün de, karalarınız Güneş’in ışığın solduramazsın. ‘Yan gelip yatarak’destan yazmışız Emperyalistlere, mezar kazmışız Örümcek kafadan, senden bezmişiz Sen Cumhuriyete, saldıramazsın. Ülkem insanını kıldınız naçar Yiyecek ekmeğe dış’ a el açar Sandık açılınca ülkeden kaçar Sen bizi kaz gibi yolduramazsın Mazlum’un yüreği yangında harda Satıldı toprağım insanım darda Anıtkabir dolu kışta baharda Atatürk selini, durduramazsın. 23.03. 2007 www.mazlumzengin.com Mazlum Zengin |
.Gülemem ben
Silemem ben gözyaşlarımı Sevgim gözyaşım ile beslenir Acı ile hüzün ile süslenir Damla-damla süzülürler yanaklarımdan Yüreğime yol alırlar sessizce Güneşten çatlamış toprak misali Sulanır yüreğim bir güzelcesine Bilemem ben bahtımı kaderimi Çok kötülüklere göğüs gerdim Her bir hainliği gördüm düşmanlarımdan Güçsüz kaldım dost darbelerine Dost ihanetlerine takatsiz, mecalsizim İçtim acıları yudum-yudum senelerce Bir sarı saçlı, yeşil gözlü beklercesine Gülemem, gülemem ben Sormayın nedendir diye sormayın Gülmek yakışmaz bana, yakıştıramıyorum Takunya sesleri kulaklarımdayken Karanlıklar kapıdayken Gülemem ben hem de hiç gülemem Hüzündür en çok yakışanı dercesine Mazlum Zengin |
.Kadınlarımız
Yürekte açan gül kadınlarımız Kadınlar gününüz bütün yıl olsun Damar-damar dolu al kanlarımız Kadınlar gününüz bütün yıl olsun Gözlerde morluklar çiçekler açar Fabrikada işçi tarlada naçar Yüreklere sevgi ışıklar saçar Kadınlar gününüz bütün yıl olsun Senede bir değil her günün olsun Yüreklere sevgi sevmeler dolsun Başımız üstünde yeriniz olsun Kadınlar gününüz bütün yıl olsun Kucaktan kucağa atılırsınız Bir eşya-bir meta satılırsınız Kadınlar gününde anılırsınız Kadınlar gününüz bütün yıl olsun Siz bizim nadide çiçeklerimiz Karanlıkta ışık böceklerimiz Bir fabrika çarkı dişlilerimiz Kadınlar gününüz bütün yıl olsun Erkekten bir adım önde yürüyün Karanlığı adım-adım sürüyün Sevgiye, barışa ışık kürüyün Kadınlar gününüz bütün yıl olsun Kadınlar gününüz lafta kalıyor Cumhuriyet ıssız bırakılıyor Kara çarşaf peçe, çiçek soluyor Kadınlar gününüz bütün yıl olsun Mazlum söylenecek çok sözüm varda Kadınlar-çiçekler her zaman darda Bir yanım yangında bir yanım karda Kadınlar gününüz bütün yıl olsun 08.03.2007.saat 08,50 www.mazlumzengin.com Mazlum Zengin |
.Kerbelâ’dan Sivas’a
Yastayım dostlar yastayım. Bulutların siyaha boyandığı, Ağaçların gözyaşlarını tutamadığı, Nice uygarlıklara evsahipliği yapmış, Sivas’tayım. Sarız’lı Nesimi Baba’yla karşılaşıyoruz Küçücük sazı ve kocaman yüreğiyle. Ve bir yandan da mırıldanıyor, “Barış güvercini uçsun dünyada” Asım Bezirci de var yanında. Bezirci Erzincanlı, ve güzel bir edebiyatçı. Bergama’lı Metin Altıok göründü. Gün is kokulu, kara bir gündü. Arkalardan bir tanıdık ses, “Kula kulluk yakışır mı? ”diyor. Ve kendi memeleketinde Muhlis Akarsu. Bir coşku, bir heyecan. Ve Ankara’lı şair Behçet Aysan. Muhibe ile Edibe el ele, başları dik. Ve Uğur Kaynar güzel yürekli bir şair. Asaf Koçak gencecik bir fidan. Davullar çalıyor güm güm. İki adım arkada babasının gülüm dediği, Güzel yürekli Sehergül Ateş. Kalpleri güzel sevgi dolu, ne nefret, ne kin. Uzaktan görünüyor, Koçgiri’li Hasret Gültekin. “İnadına Yaşamak”la, Muammer Çiçek de burada. Ve Gülender Akça, ve Mehmet Atay. Bir kalabalık ki sormayın. Sait Metin, Gülsün Karababa. Bir Balıkesir’li, İnci Türk. Genç bir bacı Huriye Özkan. Ve Ahmet, Mehmet Hüseyin’ler. Ve on iki yaşındaki Koray Kaya da burada. Dostlar, Otuz yedi can. Ve yürekleri güzel insan. İki Temmuz doksan üç. Pirsultan şehitleri Ve halkının güzel çiçekleri. Yastayım dostlar yastayım Senede bir gün değil Ben, Ben her gün Sivas’tayım. Ve iki Temmuz’da Gerçekten Sivas’tayım. Karalar, kara yüzlüler Uğraşmayın Uğraşmayın boşuna. Biz halkız, bitiremezsiniz bizi. Kerbelâ’dan bugüne vurdunuz yaktınız,. Bir ölüp, bin geldiğimizi, Ve halkımızı sevdiğimizi, Yüreklerde hep gam, hep tasa. Yolumuz Yolumuz Kerbelâ’dan Sivas’a. 20.06.2006 Mazlum Zengin |
