![]() |
Abdulkadir Kahraman
Bebek
Uyu sen küçük bebek Yuvasında kelebek Ne kadar saf ne temiz Yoktur kirden hiç bir iz Güller açarken yanağında Bir melek gibi uyuyor yatağında... 1993 Abdulkadir Kahraman |
Ben Böyleyim
Kim demiş Erkekler ağlamaz diye, Ben acırım Ağlayamayan erkeklere Utansınlar! Bebekken bildiklerini Baba olunca unutanlar..... Ağlarım ben Erkek gibi Derin derin, ince ince Paralayamam kendimi Zora gelince Ya şiir yazarım Ya ağlarım ben Ağlarken yazarım bazen Ben yazarım, ağlarken...... An olur korkarım Ne yapayım kaçamam Bunalırım, sıkılırım Derdimi kimselere Açamam Kızgın demirlerle Yüreğimi dağlarım Büzülüp bir köşeye Erkek gibi Ağlarım.... 1996 Abdulkadir Kahraman |
Ben Değil Elim Yazdı
'Businet' yazdı elim Suçlu inan ben değilim Anlayamaz ki halimden Hiçbir fen hiçbir ilim… Keçiyolu bir patika Arka yollar ıssız olur Bırak beni gurbet elde Yapayalnız ıssız yerde… Biliyorum anlamadın Bu şiirden bir kelime Şaşırdım ben de zaten Bugün kendi elime... 1995 Abdulkadir Kahraman |
Çaba
Yok... Yoksa eğer dili kalemin, Çok... Dert edinme kendine şair. Ve... Hayatın anahtarı alemin, Pek... Derdi olmadığından mıdır nedir? Aslında, Her derdin devası sende, Durma... Yıkıldığın yere kadar yürü be! Hep... Bak ileriye sakın ardına dönme, At... Günleri sobaya alev alev yansınlar, Bırak... Onlar da kendi yalanlarına inansınlar, Sor... Ruhuna sor ne diyecek acaba? Sakın... Beyhude olmasın bu çaba? 1998 Abdulkadir Kahraman |
Çile
ÇİLE Yanağımda gül dalı olmuş yaşlı çizgiler Saçlarım kar beyazı gözlerim duman duman Geçmişin ızdırabı,geleceğin ababı Hatıralar geliyor aklıma zaman zaman Salıncağın ipinde asılı kalmış yıllar Nedendir hiç bilinmez sallanıyor durmadan Sessizliğin yolunda haykışlar beyhude Geçilemez bu yollardan aynalara sormadan Yaralı bir ceylanın annesine feryadı Avcı zalim mi zalim zaman gibi, yorulmaz Neden Şirin'e vermezler ki Ferhad'ı Su damlası düşüyor çiçeğin yaprağına Bilinmezin kilidi bulunmaza sorulmaz... Yıllar ne hatırada ne de takvimde kalır Bilemezsin yarını acaba rüya mıdır? Acıların mayası benliğini yoğurur Izdırabın yarası niye kalbimde kalır? Ormanların içinde acı bir inlemenin Korkuttuğu bir kalbi sinemde taşıyorum Her gün daha korkarak ruhunu dinlemenin Korkunç yanlızlığını. içimde yaşıyorum.... 2000 Abdulkadir Kahraman |
Fırtına
FIRTINA Korkuyorum Çöldeyim Her taraf kum Ve ruhum... Çöllerdeki kumlar kadar Mahkum... Ne bir ses ne bir ışık İçimde hiç durmadan Fırtınalar kopuyor Ruhum buna alışık Rahat kalsam bir lahza Nefes alsam hür gibi Kırlarda bağırsam hep Haykırsam özgür gibi... Fırtına hep fırtına İstiyorum,dinmesin Yıkılsın bir bir herşey Sebebi bilinmesin Kaplasın gökkubbeyi Gözü yaşlı bulutlar Sonra yerlebir olsun Sefil ruhlu umutlar Yağsın durmadan yağmur Harab olsun tüm alem Yeryüzü hep ab olsun.... Sonra çekilsin sular Ufuktan bir deli rüzgar Umutları getirsin Ölüler dirilsinler Çığlık çığlık gönülden Haykırsınlar Hepbirden... Fırtına dinse o an Değişse bütün herşey Tüm gerçeği anlasak Taptaze bir gayretle Ve senaryo yeniden Başlasa benim için.... Durulmaz benim içim Fırtınaya alışık Fıtratın bir eseri Ruhum karmakarışık Ben bu fırtınalarla Yaşamayı öğrensem Bir fırtınayı tutup Yavaşça alnından öpsem Sonra bende uslansam Fırtına gibi dinsem... 1997 Abdulkadir Kahraman |
