![]() |
Meral Yağcıoğlu
Adımı Hatırlıyorsun Ya
Şu anda neler hissediyorum Hiç haberin var mı senin Kalbim, bir zamanlar Hassas dediğin minicik kalbim Yerinden çıkacakmış gibi Gümbür, gümbür atıyor Heyecandan titriyorum Biliyor musun Aslında nereden bileceksin ki Bugün telefonla senden habersiz Seninle konuştum. Senden habersiz diyorum Hani kendini tanıtmayan biriyle Eskilerden konuştun ya Eski bir dost,eski bir tanıdık Arayıp beni hatırladın mı Diye soruyla başlayan Sohbet edip çıkaramadığın Fazlaca yorma kafanı canım İşte o bendim açıkça Apaçık söylüyorum sana İşte o cesaretsiz,hem de korkak Sular seller gibi aşık ben Bunca seneden sonra Tavrını kestiremeyen ben İnanılmaz derecede sana susayan Çorak toprağa dönen ben Sadece sesini duyabilmek için Bir cesaret adsız telefon açtım Duygularından habersiz Avuçlarımla siper ettiğim yüreğim Yaralı güvercin gibi çırpınıyordu Ama sen titreyen sesimle ”ben kimim tahmin et dediğimde” Birkaç isim sonra adımı Söyledin frekansı farklı Biraz titrek,biraz buruk hissettim Unutup ellere gitmemişsin. Hem sevindim,hem de Cevabını kestiremediğimden Gurur ya telefonu kapattıktan sonra Söylüyorum benim diye sana Çok mutluyum şu an inan Çünkü sesimden çıkaramasan da Bir iz vardı yüreğinde belli belirsiz Olsun varsındı aramızda mesafeler Adımı hatırlıyorsun ya Hayatında adım saklıydı ya Gördüm o tatlı yüzünü,teller ötesi nefesini duydum Yakınımda hissettim varlığını Bu kadarı da yeter bana şimdi bu şiiri senin için yazıyorum Mutluyum be aşkım Adımı hatırlıyorsun ya Ve aynı şehirdeyiz ya Yeter bana |
Ah İstanbul Ah
Ah İstanbul Ah ........... Seyrüseferdeyim Yeşilköy kumsalında Yatıyorum sere serpe Gülümsemesiyle güneşin Kapıldım mavinin cazibesine Daldım deryaya Yunuslarla yarışıp Martılarla şarkı söyledim,neşeli Kanat çırparken omzumda sarı kelebek İşveli işveli salınan Kızkulesi’ne Aşkını ilan etti utangaç Ezelden kara sevdalı Galata kulesi Sözleri kesildi sessiz, melekler şahitliğinde Zor etti akşamı sohbetler eşliğinde Tramvayla gezinti yapan nazenin beyler, hanımlar Beyoğlu’na inen alaca karanlıkla birlikte Çiçek pasajında meşki beklerken sabırsız Çengelköy’de çiçeklenen bahçeler Misk-i amber kokularında mest Sarmaş dolaş yürek atımı ritmiyle Kuş sesleri eşliğinde gölgelenen sevdalılar Güneş kaybolurken semada Altın Boynuz’da yakamozların Dansını seyre dalan gözlerim Kamaştı İstanbul ışıltısında Korkmadı karanlıkta işten çıkan Ne çalan var ne çırpan Karıştı meltem esintisine sıcak Gece bekçisinin düdük sesi böldü sessizliği Savaştan arınmış dünya El ele kardeşçe tek yürek Koynunda sokak çocuğu barındırmayan gece Sadabad da ki sevgililere gülümsüyor Tanımasa da komşusunu Sımsıcak bakışını esirgemeyen Lokmasını paylaşan, menfaatsiz Mutlu gül goncasıyla süslü çehreler saygılı,sevgili Sağlıklı,gürbüz çocuklarını Aramadan özelini, devletin okuluna Vermeden tek kuruş, geleceğinden emim Üniversiteye hazırlayan anne, baba mutlu,umutlu Aman Allah’ım ne güzel Her şey yolunda özlediğim gibi, Sihirli değnek mi gezdirdi Beyaz ipek kanatlı bir peri,masal sanki Kepazeliğinden sıyrılan İstanbul’u Sindirirken gönlüme, bayram yeri gözlerim Gönderde dalgalanan mavi bayrak altında Envai çeşit erguvan açtı gamzelerim Şiddetlenen gece huysuz Hışımla kapanan pencerenin gürültüsünde Karalara büründü İstanbul, uyandım,uyandım eskiye Sabah mahmurluğunda düştüm gerçeğe, kaynar kazan Koştum pencereye, şaşkın Her güzel gibi sadece rüya ne yazık ki Rüya kentin manzaraları, kilitlenmiş trafik Çileden çıkmış insan manzaraları, battı sineme yolsuzlukları |
Ah Şu İnsanlar
Ah bir bilebilsem Bir anlayabilsem Şu fani dünyada yaşayan Tüm insanları istisnasız Ve ne yapmak istediklerini Anlayabilmek için insanoğlunu Falcı olmak yetmez Kahve fincanına sığar mı hiç geçekler Medyum olmaksa modadır Pek bir işe yaramaz Yıldızlara takılıp kalakalırsın Ne yapacağı bilinmez Ne düşündüğü ise hiç anlaşılmaz Çözümsüz bir varlıktır Şu insanlar Bilmece gibi Çözmek için Uğraş vermeli miyiz Vermemeli miyiz |
Allah'ım Var
Ne ıstırabım, ne kederim Dimdik ayaktayım Yıkılmaz bedenim Hiçbir şeyden yılmam Korkup kaçmam hayattan Tüm zorlukların üstüne Korkusuzca gider Bir hal yolu bulacağıma Canı gönülden inanırım Zira benim Yegane dayanağım Yaradanım Allah’ım var |
Alo
Yanımda olmasan da Beni hiç düşünmesen de Anıların hatırına Ayırıp birkaç dakika Alo der misin? Hayır olacak cevabın Biliyorum, yine de; Bekliyor sabırsız yüreğim. Görmesek de birbirimizi Ayrılmış olsak da, Yaşamak aynı şehirde Solumak aynı havayı Paylaşmak İstanbul’u Yeter bana inan. Özlemim arttığı anda Geçerim telefon başına Durmaz yerinde sabırsız parmaklarım Sesini duymak ister gönlüm Kor ateşte yanmışçasına Çekerim ellerimi tereddütle. Telefonun çalarsa eğer, Yorucu günün ardından Hele bir de yalnızsan Ben olduğumu düşün de Duymazlıktan gelme Adam sende boş ver deme sakın Açmamazlık etme ne olur. Gerek yok uzatmana Sesini duymak Huzura boğar gecemi. Olsun varsın teller aracı Uzanırım yatağa Yıldızları sayarım birer birer Tavana dikili gözlerimle. Kanatlarında meleklerin Yolculuk başlar gülen aya Yeter bir alo ile merhaba Bir ses yeter bana, tek bir ses Hissetmek telin ucunda varlığını Varlığında var olmak Vuslatsız şiir dizelerinde İstanbul’u yazmak Seni İstanbul’da yazmak Yeter bana inan |
Anılarda Soldu Gül