.Küresel ısınma
Güneşle yıldızlar bize sırt döndü Doğa dengesini, yazalım dostlar Gözlerdeki ışık, ferimiz söndü Gazların mezarın kazalım dostlar. Yazarlar, şairler, duyarlı olsun Küresel ısınma, yürekte solsun Göllere, baraja suyumuz dolsun Ormanı, doğayı gezelim dostlar. Yağmur bize küstü kar yatmaz oldu Çeşmeler kurudu, hiç akmaz oldu Gözler güzelliğe hiç bakmaz oldu Gelin, tehlikeyi, sezelim dostlar. Ağaçlar bahçede boynun bükecek Susuzluktan kader deyip çekecek Balıkçı, çiftçimiz gözyaş dökecek Suları, yürekte, süzelim dostlar. Şehirlerde sular hiç akmayacak Musluk paslanacak ses çıkmayacak Ellerde bidonlar su aranacak Şimdiden çiçekler bezelim dostlar. Ördekler göllerde boyunlar bükük Orman yangınında ciğerler sökük Ekinler tarlada kavruk hem yakık Yüreklere sevgi dizelim dostlar. Islak mendil ile sende al duşun Tırnağını uzat beş öğün kaşın Saçları sıfırda kel olsun başın Kağıttan elbise, giyelim dostlar. Sesime kulak ver kalemin yazsın Kimyasal atığın, mezarın kazsın Mazlum’un gözünde bir damla yaşsın Kötülüğü, yazıp, çizelim dostlar. 07.08.2007 saat 00,20 Mazlum Zengin |
1 Mayıs çiçekleri
Toprak kaynıyor derinden çiçeklere, mayıs sabahı kıpır-kıpır Yürek kaynıyor emekten yana Fabrika bacalarından çıkan nefeslerimiz Bulutlarla buluşurlar tek-tek Paydos sirenleri çalar yeri göğü inletircesine Orada kalır emeklerimiz Biziz, oradaki ezilen sömürülen Bursa’da üzerimize kilitlenen, dokumadaki yanan işçiler biziz, biziz Yer altındaki galerilerde, sadece gözümüz ışıldayan, bitmiş ciğerlerimizle Grizu dan, göçükten ölen biziz. Ağaların sofrasında yenmeyi bekleyen, Emperyalist çarklarına oluk-oluk kan, Kolumuzu, bacağımızı makinelerde bırakan biziz. Çelikte, dokumada, iplikte terimiz Çirkinliklerde, tacizdeyiz Salyalarla, hakaretlerle ve-ve? Bir ekmek birkaç zeytin ve peynirimizle biziz. Biz işçi biz emekçiyiz Yollarda meydanlarda barikatlarda Sırtımızda jop bedenimize tazyikli su El ele kol kola alanlardayız Yine göğsümüz açık Yine hoş geldin diyeceğiz, belki yine kahpe kurşunlara göğsümüzü gereceğiz katliamlara. İşkencelere Belki yine Taksim’e gencecik fidanlar dikeceğiz Meydanlarda kanları dökülen biziz. Emekten yana, halkların kardeşliğinden yana, Dişe-diş Göze-göz hakkını almada Yolumuz bir yumruğumuz bir olmalı Kanımız, serimiz, alın terimiz Bin sekiz yüz seksen altıdan beri Proleter adımları atan biziz Otuz yıl önce taksimde beş yüz binler, Ve katledilen işçiler bizdik, Bu senede Taksim’de olacak biziz bizleriz. www.mazlumzengin.com Mazlum Zengin |
Acılar içimden geçti
Envai çeşit acılar, Geldi geçti içimden Bir kasaba girişindeki han misali Tüm dertleri ben ağırlarım Ünüm yayılmış dört bir yana Bana konuk olurlar tüm dertler Hepsine de iyi davranırım Ayrı ayrı izzet ikram yaparım Tüm dertler, Ön kapıdan girip arka kapıdan çıkarlar Aradıklarını bende bulamazlar. Çünkü, yüreğimde, Sevgi, şefkat, hoşgörü dolu ağzına kadar Yer yok dertlere Yer yok Acıya, kedere, elem'e. Ne karanlıklar geldi geçti içimden İşkenceler, zindanlar, hapisler Ve kapkara karanlıklar Hepsini de, içimdeki çocuk, Gülümsemesiyle karşıladım hücremde Şanım yayılmış dört bir yana Korku, yılgınlık, ürkeklik Bana misafir olurlar ve, Hücremin kapısından girip, Çıkarlar ufacık penceresinden. Çünkü, yüreğimde yer yok onlara Atatürk ve Cumhuriyet’le dolu, Yer yok karanlıklara. 29.05.2006 Mazlum Zengin |