******* 1
*******...mis kokulu *******, Kuşlar sanki *******i heceler… Bir bir yanınca yıldızlar Korkarım, içim sızlar... Kayıp olur yüzlerin kırışığı Vakur bir fener gibi parıldar ayışığı Ürküyorum her an güneş doğacak diye Garip *******, susamışlar sevgiye... Her sokağın başında dikilmişler fenerler Dönek insanlar gibi bir yanar bir sönerler Sessizlik bağırırken matemli akşamlarda Kuşlar beste yapıyor birer birer camlarda ******* gözlere çekilen kara perde Güneş gelir perdeleri deler de ******* anne, baba, hasret, gurbet kokan ******* Kuşlar, güzel kuşlar *******i heceler... 1993 Abdulkadir Kahraman |
******* 2
******* 2 Uzun ******* boyu Kapkaranlık,kopkoyu Yalnız parlak bir çift göz Ne kıpırtı ne bir söz Baykuşların sesleri O soğuk nefesleri Yüreğimi yaralar Arada bir naralar Durmaz ulur köpekler Hep birşeyler beklerler İnce ince düşünürüm o anda Kafam ellerimin arasında Gözüm tavanda Yatağıma yatarım Ve geceye batarım.... 1993 Abdulkadir Kahraman |
Gönülden
GÖNÜLDEN Su uyurken,gözlerim Bakar boşluğa dalgın İmrenirken geceye Altında yıldızların Nağmeler havada raks ederek geliyor Ve nağmeler bu gece sevdayı heceliyor... Ilık meltemler gibi Bir duygu esti birden Ruhumun derininde İncileri arıyor Bu gecenin kilidi kalbim için açılıp Hiç bitmeyen sevdanın ismini haykırıyor... Karanlık sular kadar Aşk bilinmez olsa da Kuşlar bir gün mutlaka Dönerler harap yurda Hazin, lakin yıldızlar er geç bir gün sönecek Sevilenler ölecek, sevenler de ölecek... Son söz beklesin bende Aşkımın hatırına Gözün göremez kapat Tasvir zaten beyhude Kalpten akan nehiri bilirsin gözler görmez Aşıklar ölür bir gün ama aşklar hiç ölmez... 1999 Abdulkadir Kahraman |
Hasret
HASRET Şalvar giymiş köylü güzel Omzunda şal, Eli şal, Saçları şal, Yüzü şal..... Endamına canlar feda Duruşu naz, Bakışlar naz, Yürüyüş naz, Gülüş naz.... Kırçiçeği misali öpüşüyor rüzgarla Dudağı bal, Dileği bal, Yüreği bal, Sözü bal...... Ellerinde bir nişane has boya Gönül oya, Ninni oya, Hayal oya, Dert oya.... 1998 Abdulkadir Kahraman |
Hayal
Duman oldum Yandığımda Çıktım göğe Hatır sordum Buğu buğu Damla damla Yağmur olup Aktım yere Girdim koynuna Toprağın İçti beni Bir tohumcuk Çıktım içinden Çatlağın Bir gül olup Koktum yine...... 1995 Abdulkadir Kahraman |
Hikaye
HİKAYE Yaz... Demediler bana hiç.... Ne manası var? Doğsun,batsın... Ey Güneş yoksa eğer ışığın... Al başını git... Kum... Karanlık denizlerin dibinde, İnci değiliz,mercan değiliz... Ve biz... Bir ömür koyduk bu yola, Yaktık, Gemileri de,denizleri de... İstikbalimizi gömdük, Mazinin küllerine..... Hep... Yapayalnız bir hayatın kilidi olduk Açıldık,kapandık, Hiç bıkmadık,usanmadık... Vurulduk... Kalbimizden hedef olduk, Tebessüm hediye ettik, Izdırabımıza... Sonra... Sitem ettik sadece yollara, Başıboş bıraktık yolları... Nihayet... Gönlümüzü bir sandığa kilitleyip Denizin dibine bıraktık... Hediyemiz olsun İnciler diyarına diye... 1998 Abdulkadir Kahraman |
İstanbul