Her buluşmamızda, Kokunun sindiği katmerli gülü, Aşk nağmeleri eşliğinde Yakama takışın gitmez gözlerimden. Mutluluk deryasına dalış yapar Yıkanırdım kulaç kulaç mavide. Hiç ayrılmayacağız hissiyle kora dönen ten Ölene kadar sürecek bu sevda yangını Güllerle bezenmiş aşk teknesi Aheste süzülen zaman martılarla oynaşırken Başlardı her bir gülle güneşe yolculuk Geçip gök kuşağı altından Tek vücut da atan yüreklerimiz Kendine getirirdi sarhoş aşkı Artık sarı gül tutuydu benim için Bir tutku ki düşlerimde bile, Haykırırdık bitimsiz sevdamızı Sarı güllerin arasında Tüm dünyaya duyururcasına. Duysun, görsün herkes Yoktu böylesi seven iki yürek Maviydi, mavinin envai çeşidi Sarmıştı, gül bahçesi alev alev Arardı gözlerim tebessümlü, meraklı Heyecanlı bekleyişler sonunda Kimi çıkardı cebinden, Kimi cüzdanından muzipçe, Olurdu bazen de kocaman bir buket O sımsıcak ellerinde. Ne çok yanılmışım, anlıyorum; Ayrılık demekmiş sarı gül, Bilmedim güllerin dilinde. İçtik ayrılık zehrini Kim bilir hangi kızıl kadehten Sadece dikeni var avucumda Batar inceden inceye, kanar derinden. Sarı güle özenen duygularım solgun, Yüreğim; kuruyan yaprak misali Oradan oraya savrulup uçuşsa da, Her gördüğüm sarı gül, Dökülür gözlerimden yaprak yaprak. Yüreğimi kanatan o kara gözlerin, Canlanır her birinde. Altın kalbin bakıra çalar, Sessizce ağlar inzivaya çekilen yüreğim Ayyuka çıkar dualarım Durdurabilene aşk olsun Kan sızan şiirlerimle Boyanır aşk |
Anlasana
farz et ki ben bir gülüm kırmızı gül Senin gülün Yüreğinde Unuttuğun solmadan gülün seviyorum yaz her bir yaprağına mühürle dudağınla ve aşk nağmeleriyle yükle kelebek kanadına uçur bana bekliyorum kollarım açık senin için çarpıyor yaralı yüreğim anlasana gülün ölmek üzere |
Anne Bitti Bu İş
bizim mahallede indik taksiden gözlerimde yaş, henüz takmadığımız yüzüklerimizi sana uzattım avucuna bıraktım almak yada almamak arası katılaşmış ellerin şaşkın, sen şaşkın cebine gömdün sevdamızı titreyen bedenimle sokuldum yanına vedalaşmak üzere sarıldım boynuna hem de son kez vedalaşmak ne acı kollarımı kilitledim sımsıkı yüzüm teninde, ağlarken kulağına sadece hoşça kal dedim fısıltıyla ve cevabını beklemeden arkamı dönerek koşar adım ilerledim evimizin bulunduğu sokağa doğru birkaç adım atmıştım ki içimdeki ses dur diye haykırıyordu hatalısınız diyordu, hatalısınız omzumun gerisinden başımı çevirdim baktım sende arkana bakmadan dönüp gitmiş miydin yo hayır mıhlanmış gibi çakılmıştın kaldırıma mahzun bakıyordun ardımdan el bile sallamana fırsat vermemiştim ki seni öyle görünce dayanamadım ayaklarım ileri gidemedi ve aynı hızla koşarak tekrar boynuna sarıldım üzülme sen daha iyilere layıksın cümlesi döküldü dilinden yanağıma kondurduğun buseyi alıp titreyen dudağına yapıştırdım birkaç saniye önce ki gibi arkamı dönüp yürüyüp gittim koşmadım bu sefer, koşamadım ne kadar yavaş adımlasam sokağımı o kadar zaman daha sana yakın olacaktım. uzaklaştıkça ben ölecektim biliyordum yavaş adımlarla ilerledim ilerledim zil sesiyle kendime geldim gözlerimin yaşını elimin tersiyle sildim allak bullak yüzüme şaşkın bakan anneme tamam anne bitti bu iş bitirdim her şeyi aradan çok uzun yıllar geçti nereden aklıma geldi bunlar bilmiyorum pencereden lapa lapa yağan karı seyrederken. |
Annem
Bir zerreyken Büyütüp dokuz ayda Canından can kattın Acıların en büyüğüyle Doğurdun hayata tebessümle Ayağının altındaki cenneti Emzirdin göğsünden Sardı kokun zırh gibi Kötü dünyada cenneti yaşattın Korudun koynunda ninnilerle Kovaladı yıllar birbirini Yorgun düştüğümde destekledin Her gün yeni bir enerjiyle Uğurladın el sallayarak Akşamları güler yüzle karşıladın Umursamadın yüzündeki O enine boyuna çizgileri Saçlarına yağan kara aldırmadın Mecalsiz dizlerinin sancısıyla Durdun arkamda her daim Yılmadın,yorulmadın Hep verdin sevgini Karşılık beklemedin Tek destekçin babamdı Biz kardeşler değildik İstedik hep daha çok istedik Elinden gelenin dışında Gelmeyen için saçın süpürgeydi Sevgi,sevgi diye çarpan kalbin Yıllar yılı bizi düşündü / hala düşünmekte Simdi söyleyin bize Nasıl öderiz borcumuzu Kıldan ince boynumuz Helal edin hakkınızı Ödemek öyle zor ki Nasip et yarabb |
Arkadaşımın şiiri
İlk çamurdan pasta yaptığımda beş yaşındaydım. Kiremit tozuyla, özene bezene süslemiştim üzerini İsmimizin baş harfleriyle. Annem farkına varmamıştı ama, Ben sevgimi de katmıştım “yenmez” dediği bu pastaya. Buna karşılık sen papatyalardan taç yapmıştın bana. Hala saklarım küçücük ellerin, Koca bir yürekle işlediği, Masumane beyaz gelinciği. Sen kalaycı amcanın dükkanında olurdun gündüzleri, Ben seni beklerdim. Tıpkı annemin babamı beklediği gibi. Bir defasında bir kaşık vermiştin bana. Her karardığında dükkana gelmemi, Böylelikle beni daha sık görebileceğini söylemiştin. Kararması için bir gün boyunca suda beklettiğim olurdu. Çünkü sonunda seni görmek vardı. Taşındığımız o günü yas ilan etmiştim. Her yıl yasını tutarım bu masum sevdanın. Şimdi düşünüyorum da, Kararmış yüreklerde ışıldar mı ki yeniden, Kalaycı amcanın parlattıkları gibi acaba! |
Arkadaşlar Bahar Geldi/Aşk Mevsimi