Adsız Şiir
Önce, balkonda beslediğimiz, Güvercinler terk etti bizi. Sonra, Mutfakta, ara sıra gördüğümüz Karıncalar kayboldu. Güneş, doğmaz oldu üstümüze, Rüzgâr esmez… Yağmur, yağmaz oldu mevsimlerce… Ve her gece, Kurşun sesleriyle bölündü uykularımız. Duyulmaz oldu artık Telefonda dost sesleri. Bir gece yarısı, Uykumuzun orta yerinde, Acı acı zil sesine uyandık Demir kapı ve kazma sapıyla Tanıştırıldık. Ülkemde kara bulutlar, Ve postallar altındayız Ben ve binlercemiz Tutsağız şimdi. Sevgilim, Burada güneş yok, ışık yok… Gelirsen ziyaretime, Karanlıkta büyüyen, Taşa dikilen çiçekler getir bana, Ve tüm dünyaya yetecek kadar Barış sevgi ve özgürlük getir. 09.06.2005 Mazlum Zengin |
Ağalar beyler
Buyurun,ağalar beyler, Hayat soframıza buyurun. Kodamanlar,kompradorlar, Buyurun,hepsi sizindir. Soframızda yemeğimiz, Kemiklerde iliğimiz, Damarlardaki kanımız, Buyurun,hepsi sizindir. Yumuşacık yüreğimiz, Milyarlarca emeğimiz, Kul hakkımız,dileğimiz, Buyurun,hepsi sizindir. Sevgilerimiz,sevdamız, Neyimiz varsa malımız, En sonunda bir canımız, Buyurun,o da sizindir. 11.06.2005 ('ŞİİR HARMANI' ından) Mazlum Zengin |
Ağıttan Umuda
Kerbelâ’dan Sivas’a yürüyen canlar, Ağıttan umuda sevgi sel olsun. Adım adım Madımak’a dolanlar, Yürekten yüreğe esen yel olsun. Vurmakla, yakmakla insan tükenmez, Yandı sanılanlar elbette yanmaz, Yürekte acılar, ateşler sönmez, Bizde unutulmaz kara yıl olsun. Madımak’tan kara kara dumanlar, Gökteki turnalar, bulutlar ağlar. Matemde, yasta bahçeler bağlar, Toprağı deviren alet bel olsun. Yakmakla,yıkmakla adam olunmaz, Vakti gelmeyince güller hiç solmaz, Kardeşlik, barışa nifak sokulmaz, Sevgiyle yoğrulmuş güzel dil olsun. Mazlum der yürekten kini atalım, Pir Sultan toprağına sevgi katalım, İki Temmuz’ları unutmayalım, Gönülden gönüle sevgi yol olsun. 16.06.2006 Mazlum Zengin |
Ağladı
Mayısta bastırdı tipi, Kalın duvarlı bir yapı, Boynuna takmışlar ipi, Düğüm oldu, ilmek oldu, ağladı. Sıra sıra dizildiler, Kitaplarca yazıldılar, Mezar olup kazıldılar, Kazma kazdı, kürek attı, ağladı. Şıvkaları ince narin, Yaraları yoktur saran, Esti kırdı filizkıran, Poyraz oldu, rüzgar oldu ağladı. Zemheride tutmaz aşı, Gözünün kurumaz yaşı, Yüreğimin mihenk taşı, Çekiç oldu, külünk oldu, ağladı. Tek öküzle çift sürülmez, Mayısta sular durulmaz, Menzile anda varılmaz, Mazlum dedi, kalem yazdı, ağladı. Mazlum Zengin |
Ağlamak
Bugün Çok duyguluyum, Dokunsan boşalacak gibi. Ağlamak geliyor bugün içimden Bulutlar gibi, Hüngür-hüngür. Biliyor musunuz? Ağlamak bana doktor tavsiyesi. Ara sıra ağlamak, Kuşlar kadar hafif, Yeniden doğmak gibi. Tek kötü yanı, Ağlamak istediğim zaman Kimsenin görmediği bir yer Bulamamak. 08.06.2005 ('ŞİİR NARMANI'ından) Mazlum Zengin |
Ağlıyor deniz
Ağlıyor deniz, hüngür, hüngür İki gözü,iki deniz. Ağlıyor; Karadeniz, Ege, Akdeniz,Marmara, Gemiciler, tonlarca çapalarını yüreğine indirdiği zaman. Kanıyor yürekleri,ciğerleri, Bir balıkçının,trolcünün taradığı zaman dipleri. Tüm balıkları,yumurtaları, toz duman ettiği zaman. Ağlıyor deniz, Süzülüyor kan yanaklarından Sahilden Eminönü’nden Bira şişeleri,sandıklar,ayakkabılar Ve dahi çöp olan her şeyi, Denizlere attıkları zaman. 08.08.2005 ('ŞİİR HARMANI'ından) Mazlum Zengin |
Al beni içeri