İSTANBUL İstanbul, Bir martı,bir ahenk ve rüzgar.... O'nu sevmezse,demişler,gönül aşkı ne anlar? İstanbul dünyada bir belde midir? yoksa dünya İstanbul'a ait bir belde midir? Işıl ışıl boğazda vapur suları yarıyor Ve ihtiyar balıkçı ağını atmış rızık arıyor... Görüntü ve sesin oynaştığı şehir tarihin,geçmişin,geleceğin aktığı büyülü nehir İstanbul... Şair, şairim diyemez yazmadıkça İstanbul'a aşkpsiını anlatmadıkça Ben köylüyüm, ellerimde hala çamur dokusu ağzımda ise mis gibi bir koku İstanbul Türkçesi kokusu süt gibi... Tepeler,minareler,selviler hepsi bir olmuş sanki gökkubbeyi deler bu yollar neler gördü kahramanlar,hainler neler gördü bu taşlar sarhoşlar,divaneler... Nargile kokuları ve naralar geliyor geçmişten nereye? geleceğe doğru sabırlı ve hüzünlü dünü yaşamanın acısı ile ta yüreğinde bugünü görmenin derin sancısı... Anlasam da anlatamam ne kadar arzulasamda İstanbullu olamam hasreti bağrımda İstanbul... Aşkı yaşamak, İstanbul'da yaşamak aşkı, Ve aşkı yaşamak aşkta, İstanbul'da... 1995 Abdulkadir Kahraman |
Kabus
Sus dertli başım sus Bitsin bu kabus... Solar dağlar, gece ağardığında Çakallar bir leşe hasret, beklerken Şehre tepeden bakar, Mağrur gökdelen... Akis gelmez Haykırmazsan boşluğa Dolar gözler Gönül teli titrer Ve martılar gurbeti Sabırla takip eder … İki yaralı yürek Sığınmışken mağraya Dertli nağmesi gönlün Anlaşılmaz. Ve dağların dumanlı başı Kolay kolay aşılmaz... Bir kovuğa büzüşen Acı feryadı kuşun Soğuk kış günlerinde Yürek inler bilinmez Ellerini açarak Bakar ufuktan yana Bir bebek niyaz ile Bir gülün yaprakları Suya düşer naz ile... Canavarlar coşarken Bozbulanık dağlarda Süslü caddelerde kaybolur Bir saf köy delikanlısı Ve ıslatır kirpiklerini Bir dostun hatırası... Gözleri açılır menekşenin hayretle Yalan söylerken birbirine Gölgeler bile Ve neden, Daha serindir sular Yalnız *******de… An olur istersin, bilinmeyen Bir yere kaçıp gitmek Fakat yollar uzundur Ve pek zordur hasret Kaçıp kurtulasın lakin Sende de yok ki yürek... O demler acı gelir anlamak bile Birkaç damla gözyaşı Ortak olur dertlerine Vatan saydığın gurbette Kalırsın yapayalnız İsli gece lambaları yolunu aydınlatır Ve geride kalan birkaç dost Kulağını çınlatır... Başbaşa verince gündüz ve gece Gelir çatar hayatın gündönümü Sonu olur o fasıl ömrün Ve yudum yudum içersin Tadarsın ölümü... Yetişir, dertli başım sus! Şükür, bitti artık kabus... 1997 Abdulkadir Kahraman |
Kaos
KAOS Ey zavallı ruhlar Acıyorum bazen size Kendime acımadığım kadar Hiç bilmez misiniz ağlamayı? Ağlamaz mısınız bazı bazı? Acımaz mısınız bir yetim yavruya, Yüreğiniz sızlamaz mı? Güvercin uçurtmaz mısınız gökyüzüne, Bakmaz mısınız semaya? Aşık olmaz mısınız siz hiç, Aşkı anlamaz mısınız? Leyla'nın peşinden koşmaz mısınız, Mecnun olmaz mısınız? Ve karanlık *******de Can vermez misiniz? Ey sefil ruhlar Siz ölemez misiniz? 1996 Abdulkadir Kahraman |
Melali Anlamayan Nesil
Melâli Anlamayan Nesil Ay parladı tebessümle, naz ile, hâle hâle Çiğ olup düştü gökten, sanki berg-i nihâle Etrafında yıldızlar dönerlerken âvâre Bulutlar çekildiler, her biri pâre pâre Cevap veremediler bir sual-i muhâle Şaşırdım kaldım ben de bu hâl-i pür melâle... 2000 Abdulkadir Kahraman |
Neyleyim
NEYLEYİM Bu akşam kalemim yine ağırlaştı Ah...ah... Kelimeler yine Elime dolaştı Hani şiirlerim bana arkadaştı ya Onlar da gönlümden uzaklaştı 'İlham' denen sahtekar Başka şairlerle anlaştı Ömür geçti gün bitti Ve saçlarım aklaştı Bel büküldü göz süzüldü Şiirimi yazamadan ölüm vakti yaklaştı... 1996 Abdulkadir Kahraman |
No olur
NE OLUR Gel olmasa da hiç akşam Akşam hiç olmasa da gel Duy beni sesimi duyuramasam da Duyuramasam da sesimi beni duy Anla,hayatın acımasız yüzüne bak Bak yüzüne acımasız hayatın,anla Ağla,geleceği ve geçmişi düşünerek Düşünerek geçmişi ve geleceği,ağla Aç kollarını kucakla hayatı dostça Dostça hayatı kucakla aç kollarını Tebessüm et herşeye rağmen gülümse Gülümse herşeye rağmen tebessüm et..... 1996 Abdulkadir Kahraman |