Baharla birlikte uyandı benliğim Yüreğim kıpır kıpır İçim içime sığmıyor Aşk mevsimi bu mevsim Yeni yepyeni aşklara hazır yüreğim. Ardına kadar açık gönül kapım Selam olsun yeni aşklara Elveda mazide kalanlara. Deli çarpar yüreğim durmaz yerinde Daima neşe kaynağı Aşklar arar bulurum Hüzünlerle yıpranmadan Süslerim günlerimi. Bitene güle güle Filizlenen körpe aşklara Merhaba derim. Uğruna kimsenin Ölüm göze alınmaz İnsan oğlu çabalarsa eğer Her şeyin üstesinden gelir. Beyaz bir sayfayla başladım Aşk mevsimi bu mevsim Toprak misali uyandım Kış uykusundan Coştu duygularım Sevdasız boş olur mu yürek Yeni heyecanlarla çarpar Yüreğim kendini bulur. Hiç durmaz yerinde gönül telim Sürekli titrer nağmelerle Aşk türküleri yakar sevgiliye. Ağlayarak hüzün dolu Geçer mi bir ömür. Sarsılırsın heyecandan Sevdanın ateşiyle. Feda olsun şu bedenim Aşklara, aşıklara Kahrolmak niye gidenin ardından. Biten aşkları bittiği yerde silmeli Papatyalar,gelincikler Her birinden bal almalı Açmalı yüreği yeni yeni aşklara Her seferinde merhaba demeli sevgiliye Aşksız yaşanmaz Sevdasız hiç olmaz. Umutlu yarınlar bekliyor beni Derken Saatin zili ansızın çalınca Peri kızı kayboluverdi. Evet bahar geldi ama! ! ! Bunları düşünen ben miyim Oysa hala yalnız ve hüzünlüyüm 1979 lise alındısı |
Aslında Şair Değilim
Ben kendimi bildim bileli Şiir yazarım Kah peçete üstüne,kah da Ders kitaplarımın boşluklarına Şiir demezdim hiç birine Şiir böyle olmaz diye düşünürdüm kendimce Fazla da şiir okumazdım ki ben etkilenip Esinlenip çalıntı / alıntı bir şeyler karalarım bilmeden Ya insanlar yanlış anlarsa Sende mi şair oldur derlerse gülüp geçerlerse bana Gizlerdim onları en kuytularıma Kimseler görmesin diye Sakladığım o küçücük kağıt parçaları Birikti, birikti bir tomar oldu Bir kısmını da kaybetmişim Her nasılsa bulamadım bazılarını Çocuğumu kaybetmişim gibi İçim yandı inanın Ezber kabiliyetim de olmadığından Soğuk sular içtim üzerlerine Buz gibi yüreğime oturdular Bilgisayar çıkınca da Elimde kalanları yazdım sakladım Bir yada iki arkadaşımla paylaştım sadece Bu siteyi tavsiye eden arkadaşıma Müteşekkirim aslında Tüm şiirlerimi hiç utanmadan Yayınladım ister beğenilsin İster beğenilmesin Paylaştım hiç tanımadıklarımla Güzel de oldu paylaşmam Bir çok şair tanıdım, yürek tanıdım Şahsen tanımasam da Benim şiirlerim şiir değil ya Öyle fazlaca okunup yorumlarda Patlama falan da yapmadı Üç basamaklı hanelere taşınmadı Ama tüm yorumlar okşadı Yüreğimi iyi yada kötü Kaleme aldığım nakışlarım Dantel, dantel işlediğim Yüreğimden gelenler Sanki bir adım ilerliyor Şiir olma yolunda Yolculuklarım başlıyor. |
Aşığım
Ben aşığım arkadaş Duy ve inan Mutluluk rüzgarına kapılmış Uçuyorum göklerde Kanatlandım sanki Yüreğim kıpır, kıpır Raks ediyor martılarla Tarifsiz duygularım Kırmızı gül goncası elinde Uzandı girdi gönlüme Beyaz karanfil koynumda Düştüm amber kokulu deryaya Sırılsıklam sarıldım aşka Aşık olmak güzel Hele birde paylaşmak İşte o her şeyden güzel Hazırım anlatmaya Güzeli anlatmak zor Harfler karışık hecelenmiyor Kelimeler yok kayboldu Kırmızı uçurtmanın kanatlarında Yükseliyorum şimdi arşa Anlatamıyorum Anlayabiliyorsan eğer Gözlerimden bir nebze Ben aşığım arkadaş Elimden başkaca bir şey gelmez İster anla ister anlama Ben aşığım arkadaş. |
Aşkı Beş Geçiyor-DENEME
Kaderin sillesi sinede şakladı Tarumar duygular yürekte patladı Vuslatsız ayrılık ateşinde yandı Küle döndü yürek külleri dağıldı Koptu hayat ipi hayalleri vardı Suya düştü bir bir ümidi kalmadı Sevdiği el oldu yüreği yaralı Elde ne sevdalı ne de aşk masalı Aşkı beş geçiyor hüzün vakti geldi Ağla yaslı gönül sevda yeli dindi Acıdan başkası yüzüne gülmedi Mezarını kazın ölüm vakti şimdi |
Aşksız
Asılı boş duvarda Mutluluk resmimiz İlelebet umutsuz Çalındı rüyamız İki mahzun kimsesiz Ellerin çizdiği yollarda, dardayız Karardı dünyamız Sonsuza dek, farkındayız Kederli, kadersiziz Ayyuka çıksa da sesimiz Ağlamak çaresiz Yalvarmak yetersiz Tak dedi cana, canana Öldü aşk, yürekte koca bir iz Değmedi çabamız |
Ay Yüzeyinde Seyir
Sonbaharda yürüyoruz sessizce Yıldız parkında yalnız ikimiz Ağaçlardan hüzünle dökülen Sarı yaprakların çıtırtısı Kalbimin o sımsıcak Ritmik kıpırtısı Kulaklarımıza nağme olmuş Gönül sazımız yüksek perdeden Çığlık çığlığa çalıyor türkümüzü Şiir akıyor dilimizden dize, dize Saçımızı tarıyor esen rüzgar Fildişinden parmakları Yüreğimizde dolanıyor ılık meltem Yüzümüze çarpan serin ıslığı Birbirimize yakınlaştırıyor Tek vücut oluyoruz can cana Güneş damlıyor içimize pırıltılı Elleri omuzlarımda kavramış yürek sıcaklığında Kollarım belinde,sarıp sarmalamış sıkı, sıkı Yanağımda mavi bir buse Akıyor ayaklarımızın altından yer yüzü Yıldız yağmuru altında yitip gittik Kaybolduk menevişinde yolculuk başladı arşa Kayıyor tüm dünya son sürat kızakta Bir de ne görsek gözlerimize inansak mı Ay yüzeyinde bağdaş kurmuş dünyayı seyrediyoruz sonsuzda O koca dünya bir avuca sığar olmuş Bir hamlede dokunacağız sanki göz bebeğine Yanı başımızda duran yaşlı yorgun altın topu Sinemize almak arzusu yanar içimizde Heyecanla uzanıp tutacağız sanki Oysa arşınlarca uzaktayız şimdi Ayaklarımızın altında kaçışıyor gök taşları Mavi çakıl taşları toplayıp Avuç, avuç dünyaya serpiyoruz Selam ekinde gülücüklerimiz Barış, sevgi ve aşk dileklerimiz Mavilerde yüzüyoruz Seyir defterimiz de bir not Tarih yok mekan ay yüzeyi Yalnızız ve yalnız ikimiz kucaklıyoruz evreni Dünyayı bile unutmuşuz Sadece ikimiz bir de mavi Sürdürüyoruz seyrimizi Sonsuzuz artık |
Babam