Bir serçenin kanadında, toz zerreci giyim Şu an pencerendeyim al beni içeri. Bir rüzgarın kanatlarında Sevgi yumağıyım Şu an yanındayım aç kalbini al beni içeri. Bir kar tanesinin üzerindeyim Uzaklardan geliyorum üşüdüm Şu an omuzlarındayım Aç göğsünü al beni içeri. Bir yağmur damlasındayım Yüce bulutlardan geliyorum Şu an üzerindeyim Çıkar eşarbını al beni saçlarının içine. 03.03.2004 ('ŞİİR HARMANI'ından) Mazlum Zengin |
Aldın
Aldın götürdün sen kalbimi Bana sormadan aldın Bir yırtıcı kuş vahşiliğiyle Götürdün kalbimi bana sormadan. Kanıyor yüreğim kanıyor Çeşmeler gibi akıyor Aldın bir atmaca gibi Pike ile kalbimin üstüne sormadan. Aldın götürdün sen kalbimi Vurdun yerlere.yerlere Yakışır sana,zalimliğine Hapsettin bir yerlere bana sormadan. Ağustosta zemheriyi yaşattın Gençliğimde piri fani Bahar görmedim yaz görmedim Mahpus yaşattın bana sormadan. 30.08.2005 ('ŞİİR HARMANI'ından) Mazlum Zengin |
Alıç ağacı
Alıç ağacını bilir misiniz? Bazılarımız bahçelerine çit yapar. Çalı derler ona işe yaramaz diye, Ayrılıklarda,mutsuzluklarda KARA ÇALI olur. Alıç meyvesini bilir misiniz? Çekirdekleri kahve çekirdeği gibi, Dikenlidir,meyvesini vermek istemez. Aynı zamanda kuşların korunağıdır,alıcılardan. Benim köyüm Alıç cenneti bilir misiniz? Sarısı,kırmızısı ama gerçek Alıç Kokuludur sarısı,suludur mis gibi, İşte benim köyümün ismi ALIÇLI köyüdür. 09.05.2005 ('ŞİİR HARMANI'ından) Mazlum Zengin |
Alıştım
Alıştım yalnızlığa alıştım Milyonlar içinde yalnız Gelmek istiyorum sana artık Gönlüm tez,canlı,sabırsız. Alıştım yalnızlığına alıştım Her,gün bitimi gelmeyişinle Görmek istiyorum seni artık Yüreğim boş,yerin boş,sınırsız. Alıştım yalnızlığına alıştım Her sabah yakarışlarımla Girmek istiyorum kalbine artık Özgürce,pasaportsuz,izinsiz. Alıştım sensizliğe alıştım Çıkma artık karşıma çok geç Görmek istemiyorum seni artık Kurumak üzere beden sensiz,bensiz. 10.07.2005 ('ŞİİR HARMANI'ından) Mazlum Zengin |
Altı Mayıs
Sabahın dördünde Sessizlik var hücrelerinde Düzen ferman buyurmuştur Cellât uygulamada. Ovada, dağda değil Şehirde, şehrin orta yerinde Bir Darağacı kurmuşlar. Ve yağlı bir urgana ilmek yapmışlar Mavi gökteki üç beyaz güvercini, Yüreklerinden vurmuşlar. Yürüdüler, alınları açık, Başları dik Yürüdüler Güneş’in sıcağına Tükürerek Cellâdın yüzüne Sürüterek prangalarını Adım adım geldiler darağacına Kaç bahar gördüler, Kaç bayram yaşadılar kimbilir? Üç fidandılar, Üç selvi boylu Üç mangal yürekli. Üçüde Has insandılar Milyonlarca candılar Ferman büyük yerden “Asacaksın ki eşkiyanın başını” Diye sesler gelir derinden. Üç yürek, aynı anda atan Üç namlu, aynı anda dolan Yüreklere sevgi salandılar. Dağların kuytuluk bir yerinde Çobanlar söyler, türkülerini, ağıtlarını Fabrikada, grevdekiler marşlarını, Trakya’da karpuz tarlasındaki ırgatlar, söylerler hep bir ağızdan, “Deniz mahkemeye düşmüş Avukatı ben olaydım”diye Dağda değil şehrin orta yerinde Düştüler, düşürdüler Üç güldüler, üç fidandılar Üç ulu çınardılar, kökleri derinde. Anneleri yorgun hasta Yoldaşları yasta, Düştüler ALTI MAYIS’ta. 01.07.1979 Mazlum Zengin |
Altı Mayıs Güvercinleri