O dem
O DEM Bugün beynim çatlıyor Ağrıyor başım yine Sinek bağrıyor sanki Kafamda bir mengene Bürünmüş sanki herşey Siyah-beyaz rengine Çiçekler sanki kokmaz Davul çalmaz dengine Ey tabiat an be an Şaşıyorum dengene Bugün beni ateş bastı Efkarlıyım ben yine... 1993 Abdulkadir Kahraman |
Sanki
SANKİ Vakit geceyarısını çoktan Geçtiği halde Uyku bizim mahalleye Uğramadı herhalde.... Saatin sesi Tik tak,tik tak Sanki bu bana oynanan Oyun Sanki bir anki gafletim Beni affetmez mi yetimler? Okumaz mı kimse şiirimi? Sararır mı albümdeki resimler? Yapraklar boynunu mu büker? Rolüm başkasına mı verilir? “İhanet ettin” mi derler? Pınarlar mı kurur? Dünya yok mu olur? Ben yok mu olurum sanki? Yarın yok Bugün yarınla gitmiş Dün de bugünle Bugün yok dün yok Hiçbir gün yok... Şimdi yok sanki Sonra yok... Sanki siz okumadınız Ben de yazmadım Sanki ağlıyorum Belki yazıyorum Titriyorum... Bekliyorum o günü,o saati Izdıraplıyım,dertliyim inanın ki... 1996 Abdulkadir Kahraman |
Ses
SES Bir ses vardı Nefes gibi Enfes bir ses Kulağıma geldi... Ve bir soluk Boğuk boğuk Soğuktu Çok soğuk Korku gibi... Bakış vardı Nakış nakış Su gibi Suyun uykusu gibi... Ve bir sanat Bir kuş gibi Uçtu gitti Kanat kanat..... 1996 Abdulkadir Kahraman |
Sevdadandır
SEVDADANDIR -Her sevgili bir Leyla'dır- Rol yapma bana Sen sensin Ben de benim Kendini güzel sanıyorsun Gerçekten de güzelsin Ama! Ne Leyla kadar Leylasın Ne Arzu kadar Arzu Ne de Şirin kadar Şirin Biliyorum Ben de Mecnun değilim Ne Ferhat olabilirim Ne de dağları delerim Lakin! Sabırla beklerim Nazına bile katlanırım Bana rol yapma Leyla olmaya çalışma Leyla olamazsın Leyla olmanı istemiyorum Zaten ben Leyla'yı değil Seni seviyorum... 1996 Abdulkadir Kahraman |
Son Şiir
Daha bitiremediğim Onlarca şiir varken Bakın başladım bir diğerine Sanki bu bitecekmiş gibi Varsın bitmesin Başladım ya, bu da yeter Belki bitse Herşey biter... O gün gelecek Yeni bir şiire başlayacağım O zaman mürekkebim yetecek Son şiirim bitecek......... 1996 Abdulkadir Kahraman |
Şehir ve Ben
ŞEHİR VE BEN Bunaldığım günlerden biriydi Başlamıştı hava kararmaya En tenha yeriydi Sahilin Başladım yazmaya Anlatmaya derdimi.... Denizin derdini de dinledim İnledim İkimiz için Ne kadar derindi Kulak verdim bekledim Sesi bile serindi Sessizliği dinledim Duydum kimsesizliği Bir kuş geçiyordu Rızkını almış ta dönüyormuş gibi Geldiği vatana geri... Bu şehrin her yanı Gurbet koksa da Yine de benim vatanım Seviyorum onu Sevdalıyım Kararıyor hava Yazmakta zorlanıyorum Gece türküsünü söylemeye başladı Bak deniz de mırıldanıyor.... Ve bulutlar... Hayaller taşıyan,umutlar taşıyan Hayallerle umutlarla beraber Yaşayan Bulutlar... Umutlar... Bulutlarla gelen Bulutlarla giden Benim yüreğimi inciten Bulutlar... Bu deniz,bu hava,bu musıki Beni hasta ediyor Şiir yaz diyorlar bana Şiir yaz Sesimizi dinle Bizim şiirimizi yaz... Deniz efelenmeye başladı Geceden aldığı cesaretle Bak sesini de yükseltti Bana kafa tutuyor Işıklar yanmaya başladı arkamda Gece beni yutuyor Işıkların denize aksi düşüyor Ben titremeye başladım Deniz de üşüyor... Ey gecem,ey musıkim,ey denizim Bilirsiniz Ben en sadık hemşehrinizim... 1998 Abdulkadir Kahraman |
Şıpsevdi