Tuttun elimi sıkı sıkı Hayatı adımlamayı Adımlarken yılmamayı Dimdik ayakta durmayı Öğrettin sevgiyle Doğruluk anahtarını Tutuşturdun ellerime Yalanın çirkinliğini İyi olmanın erdemini Öğrettin sevgiyle Yolumda ışık oldun Güzel dilimi kullanmayı Dinimi,Kitabımı Allah’ın yolunu Öğrettin sevgiyle Alın teriyle kazanmayı Harama el uzatmamayı Yokluk zamanında Tevekkülle yaratana sığınmayı Öğrettin sevgiyle Şefkatle kol kanat gerdin Ömrünü feda ettin bizlere Başına yağan karlara inat Mutluluğun yürekte olduğunu Öğrettin sevgiyle Şair oldun şiirler yazdın Dizelerine konuk ettin Şerefin,namusun önemini İnsan olmanın yolunu Öğrettin sevgiyle |
Babamdan- Dörtlükler
Vicdanlar Kalkmış askıya vicdanlar kilitli kafeste Kan kusuyor ruhlar hepsi hasta Canavarlaşmış insanlar ne fayda Kalmaz mazlumun ah ı çıkar aheste aheste Kuloğlu 1974 İnan Bakıp da aldanma gülen gözlerime Kalbim kan ağlıyor inan Dünyanın tüm derdi yüreğimde Sinem alev alev yanıyor inan Kuloğlu 1978 Kabus Kabus gibi çöktü üstüme keder Bilmem yolumun sonu nereye gider Düşürdü bu hallere beni kader Yeter Allah’ım çektiğim azap yeter Kuloğlu 1981 Yaşamak Beyhude geçti bu fani hayat Dön bir yol maziye bak Neler geldi neler geçti heyhat Her şeye rağmen güzelmiş yaşamak Kuloğlu 1966 |
BABAMDAN / Allah'a Tevekkül
Deli gönül seninle sohbet edelim biraz Yad etmek isterim maziyi ediyorsun naz Geçiyor ömrün baharı zamanımız az Sevgiye aşka gönül verenler ol Dünya fani bir gün herkes terk edecek İnan güzelim gidilen yer bilinmeyecek İşlenen günahların kefareti elbet ödenecek Tövbe edip erenler meclisine girenlerden ol Topraktan yaratıldın aslına rücu edeceksin Nerede ne şekilde zuhur edecek bilemeyeceksin Ne yaparsan yap kaderin önüne geçemeyeceksin İnançla Allah’a tevekkül edenlerden ol Nefsine uyup aldanma dünyanın renkli düşüne Hayat çok güzel bırak yaşamı gidişine Hatırla neler olmuş dön de bak geçmişine Hak yolunda vuslata erenlerden ol Kulak ver bir yol kuloğlunun sözüne Bak bir de madalyonun arka yüzüne Kapılma sakın insanların sahte gülüşüne Hakikati arayıp bulanlardan ol |
BABAMDAN / Dostluğa Davet-teröre Lanet
Dostum neler olmuş insanlığa, ne feci haldir bu böyle Her biri insanlıktan çıkmış, dehşet saçıyorlar dünyaya Kudurmuş köpek gibi saldırıyorlar dört bir köşeye Kazıyalım kökünü, fırsat vermeyelim terör illetine Bu yaratıklar insan olamazlar, hayvandan da aşağı bence Kıyılır mı yarenler kundaktaki günahsız bebeğe Yapmaz biri birine bu zulmü vahşi hayvanlar bile Kazıyalım kökünü, fırsat vermeyelim terör illetine Dayanmaz yürek böyle zalim vahşete Aklı selim olan duyunca düşüyor dehşete Her an bir bomba patlıyor ayrı bir köşede Kazıyalım kökünü, fırsat vermeyelim terör illetine Tümümüz insan olarak yaratılmışız, yoktur farkımız Ayrı kılmaz bizi birbirimizden, ne dinimiz nede ırkımız Terör denen, lanet olası canavara neden esiriz ki Kazıyalım kökünü, fırsat vermeyelim terör illetine Kadın, erkek, büyük, küçük, suçlu, suçsuz demeden Din, milliyet ayırt etmeden, babasını dahi çekinmeden öldüren İpleri başkasının elinde kukla misali hareket eden Canavarın ezelim başını, kurtulalım terör illetinden Allah aman vermesin bundan böyle zalime Filistin’miş, Irak’mış, Osietya’ymış demeyelim bize ne Mertçe el ele karşı koyalım terör köpeğini besleyene Kazıyalım kökünü, fırsat vermeyelim terör illetine Yirmilik Mehmetçiğe kurşun sıkan, niceleri yetim bırakan Gece gündüz demeden görev başındaki polise kıyan Dahası köy basıp katliam yapan, Madımak ’ı aleve verenden Kurtulalım doğmamış bebeği anasının karnında katleden terör köpeğinden Bu nasıl vicdan nasıl kıyarlar beşyüz cana Ne derler bu vahşet yapılsa kendi yavrularına Bugün sana yarın yapılacaktır mutlaka bana Lanet olsun terör köpeğine el tutanlara Sekiz yaşındaki kızını arıyor gözü yaşlı baba, bağrı yanık ana Yürekler dayanmıyor yavrusunu kaybedenlerin feryatlarına Büyümesine izin vermeyenlerin yanına kar kalmasın Gün bu gündür gelin dersini verelim bizi candan ayıranlara Gelin dostlar bir can olalım, haykıralım dünyaya Yoktur böylesine gaddarca bir katliam hiçbir dinde Sığar mı bu vahşet dört kitaptan hiçbirine Kazıyalım kökünü, fırsat vermeyelim terör illetine Kuloğlu rahmet diler tüm terör şehitlerine İnşallah kurur kökü kalmaz dünyanın hiçbir yerinde Hak teala soracaktır elbet hesabını kıyamet gününde Allah’tan dileğimiz fırsat vermesin bir daha terör köpeğine. Korkmayalım hiçbir şeyden Allah daima mazlumdan yanadır |
BABAMDAN / Dörtlükler
VİCDANLAR Kalkmış askıya vicdanlar kilitli kafeste Kan kusuyor ruhlar hepsi hasta Canavarlaşmış insanlar ne fayda Kalmaz mazlumun ah ı çıkar aheste aheste Kuloğlu 1974 KABUS Kabus gibi çöktü üstüme keder Bilmem yolumun sonu nereye gider Düşürdü bu hallere beni kader Yeter Allah’ım çektiğim azap yeter Kuloğlu 1981 YARAB Yarab duy, duy artık feryadımı Dinle çınlayan figanı ahımı Dindir artık göz yaşlarımı Ya kurtar beni,yada al canımı Kuloğlu 1993 Akıbetin ölümse kaderde Bilemezsin nasıl nerede Belki oturduğun şu yerde Üç beş tekbirle kapanır son perde |
BABAMDAN / Kul Eyledim
Kalbimdeki aşk ocağında Yandım ateşlere kül eyledim Girdiğim aşıklar dergahında Azap çektim zul eyledim Çoğu zaman sevdayı yudum yudum içtim Daima kapında kul olmayı seçtim Sınırsız deryalarda umutsuzca gezdim Gariban gönlümü sal eyledim Kanayan yarama tuz bastım İnan aşkımıza yoktu kastım Aşıklar yolunda sazımdır dostum Gönlümden kalbime yol eyledim Kapatarak gönül defterimi Senin için yazdığım aşk şiirini Kalbimde boş kalan şu yerini Deli gönlüme köşk eyledim Kuloğlu bir ömür boyu ah çektin inledin Aşk masalını defalarca dinledin Sevgi uğruna tüm evreni gezdin Bir vefasıza kendine kul eyledin |