Bir şafak vakti, Üç şahin bakışlı Güvercin havalandı Üç kanadı kırık Güvercin Aynı anda milyonlarca Güvercin,de eşlik etti Kanadı kırıklar, Tutundular Diğer Güvercinlere Ve mavi gökte Semah,a durdular. Mayıs,ın altısıydı Ve bir şafak vaktiydi Etraf alacakaranlıktı Yüreği yaralı üç ak güvercin havalandı Ve gökyüzü birden aydınlandı Anaların bacıların gözlerinden, Kanlı yaşlar boşandı. O gün,bütün güvercinler, Hiçbir yere konmadılar Uzaklardan gelen ak bir Bulut,a tutundular Esen ılık bir rüzgâr ile, Güneşe doğru yol aldılar. O gün Güneş bir başka doğdu O gün Güneş’in gözlerinden yaş akıyordu Bir bahar sabahı, Tüm Analar karalar bağladı Ağıtları yürekler dağladı Ve o gün Altı Mayıs ağladı. Bahar çiçekleri o gün yüzlerini, Güneş,in gözyaşlarıyla yıkadılar O gün, çobanlar kavallarına ot tıkadılar O gün toprağa üç damla kan düştü O gün toprağa milyonlarca tohum düştü Bir kara gündü, bir kara yastı Ve o kara gün Altı Mayıs'tı Yiğitlerin isimleri, Deniz, Hüseyin ve Yusuf’tu. 06.05.2006 saat.02.07 Mazlum Zengin |
Altın saçlı yiğit
Dut yaprağının üzerine, Bir tırtıl yapıştırmış kendini Hafiften esen rüzgâr ile sallanıyor, Ayak, ayak üzerine atıp Bir kolunu da yastık yapıp, Gel keyfim gel yapıyor. Dağların arkasından göründü kara bulutlar Ve hızla yaklaştılar tırtıla Sonra bir gürültü bir tufan Ve kaçamadı Başladı Tanrı’sına yalvarmaya, aman aman Şiddeti daha arttı Uzaklarda bir Çoban, yalvarıyor Tanrı’ya Çoban yalvardıkça, artıyor tufan Bir Anne çocuğuyla tarlada Sığınacak bir yer arıyor Koşturuyor sağa sola Şimşekler çakıyor ard arda Sarılıyor çocuğuna tek parça oluyorlar Güneş’e doğru bakıyor kadın yalvarırcasına Ovadaki karıncalar Her biri bir çöpe tutunmuşlar Kuşlar çoktan kaybolmuşlar Dağdaki kurtlar düze inmişler Güneş gösteriyor yüzünü aniden Gökteki kara bulutlar Rüzgâr hızıyla uçuyorlar Gülümseyen, Altın saçlı bir yiğit görünüyor şafakta Ve başaklar boy veriyor toprakta Balıklar horon tepiyorlar ırmakta Ve altın saçlı yiğit sahip çıkıyor topraklara Elinde dürbün bakıyor uzaklara Ve bir elini doğrultuyor ufuklara Gök gürültüsünü andıran bir sesle ‘Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri’ 26.05.2006 Mazlum Zengin |
Ampülün ışığı
Bir varmış bir yokmuş Fakirin çilesi çokmuş Çankaya’daki ağaların Karınları ful tokmuş Sam’ın yardımlarıyla Çıkmışlar yukarılara Anası ağlayanlara Köylüye tepeden bakmış Satmış savmışlar her şeyi Düzelecek diyeTürkiye Seyranlarda hediyeye Beş yüz mum ampul yakmış Bir gün sandıklar kurulmuş Yüzde yüz katılım olmuş Açılmış sandıklar ki Bir oy bile çıkmamış Beş yüz wat, ın ışığı On mumlara gerilemiş Ampül,cü Mazlum’ un yanında Mobilya işine girmiş 28.02.2006 Not: Asgari ücretten fazlasını veremem, kusura bakmasın...! Mazlum Zengin |
Anne'me
Tut anne, Tut ellerimden, O güzel ellerinle. Yaşım kaç olursa olsun, Tut ellerimden. Senin varlığın, Senin güzel sözlerin, Güç veriyor bana. Uzaklarda olsan da, Sesini, Telefonda duysam da, Seviyorum, Seni çok seviyorum Öperim, nasırlı, Çatlak ellerinden ANNE. 31.08.2005 ('ŞİİR HARMANI'ından) Mazlum Zengin |
Anne’ler günü
Ben Her gün annemi hatırlarım Yüreğim yüreği ile tek parça Uzaklarda olsa da Her gün, her an benimledir Benim anneler günüm, Senede bir gün değil, Her an, her gündür. Yaramazlıklarımı anlatır bazen Kulağındaki küpeyi, Nasıl çekip, kulağını yırttığımı, O nu nasıl üzdüğümü. Canım Annem Öperim yumuşacık yüreğinden Canım Annem Öperim nasırlı, çatlak ellerinden. 13.04.2006 Mazlum Zengin |
Antoloji şiir dostlarına
Şiirleriniz çok güzel dostlar Yüreğinize kaleminize sağlık İçten düşünerek yazmışsınız Gönlünüze vücudunuza sağlık. Yaz kardeşim ezileni ezeni Yurdunu bırakıp ülke,ülke gezeni Fakirlikten okula gidemeyeni Düzeni de yaz eline sağlık. Yaz dostum orman talanlarını İhaleye fesat karıştıranları İstanbul’da bitmeyen köprüleri, yolları Korkmadan yaz yüreğine sağlık Kelimelerin pak olsun berrak Cümleler anlaşılır, yüreğin ak Kırgınlığa dargınlığa yer yok Eline ve de diline sağlık. Yaz kardeşim ıraktaki conileri Kafasına silah dayanan çocukları Başına çuval