ŞIPSEVDİ Şıpsevdi değilim Belki çiçekten çiçeğe konuyorum Her çiçekten bal almak Maksadım değil İnanın ki aradığım çiçeği Bulamıyorum.... 1997 Abdulkadir Kahraman |
Umut
UMUT Dağlarda kar Bağda çiçek Umut var Ağaç ağaç Böcek böcek Umut var Belde belde Bucak bucak Umut var Ana-baba Kucak kucak Umut var 1993 Abdulkadir Kahraman |
Uyu
UYU -Canım Kardeşime- Uyu kardeşim günler içinde Benim uyuyamadığım dünler için de.... Uyu kardeşim uyu rahat rahat Ne sende var ne bende var kabahat Uyurken güzelliğin bin kat daha artıyor Zannetme ki sevgiden ağbeyin abartıyor Rüyada geziyorsun sen kendi düşlerinde Ben huzur arıyorum senin gülüşlerinde Ben kabusların kucağında yatarken Sen masum düşlerinde mutluluğa batarken Sen dünyayı bırakmış rahatça uyuyorsun Rüyanda geçmişten nameler duyuyorsun Uyu kardeşim rahat rahat uyu Benim uykularım dipsiz birer kuyu Uyu kardeşim uyu güzel günler içinde Ağabeyinin uyuyamadığı dünler için de.... 1995 Abdulkadir Kahraman |
Yalnızlık
YALNIZLIK yalnızlığı ellerimle giydirdim duman gibi yükselirken semaya nefesimi tuttum büyüler içinde dönüpte arkama bakmadım... parmaklarımın ucunda bir büyü titrettiler derinden derine heyhat nasılda inanmıştım olmaz olmaz yok dönmek geriye patlama yüreğim pek nazlısın bilirim bende senin kadar bitkinim yeter yeter diye haykırsam ahh ahh haykırabilsem... merdivenleri tırmanmak için adım adım gidiyorum çekilin önümden çekilin artık uçmak istiyorum,uçamıyorum... bırak yakamı şeytan yoksa fena olacak birimiz için bir taş alacağım yerden gökyüzüne atacağım oturup çeşme başında ağlayacağım... Abdulkadir Kahraman |
Yara
YARA Ararken kimliğimi Yabancı bir yüzle Karşılaştım aynada Hani yıllarca görüştüğüm Ben sandığım yabancıyla... Ruhumu sorgularken Bir deniz kenarında... Ay ışığı buz gibi... Bedenim değil benliğim titriyor Korkular ve sorgular Yanyana dolaşıyor Gezdiğim boş sokaklarda Sanki ruhlar yaşıyor... Yollarını korkunun Isıttım nefesimle Duracak kalbim diye Bakamadım semaya Yürümek bunca niye Yolların sonu yoksa Manasız dönmek geri Git bari ileriye... Dolaştım sarhoş gibi Gezdim durdum şehirde Kah bir köşe başında Kah bir köprü altında Canavarlardan kaçtım İki büklüm belleri.... Kanlı iğrenç elleri... : : : Sonra birden uyandım Doğruldum yatağımdan Kaçıp sahile çıktım Rüyaların koynundan Terlemişti her yanım Yaralıydı vicdanım... 1999 Abdulkadir Kahraman |
Acayip İstiklal
Tespih çekiyorum baba Tetik değil Yine de kelepçeli ellerim Sabret Bitecek demiştin Çektiklerim Bitecek değil Maziye çevrilip Yitiklerini arıyor Kelepçeli sözlerim Özleme diyorlar Bilemiyorum sebep ne baba Hep o mefahir anları özlerim Yaş dolu gözlerim Başım seccadede Her vakit itaatte Baş kaldırmıyorum Başkaldırıyorsun diye Canım cezada Bedenim sürekli eziyette Başkaldırmayı düşünmüyorum Dövseler de Kovsalar da Hiç kimseyi Bu saatte Bayrağımı seviyorum Vatanımı, milletimi Seviyorum dinimi Devletimi Hatta harcıyorum Gerektiğinde servetimi Yine de Menfur eller Hain emellerden Kurtaramıyorum Bir türlü etiketimi Halbuki Sen öğretmiştin Vatanı, bayrağı Her şeyden çok sevmeyi Sen öğretmiştin Can lazımsa can Kan lazımsa kan vermeyi Oysa bunlar Şimdi ateş gömleği Düşünüyor hainler Bunları sevenleri yok etmeyi İnan baba! Şimdilerde ihanet revaçta Kim, Ne kadar ihanet ederse El üstünde O kadar başta Gülen gözlerimi Bir görsen baba Boğuluyor çırpınarak yaşta Yakın saadet günleri demiştin