BABAMDAN / Vatan
Belli ki karanlıkla örtülmüş doğrular Belli ki baş tacı edilmiş tüm soysuzlar Belli ki gerçek yok ihanet dizi,dizi Belli ki sınırlarımda hala kan izi Ecdadımız dan bize miras cumhuriyet Şimdi göz yaşına boğulmuş soylu millet Göklerde özgürce dalgalanan bayrağım Ölümsüz Türkiye benim son tapınağım Belli ki acze düşmüş kudurmuş tüm ruhlar Bu yurdun asıl sahibini unutmuşlar Nice masum can atılmış altına yerin Unutulmuş intikam aldığı tarihin Akıl sır ermiyor bu soysuz bedbahtlığa Düşmez bu millet mazideki karanlığa Nasıl inanırsın artık sahte dostluğa Lanetler otuz bin cana kıyan APO’ya Omuz omuza savaştı dedelerimiz Bu yurdun sahibi sen ve ben değil biziz Asla provokatör kanmayalım Kardeş gibi el ele tek vücut olalım Garptan şarka bütündür bölünmez bu vatan Dünyaya sinesini siper etmiş atan Unutulur mu toprakta kefensiz yatan Vatanı koruman için doğurmuş anan Gel dostum kanma sakın hain soysuzlara Kıyma hayatı paylaştığın arkadaşa Kim ne derse desin bu yurdun bekçisiyiz Bu cennet vatanın tescilli sahibiyiz Kuloğlu biz bu vatanın evlatlarıyız Asla aramızda ayırım gözetmeyiz Çekinmez vatan için can feda ederiz Her şeyden öte biz insan oğlu insanız |
BABAMDAN/ Çanakkale
Onsekiz mart bindokuzyüzonbeş deniz kan kırmızı ateşten Mahzun kaldı tüm ayrılanlar eşinden Mustafa kemal uyandırdı Türk’ü düşünden Tarih yazdı gazilerle birlikte şehitler Minarelerde sabah ezanı okunurken Kan kusuyor kalleş düşman ateş ederken Allahu ekber der gazi şehit yere düşerken Tarih yazdı gazilerle birlikte şehitler Babalar dua eder, analar göz yaşını siler Kundaktaki bebek susmuş sanki zaferi müjdeler Erini şehit veya gazi olarak bekler gelinler Tarih yazdı gazilerle birlikte şehitler Yalınayak başı kabak saldırdı düşmana Mehmet Paşam serin tut gönlünü can kurban sen emret Ya gazi unvanına ulaşırım yada şehadet Tarih yazdı gazilerle birlikte şehitler Birleşmiş İngiliz, Yunan, yardımcı Anzaklar Dayanmışlar tam teçhisat boğaza utanmazlar Siper etmiş sinesini topa tüfeğe kahramanlar Tarih yazdı gazilerle birlikte şehitler Kadın erkek koşar cepheye can verir seve seve İkiyüzelli bin şehit verdik Vatan için Çanakkale’ye Koptu kıyamet Çanakkale döndü mahşere Tarih yazdı gazilerle birlikte şehitler Kelle koltukta aman vermedi düşmana Mehmet Ezelden beri Türk’tür öyle de kalacak bu memleket Yakışır mı Türk askerine cepheyi terk etmek Tarih yazdı gazilerle birlikte şehitler Her karış toprağı sulanmış ecdat kanıyla Türk karşı koymuş düşmana şöhreti, şanıyla Tüm sınırlarımız çizilmiş şehit kanıyla Tarih yazdı gazilerle birlikte şehitler Sopasını, kazmasını kapan koşmuş cepheye Aç, susuz karşı koymuş ahlaksız kefereye Çanakkale geçilmez ey gafil dön geriye Tarih yazdı gazilerle birlikte şehitler Tüm dünya duydu, titredi Türk’ün Allah sesini Toprakla tımar etti gazi kendi yarasını Son nefesinde bile eksik etmedi duasını Tarih yazdı gazilerle birlikte şehitler Aslan Mehmetçik böyle kurtardı vatanı Namert düşman gel imana Türk’ü iyi tanı Hüsrana uğrarsın tekrarlama geçmişteki hatanı Tarih yazdı gazilerle birlikte şehitler Analar, bacılar, gelinler ağıt yakar şehitlerin peşinden Babalar çıkmaz oldu yavruların düşünden Kimse emin değil gidenlerin döneceğinden Tarih yazdı gazilerle birlikte şehitler Cephane taşır Türk kadını cepheye Yürürken meme veriyor kundaktaki bebeğe Hiçbir şey düşünmüyor odaklanmış zafere Tarih yazdı gazilerle birlikte şehitler Ey Türk oğlu Türk rahmetle an şehit atanı Sana emanet etti bu cennet gibi vatanı Kuloğlu rehavete kapılma dostunu, düşmanını tanı Tarih yazdı gazilerle birlikte şehitler |
BABAMDAN/ İnsanlık Bu mu
Ey insafsız ateşleniyor silahlar bir emrinle Zavallı insan çığlıklarını boğarak gürlüyor Yağmur gibi kurşun yağıyor insanlık ütüne Şehir alev,alev yanıyor sanki şafak söküyor Zulüm bin kollu bir dev gibi insanlığa saldırmış Kurşuna dizilmiş gözetmeden ana, baba, çocuklar Enkaz olmuş görkemli saraylar mezara dönmüş Feryatla arşı ala da çığlık çığlığa ak babalar Titriyor analar murat bekleyen genç kızlar Ağıtlar yakıyor sebepsiz yok olan gençliklerine Kolu kopmuş,bacağı kayıp ağlıyor insanlar Feryatlar arşa yükseliyor alev öpücükleriyle Dünkü koca ülke,bugün kefene sarılmış gibi Acımasız kinlerini kustuklarında iş bitmişti Kurşundan geçirildi çoluk çocuğu,yaşlısı,genci Karanlığa göçtüler kalplerindeki imanlarıyla Şarapnallerle kopmuş bebek kafaları Caddelerde hala akıyor kan ırmakları Kendi halkın bile karşı işlediğin suça Güç yetmeyince cezanı sunarız büyük güce Sahte insan hakları,her şey riya,yalan Polisi,savcısı,hakimi hep aynı adam Adalet çarkı kokuşmuş zar atarak dönüyor El ele vermiş adaletsiz üç canavar şeytan Durmadan kendi lehlerine yontuyorlar Zavallı ve günahsız insanları vuruyorlar Hukuğu,kanunu kendileri yapıp oynuyorlar Yardakçılarıyla her şeye kılıf buluyorlar Sen hiçliğin kol gezdiği karmaşa beşiği İşin gücün masum halkı düşürmek birbirine Gizli pazarlıkların ve sahte gülüşünle Sen kan içici,sen kokuşmuş canavar yabani Kuloğlu derki insanlıktan nasip almamış Haktan adaletten bihaber vahşi bir varlıksın Dev olsan,azrail olsan kaç yazarsın Yüce yaratanın adaleti kazar senin de mezarını |
BABAMDAN/ Yarenler