geçirilen askerlerimizi Korkusuzca yaz kalemine sağlık. Yaz dostum Susurluk’u, Şemdinli’yi Kırın kaleminizin zincirlerini Yaz kardeşim Felluce’yi, Halepçeyi Korkmadan yaz yüreğine sağlık. Hayatın gerçeklerini de yaz Okudukça haz alıyorum haz Kıştayız ama gelecektir yaz Cesur yüreğinize sağlık. Yaz oğlum, kızım, kardeşim yaz Silahlara harcanan trilyonları Açlıktan ölen Afrika’lı milyonları A.B.D mezalimini,de yaz eline sağlık. Yaz dostum savaşları dalaşları Ölen kadınları çocukları Hiroşima, Nagazaki’deki atomları Yaz kardeşim gözüne gönlüne sağlık. Yudum,yudum içerek okuyun Düşünün, ince eleyip sık dokuyun Kardeşçe türkü, şiir soluyun Kollarınıza, ellerinize sağlık. Yaz dostum çöpten ekmek alanı Yüreğinde yurt sevgisi olanı Güzel ülkemdeki yalanı dolanı Yaz kardeşim emeklerine sağlık. Eleştirilere hep açık olalım Dostça, kardeşçe yüreklere dolalım Dürüstlükle doğru yolu bulalım Klavye’ deki parmağınıza sağlık. Ülkemizin güzelliklerini yaz İşsizliği yoksulluğu da yaz Köyündeki çiftçiyi, çobanı da yaz Yaz eline, koluna sağlık. Yaz kanın su gibi aktığı yeri Çanakkale’deki şehitleri Ülkemizi bölmek isteyenleri Yaz eline yüreğine sağlık. Şairlik yolunda yürüyenlere Dost bağından gül derenlere Bu siteye emek verenlere Ellerinize yüreklerinize sağlık. Yaz kardeşim hortumu, kapkaçı Artık işkence insanlık suçu Mazlum’un bu yaşta ağarmış saçı Yaz ki bilsinler, sözüne sağlık. 20.12.2005 Mazlum Zengin |
Arapgir
Arapgir’in üzümü Esirgemem sözümü Çalı çırpı kırarken Sakınırım gözümü Yol, Havut gediğinden Buğdayından,hediğinden Söylemeye hacet yok ki Güzeldir o dediğinden Arapgir’in kebabı Tandırında erbabı Çarşıda dolaşırken Iras geldi Turabı Uzundur kavakları Yemyeşil yaprakları Karşıdan görünüyor Hükümet konakları İki isot alacaksın Ve fırına vereceksin Çarşı ekmeğine koyup Fotoğraf çektireceksin Ekin meydanının yanına Git Tahsin’in hanına Ne güzel yakışmıştır Hanına, ham****** Arapgir çarşı başı Başkadır toprağı taşı Kara nohut, mercimek Var mı diye sorar esnafı Berberinde tıraş ol Çabuk ol uzaktır yol O kadar yoruldum ki Ne ayak tutar, ne de kol Arapgir çarşısında Gezerim karşısında Kuşbakışı bakarsan Dağların arasında Bakraçlarda yoğurdu Bana doktoru sordu Oraya yetişmeden Çarşı başında doğurdu İsotlar çuvallarda Turşuları küplerde İnsanları dost canlısı Elleri hep ceplerde Gazete bay Mehmet’te Askerler var nöbette Mahpushane uzakta Nöbetçiler tetikte Balıkları kozluktan Armudundan Bozuktan Çarşıya erkenden çık Gezemezsin sıcaktan Zemzem gibi suları Işıl ışıl köyleri İnsanları çalışkandır Çatlak çatlak elleri Suları neverin suyu gibi Dutları piriş bal gibi Eskilerden eser yok Avrupa şehri gibi Otelinde yatmalısın Kebabından tatmalısın Karpuzları çatlatan Gözelere gitmelisin Arapgir’in nüfusu Gün güne çoğalacak Gurbetteki dostlar Arapkir’e dolacak Arapgir’imizin yüzü Elbet bir gün gülecek Giden Artinler, Miranlar Bir gün geri gelecek İnsanı insan gibi Yoktur orada serseri Mahpushanesi boştur Kimse girmez içeri Festivale giderken Sabahleyin kalk erken Mazlumu da çağır gelsin Arapgir’e giderken 15.07.2005 Mazlum Zengin |
Arguvan Türkü Festivali