Hangi yıl Hangi ay Hangi gün Saat kaçta Beklemeye İnan sabrım kalmadı Özlemime Hayallerimden Kanlı görüntüler damladı Bir bilsen baba En ilkel kabileler bile İstiklali kucakladı Ben ne ettim Ne yaptıysam olmadı Kendimi en önde sanıyordum Sonradan gelenler beni solladı Gerilerde Çok gerilerde kaldım baba Toplayabileceğim Nallar bile kalmadı Artık İstihza ile gülüyor Bir zamanlar Heybetimden Bakmaya korkanlar yüzüme Artık kimse dinlemiyor Kulak asmıyor sözüme Geldi başıma Korktuğum haller Ne yapsam Mani olamıyorum Gözyaşıma Ne dostuma güvenebiliyorum Ne arkadaşıma Kime inandım Kime gönlümü, Kucağımı açtımsa Şoklara girdim İçin için kendimi Yiye yiye bitirdim Ne zaman doğru bir iş Yapacak olsam Benden bildiklerim Dikiliyor karşıma Çare bul diye Dertlerimi sana getirdim Bin açamaz Bir çok çıkmazın içindeyim Söyle baba Şimdi ne edeyim Ne yapayım Önümde süslü Sayısız yol var Hangisi istiklale götürür beni Hangisine sapayım Bitti gücüm İtimadım bitti Ne olursun Bana yardım et Yine acılardan Ayrılmasın payım Abdulkadir Karaman |
Acı Ara Vermiyor
Acı ara vermiyor Mutluluk...zaman zaman. Menzile, göz ermiyor Kılavuz kara duman… Ağlar, inler sevdâlı Çiçeksiz bahar dalı Gemisine kapalı Sislerle kaplı liman! Kökte çığlık nâralar Kahır, çile kurâlar Tedâvisiz yaralar Dermana darbe ferman. İçi özlemle yanmış Dileklere uzanmış Bağışıklık kazanmış Dertler var kendi derman. Sonsuzluk muamması İsyankârlık humması Gözyaşıyla umması Umutlar harap, vîran. Kıyama kapalı öz Yükünden habersiz söz Bir bilmece, haydi çöz! .. Kim, kurtarıcı yâran! ? Abdulkadir Karaman |
Acı!
Bitmez hüzün içindeyim? Her yanımı sarmış acı! .. Kâh geride, kâh öndeyim Her tarafta varmış acı! .. Mümkün değil yaralarla Baş etmem güçsüz hâlimle... Gözyaşlarım aktığında Saklanacak yermiş acı! .. Şikayet etmek olandan Bilmeden olumsuzluğu... Üst üste gelince belâ Vazgeçilmez yârmış acı! .. Mutluluğu arayan çok Bulan var mı? bilmiyorum! ? .. Dorukların yangınını Serinleten karmış acı! .. Gül bahçesi hüküm giymiş Sarı solgun gözyaşları… Fırtınalı yüreklerde Tükenmeyen zârmış acı! .. Düşmemek imkansız, herkes Düşer er/geç, kurtulamaz! .. Her tarafa tuzağını Süsleyerek kurmuş acı! .. Vefasız hovarda harcar Can armağan vefâlıya! .. Kim bilmezse kıymetini Avcı olmuş vurmuş acı! .. Sevinç, sevgi baş düşmanı… Sevmez suçundan pişmanı… İnleyen, ağlayan özde Otağ kurup, durmuş acı! .. Abdulkadir Karaman |
Acılara Yelken
Gördüğünde bakmıyor, yüzüme gülmüyorsa… Görüyor da perişan hâlimden bilmiyorsa… Baktığında gözleri her şey bitti diyorsa…. Hırçın dalgalar basar gönlümdeki limanı Çâre yok, acılara yelken açma zamanı. Zaman herhangi zaman, gemi eski bir gemi Depreştirir fırtına tıkandığım özlemi Anlamak mümkün değil nefret mi bu, sevme mi? Gelmesin hiç, istemem, demir alma zamanı Çâre yok acılara yelken açma zamanı. Abdulkadir Karaman |
Acıların Türküsü
Şu, her bir damlası lav damlası olan gözyaşlarını… -rengini kızıl güllerin renginden almış üzerinde acılardan izler kalmış… dökmesen olmaz mı? Mahzunluğun hicrânını yaşayan yüreğime; - ki elemlerin küskün tarlası… ve yalnızlığın sancısıyla perişan gözlerime… acılarından perde çekmesen olmaz mı? Geri dönmeyecek harp kervanları gibi geçen acılar kervanıyla birlikte içime elemin hiç güz bilmeyen ve meyvesini hep yenileyen kahır tohumlarını ekmesen olmaz mı? Olmaz mı? ölü başında...tesellisiz... kan çanağına dönmüş gözleriyle işitenleri dağlayan sesiyle ağlayan acılı bir yüreğin feryadıyla… -dilinde acıların türküsü, çekilen, çekilmeyen bütün çilelerin tarlası göğsü… zamana… kendinden bir şeyler eksilten ve götürdüğünü geri getirmeyen, getirdiği ise sevilmeyen zamana… umut bağlayan… tükenmeyen özlemlerin ardından cılızlaşmış umutlarımı sökmesen olmaz mı? Abdulkadir Karaman |