Gelin yarenler tek yürek olalım Aşk dergahına doğru yol alalım Sevgiyi, muhabbeti arayıp bulalım Gelin yarenler tek yürek olalım Hak yolunda beraber yürüyelim Hayat yolumuzu kendimiz çizelim Haksızlıklara göz yummayalım Gelin yarenler tek yürek olalım Dünyayı yaşanacak hale getirelim Hak aşkına gönül verelim Tüm çirkinlikleri silip atalım Gelin yarenler tek yürek olalım Yaradan Allah' a inanıp iman edelim Yaratandan ötürü yaratılanı sevelim Kötülüğe,gaddarlığa izin vermeyelim Gelin yarenler tek yürek olalım Bir soluk kuloğluna kulak verelim Resulullah'ın izinden gidelim Dünyayı cennet haline getirelim Gelin yarenler tek yürek olalım |
Babamdan/Bir Şiir Oku Kızım
Kalbim kırık gönlüm harap Bugün bir başka haldeyim kızım Ömrüm geçiyor yalap şalap Bir şiir oku teselli ver güzel kızım Sensin bahtımın sabah yıldızı Karıştı mevsimler ne baharı gördüm ne de yazı Mavi gözlerinde gördüm ben huzuru Bir şiir oku teselli ver güzel kızım Kalemim arsız durmadan yazıyor Birileri karalamalarıma kızıyor Düşman değil dostlarım yerden yere vuruyor Bir şiir oku teselli ve güzel kızım Kuloğluyum dökemiyorum hislerimi mısralara Düşünüp geçmişi dalıyorum hatıralara Ulaşabilir miyim bilmem yarınlara Bir şiir oku teselli ver güzel kızım Allah aşkına |
BABAMDAN/Sokak Çocuğu
Ben mi istedim sanıyorsun gelmeyi dünyaya Kimse sormadı isteyip istemediğimi bana Kendini bilmeyen iki yetişkin attı sokağa Ben sokak çocuğuyum amca Acıyıp halime kimse tutmadı elimden Ben de insanım sevilmek isterim gönülden Nefret ediyorum alın yazımdan Ben sokak çocuğuyum amca Anam da, babam da sokaklar Önüne gelen ya tekmeler, ya tokatlar Herkes hor görür beni kovalar Ben sokak çocuğuyum amca Evim caddeler, yatağım parklar Beni bu hale getirenler nasıl rahat eder En çok huzur bulduğum yer mezarlıklar Ben sokak çocuğuyum amca Nefsimi tatmin ederim vitrinlere bakarak Karnımı doyururum ekmek çalarak Düşünmem sonum ne olacak Ben sokak çocuğuyum amca Herkes sıcak yatağında uyurken Bir kuytu köşe ararım yatacak Sert, yumuşak fark etmez tüm arzum uyumak Ben sokak çocuğuyum amca Gücü yeten tutar tokatlar Tüm insanlar vebaliymişim gibi kovalar Yakalayamayan söver, sayar Ben sokak çocuğuyum amca Benim bu halime kader diyorlar İki zalim yetişkin kaderimi yazıyorlar Ne Allah’tan korkuyorlar ne de kuldan utanıyorlar Ben sokak çocuğuyum amca Ben tinerciyim, hırsızım, katilim niye Siz yetişkinler getirdiniz beni bu hale Benim, artık bundan sonra başınıza bela Ben sokak çocuğuyum amca Baba sevgisinden, ana şefkatinden mahrum Düşünebilen, konuşabilen canavar oldum Beni bu hale getirenlerden hesap soruyorum Ben sokak çocuğuyum amca Ben de her bebek gibi temiz ve masum doğdum Gözümü açtım kendimi sokakta buldum Böyle oluşumun sebebini arıyorum Ben sokak çocuğuyum amca Allah’ın yarattığı en şerefli kul insan değil mi Beni bu hale iten yaratığa insan denir mi Bir ben bilirim bir de Allah bilir çektiğimi Ben sokak çocuğuyum amca İnsan olduklarını sanıp ilişki kuruyorlar Başını, sonunu hiç düşünmüyorlar Çocuklarını köpek yavrusu gibi sokağa atıyorlar Ben sokak çocuğuyum amca Söylenecek çok sözüm var amca Sezar’ın hakkını Sezar’a verin Bizim yerimize kendinizi koyunda Ben sokak çocuğuyum amca Kuloğlu amca derdimiz çoktur Ne kadar yazsan maalesef sonu yoktur Haklıyı, haksızı Allah ayıracaktır Ben sokak çocuğuyum amca |
BABAMIN ŞİİRİ/ Hayat Yolu
Meçhul bir yoldan geldin dünyaya Çocukluk çağın geçti güle oynaya Yaş on sekiz başladı delikanlılık Damarlarındaki kan hızlı ve ılık Hayat önünde toz pembe Bilemezsin yolun sonu nerede Dizde derman çok,akıl yok serde Kolay,kolay açılmaz gözündeki perde Farkına varmadan geçer ömrün Sanma ki her zaman genç kalacaksın İnan ki açık değil kapalı gözün Gün gelecek sende uyanacaksın Gelince zamanı açacaksın gözünü Heyhat derman terk etmiş dizini Belirecek önünde kapkara bir perde İş işten geçti göğüs germelisin gama kedere Ömrün geçmiş olacak Saçlarına yağınca kar Aynalar yüzünü tanımayacak Sana da gelecek dünya dar Soracaksın Allah’ım benim mi bu yüz Rengi soluk anlı kırışık Ben miyim bu zavallı adam Beli bükük kolu kırık Yazık oldu beyhude geçen ömre Neden,nasıl düştüm bu hallere Hani gençlik nerde kaybolan yıllar Uzak durun benden uzak durun aynalar Kul oğlu tabiat kanunu bu boyun eğeceksin Hayat bilmecesini sen mi çözeceksin Sanma ki dünyanın sırrına ereceksin Unutma topraktan geldin toprağa gideceksin |
Bayramlardan Bana ne
ben sokak çocuğuyum bayram geliyormuş amma da zevk be mutludur ailesi olan kardeşlerim sıralanmış yeni elbiseler renk, renk yorgunluğunu atmak için derslerin planlanmıştır tatil bile, bir otelde açık büfe bayram gelecekmiş bana ne gelsin ne zaman isterse, kıskanmam evleri olan kardeşlerimi haklarıdır gezip eğlenmek, haklarıdır dinlenmek sıcacık yuvalarında kollayan yürekleri kıskanmam koklayıp, öpen anneleri kıskanmam bana ne bayramlardan gelecekse gelsin bana gelmiyor ya sırtıma giyeceğim bir gömleğim yok ki yırtık olmayan bayramlığım olsun tek renk ben hüznü, kimsesizliği giymişim sırtıma harçlık verecek babam mı var sanki beni bekliyor mu annemin sıcak koynu çıkar mı bilmem şefkatle okşayan başımı kederli gözlerimden tebessüm yayılır mı o minicik yüzümde güneş açar mı bilmem ben sokak çocuğuyum ya bana ne bayramlardan nasılsa üşüyen bedenimi ısıtmayacak nasılsa yırtık ayakkabımdan çıkıp asfaltı yalayan yaralı ayağımı sarmayacak ah ah annem beni sarmadıktan sonra pöh bayram geliyormuş bana ne bana ne bayramlardan |
Ben Zaten Yalnızdım