Yıldızlar altında şu Arguvan’da Karanlığa ışık, oldu türküler Akın-akın şiir türkü tadında Güzel yüreklere doldu türküler Şiirin, türkünün, ozanın yurdu Tempolar, alkışlar halaylar yordu Yıldız-yıldız ışık, an akıyordu Sabah güneşiyle soldu türküler Köylüm ekinini dağda unutmuş Türkü şenliğinde kendini bulmuş Çatlak elleriyle tempolar tutmuş Geçen senelerden boldu türküler Uykular gözlerden fırladı kaçtı Ezgiler türküler yürekten taştı Bir festival daha böylece geçti Tenimize ilaç, geldi türküler Bütün yürekleri tek-tek kutlarım Sevgim sevgilerle bine katlarım Türkü deryasına bende atlarım Aman lı yaman lı, seldi türküler Birlik beraberlik mesaj verildi Yüreklerde ayrık, diken derildi Kulaktan kulağa, türkü serildi Kötüleri kurşun, deldi türküler Bir dahaki yıla, tohum atıldı Yıldızlar altında yerde yatıldı Rüzgâr ile cana, tene katıldı Mazlum yüreklere yeldi türküler 03.08.2007 Mazlum Zengin |
Arguvan’ın Radyosu
Güzel dostlar toplanmışlar Arguvan’ın radyosunda Yürekten tempo tutmuşlar Arguvan’ın radyosunda Muhabbet zirveye vurmuş Şiirler halaya durmuş Türküler menzile varmış Arguvan’ın radyosunda Yürekten yüreğe yol var Ağızlarda tatlı dil var Ellerinde kızıl gül var Arguvan’ın radyosunda Sevgi ile yoğrulmuşlar Ortaklaşa yol bulmuşlar Çorak topraktan gelmişler Arguvan’ın radyosunda Hep birlikte dirlikteler Radyomuzda birlikteler Sazı çalar türkü söyler Arguvan’ın radyosunda Mazlum’un gözleri kanlı Bir ayağı Arguvanlı Şiir türkü havalandı Arguvan’ın radyosunda Mazlum Zengin 12.11.2006 Mazlum Zengin |
Artık Aşk şiirleri yazacağım
Artık rahat uyuyacağım Dünya yıkılsa umurumda olmadan, Ne terör, ne açlık, ne yoksulluk değil Artık Aşk şiirleri yazacağım. Artık savaşa, sömürüye değil Vurguna talana hiç değil Sadece ve sadece ben, Artık Aşk şiirleri yazacağım. Artık, fitili ateşlenmiş kız kaçıran gibi Uykularım kaçmayacak Kulaklarımı tıkayıp, gözlerimi kapatacağım Artık Aşk şiirleri yazacağım. Artık şiirlerim sevgilim diye başlayacak Kalemim ayarlı, Aşk şiirleri yazacak Hep kara gözleri, kiraz dudakları, Artık Aşk şiirleri yazacağım. Artık savaşları, ölen çocukları Anne,leri, ve düzeni, ve seni Ve sokaklarda hunharca katledileni değil Artık Aşk şiirleri yazacağım. Artık çok güzel rüyalar da göreceğim Karanlıklar bana güneş olacak Grevdekini, tarladaki çatlak elleri değil Artık Aşk şiirleri yazacağım. Artık Mart, Mayıs ve Eylül’ü Güneşteki kara perdeyi Ellerdeki kara silahları da yazmayacağım Artık Aşk şiirleri yazacağım. Artık çobanın koyunları gibi Nereye sürerse oraya gideceğim Kalbimi halkıma sıkıca kapatıp Artık Aşk şiirleri yazacağım. Artık ben Aşk şiirlerindeyim Ararsanız bu adresteyim Gözlerim gözlerine bakacak Ve kalemim Aşk şiirleri yazacak. 23.05.2006 Mazlum Zengin |
Aşka ihanet
Sen benim aşkıma ihanet ettin Artık sen yüzümü göremeyesin Yüreğim yangında bırakıp gittin Bunun hesabını veremeyesin. …………Al aşkını çal başına ………...Kan karıştı gözyaşıma ………..Ne belalı bir başım var ………..Bırakıldım tek başıma. Önce gülen yüzler verdin sen bana Sevgi şerbetini içirdin bana Bu zulüm yapılmaz canla canana Artık hiç bir kalbe giremeyesin. ………..Gülen yüze inandım ben …….…Yüreğimden çok yandım ben ………..Baharımda zemheri var ………..Bu canımdan usandım ben. Öldürdün yürekte sen bülbülümü Topladın sen benim öz sümbülümü Artık hiçbir yerde sevgi gülümü Sen ki deste, deste deremeyesin. …….…..Başkasına o gözlerin …….…..Tatlı dilde, ki sözlerin …….….Yüreğimde yangınım var ………..Takatsız yar bu dizlerim. Sevgim hırçın bir sel olup akardı Mazlum güneş gibi sana bakardı Yüreğimden filiz filiz çıkardı Bedenden bedene töremeyesin. 17.11.2006 www.mazlumzengin.com Mazlum Zengin |
Atatürk’ün Defteri