Acil Hasta
Yoldan geçerken bir araç vurdu savurdu kenara... kırdı hemen her yerini... koştu gören...insafı olanlar imdâda... ele alınacak gibi değildi... bir telaşla...haber verdiler ambulansa... saatler sonra gelebildi ambulanssa… ne doktor…ne hemşire! ! ? ? aklı eren bir kimse yok ambulansta bir şoför…bir sedye sadece! ! ? ? apar topar koydular yaralı kıvranırken acılar içinde...sedyeye…. ambulans zar zor çıkabildi caddeye ve sirenler çalarak nice tehlikelerden sonra yetiştirebildi yaralıyı yarı canlı...hastaneye… acil servis kapısı…ana baba günü! ! herkes üzgün… görmek mümkün değil kimsenin güldüğünü… yaralı...çığlıklar atarken ve yalvarırken yardım için… başucuna gelen görevli -kızgın kızgın! ! ? ? bakmadan yaralının haline... aldırmadan çektiklerine... sormaya başladı; sosyal güvencen var mı? sigortalı mısın? Paran var mı? Arkan var mı? Yok deyinince...yaralıyı haşladı! ! ? ? Kimin kimsen yoksa bekleyeceksin sen... -beklemek senin yazgın! sana yardım edemem… edersem eğer! ! ? ? mevzuat beni de yer! ? Dedi ve ekledi: Bekle..yorulma beklemekten… hasta kahrolurken inlemekten. Hasta bekledi…bekledi. Kendini kurtaracak yardımseverleri Bir türlü gelmedi… Kan kaybı… dereken kalbi tekledi ve birkaç yardımsever el aldı temelli iyileşen hastayı sükut aracına yükledi… O gün... İğreti...eve benzemeyen bir evde Akşam...babalarını ve yiyecek getirmesini bekleyen başka bekleyenlerde vardı gözleri yollarda... beklediler...beklediler bekledikleri gelmedi her taraf karardı sordular...aradılar gözleri kapıda kulakları seste hiç kimse haber getirmedi ve o eve bir daha sevinç girmedi... |
Açık Adres
Ben sevenler mahallesi sevdâlılar caddesinin âşıklar sokağındaki kimsesizler çıkmazında kaçıncı kez terk edilmiş avutulmuş hayallerle yalanlarla kaçıncı kez aldatılmış, perperişan çatısı çökmüş; kapısı, penceresi, kırık camlı yıkık, harap, metruk, eski bir konakta anılarla boğuşarak, acılarla yaşamaya gayret eden bir zavallı, derdi derin yaraları iyileşmez müzmin hasta sergerdeyim. O kadar muhtâcım ki ah! dertleşmeye ve sohbete yok rüzgardan başka gelip ziyâret eden, yoklayan verdim açık adresimi ne olursun ara sıra yokla beni, ziyarete gel ki, sana anlatayım sırlarımı, sırdaşım ol hiç kimseye söyleme hiç dinle hayat ve aşklarım beni nasıl etmişler linç! Hikayem oldukça hazin İnan o kadar da ilginç! Esirgemek muhtaçtan uygun mu,söyle,sevinç? |
Adanmış Çocuklar
Ölüm kalım meydanlarında Top sesleri, tank sesleriyle Açtık dünyaya Sanma diğer gözler gibi Gözlerimizi Ne hayal kurabildik Ne dalabildik hülyaya Hep acılar bürüdü, sancılar törpüledi içimizi Nerede görseniz Mutlaka tanırsınız bizi Namluların gezinde Kalpsizlere telef ettik Vicdansızlara hedef kalbimizi Feryatlarla Gözyaşları körükledi sevgimizi Kâbuslara zincirliydi uykularımız Dalamadık bir kez bile Tatlı rüyaya Hiçbir şey gideremedi kederimizi Hayatımızı hep başkaları belirledi Hep büyükler çizdi Yaşamaya mecbur olduğumuz kaderimizi Barut dumanları