Ben zaten hep yalnızdım Olsun varsın bir de sen bırak Bırak git de şu dünyada Yalnızlığımın acı tadına varayım Ben zaten hep hüzünlüydüm Yüreğimin bir tarafı hep kış boran Kırık bir aynaydım yansımaları yarım Tebessümlerim donuk ve titrek Hüznüm yüce dağların doruklarında Kar topu oynar her zaman kendi başına Ben zaten yorulmuşum yaşamda Ümidim tükenmiş Gülmemişim hayatta Ağlayamamışım doya, doya Her günü yalnız kimsesiz Ve tek düze koşmuşum Çamurla yoğrulmuşum yaşam sokaklarında Ben zaten hayata da küsmüşüm Barış türküsü çalmıyor Nağmelerini yitirmiş gönül telim Aşkın türküsü mü Çoktan final sahnesi oynanmış Kanadı kırık güvercinler Uçmuyor gökyüzünde Karanlık,izbe kuytulara sığınmış her biri Yalnız bulutlar ağlıyor üzerime Göz yaşlarıma gönlü yorgun yardımcı misali Görünmez akıp gider derinden sırlarla kaplı yüreğimde Arkana bakmadan çekip gitmene Aldırırım sanma sakın Hüzün deryasında kasırgayım Alabora olmuş savruluyorum Daha fazla ne olabilir ki İstersen öldür öyle git Mutlu kılarsın naçizane yüreğimi Dertsiz kara toprağa koyarsın beni Istırap dolu aşksız yaşamaktan Kurtarırsın bedenimi Yaşamak isteyen kim Öldür öyle git Ölsem yok olsam Ne çıkar ki |
Beni Hatırla
Yeniden sevdiğinde Aşkı tadınca yüreğin Benim sevda volkanımı düşün Karşılaştır aşk derecesini Farkı tavana vurduğunda Beni hatırla unutama hiç İlk ateşli öpüşünde Benim sende bıraktığım Kulağının arkasına taktığın Masum beyaz busemi düşün Ve şimdi dudaklarımda biten ısırganı Beni hatırla unutama hiç Sokakta yürürken aylak aylak Yada neşeli bir kahvaltı sofrasında Sıcacık çayını yudumlarken Radyoda çalan sevda türkümüzü duyunca Beni hatırla unutama hiç Her sigara yakışında “söndür şu mereti”diyerek Zararlarını anlatışımı Ve hiçbir zaman vazgeçmediğini düşün Beni hatırla unutama hiç En mutlu anlarında Kahkahaların çınladığında Arkadaşlarınla yaptığın En koyu sohbetlerde Güzel vakit geçirdiğimiz Yıldız Parkındaki o tatlı Muhabbetlerimizi düşün Beni hatırla unutama hiç Soğuk kış günü pencerene konan Minik serçe açlıktan ötemiyorsa Avucuna alıp nefesinde ısıtmaya Çalıştığın zor dakikada Bir damlacık hayat suyu Bıraktığında gagasına Yaşamla ölüm çizgisi arasında O çaresiz med-cezir de Yüreğimin donarak ellerinde öldüğünü düşün Beni hatırla unutama hiç Her ayrılış hüsranında Çırpınırken sevda denizinde Yüreğindeki alev yüzünü yalarken acı acı Tütsülenirken bedenin Göz yaşlarında yüzerken çaresiz Yangın sevdamı düşün Beni hatırla unutama hiç Her gece rüyalarında gör Her gün, her nefes de Unutamadığımı bil Sevip sevmediğini düşüm Sevdiğimi hatırla unutama hiç |
Benim Adım Hüzün
Sanki hüzündür benim diğer adım Hüzünle yatıp hüzünle kalkarım Yeni güne hüzünle doğarım gecenin rahminden Güneş hüzünlüdür bir el atmaz yüreğime Yalnızlığıma yoldaştır hüznüm ******* günler boyu Gamzeme bağdaş kurmuş her tebessüm Gözlerimdeki sisli perdeyi yok edemez Söküp atamaz yüreğimden kelepçelerini hüznün Masumane sahiplenmiştir bedenimi müebbet Sahte mimiklerden arınmış ağlayan gözlerim İçime, içime damlar kızıl göletleri okyanusla kardeş Yıldızlar sönmüş, ay küskün karalar giyinmiş ağlamaklı Gece, hüzün kuşanıp dünyanın keskin kılıcı ucunda salınır umutsuz Arsız bir balta gibi budar hayat ağacımın yeşil dallarını Hüzünden diktiğim gece elbisem hiç çıkmaz üzerimden Yapışmıştır adeta tenime hüznümü emer çıkarır gün yüzüne Endamımı sarar etek uçları yırtık olsa da lime, lime Kimliği meçhul hüzün, damarlarımda at koşturur Seyisi esrarengiz kara peçeli gulyabani her an kırbacı elinde bekler Hüzün bana yakışıyor galiba alışmışım bir kere Hüzünsüz olamıyor mazoşist bedenim Küçük mutluluklarda bile hüznün yolunu bulurum Bir çırpıda, hiç kaybolmadan sokak aralarında Ben hüznü seviyorum, hüzünde beni Ve hüzün yakışıyor bana |
Biliyor musun
İkimiz başlamıştık Sevdamızın inşasına Yüreğimiz meşale Aydınlatıyordu,açıktı önümüz Tuğlaları bir,bir örüyorduk Ben harç sense güçlü bir malaydın adeta Tütecekti bacamız Soğuk kış *******i en sonunda Buzu çözülecekti sevdamızın Baharın o ılık meltemi esecekti bağrımıza Açık pencereden dolacaktı içeri İki kişi başlamıştık ya yolculuğumuza Sevgi çemberinden geçerken Karar bile vermiştik Mütevazı soframıza yeni bir tabak eklemeye Başka bir yolcu katılmalıydı aramıza Masum yolcunun anonsu yapılacağı anda Uyandım uykudan şaşkın kalakaldım Öğütler verip,birlikte büyüteceğimiz Henüz doğmamış yada hiç doğmayacak Masum yolcuyla ben Yalnızım yatağımda Biliyor musun |
Biliyorum
Aramızdaki bu yollar Birleştirecek ikimizi bir gün Biliyorum Yola çıkacaksın rüzgarın bana esecek Seni bana savuracak Gönlüme doluyor serinliği hissediyorum Bense zaten mesken tutmuşum yolları Gidiyorum,gidiyorum dere tepe Vız gelir mesafeler gönlümüz bir olduktan sonra Sen oralarda bir yerlerde Beni düşünüyorsun Adım gibi eminim Bende bildiğin gibi Seninle yoğrulmuş yüreğim Daima senin zaten Unutmak mı seni Hiç düşünmedim ki Hiç çabalamadım ki Yollar olsa da aramızda Bir başkası yok biliyorum ya Yıllar geçip gitse de koşarcasına Yaşlanmış olsak da ikimiz Umursama mesafeleri Yüzdeki o çizgileri Kar yağmış olsa da saçlarına benim gibi Nasılsa tükenir bu yollar Kesişir elbet bir gün aynı noktada Buluşacak bir gün gönüllerimiz Aynı yöne bakıyor ya gözlerimiz Aramızdaki bu yolları dert etme hiç Biliyorum bir gün mutlaka Sen gelirken bana Ben koşarken sana Kesişme noktasına vardığımızda İşte o noktada mührümü basacağım Dudaklarımla dudağına |
Bir Alev ki Ay Yıldızlı Bayrağım