Sata-sata bitiremediler ülkemi Satın babam satın meydan sizindir Atatürk’ün evindeki defteri Yırtın babam yırtın meydan sizindir. Emperyalist demir attı yurduma Gözünü boyadı birkaç yardımla Bunca Şehit kanlarının ardında Satın babam satın meydan sizindir. Garibanın gözünde çöpteki ekmek Size yakışıyor yalayıp yutmak Adım adım Cumhurbaşkanı olmak Olun babam olun meydan sizindir. Vatandaş deftere gerçeği yazmış Duyarlı yiğidin yarası azmış Ülkemizden çok Dünya,yı gezmiş Gezin babam gezin meydan sizindir. Mehmet Dördüncü,yle birlik olalım Güzel ülkemize sahip çıkalım Beraberce mahkemeye dolalım Verin babam verin meydan sizindir. Atatürk’ün efendisi köylüye Hakkını vermedin döndü deliye Hakaret ettiniz ona lan diye Edin babam edin meydan sizindir. Mazlum’un yüreğin sönmez yangını İşçiye köylüye vermez hakkını Santim santim Demokrasi,nin altını Oyun babam oyun meydan sizindir. 09.05.2006 Mazlum Zengin |
Atım
Bir atım var, Yabani, azgın mı azgın. Bazen hiç tutmaz dizgin, Şahlanıyor, bazen üzgün, Bazen çamur rengi, kırmızı, gri Eyersiz, dizginsiz Binemezsin izinsiz. Bazen uslu, Üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi, Bazen delimi deli, Üstünde durabilene aşk olsun. Evleri, ağaçları, köprüleri, Bazen, insanları, ezip geçer, üstünden. Şahlandığı zaman Durdurmak mümkün değil. Nice ocaklar söndürür, Nice yürekler yandırır. Kızıyor insanlara, cezalandırıyor. Yakılan ormanları, Kesilen ağaçları, Plansız yapılaşmayı protesto için. Evet, benim atım Üzengisiz, dizginsiz bir sel Kızdırdığımız zaman, Önünde durmak mümkün değil. Dizginlenmesi, Önüne geçilmesi, Toprağı sevmekle mümkün. Erozyonu önlemekle, Çevremizi ağaçlandırmakla mümkün. Ve ben atımı, Durgun olduğu zaman seviyorum. Mazlum Zengin |
Atın ateşe
Atın beni, atın ateşe, Benzin dökün, odun atın peş peşe. Tutun kollarımdan atın. Ateş yoksa bağlayın beni güneşe Aya da olabilir. Ama güneşe bağlayın beni. Birilerini yakmaksa, Bir yerleri yakmaksa eylem, Kurtaracaksanız dünyayı, Atın beni de ateşe. Yoksa eğer ateşiniz, Bağlayın beni güneşe. Yıldız da olabilir. Ama güneşe bağlayın beni. Çekin körükleri, çekin Harlayın güneşi. Benzin dökün, odun atın güneşe. Atın beni de ateşe. Yoksa eğer ateşiniz Bağlayın beni güneşe. 11.08.2005 ('ŞİİR HARMANI`ndan) Mazlum Zengin |
Ay başka güzel
Suya vurmuş şavkını geceleyin Sandallar bir o yana,bir bu yana, Yakamozlarda ışıldayan ışıkları, Denizdeki parıltısıyla,ay başka güzel. Ağdaki balıkların çırpınan yüreklerine Asılır sandalcılar,asılır küreklerine, Yıldızlarla balıklar öpüşür *******i, Denizdeki parıltısıyla yıldızlar başka güzel. Balıkçılar serper ağlarını ya kısmet diye İrili ufaklı balıkların çırpınışları, Sabah güneşin ilk ışıklarıyla toplarlar, Denizdeki parıltısıyla,güneş başka güzel. 22.07.2005 ('ŞİİR HARMANI'ından) Mazlum Zengin |
Babam
Elleri kocaman çatlak-çatlak Parmaklar içe dönük Uzun boylu, yakışıklıymış önceleri Kocaman, sevgi dolu yüreği var. Toprakla, başa çıkabileceğini sanmış Su çıkarmak için, hendekler, kuyular açmış metrelerce. Sormaya gerek yok zaten, Yüzündeki, çizgiler söylüyor her şeyi. Nice bağlar bahçeler Nice evler,taş ustalığı yapmış. Hele ağaç ve toprak sevgisi.... Arıcılıkta yapmış, Bakraç-bakraç ballar satmış. Evet, Göğüs kafesi ve, parmaklar içe dönük Komşuluğun ve Muhtarlığın, en güzel örneğini vermiş. Canım BABAM Öperim çatlak-çatlak Toprak kokan ellerinden. 30.09.2005 Mazlum Zengin |
Bağım bahçem
Sen bağım,bahçem arazim değil, İşlenecek toprak değil,sen kırsın Yıllardır tanıyamadım ben seni Bilinmeyensin gizsin,aşikar değil. Endamın, güzelliğin,yoktur kimsede Yalnız içindeki kalp senin değil Anladım ben,çok geç anladım; Çok güzellerin kalpleri güzel değil. 12.06.2005 ('ŞİİR HARMANI'ından) Mazlum Zengin |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 06:45 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.