Kan kokuları Can çığlıkları arasında İhtiras yaralarıyla dolu Bulduk hep kendimizi Sürdürürken İnsanlık adına savaşanlarla savaşımızı Kimi gövdemizi tepeledi acımasızca Kimi top gibi tekmeledi Sevgi beklerken Sevgiler değil Hep nefretler okşadı başımızı Gülmeye zamanımız olmadı hiç ağlamaktan Ve akıtmaya Zamanımız olmadı gözyaşımızı Zevk alamadık Tat bulamadık bir türlü yaşamaktan Amansız, acımasız Her savaşın orta yerinde Bulduk kendimizi Nilüferler gibi açıldık her birimiz Gerçeklerden olmaksızın haberimiz Kimimiz kırmızılara büründü Aklara kimimiz Bulutlarda filizlenirken Çocuksu düşlerimiz Sevinçli hayallerimiz Hançerlendi gölgelerimizle Birlikte bedenlerimiz Doyasıya sevilemedik Sevinemedik kanasıya Hiç birimiz Süsleniyor gidenlerimizle Tabiat şimdi Süslemeye hazırlanıyor tabiatı Kalan her dirimiz. |
Ahududu Reçeli
Ahududu reçelim Dut pestili gülüşüne Çok susadı yüreğim! .. Yediveren tomurcuğu yanaklarında eriyen kaybolan… geçtiğin yollarda açılmak için çan atan çiçek benim! .. Yırtmak istiyorum ayrılıktan yıpranan kozamı ipekböceği ömrü kadarcık bir mutluluk için! .. gel elele verelim! .. Tek başına tat vermiyor… Yoksunluğun şarabından içmek… gel yine berâber içelim! .. gülleri kıskandıran sevdâmızı yeniden ezber edelim! Yeniden yazsın rüzgarlar adımızı Göklere, bulutlara resmimizi çizsin dağlara! .. Yeniden düşler ülkesine hayâller diyarına gidelim! .. Gülsuyu rengi gözlerinde kendimi kaybettiğim bilinmesin, söyleme kimseye! .. ne olup bittiğini yalnızca biz bilelim! .. Kara üzüm pekmezi bakışların öksüz kalmış resimlerimin tek tesellisi! .. Hatıralarımı özlem emzikleriyle beslediğim dedikodusu yayılmış her tarafa deme sakın, yayan değilim! .. Yüreğini damıttığı rafineri demişler gözlerine! .. Desinler, mühim değil! .. Kıskansınlar, aldırma! .. Biz birbirimizi sevdiğimiz, ve sevmemiz gerektiği için sevelim! .. |
Akıllı Ol!
Üstün ile uğraşma... Astın ile dalaşma... Ayaklara dolaşma... Akıllı ol akıllı! ? Emredilen neyse tut! ? Söyleme her sözü, yut! ? Bildiklerini unut! ? Akıllı ol akıllı! ! Amirini kolla hep! ? Saygı, selâm yolla hep! ? Sever, kuyruk salla hep! ? Akıllı ol akıllı! ? Görünce ayağa kalk! ? Tut sigara, yağ da yak! ? Biraz söz dinle ahmak! ? Akıllı ol akıllı! ? Haksız olsa da sence... Haksızsın deme, bence... Her şeyden gelir önce... Akıllı ol akıllı! ? İçtenmiş gibi hisle... Konuş yumuşak sesle... Sözlerini seç, süsle.. Akıllı ol akıllı! ? Bulunma hiç köstekle... Her konuda destekle... Emrine koş istekle.! ? Akıllı ol akıllı! ? Kurnaz ol, aranan ol! ? Yalan olsun, yanan ol Değişmez eleman ol Akıllı ol akıllı! |
Anadolu Gerçeği
Anadolu, Anadolu Ana kadar baba dolu Kimi bulmuş uygun yolu Kimi arar çaba dolu. Aldatan çok sihir allı Sefil, yoksul; çok zavallı Konuşan bol yağlı, ballı Halden bilmez tebâ dolu. İnsafsız hâlde soyulan Tarihler boyunca talan Hazinelerini çalan Vicdanı yok yaba dolu. İdealsiz, ilkesizler İçi ürpermez hissizler Üşür iken kimsesizler Bir çoğunda aba dolu. Demez bu haksızlık neden Hayalinde umut güden Çapul, talanı seyreden Ruhsuz bir çok duba dolu. Ebeveyniyle tartışan Tarihi ile atışan Çapul aşkıyla tutuşan Her cephede hebâ dolu. Anadolu, Anadolu Anadan çok baba dolu Arar, bulamaz, hak kulu Kaybetmiş bir doğru yolu |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 07:43 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.