Bir alev ki Ay yıldızlı bayrağım Dalgalandıkça semada Aydınlatan meşaledir yurduma Bir alev ki Ay yıldızlı bayrağım Dalgalandıkça semada Sınırlarımızın bekçisi İman dolu Mehmetçiğe Güç olur,cesaret olur. Bir avuç toprak uğruna Ölen şehitlerimizin ruhu huzur bulur. Sonsuz mekanlarında Bir alev ki Ay yıldızlı bayrağım Gök kubbemizde var oldukça Rahat uyur çocuklarımız yataklarında Kırılası bir el uzanmadıkça Karanlığa girmez Türkiye’m Bir alev ki Ay yıldızlı bayrağım Uzun yıllar boyunca Destan üstüne destan yazmış Geçmişte kurtuluş savaşı Bu gün! ! Gelecekteyse var gücüyle Yazacağız yazılmamış destanları Bir alev ki Ay yıldızlı bayrağım Dalgalansın diye tüm özgürlüğümüze Kolumuz,bacağımız feda olsun Hatta ölüm bile uğruna En yüce mertebe şehitliktir bize. Bir alev ki Ay yıldızlı bayrağım Dalgalandıkça semada Anadan,evlattan ve tatlı yardan Önde yer alır yüreğimizde Genç,ihtiyar gölgesinde Korkusuz yaşar Türkiye’mde Bir alev ki Ay yıldızlı bayrağım Dalgalandıkça semada Büyük Allah'ın yardımıyla ATA ' mız dan bize Bizden evlatlarımıza emanet. |
Bir Bilsen
Seni ne çok sevdiğimi ah bir bilsen Her gece çalan sessiz telefonların Ardında ben varım hissedebilsen Bir gün değil, bir saniye bile Duramazdın yerinde Koşardın kollarıma Sarardım seni Yüreğime gömerdim İşte o zaman mutluluk gömleğini Ateşten olsa bile giyerdim. Yeter ki sen yanımda olsan daima Sessiz telefonların ardında değil. |
Bir Garip Palyaço
Tiyatro sahnesinde Kocaman kirmizi burunlu Rengarenk elbiseli Yirtik pirtik pabuçlu Yasamdaki ciddi olaylari Incecikten yorumlara bulayip içine kahkaha tozu serpistirerek Insanlari gülümseten Bir nebzede olsa Dertlerinden uzaklastiran Gözleri daima hüzün dolu Yüzünde hep tatli bir tebessümle dolasan Bir garip palyaçoyum ben Daima sahnede oynar gibi Açilir perde her sabah Baslarim muziplige Hüznümü yüregime gömüp Nese saçarim etrafima Ve sebebi halimi Kimsecikler anlamaz Göstermem kendimi Gizlerim boyali maske altina Gülümseyen dudagimda Ölü bir karanfil gizli Bugulu bakar gülen gözlerim Hep gülen ve hep nese saçan Dostluga önem veren Buldugu her dosta sikica sarilan Bir garip palyaçoyum. |
Bir Yıldız Kaydı
Dün gece bir yıldız kaydı Yuvarlanıp düştü avucuma Avucumu yumdum yandı tenim Hiç düşünmeden göğsüme gömdüm Ve yalnız seni diledim Gözlerim kapalı |
Bir Yol Hikayesi
Bir yol hikayesi bu Hem de öyle bir yol ki Zordur anlatması Yanar dinleyenlerin yüreği Kan dolar gözleri Doğumla başlayıp Ölüme kadar giden Uzun bir yol hikayesi İlk kilometre taşında Ağlamışım her insan gibi doğarken Minicik bedenim yaşama Merhaba dedi gözleri yaşlı Yavaş yavaş büyürken Olup bitenden habersiz Çocukluğun verdiği masumiyetle Koşturup oynamışım köyümün Ah o köyümün patika yollarında Dayak yemişim anamdan, babamdan Sevgisiz değildiler elbette Biliyorum beni çok severler Yaşam şartları el vermedi Meydan bırakmadı ki gösterecek Hep yürekte saklandı sevgi Geniş zamanlarda söylenecekti, hiç gelmedi o zaman Bağ yok, bahçe yok, babam mı bırakıp gitmiş Altı yedi yaşlarındayken yitmiş gurbet elde Komşuların yardımıyla Ben ve yorgun anam Göçüverdik taşı toprağı altın İstanbul’a Alt tarafı iki kişiydik, bir köşecik bulurduk yaşayacak Bir gecekonduya sığındık, deniz de görüyor Yeterdi bir göz oda, iki şilte Hiç deniz görmemiştim Antep’te Bu kadar çok su Allah’ım çok güzel Şansımız dönecek burada, sevinçliydik Hem de onbeş lira kirayla Biraz pahalı ama olsun çalışır öderiz Kilometre taşları ilerlerken Okul çağında öğretmenimden Dayak yedim haklı yada haksız Sürüp giden arkadaş kıskançlıkları Bir de kitap yok,defter yok,para hiç yok Uzaklaştırdı beni okuldan Kah güzel ve güleç, kah gözü yaşlı Hüzün dolu öfkeyle Yaşadım hiçbir şey anlamadan Bir yol hikayesi bu Hem de öyle bir yol ki Gencim, laf aramızda yakışıklı da derler Arşınlarken yolları duygulu, hüzünlü Yüreğim sevgi dolu, elimden bırakmadığım umutlarım var Terk etti sevgilim, aldanmış yüreğim Gençliğin baharında boğuldum kanlı yaşlara Zar zor bir iş buldum İş hayatının zorlukları, türlü ayak oyunlarına Kurban olmamak için gizli gizli ağlayarak Kazandım, kazanıyorum tırnaklarımla ekmeğimi Sıvadım kolları, umutluyum Kendi ekmeğimi çıkarırım o yeter bana Sıkmışım taşı damlamakta suyu Çabalarım elimden geldiğince, yorulmam Alın teriyle kazanmak bir başka güzel hani Satıyorum deryaya karşı üç beş simit Sohbet ederek martılarla, besleyerek balıkları Akşamın alaca karanlığında, koyulurum yola Elimde dumanı tüten iki ekmek Temizlikten dönen yorgun anam Bekler, kapıda gözleri Böleriz yumrukla soğanı Paylaşırız ekmeğimizi, emeğimizi Daha henüz belki de yolun başında Yarısı bile değil yaşananlar Geri kalan kilometreleri Bilmiyor henüz hiç kimse Bir yol hikayesi bu Hem de öyle bir yol ki Bitip tükenmez anlatmakla Başlamıştı karlı bir gün doğumla, ağlayarak Son bulacak kara toprak ta bu hikaye Herkes de farklı yaşanacak elbet Çileler dünyası biz insanlar için Tamamı anlatılamaz Yaşanmışların ve yaşanacakların Aynı zorlukta, umutlu yada umutsuz Devam edecek sona kadar Uzun bir yol hikayesi bu Hem de çok uzun. yaşıyorum İşte ben de Bir bitirirsem şu liseyi açıktan da olsa Umutluyum, gülerim belki Anamın gül yüzünde güller açar belki Vapurla Üsküdar’ a geçerken görüp konuştuğum simitçi Hüseyin’in hikayesi |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:00 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.